![]() |
Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak UZAKDOĞU SPORLARI ADI ALTINDA BUDİZM DİNİNİN YAYILIŞI Karate, Japon silahsız savaş sanatıdır. Yaygın kullanılış şekli ile Karete-Do’dur. Japonca’da ‘’kara’’ boş, ‘’te’’ el demektir. ‘’Do’’ ise yol, sanat anlamlarına gelir. Karate-Do deyince anlam, silahsız elin yolu anlamına gelir. Karate, Zen Budizm’i ile yoğrulmuş, Japon kültürünü de içine alan bir savaş sanatıdır. Karatenin ilk doğuşu Okinawa adasıdır. Japonya’da derebeylik döneminde kast sistemi vardı. Savaşçı Samuray kastının dışında kalan sıradan insanlara silah taşımak yasaktı. Silah taşıması yasaklanan halk, kendini savunabilmek için silahsız dövüş sanatını öğrenmeye başladı. Bunun için de okul olarak manastırlar, öğretmen olarak da Budist rahipler hizmet ediyordu. Budist rahiplerin kökeni de Çin ve oradan da Hindistan’a kadar uzanıyordu. Buda'nın Hindistan'daki 28. ardılı olan Bodhidharma, ustası Prajnatara'nın talimatı üzerine Çin’e gelmiş. Bu olay yaklaşık milattan sonra 6. asırda gerçekleşmiştir. Bodhidharma, Bey Krallığında Sorin Manastırına yerleşerek, buradaki halkı eğitmeye başlamıştır. Felsefe bakımından karate, "Budizm" inancına bağlıdır. Budizm, insanın doğa ile birleşme düşüncesini bu dövüş sanatlarına eklemiştir. Bu sporlar, sporcuların güvende ve soğukkanlı olmalarını sağlar. Ayrıca ölümden hiç korkmayacak kadar da cesaretlendirir. Onların, yalan söylemeyen dürüst ve temiz insan olmalarını sağlar. Paradan nefret ederler ve kendi menfaatlerini asla düşünmemelerini sağlar. Bu ise bir dövüş sporu olarak kendini gösteren dini bir felsefenin sonucudur. Karate antrenmanları genel olarak üç kısımdan oluşur. Kihon, Kata ve Kumite. Kihon’da temel teknikler parça parça çalışılırken, Kata’da önceden belirlenmiş çeşitli teknikler belirli bir sıra ile uygulanır. Kumite ise müsabakadır. Kata’daki bu belirli hareketlerin, Budist felsefede anlamları vardır. Kata sırasında yerde çeşitli huruflar çizilir. Bu bir çeşit ibadettir. Zaten manastırlarda rahipler tarafından öğretilen bir felsefenin, dinden başka bir şey olmadığını anlamak için alim olmaya gerek yoktur. 2. Dünya Savaşına kadar Karate, çok bilinen bir dövüş sanatı değildi. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasından sonra ABD bir şey öğrendi. Bu şehirlerdeki herkes ölmemişti. Budist rahipler ve Karate ile uğraşanlar bu nükleer silahtan etkilenmemişlerdi. Sebeplerini araştırdıklarında şunu gördüler. Bu sporla uğraşan kişilerin vücudunu saran aura enerjisi o kadar fazlaydı ki, atom bombasının zararlı enerjisi insana ulaşamıyordu. Savaş Japonya’nın teslim olması ile bittiğinde, ABD ile bir antlaşma imzalandı. General Mc Artur antlaşması. Bu antlaşmanın gizli maddelerinden birine göre, Japonya bu sporu ABD’ye öğretecekti. Japonlar için bu bir zaferdi. Çünkü kaybettikleri bir savaşı kazanacaklardı. Nasıl mı? Düşmanı kendi dinlerine sokarak ve kendi tanrılarına taptırarak. Bu istek, Budist rahipler tarafından karşılandı. Öncelikli olarak ABD’de yayılan Karate, sonra Avrupa’ya, 1965’ten sonra da ülkemize gelmiştir. Sonuç olarak Karate’nin dünyaya yayılması 2. Dünya Savaşı’ndan sonradır. