Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/19654-muslumanlarda-hadis-paradoksu-mmetin-adiguzel.html)

KARAKÖSE 05 Ağustos 2011 09:04

Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
 
.

Hz. Muhammed’in konuşmalarına şerefli söz anlamında Hadis-i Şerif denmiştir. Hadis-i Şerifler kurandan sonraki İslami kaynak olarak kabul edilmektedirler. Peygamberden nakledilen sözleri yazma çalışması hicri 200 yıllara kadar yapılmadı. Zaten Hz. Peygamberde kendi sözlerinin yazıya dökülmesini hoş görmemiştir. Hz. Ömer’in de peygamberden hadis nakleden bazı sahabelere sert çıkışlarda bulunduğunu bilmekteyiz.

İslam’ın ilk zamanlarında üzerine düşülmeyen hadis ilmi nasıl oldu da hicri 200 lü yıllarda temel İslami ilimlerden biri haline geldi? Neden peygamberin ve halifelerin ihtiyaç duymadığı bir çalışmaya sonradan gelenler ihtiyaç duydular?

Şu bir hakikattir ki, Hadis çalışmaları siyasi çalkantıların sonucunda önem kazandı. Çünkü her bir siyasi taraf kendini Hz. peygamber’in sözlerine dayandırarak kutsuyor ve karşı tarafı da tekfir ediyordu. Yalan hadislerin fazlalığı bazı âlimleri hadisler üzerine çalışma başlatmaya itti. Amaç sahih olan hadisleri belirlemek ve peygamber adına uydurulan sözler hakkında Müslümanları uyarmaktı. Hadisleri toplama çalışması gayet iyi niyetli bir çalışma olarak başlamıştır. Müslümanları peygamber sözleri ile sömürü yapanlara karşı uyarmak İslami bir ödevdir. Buraya kadar bir sorun ile karşılaşmamaktayız.

Asıl sorun hangi hadisin sahih, hangisinin sahih olmadığı noktasında çıkmaktadır. Hadis alimlerinin hicri 200-300 yıllarda yaşadıklarını göz önünde bulundurduğumuzda, alimlerin hadis üzerine yaptıkları çalışmanın sıhhatti konusunda şüpheye düşmemek elde değildir. Küçük bir karşılaştırma yapacak olursak; mesela bizden 200 yıl önce yaşamış olan bir Osmanlı sultanının sözlerini toplamaya çalışalım. Günümüzdeki tarih kitaplarının çokluğuna rağmen yapacağımız çalışma şüpheli bir çalışma olacaktır. Birde 1400 yıl önceki ilmi ortam düşünülecek olursa yapılan işin zorluğu daha iyi fark edilecektir. Bugün sultan III Selim yada II Mahmut un sözlerini silsile yolu ile bize ulaştıracak bir gayret sonuçsuz bir uğraş olacaktır.

Bu gün hadis diye kitaplara geçen bazı sözlerin akla, ilme, vicdana uymadığını görebilmekteyiz. Özellikle İslam düşmanlarının islamı tenkit için kullandıkları hadisler bu türdendir. Turan Dursun ve İlhan Arsel gibi şahısların kitapları bu türden hadisler üzerinden islamın eleştirisi ile doludur. Örnek isteyenler bu şahısların islamı eleştiren kitaplarına bakabilirler.

Peki akla, ilme, vicdana uymayan ancak hadis olarak geçen bu sözleri neden savunma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü karşı çıkacak olursak hadis âlimlerinin ilmini inkâr etmek durumuna düşmekten korkuyoruz. Yani hadis âlimlerinin hatırı için peygambere uygun olmayan yakıştırmalarda bulunmakta bir sakınca görmüyoruz. Akla zarar tevillerle durumu kurtarmaya çalışıyoruz.

İkincisi hadisleri reddetmenin dini reddetmek olduğu düşüncesidir. Yani hadislere şüphe ile bakan bir Müslüman islamı nasıl yaşayacağını bilemez inancıdır. Bu inanç İslam’ın sıhhattini Hıristiyanlık ve Museviliğin sıhhati derecesine indirger. Hadisler sünnetin bir parçasıdır ve sünnet reddedildiğinde nasıl namaz kılınacaktır sorusu hadise şüphe ile bakanlara en çok sorulan sorudur. Namaz tüm sahabelerin iştirak ettiği ve günümüze kadar süregelen İslam ibadetlerinin en önemlisidir.

Böyle olduğu halde ameli mezheplere baktığımızda namazda okunacak dualar konusunda farklılık gösterdiklerine şahit oluyoruz. Demek istediğim birinci sırayı işgal eden ibadette bile bir farklılık görülüyorsa sadece duyup başkasına aktarma ile hadis âlimlerine ulaştırılan hadislerin güvenilirliği büyük bir soru işareti oluşturur. Hadisler olmadan dinin eksik kalacağı düşüncesi kuranın yetersizliğini kabul etmeyi gerektirir. Hem kuranda her şey vardır, hemde hadis olmadan din tamamlanmış olmaz demek, inanca karşı samimi olunmadığının göstergesidir kanaatindeyim.

Hadis olmadan namazın nasıl kılınacağına gelince, bedeni ibadetler Hz. Peygamberden günümüze hem görülerek, hem duyularak ve hemde bedenen uygulanarak yapıla gelmişlerdir. Bedeni ibadetleri sadece kulağa dayanan hadislerle aynı derecede görmek bizi yanlış değerlendirmelere düşürür.

Biz Hadis âlimlerinin iyi niyetlerle yola çıktığını ve değerli birer İslam düşünürü olduklarını inkâr etmiyoruz. Çalışmalarının tamamen yanlış olduğunu da söylemiyoruz. Ancak hadis kitaplarının yazılış ortamı, yazılış zamanı ve hadis kitaplarındaki kimi akla, ilme, vicdana uygun olmayan sözler bizi bu kitapların dinin tamamlayıcılığı konusunda zorunlu olmadıkları düşüncesine itmiştir.

Hadis kitapları bir İslam kültürü olarak okunmalı ve çalışmalara konu olmalıdırlar. Ancak hadis kitaplarının emirlerini Allahın emri olarak görmek büyük bir yanlış olur.
Demek istediğim kısaca şudur; Hadisler hukuka delil teşkil edemezler.

Hadis kitaplarının din tamamlayıcısı olduğunu düşünenlerin aşağıdaki soruları cevaplayabilmeleri gerekmezmi?

—Bu gün, 200–300 yıl önce yaşamış bir İslam Âliminin sözlerini silsile yolu kullanılarak ispat etme şartı ile toplama çalışması yapılacak olursa, nasıl yapılır?

- Hadisler peygamberden 200–300 yıl sonra yazıldılar, İncil Hz. İsa’dan kaç yıl sonra yazıldı? İncil güvenilmez ise, hadisler neden güvenilir?(İncil Hz. İsa’dan 60 yıl sonra yazılmıştır)

- Peygamber neden Kuranı dikkatlice yazdırdı? Hadisleri neden yazdırmadı? Yoksa hadislerinde dinin bir tamamlayıcısı olduğunu düşünmüyormuydu?
- İlhan Arsel gibi şahısların kitaplarına konu olan hadisler hakkında ne düşünüyorsunuz?(örneğin “Şeriat ve Kadın” isimli kitabındaki hadisleri kabul ediyormusunuz.)

- Hz. Ömer hadis yazımı konusunda karara varmak için bir ay istiareye yatımı? Neden sadece sahabe ile istişare etmekle yetinmedi? Ömer neden korkuyordu?

- Hz. Ömer, ben peygamberden duydum ki dediği için Ebu Hüreyreyi azarladımı? Cevap evet ise neden azarladı? Halife Ömer neden hadis aktarımını yasakladı? Irak’a atadığı devlet görevlilerine sakın onları hadislerle uğraştırmayın dedi mi? Dediyse neden böyle bir söz kullandı?

- Tüm hadisler tüm sahabe tarafından bilinmiyordu. Herkese tebliğ edilmemiş bir hadis nasıl dini bir emir derecesine yükseltilebilir?

- Ömer bin Abdulaziz İmam Malik’in Muvattası dışındaki hadis kitaplarını yaktırmak istedimi?

Cevap evet ise neden yaktırmak istedi?

