![]() |
İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) /Mevlüt Hönül İslami bir ekol olan Mutezileye sapık diyenler bana yanlışlarını tek tek sunabilirlermi.Öncelikle Kimse putum değildir Rehberim Kur'an= Sünnet=Sahih Hadisler ve İslam ulemasının görüş birliği içerisinde olduğu İlim dallarıdır. İlmi eğitimden yoksun Kur'an Ahlakı ile ahlaklanamayan, bazı Kardeşlerimizin Tekfirci yaklaşımları beni rahatsız etmektedir. Çünkü kişi bilmediğinin düşmanıdır Mutezile Şia Vahhabi Ehli Sünnet gibi İslam ekollerinin çıkış nedenleri ilmi dayanakları vb hususları bilmeden bunlara Sapık vb kavramlar kullanılması İslam şahsiyeti üzere olan kişilere yakışmamaktadır. Eğer bir ekolün hatasına rastladı iseniz bunu en güzel şekilde dile getirmek dururken hemen holiganca bir uslup ile tekfir etmek hangi dinin ahlakına girer bunu yapanlara soruyorum ?Yıllarca Müslümanları birbirine kırdıran Mezhep holiganları asla ümmete fayda sağlamadılar bilakis ümmeti fırkalara bölerek güçsüz bir duruma getirdiler..Dillerinden vahdeti düşürmeyip Müslümanlar arasına teferruat hususlarını ikide bir sunarak sözüm ona kendilerini fırkayi naciye diğerlerini dalalet ehli gösterenleredir. İnançta birbirinden bağımsız düşünülemeyecek olan,Öncelikle Akıl=Kuran=Sünnet ve diğerlerini birbirinden kopararak yol almaya çalışanlar sadece kendilerini kandırmaktadırlar..Kur'an öyle bir kaynaktır ki isteyen istediği hususta delil sunabilir lakin bunu yapmaya çalışanlar Kur'an bütünlüğünden öte Yahudileşme eseri olan parçacı bir birinden bağımsız yaklaşımlar ile kendilerini haklı çıkarabilmektedirler...İmam Ali'nin bu konuda haricilere gönderdiği sahabelere özellikle onlar ile Sünnet=Hadis ile konuşun söylemi Kur'an ile tartışmaya girildiğinde her iki kesiminde kendini haklı çıkaracak delilleri bulabilmesinden ötürüdür... ....Namaza yaklaşmayın.... ayetini kesip alınca kendi kıt akıllarına göre kendilerini haklı görebilenler kes böl parçala yaklaşımı ile Kur'an'ı kendi heva ve heveslerine göre yorumlayabilmektedirler... Yıllarca nakli esas alıp Akıllarını kiraya veren bazı şahışlar bugünkü Emevi zihniyetinin ürünü olan Halkın dini anlayışını hakim kılmışlardır .Münazara hususunda en son tartışmak istediğim husus islam ekolleridir. Ben ehli sünnet olmasamda tüm ailem ve dostlarım bu kesimden o yüzden kimsenin inancına karışmak istemiyom ve aynı zamanda saygı duyuyom, eğrisi ve doğrusu ile ama inandığım değerlerede asla laf ettirmem her hususta delilleri ile savunurum da Mutezileye Sapık diyebilecek kadar cesaretli google alimlerini kaale dahi almıyorum... Ekollerin çıkış sebeplerinin temelinde Fasık yönetimler vardır sindirilmiş insanlar o yönetimlere karşı hakkı haykıramadıkları için sessizliğe bürünüp kendilerinden sonra takipçileri olacak şahıslarıda sessizliğe mahkum etmişlerdir...Hakkı haykıran Alimer ise darağaçlarında sallandırılmışlardır yada zindanlarda İmam Ebu Hanife İmam Şafii İmam Ahmet İmam Malik Şeyh said Üstad Saide Kurdi İmam Zeynelabidin İmam Hüseyin vb Binler.... Şia-Sünni-Mutezile-Vahhabi vb kim olursa olsun baş tacımdır ama Hakikatleri sadece yanlışlarını almadığım gibi eleştirmesinide bilirim bu konuyu açmamın sebebi bir kardeşimizin ikide bir Mutezileye sapık fırka diye ithamından dır yoksa bu tür suni gündemler ile uğraşacak zamanım yoktur... Allah Resulü yaşadığı dönem içerisinde bulunduğu bölgedeki insanları yeterince aydınlatmasından ötürü farklı bir arayışa ihtiyaç bırakmamıştır.İnsanlar arasında dengeli ve sistematik bir anlama ve anlatma faaliyetini sunarak. İslam sınırlarının genişlemesi neticesinde farklı kültür ve etnik kimliklerin artması yeni yorumlara kapı aralamıştır.İlk örneğini Kur'anın toparlanması olarak görebilmekteyiz.Daha sonraki dönemlerde Hz Ömer döneminde vilayetlere ''Muallim'' sıfatı ile giden sahabeler farklı kültür ve etnik kimlik sahiplerinin ihtiyaçlarına cevap vermenin gerekliliğini iyi bilmekte idiler. Bu çaba ve anlayışlara kimi zaman bireysel kimi zaman grup çalışmaları şeklinde yapmışlardır.Bu çalışmalar neticesinde insanlar arasında belli fikirler ekseninde düşünce okulları oluşmaya ve onların ortaya koymuş oldukları sistematik düşünceler etrafında yeni ekoller var olmaya başlamıştır. Bu düşünce sistematiği içerisinde ''Kelam'' ekolü ihtiyaçlara cevap verme hissi ile hareket ederek sorunlara çözüm üretmeye başlamıştır. İslam çoğrafyasında ekollerin hemen hepsi ırak bölgesinde ırak bölgesinde ortaya çıkmıştır.Buda bizlere o bölgenin şartlarının bu tür oluşumlara zemin olduğunu göstermektedir.Bölgenin siyasi yapısı nazara alındığında ekonomik ve siyasal boyutu dini zemini oluşturmuştur. O asra baktığımızda en üst belirleyici unsur din olarak görülmekte ve fikri akımların burda neşet etmesine imkan kılmaktadır. İslami ekoller bu yapılanmalar içerisinde kimi zaman gizli olarak faaliyetlerini yürütürken kimi zaman aşikar olarak yapmışlardır...İmansız amel yoktur Ya da İdareci İmanlı ama amelsiz olduğunda Amelsiz iman yoktur gibi sözler zalim idarecilere karşı söylenmiş hakikatleri temsil etmektedir.... Siyasi ve Kelam yönünden sessiz kalan gruplar Mutezile Alimleri Şia Alimleri Sünni Alimler vb tüm ekollerin çıkış noktalarını inşaallah detaylı bir şekilde izah etmeye çalışacağım .... Örneğin: İdareci zalim olduğu zaman İlim ehli olanların onlara açıktan söz söyleme hakları gasp edildiğinden farklı yollar ile yönetimin zalimliği deşifre edilmeye çalışılmıştır.. İslam dini her zaman dinamik bir yapıya sahiptir. Durağan değildir Vahiy ve akıl insanın din anlayışını ortaya koyar. İslamın temeli ‘’Tevhid merkezli’’ iman ibadet ve diğer evrensel ilkelerdir. İnsanların dini doğru anlayabilmeleri için doğru bir tarih bilincine sahip olmaları gereklidir. Her ne kadar geçmiş olarak kullanılıyorsa da bizlere ulaştırdığı vesikalar yaşamsal olaylar vb bizlere ibret ve ders vermek için önemlidir. Mezheplerin çıkış süreci din anlayışında farklı anlayışların kurumsallaşması sonucu ortaya çıkan beşeri oluşumlardır. Temel iman esasları olan Allah’a ahiret gününe peygamberlere meleklere kitaplara vb inanıyor ve iman ediyor ise Müslüman’dır İslam dairesi içerisindedir. Hiç bir mezhep imamı ben mezhep kuruyorum iddiası ile çıkmamıştır. Bilakis kendi asırlarında karşılaştıkları sorunlara çözümler bulmak için uğraşmışlardır bunları kurumsallaştıranlar sonraki takipçileridir. Mezhepli olmayı bir kenara bırakıp günümüzde ‘’Mezhepçilik’’ yapan anlayışlar İslama hiçbir şey kazandırmadıkları gibi İslam dairesi içerisinde yaşamaya çalışan Müslümanları bölmeden başka bir işe yaramamışlardır. A ve B gibi isimlendirmeler etrafında sosyal ve ekonomik alandan uzak insanların sorunları ile ilgilenmeyen kafa yapıları oluşturmuşlardır… Mal biriktiricilerinin egemen olduğu bir toplumda insanları bölme hareketlerine daha çok imkan sağlayarak. Sosyal adalet sağlanmadan Kur’ani müeyyideleri uygulamaya çalışarak sözde Kur’ani ruhu inşa etmeye çalışmak kadar Kur’an ruhuna aykırı hiçbir şey yoktur. Bu dönüşüm, Allah resulünün yaşamış olduğu dönemde ruhları harekete geçiren Kur’an örnekliği ile tarihi şartlara uygun sorumluluk bilincini kuşanma anlama ve çözme ile gerçekleştirilebilir. Asırlar boyunca yapıla gelen Bizans veya Pers imparatorluklarına yakın olan Emevi ve Abbasi monarşisini Kuran’dan bazı ayetler ile meşrulaştırmaya çalışanların yapmış oldukları aldatmalardan arınarak. İnanç sistemi ne olursa olsun, bütün insanların en büyük düşmanı para putperestliği, ekonomik gücü elinde bulundurmadır. Bu düşman güçlere karşı insanları harekete geçirecek gerçek kaynaklara dönmek, sosyal adaletsizliklere karşı bir bütünlük içerisinde birleşmek ile olur. İslam’ın hayranlık uyandıran en büyük özelliği, her yönü ile evrensel olmasıdır. Allah’ın insanoğlunu yaratmasından bugüne kadar var olan en önemli esas evrensel bir anlayış olan İslam ahkamının hakim olduğu yaşamsal şartların oluşturulmasıdır. Bu yaşam şartları oluşturulmadan İslam adına ‘’Şeriat’’ı uygulanamaz.Sosyal adalet ve tevhid inancını tesis etmek ile ancak hayata hakim kılınabilir. İslam tarihinde Kur’an’i bir emir olan hırsızlık yapanın elini kesme hakikati Hz Ömer döneminde sosyal adalet sağlanamadığı ve kıtlık olduğu için uygulanmamıştır. Günümüzde eğer tekfir yapılacak ise öncelikli olarak tekfir edilecek kişilere ne kadar hakikati anlatabildik yaşadık hayata hakim kılabildik gibi soruları kendimize sormamız lazım kendisini eleştiremeyen vicdan muhasebesi yapamayan anlattığını yapmayan kişiler isek önce kendi hayatımızı Kur'an'a uyarlamak zorundayız emin olun tekfir etmek çok kolay bir hal almış ve aşırılığa kaçmıştır... İnsanların emeğini gasp eden hakkını tam olarak vermeyen mülkü kendi tekellerine alarak Mülk yalnızca Allah'ındır ayetini görmezden gelen anlayış sahibi Müslümanlar sayesinde insanlar dinden uzaklaşmış ve sapkın yollara düşmüşlerdir Allaha emanet olunuz..... