![]() |
Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Bizler ne yazık ki, kur’anın özünü, onu anlamanın yolunu, yöntemini tam olarak kavrayamadığımız içindir ki, bizlere anlatılanlar ile kur’an arasındaki bağıda doğru kuramıyoruz. Elbette bu yanlışı yapmamızdaki neden, bizlerin çoğunlukla kur’anın etkisinden çok, beşeri bilgilerin etkisinde kaldığımız içindir. Allah çok açık işaretlerini bizlere kur’an da verdiği halde, bizler o işaretlerin farkında olamamanın yanılgısıyla, inancımızı yanlış yerlerde arıyoruz. Bu yazımın konusu, yine bir arkadaşımızın, bir yazıma binaen, aşağıda yazdığım sorunun cevabını, kur’an dan birlikte araştıralım. Arkadaşımız bana şöyle bir soru soruyor. (Erkeğin Evlendiği veya evleneceği kadının halası ve teyzesi ile aynı anda evlenebilmenin hükmü kuranda yok. Varsa siz gösterin BİZE. Ama peygamber böyle hüküm koymuş. Şimdi siz peygamberin bu hükmü yok ve olamaz mı diyorsunuz? Mademki kuranda yok.) Arkadaşımın sorduğu bu soruyu birçok kez okudum. Her okuyuşumda rabbin onlarca ayeti geldi aklıma. Bu ayetleri düşündüğümde, acaba bizler Rabbimin hiç bahsetmediği, hüküm vermediği, yasaklamadığı bir konularda, bakın Allah bu konudan kur’an da bahsetmemiş ama bunları da peygamberimiz haram kılmıştır denip, onun adı kullanılarak nakledilen bilgilerin, fikirlerin ardı sıra gitmemiz, kur’an ile karşılaştırmadan inanmamız doğrumudur? Böyle bir hükümden sorumlu olabilir miyiz? Yoksa Rabbin verdiği hükümlerimi anlamaya çalışmalıyız, işte kendimize sormamız gereken asıl sorular. Önce kur’anı düşünelim ve Rabbimin birden fazla evlenme konusunda yasak koymadığını, ama hiç önerilecek bir durum olmadığını söylediğini hatırlayalım. Hatta birden fazla evlenmenin adaletsiz oluşunu bakın şu cümleler de, nasıl Nisa 129. ayette bizlere anlatmak istediğini görelim. (Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz.) Yine Nisa suresi 3. ayetinde aynı adalet konusunu gündeme getirip, nasıl bir yolu öneriyor. (Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın.) ayetin sonunda da bakın yine ne diyor Rabbim? (Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.) Allah bizlere adaletten şaşmayın, adaletli olun diyorsa birçok ayetinde, zaten bir eşten fazla eş almanın, yanlış olacağının önce bilincinde olmalıyız. Gelelim arkadaşımızın sorduğu konuya. Allah her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle sizlere sundum der kur’an da. Elbette bunu söyleyen Rahman, kimlerle evlenmemizi istemediğini, eksiksiz yazmış olmalı değil mi? İçinizden eksik bırakmış olabilir diye, aklından geçireniniz oldu mu? Hiç sanmıyorum. Gelin şimdide ona bakalım. Allah iman etmemiş müşrik kadınlarla iman edinceye kadar evlenmemizi yasaklar. Geçmişte yapılan hariç, babalarınızın nikâhladığı kadınlarla da evlenmeyin der. Birde yakın akrabalarımızı sayar ve tek tek bizlere anlatır, izah eder. Şimdide bu saydıklarına bakalım. Nisa 23: Size, şu kadınlarla evlenmek haram kılınmıştır: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz hanımlarınızdan doğmuş olup evlerinizde oturan üvey kızlarınız -eğer anneleriyle birleşmemişseniz o takdirde sizin için bir günah yoktur- ve sulbünüzden gelen oğullarınızın karıları. İki