Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Akıl aklediyor mu? (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/801-akil-aklediyor-mu.html)

inzar 10 Eylül 2007 11:37

Akıl aklediyor mu?
 
İslam bilginleri çeşitli benzetme, alegori veya metaforlara başvurarak aklın mevkiini tespit etmeye çalışmışlardır. İmam Ca'fer es Sadık, "Peygamber insanın dışındaki akıl, akıl insanın içindeki peygamberdir." der.
Bu, doğru ve meşru çerçevede faaliyet gösterdiğinde, yani sahiden akıl aklettiğinde varacağı bilginin vahy ile gelen haber ve bilgileri teyid etmekten başka olamayacağını anlatmak üzere söylenmiştir. Said Nursi, akıl-vahy ilişkisini "ayna-güneş ilişkisi"ne benzetir. Akıl bir ayna gibiyse vahy güneş hükmündedir. Aklın tek başına bir hakikati yansıtma gücü yoktur. Güneşten aldıklarını yansıtır. Ancak alabildiklerini doğru ve tümüyle yansıtabilmesi için aynanın temiz, parlak, üstünün lekesiz olması lazım. Üzerini pas tutmuş ayna güneşten aldıklarını yansıtamaz.
Akıl kendi başına yol gösterici olamaz, aşkın bir kaynağa ihtiyacı var. Aklın kendi başına ve bağımsız bir bilgi ve bilgilendirici özne olmasını kuşkulu kılan faktör, onun nefsin istek ve tutkularının etkisinde hareket etmesi, nefis adına heva ve hevesi makul bir forma sokması; haksızlığı, günahı, sömürü, yozlaşmayı rasyonalize etmesidir. Bu çerçevede akıl nefsin aşağılık isteklerinin sözcüsü, avukatı, temsilcisi olur. Biz, ortaya konan ve savunulan, istenen her şeyin aklın gereği olduğunu düşünürüz, hakikatte ise asıl isteyen nefstir, nefs-i emmaredir. Böyle durumlarda gerçekten Max Horkhaimer'in yerinde deyişiyle bir "akıl tutulması" vuku bulur. Bir kere akıl tutulması vuku buldu mu, artık aklı özgürlüğüne kavuşturmak, onu bağlandığı istek ve tutkuların zincirlerinden kurtarmak kolay olmaz. Denebilir ki çağımızda, akıl, kendini kısıtlayan bağlardan kurtulayım derken yeni bir tutsaklık içine girmiş bulunmaktadır.
"Akıl" ile "zeka" arasındaki ilişki nasıl farklıysa, "nefsin istekleri (heva)" ile aklın birer zaruretleri de aynı değildir. Çoğu insan bu iki beşeri melekeyi birbirine karıştırır. Zeka, şu veya bu işi yapabilme becerisidir. Zeka olmadan hayatımızı devam ettirmemiz güçtür, zeka gereklidir, ama yeterli değildir. Akıl ise, başka bir gücün veya kaynağın desteğinde neyi, niçin yapmamız gerektiğini bize öğreten, gösteren bir rehberdir. Zekayı donanımlı bir arabaya benzetebiliriz. Kapasitesi hayli yüksek olan bu araba sayısız beceri ve maharetle donatılmıştır. Kapasitesinin de yüksek olduğunu düşünelim. Mesela saatte 250 km. hız yapabilsin. Fakat arabanın bu yüksek donanımı ve olağanüstü kapasitesi kendi başına bir anlam ifade etmez; bunları kullanacak bir sürücüye ihtiyaç vardır. İşte akıl bu mevkidedir. Sürücü arabayı alır uçuruma doğru da sürebilir, mesafeyi kat ederek hayırlı ve faydalı bir yere de gidebilir. Akıl bu anlamda rehberdir, sürücüdür; ama yol haritası, kroki başka mahiyettedir ki, vahy; kendi enfüsi varlığımız, anlam dünyamız, varlık, bilgi ve mebde' ile mead konusunda bize verilmiş bir yol haritasıdır. Akıl olmadan bu yol haritasındaki güzergahları takip etmemiz mümkün değildir.
Modern çağda insanın yüksek kapasitede ve son derece donanımlı olduğunu, zeki işler yaptığını söyleyebiliriz. Ama modern insan akıllı değildir. Akıllı olsaydı bu küresel düzeyde haksızlıklar vuku bulmaz, ekolojik denge bu ölçeklerde tahrip edilmez, canlı hayat tehdit altına girmezdi. Akıl, Allah'ın bir bağışı olarak kalbin nurudur, Allah'ın nuruyla akleden bir kalb sevgi, merhamet, bilgi ve şefkat yatağı olur. Böyle bir kalbin bereketli yatağında akleden akıl, dünyayı cennet köşelerinden bir köşe yapabilir. İbn Tufayl'in gösterdiği üzere, sadece hikmetle varlık alemini müşahede edip tefekkür etse, hakikatin kendini çeşitli biçimlerde tezahür ettirdiğini, aklı yeni kapıları açmak üzere davet ettiğini anlar. (Daha geniş bilgi için bkz. Ali Bulaç, İslam Düşüncesinde Vahy-Akıl/Din-Felsefe İlişkisi, Yeni Akademi Yayınları, İstanbul, 2006.)
Bu akıl tanımı, maddi evreni, tabiatı ve tecrübeyi referans almak yanında vahyin iki kutsal bilgi düzeyini de referans alır ki, bunlar da Müslüman zihnin faaliyetinde asıl'ları teşkil eden Kur'ân ve Sünnet'tir. Doğru ve sağlıklı bir düşüncenin Asl'a uygun bir Usûl'e dayanması gerekir. Usûl tekil olmayıp çok ve çoğul olabilir. Bu çoğulculuk İslâm tarihinde ortaya çıkan çok sayıdaki mezhep ve fırkanın meşruiyet temelini inşa eder. Eğer düşünmenin yöntemi tek ve tekil olsaydı, çok ve çoğul sayıda mezhep ve fırka teşekkül etmezdi. İslâm düşünce geleneğinde birleştirici referans Asl olan Kur'ân ve Sünnet'tir; başka din ve geleneklerde ise başka şeylerdir. İslâm bakış açısından belli bir Usûl (yöntem) izlenerek Asl'a uygun düşünme şekline hikmet denebilir. Modernite'yi hikmet'le aşma imkânımız vardır. (ali bulaç)

