Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve Talebu'l-Hadis İçin Yapılan Seyahatler (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/18986-hadis-istilahlari-hadis-tedvini-ve-talebul-hadis-icin-yapilan-seyahatler.html)

BİLAL HATTAB 11 Mart 2011 22:26

Hadis Istılahları, Hadis Tedvini ve Talebu'l-Hadis İçin Yapılan Seyahatler
 
HADİS VE SÜNNET

Hadis ve Sünnet kelimeleri, lügat itibariyle farklı anlamlarda olsalar da, bilhassa sonraki muhaddislerce aynı anlamı ifade etmek için kullanılmışlardır.[1] Her ne kadar seleften intikal eden bazı rivayetlerde iki kelimenin çok farklı manalarda kullanılması ya da bazı cümlelerde sanki karşıt manalı iki kavramdan bahsedilir gibi yer alması, bu iki kelimenin selef için aynı şeyi ifade etmediği görüşüne kuvvet kazandırsa da; derinlemesine incelemeden bakıldığında, hadisle sünnetin aynı şey olduğunu söylemek mümkündür. Bu görüş, elbette usûl-i hadisçiler için kabul edilir bir görüştür. Fıkıh ya da kelam ilimlerindeyse, bu kavramları aynı kategoride değerlendirmek pek mümkün görünmemektedir.

Hadisin, -bilhassa- lügat anlamıyla yakın anlama sahip bir diğer kavram da “haber”dir. Haber’le hadis, lügat itibariyle aynı anlama delalet etseler de, bilhassa muhaddis ulema, “haber”in “hadis”ten daha genel bir manayı ifade ettiğini; “her hadisin bir haber, fakat her haberin bir hadis olmadığını” beyan etmişlerdir.[2]Ancak; nihayetinde gelen rivayetler “ihbar” manasına geldikleri için, hadise haber, habere de hadis demekte bir sakınca yoktur.[3]

Aralarında ufak farklar bulunmakla beraber, aynı manalarda kullanılan bir diğer ıstılah ise “eser”dir. Bu kavram üzerinde ayrıntılı olarak durmaya gerek duymuyoruz.

Hadisler, isnada müteallik olarak çeşitlere ayrılırlar ki, birer cümleyle bunlar üzerinde de durmak faydalı olacaktır.
Ravilerden oluşan isnad zinciri, sözü sahibine ulaştıran bir yoldur. İsnad, Rasulullah’a(sas) kadar ulaşıyorsa, böyle hadislere “merfû hadisler”; isnad sahabede son buluyor ve sözün Rasulullah’a(sas) ait olduğuna dair bir karine de bulunmuyorsa, böyle hadislere “mevkûf hadisler”; isnad sahabeye de ulaşmıyor, tabiîn halkasında son buluyorsa, böyle hadislere de “maktû hadisler” denir.[4]

Bir de, bunlardan farklı olarak “kutsî hadis” kavramı vardır ki, bu kavram da, Rasulullah’ın(sas) Allah’tan(cc) yaptığı nakiller için kullanılır. Istılahta; “Rasulullah’ın(sas) Allah’a(cc) isnad ederek söylediği, Kur’an dışındaki sözleridir” şeklinde tarif edilir.[5]

Şimdi de, “hadislerin yazılması(tedvini)” üzerinde duralım kısaca.

Müsteşrikler, Kur’an üzerinde şüphe uyandıramayacaklarını anlayınca, hedeflerini ikinci aslî kaynak olan Sünnet’e çevirdiler. Her ne kadar Rafızîleri kullanarak Kur’an’ın tahrif ve tebdile uğradığı[6] görüşünü empoze etme çabaları olmuşsa da, bu çabalar kuşkuya meyyal Rafizîlerle sınırlı kalmış, diğer fırkaları etkilememiştir. Bunun için de hadis ve hadis İmamları üzerinde şüpheler uyandırma yönünde çabalar sarfetmişler ve birçokları üzerinde bu çabaların meyvelerini toplayabilmişlerdir. Rasulullah’ın(sas), hadisleri yazma konusundaki maslahat gereği olan –hususî- yasağını umuma yormuşlar, Rasulullah(sas) döneminde yazılmış hadis sahifelerini ya görmezden gelmiş, ya inkar etmişler ve hadislerin Rasulullah(sas) zamanında değil de, hicrî ikinci asrın başlarında yazıldığını –kendilerince- birçok delil ışığında ispat yoluna gitmişler ve taze dimağlar üzerinde ilk şüphe tohumunu bu şekilde ekmişlerdir. Bu konu üzerinde şüphe uyandırmayı başardıklarında, sıra hadis İmamlarına gelecekti tabi. Ve İmam Zuhrî başta olmak üzere birçok İmam hakkında iftiralar ve şüpheler yaymaya devam ettiler. Hadisin dirayet ilminin şahdamarı olan “senet” metodunun uygulanmaya başlamasındaki önder şahsiyet olan İmam Zuhrî hakkında, onun Emevîler lehine hadis uydurduğu yönündeki ithamlar, bu şüphe ve iftiraların başında geliyordu. Bu ithamlar, birer iftira olarak kalmaya mahkumdurlar şüphesiz. Biz, bu şüphelerin giderilmesini ilgili kaynaklara[7] bırakarak, hadis tahsili için yapılan seyahatler ve bunun tesirleri üzerinde de kısaca duralım.