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) bu yazıya davetulhak ta gerekli bir şekilde reddiye yazılmıştır |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) şianın hepsine birden hüküm veremeyiz yani şia şudur denilmez lakin hz aişeye fuhuş iftirasını atarsa ki nur suresinde 18 yerde aklanmıştır sahabeye kafir derse tabikide şianın bu kısmı sapık bi görüştür.... mutezile ye göre kul kendi işini kendi yaratır diyor bu dogrumudur sizce? ayetlerdede geçtigi gibi insan ya cennete ya cehenneme gidecek fakat mutezileye göre bazı kimseler cennetle cehennem arasında duracak bu ayete hadise ters degil mi?sizin konularınıza yorum yapmamamı söylemiştiniz ama yapmak zorunda kaldım kusura bakmayın |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
Alıntı:
Aslı Hanım Şia ile İfk hadisesinin ne alakası var Bir defa İfk hadisesinde Annemiz Aişe ve İmam Aliye iftira atanlar Münafıkların başı Abdullah bin ubey ve arkadaşlarıdır.İffet abidesi Annemize iftira olayında Şianın alakası yoktur Ona dil uzatmak hiçbir Mümine yakışmaz yapanlar var isede haddini aşanlardır Allah resulünü incitenlerdir İsmi ister Şia ister başka bir şey olsun Kur'an ile hükmü belirlenmiş bir konuda fikir beyan edemez haddine de değildir...Şianın içinde barındırdığı Hurafe ve Bidatleri asla kabul etmedim etmemde aklım kiralık değil Doğruları beni bağlar yanlışlarını bizzat kendim eleştiririm taassupçu değilimdir. Kul kendi fiilinin yaratıcısıdır bu yaratma Allah'ın yaratması ile kıyas edilmiyor algı farklılığı yanlış anlaşılmaya sebep oluyor.Örneğin: Şimdi size burda cevap yazan benim demi bu cevap yazmaya Allah yazdırıyor diyebilirmiyiz hayır Allah'ın herşeyi bilmesi ol demesi İnsanın fiilleri üzerinde zorlayıcı bir güç değildir kişi kendi fiilini kendisi ortaya koyar Hayra yönelirse Allah hayrın kapılarını açar Şerre yönelirse şerrin yollarını açar Hidayet ve sapkınlık insanın özgür iradesi iledir ... Cennet ve Cehennem Hususunda Mutezile gibi düşünmüyorum Ya Cennet Yada Cehennemdir bazı ayetlein yorumunda zorlama ile o sonuç çıkarılmıştır Görüşlerine saygı duyarım lakin Cennet ve Cehhennemdire. Girenlerin çıkması fikrini savunan Ehli Sünnenin görüşü Kur'ana göre geçersizdir Girenler ebedi olmak üzere yerleşirler Günahımın cezasını çekip çıkacam görüşü Kur'ana aykırıdır.... Konularıma yorum yapmamanız hususunda sizi uyarmamın sebebi Kur'ani Kavramları net olarak bilmediğiniz kanısındayım ve geleneksel efendilerinizin öğretileri ile yetişmeniz ele almış olduğum konularda sizin yanlış görüş beyan etmenize sebebiyet vermekte olduğunu hissetmemdendir yoksa sizin şahsınız ile bir sorunum yok daha Zalime zalim demeye dahi yanaşmayan bir öğretidin uydurmaları ile konulara katılımınız kendini bilmez bir iki kişinin beni germesine ve yanlış şekilde konuşmama neden oluyor delilleri sunarak itiraz ederseniz bende size delillerinizin hakkmı batılmı olduğunu ispatlayarak cevap veririm lakin geleneksel öğretiler ve Şeyhlerin dini algısı ile verilen cevaplar benim nezdimde değersizdir ... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
Okudum Abim eleştirilerinizi saygı duyuyorum kendinizce haklı nedenleri sunmuşsunuz size ordan cevap verecem inşallah.... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) eyvallah bu kanıdaysanız daha yorum yapmam allaha emanet olun |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Yorum yapmayın demiyom Kur'ani deliller ile eleştiriniz bu konuda sıkıntım yok Kur'ani boyutu ile hatamı ortaya koyarsanız asla yanlış anlamam hatta size minnettar olurum hatamı bana göstermeye vesile olduğunuz için anlatabildimmi bacım... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) şianın ifk hadisesiyle alakası şia hz aişeye atılan iftirayı dogruluyo yani 18 ayeti yoka sayıyo alaka budur abim araştırırsanız bunu görebilirsiniz inşallah ayrıca hz aliyi peygamber boyutunda gösteriyolar hz aliyi çoook severiz fakat peygamber dendimi iş başkalaşır bu konuda bi bilginiz vardır sanırsam açarmısınız biraz mutezile görüşünü yani kul kendi fiilini kendi yaratır görüşünde sizinle aynı kanıda degilim çünkü yaratmak oldurmak allaha mahsustur degil mi eger ben buraya yorum yapıyorsam bunu allah yaptırıyo evet allahın izniyle ben düşünüyorum yazıyorum ama bunları allah bana yazdırıyo allah düşündürüyo onun dilemesiyle oluyo |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) aslıı şianın ifk hadisesiyle alakası şia hz aişeye atılan iftirayı dogruluyo yani 18 ayeti yoka sayıyo alaka budur abim araştırırsanız bunu görebilirsiniz inşallah ayrıca hz aliyi peygamber boyutunda gösteriyolar hz aliyi çoook severiz fakat peygamber dendimi iş başkalaşır bu konuda bi bilginiz vardır sanırsam açarmısınız biraz ... Şianın gulat kesimleri mevcuttur İmam Ali hususunda aşırı yücelten kesimler vardır.Şia kendi içerisinde yanlış değilsem on iki on üç gruba ayrılır bunların içerisinde en makul görüş belirtenleri yani sünni anlayışa yakın olanları ... Caferilik; İmam Cafer'i Sadık'ın adını taşıyan mezheptir. Zeydilik; İmam-ı Zeynel Abidin'in oğlu Zeyd bin Ali'nin adını taşıyan mezheptir. İsmaililik; İmam Cafer'i Sadık'ın büyük oğlu imam İsmail'in adını taşıyan mezhep. Bunun dışında kalanlarda çok büyük yanılgılar vardır ismini verdiklerim caferilik,zeydilik,ismailiye görüşlerinde elbette ifrat ve tefrit boyutunda görüşler mevcuttur Hz Ömere Hz Ebubekire Hz Osmana küfredenleri bile vardır bu onların kendi aymazlıklarıdır Yanlıştır hatadır edepsizliktir Ha şunuda belirteyim Hz Osmanın şahsına asla dil uzatmam Zühd ve Takvada üstündür siyaset ehli değildir derim Siyasetini eleştiririm. Çünkü onun mütevazi kişiliğinden yararlanan fırsatçılar onun döneminde onun Mührünü kullanarak ondan habersiz iş yapacak kadar ileri gitmişlerdir Allah kendisinden razı olsun Rıdvan beyatı ayetinin nuzül sebebi Hz Osmandır .... mutezile görüşünü yani kul kendi fiilini kendi yaratır görüşünde sizinle aynı kanıda degilim çünkü yaratmak oldurmak allaha mahsustur degil mi eger ben buraya yorum yapıyorsam bunu allah yaptırıyo evet allahın izniyle ben düşünüyorum yazıyorum ama bunları allah bana yazdırıyo allah düşündürüyo onun dilemesiyle İşte ablam bu anlayış yanlış kader inanışından ötürü geliyor.Ben buraya yazmasan Allah niye bana yazdırsın o zaman yanlış yazacağım cümleleride Allahmı yazdırıyor olacak istişare ediyoruz sadece fikir alışverişi... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Aslı bacım : Öncelikle İnsanın yaradılış gayesini net öğrenmemiz lazım şu makale [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Kader hususunda ise İnsanın fiillerini incele sonucu paylaşırsın inşallah... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) kader konusunda iki husus var külli irade cüzi irade. külli irade bize verilmiş olan yapma veya yapmamayı tercihte aracı kabul edilen seçme yetenegidir degil mi yani yanlış düşünmeyi onu yazmayı sen düşünüyosun bu tercih sana fakat onu yazdıran yine allahtır kısacası bizim irademizle olan fiilleri yine allah yaratır kader konusuna gelince abim bu derin bi mevzu sizinle farklı görüşteyiz bu konuda o yüzden konumuza dönüyorum 1)şiaya göre hz ali nasla ve bizzat peygamberimizin vasiyetiyle halife tayin olmuştur ve bunun olması kesindir bu görüşe ne diyosunuz hangi nasda geçer bu? 2)hz ali ve onun soyundan gelen imamlar her türlü hatadan uzaktır katılıyomusunuz yada mahbul olarak gördügünüz şianın bu düşüncesini açıklarmısınız?peygamber efendimiz hz fatımaya baban peygamber diye güvenme dedigi halde bu görüş hangi akılla söylenmiş olabilir? 