- Toplandığı zamanki sayısal çoklukları ve yazım zamanları göz önünde bulundurulursa, hadis kitaplarının güvenilirliği hakkında aklınıza hiçbir soru işareti takılmıyor mu? Takılmıyorsa neden? Yoksa hadis âlimlerinin kitaplarına uydurma hadis almış olabileceklerini düşünmekten dolayı Allahın sizi cezalandıracağından mı korkuyorsunuz?


KARAKÖSE
www.medineweb.net

KARAKÖSE 05 Ağustos 2011 09:08

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
bu konuyu açma sebebim, ramazanda tv programı yapan kişilerin islamın özünü bir kenara bırakıp, şu işin şu kadar sevabı var. bu işin o kadar sevabı var gibi matematiksl hesaplara girmeleri ve bu söylemlerini hadislere dayandırmalarıdır.
Kurana baktığımızda bu gün hadis olarak elimizde olan sözlerin azımsanmayacak miktarının hz.peygambere yakışamayacağını görüyoruz.

bilinmez 05 Ağustos 2011 11:46

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
SORDUĞUNUZ SORULARIN VE HADİSİN İSLAMDA Kİ YERİ NE OLMALI ÜZERİNE OLAN KANAATİM ŞU DUR...

Hadis nakil etmedeki usul ne olmalı
Müslüman olmak isteyen kişilerin vazifelerden birisi Dinin kaynaklarını öğrendiği kaynakları ehemmiyet sırasına göre düzenleyip peygamberin SÖZ VE FİİLLERİYLE ÇAKIŞMAMASI şartıyla muhafaza edilegelmiş olanların KURAN YANINDA UYGUN yerinin neresi olduğunu idrak etmesidir.

Muhakkak ki kuran islamın ruhu ve özüdür ,kuranın MUHKEM ayetlerinde islamın anayasası konmuştur..

kuran islamın anyasası sünnet ise onun uygulamasıdır.müslüman şahsiyetler bu uygulamaya bizzat kanuna gösterdiği hassasiyeti göstermekle mükelleftir..

Müslümanlar hadislerin yanlış anlaşılmasından ve yerinden kullanılmayışından çektikleri kadar,UYDURMA HADİSLERDEN ÇEKMEMİŞLERDİR.Bu durum öyle bi hal almıştırki artık bütün hadislere şüphe nazarıyla BAKANLAR VE MÜSLÜMANLARIN HADİSLERDEN KURTULMASINI temenni edenler türemiştir.

Bu durum iki yönden yanlıştır..

1.tarihi bir hakikatı görmemektir.Çünkü dünya muhammed bin abdullah tan başka hayatı inceden inceye gözden geçirilmiş ,bütün sözleri fiileri ,kabulleri sayılmış ve ayıklanmış bir insan tanımamıştır,yalnız bu hakikatleri görmek için kişi NAKİL YOLU OLAN KURANLA VE ARAŞTIRMAYA ARA VERMEDEN devam ederek doğruya ulaşabilir..BU GERÇEKLERDEN SONRA İNSANLAR NASIL Kİ BU SÖZ E FİİLERDEN YARARLANMAYI GÖREMEZLER..

2.Sünnetin içinde erişilmesi güç yüce hikmet hazineleri vardır bu hazinelerden bazıları insanlardan birine nispet edilse o şahıs reformcu olarak bilinenlerin en büyüklerinden olurdu.pekala niyçin bu hazineler sahibinin istemediği ŞEKİLDE KULLANILIP İNSANLAR ONUN örnekliğinden ve HAYRINDAN MAHRUM BIRAKILSINLAR...

Örneğin peygamberin AHLAK bölümünü incelerken ve çeşitli faziletler hakkında hadislerini incelerken akılımıza şu geldi,piskoloji ve eğitim uzmanlarından kalabalık bi ekip kurulsa ve onun getirdiği edep ve terbiye ye benzer bi EĞİTİM TARZI getire bilirlermiydi...

Bununl birlikte sünnetle meşgul olmak çok zor ve MESULİYETİ GEREKTİREN BİR UĞRAŞTIR,Bu yüzden bu tür çalışmalarla islam ve müslümanlara faydalı olacak derecede şartlara HAYIZ OLMAYANLARIN ŞU BAKIMLARDAN ONUNLA MEŞGUL OLMAKTAN SAKINMALARI GEREKİR.Örneğin takvim yaprağı hadisçiliği yapmak faydadan çok zarar getirir.

Kuran ilimlerini okumamış ve onları kavramamış birinin ,sünnetle işdigal etmesi doğru değildir.çünkü Kuran islamın anayasasıdır müslümana hak ve ödevlerini tam bir dikkat ile sınırlandıran,sorumluluklar yükleyen ve hayatında yapacağı ibadetleri koyan bir ibadeti DİĞER İBADETİNE ENGEL ÇIKARMIYACAK ŞEKİLDE TEVZİ EDEN ODUR.Bütün ibadetlerini hayattaki işine ve yerine mani olmayacak şekilde düzenleyen yine KURANDIR..

Kuran daki bu gerçekleri elde etmekten aciz olan bir kişi bu AÇIĞINI ASLA BAŞKA BİR ŞEYLE KAPATAMAZ,Kuranın dışında islamın öğrenilmesi ve sindirilmesi demek HER ŞEYİN BİRBİRİNE KARIŞMASI DEMEK OLACAĞINDAN bazen BÜYÜK ANLAŞILMAZLIKLARADA YOL AÇA BİLİR.Bunun için sahabenin önde gelenleri kuranın ilk başta kalplere yerleşmesi için,bu YOLU AÇIK BIRAKMAYA İTİNA GÖSTERMİŞLER VE ilk SIRAYI BAŞKA BİR ŞEYİN ALMAMASI İÇİN GAYRET SARF ETMİŞLERDİR.

İBNİ abdilber Camiü beyanil ilmi ve fadlihi KİTABINDA ZİKRETTİĞİ SENEDLERLE,Şunu rivayet etmiştir....

cabir ,abdullah bin yesadan şöyle dediğini rivayet etmiştir..Aliyi şöyle derken işittim kendisinde kitab bulunan herkese ,gidip kitabını imha etmeye kararlıyım kendisi kitabından rucu ve imha edenler müstesna,çünkü insanlar rablerinin kitabını bırakıp alimlerinin kitabına tabi olduğu için HELAK OLMUŞLARDIR..

Kur an ilimlerini öğrenip anlama hususunda yeterli bilgiden sonra SÜNNETLERİ DOĞRU OLARAK ANLAMAK GELİR,sünnetleri anlamamış kimse dilini tutması ve anlamadığı hadisi rivayet etmemesi onun için daha hayırlıdır.Rivayet etteiği hadisin VURUDUNU YANİ RESULULLAHIN HANGİ OLAY ÜZERİNE KONUŞTUĞUNU bilmesi ve onun geniş araştırma yaparak sunması ve özelliklede kuranla çakıştırılmadan aktarılması gerekir ki faydalı olsun...

Her hangi bi sözün hadis olup olmadığı KURANLA TAHLİL EDİLEREK VE KURANA UYMUYORSA VELEVKİ SENEDİ SAĞLAM denilsin kesinlikle itibar edilmemmelidir.ÇÜNKÜ SÜNNET KURANIN PRATİK HALİDİR...

Sünnet,eskiden beri hadisleri ezberleyen ama bunlardan çok az bir kısmını ANLAYAN KİMSELERİN ELİNDE KALMIŞTIR,ÖRNEĞİN müslim sahihinde ,ömer ra nın ebu hureyreyi [kim lailahe illa allah] DERSE cennete girer hadisini rivayet eddiiğini duyunca hiddetlendiğini bildirir.hz ömerin böyle davranması ebu hureyreyi hadisi anlamayacağı birine rivayet ettiği içindir.islamın sadece DİL İŞLE SÖYLENEN BİR KELİME OLDUĞUNU VE BAŞKA bir şey gerekmediğini sanan birine söylediği için böyle davranmıştır böyle yanlış anlaşılacağını sezdiğinden dolayı HADİS SAHİHDE OLSA RİVAYET ETMEKTEN MEN ETMİŞTİR.Çünkü cahilin islamı tek bir kelimeye hasredip islamın ruhundan uzak olmasından o hadisisin O CAHİLE RİVAYET EDİL MEMESİ DAHA EVLADIR.