Mihrinaz 01 Ekim 2023 11:27

KURAN , insanın akledecek yaşta olup kendisine TAKVA ve İBLİS in yüklenmesinden sonraki seçimlerini konu olan öğütler verir . AKLEDEBİLEN insan zaten AKILLI ve SORUMLULUĞUNU ALABİLEN insan demektir.

Allah aklı olan ve akledebilecek yaştaki insanın BAKMASINI , GÖRMESİNİ ve buna göre akletmesini ister. Bu yüzden bazı ayetlerde BAKMIYORLAR mı ? sorusu DÜŞÜNMÜYORLAR mı olarak anlatılır. Çünkü istenen sorgulayarak gözlemleyerek ve aklederek düşünmektir.

ARAF.185: “Onlar, göklerin ve yerin ‘bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete’ (melekut) Allah’ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze inanacaklar?

GAŞİYE.17: “Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?

Burdaki BAKMIYORLAR mı ifadesi ile: Gözlemlemek ve bunun sonucunda sorgulamak anlamında bir BAKIŞ ifade ediliyor. Düşünmeyi ve sorgulamayı anlatıyor. AKLETMEYİ.
Kendisini müşahede edip anlamayı isteyen Musa ya da aynı BAK kelimesi ile çağrıda bulunmuştu Allah. Dağa , doğaya, evrene, yaradılışa bir BAK diyerek.


Peki neden AKLETMEK zorundayız?

Akletmezsek sorgulamazsak doğruyu bulamayız. Doğruyu bulamazsak İYİ ile KÖTÜ ayrılmaz. Bu da ZULMDUR.

Konu şu ki, herkes üzerinde bulunduğu yolun doğru olduğunu savunmakta ve kendi yolunun HAK olduğunu dile getirmektedirler. Sorsanız Amerika Irak a girip 1 Milyon insanı öldürdüğü operasyonu yaparken İYİİK olsun diye yaptı. HİTLER emin olun ki , Yahudileri keserken İYİLİK olduğunu zannettiği için bunu yapıyordu.

İşte MÜMİN den istenen AKLETMEK, yani seçimlerini İYİ ve KÖTÜ yü ortaya koyan delillere göre , seçerek HAK olandan yana TAKVA dan yana yapmasıdır. Delillere dayanan ve kesinlikle bir sorgulama neticesi ulaşılan İMAN gerçek imandır. KAFİRLERİN üzerinde oldukları yol zanna dayandığı için çok çeşitlidir.

ELBAB olan temiz akıl sahipleri, yani SAĞDUYULU, doğruya ulaşmayı amaç edinmiiş , sorgulayan ancak tarafsız ve önyargısızca emek veren insanlardır.

ELBAB: Temiz akıl sahipleri denilen: SAĞDUYU sahipleri TAKVA sahipleri. Bakara 197 buna çok güzel bir örnek

BAKARA.197: Hacc, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) haccda kadına yaklaşmak, fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur. Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin, şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden korkup sakının.



HAC 46: “Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı, böylece onların kendisiyle akledebilecek kalpleri ve işitebilecek kulakları oluversin? Çünkü doğrusu, gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler körelir”

Allah Einstein ya da Newton un ÇOK AKILLI olmasıyla ilgilenmez, Allah DELİ LERİN AKILSIZLILIĞI gibi bir AKIL İle ilgilenmez.. Çok akıllı bir adammış bunun bir hükmü yoktur Allah katında. SIFIR BİR BİLGİ BU… DEĞERSİZ… Allah AKLETMEKTEN b. Yani aklını kalbinin onay süzgecinden geçirip TAKVA ve VAHY in nın yol göstericiliği ile kullanarak onay vermekten bahseder. AKLETMEK budur.



Bakara 225 de Allah : Allah sizi sadece KALPLERİNİZİN KAZANDIĞINDAN SORUMLU tutacak diyor . Ne kadar akıllı olabildiğiniz değil ne kadar akledebildiğiniz ya da akledemediğiniz sonunuzu belirleyecek. Yani hayatınız boyunca aldığınız KALBİ YOL. Fizik deyimi ile ( X ) . Kalbinizin kazandığı (KESEB ETTİĞİ) neyse onunla haşrolacaksınız. Yanında götürdüğünüz RIZK ile hasrolunacaksınız.

ZARİYAT.22: “Gökte rızkınız vardır ve size va’dolunmakta olan da.”

Allah iman etmeyenlere YAŞIYORLAR demiyor. O halde bu cümlemizi şöyle düzeltelim.

AKLEDİYORSAN YAŞIYORSUN...


SAAT: 20:13

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306