kız kardeşi birlikte almanız da haram kılınmıştır. Eskide kalanlar müstesna. Allah çok affedici, çok merhametlidir. Arkadaşımın sorduğu soruyu hatırlayınız ve Rabbimin evlenme yasağı getirdiği kişiler üzerinde birlikte düşünelim. Allah analarımız, kızlarımız, kız kardeşlerimiz ile evlenmenin haram olduğunu açıkça söylüyor. Devamına bakalım. Halalarımız ve teyzelerimiz ile de evlenmemizi yasaklıyor Allah. Peki, neden yasaklıyor? Dikkat edin hala ve teyze çocuğundan bahsetmiyor ve yasaklamıyor, peki neden olabilir? İşte burası çok önemli. Hala ve teyzen ile annen ve babandan dolayı direk arada kimsenin olmadığı, kan bağın var. Fakat onlardan doğan çocukların arasına başka bir kişi girerek, bu kan bağı kısmen bozuluyor. Onun içindir ki Allah hala ve teyzesiyle evlenme yasağını koyduğu halde, onların çocuklarıyla evlenme yasağı koymuyor. Aramızdan birisi çıkıp ta, Rabbin haram demediği halde, hala ve teyze çocuklarıyla da evlenmeyi, peygamberimiz haram kılmıştır diyen olsa, ona da inanacak mıyız? Ayeti anlamaya devam edelim. Erkek ve kız kardeş kızlarıyla, yani yeğenlerinizle evlenmemizi de yasaklıyor. Neden yasaklıyor, birinci derece kardeşinizden kan bağı olduğu için. Allah şunu anlatıyor bizlere. Aynı Anne babadan doğan kardeşlerin çocukları arasında, en yakın kan bağı vardır. Hala, teyze anne ve baba dan kan bağı olup, onlarla evlenmenin haram olduğunu söylediği halde, onun çocuklarından doğacaklar için, bu bağ demek ki daha farklı hale geliyor ki, yasak koymuyor Rabbim. Allah daha sonraki açıklamalarında daha da detaya giriyor, hatta bu detay belki de yüzlerce yıl anlaşılmayan, nedeni bilinemeyen, ama günümüzde anlaşılabilecek bir sebeple yasaklanıyor. Aynı anneden süt emmiş sütkardeşlerin de, biri biriyle evlenmesini yasaklıyor Allah. Demek ki emilen o sütten, neler neler geçiyor ki, rabbim bizleri uyarıyor. Bu kadar detaylı açıklamaları yapan Rabbim, eğer bahsedilen konu hakkında da yasak koysaydı, bizlere açıklama yapmaz mıydı? Evlendiğimiz eşlerimizin anneleri ile de evlenmemizi yasaklıyor. Anneleri ile birleştiğiniz üvey kızlarınızla da evlenme yasağını açıkça söylüyor rabbim. Daha da detaya girip, soyunuzdan gelen oğullarınızın karılarıyla da evlenemezsiniz diyor. Hatta hatırlayınız rabbim peygamberimizin üvey evlatlığının boşadığı eşiyle evlenmesinde, aslında ibret verici şeyler vardır, tabi anlayana anlamak isteyene. Tüm bu örnekler birer masal değil, ibret abidesidir, derstir bizler için. Bizlere düşen bunlara karşı sorular sormak değil, verilen hükümlerin ne anlama geldiğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Allah daha da detaya girip, iki kız kardeşi aynı kişinin aynı anda evlenmesini de yasaklıyor. Bunun nedenleri de çok açıktır, bilemediğimiz o kadar neden var ki. Bizler bazı şeylerin farkına varamadığımız halde, nefsimizin etkisiyle öyle sorular sorup, adeta eksik tamamlarcasına fikirler üretiyoruz ki, Allah bizleri affetsin. Bir erkeğin aynı anda iki kardeşi almasını yasaklayan Rahman, acaba yine bir erkeğin eşinin hala ve teyzesini birlikte almasını yasaklamış olsa, bizlere açıklamaz mıydı? Şimdide arkadaşımızın sorduğu soruyu düşünmeye devam edelim, bu bilgiler ışığında. Bir