Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/5362-hayatin-mertebe-mertebe-yukselisi.html)

medinelii 16 Ağustos 2008 01:35

Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi
 
Hayâtın Mertebe Mertebe Yükselişi

Hayat, dönüşü olmayan bir yolculuk, akıp giden bir sudur. Kundakla kefen, beşikle mezar arasına gerilmiş bir yaydır.
Hayâta irâdemiz dışında geliyoruz, yolculuğa mecbûren başlıyoruz. Bize, “hayâta gelmek, hayat sürmek veyâ hayatta sürünmek istiyor musun” diye soran olmadı. Kendimizi beşikler içinde, kundaklara sarılmış bulduk. İşte bu noktadan itibaren mezarlara, sonsuzluklara doğru yolculuğumuz başlamış oldu. Bu yolculuğa hayat diyoruz.
Bu dünyâya kendi irâdemizle gelmiş olsaydık, geliş maksadımızı bir birimize sormamız gerekirdi. Böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, bil-mecbûriye, yaratıcı Yüce Kudrete sormak durumundayız: “Bizim bu dünyâya gönderiliş maksadımız nedir?”
Cevap şu: “Li ya’ büdûn - Bana kulluk.”
Elbette bilme, bulma, hayran kalma safhaları da var işin berisinde.
Nereden geliyorum, nereye gidiyorum? Bu âlemde temel vazîfem nedir? Bu misâfirhânede hangi kurallara göre yaşanır? Dünyâ ne, ötesi ne, bunların bir birine nisbeti ne? Allah, insan, kendim ve tabiat karşısında konumum ne?
Bu sualler, hayâtî önem arzeden suallerdir. Bu suâllere doğru cevap bulmadan, bu cevaplara göre yaşama gayretine girmeden mutmain olmamız da, mes’ûd olmamız da mümkün değildir. “Mümkündür” diyenler, yanlış hesâbın fıtrattan döndüğünü göreceklerdir.
Bu temel ve çok ciddî sorular karşısında, vahiyden bağımsız olarak aklın söyleyebileceği tek doğru cevap, “bilmiyorum” olacaktır. Mâlumdur ki, akıl “nasıl”ları açıklar, “niçin”leri açıklayamaz.
Bu böyleyse, hayâtın mânâsını doğru kavrayabilmek için Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye, yegâne müracaat kaynağımızdır. Akıl ancak vahiy ışığında, mûteber izahlar sunabiliriz. Zira, “akıl göz, vahiy ışıktık.” Güneşsiz göz ne yapsın? Vahye sırt dönen insanın varacağı yer, şaşkınlıktır, bunalımdır, vahşettir. “Mâverâ ile göbek bağını koparmış bir dünyânın insanı ya intihâr eder, ya isyân.” Tesâdüfen başarı, tesâdüfen saâdet olmaz. Bile-isteye, fıtratı izleye izleye, sonsuzluklara kulak kesile kesile “yaşama sevinci”ne ulaşır.
İyi de, fıtrat ne? Kim biliyor insan denilen bu muammâyı? İşin ustaları, “biz insanı açıklayamayız, onu siz Allah’a sorunuz” buyuruyorlar.
İşte bak, büyük bir meseleyle karşı karşıyayız. Ne fıtratı çözebiliyoruz, ne Kur’ân-ı anlayabiliyoruz. Hayâtın sualleri karşısında kulağımız üzerine yatayata, “...li kavmin yetefekkerûn = ...düşünen bir kavim için” için inen Kur’an-ı hatim sürmek için okuya okuya, iki milyarlık bir dünya, el yordamına gidiyoruz. İşimiz iş, gidişimiz gidiş değil.
“Eh, anladığımız kadarı bize yeter”mi diyorsun? Sizden öncekiler de böyle diyordu aziz dostum. Hayâtın suallerine cevâp, problemlerine çözüm bulamıyorsanız, hayat sizi “var” kabûl etmez, ezer geçer.
Bir “akıl toplumu” olan Batı’nın da, hayâtın mânâsı konusunda söyleyecek sözü yoktur. O, mensuplarını “hız ve haz” ninnîleriyle uyutmak, uyutamazsa uyuşturmakla meşgûldür. Yüz bin kişilik beşikler, eğlenceye bu kadar üstünlük boşuna mı? İnsanlık fizigiyle yaşayıp, gönlüyle kabul ediyormuş, ne gam? “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok.” O, insanlığı aptal yerine koyup, önüne oyuncaklar yığmaktadır. Hepsi bu kadar.
* * *
Yaşamak, nefes alıp-vermek değildir. Yaşamak duygu ve düşünce güzelliğidir. Bu güzelliği hayata aktarma gayretidir. Bu gayretten doğan saâdettir.
