![]() |
Estetikten Yüzeyselliğe Çöküş Mevsimi geldi. Gösteriş budalası muhafazakâr düğünleri gözümüze gözümüze girer artık. Her şeyin fazlaya kaçtığı bu mevsimsel gösteride, abartı bir sadakat nişanesi gibi sunulur. Tüm bu görmemişliğe devamlı suretle şahit oldukça, duyduğum tiksintiyle yazıyorum bu satırları. Görünüşün bile baştan savma olduğu bir çağda derinlikten söz etmek, çoğu zaman fazlalık gibi algılanıyor. Oysa mesele yalnızca estetikte değil, yapının tümüne sinmiş olan çürümüşlükte gizli. Bu büyük dönüşümün en derin nedeni, güçlendikçe ahlaki değerleri terk eden bir iktidar prototipinin sistematik hale gelmesidir. Ahlakı sadece muhalefetteyken hatırlayan, iktidardaysa onu makyaj malzemesine çeviren bu yapı, muhafazakârlığı bir iç disiplin değil bir dış kontrol aracı olarak yeniden biçimlendirdi. Dindarlık artık bir kamusal düzen mekanizması. Bir değer değil bir dekor unsuru olarak işlev görüyor. Dindarlık bir vakitler susarak bile çok şey anlatan, tevazusuyla konuşmadan sarsan bir varoluş biçimiydi. Çekinerek değil çekerek yaşanan o hayat, sözü uzatmaz fakat derinliğe çağırırdı. Bugünse görünüyor ama görünemiyor, çok konuşuyor ama bir şey söylemiyor. Dindarlık artık başkalarında hele hele genç nesilde hiçbir duygu uyandırmıyor. Ne bir iz ne bir saygı ne de bir merak... Çünkü hakikatin yerini temsil, temsilin yerini taklit, taklidin yerini tekrar aldı. Bu fasit döngüde herkesin bildiği, gördüğü, duyduğu ama kimsenin hissetmediği bir inanç biçimi kaldı elimizde. Bir zamanlar inanç, zorluklar ve onlara karşı geliştirilen mukavemetle örülür ve iç muhasebeyle derinleşirdi. Şimdi ise her şey hızla erişilebilir ve herkes her şeye anında sahip olabilir. Dindarlık da bu hız ve kolaylık çağının sıradan bir tercihi haline geldi haliyle. Zorluk azaldıkça anlam gevşedi. İnanç yaygınlaştıkça, derinliği silindi. İktidar da muhafazakârları yükseltmedi, yüzeyselleştirdi, özgürleştirmedi tekrar etti. Bilge Aliya’nın dediği gibi “ahlak yoksa din yorgun düşer”. Bugün ahlakın yerini normlar, normların yerini de klik beğenileri aldı. Baudrillard, gerçeğin yerini temsillerin aldığı simülakr çağını anlatırken, “Gerçeklik artık simülasyonla yer değiştirmiştir; gerçeğin kendisi değil, onun temsili yaşanır” der. Bugün bizim yaşadığımız dindarlık biçimi de tam olarak budur. Bu inanç hali artık yalnızca görseldir. İçerikten yoksun fakat biçimce çok üretken. Tesettür defileleri, hac vlogları, helal otel story’leri, cami açılışlarında LED ekranlı protokoller. Gösterişin sadeliği bastırdığı, görselliğin sahiciliği boğduğu, kişisel bir iman yerine kurumsal bir temsil sisteminin kurulduğu o iklim… Tüm ritüeller, tüm figürler aynı ancak o figürlerin içi bomboş. Yeni muhafazakârlığın en çarpıcı özelliği sınıf atlamış olması değil, sınıf değiştirmemiş olmasıdır. Zira yalnızca ekonomik bir sınıf değil aynı zamanda zihinsel ve estetik bir sınıf da vardır ki, ona mensup olabilmek daireden villaya taşınmakla değil görgü, ahlak ve ruh ile kurulan incelikli bir yaşam terbiyesiyle mümkündür. Bu yeni sınıf ise mekânlarını dönüştürse de zihnini dönüştürememiş, biçimi değiştirmiş fakat özü yoksullaştırmış, giydiğini modernleştirmiş ancak düşündüğünü sadeleştirememiştir. Seküler yaşamı harfiyen