erkek bir kadınla evli, daha sonrada yine erkek, kadının hala ve teyzesiyle evlenmesinin hükmü kur’an da yok, bunu da peygamberimizi haram kılmıştır diyor arkadaşımız. Önce şöyle düşünelim, bir erkek kendi hala ve teyzesiyle neden evlenemiyordu, yakın kan bağı olduğu için, demek ki doğacak çocuklarda bir sorun var ki yasaklanıyor. Devam edecek nesildeki bozulma riskinden dolayı olsa gerek, elbette başka nedenleri Rabbim bilir. Fakat sorulan soruda, dikkat edin erkeğin kadının hala ve teyzesiyle hiçbir kan bağı yok, doğacak çocuklarda da olmayacaktır. Buradan yola çıkarak, daha önce verilen yasak örneklerine de benzemiyor. İki kız kardeşi aynı anda almayın diyen Rabbim, bir sakıncası olsaydı buna da yasak koymaz mıydı? Böyle bir hüküm olmadığı halde, verilmeyen bir hükmün peşi sıra gitmemiz sizce doğru olur mu? Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum diyorsa, bizlere düşen verilmeyen hükümlerin peşinde gitmek değil, verilen hükümlere uymak olmalıdır. Bu konuya kur’an dan bir örnekle anlamaya çalışalım. Bildiğimiz gibi evladımızın eşiyle boşansa bile evlenmemiz yasaklanmıştır. Fakat Allah kur’an da öyle bir örnek verir ki bizlere, kan bağı olmadığında, işin çok daha farklı olduğunu anlatmaya çalışır bizlere. Hatırlayınız peygamberimiz, evlatlığının yani Zeyt in boşadığı eşiyle evlenmiştir. Çünkü arada kan bağı yoktur. Bunun anlaşılması içinde Rabbim bizlere bu örneği, hayata geçirerek vermiştir. Hala ve teyze kızlarıyla da evlenme yasağı yoktur, peki neden yoktur? Çünkü araya başka bir soy girmiştir. Örneğin bazı insanlar peygamberimizin evlatlığının eşi ile evlenmesini anlayamaz, hatta normal karşılayamaz, fakat burada bizler günü birlik anlayışıyla ayete bakarsak yanılırız. Allah burada çok önemli bir örneği vermek istiyor bizlere. Evleneceğiniz kadınlarla çok yakın, birinci derece kan bağınız olmamalıdır. Zaten daha öncede ayet örneklerini verdiğim gibi, Allah bir tek eşliliğe bizleri özendirmiş ve adaletli, huzurlu yaşamak istiyorsanız, buna uyun demiştir. Bizler kur’an da açıklanmayanların peşine düşmek yerine, açıklananları anlamanın yollarını bulmalıyız. Bakın peygamberimiz bir hadisinde ne söylüyor bizlere. Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın. Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403 Peygamberimizin ümmeti olan, bu sözleri çok iyi anlayacak ve kur’an a sarılacaktır. Gerçekten Allah çok affedici ve merhametlidir ama biz kulları buna layık mıyız, işte onu bilemiyorum. Şimdi tüm bu açıklamalardan sonra, arkadaşımızın söylediklerini tekrar hatırlayalım ve yine kur’an bütünlüğünde düşünmeye devam edelim. (Erkeğin Evlendiği veya evleneceği kadının halası ve teyzesi ile aynı anda evlenebilmenin hükmü kuranda yok. Varsa siz gösterin BİZE.) Bu soruyu ilk okuduğumda, şöyle bir soru geldi aklıma. Acaba bizler böyle bir soruyu kendimize sorabilir miyiz? Ya da böyle bir soru sorulduğunda Rabbin onlarca, hatta yüzlerce ayetini, hiç göz önünde bulundurmadan sorduğumuzun farkında mıyız? Allah onca açıklamaların içinde, bizlere haram kıldığı bazı şeyleri eksik bıraktığını, onları da elçisinin tamamlamasına izin verdiğini düşündüğümüzde, doğrumu yapıyoruz dersiniz? Sizlere bazı ayetler hatırlatacağım. Bu ayetler ışığında, acaba Rabbin vermediği bir hükmü, yasağı, haram ve helali Allahın elçisi verebilir mi, onu anlamaya çalışalım şimdide, Allahın izniyle. Kamer 4: Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir. 5: (Ki her biri) Doruğunda-olgunlaşmış bir hikmettir. Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor. Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. Ankebut 18: "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir. Ahzap 2: Rabbinden sana vahyedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır. Önce yukarıdaki ayetleri anlamaya çalışalım. Allah kamer suresi 4. ayetinde, bizleri kötülükten sakındıracak, nice önemli haberleri verdiğini, kur’anın doruğunda yani en olgun haliyle bizlere geldiğini söylüyor. Sonu da çok acı verici sözlerle bitiyor. (Fakat uyarmalar bir yarar sağlamıyor.) Evet, rabbim ne yazık ki yarar sağlamıyor. Sen en olgun, doruğunda bizler için ibret dolu bir rehber indirdiğini söylüyorsun, ama hala bu kitapta eksik arayanlar var. İşin kötüsü de peygamberimizin tamamladığını söyleyenlerin sözleri. Olgunlaşmış, yani en güzel bilgilerin sunulduğunu söylediği bir kitapta, acaba verilmeyen, izah edilmeyen bir hüküm olabilir mi? Casiye suresi 20. ayette Allah, bu kur’anın okuyanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluştuğunu, iman endenler için, kılavuz ve rahmet olduğunu söylüyor. Fakat bu ışık saçan kitapta bazı şeylerin olmadığını bizler hala söyleyerek, nasıl bir yanlış yaptığımızın farkın damıyız? Ankebut 18. ayette Rabbim daha önceki inkârcıları da hatırlatıp, elçisinin görev ve sorumluluğunu açıkça hatırlatıyor bizlere ve bakın ne diyor? (Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.) Fakat bizler bu ve buna benzer onlarca ayetin üstünü örtüp, görmezden gelip, hala peygamberimize rabbin vermediği yetkileri verip, neler söylüyoruz, ne haramları peygamberimizin üstünden topluma anlatıyoruz, bunun farkın damıyız? Acaba peygamberimiz bu ümmetinden memnun olur mu hesap günü? Hesabın görüleceği gün, rabbine bu ümmeti adına, bağışlanmaları için duacı olur mu dersiniz? Allah Ahzap suresi 2. ayetinde bakın ne diyor elçisine.( Rabbinden sana vah yedilene uy.) Allah bu sözleri kur’an da, açıkça onlarca kez söylediği halde, bizler elçisini kur’an da olmayan eksik tamamlayıcısı konumuna getirmemiz, ne kadar büyük bir yanılgı olduğunun, farkına varmamızın zamanı geldi diye düşünüyorum. Bakın Allah nasıl uyarıyor bizleri. Bu sözleri söyleyen Rabbim, evlenme yasağı konusunda eksik bırakmış (HÂŞÂ) bunu da peygamberimiz tamamlamıştır diyebilir miyiz, yorum sizlerin. Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. Araf 174: Belki inkârdan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz. Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar. Doğrusu bu ayetleri okuduktan sonra, hala kur’an da eksik aramak, ne derece doğrudur bilemiyorum. Allah Nur suresi 34. ayetinde, biz sizlere gerekeni açık açık bildiren ayetler indirdik ki, öğüt alasınız diyor. Ama bizler hala Rabbin verdiği öğütler, örnekler dışında, beşerin örneklerini de sanki rabbin kitabının, (HÂŞÂ) tamamlayıcısı gibi kabul etmemiz, akla ve mantığa uygun mudur sizce? Kur’ana uymadığı çok açık. Araf suresi 3. ayetinde Allah, Rabbinizden size indirilene uyun dediği halde, bizler hala Rabbimizden indirilen rehber de olmayan bir hükmün peşinden gidiyoruz, bunu düşünüyor muyuz? Araf 174, ayet bakın ne diyor ve uyarıyor bizleri. (Belki inkârdan dönerler diye, ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz.) Bizler tüm bu ayetleri gördüğümüz halde, hala açıklananları yeterli bulmadığımızı, rabbin huzurunda nasıl açıklarız? Ondan sonrada peygamberimiz üzerinden söylenen hurafelere nasıl inandığımızı söyleriz de, Allah resulünden duacı olmasını dileriz. Araf 185. ayet, peygamberimiz devrinde kur’anı yeterli görmeyip, atalarından gelen rivayetlere de iman etmek isteyenlere karşı, rabbin ibret verici cevabıdır. Eğer bizler bu cevaptan nasiplenmeyip, bu sözler o devrin insanlarına söylenmiştir, bize değil dersek, bizlerde imanımızı o derece eksik yaşıyoruz demektir. (O halde Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar.) Bakın Allah elçisini nasıl uyarıyor, anlayana yalnız bu ayet yeter. Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez. Ne dersiniz bu ayet her şeyi açıklamıyor mu? Allah elçisine sana indirdiğimi tebliğ et diyor, hatta bunu yapmazsan görevini yapmamış sayarım diye de ikaz ediyor, ama bizler Rabbin indirdiğine, elçisinin ilaveler yaptığını söylemekten, hiç ama hiç çekinmiyoruz. Bakın bu konuda da açıklık getiriyor Rabbim, ama gözlerde perde olunca, görmek elbette imkânsız. Hakka 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik. İşte kur’an, işte bizlerin yanlış inançları. Birileri çıkıyor, bakın bunu da peygamberimiz haram yapmıştır, bu kur’an da yoktur, bunlara da iman etmeliyiz diyecek, ama Allah açıkça bizim sözlerimize elçimiz ilave yapıp, bunlarda Allah katındandır deseydi, onun canını alırdık diyen rabbim e inatla, bunların tersine iman edeceğiz, öylemi dostlar? Allah o kadar açık söylediği halde, bizlerin kur’anı devre dışı bırakarak, beşerin sözlerini görmemize, doğrusu hiç akıl erdiremiyorum. Peygamberimizi adeta kur’anın eksiğini tamamlayan konumuna getirmekle, İslam dininden uzaklaştığımızın, artık farkına varalım. Allah Meryem suresi 64. ayetinde bizlere; (Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir.) dediği halde, her şey kur’an da yazmıyormuş demenin, büyük bir yanlış olduğunu artık fark edelim. Allah İsra suresinde bizleri nasıl uyarıyor. İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır Bizleri emin olmadığımız bilgilerin ardına düşmekten alıkoymaya çalışan, Rabbim e kulak verelim. Şunu asla unutmayalım ki, Allahın elçisi, Rabbinden gelen kur’anı bizlere tebliğ etmiş, asla ona ilaveler yapmamıştır. Çünkü Rabbim böyle emir verdiğini bizlere söylüyor. Kur’anın vermediği bir hükmü, asla peygamberimiz vermez. Peygamberimiz o günün toplumuna yalnız kur’an ile hükmetme görevi almıştı. Ona ne ilave yaptı, nede eksiltti. Eğer kur’an dışından da bir hükümden sorumlu olsak, rabbim aşağıdaki kesin hükmünü bizlere söyler miydi? Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız. Allah sizleri kur’an dan sorumlu tutacağım diyorsa, O Yüce Rabbim sözünde durandır, bunu asla unutmayalım. Bizlere düşen kur’an da olmayanların peşine düşmek yerine, Rabbin sorumlu tutacağı kur’anın hükümlerini anlamaya çalışalım. Allah bir konuda haram koymamışsa, şunu unutmayalım ki ona hiç kimse haram diyemez. Bizleri peygamberimizin üzerinden, Allah ile aldatmak isteyenlere karşı uyanık olalım, yoksa hesap günü çok ama çokkkkk pişman oluruz. Bu tür sözleri söyleyenlere karşı; Ne yani peygamberimiz postacımıydı dediğimizde, peygamberimizin rabbin kitabının tamamlayıcı konumuna getirerek, çok büyük günah işlediğimizin artık farkında olalım. Hesabın görüleceği gün, geriye dönüp hatalarımızı düzeltme imkânımız olmayacağına göre, gelin bugünden Rabbin rehberine sarılıp, hurafelerden uzak kalarak, en az hata yapan kullarından olalım. Dilerim Rabbimden mahşer günü yüzü gülen kullarından oluruz. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? hiç kimse peygamber hüküm koydu demedi,demez de.peygamber kurandan hüküm çıkarmıştır ve buna birinci derecede en ehliyetli yetkisi var dedik.yani yeni bir hüküm değil,var olan muğlak kapalı hükümlerin açılımını yapmıştır. örneğin; 1-kuranda namaz kılınız,namaz size farzdır,namazını huşu kılın,namazınızda daim olun,namazınız sizi fuhşiyat ve münkerden korumalı gibi ayetlerin açılımını Resulullah yapmıştır. nasıl mı ? namaz nedir,nasıl kılınır,rukusu-sucudu,kıyamı -kıraatı,tertibi -zamanı,farzı-vacibi-sünneti-erkanları............ 2-kuranda temiz ve helal olan etleri,yiyecekleri iyiyin açılımını Resulullah yapmıştır. nasıl mı ? sizinle olan müzakerelerimizde sorduğum sorulara yuvarlak-kaçamak cevap vererek geçiştiremezsiniz.kuranda at,it,arslan,fare,çakal vs etleri haramdır diye bir hüküm yok.Resulullah bunun açılımını yapıp yol göstermiştir.aksi takdirde biri çıksa deseki,fare helaldir,midem alıyor,fare eti severim,kuranda yasak değil.ona verilecek kurani cevap delil yok.ptt memuru sıfatını Resulullaha yakıştıranlar bunalımı başlar. 3-islam hukukunun yüzde 90 ı Resulullaha muhtaçtır.eğer Resulullah yetkili değildir derseniz(haşa),islam ilimlerinin,hukukunun yüzde doksanını çöpe atmış olursunuz.bu büyük bir cesaret ister.sanırım bu cesaret ilimin değil cehaletin cesareti olur. bir yazarın dediği gibi,küpü küpün üstüne koysalar,dağ gibi yığsalar,altından birini çekseler,seyreyleyın gümbütüyü! |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Nisa suresinde geçen yasaklamaların dışında Allah resulünün hadisi şeriflerinde sahih olarak bizlere ulaşan "Karı ile hala ve teyzesi bir nikah altında toplanamaz." (Buharî, Nikah, 27; Müslim, Nikah, 33, 34, 36, 40.) Bu işin asıl nedeni AHLAKİ boyutudur.Gönüllerde bulunan karşılıklı sevgi ve saygının o kişilerin aynı anda erkeğin nikahının altında bulunması kıskançlık ve hasede yol açar.Sılai rahimi yok eder... Ahlaki boyutu ile bakmaz isek emin olun işin içinden çıkılmaz...Yok eğer illaki 3 ünü bir arada nikahımda bulunduracam diyen varsada buyursun yapsın kimse onlara engel çıkarmıyor .... Allah resulünün tebliğ etmesi ile görevi bitmemiş bilakis onları açıklayıp AHLAKİ yönde var olabilecek hükümleride belirlemiştir...Bu Hükümler Allah resulünün nübüvvet makamında ortaya koymuş olduklarıdır... Günümüz çarpık rejimlerinin Allah'ın kelamına