3)büyük günah işleyenlerin durumu sizce nedir?bi insan büyük günah işledi diye hem müslüman hem kafir olabilir mi(mutezşle görüşü) 4)kuran mahlukmudur? (mutezile görüşü) 5)mutezilenin büyük ölçüde kabul ettigi aşagıda yazacagım cebriyye görüşü sizce islamla bagdaşır mı -allahın ilmi ezeli degildir -cennet ve cehennem geçicidir -kabir azabı yoktur -rüyatullah mümkün degildir 5)gırdas olayını açıklarmısınız sizce şiilerin dedigi gibimidir? burada tartışmak yargılamak degil niyetim dogru mezhep olarak gösterdiklerinizin yanlışlarını sunmaktayım bir diger sorumda bu kadar ana hususta yanlışı olan makbul olmayan bu meshepleri neden dogruluyosunuz hangi dogrularını ele alarak bunlar haktır diyosunuz?ehli sünnet mezhepleri varken yanlış olamyan özellikle itakatte saglam olan ayrıma düşmeyen mezheplerimiz varken neden diger mezhepleri tercih ediyosunuz ? not: kişisel sordugum sorulara cevap vermek zorunda degilsiniz lakin diger sorularıma soruyla sınırlı kalarak cevap verirseniz daha ögretici olur makale gibi yazdıgınızda soruma cevap bulmak yerine başka başka sorular çıkıyo şimdiden allah razı olsun diyorum selametle |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Aslı: 1)şiaya göre hz ali nasla ve bizzat peygamberimizin vasiyetiyle halife tayin olmuştur ve bunun olması kesindir bu görüşe ne diyosunuz hangi nasda geçer bu? Aslı bacım Size cevap verirken Dayanak aldıkları ayetleri siyak sibak ile izah etmem gerekiyor bir iki cümle ile açıklanacak mevzuu değildir ...Kardeşime şunuda izah Edeyim Ne Şiayım Ne Sünni yapay isimler etrafında dinimi şekillendirmem Tüm ekollerin yalnızca Doğularını benimserim İster Şiadan İster Sünniden İster Mutezileden hakk ölçüsü Ku'an ve Sünnettir bu ölçüye uyan esasları alırım sadece Yanlışlarınada yanlış derim Lakin Siyasi duruşu ile Şiayı Akli yönü İle Mutezileyi Teslimiyetçi duruşu ilede Sünniyi kabul ederim İtikadi Hususlarda İse Yalnızca Kur'anı esas alırım kimin ne dediğine bakmaz Kur'an ve Resulü ne diyor temel olarak ona bakarım... ‘’Eğer Kitabı Mukaddesin izleyicileri (gerçek) inanca ve Allaha karşı sorumluluk bilincine ulaşmış olsalardı, Biz gerçekten onların (geçmiş) kötülüklerini siler ve onları nimet bahçelerine sokardık; Eğer onlar Tevrat’a, İncile ve Rableri tarafından kendilerine indirilmiş olan bütün (vahiy)lere uymuş olsalardı, gökyüzünün ve yerin tüm nimetlerinden yararlanırlardı. Onların bir kısmı doğru bir yol tutarlar; çoğuna gelince, yaptıkları ne kötüdür onların! Ey Elçi! Rabbinden sana indirilenleri tebliğ et: Sen onu tam yapmadığın sürece Rabbinin mesajını (hiç) yaymamış olursun. (Görevini yaparsan) Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır. Allah, hakikati inkâr eden insanları doğru yola iletmez. De ki: "Ey Kitab-ı Mukaddesin takipçileri! Siz, Tevrat’a, İncile ve Rabbiniz tarafından size indirilen her şeye (tam olarak) uymadıkça inançlarınızı sağlam bir temele oturtmuş olmazsınız! Fakat (ey Peygamber,) Rabbin tarafından sana indirilenler, onların çoğunu kibirli küstahlıklarında ve inkârcılıkta daha inatçı yapacaktır. Ama hakikati inkâr eden insanlara üzülme: Çünkü (bu ilahi kelama) iman edenler ve Yahudi itikadına uyanlar ile Sabiiler ve Hıristiyanlardan Allaha ve Ahiret Gününe inanıp, doğru ve yararlı fiillerde bulunanlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.’’ ( Maide-65-66-67-68-69 ) Maide suresinin 54 ile 64 ayetleri ile ele aldığımızda nüzul sebebini daha iyi anlayabiliriz Kitap ehli olanların Müslümanların dinini alay ve eğlence konusu edinmeleri ayetlerde açıkça azgınlaştıklarını ve küfürlerinin arttığını anlatmakta. Çünkü onların tepkisi vereceğim şu ayette açıkça Allah Resulünün tebliğ ettiği vahye idi: De ki; Ey Kitap Ehli, bizden hoşlanmamanızın sebebi Allah’a, bize indirilen kitaba ve daha önce indirilmiş olan kitaplara inanmamız ve de çoğunuzun fasık, yoldan çıkmış kimseler olmanız değil midir? (Maide-59) ‘’Ey Elçi! Rabbinden sana indirilenleri tebliğ et’’ Bu kısımdan çıkaracağımız sonuç ise Allah tarafından indirilen hakikatleri tebliğ etmesi ve eğer tebliğ edilmez ise elçilik görevini hiç yapmamış gibi olursun ikazı aslında Allah resulüne sen tebliğ vazifeni yerine getir ve onların söylemlerine, tepkilerine aldırış etme anlamına daha yakındır. Bu insanların söylediklerinin seni gerçekten üzdüğünü pekâlâ biliyoruz: Ama unutma ki, onların yalanladığı sen değilsin; bu zalimlerin inkâr ettiği, aslında Allahın mesajlarıdır. (En’am-33) Bu tepkiler neticesinde Allah resulünün tebliğ etmiş olduğu hakikatleri yalanlamaları ve Allah resulüne hakaretleri bir nevi endişeye sebep olmuştur bunun neticesinde ayeti kerimede de açıkça belirtilen ‘’Allah seni (inanmayan) insanlardan koruyacaktır ‘’ inanmayanların ne denli bir tepki gösterdiğine ve Allah resulünün içinde bulunmuş olduğu tehlikeyi anlatmaktadır. Bu tehlike çok ileri bir dereceye vardığında ise Allah onu koruyacağını beyan ederek ilahi korumayı devreye sokmuştur. Bütün peygamberlerin tebliğ esası İlahi mesajları insanlara ulaştırmaktır yalnız bunu yaparken hiçbir ilave ve eksiltme olmadan aynen ulaştırmaktır. Rabbimin haberlerini bildiriyor, öğütler veriyorum size: çünkü ben, Allahın bana (vahiyle) bildirmesi sayesinde sizin bilmediğinizi biliyorum. ( A’raf-62 ) Bütün peygamberlerin tebliğ ettiği yalnızca vahiy iken bu kutlu yolun takipçileri olanların da din adına sadece Allah’ın indirdiği hakikatleri tebliğ etmek ile mükelleftirler. Kendi heva ve heveslerini karıştırmadan birilerinin rivayeti düşüncesi ve aktarımı dayatılmadan sadece doğru olanları benimsenerek anlatılmalıdır. Çünkü Allah insanın kendi heva ve hevesleri sonucu oluşan fikir ve eylemlerinin dine karışmaması hususunda açıkça beyan ile bizleri uyarmıştır: ‘’Bakın, bu (Kuran) gerçekten şerefli bir Elçi'nin (vahyedilmiş) sözüdür ve o, inanmaya ne kadar az (eğilimli) olsanız da bir şair sözü değildir ve ders almaya ne kadar az (hazır olsanız) da bir kâhin sözü de değildir.(o) bütün âlemlerin Rabbinden bir vahiy(dir). Şimdi o, (kendisine bunu emanet ettiğimiz kişi,) (kendi) sözlerinden bir kısmını Bize isnad etmeye kalkışsaydı o'nu sağ elinden yakalardık ve şah damarını keserdik’’ (Hakka-40-41-42-43-44-45-46) Kuran’a hiçbir şekilde hiçbir ekleme ve eksiltmenin olmadığını ve özellikle tebliğ eden Allah resulü tarafından yazılmadığı ve ilave eksiltme yapmadığını Allah açıkça beyan ederek bu yolu takip edecek olanlarında aynı Peygamberi metodu izlemeleri ve ekleme eksiltme yapmamaları emredilmektedir: Hz Ebu Bekir henüz Efendimiz (s.a.a.) defnedilmeden meşhur bir hutbe irat etmiştir: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e (s.a.a.) ibadet ediyorsa bilsin ki O vefat etmiştir. Kim de Muhammed’in (s.a.a.) Rabbine ibadet ediyorsa bilsin ki O (c.c.) Hayy’dır ve asla ölmeyecektir. Netice itibari ile İmamet mevzuunun nass ile alakalı bir mesele olmadığını Kur’ani metot ile baktığımızda tam anlamı ile anlamış olmaktayız rivayet edilen hadislerde doğruluk payı olan yerler gibi taraflı anlayışların eklemesi ve eksiltmeside mevcut bizler tarafsız baktığımız için neticeyi Kur’an ‘a arz ederek neticelendirmez ile mükellefiz… Nass olan bir hususa Hz Ebubekirin veya Hz Ömer’in veya başka birilerinin sahip oldukları konumları itibari ile itiraz etmeleri veya uygulamamaları onların peygamber ile geçirmiş oldukları yaşamlarına ters olup düşünülemez bu söylem tamamı ile onların günahlardan beri olduğu anlamına da gelmemeli çünkü öyle bir anlayış kutsamak olur Allah muhafaza etsin… Allah Resulü (s.a.a), Kuran’ı kendi gaye, ideoloji, meşrep ya da menfaatleri doğrultusunda açıklayanların nasıl değerlendirildiklerini ifade buyururken şunları söylemektedir: ‘Kim kendi görüşü ile Kuran’ı tefsir ederse cehennemdeki yerini hazırlasın.’’ Bu vasıflar ile Kuran’ı yorumlayan açıklayan kişiler kendi gaye ideoloji ve meşreplerine hizmet etmekten öteye gitmeyenlerde ve Allah resulünün değerlendirdiği kapsama girerler.. İmam Ali'nin Nass ile Tayin edildiğine dair Şianın dayanak olarak ele aldığı Ayetlere paçacı yaklaşım mevcuttur. Kur'an Ümmetin ihtilafında yada başka konularında esas ilkeyi Şura ile belirlemiştir Nass ile bir tayin yoktur .Böyle bir tayine Hz Ebubekirin Ya da Hz Ömerin itiraz etmeleri asla düşünülemez Şia kendini haklı çıkarma amacındadır dayanak olarak ele aldıkları ayetlerin İmam Ali ile alakası yoktur.... Diğer sorularınıza tek tek cevap vereceğim inşaallah yalnız 5 soruyu anlamadım Gırdas mevzuu diye sorduğunuz mevzuu nedir Şiada böyle bir mevzuu yoktur Sorunuzu biraz açarmısınız ona göre cevap vereyim.. |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) 2)hz ali ve onun soyundan gelen imamlar her türlü hatadan uzaktır katılıyomusunuz yada mahbul olarak gördügünüz şianın bu düşüncesini açıklarmısınız?peygamber efendimiz hz fatımaya baban peygamber diye güvenme dedigi halde bu görüş hangi akılla söylenmiş olabilir? İmametin nass ile tayini mevzuunu kabul etmediğim gibi İmamlarında hatadan uzak olduğu fikrini kabul etmiyorum...Şianın bu teorisi Sünninin Sahabe kutsiyeti teorisine karşılık olarak ortaya atılmıştır Birbirini alt etme anlayışlarının eseridir. Şiada var olan İmamların ilminin Vehbi olduğu görüşü ile yola çıkan Şia Kesbi ilimde var olan Edile-i Şerri'ye esaslardan herhangi birisinin Vehbi ilme zıt olduğunu deliller ile görseler bile Vehbi ilmi esas alırlar. Lakin Bizim inancımızda Temel Kaynak ve açıklayıcıları bellidir. İlham rüya keşf ve benzeri yollar ile elde edilen ilimlerin İslamda bağlayıcı özelliği yoktur. Herkes kendi kazandığından sorumludur hiç kimse günahtan münezzeh değildir ... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