Sünnetle çok meşgul olduğu halde sünneti anlayamamış kimselerin MÜSLÜMANLARI YÖNLENDİRMESİ ÇOK ZARARLIDIR.Bu gibi şahısların arasında,yerinde olmayan AHKAM VE DAR GÖRÜŞLER YAYILIR.Kuran ve sünnetin ruhuna aykırı bu tutumları,hadisleri anlayamamlarından gelmektedir.Bunların yanısıra islam önemli meselelerde kuranda zikredilen ve peygamber lisanıyla varid olan hükümler getirmiştir bu hükümlerin HEPSİ BİRBİRİNİ TASDİK EDEN BİR BÜTÜNDÜR EĞER Delillerden birinde diğerine aykırı bir şey ortaya çıkarsa hepsinin BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAYINCAYA KADAR o delilin TEVİLİ ARAŞTIRILIR VEya sened bakımından kuranla çaışmayan tercih edilip diğeri red edilir....

insanlar kuranı terk edip hadislere gittiler,sonra hadisleri terk edip imamların sözlerine kulak vermeye başladılar,sonra imamların sözlerinide bırakıp,TAKLİDÇİLERİN YOLUNU TUTTULAR EN SONUNDA TAKLİDÇİLERİ VE KATI KURALCILARIDA BIRAKIP TAMAMEN CAHİLLERİN VE SAÇMALIKLARININ YOLUNU TUTTULAR,

İslami düşüncenin böyle gelişmesi islam ve müslümanların omuzlarında bir vebaldir müslüman şahsiyetler için....

Bu körlüğün çıkış yolu kurana dönmemiz,onu akli ve ruhi hayatımızın an DİREĞİ YAPMAMIZLA OLACAKTIR,kuran ile YOĞRULDUKTAN SONRA SÜNNETE BAKAR,RESULULLAH SAV MİN hikmet,siret,ibadet,ahlak ve HÜKMÜNDEN FAYDALANIRIZ.Bu sebeble,kuranı iyi bilmeyen YAHUT RİVAYETLER HAKKINDA BİLGİSİ AZ OLUP,BU RİVAYETLERLE ARASINDAKİ MÜNASEBETLERİNİ göremeyen kimselerin SÜNNET HAKKINDA KONUŞMASI CAİZ OLMAZ.....

bilinmez 05 Ağustos 2011 11:50

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

KARAKÖSE Üyemizden Alıntı (Mesaj 139599)
bu konuyu açma sebebim, ramazanda tv programı yapan kişilerin islamın özünü bir kenara bırakıp, şu işin şu kadar sevabı var. bu işin o kadar sevabı var gibi matematiksl hesaplara girmeleri ve bu söylemlerini hadislere dayandırmalarıdır.
Kurana baktığımızda bu gün hadis olarak elimizde olan sözlerin azımsanmayacak miktarının hz.peygambere yakışamayacağını görüyoruz.


hiç bir gerçek manada hadis müfessirinden ŞUNU YAP BU KADAR SEVAP [SAYISAL] manada hadis kabul etmez ve etmemiştirde ve hadis lerdeki zayıf,uydurma,sahih diye ayırımlarında SAYISAL SEVAPMATİK şeklinde nakledenleride sahih diye almamışlardır..

tv den dinini öğrenmek isteyen insanlardanda bu kadar beklenir çoook görmemek gerekir metin abi,bunların islam tasavvurlarıda bu.....

kamer34 05 Ağustos 2011 15:59

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

KARAKÖSE Üyemizden Alıntı (Mesaj 139599)
bu konuyu açma sebebim, ramazanda tv programı yapan kişilerin islamın özünü bir kenara bırakıp, şu işin şu kadar sevabı var. bu işin o kadar sevabı var gibi matematiksl hesaplara girmeleri ve bu söylemlerini hadislere dayandırmalarıdır.
Kurana baktığımızda bu gün hadis olarak elimizde olan sözlerin azımsanmayacak miktarının hz.peygambere yakışamayacağını görüyoruz.

SAYIN YAZARMIZ emeiğinize sağlık çok doğru ve isabetli bir yaklaşım göstermişsiniz. Allah'ın rasulune atf edilen sözde söylenmiş sözlerin peygamberin diliyle yalan konuşmaktan başka birşey değidlr.

Özellikle şu kadar sübhanAllah demek şu kadar sevap şu kadar salavat getirmek şu kadar sevap diğerek verilen bilgilerin tamamı hurafedir. Zaten bu tarz bilgilerin kuranın ruhuna aykırı olduğunuda görmek lazım.

Tuğrul Paşa 04 Ekim 2011 11:37

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
İslam'ı vucudu çepeçevre saran bir gömlek (yada bembeyaz bir elbise) tasvir edecek olursak gömlek en başta yanlış iliklenirse ,devamından doğruluk payı çıkarma düşüncesi ancak tekrar ilikleri söküp düğmeleri yeniden dikmekle mümkün olur...

Güneş'e en tepe noktasında yalın olarak çıplak gözle bakılamıyacağı gibi Allah'ın ayetlerınede çıplak gözle bakılamaz.Bunun için Allah (zül celal)ın kelamından anladıgı ve anlaşıldırıldığı kadarı ile Allahın Rasulünu yok sayarsak (!), yani sadece Kuran çerçeveyi çizmiş dersek,o çerçeve çizilmeden silinir...

kamer34 04 Ekim 2011 19:10

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

Tuğrul Paşa Üyemizden Alıntı (Mesaj 142060)
İslam'ı vucudu çepeçevre saran bir gömlek (yada bembeyaz bir elbise) tasvir edecek olursak gömlek en başta yanlış iliklenirse ,devamından doğruluk payı çıkarma düşüncesi ancak tekrar ilikleri söküp düğmeleri yeniden dikmekle mümkün olur...

Güneş'e en tepe noktasında yalın olarak çıplak gözle bakılamıyacağı gibi Allah'ın ayetlerınede çıplak gözle bakılamaz.Bunun için Allah (zül celal)ın kelamından anladıgı ve anlaşıldırıldığı kadarı ile Allahın Rasulünu yok sayarsak (!), yani sadece Kuran çerçeveyi çizmiş dersek,o çerçeve çizilmeden silinir...

Sayın yazarımız ve bilinmez adlı üyemiz sizin anladığınız manada peygamberi olmayan bir dinden söz etmiyorlar. Onların kast ettikleri peygamber adına söylediği söylenen asılsız mesnedsiz kurana zıd sözlerdir.

Sayın Tuğrul paşa üyemiz sanırım siz konuyu yanlış anladınız.

Tuğrul Paşa 05 Ekim 2011 12:08

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

kamer34 Üyemizden Alıntı (Mesaj 142071)
Sayın yazarımız ve bilinmez adlı üyemiz sizin anladığınız manada peygamberi olmayan bir dinden söz etmiyorlar. Onların kast ettikleri peygamber adına söylediği söylenen asılsız mesnedsiz kurana zıd sözlerdir.

Sayın Tuğrul paşa üyemiz sanırım siz konuyu yanlış anladınız.

Sayın Kamer34

Ben bu yazıyı yazarken değerli yazarlara cevaben yazmadım.Son günlerde sizinde ifade ettiğiniz gibi diplomalı sözde ilahiyatçıların Allah ve Peygamber adına (!) konuşup Kuran'dan ayetleri salt mana itibarıyla tercüme ederek (tefsir değil, bakınız tefsir apayrı bir uzmanlık alanı) Hadis-i şerifleri yok saymasına tepkisel olarak genel olarak düşüncelerimi yorumculardan tarafsız olarak paylaştım.Yoksa yorumculara itiraz için yazmadım,biline...

Sanırım , sizde beni yanlış anladınız:)

Şimdi bu yazacaklarımda genel bir durum tespitidir.Lütfen değerli forum yazarları da yazdıklarımdan dolayı üzerine alınmasın:)

Din-i mübini İslam, muhabbetle yaşanan bir şeydir. O baldan daha tatlı muhabbet eksik olunca beşer nefsinin bildikleri insanın egosuna,narsist düşüncelerine hizmet etmeye başlıyor. Kendi dışındakileri cahiller ve gafiller olarak görmeye başlıyor. Alim dediğin insanın toplumun sıkıntılarına çözüm getiren örnek alınması,gıpta edilmesi gereken bir insan olması gerekir. Sorun çözmek yerine, ortaya yeni sorunlar getiren bir insana alim denilmez.Belki dense dense (biraz ağır kaçacak belki) reyting pazarlama direktörü yada pazarlama a.ş müdürü diyesim geliyor...

