Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Ne Oldu Bize ??? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/18932-ne-oldu-bize.html)

BİLAL HATTAB 26 Şubat 2011 20:16

Ne Oldu Bize ???
 
Ne oldu bize ? Bu soruyu uzun zamandır soruyorum kendime; abartsız her gün… Evet; ne oluyor Müslümanlara? İslam’ı seçen, Müslüman olan sayısının her geçen gün arttığı bir dünyada, şöyle bir bakıyorum çevreme ve dergi-gazetelere de, “mü’min sayısı da o hızla azalıyor mu acaba?” diye soruyorum kendime. Her birimiz bir şekilde pazarlık içindeyiz Yaradan’la. Kimimiz, “namazımı da kılarım, orucumu da tutarım, oy’umu da veririm” tavrımızla, Allah’tan(cc) hakimiyet yetkisini alan kişi ya da kuruluşlara muhabbet besleyip ardlarından dua etmekteyiz; kimimiz, “şu günah, bu haram, eyvallah da; yapıyoruz işte be!” edamızla, Allah’ın(cc) sınırlarını aşıp küçümsemekteyiz. Daha çok şey yapmaktayız aslında da, herkes nefsini biliyorken, uzatmaya ne hacet ? Nefsini bilmeyene de değil zaten sözlerim.

Bir tarafta Arap ülkelerinde yaşananlar, diğer tarafta İran’ın yeni “Mavi Marmara şehidlerinin yakınlarını kabulü” canbazlığı, diğer tarafta muhtelif İslam beldelerindeki yardımsız ve duasız bırakılan bir avuç mücahidin Allah’ın(cc) dinini ayakta tutma mücahedeleri ve bir diğer tarafta da, ülkemde devam eden yasakların kuşattığı kardeşlerimin sancısı…

Tunus ve Mısır… Ardından Libya ve Bahreyn.. Ve görünen o ki, Yemen, Suud ve daha birçokları sırada beklemekteler. Dünya değişiyor ve halklar ayaklanıyordu, evet. Ama İslam adına değil; demokrasi adına... Bu ayaklanma neticesinde, tam da Amerika'nın istediği gibi, Türkiye misali, demokrat ve laikleşmiş Müslümanlar işbaşına getiriliyor ve yapabileceklerinin de ancak burdakilerin yapabildikleri kadar olacağını görmek hiç de zor olmuyordu.

Çok fazla şey değişmiyordu yani. Yine; vatanları kurtaran akide ve düşünceye "terör" deniyordu. Ve bu akide sahiplerine de doğal olarak "terörist" ! Tunus'ta, 23 yıl aradan sonra ülkesine dönen, Tunus İslamî hareketinin liderlerinden Gannûşî, bunca yıl Londra’da kalmanın etkisiyle olsa gerek, Demokrasi adına bayrak açıyor ve ülkesinin başına geçiriliyordu. Konuşmalarında sadece Demokrasi’den ve yumuşak(!), aşırı olmayan(?) bir İslam’dan bahsediyordu. Keza Mısır’ın İslamî Hareket’i, Demokrasi ve Laisizm’in düşmanları olan el-Bennâ’ların, Seyyid Kutub’ların, Abdulkadir Udeh’lerin emaneti olan İhvân-ı Müslimîn, bugün dinî hiçbir istekleri olmadığını, tüm isteklerinin millî istekler olduğunu ve demokrasiye inançlarını ilan ediyorlardı televizyonlarda. Evet... Belki Mübarek'lerin, Zeynelabidin'lerin vesayetleri bitiyordu; ama ABD VE AB'nin vesayetlerinin devam ettiği, dayattıkları Demokrasi rejimine, İslam halklarının kucak açmasıyla aşikardı ! Tunus ve Mısır halkı ve bundan sonra ayaklanması muhtemel diğer bölge halkları şayet Demokrasi adına ayaklanıyor ve ölüyorlarsa, onların selefleri neden öldürülmüşlerdi? Dün topraklar işgal ediliyorken, bugün zihinler işgal edilmekteydi. Toprakları fetheden anlayış, o zihinlerin bir ürünü değil miydi? Peki, neden topraklara gösterilen hassasiyet, zihinlere gösterilmiyordu artık? “Bu ümmet ne zaman dirilmek için ölecek?” diye sorar olduk kendimize. Dün, “Allah’ın(cc) koyduğu hükümler evrenseldir, her zaman ve zeminde geçerlidir” diyenler, bugün demokrasi havariliği yapmayı, onları desteklemeyi “ulu’l-emr’e itaat” kapsamında değerlendirip, desteklemeyenleri “sapık” olarak görebilecek kadar dejenere olmuşlar. Peki sormak gerekmez mi; hani Allah’ın hükümleri evrenseldi? Bugün ne oldu? Size yeni bir vahiy mi geldi, yoksa Allah’ın hükümlerinin evrenselliği mi nesh edildi?