|
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) 3)büyük günah işleyenlerin durumu sizce nedir?bi insan büyük günah işledi diye hem müslüman hem kafir olabilir mi(mutezşle görüşü) Günah veya Sevap işleme insanda var olan bir özelliktir. Büyük günah işleyen birinin dinden çıkması söz konusu değildir. Çünkü dinden çıksa idi Allah tevbe kapısını kapatması gerekir idi. Lakin Allah tevbe kapısı ile bağışlanma kapısını açık bırakmıştır.Büyük Günah işleyen ve bunu hayat sistemi haline getirenlere ise Mücrimlerdir Mücrimlerin yapıp ettiklerine karşılık olarak alacakları cezalar ahiret aleminde Allah'ın el adl ismi ile ortaya konacaktır.Büyük günah işleyen biri dünya hayatında Kafir olarak isimlendirilemez lakin Fasıklığına delalet eder.Allah hüküm verendir Bu hükmü biz veremeyiz...Affedilmeyecek Günah ŞİRK'tir tevbe etmez ise ... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Olabilir abi Eğer Gadir Hum ise o hususta çalışmam mevcut onunla cevaplarız... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) 4)kuran mahlukmudur? (mutezile görüşü) Tarihin çözülememiş sorularından biridir Bakii olan Yalnız Allah'tır onun dışında kalan herşey yaradılmıştır.Hadistir Bu gözle bakar isek Yaradılmıştır...Farklı boyutlardan bakar isek değişir en iyisi bu konuyu çok irdelemeyelim derim İmani bir mevzuu değildir isteyen Yaradılmış desin isteyen demesin netice değişmez Elimizde şüphesiz temel kaynaktır... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) 5)mutezilenin büyük ölçüde kabul ettigi aşagıda yazacagım cebriyye görüşü sizce islamla bagdaşır mı -allahın ilmi ezeli degildir: Allah'ın ilmi ezelidir Ezel ve Ebed sahibi Olan Allah herşeyden münezzehtir. -cennet ve cehennem geçicidir: Geleneksel anlayışın sunumları ile günümüze kadar ulaşmış olan rivayet ve kültürlerin etkisi insanların hayal kırıklığına uğramamaları veya umutlarının kırılmaması adına yığınlar ya şefaate ya da cezasını çektikten sonra cennete girecekleri hayali ve ümidi ile Allah’ın dinine değil kendi zanni anlayışlarına göre yaşamaktadırlar… Görev ve sorumluluk bilincini bir köşeye koyarak zanni ve nefsanî anlayışlara inanarak. Ve onlar: "Ateş bize birkaç günden fazla dokunmaz" derler. De ki (onlara): "Allah'tan bir söz mü aldınız -çünkü Allah hiçbir zaman sözünden caymaz- yoksa asla bilemeyeceğiniz bir şeyi mi Allah'a isnat ediyorsunuz?" (Bakara-80) Evet! İşte (böylesine) büyük bir kötülük işleyen ve (bunun) günahıyla çepeçevre kuşatılan kimseler var ya, işte böyleleridir içinde kalmak üzere ateşe mahkûm olanlar! (Bakara-81) İmana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara gelince, sürekli içinde kalmak üzere cenneti hak edenler de işte bunlardır.(Bakara-82) Geçmişten günümüze kadar, İslam dünyasının hemen her tarafında kutsallaştırılan, ölü ve diri kişiler, mezarlar, türbeler, mabetler, ağaçlar, taşlar, duaların kabulü dertlerin dermanı için birer başvuru kaynağı haline dönüşmüştür. Saymış olduklarım hakkında sayısız bidat hurafe ve efsane dillendirilerek, hemen her şey şefaatçi şifa veren ve cehennemden koruyan birer ****a haline dönüşmüştür. Allah’ın Kur’ani kerim’de açıkça belirtmiş olduğu kulluk vazifesini yerine getiremeyen kimseler, kısa yoldan mükâfat alarak cezadan kurtulmanın yollarını aramış ve Allah’ın ‘’El Adl’’ ismine aykırı sözler ve anlayışlar sunmaya başlamışlardır… Bu anlayışlarını ise dinin özü gibi yansıtarak insanları başıboşluğa itmişlerdir. Bu söz ve anlayışlarını Allah Resulüne dayandırmak için ‘’La ilahe illallah diyen kişiye Allah ateşi haram kılmıştır’’ veya ‘’Kalbinde hardal tanesi kadar iman Bulunan’’veya ‘’La ilahe illallah diyen kişi’’ gibi rivayetleri sunmuşlardır. Bu anlayışlara Kur’ani pencereden baktığımızda Allah’ın açıkça ‘’ İman edip Salih Amel ’’ işleyen kişilerin kurtuluşa erenler olduğunu bunun dışında istisnai bir durum olarak Rahmeti ile isterse affedebileceğini belirtmektedir. Bu istisnai durumun Allah’ın vaadine aykırı bir biçimde işleyeceğini düşünmek ise Allah’ın adaletine aykırıdır. İman olmadan yapılan amellerin Salih amel kapsamında olmayacağını bir seraba ya da kül yığınına benzetildiğini Kuran açıklamaktadır. İman; Kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve uzuvlarla ameldir. Allah bunu Kuran’da şöyle açıklıyor: İnananlar ancak o kimselerdir ki, her ne zaman Allahtan söz edilse kalpleri korkuyla titrer ve kendilerine her ne zaman Onun ayetleri ulaştırılsa inançları güçlenir ve Rablerine güven beslerler. Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak bahşettiğimiz şeylerden başkalarının yararına harcarlar: İşte böyleleridir, gerçekten inanmış olanlar! Rablerinin katında büyük onur, bağışlanma ve çok değerli bir rızık olacaktır onların payı. (Enfal 2-3-4) Cennet ya da Cehenneme girdikten sonra oradan çıkışın Kur’anda yer almamasına ve azabının kâfirler, müşrikler, münafıklar, müstekbirler (büyüklenenler),imtihanı kaybeden günahkârlar, fasıklar, Allah’ın ayetlerini gizleyenler, ayetlerle alay edenler, zalimler, günahı hayat biçimi haline getirenler, Faiz (Tefecilik) Yapıp Allah ve Resulüne karşı savaş açanlar için olduğunu bizlere bildirmektedir. Bu ayetlerin varlığına rağmen İsmi sadece Müslüman olanların kendi elleri ile yapıp ettiklerini şimdiden göz önünde bulundurmaları gereklidir. Çünkü Kur’an açıkça cennete veya cehenneme götürecek amelleri açıkça belirtmiştir. Ve ateşin içinde olanlar cehennemin bekçilerine, "Ne olur Rabbinize yalvarın da bir gün (bile olsa) bu azabımızı hafifletsin!"diyecekler. (Cehennemin bekçileri): "Elçileriniz size hakikatin bütün kanıtlarını getirmiş değiller miydi?" diye soracaklar. O (ateşdeki)ler, "Evet, öyleydi!" diyecekler. (Ve cehennemin bekçileri,) "Madem öyle yalvarıp durun!" diye cevap verecekler; çünkü inkâr edenlerin yalvarması, avunmadan başka bir anlam taşımaz. (Mü’min-49-50) Ama tartıda hafif çekenlere gelince; işte, cehennemde yerleşip kalmak üzere kendi kendilerine yazık edenler de böyleleridir; (Mü’minun-103) Fakat her kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası, cehennemde kalmak olacaktır. Allah onu mahkûm edecek, lanetleyecek ve onun için korkunç bir azap hazırlayacaktır. (Nisa-93) Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitmeyen görünmez varlıklardan ve insanlardan çok canlar ayırmışızdır. Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır-hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyleleridir. (A’raf-179) Benim görevim, sadece Allah'tan gelen direktifleri, O'nun mesajını duyurmaktır. Allah'a ve Peygamber'e başkaldıranları, içinde sürekli kalacakları cehennem ateşi bekliyor. (Cin-23) Hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince; onları bir cehennem ateşi beklemektedir; (orada) ne hayatlarına son verilip öldürülürler, ne de içine atıldıkları o (ateşin) azabı hafifletilir. İşte biz şükürden uzak duranları böyle cezalandırırız. (Fatır-36) Kim ki, bu geçici hayatın (hazları) peşinde koşmak isterse, bu istediğinden dilediğimiz kadar, gerekli gördüğümüz kimseye hemen veririz; ama sonra onun payını cehennem kılarız ki oraya kınanmış ve kovulmuş olarak katlanmak zorunda kalacaktır! (İsra-18) Dünyada kötülük işleyenlere gelince, her kötülüklerine karşılığı kadar ceza verilir. Yüzlerini horlanmışlık kaplar. Onları Allah'dan kurtaracak hiç kimseleri yoktur. Yüzleri sanki gecenin kesitleri ile kaplıdır. Onlar cehennemliklerdir, orada ebedi olarak kalacaklardır. (Yunus-27) (Ama) dikkat edin, günaha batmış olanlar cehennem azabı içinde kalacaklar: (Zuhruf-74) Faiz yiyenler, şeytanın çarptığı kimseler gibi davranırlar; çünkü onlar "Alışveriş de bir tür faizdir!" derler. Hâlbuki Allah alışverişi helal ve faizi haram kılmıştır. Bu nedenle, kim Rabbinin öğüdünü dinler ve hemen (faizden) vazgeçerse, evvelki kazançlarını koruyabilir ve onun hakkında karar vermek artık Allah'a kalır; ona, (faize) geri dönenlere gelince; içinde yaşayıp kalacakları ateşe mahkûm olanlar işte böyleleridir. (Bakara-275) Kâfirler(hakikati inkâr edenler) için hazırlanmış olan cehennem ateşinden sakınınız. (A’li İmran-131) … Kim Allahtan başka bir varlığa ilahlık yakıştırırsa, Allah onu cennetten mahrum edecek ve böylelerinin varış yeri cehennem olacaktır: ve böylece zalimler kendilerine bir yardımcı bulamayacaklardır. (Maide-72) Hem erkek ve kadın münafıklara, hem de hakkı açıktan açığa inkâr edenlere Allah, içinde yerleşip kalacakları cehennem ateşi vaad etmiştir… (Tevbe-68) Kim ki (Hesap Günü) Rabbinin huzuruna günahkârca davranışlar üzere çıkarsa, bilsin ki, onu cehennem beklemektedir: orada ne ölür, ne de hayata kavuşur. (Taha-74) Bu (söylenenler) doğru ile eğrinin ne olduğuna dair Rabbinin sana ulaştırdığı bilginin bir parçasıdır. Öyleyse, artık (ey insanoğlu,) Allah'la beraber sakın bir başka tanrı edinme: yoksa (kendince) kınanmış ve (O'nun tarafından) kovulmuş olarak cehenneme atılırsın! (İsra-39) Ama Rabbiniz buyurur ki: "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim! Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, mutlaka aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!" (Mü’min-60) Ve ölçme-tartma işi o Gün dosdoğru gerçekleşecek ve tartıda (doğru ve yararlı davranışlarının) yükü ağır gelenler; işte böyleleridir mutluluğa erişecek olanlar; Oysa tartıda yükü hafif çekenler; işte, mesajlarımıza inatla karşı çıkmaları yüzünden kendilerini bedbahtlığa sürükleyecek olanlar da bunlardır. (A’raf-8-9) (ve) cimrilik yapan, başkalarına da cimriliği tavsiye eden ve Allahın kendilerine bağışladığı nimetleri gizleyenleri de... Böylece hakikati inkâr eden herkes için utanç verici bir azap hazırladık. (Nisa-37) Ayetlerimizi yalanlayanlar ise fasıklıklarından, yoldan çıkmalarından ötürü azaba çarpılırlar. (Enam-49) …Suç işleyenler, Allah katında aşağılanmaya ve entrikacı eğilimlerinden dolayı şiddetli bir azaba uğratılacaklardır. (Enam-124) Allah'ın indirdiği vahiyden bazı kısımları gizleyenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: onlar karınlarını ateşle doldurur. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak, ne de (günahlarından) onları arındıracaktır; şiddetli azap onları beklemektedir. (Bakara-174) (Ve Allah, günahkârlara şöyle seslenecek: ( "O halde, bu (Hesap) Günü'nün gelip çatacağını umursamamanın (cezasını) çekin bakalım şimdi! (Artık) Biz de sizi bıraktık: öyleyse, yapmış olduğunuz (her türlü kötülük)ten dolayı (bu) ebedi azabı tadın!" (Secde-14) Buna karşılık kim Allah'a ve Peygamber'e karşı gelir, O'nun çizdiği sınırları aşarsa Allah onu, içinde ebedi olarak kalmak üzere Cehennem'e atar. Onun için onur kırıcı bir azap vardır. (Nisa-14) İmana eriştiğimizi iddia ediyor isek! İnançlarımızı sağlam temellere oturtmak zorundayız. Zan’a (tereddüde-şüpheye) dair ihtimallere inancımızda yer vermemeliyiz. İtikadi inançlarımızı Kur’an ile belirlemek zorunda olduğumuzu idrak ederek. İnsan duyularının tasavvuru dışında kalan hallere Allah’ın bizlere açıkladığı kadarı ile inanarak iman etmeliyiz. Cehennem Ehlinin azabının ebedi olmadığını savunanların delil olarak gösterdikleri ayetleri inceleyelim öncelikle: ‘’O Gün gelince, O'nun izni olmadıkça kimse konuşamayacak ve (bir araya getirilenlerden) kimileri bedbaht, kimileri de bahtiyar olacak. Bedbaht olanlar (dünyadayken yaptıklarından ötürü) ateşte (yaşayacak) ve orada ah çekip inleyecekler (Ve) Rabbin aksini dilemedikçe, gökler ve yer yerinde durduğu sürece orada kalacaklar: çünkü dilediğini yapan (Allah')tır, senin Rabbin. Bahtiyar olanlara gelince, onlar (da dünyada yaptıklarından ötürü) cennette (yaşayacak) ve Rabbin bunun aksini dilemedikçe, gökler ve yer yerinde durduğu sürece -bitmeyen bir lütfun sonucu olarak- orada kalacaklar. (Hud-105-106-107-108) Ayeti kerimelerde hem cehennem hem cennet için ‘’Gökler ve yer yerinde durduğu sürece’’ ifadesi kullanılmakta bu ayeti cehennem ehlinin azabının geçici olduğuna delil alanlar o zaman cennet nimetlerinin de geçici olduğunu kabul etmeleri gerekecektir. Cennet nimetlerinin ebedi olduğunu kabul etmelerine rağmen aynı ifade geçen cehennem azabının ebedi olmadığına nasıl varmaktadırlar… Ayeti kerimenin son kısmında geçen ‘’bitmeyen bir lütfun sonucu olarak orada kalacaklar’’ ifadesine rağmen ‘’Gökler ve yer yerinde durduğu sürece’’ ifadesi ile çelişki arz eder. Çünkü hem kesintisiz lütuftan bahset sonrada gökler ve yer yerinde durdukça biteceğini söylemek büyük bir çelişki olur. Bu ayeti kerimede geçen ifade oradan çıkışın imkânsız olduğunu ifade etmek için kullanılan bir deyimdir… ‘’(Ve) Rabbin aksini dilemedikçe’’ ifadesi ise Kur’an bütünlüğü esas alındığında şu anlamı verir: Her şeyin yegâne kararını vermek Allah’a aittir. İstediğini yapmaya muktedirdir ve yaptıklarından ötürü hiç kimseye hesap vermez izin almaz. Ve Vaadinden asla dönmez. Allah’ın dilemesi ile ister sonlandırır ister devam ettirir ama El Adl ismi ile vaadini yerine getirir. Örneğin: Vereceğim ayetteki ifade konuyu daha anlaşılır kılacaktır. De ki: "Öyleyse (bilin ki) yalnız Allah katındadır (her hakikatin) kesin delili; O dileseydi tümünüzü doğru yola yöneltirdi". (En’am-149) Ayette geçen ‘’O dileseydi tümünüzü doğru yola yöneltirdi". Allah’ın dilemesi ancak ve ancak onun bileceği bir hükümdür dilemesine hiçbir güç engel olamaz. Bu gibi ifadeler özellikle Allah’ın kudretinin azametine delalet etmektedir. Ahiret âleminin ebedi olduğu vurgusu birçok ayette geçmektedir. Cehennem ehlinin ebedi azap ile cezalandırılacağı cennet ehlinin ise ebedi nimetler ile mükâfatlandırılacağı. Kur’anın birçok yerinde ‘’Halidine fiha’’ beyanından sonra ‘’Ebeden’’ ifadesinin gelmesi iddia sahiplerinin belirtmiş olduğu belli bir süre anlayışının tutarsızlığına delalet etmektedir. Cennet veya Cehennemin ebedi olduğu genel itibari ile İslam âlimlerince ittifak edilerek kabul görmüştür. ‘’Yani, Allah durdurmadıkça ya da ertelemedikçe “Gökler ve yer yerinde durdukça” ifadesine gelince; bu söz, Kıyamet Günü'yle aynı anlama gelen Son Gün gelip çatınca bildiğimiz dünyanın da sona ereceğini işaret eden pek çok Kur’ânî ifadenin varlığı sebebiyle, klasik müfessirlerden çoğunu yorum zorluğuna sürüklemiştir. Ne var ki, Taberî'nin bu ayet hakkındaki yorumunda belirttiği gibi, eski Arapçada “gökler ve yer yerinde durdukça” tabirinin ya da “gece ile gündüz peş peşe geldikçe” tabirinin “sonu gelmeyen süre” ya da “sonsuz” (ebed) anlamına mecaz olarak kullanıldığını hatırlarsak bu ifade problem olmaktan çıkacaktır.’’ (Muhammed Esed) Yada halk dilinde var olan ‘’Babam dahi mezardan çıksa yinede vazgeçmem’’ yada ‘’Bütün dünyadakiler bir araya gelse’’ gibi ebedilik ve kesinlik bildirmek bazında kullanılan mecazi söylemler gibi çünkü babasının mezardan çıkmasının imkanı olmadığını vurgulamak için kullanılan söz bir ebediliği kesinliği vurgulamak için kullanılır. قُلْ لَا يَعْلَمُ مَنْ فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ الْغَيْبَ اِلَّا اللّٰهُ De ki: "Göklerde ve yerde olan hiç kimse, (yani) Allah'tan başka (hiç kimse,) yaratılmışların duyu ve tasavvur alanı dışında kalan gerçekleri bilemez"… (Neml-65) Bizim için bu dünyada da, ahirette de iyi ve güzel olanı yaz. Bak işte, pişmanlık içinde Sana yöneldik!”[Allah] şöyle karşılık verdi: “Azabıma dilediğim kimseyi uğratabilirim, ama rahmetim her şeyi kuşatır, bunun içindir ki onu Bana karşı sorumluluk bilincine sahip olan, arınmak için verilmesi gerekeni veren ve ayetlerimize inanan kimselere pay olarak ayıracağım.