Ki zaten kala kala bir avuç dindar Müslüman kaldık. Onları da müşrik yapıp cehenneme gönderdin mi, cennet kontenjanı Din'den reyting elde eden sözde hoca müsveddelerine kalıyor!!!
Sözde İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol ve magazin gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu düşüncesi,vehmi oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular.Bozulan bu kutsallıktan dolayı din-i mübini İslam'ı hakkıyla yaşamaya bir türlü sırada gelmiyor...

Eski bilge alimlerimiz dini bir konuda yorum yapmadan önce; "Şüphesiz gerçek manasını,doğruyu Allah bilir" diyerek tefrika yapmaktan kaçındıkları gibi büyük bir tevazu huşu içinde kelam-ı cemil eylerlermiş.Şimdiki hoca müsveddleri ise utanmasalar;"ben iyisini daha iyi bilirim" diyecek kadar aymazlıkta sınır tanımıyorlar...

İlim bir araçtır. Seni Allah’a vasıl etmek içindir. Eğer tahsil ettiğin ilim seni Allah’tan uzaklaştırıyorsa, senin muhabbetini öldürüyorsa sen ilmi amaç haline getirmişsin demektir.
Size belki ilginç gelecek ama bende bir ilahiyat kökenli olmama rağmen iyiki bunlar gibi ilahiyat prof'u olmamışım.Yoksa burada kalkar;(Allah muhafaza etsin) Turan Dursun gibi ateist falan bile olabilirdim. Hani eski bir deyim vardır;"Çok bilen ,çok yanılır" ya işte bu vecihten yola çıkarak (ki bu din prof'larının da bir halt bildiği de yok,o da ayrı bir mesele) din konusunda prof yada otorite olma sözkonusu ise (buda bana göre tartışılır) ,Allah'ın yüce buyruklarına uymak ,yasaklarından kaçmak konusunda omurgalı olmalı gerekmez mi?
Azizim bunlar,İslam'ın hakikatını boşalta boşalta hepten kuşa çevirdikleri için bırakın kurban yerine "Horoz" kesmeyi yakında işi "civciv"e kadar düşürecekler...
Allah adına konuşup Helal'leri,emirleri eğip büküp,Haramları,yasakları lastik gibi uzatıp çerçeveyi geniş tutma hakkını hangi cüretle kendilerinde görmektedirler?!

Modern hayatın getirdiği kolaylık (!) neticesinde herhalde bir aşağılık kompleksiyle dinde reform çabaları baş gösterdi bu din prof'larında...
Cumhuriyet Türkiye'sindeki "Türkçe ibadet" aşkınıda anlamlı bulmaktayım.
Sahi nedir bu Türkçe ibadet aşkı..?!
Millet ibadet aşkıyla yanıp tutuşuyorda Türkçe okuyamadığı için mi namaz kılmıyor?!
Gören sanır ki;Arapça anlamadığı için namaz kılmıyor sanacak !

Hulasa ; Ben bu yeni dönemin reyting meraklısı ilahiyat prof'larının yeni icatlarından sıkıldım...
Bu sebeple Fıkıh ve Tefsir bilimi bir uzmanlık alanıdır ve her uzmanlık alanının bir usulü vardır. Günümüz modernist,çağa uyan (!) ve başa ayrı tarak tavsiye eden ilahiyatçıları ise daha çok tribünlere oynamayı tercih ediyor.

Ana tema şu galiba?!;Din-i mübini İslam'ın ikinci büyük kaynağı hadisleri reddettiğiniz zaman, Kuran’dan istediğiniz fetvayı çıkartmak mümkün...!!!

Muhabbetiniz daim olsun...
Başınızı ağrıttıysak affımızı istirham ederim...RcA*

barışş 10 Ekim 2011 22:58

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
hadislere karşı böyle ön yargı açıkçası hiç hoş bir şey değil çünkü o büyük muhaddisler bu işi yaparken ne kadar itina ile çalıştığını sizler benden daha iyi bilmektesiniz hayvanını kandıran bir kişiden bile rivayet almayan bu kişilerin oluşturmuş olduğu bu ilim güvenilir olmaz mı hem sevap vaad eden hadislerde ne olabilirki insan fıtrağı gereği mi artık nedir bir şeyleri yapmak için illada teşvik arar insan. insan iş yapacağında bile ücreti ön plana alır yani PEYGAMBER EFENDİMİZİN asm böyle teşvik mahiyetinde mübarek feminden sözler çıkması gayet doğal namaz abdest muamelatla ilgili hükümlerin çıktığı bu hadis kitaplarında bu hadislerde var bi kısmına inanıp diğerlerine inanmamak açıkçası tuhafdan başka birşey değil

kamer34 11 Ekim 2011 00:21

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Selamun Aleykum

Arkadaşlar bu mevzuyu bizler aylar önce çok detaylı bir şekilde mülaza etmiştik. Fikirlerimiz bazı arkadaşlarımız tarafından kabul gördüysede bazı arkadaşlarımız tarafından da tenkite maruz kalmıştı.

Kur-an daki peygamber tanımı hakikakten çok önemli ve mühim bir meseledir. Eğer Kur-an daki peygamber tanımını Allah'ın istediği şekilde yapabilme yetimizi kaybedersek tıbkı barışş arkadaşımızın şu cümlelerini kullanmak zorunda kalırız.

Kişiden bile rivayet almayan bu kişilerin oluşturmuş olduğu bu ilim güvenilir olmaz mı hem sevap vaad eden hadislerde ne olabilirki
barışş adlı üyeden alıntı.


İşte bu mantık duru ve tertemiz olan Allah'ın vahyinin bidat hurafe israliyat gibi bir çok yalan yanlış bilgiler dinin içine karıştırılmıştır.

Cenabbı Allah maide suresinde mealen " bugün dininizi kemale erdirdim sizin için islam dinini beğendim sizin üzerinize nimetimi tamamladım" buyurarak dinin aslını oluşturan meselelerde son noktayı koymuştur.

Bizler bugün kalkıp şunuda yada bunuda din adına söylersek yada yaparsak ne olur dediğimiz vakit işte ortaya adı islam olan fakat islamın i si ile alakası olmayan bu kadar grup fırka ortaya çıkmış olur ki çıkmıştır.

Peygamberi tanımlarken bile bizler kendi kafalarımızdaki yada geleneksel aile yapımızdaki peygamber tanımını yapamayız bizler ancak Allahın tarif ettiği peygamber tanımını doğru şekilde anlayıp Peygambere o şekilde itaat etmek zorundayız.

Kimi insanlar peygamberi allahın ortağı olarak görürken kimi insanlar peygamberi bir postacı gözüyle bakmaktadırlar. Bu konuyla ilgili bu sitede makalelerim vardır dilerseniz onlara bir göz atabilirsiniz.

Kısaca özetleyecek olursak Kuran Peygamber ilişkisi romanın beyaz perdeye aktarılması şekli gibidir. Kişi romanı okur fakat romanı kafasından tam olarak tasavvur edemez ancak aynı romanı film şeklinde beyaz perdede görünce romanı çok daha iyi anlamaya başlar.

Daha evvel ""Allah ve rasulunun arasını ayıranlar"" başlıklı bir makale yayınladım. nisa/ 150 ayeti işleyerek allah ve rasulunun arasını ayıranların kafir olduklarını dile getirdim zaten ayet çok açık.

Günümüz belamlarına ve ilahiyatçı prof müsveddelerine gelince onlara aslında söylenecek çok sözlerim vardır fakat terbiyem buna müsait değildir. Ramazanı dört gözle bekleyip ayda 40-50 binlara ceplerine indirme hayalleri ile yaşayan sonrada ramazan akşamları islam gibi ulvi bir dini adeta bir çiruk (masal) mış gibi anlatanlara ancak en büyük cezayı rabbim verecektir.

