Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Ben mağrur olanım (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/28659-ben-magrur-olanim.html)

EyMeN&TaLhA 15 Mart 2014 15:42

Ben mağrur olanım
 
Birinci Söz’ü belki defalarca okumuşuzdur. Bu sözün hem kısa oluşu kem de çok net anlaşılabilir görünen bir hikaye ile meselenin izahı aslında anlaşılmasını zorlaştıran sebeplerdendir. Evet kısadır ama içinde tüm Risale-i Nur Külliyatı derç edilmiştir. Her ifadesi başka yerlerde belki de uzun uzun izah edilmiş.

Bu sözün anlaşılmasını zorlaştıran ve bende bir yapılandırmaya sebep olmasına mani olan önemli bir unsur da kendimi “sağ yolun yolcusu” olarak tanımlama hatasıdır. Bu ön kabulle okuduğum zaman Birinci Söz’den ne bekleyebilirim? Matluba zaten ulaşmışım ve Hakim-i Ezeli ve Malik-i Ebedi’nin ismini almışım zannediyorsam bir terbiye altına girme ihtiyacı veya bir şey öğrenme ihtiyacı hissetmem ki, okumak bana fayda versin.

Bu ön kabul nefsimi muhatap olarak tutmaktan beni alıkoyar. Aslında Bediüzzaman Hazretleri bu tehlikeye düşmememiz için belki de “ben kendimi herkesten ziyade nasihata muhtaç görüyorum” diyerek bizi uyarmış. Adeta sakın kendini nasihata ihtiyacı olmayan zannetme diyor.

Biz müslümanlar sağ yolun yolcusuyuz, sol yolun bizle alakası yok zannetmek rahle-i tedrise diz çökmenin önünde büyük bir engel teşkil edebilir.

Samimi bir şekilde nefsime baktığımda sol yolun yolcusu olduğumu anlamak ise hiç zor olmadı benim için. Mesela tamsilde o padişahın ismini alan bir çadıra girse o nam ile hürmet görür diyor. Külliyatta isim ve nam ayrı kavramlar olarak geçiyor. Allah’a bakan ciheti ile anlatılırken hep isim ve çoğulu esma olarak geçerken bir mevcudiyet dairesine nispet edilerek anlatılan yerlerde genelde ‘nam’ kullanılıyor. Eğer yaşarken uğradığım her menzili, her hadiseyi ve muhatap olduğum her mevcudu bir çadır olarak düşünsem her muhataplığımda bir veya çok namları ile muhatap oluyorum Cenab-ı Hakk’ın. Peki bunun ne kadar farkında oluyorum? Yaşadığım hadise veya halde muhatabım sebepler veya insanlar mı oluyor yoksa direk Cenab-ı Hakk ile bir muhataplık mertebesinde değerlendirebiliyor muyum? Muhatabım kim veya ne olursa olsun benim kalb gözüm Allah’ın nam ve isimlerine bakabiliyor mu?

Nefsim için bu soruları sorunca evet diyorum ben sol yolda gidiyormuşum. Kendi namıma yaşamakta imişim. İşte bu noktada ihtiyaç kapılarım açılıyor ve niyaz ediyorum: “ya Rabbi bizi sağ yolun yolcusu eyle”. Hem her hadisede ve iç alemimde olanları Allah’ın isimleri canibinden görebilmek hem de bitkiler, hayvanlar ve bana rızkın gönderilmesinde kullanılan zahiri sebepleri, zahiri min’imleriMün’im-i Hakiki’nin kendini gösterdiği perdeler olarak görüp, perdede kendini gösterene müteveccih olmak, perestiş etmek, minnet etmek, şükür etmek, tefekkür etmek sağ yolda gidenlerin yaptıkları arasında.

Bismillah demek sadece bir işin başına taalluk eden bir şey de değil aslında. O işin bütününü Allah’a ait kılmak. Evvelini ahirini zahirini ve batınını; Evvel Ahir Zahir Batın olan Zat’a has kılmak demek. Yapılan muamelenin hem zahirini (şeriata uyarak) hem batınını (niyet ve ihlas ile) hem evvelini (emir olduğu için yaparak) hem ahirini (neticeye karışmayarak) O’na teslim etmek demek. Başlamak gibi işlemek de Bismillah ile olmalı yani.

