![]() |
Baba(sız)lar günü Bugün babalar günü. Bu konuyu işlerken yüzümü, meselenin emperyalizmi besleyen yönüne hiç dönmeyeceğim. Bunu yazmak istemiyorum çünkü. İşte size, yazmak ve yaşamak arasındaki bir fark.. İsterseniz yazmazsınız fakat istemeseniz de yaşarsınız. Gerek anneler günü, gerek babalar günü…Anne ve babası hayatta olanlar için şüphesiz muhteşem bir gün olmalı. Hayatın tam da gerçek yüzüyle tanışmaya başladığım yıllarda, yani yirmili yaşlarımda annemle babamı peş peşe kaybetmiş olmak, şahsım adıma elbette büyük talihsizlik. Koşulsuz adresin tek adresi olmasındandır sanıyorum onların varlık değeri. Her türlü gücün merkezi, her tür sorunun çözüm ünitesi ve tabii ki sevginin kayıtsız şartsız geri dönüşüm noktası. Onlar hayatta olduğu sürece büyüdüğünüzü hissetmezsiniz bile. İnsanın arkasında koskoca bir dağ gibi var olmaları ile, yılda birkaç gün sılaya döndüğünüzde sadece bol dualı ve hüzünlü mezar ziyaretlerinden ibaret olmaları arasındaki farkı az çok tahmin edersiniz. Hatırlıyorum da çocukluğumda babamın varlığı, hayatın en güzel armağanıydı bana. Bu armağanın günün birinde elinden küt diye alınabileceği, insanın aklının ucundan bile geçmiyor o yaşlarda. Annemin ve babamın hep yanımda olması kendimi, kanatları güçlü bir kartal gibi hissettirirdi. Uçamayacağım kayalık, kanat çırpamayacağım gökyüzü olmaz sanırdım. Şimdilerde ise hayatım, ünlü bir ressamın soyut çalışılmış paha biçilmez bir tablosu gibi. Evet, belki koskoca bir kadınım bugün. Kariyeri, çoluk çocuğu olan, ayakları yere basan, güçlü bir kadın! Sadece anne rolünü oynamaktan da sıkılıyor insan. Ara ara rol değiştirmek bünyeye iyi gelir çünkü. Ne bileyim, arada bir çocuk olmak, şımarmak, yaramazlık yapıp, sonrasında koşulsuz affedilivermek..güzel olmalı..Bunu bugün sadece tahmin edebilirim. Bugün babalar günü. Onlarsız bugün de kendimi küçücük, mini minnacık bir karınca kadar aciz hissediyorum. Çocukluğumda severek izlediğim “Şirinler” adlı çizgi film geliyor aklıma bir an. Bilenler bilir, her şeye itiraz eden bir “Sinirli” tiplemesi vardı orada. Her güzel teklife önce kaşlarını çatıp, sonra ellerini kollarının altına sıkıştırıp “ondan, bundan, şundan nefret ederim” der dururdu. O “Sinirli” karakterine çocukluğum boyunca sinir olurdum. İşte böylesi özel günlerde aynı tribe ben giriyorum artık. Hadiseyi huysuza bağlayıveriyorum. Bu yüzden benim evimde doğum günleri dahil hiçbir özel gün kutlanmaz. Böylece herkes birbirine sadece içinden geldiğinde, hiçbir dayatmaya maruz kalmadan, özgür iradesiyle hediye alır ya da almaz. Belki bir sendromdur benimkisi. Belki de bir maraz. Belki acılara sırtını dönmek, belki gerçeklerden firar. Belki de yola daha kolay devam edebilmenin bencesi. Ben bilemedim. Adını siz koyun.. |
SAAT: 18:09 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.