Allah'a emanet olunuz

Medine-web 11 Ekim 2011 21:01

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
islam ilimleri kaynağını kurandan almakta olup,çeşitili alanlara ayrılmıştır.tefsir akaid fıkıh sünnet vs.kuran dışında tartışılmaz bir kaynak yoktur.sünnet de tartışılmaz oluduğu kuranca sabittir.biz sünneti diğer adıyla hadisleri tartışmıyoruz,hadislerin rivayetlerindeki sıkıntılarda takılıyoruz.kaldı ki bu takılma da bizim işimiz olmamalı,hadis ana bilim dalında mutehasıslar bu konuda söz sahibidir.kim ne derse desin,sünnet olmayınca islam ilimlerinin,ibadetlerin,ukubatların yüzde sekseniz yaşanmaz hale gelir.aşağıda bazı örnekler verecem ;
1-maide 41 de,"....çalan erkeğin ve kadının elini kesiniz" ayet bu...ne kadar keseceğiz,bilekten mi,dirsektenmi omuzdan mı? bunu sünnet açıklar.
2-nisa 2 de," ....zani erkek ve kadına yüz değnek vurun" bu değnek nedir?neresine vuracağız? kafasınamı kalçasınamı böğrünemi gözüne mi ?balyozmu,sopamı,mendilmi,öldürücümü,inciticimi... ? bunu sünnet açıklar.
3-nisa 103 te,"...namaz müminlere vakitleri belirlenmiş bir farzdır", "namaz kılın zekat verin" gibi anayasada geçen konuların beyanı sünnet belirler.kaç vakittir,kaç rekattır,ne okunacak,zekatın içeriği aksamı vs sünnet belirler.
4-bakara 151 de," ......size kitabı hikmeti öğreten ve bilmediklerinizi size bildiren bir peygamber gönderdik" nisa 80 de ," peygambere itaat eden Allaha itaat etmiş olur."ayetlerine bakarsak,Resulsuz,sünnetsiz bir islam başta kuran naslarına aykırı olduğu görülecektir.

yani sünneti hadisi inkar etmek imanı götürür.sünnetin yani bize kadar gelen rivayet zincirinin sağlıklı olup olmadığı notasında sıkıntılar olabilir.
ki,
bunu alanının mutehasısları muhadisler fakihler mufesirler yeterince bize hazır sofra kurmuşlardır.hadisi onlarca kısma ayırmışlardır.her gördüğün hadis ile amel etme hatası konusunda aydınlatmışlardır.
saygılr..

barışş 12 Ekim 2011 15:11

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
bugüne kadar ehli sünnet alimleri tarafından tenkide uğramamış bu hadisler acaba günümüzde azcık ilimleriyle cumhuru allemeleri hiçe sayan kişiler tarafından mı sahih olup olmaması tartışılacak yani bunları tartışabilmek için bi büyüklerin ilmi seviyesine gelelim şöyle 1 milyon 2 milyon hadis bilelimde ondan sonra kendimizi ifade ederiz

bilinmez 12 Ekim 2011 18:02

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Her müslümanım deyip idda eden her kişi kendi DİNİNİN ADAMI olmak zorundadır.Dininin gereklerini sadece belli bi zümrenin tahakkümüne bırakanlar İSLAM DİNİN DEYİM AMA GEREKLERİNİ BİLMİYORUM,deyip dininden habersiz olurki buda Allahın vahiysinden habersizlikle eş değerdir karşılığıda içinden çıkamayacağı cehennem olur,[yunus süresi 7,ve 8] bakın..

Ne demek ya hadisler belli kişilerce tahlile tabi tutulmuş ,tamamda imam buhari niye rivayet edilen sözlerin ayırımına gitmişte İmam ebuhanifeden nakil yapmamayı kendine dustur etmiş.Hadis alimleri bile kendi aralarında mutabık değildirler ki SİTE YÖNETİCİSİ ABDULMELİK,hocanın açıklamasına göre HADİS[SÖZ],leri kabul etmemek İMANISIZLIK OLUYOR.O zaman,Ebu hanife ve buhari arasında hangisi İMANSIZ.... Yaptığınız açıklamadaki iddanız ne kadarda SAKAT FARKINDAMISINIZ.

Ayrıca mahşerde KURANA GÖRE SORGUYA ÇEKİLECEK İNSANLAR,Ozaman bazı gruplar kurandan bulamadıkları için yarabbi dur biz başka bi kitap hatta kitaplarla da geldik onlarda vardı bizim yaptıklarımız ,zaten YARABBİ SEN KURANDA HİÇ BİR ŞEY AÇIKLAMAMIŞTIN Kİ,BU KİTAPLARDA AÇIKLAMIŞTIN MI [kendileriyle getirdikleri hadis,fıkıh,risale,mektubat ,falancının,fincancının kitapları] mıı diyecekler...

Kuranda vaktiyle NAMAZDA,ZEKATTA,EL KESMEDE,SOPADA VS ALLAHIN DİNİNİN HER GEREĞİ AÇIKLANMIŞTIR VE RASULULLAHTA SADECE VAHİYE UYMUŞTUR..Bulamayanlar yeterince ya kurana muhattab olmamışlar YADA ATALARININ BIRAKTIKLARINI AŞAMAYIP DİN EDİNMİŞLERDİR...

Rasulullahta kuranı mübinde şunu demiştir enam süresinde,Ben bana vahyolundan başkasına uymam.Bir müslüman içinde rasulunun izinde olmak sadece bu şekilde olur.

Ayrıca örneğin kuranda haramlar belli ve rasulullahta bunların ışığında şunu YAPMIŞTIR ENAM 145 BAKIN...Ve bu gün fransız biri müslüman olsa ve kurbağa yemeye devam etse yukarda HADİS HAVARİLİĞİ YAPANLAR BU MÜSLÜMANI HARAM YİYİCİ OLARAK GÖRERCEKLERDİR.Ne kadarda sakat bi anlayış üzerinde ve yaklaşımında olduğunuzun dahi farkında değillerdir böyle dinde aşırı gidenler.

Ayrıca Allaha itaat edin rasulunede itaat edin veya KURANI VE HİKMETİ vrdim şeklindeki ayetleride parçacı yaklaşanlar Rasullerede sanki kuran dışında bi VAHİY VERİLMİŞTE Güya buda gizli vahiymiş gibi ve buda SÜNNETTİR DİYORLARSADA Rabbimiz rahman müslümanlardada HİKMETİ vereceğini söylüyor ve müslüman olanada UYMAYI ZORUNLU KILIYOR O zaman her müslümanın sünnetini nereye koyacan veya her müslümana itaatı nereye bağlıyacan...

Kısacası HİKMETTE,RASULE İTAATTE,ALLAHIN HÜKMÜYLE HÜKMEDİP VAHİYE BAĞLILIKTIR..

Sağdan soldan rivayet taşımak değil.Rasulullah yaşamıyor bu gün ve insanlar sanki rasulullah yaşıyormuş gibi anlatımlar ve rivayetlerde verip buda İMANDANDIR DEMELERİ BOŞ VE ASILSIZDIR...

Bu gün ve her dönemde yaşayan müslüman için birinci sıkıntı dininin aslı olan kuranı eniyi şekilde anlayıp kurana göre yaşamak olmalıdır ve zaten o zamanda RASULULLAHIN YAPTIĞINIDA YAPMIŞ OLUR...Rasullah için enbüyük şeref kuranı yaşamasıydı ve O da öyle yaşadı...

kamer34 14 Ekim 2011 02:02

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Ne demek ya hadisler belli kişilerce tahlile tabi tutulmuş ,tamamda imam buhari niye rivayet edilen sözlerin ayırımına gitmişte İmam ebuhanifeden nakil yapmamayı kendine dustur etmiş.Hadis alimleri bile kendi aralarında mutabık değildirler ki SİTE YÖNETİCİSİ ABDULMELİK,hocanın açıklamasına göre HADİS[SÖZ],leri kabul etmemek İMANISIZLIK OLUYOR.O zaman,Ebu hanife ve buhari arasında hangisi İMANSIZ.... Yaptığınız açıklamadaki iddanız ne kadarda SAKAT FARKINDAMISINIZ.
LA DİYEBİLMEK ADLI ÜYEDEN ALINTI


Bak şimdi güzel insan İslam devleti olduğu zaman bu devlet yapısı bir hukuk üzerine bina edilir, yani bugünkü tağuti rejimlere dayalı devlet yapısı nasıl ise İslam devlet yapısıda aynı olacaktır.