"Demokrasi halkın iradesini kabullenmekle, bu iradeyi yönetime yansıtmakla anlam kazanır” diyordu Başbakan, referandum sonrası. Müslümanlık da, Allah'ın iradesini kabullenmekle ve bu iradeyi yönetime yansıtmakla anlam kazanırdı. Ama yaşadığımız zillet ve mağlubiyet duygusu Allah'ın iradesine olan teslimiyeti ve güveni hocalarımıza bile unutturdu. Namaz kılıp, günlük vird’imize devam edebiliyorduk ya; daha ne isteyebilirdik(!) Irak’ın İngilizler tarafından işgali sırasında, İngiliz subaylardan biri şöyle sormuş: “Şu anda minarede ezan okumak üzere olanın, İngiltere siyasetine bir zararı var mıdır?” “Hayır” cevabını verdiklerinde, onun söylediği şu sözler ibretliktir: “Şu halde bırakın, ne isterse söylesin.” Evet; siz onlara ve dayattıkları rejimlere karışmazsanız, onların ne sizin namazınızla, ne de zikrinizle hiç işleri olmaz.

Bir daha sormak istiyorum: “Ne oldu bize?” Neden tıkadık kulaklarımızı? Neden gözlük taktık gözlerimize at misali? “Sizden kim Allah’ın hükmünü inkar ederse kafir olur; kim de ‘inandığı halde’ Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse zalim ve fasık olur” [1] sözleri dillerimizdeydi en azından; uygulamaya geçiremesek de… Bugün dillerimizi de terketmesi, bizim yaşadığımız gibi inanmaya başlamamızın bir neticesi miydi yoksa? Hani nerede bu ümmetin alimleri? Onlar da “benim müridim nereye oy vereceğini bilir” sözleriyle, “yeşil laiklik” taraftarlığına neden soyundular? Neden alimlerin dilini kullanıp firavun yürekli oldular? Allah’ın(cc) hükmüne inandığı halde, Allah’ın(cc) indirdiğiyle hükmetmeyenler, en hafif şekliyle “zalim” değiller miydi? Yoksa bunu da mı kabul etmez oldular? Kabul ediyorlarsa, zalime desteğin en büyük zulüm olduğunu mu unuttular? Peki bu alimlerin(!) takipçileri, “Vaktaki ümmetimi; zalime ‘sen zalimsin’ demekten korktuğunu görürsen, onlara veda et.”[2] buyuran Rasul’e(sas) neden kulak vermez oldular? Hani onlar Rasulullah’ı(sas) çok sevdikleri için O’na(sas) güller hediye ediyorlardı Kutlu Doğumlarda!! O’nu(sas) “gül Peygamberi” olarak tavsif ediyorlardı. O’nu(sas) bir “ot”tan(gül) ibaret algılayan bir anlayışla, O(sas) nasıl örnek olabilir; sunduğu hayat nizamı nasıl hayata geçebilir ve bu şekilde O(sas) nasıl sevilebilirdi? Bu kardeşler, Rasulullah’ı(sas) mı çok seviyorlardı, yoksa O’nu(sas) boş sözlerle anmayı mı? “Sultan/Devlet ile Kitap/Kur’an birbirinden ayrılacaktır. Sakın sakın siz Kitap’tan ayrılmayın”[3] buyuran Rasul’ün(sas) ümmeti, Kur’an’dan ayrılmayı öngören emperyalist bir felsefe olan demokrasiye nasıl sarılırdı? Onun sözcülüğünü nasıl yapardı? Onu diline nasıl dolardı? O halde, Rasulullah’ın(sas) doğduğu varsayılan günü kutlamadan önce; O’nun(sas) doğumundan, mücadele ve mücahedesinden ne kadar nasiplendiğimizi ve O’nun(sas) doğumunu kutlamaya ne kadar hak sahibi olduğumuzu sorgulamamız gerekmekteydi. Sanmayalım ki, bugün Ortadoğudaki Müslüman toplulukların başına gelenler, bizim(ya da çocuklarımızın) da başına gelmeyecek. Rasulullah’ı(sas) seven ve O’na(sas) inananların, böylesi günlerin, şayet gereğini yapmazlarsa, kendi başlarına da geleceğini çok iyi bilmeleri gerekmekteydi. Çünkü; “Toplumun idarecileri Allah’ın Kitab’ıyla hükmetmeyip, Allah’ın(cc) indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe, Allah o toplumu kendi içlerinde belaya maruz kılar”[4] buyuran, o kutlu Rasuldü(sas).