Geçmişten günümüze kadar Sünnet, İslam’a intisab eden bazı kendini bilmezlerin de, Müslüman olmayan başkalarının da farklı şekillerde hücumlarına maruz kalmıştır.[8] Hadislerin günümüze kadar “mahfuz” bir şekilde gelmesi hiç de kolay olmamıştır. Allah(cc), her asırda var ettiği muhaddisler aracılığıyla Rasulü’nün(sas) hadislerini de korumuş ve muhaddisler de, bu yolda çektikleri ezayı, cefayı ve zahmeti bir rahmet telakki ederek, bu zahmetli çalışmalardan asla yılmamışlardır. Kendilerine ulaşan “bir tane” hadisin dahi sıhhatini tesbit edebilmek adına, onu rivayet ettiği söylenen kişiyi bulmak için kilometrelerce mesafeleri deve sırtında ya da yalın ayak gitmişler ve o “bir Sünnet” için canlarını ortaya koyabilmişlerdir. Nitekim İmam Şafiî; “Şayet Rasulullah’dan(sas) sabit olan bildiğiniz bir hadis varsa bana söyleyin de hangi beldede olursa olsun gidip öğreneyim”[9] demiştir. Talebu’l-hadîs için yapılan seyahatler, Rasulullah(sas) döneminde bizzat Rasulullah’dan(sas) dinleme şeklinde başlamıştı. Rasulullah’ın(sas) vefatından sonra da, Rasulullah’ın(sas) varislerinden hadis dinlemek için bu seyahatler devam etmiş, bilhassa fitnelerin zuhuru ile başlayan hadis uydurma faaliyetleri neticesindeyse farklı bir şekilde varlığını sürdürmüştür. Mezkur farkı; yapılan seyahatlerin fitne dönemi öncesi genelde “sadece hadis dinlemek ve öğrenmek” olmasına karşın, fitne döneminden sonra “sahih hadislerin toplanıp, mevzuların ayıklanması” şeklinde tarif etmek yanlış olmayacaktır. Bu dönemde muhaddislerin, hadis ravisi olarak tanınan birçoklarının yanına defalarca gittiklerini, fakat rivayetlerini beğenmedikleri şahısların hadislerini –tüm emeklerini hiçe sayarak- terkettiklerine şahid oluyoruz. Nitekim Şu’be, Talha b. Musarrif’ten hadis dinlemek için ona elliden fazla defa gittiğini; ancak ondan dinlediği yüzlerce hadisten sadece bir tanesini rivayet etmeye elverişli bulabildiğini söylemiştir.[10] Seyahatler, aynı zamanda “mustalahu’l-hadis” ilminin de doğmasında etken rol oynamıştır. Allah(cc), bu sahada çalışmak üzere hadisçileri çıkarmış; hadisçiler ravileri tenkide tabi tutmuşlar ve onlardan kimin sika(güvenilir ve adil), kimin de zayıf, yalancı ve fasık olduğunu ortaya çıkarmışlar ve böylece hadisler içerisinde sahih olanları seçip, sahih olmayanlarını, illeti bulunanları göstermişlerdir. Tarihten istifade metodunu geliştirerek hangi ravilerin kimlerle görüştüklerini, kimlere yetişemediklerini ortaya koymuşlardır. [11] İşte bu seyahatler neticesindedir ki, sahih hadisler uydurma olanlarından ayrılmış ve korunabilmiştir.[12]

Bu seyahatlerin aynı zamanda, dinî hükümlerin birleşmesi, farklı hadis metinlerinin bir kalıpta eritilmesi sonucu farklılığın ortadan kaldırılması, İslam beldeleri arasındaki bağın kuvvetlenmesi gibi faydaları da olmuştur.