Evinde sinir gerginliği içersinde, öfleyip-pöfleyip duran veyâ sonu gelmez bezginlikler içinde vakit öldüren kişi sâdece nefes alıp-veriyordur da, oyuncakları arasında kendini unutan çocuk, hayretler içinde kitabına gömülmüş talebe yaşıyordur, vura-tuta çalışan işçi yaşıyordur.
“En kolay iş severek yapılan iştir,” derler. Kadın erkeğin eşi, evin güneşidir” derler. Sevdiği eşi ve işi bulan kişi dünya cennetine girmiştir de, istemeye istemeye çalışan, can çekişiyordur.
Problemsiz bir dünyâ hayâldir. “İnsan ölümlü, gün akşamlı.” Yaşamak için kaygılardan, sorunlardan âzâde bir dünya arıyorsak, kıyâmete kadar aramak zorunda kalacağız demektir.
Yaşamak, kaygılardan kasâvetlerden bir çıkış yolu ararken telaşlanmamak, elimizin ayağımızın birbirine dolaşmaması demektir.
“Deniz dalgasız, insan kaygısız olmaz”mış. Kaygı verici olayları, olumsuzlukları, problemleri çözüp aşmaya çalışırken hırçınlaşmazsak, paniğe kapılmazsak, insanlara darılmazsak, bu büyük bir başarıdır.
Seneler önce, intihar eden bir binbaşının, oğluna şöyle bir not bıraktığını okumuştum:
“Oğlum, ben bu insanlarla kafa barıştırmadım. Sen, durumu idâre etmenin bir yolunu bul.”
Rahmetli yaklaşık olarak söyle söylüyordu.
Bu tavsiyeden anladığım şudur: “Her ne kadar ben bu dünyâ ile barışık yaşamanın bir yolunu bulamadımsa da, sen, olup-bitenler karşısında gerilime girmemenin bir yolunu bul. Mâdem ki bu insanlarla yaşamak durumundasın, gerginleşmenin faydası yok. Bâzan görmemezlikten, bâzan duymamazlıktan gelerek, bâzan da deliliğe vurdurarak rahatlamaya bak.
Kanâatimce, bu tavsiye doğru bir tavsiyedir. Herkesin bizim gibi düşünmesini, bizim gibi olmasını bekleyemeyeceğimize göre, insanları oldukları gibi kâbul etmek bir çıkış yoludur.
Anlatmaya çalıştığım, “gelen ağam, giden paşam” anlayışı değildir. Doğruyu yaşarken de, doğrunun mücâdelesini verirken de “yaşama sevinci”mizi sürdürebilelim demek istiyorum.
Yaşamak, huşû’ ile kılınan namaz, içten okunan bir fâtiha, sıcak bir duâdır. Rüyaya benzeyen hayâtımızda iz sürüp iz bırakmaktır.
Yaşamak demek üretmek demektir; kafa gıdâsı gönül gıdâsı, mîde gıdâsı üretmek. Üretmek yorucudur ama netice de bir cennet sevinci getirir. Tembellik fiziken rahatlık getirse de rûhen yorgunluk getirir, kabir sıkıntısı getirir.
Üretkenlik memnun olma hâlidir ama bu, fayda çizgisini aşıp rıza-yı ilâhî sınırına kadar varamıyorsa ruhsal tatmin sürdürülemeyecek, dik yamaçtan dönüp gelinecektir. “İn ecriye illa alâllah = Üretim Allah’a aittir” sularına ermek, illâ ki bir şart-ı âzamdır. Yani, kişi ne beklerse Allah’tan (c.c) bekler duruma gelmelidir.
Yaşamak, gönül dünyâsıın şenliğidir.
Yaşamak, âile saâdetidir. Saâdet, “meşrik-ı dil”den doğan sevgi güneşidir ki dünyâmızı aydınlatır ve ısıtır.
Yaşamak, şânı yüce Allah’la (c.c) kurulan irtibâtın getirdiği yüksek bir heyecandır. Bu irtibat sâyesinde dünyâmızın genişlemesi, hayâlimizin ötelere uzanmasıdır. Bu mânâda, Allah demek hayat demektir.
Yaşamak, irâdemizi kullanabilmek, kendimizi sınırlandırabilmektir. Eldekiyle yetinebilmek, sevinebilmektir. İmkânlarımızı çoğaltamıyorsak ihtiraslarımızı azaltabilmektir.
Yaşamak, “damlanın deryâya koşması” gibi birşeydir.
Yaşamak, durmadan dinlenmeden yol alma, merhaleden merhaleye ulaşma sevdâsıdır.
Yaşamak, “haremde doğup puthânede ölmemek için, şuurla sabırla sürdürülen uzun nefesli bir mücâhede ve mücâdele”dir.
Yaşamak “istiğna” sularında yıkanıp, gönül zenginliğine ermektir. Mahşer sabahında tebessümle uyanabilmek için, dünya günlerini mertebe mertebe yükseltmek ve güzelleştirmek demektir.


SAAT: 14:06

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320