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak Allah allah yani dinlerini yayıyorlar bu sebeple ilginç teşekkürler ... |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak DÖVÜŞ SPORLARI İÇİNE GİZLENEN HURUFLAR BUDİZM DİNİNDE İBADETTİR Eğilme fiili, Budizm dininin gerektirdiği bir şeydir. Sporcu, salona girerken eğilerek selam verir. Eğilerek selam verme, salondan çıkarken de yapılır. Çünkü salon bir mabettir ve kutsaldır. Mabetlere gösterilen saygı, spor salonlarına da yapılır. Çalışmalar esnasında hocaya karşı büyük bir saygı gösterilir. Çünkü hoca(sensei), Buda'nın temsilcisidir. Sensei önünde rükuya varılır. Bazı salonlarda ise secdeye kapanılır. Bu Buda'ya saygının bir ifadesidir. ABD'deki pek çok spor salonunda Buda'nın heykelleri mevcut. Bunu Hollywood filmlerinde görüyoruz zaten. Adamlar açıkça tapınıyorlar. Türkiye'de ise buna henüz cesaret edemiyorlar, yoksa kimse gitmez. Müsabaka sırasında rakip karşısında eğilme muhakkaktır. Çünkü rakip, felsefi olarak düşününce kişinin kendisinden ve Buda'dan farklı değildir. Rakibe karşı da büyük bir saygı ile eğilinilir. Bu saygı Buda'ya saygıdır. Bu durum ve Budizm dininin felsefesi, ABD'de açıkça anlatılmaktadır. Hatta tüm dövüş sanatları filmlerinde bu duruma vurgu yapılır. Uzakdoğu sporlarını anlatan filmlerin hemen hepsinde, ya Budanın heykeli önünde dolaşılır, ya heykelin önünde saygı ile eğilinilir(buna açıkça tapınmak diyebiliriz), ya da Budizm dininin felsefesine gönderme yapılır. Türkiye'de bu sporu yapanlar ya bilmeden yapıyorlar, ya da bilenler varsa da açıklamaya çekiniyorlar. İyi niyetimizi kullanarak, bilmeden yaptıklarını söyleyelim. Müslüman bir ülkede bazı şeyleri açıklamak tepki çekebilir. Çünkü kimse bile bile dinden çıkmak istemez. Gözümüzden kaçan bu müşrik akımın insanlarımıza duyurulması icap etmektedir. Aksi takdirde çok sinsi bir şekilde masum bir spor adı altında bu din yayılırsa, bunun sorumluluğu hepimizin boynuna biner. Muhtemelen bu spor yapılırken çizilen huruflar(Kata), kişinin şuur altını etkiler. Zamanı gelince de bir çeşit büyü olarak açığa çıkar ve bu sporları yapan kişileri etkisi altına alır. Ahir zamanda çıkacak olan müşrik Deccal'ın ordusuna katılma durumuyla karşı karşıya kalabilirler. Ben müslümanım, bana bir şey olmaz, Deccal'ın ordusuna katılmam diyenler olabilir. Ama biz burada gizli yapılmış olabileceğini düşündüğümüz bir büyüden bahsediyoruz. Otokontrolü tamamen kaybettirecek bir büyüden. Hem de insanın bilmeden kendi kendine yaptığı bir büyüden. Peki o zaman ne yapacağız? Biz böyle bir spordan mahrum mu kalacağız? Valla bu konuda ancak şöyle tavsiyelerde bulunabilirim: 1- Her nerede olursanız olun, kesinlikle kimsenin önünde eğilmeyin. Hiç kimse kutsal değildir. Hiç bir sahabe, Hz. Peygamber efendimizin(sav) önünde eğilmemiştir. Çok sevmelerine rağmen eğilmelerine izin verilmemiştir. 2- Salona girerken ve çıkarken kesinlikle eğilmeyin. Bizim için camiler daha kutsal, ama kapısından girerken eğilmiyoruz. Çıkarken de geri geri çıkıp, çıkmadan önce eğilmiyoruz. 3- Karate'de ''Kata'', Taekvando'da ''Pumse'' gibi hurfları yapmayın. Çünkü bu hurufları çizince tüm sufliyatı harekete geçirirsiniz. O sufliyat ta sizi tesiri altına alır. Belki siz farkına varmazsınız ama, kimbilir adamlar belki de Mesih Deccal'in gelmesini bekliyor. O zaman da geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olursunuz. Bu din kardeşlerime yaptığım açık bir uyarıdır. Tehlike büyük. Ahiretinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Saygılar. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]. |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak Ek Bilgi: Transandantal Meditasyon, Yoga ve benzeri kuruluşlar da Budizm dininin yayılışı için çalışan kuruluşlardır. Gitmenizi hiç tavsiye etmem. Buralara giden kişiler, önce kendilerini dinlenmiş ve huzurlu hissederler. Ama daha sonra üzerlerine büyük bir ağırlık çöker. Bütün enerjileri, Tibete doğru akar. Çünkü onların dini merkezi orasıdır. Müslümanların namaz sırasındaki enerjileri ise Kabe'ye doğru akar. Kabe'miz büyük bir enerji merkezidir. Meylimiz ölçüsünde oradaki enerji bizi de saracağından, insan kendini daha huzurlu ve sakin hissedecektir. Huzur isteyen, meditasyona değil, namaza yönelsin... |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak ArO* çok güzel bi konuya değinmişsiniz tam da yaşayan dünya dinleri çalışırken ve budizm, hinduizm,taoizm.. gibi yaratılmışların fikirlerden uydurulma saçma (afedersiniz7638jk4) dinlere çalışırken.... Elbetteki müslüman insanın rahatlamak için yoga vs şeylere ihtiyac duymaması gerekir kendi hak olan ibadeti zaten ona teslim ve tevekkül ile gereken iç huzuru fazlasıyla sağlar ELHAMDÜLİLLAH:) Ama savunma sporlarına müslüman kardeşlerimiz gidiyor bu biraz sıkıntılı bi konudüşünceli000 |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak Alıntı:
Bizim için şu çok önemlidir: Cehenneme adam yuvarlamak kolaydır. Önemli olan cennete insan kazandırmaktır. |
Gazze'ye Selam/Ali Parlak Tarafım belli Allahım ben müslümanım Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın. (Araf Suresi 17) Demek ki şeytan altın devrini yaşıyor. İnsanlar zulümde sınır tanımıyor. Hele hele zulüm gören bir müslümansa, görmedim, duymadım, söylemedim... Sümmün, bükmün, ümyün... Dünya nasıl da üç maymun oluverdi... Hala onlarla dost olup yardım bekleyen mi var... Vayyyy vayyy... Yazık... Acırım tükürüğe, tükürsem yüzlerine... Dikkat edin dünya coğrafyasına... Zulüm sadece müslümanlara... Hem budistler, hem hıristiyanlar, hem de diğerleri... yahudi zulmünü nasıl da zevk alarak izliyorlar. yahudilerde çıkmış bir tepeye, her bomba atıldığında sevinç çığlıkları atıyorlar. Bu ne vahşi bir fantezi ya... Yani ölen her müslüman için dünya zevkten dört köşe... Böyle bir nefreti anlamak mümkün değil. Gerçi şeytan ezelde yemin etmiş, ''onların hepsini azdıracağım, çok azını doğru yolda bulacaksın'' diye... Nasıl da şahit oluyoruz Allahım... Gerçekten çok azız çok... Ama şöyle teselli ediyorum kendimi: EBEDİ hayat müslümanların, dünya onların... Alsınlar başlarına çalsınlar dünyalarını... Bize ALLAH yeter... Sonuna kadar Filistindeki müslüman kardeşlerimin yanındayım. Hiç bir şey yapamasam da tarafım belli karınca misali... Şeytan ve yardakcılarına lanet olsun. Allahım... Dua eden yok mu vereyim diye buyurdun. Sana ellerimizi açtık Allahım... Filistine ve dünyanın her neresinde olursa olsun müslüman kardeşlerime yardım et. Zalimlerin tuzaklarını başlarına geçir. Allahım... Sen bizi çok değer verdiğin Resulün ile İslama çağırdın. Ve biz O'nu(sav) çok sevdik. Ve Senin lütfunla davetine icabet ettik. Sen, Kuranda bize, ''size müslümanlar adını verdim'' diye buyurdun. Biz bu Senin verdiğin ismi de çok sevdik. Ama davetine icabet etmeyen bazı kulların, sırf biz Senin çağrına uyup Sana geldik diye, sırf biz müslüman olduk diye, bizim kanlarımızı akıtmaktan zevk alıyorlar... Biz müslüman olduk diye bize zulüm etmekten zevk alıyorlar. Allahım güçsüz ve zayıf kaldık. Sana sığınıyoruz. Sen bizim Mevlamızsın... Eğer bu Senden bir imtihan ise razıyız. Sen de bizden razı isen, acılarımızın hiç bir önemi yok. Senin için zevkle ölürüz. Ama kardeşlerimiz için üzüntülüyüz. Göz yaş döker, kalp hüzünlenir ama gönül Senden razıdır Allahım... Allahım kardeşlerimize yardım et. Allahım düşmanlarımızın oyunlarını boz. Kurdukları tuzakları başlarına geçir. Senden başka sığınağımız da yok gidecek yerimiz de... Sana sığınırız... Biz davetine uyduk ve Sana geldik Allahım. Biz davetine uyduk ve