Bismillah’ın manasını anlamakla anlıyoruz ki hiçbir mahlukun kendi zatına ait bir hususiyeti yok. Kaya sert ama Bismillah diyen nazenin kök karşısında değil. Su, latif ve yumuşak ama donarak ‘genişlen emrini alınca demirden daha salabetli. Ateş yakar ama serin ve selametli ol emrini alırsa yakmaz. Demek emir ile her şey vuku buluyor. Mevcudatın adem ile vücudu müsavi olduğu gibi, o mevcudat ayinesinde görünenler de kendilerine ait değil. Güneş mesela sekiz ism-i A’zamın ayinesi olmakla olduğu hal üzere. Sertlik, yumuşaklık, sıcaklık gibi bütün haller de emir ile vücuda geliyor.

Bütün işler böyle iken biz kendimizi bir katı, değişmez alem içinde tevehhüm ediyoruz. Kendimize ve etrafımızdaki insan ve mahluklara değişmez bazı vasıflar etfediyoruz. Halbuki onlar asıl mal sahibi değil ki. Ne kendimiz ne de eşya değişmez, sabit ve zati vasıflara sahip değil. Mesela bir yerde Bediüzzaman “bir vefadarın vefasızlığını gördüm” diyor. Demek bir insan vefalı olabilir ama bu, onun asla vefasızlık etmeyeceği anlamı taşımıyor tıpkı ateşin her zaman yakmayacağı gibi. Veya bir müminde kafir vasıfları, bir kafirde de mümin vasıfları olabileceği gibi.

Eşyanın sabit bir hakikati olması ise Esmaya bakıyor. Eşyanın sabit hakikati Esma-i İlahiyyedir. Hakiki hakaik-i eşya Esma-i İlahiyyedir. Demek bir sabitler ve değişmezler diyarında değil aksine “her an her şey değişebilir” bir alemde yaşıyoruz. Değişiyor da. Biz farketmesek de bir an öncesinden kilometrelerce uzaktayız şu anda. Yazıyı yazmaya başladığımdan beri şehirler arası bir yolculuk mesafesini çoktan kat ettik. Dünya durmuyor, gidiyor.

Değişmeyen tek şey Allah’ın varlığı. Biz ise her an tecdid ve tebdil içinde çalkalanan bir alemdeyiz ve biz de her an tecdid ve tebdil içinde var ediliyoruz. Dünya çöl, buranın tezgahları başka yerde kurulu. Menbalar başka yerdeler.

Risalelerde her yer, her hitap direk bizi muhatap alıyor. Ehl-i dalaletin vekili tasavvurumda, tahayyülümde ve taakkulumde. İnşallah daha yukarı çıkamaz. İtikadımıza halel vermiyor bu mertebelerde iken. Küfrü bile hayal etmek, tasvir etmek küfür değildir.

Öyle ise ehli dalaletin vekiline olan hitaplar bana hitaptır. Kalbinde iman olanın aklına, hayaline, tasavvuruna hitap iken imanı olmayanın kalbine de hitap eder. Şeytana olan hitaplar benim şeytanıma da hitaptır. “üstadım şeytana diyor, bana lazım değil” diye bakacak olsak elimizde şeytanı mağlup edecek silah varken biz ona mağlup olabiliriz el iyazu billah. O zaman elinde Risaleler olmadığı halde şeytanın peşine takılmış giden insanlardan daha acıklı olmaz mı halimiz?

Netice olarak kendimizi her satırına ve her hitabına muhatap tutarak ve ihtiyacımız olduğuna kati inanarak okumakla istifade ve istifaza kapıları açılabilir inşallah.

Risale-i Nur’un rahle-i tedrisine diz çöküp okumak, anlamak ve yaşamak duasıyla.


alıntıdır

Afife ARTIK

risale haber


SAAT: 14:12

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306