Aradaki tek fark biri Allah'ın hükümlerine göre yapısını oluşturur diğeri beşer (insanların) hükümlerine göre yapısını oluşturur.

Biraz daha konuyu acacak olursak bugün yaşadığımız ülkede nasıl sorunlar mevcut ise islam devletide olsa aynı sorunlar yaşanacaktır.

Örneğin: Trafik kazaları, tapu işlemleri, kimlik işlemleri, boşanmalar,evlenmeler, kavgalar, hastahaneler, belediye işleri ticaretle ilgili çek senet işleri gibi meselelerden tutunda apartman yöneticiliği hatta apartman görevliliği gibi birçok problemler meydana gelmeye devam edecektir.

İslam devletinde müslüman hakim bu tür meslelerle karşılaştığında nasıl hüküm verecek buna açıklayabilirmisiniz.

Eğer bu meselelerle ilgili Kur-an da hüküm bulamazsa ki bulamaz o zaman bu hakim Allah'ın hükümleri ile değil insanlar tarafından konulmuş yasalarla hüküm vermek zorunda kaldığından dolayı Maide 44 ün hükmüne göre kafir olmuş olur.

Meseleyi şöyle anlamak lazım

İslam devlet yapısını Kur-an ve sünnet üzere bina eder.İslam devleti bu yapısını oluştururken a dan z ye bir hukuk oluşturur. Bu hukuku oluştururken dinin aslını oluşturan kaidelerin dışında kalan meselelerde yine bir hukuk oluşturur. İşte bu hukuka İslam literatüründe fıkıh denir. Bu hukuk bazen İslama aykırı olmayan örf ve adetlerdende yararlanır.

Bu fıkıh alanı Peygamber efendimizin Kur-an-ı en ince ayrıntıları ile uygulama biçimidir. Bu uygulama biçimi Allah (a.c.) tarafından kabul görmüş biz insanlar için olmazsa olmaz olarak emiredilmiştir.

Her hangi bir devlet,yapısını oluştururken kısır salt düşünceler üzerine bina ederse, o devlet yapısı devletten çok bir mecradan öteye geçmez.

Bu sebeple islam devleti geçmiş tarihlerde yapısını oluştururken, devlet temelini İslamın bu geniş fıkhı üzere bina etmiştir. Tarihte bunun örnekleri vardır.

Burada mesele şu olsa gerek ; Peygamberin söylediği söylenen sözlerin yada yaptığı veya yapmadığı rivayetlerle ilgili gelen haberlerin sıhhat derecesi ile ilgilidir.

Kur-an tabi ki müslümanların mihenk taşıdır, buna kimsenin itirazı olamaz. Sünnet Kur-an'ın pratiğe aktarılmış olup Allah tarafından kabul görmüş şeklidir, meseleyi böyle anlamak lazımdır.

Ne Kur-an'sız bir Peygamber ne de Peygambersiz bir Kur-an düşünmek biz müslümanların kabul edebileceği bir mesele değildir.

Allah ve rasullerinin arasını ayıran Yahudi ve Hiristiyanlar nasıl helak olduysalar bizlerde aynı şekilde helak olmuş oluruz.

Kur-an ve sünnet ilişkisini iyice anlayabilmek için İslam devlet yapısını çok iyi bilmek gerekir. Aksi takdirde din adına olan düşüncelerimiz evrenselliğini yitirmiş kısır bir döngüden öteye geçmez.

Osmanlı devletinde her ne kadar benimsemediğim tarafları olsada islam şeriati üzere yapısını oluşturmuştur. Eğer ki Osmanlı devlet yapısı iyice incelenirse ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Osmanlı devlet yapısını örnek vermemdeki sebep yaşadığımız zaman dilimine çok yakın tarih olduğu içindir.

Allah'a Emanet Olunuz...


bilinmez 14 Ekim 2011 09:15

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
[QUOTE=kamer34;142219]Ne demek ya hadisler belli kişilerce tahlile tabi tutulmuş ,tamamda imam buhari niye rivayet edilen sözlerin ayırımına gitmişte İmam ebuhanifeden nakil yapmamayı kendine dustur etmiş.Hadis alimleri bile kendi aralarında mutabık değildirler ki SİTE YÖNETİCİSİ ABDULMELİK,hocanın açıklamasına göre HADİS[SÖZ],leri kabul etmemek İMANISIZLIK OLUYOR.O zaman,Ebu hanife ve buhari arasında hangisi İMANSIZ.... Yaptığınız açıklamadaki iddanız ne kadarda SAKAT FARKINDAMISINIZ.
LA DİYEBİLMEK ADLI ÜYEDEN ALINTI

Bak şimdi güzel insan İslam devleti olduğu zaman bu devlet yapısı bir hukuk üzerine bina edilir, yani bugünkü tağuti rejimlere dayalı devlet yapısı nasıl ise İslam devlet yapısıda aynı olacaktır.

Aradaki tek fark biri Allah'ın hükümlerine göre yapısını oluşturur diğeri beşer (insanların) hükümlerine göre yapısını oluşturur.

Biraz daha konuyu acacak olursak bugün yaşadığımız ülkede nasıl sorunlar mevcut ise islam devletide olsa aynı sorunlar yaşanacaktır.

Örneğin: Trafik kazaları, tapu işlemleri, kimlik işlemleri, boşanmalar,evlenmeler, kavgalar, hastahaneler, belediye işleri ticaretle ilgili çek senet işleri gibi meselelerden tutunda apartman yöneticiliği hatta apartman görevliliği gibi birçok problemler meydana gelmeye devam edecektir.

İslam devletinde müslüman hakim bu tür meslelerle karşılaştığında nasıl hüküm verecek buna açıklayabilirmisiniz.


CEVAB...Tamam sayın başeditör,konu bu değilki konu Kuranda olan bi hükme rağmen ,başka bi hükmü rasulullaha atfedip doğruluğunu savunmak,örneğin,RECM...

Yoksa sizin sorduğunuz HAKİM BU DURUMLARDA NASIL HÜKÜM VERECEK,sorusuna gelince sayın başeditör trafik işaretlerinde İŞİ EHLİNE DANIŞIN AYETİNİN IŞIĞINDA kuranın hükmüyle çakışmayacak şekilde ADELETİ TECELLİ EDERSİNİZ OLUR GİDER.İslamın analaşırlığını bu kadarda zora sokmanın hem vebali hemde bi anlamı yok ki ..


Eğer bu meselelerle ilgili Kur-an da hüküm bulamazsa ki bulamaz o zaman bu hakim Allah'ın hükümleri ile değil insanlar tarafından konulmuş yasalarla hüküm vermek zorunda kaldığından dolayı Maide 44 ün hükmüne göre kafir olmuş olur.

Cevabım.Kuranda her meseleye cevab vardır yeterki kişi ALLAHIN HÜKMÜNE RAZI olsun.Yalnız bu önden YOK ANLAYIŞIYLA GİDEN insan zorlanıp farklı yönlerde kaya bilir.Bir insan Allahın hükmüne razı olarak kurana yeterince yönelince gayet basit bi şekildede çözüme ulaşır..Kuran nasıl hükmedilmesin her konuda açıklamıştır.8insanın başına gelecek her meseledede böyle vahyedilmiş bi rabbani metod dizynıdır].


Meseleyi şöyle anlamak lazım

İslam devlet yapısını Kur-an ve sünnet üzere bina eder.

CEVABIM.Kimin sünneti üzerine ,BU GÜNKİ TRAFİK İŞARETLERİ HAKKINDAKİ vb verdiğiniz konular hakkındaki verilecek hakim kararıda HÜKMÜ VEREN HAKİMİN SÜNNETİ OLMAZ MI sizlerin anlayışına göre,Halbuki ben sadece BİR SÜNNETE İNANANLARDANIM ODA ALLAHIN SÜNNETİ DEĞİŞMEYEN HEMDE....Hiç bir zaman ve peygamberlerin dönemlerinde bile İSLAM SADECE ALLAHIN SÜNNETİ ÜZERİNE BİNA EDİLMİŞTİR,Hiç bir peygamberinde insiyatifine bıraklmamıştır.