(A’raf-156) Allah’ın rahmetinin sınırsızlığı, sorumluluk bilincini kavrayıp zekâtı (arınmak için verilmesi gerekeni) veren ve İlahi mesajlara inananlar içindir. Hakikati inkâra şartlanmış olanlara gelince, [o Gün] bir ses onlara şöyle diyecektir: “İmana çağrıldığınız halde hakikati inkâra devam ettiğiniz [zaman] Allah'ın size karşı öfkesi, sizin kendinize karşı duyduğunuz [şu anki] öfkenizden daha büyüktür!” [Bunun üzerine] “Ey Rabbimiz!” diye feryad edecekler: “Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin! Peki, günahlarımızı itiraf ettiğimiz şu anda [bu ikinci ölümden] bir kurtuluş yolu yok mudur?”[Ve onlara şöyle denilecektir:] “Bu [başınıza geldi], çünkü Tek Allah'a her çağrıldığınızda bu hakikati inkâr ettiniz; ama O'na ortak koşulunca [hemen] inandınız! Artık hüküm, Büyük ve Yüce Allah'ındır! (Mü’min-Suresi10-11-12) (O Gün,) cehennem, (hakikati inkâr edenleri) kuşatmak için bekleyecek; Hak ve adalet sınırlarını ihlal etmiş olanların durağı! Orada sonsuza dek kalacaklardır. Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de (susuzluk giderici) bir içecek; yalnız yakıcı bir ümitsizlik ve buz gibi bir karanlık: (günahlarına) uygun bir karşılık! Doğrusu onlar hesaba çekileceklerini beklemiyorlardı, mesajlarımızı tümüyle yalanladıkları halde; ama Biz, (yaptıkları) her şeyi bir kayda almışızdır. (Ve onlara şöyle diyeceğiz: ( "O halde, (yaptığınız kötülüklerin meyvelerini) tadın, artık size şiddetli azaptan başka bir şey vermeyeceğiz!" (Nebe-21-22-23-24-25-26-27-28-29-30) اَحْقَابًا ahkaba Cehennemin ebediliğini kabul etmeyenlerin delil olarak aldıkları ‘’ ahkaba ‘’ kelimesinin sayılı-uzun süre- veya çağlar boyunca devam edeceğine delalet ettiğini ileri sürerek iddialarına destek olarak görmüşlerdir. Kelime köken olarak حُقُبًا ‘’Hukb’’ tan gelir ve Kur’anda iki yerde geçer: Hani Musa, genç arkadaşına «Hiçbir güç beni durduramaz, ya iki denizin birleştiği yere varırım, ya da yıllarca yol yürürüm» demişti. (Kehf-60) Musa (a.s) gideceği yere varabilmek için gerekir ise ‘’yıllarca yol yürürüm’’ belirsiz bir müddet anlamı taşımaktadır. Müfred/tekil bir kelime olan ‘’Hukb’’ un sonlu bir süreyi ifade etmesi, çoğulu olan ‘’ahkab’’ın sonlu olmasını gerektirmez. Allah, gökten yere kadar olan bütün işleri düzenleyip yönetir. Sonra işler, sizin hesabınızla bin yıl kadar tutan bir gün içinde O'na çıkar. (Secde-5) Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl süren bir gün içinde O'na yükselir. (Mearic-4) ‘’Ardı ardına gelme’’ manası bulunan Allah katında bizim saydıklarımızla bin yıla ya da elli bin yıla denk geldiğini ifade eden ayetler ile bakıldığında ‘’Ahkaba’’ çağlar boyu sonsuza kadar demek olur. İnsanoğlunun idraki-sınırlı bilgisini en iyi bilen Allah zihinlerimizdeki ebediyeti canlandırmamız için çağlar/devirler boyu ifadesi ile tahayyül etmemizi sağlamıştır. Nebe suresi 23 ayeti kerime’de geçen kelime Arap lisanında genel itibari ile ‘’belirsiz bir zaman süresini ifade eder’’ Belirsiz olan bir zaman süreci esas alınarak, bir şeylere çıkış aramak, Kuranın açıkça ifadesi ile zanna uymaktır. Uhrevi zamanın çağlar boyu bir süreklilik içerisinde yaratılması izafi bir ebediliğin imkânından söz edebilmektedir. Sürekli bir yaratma ile meydana gelecek olan ebedilik Allah’ın mutlak ebediliği ile hiçbir şekilde tezat teşkil etmemektedir. Çünkü mahlûkatın ebediliği bizzat bir ebedilik olmayıp, Allah’ın yaratması ile mukayyettir. ‘’Orada çağlar/devirler ya da belirsiz bir süre’’ kalacaklar ayetide bu mahiyette bir ebediliğe işaret eder. Yani devamlı bir yaratma ile elde edilecek olan bir ebediliği anlatmak için çoğul olarak ‘’Ahkaba’’ kullanılması hikmet boyutunu gözler önüne sererek yaratmanın yalnızca Allah’a ait olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır… Yaradılan her şeyin kıyametin kopması ile yok olacağını, bu yokluktan sonra tekrar dirilmemizin iman esaslarından olduğunu hepimiz bilmekte ve inanmaktayız. Kıyametten sonraki dirilişin safhaları nasıl bir âlem olduğu tekrar diriltildiğimizde nasıl bir zaman ve mekân içerisinde olacağımızı tam olarak idrak edemediğimiz için (Ba’s) yeniden diriltmenin Allah için çok kolay olduğunu ilahi kelamın bize bildirdikleri kadarı ile öğrenerek iman etmekteyiz… (Bütün hayatı) yoktan var eden, sonra onu yeniden vücuda getiren O'dur: Bu O'nun için pek kolaydır; çünkü O, göklerde ve yerde mevcut olan bütün yüceliklerin özü ve esasıdır ve yalnız O kudret ve hikmet sahibidir. (Rum-27) Özellikle cehennem ehlinin ebediliğini kabul etmeyenlerin savunduğu ‘’İnsanın yaşamı boyunca sınırlı inkâr ve isyanlarına mukabil sonsuz bir azaba maruz kalması’’ düşüncesi Allah’ın adaleti ile bağdaştırmaları Allah’ın adaletini telif edemez. Çünkü Cennet ve Cehennem ehlinin içlerinde ebedi olarak kalmasındaki sebep, her iki kesiminde kendi elleri ile yapıp ettiklerinin amellerinin karşılığıdır. Allah zerre kadar hiçbir kimseyi haksızlığa uğratmayacağını ilahi kelamda açıkça belirtmiştir. Ve Kıyamet Günü (öyle) doğru, (öyle hassas) teraziler kurarız ki, kimse en küçük bir haksızlığa uğratılmaz; bir hardal tanesi kadar bile olsa, (iyi ya da kötü) her şeyi tartıya sokarız; hesap görücü olarak kimse Bizden ileri geçemez! (Enbiya-47) Her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır. Ve her kim ki yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Ayrıca, Biz, (kendilerine) bir elçi göndermeden (yaptığı haksızlıklardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz. (İsra-15) Ayeti kerimelerde gayet açık olan cehennemden çıkışın imkansızlığına rağmen,tarihi arka planını incelediğimizde,Kur’andan değilde siyasi ve İtikadi fırkalaşma olduğuna şahid olmaktayız.Mürcie anlayışının etkileri ile bir grup günahkar/asi Müslüman ismi taşıyan kesimi kurtarma adına Kur’an dışı bir inanış ile çok ucuz ve meşakkatsiz bir cennet mantığı ortaya çıkmıştır. Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?» dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır. (Bakara-214) Ucuz bir yolla cenneti elde etme anlayışına göre: ‘’Nasıl olsa eninde sonunda cezamı çekip cennete gideceğim, kalbinde zerre kadar imanı olan cehennemde ebediyen kalmayacakmış, şimdilik istediğim gibi günah işleyeyim, heva ve hevesimi ilahlaştırayım, günahları hayat biçimi haline getireyim ‘’ sonra cezamı çeker cennette keyfime bakarım mantığına sebep olmuştur. Başıboşluğu/vurdumduymazlığı beraberinde getirmiştir… Bu mantığa sebep olan görüşlerin doğrultusunda hareketlerin oluşmasına sebep olan Âlimlerin görüşleri doğrultusunda inanmaya başlayanlara Kur’an bütünlüğü içerisinde şüphesiz, yanılmaz, değişmez temel kaynak Kur’an en doğru bilgiyi vermektedir Kur’anın vermiş olduğu doğru bilgi üzerine yanlışa sevk eden tüm anlayışlar reddedilmelidir. Bizden evvel Âlimlerin sunmuş oldukları görüşlerinde isabet ettikleri olduğu gibi yanıldıklarıda olmuştur. İsabet ettikleri ve yanıldıkları kimilerine göre içtihad olarak kabul edilegelmiştir. İçtihatlarındaki doğruları hepimizi bağlar ana yanılgıları onları bağlar. Çünkü Allah bizleri hangi müçtehidin fikrine göre değil İlahi vahye göre hesaba çekecektir. Şimdi birileri hemen savunma adına ‘’Sen Âlimler kadarmı biliyon’’ gibi tutucu sözler sarf edebilirler. Onlara cevabım ise Allah Kur’anı yalnızca Âlimlere indirmemiştir Akıl sahiplerine hitap ederek düşünmemizi ve ona göre yaşamamızı, emrederek imtihanımızın ona göre olacağını beyan etmiştir. Bu beyanının canlı örneği Allah resulü Muhammed (s.a.a) Kur’ana göre yaşayarak onun emirlerini bizlere iletmiştir. Bütün insanlık bir zamanlar tek bir topluluktu; (sonra ihtilafa düşmeye başladılar), bunun üzerine Allah, müjdeci ve uyarıcı olarak peygamberler gönderdi ve onlar aracılığıyla hakikati ortaya seren vahiy(ler) bahşetti ki, bununla insanların farklı görüşler edinmeye başladıkları her konuda karar verebilsin. Buna rağmen, kendilerine hakikatin bütün kanıtları geldikten sonra aralarındaki kıskançlıktan dolayı onun anlamı hakkında ihtilafa düşenler bizzat bu (vahy)in tevdi edildiği aynı insanlardı. Ancak Allah, insanları, kendi iradesiyle, üzerinde ihtilafa düştükleri hakikate sevk etti; çünkü Allah, (ulaşmak) isteyeni doğru yola ulaştırır. (Bakara-213) Allah resulü Muhammed (s.a.a) efendimiz kesinlikle Kur’ana göre yaşamış ve anlatmıştır. Kur’anın açık beyanlarına rağmen,(hâşâ) helalini haram, haramını helal yapmamıştır. Kur’anın