müslüman ismiyle şereflenmek için Sana koştuk Allahım... Senden gelene razıyız. Güçsüzlüğümüzü ve zayıflığımızı Sana arz ediyoruz Allahım. Seni Bir bildik. Sana iman ettik. Seni çok sevdik. Sana geldik. Senden başka gidecek yerimiz yok. Günahlarımızı ve acizliğimizi Sana arz ediyoruz. Affına geldik. Yardımına geldik. Yardım et Allahım... Kardeşlerimize yardım et Allahım... Benim tarafım müslüman kardeşlerimin tarafıdır. Allahım... Sana ellerimi açıp sadece susuyorum artık. Çünkü Sen ne istediğimi benden daha iyi biliyorsun. Amin Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Bu ne vahşi bir fantezi Allahım müslüman öldürüyorlar/Ali Parlak Allahümme Amin... yüreğinize sağlık abi. |
Cevap: Bu ne vahşi bir fantezi Allahım müslüman öldürüyorlar/Ali Parlak amin...amin...amin! yazınız şahidiniz olsun abi... |
Cevap: Bu ne vahşi bir fantezi Allahım müslüman öldürüyorlar/Ali Parlak Alıntı:
amn* ArO* |
Cevap: Bu ne vahşi bir fantezi Allahım müslüman öldürüyorlar/Ali Parlak amn*amn* duygularımıza tercüman olmuşsunuz ... |
Cevap: Bu ne vahşi bir fantezi Allahım müslüman öldürüyorlar/Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Bir Garip Şehidistandır Gazze/Ali Parlak BİR GARİP ŞEHİDİSTANDIR GAZZE Küfür vuruyor, dünya seyrediyor, İşin tuhafı müslümanlar seyrediyor. Güzel bir hayatın peşinde koşanlar, Şehitliği arzulayanları nereden bilsin, Kahramanların şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Bebekler bombalarla parçalanıyor, Çocuklar füzelerle vuruluyor. Kafirler, Gazze'de artık okul yok, Çünkü çocuk kalmadı diye seviniyor, Çocukların şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Cennetin çocukları Allah diye can veriyor, Dünya kafirleri Gazzeden özür bekliyor. Kafirler yahudilere başsağlığı diliyor, Melekler bile bu işe hayret ediyor. Gariplerin şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Bombalar sivillerin üzerine acımasızca düşüyor, Kafirler, hamileleri vurun bir taşla iki kuş diyor. Kafir dünya, kafir yahudi dostlarını haklı buluyor. Savaş diyorlar ama asker değil kadınları vuruyorlar Kadınların şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Kafir düşman biz sadece kendimizi savunuyoruz diyor, Karşılarında terk edilmiş öksüz ve yetimler duruyor. Aç, susuz bırakılmışlar, en önemlisi terk edilmişler. Acı çeken Gazze'ye bir yardımı çok görüyorlar. Kimsesizlerin şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Allah yolunda şehit olmayı, sonra diriltilmeyi, Sonra tekrar şehit olmayı isterim diyor Allahın habibi. Şehit olmak için mi yaratıldınız siz ey Gazze'nin gülleri, Siz Allah'ın kendisi için şehit olarak seçtiği seçkin kulları. Şehitlerin şehit olduğu bir garip Şehidistandır Gazze. Hakkınızı helal edin kardeşlerim. Sizin için duadan başka elimizden bir şey gelmiyor. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Bir Garip Şehidistandır Gazze/Ali Parlak Israile oyle nefret doluyum ki bunlar acimasiz seri katiller imansiz ehli kitap kafirler kendileri seytanin kolesi olmuslar nasil iman ederiz demiyorlar da muslumanlari hem ahlken hem fiziksel hem gorsel yok ediyorlar mavi marmara olayi mesala ozamanlar cok etkilenmistim ve filistin icin fetih suresinin ilk ayetini okumustuk inanir misiniz ruyamda israili ok ile tek tek vurdum ben sahilde denizin uzerindeyim kiyi askerleri vuruyorum oklar nerden geliyor sasiyorlardi denizde beni goremiyorlardi muthis bir hazdi onlari pusu kurmus vahsi hayvan vurur gibi vurmustum sakin duadan baska silahim yok demeyim dua en buyuk silahdir eger duanixa guvenseydniz daglari yerinden oynatirdiniz diyen resulun ummetiyiz |
