Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Orucun çağa çağrısı (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/29832-orucun-caga-cagrisi.html)

EyMeN&TaLhA 23 Temmuz 2014 21:35

Orucun çağa çağrısı
 



Büyük Azeri şair Bahtiyar Vahapzade bir şiirinde, Kadir Suresindeki ayetin ilhamıyla “gün var, bin aya değer” der. İşte o “bin aydan hayırlı” gün olan Kadir gecesini içinde barındıran aydayız; rahmeti ve bereketi ile kuşatan “Kur’an ay’ı” Ramazan’ı yaşıyoruz.
Gençlik dönemime rastlayan 1960’lı yılların sonlarında, yeni yeni tanımakta olduğum merhum Necip Fazıl’ın bir konferansına gitmiştim. Aylardan Ramazan idi. Hiç unutmam, orucun maddi ve manevi temizliğe verdiği önemle ilgili bir hadis nakletmişti. Hadis-i Şerifte, “oruçlu müminin nefesi temiz kokar” deniyordu. Anlam derinliğine hayran kalmıştım. Her hatırlayışımda bu hadisin anlam zenginliğini düşünür, dersimi almaya çalışırım.

İslam alimleri, orucun, sadece yemek içmekten uzak durmak olmadığını, maddi- manevi bütün duygularımızla oruca niyetlenmek gerektiğini, bu hadisin anlam ve ilhamıyla ikaz etmişler.
Duygularımızı haramdan, yalandan ve kötü arzulardan korumak, şüphesiz hadisteki “temiz”liğin gereğidir.

Oruç’un değişik boyutlarıyla analizinden bahis açıldığında, Bediüzzaman’ın “Ramazan Risalesi”ni hatırlamamak olmaz. Oruç, bu risalede, sadece bedensel bir açlık veya duyguları terbiyeye yönelik bir ibadet olarak nazara verilmez. Orucun “çok hikmetlerinden” bahseden Bediüzzaman, İslam’ın oruca yüklediği ahlaki, tıbbi, sosyal ve ekonomik anlamları etraflıca tahlil eder.

Nefsin en büyük zaafı, “hep kötülüğü istemesi”dir... Oruç ise, nefsin terbiyesinde en etkili ibadetlerden birisidir. “Nefis kendini hür ve serbest ister ve öyle telakki eder. Hatta mevhum bir Rububiyet ve keyfemayeşa hareketi, fıtri olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan: dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmiş ise; bütün bütün gasıbane, hırsızcasına Nimet-i İlahiyyeyi hayvan gibi yutar.”

Bütün İslam alimleri gibi Bediüzzaman’da da, oruçtan maksat, mideyi belli bir süre aç bırakmak değildir. “Orucun ekmeli” yani mükemmeli, “mide gibi bütün duyguları; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. … Dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak,.. Gözünü namahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’an dinlemeğe sarfetmek gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır.”
Orucu, “İslamiyetin erkan-ı hamsesinin birincilerinden” sayan Bediüzzaman, aynı zamanda onu “Şeari-i İslamiye” olarak niteler; İslam’ın temel alametlerinden birisi olarak görür ve gösterir. Böylece oruç, “aç kalmak” olmayıp kudsi bir ibadet kimliği kazanır. “Hakiki ve halis, azametli ve umumi bir şükrün anahtarı” haline gelir. Oruç sayesinde insan, onun ifadesiyle “muvakkaten hayvaniyetten çıkıp melekiyet vaziyetine” girer. Böylece nefsin taşkınlıklarını önleyip, ahlaki zaafları geriletmek orucun hikmetlerindendir. Başka bir açıdan oruç, “perhiz” özelliği sebebiyle günümüz tıb’bının, sağlıklı beslenme için yazacağı reçeteye, yan etkisi olmayan güvenli bir ilaç özelliği taşır.