kopyalayıp dönüştürememiş, yalnızca taklit edebilmiştir. Moderniteyi sözde reddederken onun sembollerine sıkıca tutunmuş. Karşı durduğu her şeyi gündelik hayatının merkezine taşımıştır. Reddedişi bile o dünyanın içinden konuşan, onun diliyle şekillenen bir jest olarak kalmıştır. Bu yüzden bir üst kültür inşa edememiş alt kültürle bağ kuramamıştır. Sözlüklerine estetik katamamışlar, duyarlılığa kapı aralayamamışlardır. Elde ettikleri iktidar onları yüceltmemiş, büyütmeden büyütmüş, derinleştirmeden genişletmiştir. Üzerine oturdukları hayat baştan sona bir tezatlar yığınıdır. Gösterişin sadaka sayıldığı, cehaletin imanla karıştırıldığı, yüksek gelirli ama düşük derinlikli bir varoluş biçimidir bu. İçinden çıktıkları sınıfın sadeliğini ve vakur sükûnetini muhafaza edemedikleri gibi öykündükleri dünyanın entelektüel ferasetini de içselleştirememişlerdir. Sadelikle barışamamışlar, incelikle dost olamamışlardır. Arada kalmak şöyle dursun, araya sıkışmışlar. Ait olamadıkları bir geleceği taklit ederek artık ait hissedemedikleri bir geçmişin üzerinde oturmaktadırlar. İşte tam bu yüzden kimse onlara özenmiyor artık. Onlara benzeyince yükseleceğini değil yalnızca donuklaşacağını, içselleştirdiğin hiçbir şey kalmayacağını biliyor herkes. Çünkü onların yaşamı sadece sahip olmak üzerine kurulu. Anlamaya değil, aktarmaya değil, anlatmaya hiç değil. Sadece göstermeye... Ruhunu doyurmak için değil, başkalarının gözüne sokmak için yaşanan bir inanç bu. Ne zenginliğini gizleyebiliyor ne ibadetini sade tutabiliyor. Her şey fazlalık. Her şey dışsal. Ruh bir türlü içeri giremiyor ve bu yüzeysellik sadece bireylerde değil kurumlarda da almış başını gidiyor… İktidar her şeyi kolaylaştırdı gerçekten, dindarlığı da. Ama kolaylaşan her şey aynı zamanda sıradanlaştı. Bugün artık dindarlık bir farklılık değil, bir renklilik değil, bir alternatif değil, bir düşünce değil... Sadece bir alışkanlık. Bir kıyafet. Bir filtre. Bir etiket. Kendini gösteren ama kendinde hiçbir şey taşımayan bir kimlik. Bugün muhafazakâr olmak çoğu zaman yalnızca başka bir şey olamamakla açıklanabilir. Bir zamanlar insanın iç dünyasını biçimlendiren, ona bir terbiye ve vakar kazandıran muhafazakârlık, şimdi iktidarın gölgesinde biçimsizleşmiş bir siluete dönüşmüş durumda. Zahmetsizce elde edilen hiçbir şey içselleşmez. Sahip olmanın hafifliği, hak etmenin ağırlığını taşımıyor artık. Ve böylece, herkesin içinde bulunduğu ama kimsenin gerçekten inanmadığı bir form halinde asılı duruyor. Taşıyıcısı olmayan bir yük gibi, yalnızca gürültüsü kalan bir inanç biçimi. Hiçbir şeyin içini doldurmadığı bir zamanda, en çok yüzeye yatırım yapanlar inancın adını taşıyor. Ama o inanç artık taşıyıcılarını değil, yalnızca taşeronlarını hatırlatıyor. Çok üzgünüm. Böyle olmamalıydı… Şule Demirtaş |
Gelişmek ile zenginlik birbirine karışdı. Bir özentidir gidiyoruz araplar zenginler ama gelişmiş değiller bakdığımız her yerde arapların kültürüne hizmet eder oldu piyasa.. bizim görgüsüz gösteriş meraklısı insanlara değil bilgilli kültürlü insanlara ihtiyacımız var. Ama bizim toplumda cebi doluysa nüfüzlü ise saygı görüyor insanlar. Çok yazık gerçekden yazık :( |
SAAT: 02:04 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.