emrettiği dini yaşamış ve bizlere de açıkça tebliğ etmiştir. Allah resulünün tebliğine rağmen farklı anlayışları sunanlara. Cehennemden çıkışın olmadığını, çıkışa dair var olan inancın Kur’an inancından değil, siyasi ve İtikadi olarak Mürcie mezhebinin görüşü olduğunu ve bundan Mutezile haricinde tüm ekollerin etkilendiğini lakin Kur’an ve Sünnete aykırı olduğunu belirtmek isterim. Her şeyi, her zaman en doğru bilen Allah (c.c)’tır. MEVLÜT HÖNÜL |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) -kabir azabı yoktur Kur'ana göre Kabir Berzah Alemi vardır Azabının varlığına ait delil yoktur Firavun ve Ailesi hususundaki ayeti delil alanlar ayetin manasını yanlış yorumlamaktadırlar Ayetin manası sürekliliği anlatmak için Ahiret alemi hesaptan sonrası içindir Kabir azabına inananlar düşünsün böyle bir sıkıntım yok... -rüyatullah mümkün degildir.. Allah'ın görülmesi olayı Kur'ana göre imkansızdır Gözler onu idrak edemez Ruyetullah mümkün değildir bu görüşü benimsiyorum itirazınız olursa her iki hususta size tüm delilleri Kur'andan sunarım Selametle kalın Allah yardımcınız olsun... Mutezile Alimler diğer ekolleri savunan Alimler gibi kendi görüşlerini ortaya koymuşlardır Hatalı görüşleri olduğu gibi doğru görüşleride çoktur Hatalı görüşlerinden dolayı herhangi bir İslam ekolüne dil uzatmak Sapkın yaftası vurmak yanlıştır başıboşluktur Kabul etmez isek usulünce etmiyoruz deriz... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
Resûl-u Ekrem (aleyhissalatü vesselam) “bana bir kağıt(kırtas) kâlem getirin size bir şey yazayım da ondan sonra dalalete gitmeyin” buyurdular. Alevilere ve Şiaya göre, burada Peygamber Efendimiz kendisinden sonra Hazreti Ali’ye tabi olunmasını isteyecekti. Fakat Hazreti Ömer buna mani oldu ve Peygamberimizin rahatsızlığını sebep göstererek meseleyi kapattı. Efendimiz de son sözü söyleyemedi. |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) HACIYSK Kardeşim Aslı bacımızın kastettiği soru rivayetlerde geçer Sahihi Buharide Müslimde Ahmed b Hanbelin Müsnedinde geçer Şia olayı Hz Ömerin farklı söylemi ile aktarırken Sünni kesim ise farklı yansıtmaktadır her ikisininde söylemleri ne olursa olsun Kur'an bize son nokta hususunda söyleyeceğini söylemiştir... ....Bugün dininizi sizin için kemale erdirdim, nimetlerimin tamamını size bahşettim ve Bana teslimiyeti sizin dininiz olarak belirledim....(Maide-3) Allah resulünün başka bir vasiyette bulunması veya ayrılığa düşmemeleri hususunda söyleyeceği Sözün Kur'an'a ve Sünnetine sarılmaları dışında bir söz olması beklenemez... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
|
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
rüyatullahı görmek mümkün mü bu konuda kapsamlı bi bilgim yok bi kaç duyma söz var aklımda o yüzden dogru yada yanlış diyemiyorum uzgn diger cevaplarınız içinde teşekkürler |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) ASLI peki kabir azabı ile ilgili bi çok hadisi şerif var hepsini redmi ediyosunuz mesela abdullah ibn abbasda rivayet edilen bi hadisde peygamberimiz iki kabre ugruyo ve onların azap çektigini bizzat işitiyo ve bu azabın büyük günah işlemeleri degil birincisinin nemime yapıyordu ikincisi idrarı üzerine sıçratıyordu vs.... bunun gibi bi çok hadis varken nasıl kabir azabı yok diyosunuz abim ? Sayın ablam Allah el Adl ismine Muhalif hareket etmez Allah'ın Vaadi haktır ... Allah hesap görmeden Ceza vermeyeceğini açıkça Beyan ediyor ve Bu beyanını ise Mahşerde gerçekleştirecektir Allah'ın adına kimse bizi önceden yargılıyıp cezaya çektiremez Kabir azabı ile alakalı Rivayetlerin hiçbiri Kur'an ile uyuşmaz o yüzden kabul etmiyorum Kabir azabı inancı Muharref inançlardan İslama girmiş kesimlerce eklemedir ... Ruyetullah hususuna ise Şu ayetle bakalım: Gözler O'nu görmez, fakat O gözleri görür. O latiftir (algılanamaz) ve her şeyden haberdardır.(En'am 103) Duyuların kavramaları üç anlama dayalı olarak gerçekleşir: Müdahale ederek kavrama Temas ederek kavrama Müdahale ve temas etmeksizin kavrama Müdahale ederek kavrama: Duyma, koklama ve tatma şeklinde gerçekleşir. Temas ederek kavrama: Dokunarak varlıkların kare ve üçgen gibi şekillerini, yumuşak, sert, sıcak ve soğuk oluşlarını algılama şeklinde gerçekleşir. Dokunmaksızın ve müdahale etmeksizin kavrama yöntemine gelince: Bu da görme ile olur. Çünkü göz, varlıklara dokunmadan ve onlara müdahale etmeden, onları fiziki kapsamına almadan, kendi yerlerinde algılar. Saymış olduğumuz üç algılama metodunda Cismani bir varlık ancak görülebilir Allah ise hiçbirşeye benzemez benzetilemez Herşeyden Münezzehtir Görülmesi şu şekil olabilir Ancak İzni ile dilerse olur buda Allah'a kalmış bir hüküm olup Gaybidir Allah'u A'lem demekten başka çaremiz yok Ama gönlümüz Yaradıcımızı görmek kadar büyük bir saadete nail olmayı ister ... Aslı Bacım Maşallah İslam Tarihinin en kapsamlı konularını sormak nerden aklına geldi. Emin Ol bu konuları çok gündemde tutmak istemediğimden ele almıyorum siz sormasa idiniz yine de kimseye anlatmayacak ya da fikrimi beyan etmeyecektim. Allah sizden razı olsun bildiklerimizi tekrar etmeme vesile oldunuz. Günümüz sorunlarını değerlendirelim derim Allah bizleri hizipçilikten taassuptan nifaktan Muhafaza etsin .... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) öncelikle abim kuran mahluk degildir bunu imamı azamın el vasiyye adlı kitabında ki şu yazıyla açıklama getireyim - kuranı kerimin allahın kelamı sıfatı vahyi ve onun indirmesi oldugunu zatının ne aynı nede gayrı oldugunu ikrar ederiz belki kuranı kerim gerçekden mushaflarda yazılan lisanlarda okunan kalplerde mahfuz bulunan fakat buralara hulul etmeyen bir sıfatıdır harfler harekelr kagıt yazı bunların hepsi yaratılmıştır.çünkü bunlar kulların işleridir allahın kelamı ise yaratılmış degildir çünkü yazı harfler harekeler ayetlerin hepsi kulların ihtiyacına binaen kuran okumaya birer alettir allahın kelamı ise kendi zatı ile kaimdir ancak allahın kelamının manası ise bu ayetler vesilesiyle anlaşılır allahın kelamı yaratılmış diyen kimse kafiri billahtır. allahü teala mabuddur yani kendisine ibadet edilendir allahın kelamı ise okunur yazılır allahın zatından ayrılmadan ezberlenir ayrıca ehli sünnet alimleri kuranın mahluk olmadıgını belirtmiştir. kabir azabı konusuna gelince bunca hadisi şerifi reddetdiniz abim burdan şu soru doguyor hadisleri inkar etmenin hükmü? öncelikle kuranda geçmiyo diyosunuz fakat neden hadisi ele almıyosunuz şimdi hadis:peygamberimizin sözleri sünnetleri bu konu imanın şertlarına girer degerli abim yani peygamberlere iman şimdi biz peygambere inandık ama şu sözüne inanmadık desek peygambere iman etmiş olur muyuz?ben peygamberin sadece getirdigi kurana inandım digerlerine inanmadım desen peygambere iman etmiş oluyomuyuz? sadece peygamberimize kitap ögretilmediki ayeti kerimede kitap ve hikmeti ögrettik buyurmuyo mu? hikmetten kasıtda fıkıh sünnet helal haram vs... peki sadce kuran ile hareket edersek ayette geçen hikmeti ögrettik kısmı inkar edilmiş olmuyomu ? hadis sahihken kaynaklar belli iken şiimdi sen bu hadisleri inkar ettiginde mesala buhari ye sen yalancısın demiş oluyosun dahası onun o hadisi aldıgı zata yalancı vs vs.... kaç kişi yalancı olmuş oluyo kısacası peygamberimizin söylemedigi bişeyi söylemiş gibi gösterip raSUle iftira atıyo oluyo degil mi? şimdi böyle bozuk bi devirde yetişmiş insanların hayır bu uydurma demelerine inanacagızda o zamanın temiz zatlarını atı kandıranın bile hadisi alınmaz diyerek hadisini almayan titizlikdeki zatlara yalanvı deyip hadislerini inkar mı edecegiz güzel abim? hocamızın tabiriyle duvara dayanarak inkar edilenlere mi inanalım 40 tane raviye dayanan zatlara mı (buda işin espirisi) hadis sünnet kalmadıgı zaman sadece kuran kaldıgı zaman kuranı kerimin manalarını napabiliriz istedigimiz gibi yorumlayabiliriz mesala tefsir yapılıyo biri diyoki birinde salat namaz digerinde namaz e dua alarak alırsak noluyo diger ayette cünüpken duaya yaklaşmayın oysa dua edemez mi eder burda devreye hadis giriyo degil mi neyse şimdi konumuza gelelim siz kabir azabı ile ilgili hadisleri reddedince araya başka şeyler giriyo abim kabir azabı mehmet7 ninde belirttigi gibi İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse öldüğü zaman ahiretteki kalacağı yer sabah akşam kendisine