Postmodern bir darbe olan 28 şubat şubat süreci milletin kutsalları olan bir takım şeyleri tehlikeli olarak görüp üzerine pervazsızca giderek halk ve devlet arasında derin bir yara bıraktı 28 şubat o zamanki egemen güçlerin cinnet halini apaçık ortaya koymakta 28 şubat darbesi anayasal düzeni meclisi kapatmadan diğer yapılan darbelerden farklı kıldı.ama daha çok insana zarar verdi.

Bu süreç te imam hatiplerin kur’an kurslarının ve İslami vakıf derneklerin kapatıldığı ve küresel antiislamist despot güçlerin İslami tüm kavramları yok etmeye yönelik başlatılan bu posrmodern darbeyi yapanlar ve yaptıranlar tarih içinde lanetle anılacaklarıdır.

Saymakla bitmeyen ahlaksız yaptırımlar inanca karşı başlatılan alçakça saldırılar inanan insanlara karşı yapılan tüm baskılar. Eğitim kurumlarında oluşturulan ikna odaları başörtüsüne karşı başlatılan baskılar. İnancını yaşamak isteyen mütedeyyin insanlara yönelik fişleme girişimleri. İnançlı kamu personellerine yönelik yıldırma politikaları.

Halkın iradesiyle seçilen sp milletvekili Merve kavakçının maruz kaldığı höykürmeler, Yazarlara ve düşünen insanlara karşı başlatılan dayatmalar. Bize gösteriyor ki Türkiye de bugüne kadar İslam ı düşman olarak güren inanç düşmanı elit bir kesim iktidar olmuştur.Gelinen bu süreç te bu elit kesimin Ergenekon terör örgütünü oluşturan kadrolar olduğu ortaya çıkmıştır. bu kadrolar şimdiye kadar devletin önemli noktalarında bulunmuş insanlardır.
Bu gösteriyor ki bu güne kadar bu devleti hep çeteler yönetmiştir.

28 şubat sürecini başlatanlar da bu çetelerdir. bu çetelerin gazına gelen figüranlardan olan dönemin koalisyon ortaklarından biri olan Karaoğlan lakaplı Ecevit ise bu süreçte rolünü en iyi oynayanlardan biridir. ecevit her ne kadar ölmüş ise dahi onun Ergenekon la olan ilişkileri araştırılıp kamuoyuna sunulmalıdır.

Ve ne acıdır ki islama düşmanlık edenler yılarca bu Müslüman toplumun oyları ile iktidara gelip toplumun inandığı değerlere saldırdılar.Dönemin cumhurbaşkanı Demirel yılarca bu müslüman toplumun oylarıyla iktidarda olan İslam köylü Demirel Çankaya da olayları kıs kıs gülerek izliyordu alçaldıkça alçalan bu zevatlar yılar sonra başörtülüler Arabistan gitsinler diyecek kadar alçaldılar.

Bu süreçte yüzlerce başörtüsü Müslüman mağdur edildi itilip kakıldı. Yüzlerce öğrenci namaz kılıyor diye haksızlığa uğradı. Yüzlerce kamu görevlisi ailesi namaz kılıyor ve eşi başörtülü diye fişlendi. müslüman yazar ve düşünürler fikirlerinden dolayı yargılandı cezaevine gönderildi.

Her türlü baskı ve zulmün Ayyuka çıktığı bu süreç te Müslümanlar arasında da ciddi çözülmeler meydana geldi zulme karşı direnemeyen çoğu bireyler bu süreçte cemaatçilikten bireyselliğe geçiş yaparak toplumdan kendisini soyutlamaya çalıştı. Ancak bu şekilde bir politikanın bireylere her hangi bir kazanımı olmamakla beraber kolay lokma olmalarını sağladı. Sistem ise bireyselleşen bu insanların çoğunu kadrolaştırarak adeta ehlileştirmeye çalıştı.

Bu süreç aynı zaman da Müslümanların uyanmasını sağlayarak daha çok çalışma ortamlarının oluşmasını da başlatmıştır. Açılan dernekler kişisel ve toplumsal eğitim çalışmalarında ciddi aşamalar kaydederek cemaatleşmeye daha sağlıklı adımlar atarak derin odakların oluşturmaya çalıştığı bireyselcilik anlayışları ortadan kaldırılmaya çalışıldı.