Bediüzzaman’ın nazarında oruç, “Rububiyeti” ile terbiye eden Rab’bi ve nimeti veren “Münim-i Hakiki”yi tanımanın en etkili yoludur. Oruçtaki açlık, rızkın yaratıcısına halis bir şükrün kaynağıdır. Tok iken gıdaların değerinin pek farkında olmayan varlıklı bir kimse, oruç disiplinindeki açlıkta, kuru bir ekmeğin kıymetini daha iyi anlar. Böylece oruç, nimetlerin kıymetini bildirir, fakirliği tanımamızı sağlar. Gafleti izale eder, “halden anlar” hale getirir.

“İnsanlar maişet cihetinde muhtelif surette halkedilmişler” diyen Bediüzzaman, orucun, ekonomik açıdan farklı sosyal tabakaları bir birine yaklaştıran özelliğini, onun “çok hikmetlerinden bir”isi olarak sayar. Zira, “zenginler, fukaraların acınacak acı hallerini ve açlıklarını, oruçtaki açlıkla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elim ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez… Eğer nefsine açlık çektirmek mecburiyeti olmazsa şefkat vasıtasıyla muavenete mükellef olduğu ihsanı ve yardımı yapamaz; yapsa da tam olamaz. Çünkü: hakiki o haleti kendi nefsinde hissetmiyor…”

Bu sözler, oruç yükümlülüğü bakımından bugün ne anlama geliyor ve acaba nasıl okunmak gerekiyor?
Günümüz dünyasında bir milyardan fazla insan günde bir doların altında mahrumiyet ve hatta sefalet şartlarında yaşıyor. Bu tablo, açlık tehlikesine karşı insanların kendisini “muavenete mükellef” görmediğini gösteriyor. Açlığı bilmediği ve yaşamadığı için, insani bir duyarlılık ve sorumlulukla gerekli yardımı yapmıyor. Dünyanın varlıklı kesimlerindeki bu şefkat ve merhamet yoksunluğunun, kitleler halinde ölümlere yol açtığı dikkate alınırsa, yukarıdaki sözlerin anlamı daha iyi anlaşılır. Şefkat ve merhamet duygularını uyandıran oruç, yardımlaşmayı hayata geçirmenin etkili tedbirlerinden birisidir.
Dünyanın bir çok yerindeki afet ve açlıklara, din, dil ve ırk farkı gözetmeksizin, hatta Birleşmiş Milletlerden önce ilk ulaşan sivil toplum kuruluşlarının Türkiye’den çıkması, muhtaçlara ulaşma konusunda orucun zihin dünyamızdaki yeriyle yakından ilgilidir ve öyle olduğu kabul edilmelidir. Çünkü aynı duyarlılık, seküler toplumlarda aynı boyutlarda görülmüyor.
Sosyal ve ekonomik dengesizliklerden kaynaklanan gerilimlere karşı, yardımlaşma ve dayanışma yoluyla çözüm üretmek için, sosyal bilimlerin yazabileceği reçetede orucun ilk sırada yer alması gerekiyor. Çünkü, “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne !” sözündeki bencillik ve duyarsızlık, Bediüzzaman’a göre, tarihteki “bütün ihtilalat-ı beşeriyenin madeni” ve kaynağıdır. Bu yüzden açlığın tetiklediği ihtilallere meydan vermemenin yolu, Ona göre oruçta aranmalıdır. Zira “nefsine açlık çektirme mecburiyeti” duymayan bir kimse, açlığın ne demen olduğunu bilmediği için muhtaçlara yardım ihtiyacını duymayacaktır. Bunun içindir ki, sosyal bilimlerin açlığa karşı üreteceği çözüm reçetesinde “oruç” etkin bir yere sahiptir. Bir ibadet, böylece sosyal sorunların çözümüne katkısıyla öne çıkmaktadır.

Kur’an, şefkat ve yardımlaşma duyarlılığını kaybetmiş çağımıza, oruç ibadeti ile insani reflekslerimizi geliştirme çağrısı yapmaya devam ediyor. Bu davet hepimize, “insan” olan herkese…


alıntıdır

Safa MÜRSEL

risale haber


SAAT: 14:16

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320