gösterilir o kimse Cennetliklerden ise Cennet’ten, Cehennemliklerden ise Cehennem’den olan yeri gösterilir ve ona işte senin oturacağın yer burasıdır, kıyamet günü Allah seni buraya gönderecek denilir.” (Buhârî, Cenaiz: 89) hadisde geçer rüyatullah meselesine gelelim bi iki baktım ama kapsamlı araştıramadım buhariden bi hadise rasladım peygemberimiz buyurmuş ahirette allahı görmek mümkün hatta bazı alimlerimiz derecemize göre kimisi cuma günü kimisi her gün allahü tealayla görüşecektir neyse abim işte böyle bu yazdıklarıma kızma tamam mı kızın gibi gör ve öyle oku sinirlenmeden paylaşım yapalım inşallah kabir azabı konusuyla ilgili kısmı sohbet defterimden kendi yorumlarımla beraber yazdım bunuda belirtiyim. allah sizden de razı olsun abim konular nerden mi aklıma geldi sizin sayenizde araştırma geregi duydum mutezile vs... kaynaklardan bakarken tabi bu görüşlerede rastlayınca bunkarıda yazayım dedim sizede çok soru soruyorum ama idare edin yolun başındayım henüz araştırp ögreniyoz işte =) |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Aslı Bacım… Değerli kardeşim İslam tarihinin beklide en trajik tartışmalarından bir olan bu husus koca bir ümmetin asırlarca birbirleri ile kavga sebebi olmuştur. Bu fikri savunan Abbasilerden Me’mun kendi asrında Mutezile akımını devletin resmi mezhebi olarak emirname ile ilan etmiştir… Öyle bir emirki bunu reddedenlere Ölüm emri verilmesine kadar varmıştır. İmam Ahmed B Hanbel bu fikri reddettiği için işkencelere zincirle vurulmuştur. Bunu savunan veya reddeden kişilere Kâfir demek cesaret isteyen bir sözdür. Bilmeden kullandığınız bu söz için sizce Otorite sayılan Kusursuz görülen Buharinin ‘’Halku Ef’alil İbad’’ adlı eserine bakmanızı tavsiye edecem çünkü Buhari bu eserinde Kur’anın Mahlûk olduğunu savunuyor başkalarını yerdiğinizde kendi ittiba ettiklerinizin düşüncelerini de araştırın derim bilmeden kullandığınız sözler birçok Ulemaya dokunur buda vebaldir Bu hususlarda tartışma ihtiyacı dahi duymuyorum… Ebu hanifeyi tanımadığımınız ve fikirlerini bilmediğiniz onun adına sunduğunuz delilden belli oluyor Aklın öncülerinden biri olan ve esas fikirleri gölgelenen bir Âlimi daha iyi araştırmanızı rica edecem… Bakın bakalım Ebu Hanifeyi Şehid eden zihniyet kimlerin eseri ve bu zihniyete karşı onurlu duruşu nasıl sergilediğini görün Allah’ın rahmeti ve Bereketi İmam Ebu Hanife’nin üzerine olsun Allah kendisinden razı olsun… Aslı Bacım… Kabir azabı hususunda bizlere ulaşan rivayetleri kabul etmediğimi bir daha izah edeyim Kur’anda hükmü olmayan ve bu hususta işaret dahi yokken birilerinin Allah resulüne iftira atarak onun adına Kabir azabı mevzuunu meşrulaştırmalarını kaale dahi almıyorum… Hadis Sünnet nedir bana açıklarımsınız Kabir azabı ile alakalı rivayetleri reddetmek nasıl oluyorda Allah resulünü reddetme ile eşdeğer görülüyor Allah aşkına bu nasıl bir mantık Allah Resulünün Sünneti olmasa Kur’anı ne kadar anlayabiliriz Allah resulünün sünnetini inkâr etme ancak ahmaklarının anlayışı olabilir bunu nasıl olurda bana yakıştırırsınız! Sünnetin esası Kur’andır ameli sünnet Dinin ikinci kaynağı Kur’anın tefsiridir… Örneğin: Yağmur yağması için dua mevzuunu bugüne kadar kimse reddetmemiş ve Ameli Sünnet olduğunu kabul etmişlerdir. Lakin Yağmur duası esnasında namaz kılma mevzuu vahit haberle belirlenmiştir. Şimdi namaz olayını kabul etmediğimizde Sünneti inkarmı etmiş oluyoruz? Yâda Veda Hutbeleri Onbinlerin Şahadeti ile bizlere ulaşmıştır Bugüne kadar bunu reddeden hiçbir kimse çıkmamıştır Lakin içeriğinde bazı hususlarda tartışmalar mevcuttu o tartışmalara binaen fikir beyan edilse Veda hutbesinin olmadığı görüşü ortaya çıkarmı hayır asla çıkmaz Mütevatir olarak kabul edilen rivayetlerin başında gelir… Lakin Mehdiyet Kabir kıyamet alametleri ile alakalı rivayetlerin yüzde doksan dokuzu uydurmalardan ibaret olup Allah resulüne iftiradır Allah resulüne iftiranın cezası bellidir… İbn Ömer (r.a.)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir kimse öldüğü zaman ahiretteki kalacağı yer sabah akşam kendisine gösterilir o kimse Cennetliklerden ise Cennet’ten, Cehennemliklerden ise Cehennem’den olan yeri gösterilir ve ona işte senin oturacağın yer burasıdır, kıyamet günü Allah seni buraya gönderecek denilir.” (Buhârî, Cenaiz: 89) hadisde geçer Mhmet7 Adlı kardeşimizin sunmuş olduğu rivayeti dahi yanlış anlamışsınız bu rivayette geçen mana Mumin suresi 46 ayette geçen yu’radune sunmak arz etmek manasında geçen ayetin açıklamasıdır o rivayet sabah akşam gece gündüz sürekliliği arz eder Kur’ani dilde ardı ardına gelmedir… Yoksa Kabir azabına delil değildir. Aslı bacım Allah’ı göremeyeceğimiz Kur’an ile sabit iken birilerinin rivayetleri ile görülebileceği fikri Kur’anın önüne geçmedir geçersizdir… Ve Musa belirlediğimiz vakitte, belirlediğimiz yere (Sina Dağına) varınca, Rabbi onunla konuştu. (Musa da ) "Ey Rabbim" dedi, "göster bana (Kendini) ki seni göreyim!" (Allah): "Beni asla göremezsin. Ama yine de (istersen) şu dağa bir bak; eğer o öylece yerinde kalırsa, o zaman, ancak o zaman, beni görebilirsin!" Ve Rabbi şavkını dağa gösterir göstermez onu toza toprağa çevirdi ve Musa da bayılıp düştü; uyanıp kendine geldiği zaman "Ne sınırsız bir yücelik seninki? Pişmanlık içinde sana sığınıyorum ve (bundan böyle daima) inanların ilki olacağım!"(A’raf 143) Musa (a.s) Allah’tan dilemesi ve Allah’ın Musa (a.s) ‘’Beni asla Göremezsin’’ hitabı ve tecellisinin dağa yansıması sonucu oluşan olay ve eğer dağ yerinde kalırsa ancak o zaman beni görebilirsin diyerek görmenin mümkün olmadığını belirtmesidir. Sana kızmıyom ama sorduğun sorular İslam Tarihinin tartışmalarıdır ve hiçte sonu gelmeyen mevzulardır bu mevzuları tartışmanın bir anlamıda yok bize din olarak Kur’an dışında aktarılan olaylara vakıf olalım derim selametle kalın… |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Ebu Hureyre (r.a) dedi ki: "Bazıları: Ey ALLAH’ın Rasûlü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz? diye sordular. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Ondördünde ay’ı görmekte herhangi bir zorluk, bir sıkıntı çeker misiniz? Hayır, ey ALLAH’ın Rasûlü dediler. Bu sefer: Önünde herhangi bir bulut yokken güneşi görmekte bir sıkıntı çeker misiniz? Onlar yine: Hayır, dediler. Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurdu: İşte siz O’nu böylece göreceksiniz." Buharî,Müslim yok artık ebu hureyre, buhari , müslim'in rivayetlerine de BİRİLERİNİN RİVAYETLERİ diyorsanız zaten diyecek bi şey bulamıyorum... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Hacıysk Kardeşim işte aramızdaki algı farkı bu Şahsım adına Öncelikle Kur'an ile bakarım Kur'anda açık bir hüküm var ise Bu hükmün üzerine Hüküm koymak kimsenin haddine değildir Allah resulünün Kur'anda geçen bir hükmün üzerine hüküm vermesi düşünülemez işte bu yüzden onun adına aktarılan lakin onun Kur'ani metoduna aykırı görüşleri kim naklederse nakletsin benimsemem ayrıştığımız nokta bu selametle kalın...İnşallah Allah'ın cemalini görmeyi Allah kendi izni ve rızası ile nasip eder diye dua ediyorum kim görmek istemezki |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Hacıysk Kardeşim son söz olarak şunu söyliyim Kim neye inanıyor ve itaat ediyorsa onun dinindendir onun kuludur başkada söze gerek yok isteyen istediği gibi inansın İnancımın temel kaynağı Kur'an=Sünnettir bu esaslara uyanı alırım uymayan kimden gelirse gelsin almam asla aklımı kiraya vermedim vermeyide düşünmüyorum selametle kalın... |
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Alıntı:
|
Cevap: İslam Dininde Ekoller (Mutezile-Şia-Ehli Sünnet-Vahhabi) Canım kardeşim son sözüm demek bir daha yazmayacağım anlamına gelmezki tabikide siz cevap verirseniz banada cevap hakkı doğar uzar gider Tasavvuf Şeyh ve benzerlerinin inancımda yeri yoktur onların söylemlerinide kaale almam fikrim ne ise açıkça ortaya koyarım kimin ne dediği nasıl düşüneceğinide kendime tasa etmem. Konuyu tasavvufa getirme niyetinde değilim isteyen tasavvuf ile dinini şekillendirir isteyen reddeder kimse kimseye zorlayıcı değildir tatmin edici cevap vermemi istediğiniz husus varsa buyrun istişare bazında sorun size tatmin edici cevapları Allah'ın kelamından sunayım ... |
SAAT: 14:36 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.