Örneğin sizlerin anlayışına göre HAYIRDA YARIŞMAK ADINA İBADETLERDEKİ[sünnet deyilen] nafile ibadetlerde kişiye has tır,fikir düşüncelerde her dönemin içtihadi durumlardır İÇTİHADLER DEĞİŞKENDİR,zamana ,mekana,şartlara vs DURUMLARDA,bunlar peygamberlerin dahi İÇTİHADLERİ OLSADA BU BÖYLEDİR,ve bu gün ki sözler peygamberlere isnad edilsede bunun GERÇEKLİĞİNİ BİZLER BİLEMEYİZ,Peygamberdendeduymamış yalnız müslüman için bi konuda karar verecekse kuranın hükmüne bağlı olrak gelen her bilgiyi şöyle değerlendirmrlidir,MÜSLÜMAN SÖZÜ DİNLER HAK OLANINA UYAR,zümmer,18] ,HAK VE BATILIDA ANCAK KURANIN BÜTÜNLÜĞÜNE GÖRE KARARLA VEREBİLİR..

İslam devleti bu yapısını oluştururken a dan z ye bir hukuk oluşturur. Bu hukuku oluştururken dinin aslını oluşturan kaidelerin dışında kalan meselelerde yine bir hukuk oluşturur. İşte bu hukuka İslam literatüründe fıkıh denir.
CEVAB.Her dönemde fıkıh değişe de bilir sorun bu değil ki sorun Kuranda olan bi hükme rağmen,farklı bi yolla BAŞKA Bİ HÜKÜMLE HÜKMETMEK ve bu gün her konudada bu böyledir.

Bu hukuk bazen İslama aykırı olmayan örf ve adetlerdende yararlanır.

Bu fıkıh alanı Peygamber efendimizin Kur-an-ı en ince ayrıntıları ile uygulama biçimidir. Bu uygulama biçimi Allah (a.c.) tarafından kabul görmüş biz insanlar için olmazsa olmaz olarak emiredilmiştir.

CEVAB.İnsanlar hiç bir dönem vahiysiz kalmamışki sayın başeditör TABİKİ ÖRFLERİNDE İSLAMIN HÜKÜMLERİDE OLACAK vr Allah rasulune bu yönde talimatlar vermiştir vahiyle ve rasulullahta BU YÖNDEKİ DURUMLARDA YER YER ISLAHADİ Bİ METOD UYGULAMIŞTIR.Örflerdeki bu durumlarda İNKILABİ METOD TABİKİUYGULANAMAZ BU SÜNNETULLAHA TERS Bİ DEFA,Örneğin enfal 35 te müşriklerde o dönemde namaz kılyor ve el çırparak ıslık çalarak bunu yapıp hemde tavaf yapıyorlar bu yöndede rabbimiz NAMAZIDA,TAVAFIDA,Rasulullaha vahiyle ısladi yönde kısmı yapılandırmalar yaparak ASLINA DÖNDERMİŞTİR.İnkılabi bi metod uygulansa NAMAZDA,TAVAFTA,yok edilirdi.Şimdi bu yönde NASIL RASULULLAHHÜKÜM KOYMUŞ ÖRFSEL OLARAK veya rasulullah nerde hüküm koymuş ki burda hükmü beyan eden yine ALLAH TIR..

Her hangi bir devlet,yapısını oluştururken kısır salt düşünceler üzerine bina ederse, o devlet yapısı devletten çok bir mecradan öteye geçmez.

Bu sebeple islam devleti geçmiş tarihlerde yapısını oluştururken, devlet temelini İslamın bu geniş fıkhı üzere bina etmiştir. Tarihte bunun örnekleri vardır.

Burada mesele şu olsa gerek ; Peygamberin söylediği söylenen sözlerin yada yaptığı veya yapmadığı rivayetlerle ilgili gelen haberlerin sıhhat derecesi ile ilgilidir.

Kur-an tabi ki müslümanların mihenk taşıdır, buna kimsenin itirazı olamaz. Sünnet Kur-an'ın pratiğe aktarılmış olup Allah tarafından kabul görmüş şeklidir, meseleyi böyle anlamak lazımdır.

Ne Kur-an'sız bir Peygamber ne de Peygambersiz bir Kur-an düşünmek biz müslümanların kabul edebileceği bir mesele değildir.

Allah ve rasullerinin arasını ayıran Yahudi ve Hiristiyanlar nasıl helak olduysalar bizlerde aynı şekilde helak olmuş oluruz.

Kur-an ve sünnet ilişkisini iyice anlayabilmek için İslam devlet yapısını çok iyi bilmek gerekir. Aksi takdirde din adına olan düşüncelerimiz evrenselliğini yitirmiş kısır bir döngüden öteye geçmez.

Osmanlı devletinde her ne kadar benimsemediğim tarafları olsada islam şeriati üzere yapısını oluşturmuştur. Eğer ki Osmanlı devlet yapısı iyice incelenirse ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Osmanlı devlet yapısını örnek vermemdeki sebep yaşadığımız zaman dilimine çok yakın tarih olduğu içindir.

Allah'a Emanet Olunuz...

Son olarak fazla uzatmıyayım HANGİ KONUYU KURANDA AÇIKLIYABİYORSUNUZ onu yazın KURAN da,iman,namaz,oruç,zekat,hac,abdest,evlilik,boşanm a,hırsızlık,vs her insanı ilgilendiren hiç bir konuya AÇIK DEĞİL DİYOR SİZİN SAVUNDUĞUNUZ ÇİZGİ ve devamındada KURANI ANLAMAK İÇİN FALANCALARIDA ANLAMAK LAZIM DENİLİYOR..EEE tabiki başka kitapları anlamak için o kadar zaman ayırıp kurana gelince hem zaten kurandada bu konular açıklanmamış NİYE KURANA BAKILSIN Kİ ...

Medine-web 14 Ekim 2011 11:13

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

la diyebilmek Üyemizden Alıntı (Mesaj 142220)
Ne demek ya hadisler belli kişilerce tahlile tabi tutulmuş ,tamamda imam buhari niye rivayet edilen sözlerin ayırımına gitmişte İmam ebuhanifeden nakil yapmamayı kendine dustur etmiş.Hadis alimleri bile kendi aralarında mutabık değildirler ki SİTE YÖNETİCİSİ ABDULMELİK,hocanın açıklamasına göre HADİS[SÖZ],leri kabul etmemek İMANISIZLIK OLUYOR.O zaman,Ebu hanife ve buhari arasında hangisi İMANSIZ.... Yaptığınız açıklamadaki iddanız ne kadarda SAKAT FARKINDAMISINIZ.
...

yazdıklarıma dikkatlice baksaydınız biraz daha sağlıklı dşünebilirdniz.hadisleri kabul etmeyen demedim,sünneti red eden dedim.verdiğim ayetler ile peygamber tartışılımamaz.kavli ve fiili sünnetleri peygamber demektir.bizim sorunumuz sünnet değil itirazımız da olamaz haşa.sorunumuz bize gelen hadislerin ,muhadisleri tarafından süzgeçten geçirilmiş halidir.mutevatir hadis dışında bağlayıcı hadis çeşidi yok.birisi dese ki bu hadistir ama kabul etmiyorum.iman gider.ama dese ki bunun hadis olduğunda kuşkum var dese alimlerin ittifakına göre amel etmeyebilir.
cuma saati yaklaşıyor sonra devam ederiz.ama size düşünmeniz için iki soru soracağım.sünnetin kesinlikle bu dinin yaşanması için şart olduğunu göreceksin.
1-meni mi pis sidik mi ? sidik tabii.peki neden meniden dolayı boy abdesti lazım da ,sidikten dolayı sadece abdest ?pis olandan dolayı boy abdesti alınması gerekmez mi mantığa göre ?
2-oruçmu namazmı daha önemli ? namaz tabii...peki neden hayızlı kadın oruç kazasını yapmak zorunda da,namaz kazasından muaf? mantık gereği namazın kazası daha önemli değil mi?
sünnet olmazsa siz bu gibi sorularla batarsınız bizide batırırsınız dini de.

bilinmez 14 Ekim 2011 12:50

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Alıntı:

Abdulmelik Üyemizden Alıntı (Mesaj 142222)
yazdıklarıma dikkatlice baksaydınız biraz daha sağlıklı dşünebilirdniz.hadisleri kabul etmeyen demedim,sünneti red eden dedim.verdiğim ayetler ile peygamber tartışılımamaz.kavli ve fiili sünnetleri peygamber demektir.bizim sorunumuz sünnet değil itirazımız da olamaz haşa.sorunumuz bize gelen hadislerin ,muhadisleri tarafından süzgeçten geçirilmiş halidir.mutevatir hadis dışında bağlayıcı hadis çeşidi yok.birisi dese ki bu hadistir ama kabul etmiyorum.iman gider.ama dese ki bunun hadis olduğunda kuşkum var dese alimlerin ittifakına göre amel etmeyebilir.