Çekilen bunca meşakkatte, katedilen onca kilometrede Allah’ın(cc) rızasını arayanlar olduğu gibi, bunu ticaret maksadıyla yapanlar da olabilmiştir. Öyle ki, Ebû Nuaym el-Fadl b. Dukeyn, sika ve hafız bir İmam olmasına rağmen, rivayet ettiği her hadis için belli bir para talep etmiştir.[13] Elbette bu gibiler için de –ne kadar âbid, zâhid, sika, hafız olsalar da- gerekli önlemlerin alınması ihmal edilmemiştir. Misalen; Ahmed b. Hanbel’e “hadis satan kimseden hadis yazılır mı?” diye sorulmuş, Ahmed b. Hanbel; “hayır, onun hiçbir değeri yoktur!” cevabını vermiştir.[14] Bu gibiler için, İbnu’l Cevzî; “bunlar hadis ilmiyle çok uğraşan ama niyetleri düzgün olmayan kimselerdir” ifadesini kullanır. İbnu’l-Cevzî, iblisin aldattığı hadisçilerden bahsederken; seyahetleri nadir rivayetlere, yüksek senetlere ulaşmak için yapan muhaddislerden de bahseder. Onların, bu seyahatleri “öğünmek” maksadıyla yaptıklarını ve bu şekilde iblisin aldattıkları zümresine dahil olduklarını açıklar.[15]

Prof. Dr. Subhi es-Salih’in(rh.a) “Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları” adlı muhteşem eserinin birinci bölümünün ilk üç faslına dahil konuların değerlendirilmesinden ibaret olan çalışmamızı nihayete erdirmiş bulunuyoruz. Rabbimizden, kısa bakışlar şeklindeki bu çalışmamızı, sırf kendi rızası için yapılmış bir amel kılmasını niyaz ediyoruz.



DİPNOTLAR

1- Bkz: Nasıruddin el-Albânî, el-Hadisu Huccetun bi Nefsihî fi’l-Akâidi ve’l-Ahkâm(Hadis Üzerine, Çev: Mehmet Kubat), Esra Yy, Konya 1992, s.30; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, TDV Yy, Ankara 1998, s.2; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, TDV Yy, Ankara 2007, s.10; Seyyid Muhammed el-Hasenî, Hadis Istılahatında Temel Kaideler(Çev: Aydın Aytar), Alper Yy, İstanbul 1997, s.21; Mustafa es-Sıbâî, es-Sunnetu’n-Nebeviyye ve Mekânetuhâ fi’t-Teşrî(İslam Hukukunda Sünnet, Çev: Edip Gönenç), EVS yy, İstanbul 1981, s.55; M. Ebû Zehv, Hadis ve Hadisçiler(Çev: Selman Başaran-M. Ali Sönmez), Ensar Yy, İstanbul 2007, s.31; Subhi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis Istılahları(Çev: M. Yaşar Kandemir), İFAV Yy, İstanbul 2009, s.3
2- Bkz: Subhi Salih, s.8; el-Albânî, s.30; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.12; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, s.10; Seyyid el-Hasenî, s.22
3- Bkz: Subhi Salih, s.8
4- Bkz: Subhi Salih, s.8; Seyyid el-Hasenî, s.32 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.161 vd
5- Subhi Salih, s.9 vd; M. Ebû Zehv, s.37; Seyyid el-Hasenî, s.23
6- Bilgi için bkz: Ebu’l-Hasen en-Nedvî, İki Zıt Tablo(Çev: İsmail Yaşa), Me’va Yy, Konya 2010; Muhammed b. Abdurrahman es-Seyf, el-Kur’an ve’t-Tahrif(Çev: Bekir Salihoğlu), İAE Yy, İstanbul 2007; Abdullah el-Mevsılî, Hattâ Lâ Nenhadi’a(Çev: Bekir Salihoğlu), İAE Yy, İstanbul 2007
7- Bkz: Mustafa es-Sıbâî, s.206 vd; M. Ebû Zehv, s.149 vd; Subhi Salih, s.11 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, s.279 vd; Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, s.26 vd
8- Celaleddin es-Suyutî, Miftâhu’l-Cenneh fi’l-İhticâc bi’s-Sunneh(Çev: Süleyman Koyuncu), Özgü Yy, İstanbul 2006, s.21(Abdulmuhsin b. Hamdu’l-Abbâd’ın takdiminde)
9- Ebû Nuaym el-Isbehânî, (Muhtasar) Hılyetu’l-Evliyâ ve Tabakâu’l-Asfiyâ(Çev: Zekeriya Yıldız-Hüseyin Yıldız), Ocak Yy, İstanbul 2010, s.326
10- Bkz: Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler(Menşei, Tanıma Yolları, Tenkidi), İFAV Yy, İstanbul 2002, s.132
11- Ebû İshak eş-Şâtıbî, el-Muvâfakât fî Usûli’ş-Şerî’a(Çev: Mehmed Erdoğan), İz Yy, İstanbul 2010, s.56
12- Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, s.134
13- Subhi Salih, s.45
14- Subhi Salih, s.46-47
15- Ebu’l Ferec İbnu’l-Cevzî, Telbîs-i İblis(Çev: Savaş Kocabaş), Elif Yy, İstanbul 2005, s.151


Bilal Hattab
Ankara / 2010
(Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi "Hadis Tarihi" Dersi Dönem Ödevidir)


SAAT: 09:10

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306