rağmen ortaya koymuş oldukları ŞİRK hükümlerini görmek istemeyenler neden se Allah resulünün Kurandan beslenerek ortaya koymuş olduğu hükümlere hemen çok kolay çizgi çekebilmektedirler... Eğer gerçek Manada Kuran ile yaşamak gayesinde isek öncelikle İTİKADİ hususta Tüm Zalim Otoritelere ''LA'' diyebilmeyi başarabilmeliyiz.Sistemin şirk çarklarını masum gösterip Laikliği vb uygulamaları meşruu göstermeye çalışmaktansa Öncelikle Kuran bu güruhlara nasıl bakıyor ona bakmak lazım... Allah Resulü herhangi bir konuda Kurandan beslenerek hüküm koymuş ise bizlerin o hükümlere ''İtaat ettik'' demekten başka alternatifimiz olamaz... Yok eğer biz kendi aklımız ile Allah resulünden dahi iyi bildiğimize inanıyor isek o zaman ne gerek vardı da Allah bizlere Peygamber gönderiyor Direk Kelamını kalplerimize indirir elçiye gerek bırakmazdı.... |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Aslında sorduğunuz tüm sorulara, yazdığım yazılarda cevap vermiştim. Allah temiz olan her şey sizlere helaldir diyorsa, bunu kendi nefsimizde değerlendirip ben ondan tiksiniyorum demekle inancımızı yönlendiremeyiz. Allah sizlere açıklananların haricinde her temiz şey helal kılınmıştır diyorsa, sizin saydıklarınız ancak sizi bağlar. Bundan yüz yada yüzelli yıl sonra acaba o saydıklarınıza muhtaç olmayacağınızdan eminmisinizde günü birlik düşünüyorsunuz? (ptt memuru sıfatını Resulullaha yakıştıranlar bunalımı başlar.) demişsiniz. Acaba sizin sözünüzden şunu anlayanlar çıkmazmı? peygamberimizi Rabbin vermediği eksik hükümlerin tamamlayıcısıdır diyenlere bu durumda ne söylememiz gerekir? Bakın her ikisinde de yanlış sorular soruluyor. Bu konular daha önce konuştuğumuz konular, çok fazla konuşmak istemiyorum. Tüm bunların doğruluğunu Rabbin huzurunda göreceğiz. İkimizden birisi doğru söylüyor acaba hangimiz? Saygılarımla Halukgta |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Değerli Yitiksevda arkadaşım. Şu sözleriniz üzerine düşünelim. (Bu işin asıl nedeni AHLAKİ boyutudur. Gönüllerde bulunan karşılıklı sevgi ve saygının o kişilerin aynı anda erkeğin nikahının altında bulunması kıskançlık ve hasede yol açar.Sılai rahimi yok eder... Ahlaki boyutu ile bakmaz isek emin olun işin içinden çıkılmaz...Yok eğer illaki 3 ünü bir arada nikahımda bulunduracam diyen varsa da buyursun yapsın kimse onlara engel çıkarmıyor ....) Değerli arkadaşım ahlak anlayışı toplumlarda bazen farklılık arz edebilir. Önemli olan rabbin hükümlerine ters düşüp düşmediğidir. Allah birden fazla evlenmenin zaten adaletsiz olduğunu söyleyip, tek eşliliğe yönlendirmiştir bizleri. Birden fazla evliliği önermemesinin nedeni, zaten eşler arasında kıskançlığın çok yoğun olmasıdır. Tabi bunun haset, düşmanlık getirmesi kaçınılmazdır. Örneğin birçok insan peygamberimizin evlatlığının boşadığı eşi ile evlenmesini kabullenemez kendi ahlaki anlayışına göre, ama burada anlatılmak istenen gözden kaçırılmış, duygularımızın esiri olarak ayete bakıyoruzdur da, onun için anlayamamışızdır ayeti. Üçünü bir arada alacağım diyen varsa buyursun alsın, kimse onlara engel çıkarmıyor dediğinizde, aynı şeyi düşündüğümü ama farklı anlattığımızı gördüm, memnun oldum. Ben zaten yazımın başında