Cevab.Hadislerin süzgeçten geçirilme işini örneğin imam buhari yapmış o dönemde ,hadis denilen her sözü alıp SÜZGEÇ[ki size göre bu süzgeç ne o da önemli] ve kendi süzgecinde ne kalmışsa onu yazmış.ve her insan gibi imam buharide yanılacağı yerlerde olabilir kesinlik sadece Allah a aittir.veda hutbesinin içeriğinde bile BURDA BULUNANLAR BURDA BULUNMAYANLARA İLETSİN,OLURYA BURDA BULUNMAYAN BURDA BULUNANLARDAN DAHA İYİ ANLAYA BİLİR DİYEDE SÖZ VAR BUNU YAZAN KAYNAKLARDA.İşte bende imam buhari veya başka bi muhaddisin adı ile yazılmış günümüz yazar veya söz ravilerinin söylediklerini TIPKI İMAM BUHARİ VEYA SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ Bİ SÜZGEÇTEN GEÇİRİLMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM, BUNUN NERESİ YANLIŞ,NERESİ İMANSIZLIK MIŞ ....[dikkatlice sizde baksaydınız biraz daha sağlıklı düşüne bilird ve öylede anlatabilirdiniz]..BURDA ÖNEMLİ OLAN KİŞİNİN SÜZGECİ ne, BENİM SÜZGECİM KURAN HER SÖZÜ KURANA ARZ EDERİM KURAN SÜZGECİNDE KALIRSA ALIR KALMASA ATARIM....Bunun nersi yanlış şablonik olmayalım ...

cuma saati yaklaşıyor sonra devam ederiz.ama size düşünmeniz için iki soru soracağım.

CEVAB.Allah bütün müslümanların cumasını mubarek kılsın..

sünnetin kesinlikle bu dinin yaşanması için şart olduğunu göreceksin.
1-meni mi pis sidik mi ? sidik tabii.peki neden meniden dolayı boy abdesti lazım da ,sidikten dolayı sadece abdest ?pis olandan dolayı boy abdesti alınması gerekmez mi mantığa göre ?

CEVAB.Güzel abim işte anlamak istediğimiz de bu durya,Siz meni ile sidiğin kıyasını yaparak bi hüküme giderseniz ilk başta yanlış kıyastan çıkacak sonuçta yanlış olur.Bir fiilin ne olduğunuda ve daha sonra ne yapılacağının hükmünüde yolunuda Allah belirler hükmü Allah koyar rasulleride uygular yalnız anlaşılmayan rasulullah sanki verilen hükmün dışında bi hüküm koyma yetkisi varmış gibi anlatımlardır.
2-oruçmu namazmı daha önemli ? namaz tabii...peki neden hayızlı kadın oruç kazasını yapmak zorunda da,namaz kazasından muaf? mantık gereği namazın kazası daha önemli değil mi?
sünnet olmazsa siz bu gibi sorularla batarsınız bizide batırırsınız dini de.

cevab.Bakın burdada aynı yanlış kıyaslar,Kurana göre her ikiside önemli,namazın önemi orucun önemsiz veya bi alt kademede olduğunu göstermez ve bu ikisi arasında bi hükme varmak gibi bi sorumlulukta yok hangisi daha önemli.Ayrıca oruçlu kadın hayızdan dolayı değil,hastalıktan dolayı orucunu sonra tutabilir.çünkü abdest namazın farzıdır,orucun değil,abdest orucun şartı olmuş olsaydı insanlar oruçluyken tuvalete gidemezlerdi,.bide ben mantığa göre değil MANTIĞA YÖN VEREN ALLAHIN VAHİSİNE GÖRE GİDERİM,ALLAH NASIL UYGUN GÖRMÜŞSE BENİM İÇİN O MANTIKLIDIR...

Medine-web 15 Ekim 2011 14:43

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
fıkıh(islam hukuku) usulunun tartışılmaz hukukçusu imam şafii ümm adlı temel eserinde şöyle söylüyor;
1-birinci delilimiz kurandır.sünnetin beyanına(ayet açıksa) gerek yoksa kuran yeterlidir.
2-beyana muhtaç ise sıhhatı sabit olan sünnet tartışılmaz delildir.(islam ilimlerinde ihtisas sahibi bu alimler sahih sünneti tesbit etmişlerse bize susmak kabullenmek düşer)
3-kuran ve sünnette yoksa icma-ı fukaha tartışılmaz delildir.
4-ashabın görüşü 4.delildir.
5-ilk dört madde de delil bulunamıyorsa kıyasa başvurulur.kıyası ise herkes yapamaz.

yukarıda 5 maddelik delil gurubu alimlerin itifakıyla sabittir.bunlar dışına çıkanlar fitne ehlidir,art niyetlidir,cuhela gurubudur.
İmam şafii kitabul ümm.

barışş 15 Ekim 2011 14:51

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
imam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder: "Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:
- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
- Sen Kur’anı okudun mu?
- Evet.
- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
- Hayır.
- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?
- Hayır.
- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
- Hayır.
- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]
Hz. İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır."
Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor.
Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

barışş 15 Ekim 2011 14:52

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
imam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder: "Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:
- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
- Sen Kur’anı okudun mu?
- Evet.
- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
- Hayır.
- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?
- Hayır.
- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
- Hayır.
- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]
Hz. İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır."
Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor.
Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

kamer34 15 Ekim 2011 23:23

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
Barışş abim güzel insan siz benim söylediklerimi hep yanlış yorumluyorsunuz. Bakın bizler mealci falan değiliz belki inanmaycaksınız mealci bazı arkadaşları süresiz siteden uzaklatırma cezası bile verdim.

Gerek benim gerek Mevlüt hocanın gerek Muhsin hocanaın bu konuyla ilgili daha evvel yazmış olduğumuz makalelere bir göz atarsanız ne demek istediğimi eminim daha iyi anlayacaksınız. Yoksa biz hadislseri falan inkar etmiyoruz.
Biz peygamber adına söyledi söylenen yalan yanlış şeylerin islama mal edilmesine karşıyız o kadar.

kawakeb31 20 Ekim 2011 01:56

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
hadiste sihhatin olcusu, onun sened-ravi zincirinde hangi alimlerin oldugu degil, hadisin metnini olusturan cumle ve yarginin vahye uygunlugudur. bu sebeble hadis kritikleri calismasi muhaddis buyuk alimlerce yapilmis ve ebeden konu kapanmistir denilemez, kritik calismalari halen yapilabilir ve yapilmalidir da.

Medine-web 20 Ekim 2011 20:11

Cevap: Müslümanlarda Hadis Paradoksu
 
değerli kavakeb,
söylediğiniz mantıklı olsada,uygulanması imkansız gibi...
ravileri nerden bulacaksınız ?
hadisin sıhhatı için ravileri tanımanız lazım,sorgulamanız lazım.bunun için gene muhadislere muhtaçsınız.
hadis metninin vahye uygunluğuna gelince,herhalde muhadislerin sen ben olmadığının farkındasınızdır.bunlar vahyide sünnetide tefsiride en iyi bilen ve yaşayanlar olduğunu inkar edilmez bir gerçek.imam malik en büyük muhadislerden.muvatası nerdeyse hiç bir alim tarafından tenkide maruz kalmış bir eser değil.üstelik bu imam maliki mezhebinin kurucusu.yani mahalle imamı değil mezhep imamı.

üstadım,
vahye uygunluk noktasına takılıp vahye uygunsuz bildiklerimizi ayıklarsak elimizde hadis kalmaz.kaldi ki bildiklerimiz nasıl bilgi ne kadar sağlam bilgi? yanılma payımız ne kadar ? kuranın ruhuna ana temasına ve içeriğine ne kadar vakıfız ? teklifiniz yeni değil ve hatalı değil.bu teklifin muhatabı alanında uzmanlaşmış muctehid alimlere yapılmalı.


SAAT: 09:22

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320