Cevap: Bir Garip Şehidistandır Gazze/Ali Parlak Alıntı:
ALLAH razı olsun abi ..mahcup000 |
Cevap: Uzakdoğu Sporları Adı Altında Budizm Dininin Yayılışı / Ali Parlak YOGA Yoga, Hindistan kaynaklı fiziksel ve zihinsel disiplinleri tarif etmek için kullanılan bir kelimedir. Aynı zamanda Hinduizm, Budizm ve Janizm'de çeşitli meditatif uygulamalara da yoga adı verilmektedir. Hinduizm'de 6 geleneksel felsefe okulundan ([Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]) biri olarak kabul edilir. Yoga'nın Tarihi Vedik [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] bazı çilekeşlerden, Vedaların erken yorumları olan Brahmanalarda (MÖ 900-500), bu çilekeşlerin yaptığı uygulamalardan bahsedilmektedir. Pakistan'daki Indus Vadisi Uygarlığına (MÖ 3300–1700) ait alanlarda bulunan birçok mühürlerde, bilinen yoga veya meditasyon duruşlarının benzerini tasvir eden figürler bulunmuştur. (Buda heykellerindeki duruşlar) Bu duruşlar, arkeolog [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'e göre "yogayı işaret eden bir ayinsel disiplinin biçimini" önermektedir. Meditasyondaki daha yüksek şuuru deneyimleme teknikleri [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] gelenekleri ve [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] geleneği tarafından geliştirilmiştir. Budizm öncesi erken Brahminik metinlerdeki meditasyonla ilgili net bir kanıt olmasa da, Upanişadların kozmolojik ifadeleriyle Buddha'nın kaydedilmiş en eski Budist metinleri arasındaki yakınlığı baz alarak, Wynne elementsiz ve biçimsiz meditasyonun Brahminik geleneğinde oluşturulduğunun iddia eder. Hint Felsefesinde yoga, altı ortodoks felsefi okuldan birinin ismidir. alıntı Bütün bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki yoga, temelini Budizm dininden almaktadır. Ayinsel disiplin biçimleri, yogayı bir dini figür haline getirmektedir. İnsanların kalp gözü açılsaydı ve bu sporları yapan kişileri mana gözüyle görselerdi, hemen yanı başlarında bir budanın(cin) onlarla beraber gezdiğini görebilirlerdi. Burada bu sporu yapan kişileri asla suçlayamayız. Çünkü bilmiyorlar. Bilselerdi yapmazlardı. Bizim görevimiz gücümüzün yettiğince kardeşlerimizi uyarmak ve ahiretlerini tehlikeye atmalarına engel olmaya çalışmaktır. Saygılar. |
Hak ve Batıl Savaşı / Ali Parlak HAK VE BATIL SAVAŞI Büyük bir savaş başlatılmış insanlığa karşı... Şeytan ve avanesi boş durmuyor. Bu savaş, Adem babamıza daha ruh üflenmeden önce başlamış ve hala bütün şiddetiyle devam ediyor. Şeytanın bütün amacı, insanın kalbindeki imanı alabilmek. O daha çok insanı öldürmekle değil, kalbindeki imanı almakla ilgileniyor. Bunun içinde en büyük yardımcıları kandırdığı insanlar. Rabbimiz, ''İnsanların çoğu hüsrandadır'' buyuruyor. Kandırılan bu büyük çoğunluğun en büyük düşmanı ise Müslümanlar. İlahi huzurda söz vermiş lain. Şeytan söz verirken orada değildik. Ama Rabbimiz bize Kur'anda haber veriyor. En büyük düşmanımızı bize tanıtıyor. O'nun sözünü bize duyuruyor. ''Onların önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından, geleceğim'' dediğini haber veriyor... Aleyhi-lain verdiği sözü harfiyen yerine getiriyor desek yanılmış olmayız. Çünkü o ve avanesi her yerdeler. Hem içimizde, hem dışımızda. Hem enfüsümüzde, hem afakımızda. Her yerde büyük bir savaş var. Bu savaşın ne kadar farkındayız? Hıristiyan, Yahudi ve Müşrik dünyası oldukça kalabalık. Hepsinin bir olup İslam dünyasına savaş açması, ''Küfür tek millettir'' sözünü hatırlatıyor. Düşmanlarımıza bakarak, birlik olup safları