Tekrar sormak istiyorum: “Ne oldu bize?” 1990’lı yılların başlarında sızdırılan, Amerika Savunma Bakanlığı’na sunulmak üzere hazırlanan raporda; “Demokrasi muhafaza edilebildiği sürece, İslamcılar sandık başında mücadeleye, uzlaşmalara girmeye ve Türkiye'deki hakim politikalara uyum sağlamaya zorlanırlar”[5] önerisi yapılıyordu Amerikalı diplomatlarca. Çünkü; İslamî bir yapının oluşmasını önlemek, demokrasinin muhafaza edilmesini, bu isteği besleyen Müslümanları sandıkta eritmeyi gerektiriyordu ve Müslümanlara “demokrasi ile İslam'ın gelebileceği” ütopyasının da “gerçekleşmesi imkan dahilinde” birşey olarak algılatılmasını gerekli kılıyordu. Ve... Düğmeye basıldı. Dünün “mücahidleri”, bugünün “demokratik fertleri”ydi artık... Yine mezkur raporda, ABD'nin çıkarlarını en iyi şekilde koruyacak politik seçenekler sıralanırken, bir maddede şu cümle yer almakta: “ABD, Türkiye'deki demokratik politikaların yerleşmesini desteklemeye devam etmelidir. Sağlam bir demokratik sistem, İslamcıların gelecekte bir diktatörlük kurmalarına karşı en iyi garanti olacaktır!!”[6]
Bugün İslam ülkelerinin neden Türkiye modelini örnek almaya çalıştıklarını, belki bu cümleler daha iyi anlatır bizlere! Bu arada, yeri gelmişken; seçimler yaklaşıyor. Biz biz olalım demokrasi desteğimizi ve demokrasiye bey’atımızı yinelemeyi unutmayalım olur mu bu seçimlerde de! Yoksa İslamî bir diktatörlük(!) kurulur Amerika muhafaza! “Demokrasi ekber!” diyelim, duralım sandık başında kıyama!

Bu konuyu nihayete erdirirken, İran’ın; Mavi Marmara’da şehadete ulaştıklarına hüsn-ü zan eylediğimiz kardeşlerimizin ailelerini kabulü ve onlara hediyeler sunması üzerinde de kısaca durmak istiyorum. İslam beldelerinde, bilhassa Kudüs üzerinden yürüttükleri siyasetle nemalanma gayretinde olan İran ve avaneleri, Mavi Marmara katliamından paylarına düşeni de alma gayretine girmişler. Gönül isterdi ki, bu şehid yakınları, “siz Kudüs için ne yaptınız? Onlarca gayr-ı Müslimin dahi yer aldığı o gemide sizden neden kimse yoktu? Nice gayr-ı müslim devletler dahi Gazze’ye yardım filosu gönderirken, siz nerdeydiniz? Bugün hangi hakla ve hangi amaçla bizi davet ediyorsunuz?” diyerek, bu daveti reddetseydiler de, bu şeytanî canbazlığa alet olmasaydılar. Bilmiyorlar mıydı ki; “Mescid-i Aksa Nerede” isimli kitabında, Mescid-i Aksa’nın Kudüs’teki mescid değil, gökyüzünde bir mescid olduğunu savunan[7] Murtaza el-Âmilî’ye, “İran Kitap Ödülü”nü verenin, bizzat Ahmedinejad olduğunu?! Kudüs’ün fatihi Hz. Ömer’e(ra) attıkları iftiraları, söyledikleri iğrenç sözleri de mi duymadılar da, onların karşısında memnuniyet ifadeleri sunabildiler? Onların inançlarının “esası”nı, “takıyye”nin[8] oluşturduğunu da mı bilmiyorlar? Onları anlıyoruz; takıyye inançları gereği sizin acınızı paylaşma izlenimiyle sizleri davet ettiler. Ama inanın sizi anlayamadık. Siz bilmiyor muydunuz, Kudüs’ü sahiplenme izlenimi vermek amacıyla açtıkları “Kudüse Giden Yol Caddesi”nin, Afganistan ve Irak’ın işgaline gittiğini?

Şöyle bir düşününce, bu soruyu hergün kendime neden sorduğumu daha iyi anlıyorum. Ve haksız da değilim değil mi bu soruyu sormakla: “Ne oldu bize?”

Neyse… Bir kardeşimizin dil sürçmesi sonucu dilinden dökülen; ama bir cümlede aslında çok şeyi özetleyen bir söze şahid olmuştum. Bu sözle de yazımızı nihayete erdirelim:

“Kâfirlerle Müslümanlar arasındaki savaşı, mü’minler kazanacak inşaAllah!”



Dipnotlar:
1- İbn Abbas’ın(ra) sözü. Bkz: Zemahşeri, Tefsir-u Keşşâf, 1/637
2- El-Menâvî, Feyzu’l-Kadir Şerhu Câmiu’s-Sağîr, 1/354
3- El-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid ve Menbau’l-Fevâid, 5/227
4- İbn Mâce, Sünen, Fiten, 4019
5- The Prospects For Islamic Fundamentalism in Turkey(Amerikan Gizli Belgelerinde Türkiye’de İslamcı Akımlar), 19-20
6- The Prospects For Islamic Fundamentalism in Turkey(Amerikan Gizli Belgelerinde Türkiye’de İslamcı Akımlar), 93
7- Bu görüş, sadece bu şii alime ait bir görüş değildir. Şia’nın genel görüşüdür.
8- Humeynî şöyle diyor: “Takıyye olmasaydı, mezhebimiz(şia) yok olup gitmeye maruz kalırdı.” Bkz: Humeynî, er-Resâil, 2/185; Humeynî, İslam’da Devlet, 96-180


BiLaL HaTTaB
Ankara / Şubat 2011


SAAT: 06:13

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306