Sözde irtica var diyerek mazlum halk üzerinde oyun oynayan Kemalist Devrim durmadı... Hedefleri " Atatürk ilke ve devrimlerini tümüyle yok etmek; laik cumhuriyeti yıkmak; yerine şeriat hukukuna dayalı bir İslam cumhuriyeti kurmak diyerek.

Müslüman toplumumuzu bu ucuz laflarıyla tehdit sayan o anlayış insafsızca insanları işlerinden etmede hiç çekinmedi ve pervazsızca üzerine gittiler.
İleri günlerde o zihniyete sahip kesimden olan kişi inaçlarını şu ifadeyle dile getirmekte.

Yalçın Işımer'in, İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif'e düşmanlığı bu noktada da bitmiyor. "Bedr'in aslanları o kadar şanlı idi" mısrasını hedef alan Tuğgeneral "Bedir Savaşı'nda 500 kişiyle savaşan (250 Bedevi Arapla), dünya uluslarına karşı destan yazan Mehmetçiği bir tutuyor" diye Akif'e, "Düşünce evresi Bedir Savaşı'nın ötesine gidememiş" diye çatıyor.

Aşağılayıcı (haşa) bir üslupla Peygamberimize dahi dil uzatmaya çalışan bu komuta kademesinin fikirleri apaçık ortaya çıkmıştı. 28 şubat süreci olarak tarihe kara bir leke olarak geçen o günlerde tağuti bir sistemi halka dayatmaya çalışan o zihniyet halen bitmemiştir.İşte tüm gelişen bu olaylardan sonra ortaya Ergenekon dedikleri derin devletin kadroları yavaş yavaş ortaya çıkarıldı ilk başlarda iktidarın neye mal olursa olsun üstüne gideceğiz dedikleri Ergenekon da son zamanlarda ciddi ve tartışılır tahliye kararları çıktı?

Geldiğimiz noktada ancak ne yazık ki yargılanan Ergenekon üyelerinin 28 Şubat baş aktörleri olduğunu ve yapılan tüm baskı ve dayatmalarının bu devlet çetesi tarafından senaryolaştırılıp sahneye konulduğunu öğrendik.

Her yıl bu tarihte Müslümanlara yapılan büyük ölçüsüz ve ahlaksız alçakça saldırıları konuşuyoruz. Yapacağımız değerlendirmeler bizi doğruyu bulmaya ve bu zalim oligarşik baskıcı ve seküller yapılanmaya karşı nasıl direnmemiz gerektiğini bizlere öğretiyor.Müslümanlar olarak 28 Şubat post modern darbesini iyi okumalıyız. İnançlarımıza yönelik başlatılan ahlaksızca girişimlerin hangi mihraklar tarafından kurgulandığını ve uygulamaya konulduğunu artık daha net olarak biliyoruz.

Dün devletin en üst kademesindeki insanları tabiri caizse adeta parmağında oynatan Ergenekon çetesi bu gün tasfiye edilmelidir aksi takdirde gelecekte yine aynı şekilde acılar ve sıkıntılar yaşayabiliriz. Siyasi otorite ve hukuki otorite bu çeteyi doğru analiz edip bu çetenin hukuk! çerçevesinde yargılanıp mahkum edilmesini sağlamalıdır.28 Şubat toplum vicdanında çok derin onarılmaz yaralar açmıştır. Eğer mevcut hükümet bu sürecin arkasında ciddi bir şekilde durmazsa yarın aynı şeyler yaşanabilir.

Bu tür olayların tekrarlanmaması için 28 Şubat post modern darbenin tezgahtarları tasfiye edilmeli bu darbede parmağı olanlar ve ayrıca 12 Eylül darbecileri de Ergenekon kapsamında soruşturmaya dâhil edilerek haksız yere akıtılan kanların ve zulme uğrayan mazlumların hesabı sorulmalıdır
28 Şubatların yaşanılmaması dileğiyle?