sık tutmamız lazım. Çünkü dünya üzerinde küfür tek millet olmuş, şeytanın verdiği akılları da kullanarak değişik şekillerde savaş yapıyorlar. Müslüman coğrafyası kan gölüne dönmüş. Bütün dünyada Müslümanlar zulüm altında. Ya biz? Bu düşmanlık niye, diyebiliriz. Tek sebep var. Sorgu gününe kadar şeytan verdiği sözü tutabilmek uğruna bu savaştan vaz geçmeyecek. Niye biz? Çünkü biz, Müslümanlar olarak 1400 yıl öncesinde gelen Emin(sav) bir elçinin çağrısını duyduk ve icabet ettik. Tek sebep bu... Hak yol olduğu için batıl bütün gücüyle vuruyor. Şeytan insanoğulları arasında dinlerini ellerinden aldıklarını da yanına almış, dinine sıkı sıkı yapışanlara durmadan vuruyor. Ya dininden vazgeçeceksin, ya da öleceksin. Bizim için ölümün daha hayırlı olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mı? Düşmanlarımızı iyi tanıyıp, birlik olmaktan başka lüksümüz yok. Tek bir sancak var. O da Rasulullah'ın(sav) sancağı. Sonsuzluk yolculuğunda her bir Müslümanın, diğer Müslüman kardeşine ihtiyacı olduğunu unutmayalım. ''Her koyun kendi bacağından asılır.'' diye bir atasözü uydurulmuş. Bu atasözü dinimize uygun bir atasözü değil. Çünkü bir Müslüman, din kardeşinin üzüntüsüne nasıl sevinemezse, onun kurtuluşuna da üzülmez. Çünkü bütün Müslümanlar bir vücudun parçası gibidir. Kardeşinin eline bir iğne batsa, onun da canı yanar. Der ki Mevlana; ''Yeryüzünün her hangi bir köşesinde üşüyen bir Müslüman varsa, ısınma hakkına sahip değilsin.'' Demek istediğimi anladınız. Birbirimizi incitmeyi bırakalım. İncitme işini şeytan ve avanesi zaten fazlasıyla yapmakta. Bir de biz birbirimizin kuyusunu kazmayalım. Namazda safları sık tutmanın bir hikmetinin olduğunu düşünmeliyiz. Biz safları sık tutmalıyız ki araya şeytan girmesin. Düşen kardeşimizin elinden tutup kaldırmalıyız ki, şeytana tekme vurabilelim... Bugün dünya üzerine baktığımızda, Ehli Tevhid'in çok az olduğunu görüyoruz. Müslümanların sayılarının çok az olmasının yanında, parça parça ve bölünmüş olması da üzücü bir durum. Gönül isterdi ki, fikirlerimiz de uyuşsun. Ama olmuyor. Rabbimiz bir, Kıblemiz bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir olmasına rağmen insanlar birbirine tahammül edemiyor. İnsanların egoları, gözleri hiç bir şeyi göremeyecek şekilde tüm benliklerini kaplamış. Bu da demek oluyor ki Hak-Batıl savaşında bayrağı şeytanın eline veriyoruz. İşimiz çok zor. Ölüm çok yakın. Hem de çok yakın. Can çıktığı anda sorgu sual başlayacak. Çünkü O(cc), Seriül hisap'tır. Keşke, ölümümüzden sonra keşke demesek. Kim bilir? Belki de bütün bunların bir hikmeti vardır... Peygamber efendimiz(sav); ''Ahir zamanda, Dini yaşamak ateşi elinde tutmaktan zor olacak.'' diye buyurmuş. Demek ki o zaman bu zaman. Allah hepimize güç kuvvet versin. Rabbim şeytana karşı cihadınızda sizlere güç, kuvvet ve zafer ihsan etsin. Gazanız mübarek olsun. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Hak ve Batıl Savaşı / Ali Parlak Alıntı:
amn* Ölüm yakın hocam , inşallah keşke demeyen bir ümmet olmayı başarabiliriz. |
Re: Hak ve Batıl Savaşı / Ali Parlak Allah cc razi olsun abim bu diger yazilarindan cok farkli olmus giderek kalemin gucleniyo iyi yazar oluyorsun abi masaallah |
Cevap: Hak ve Batıl Savaşı / Ali Parlak Bazi yazilar vardir.okudukca farkli anlam yuklersiniz.cumleleri kelimeleri tekrar takrar okursunuz.acaba bi ayrintiyi atliyor muyum diye.o tur bi yazi olmus.kaleminiz cok guclu gercekten.Allah razi olsun... |
Rabbim razı olsun abim ..kaleminize kuvvet... |
SAAT: 08:03 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.