birden fazla evlenmenin Allahın istemediği bir durum olduğunu söylemiştim. Onun içindir ki bu yazıyı yazmama neden, bahsedilen konuda evlenmesinin normal olduğunu anlatmak değildir amacım. Amacım konmayan bir yasak hakkında peygamberimizi hüküm verip, bizleri bağlarcasına hiç bir şey söylemeyeceğini anlatmaya çalışmamdır. Yoksa birden fazla evlenmenin de ne adalete nede huzura yol açmayacağını zaten rabbim söylüyor. Bizlere düşen kur’anın hükümlerinin bizlere nasıl bir yön çizdiğine bakmaktır. Allah birden fazla evliliği doğru bulmadığını anlatmasına rağmen, bizlerin sorduğu yazımın konusundaki soruları gündeme getirmemiz dahi, bana göre normal değildir. Çünkü bu sorular kafa karıştırır. Peygamberimiz bizlere, kendisiyle ilgili ulaşan sözlerin, kendisine ait olup olmadığını anlamamız için kur’an ile karşılaştırınız diyorsa, bizlere düşen onun ışığında yürümek olmalıdır. Emin olmadığınız bilgilerin ardı sıra gitmeyin diye uyaran rabbimin, bu ayetin üzerinde çok düşünmeliyiz. Gerçek doğruyu rabbim bilir. Bizlere kur’ana sarılın sizi bana ulaştıracak, çünkü sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, bu sözleri yabana atmadan, bizlere ulaşan rivayetleri çok iyi kur’an ile değerlendirmeliyiz. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
SELAM: Benim fikirlerimi az çok yazılarımdam çıkarmışınızdır.Allah'ın hükümlerini uygulamada isimleri ne kadar büyük olursa olsun bir an bile tereddüt etmeden uyguladığıma şahit olmuşunuzdur.Haluk gümüştabak arkadaşım. Şahsen diyorum ki siz çok önemli bir hususu gözden kaçırıyorsunuz.Peygamberi tanımlarken adeta Atatürke tanıdığınız yetkileri Hz. Muhammed (sav) e tanımıyorsunuz.Sizinle şu konuda hem fikirim. Peygamberin Allah'ın ortağı olmadığı kesin,peygamberde alahın koyduğu hükümler gibi hüküm koyar demek şirktir,şefaat rasulüllah demek şirktir,bunlar kesin ayetler çok açık,buraya kadar tamam. Fakat peygamberi tanımlarken yine kurandan yola çıkarak peygamberin tanımını yapmamız gerekmektedir.Size daha evel yazmıştım nisa/60 ayeti ben kardeşimle ihtilafa düşüğümde Allah bana Allah ve rasülüne git diyor.Bu ayette Allah'tan kasıt kuran olduğu hükmü tamam peki rasüle nasıl götürecem.Yoksa bu ayet nasihmi oldu diyeceksiniz nasih mensuh konusundaki fkrinizide biliyorum.Birde şu ayete bakalım 59- Ey müminler, Allah'a itaat ediniz; Peygambere ve sizden olan devlet yetkililerine de itaat ediniz. Eğer gerçekten Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız herhangi bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde o meselenin çözümünü Allah'a ve Peygamber'e havale ediniz. Bu sizin hesabınıza en hayırlı ve en iyi akıbet vaad eden bir tutumdur. Şimdi bana diyebilirmisiniz ki ben anlaşmazlığımı ahirete bıraktım orada Allah ve rasülü bu işe hüküm verecek.Bu anlayışta başka bir şirke yol açmazmı.Beni ahirette yargılayacak Allah'mı yoksa Allah'ın rasülümü hangisi. Ben anlaşmazlığımı Allah'a rasülüne nasıl havale edecem bana bunu biri anlatsın lütfen. Yine nisa suresinde olması lazım bir ayet daha var o ayeti bulamadım.O ayet mealen şöyle idi Allah ve rasülünün arasını ayıralnarın kafir olduğunu ayen beyan açıklamtaydı.Şimdi sayın haluk arkadaşımız günümüzde kuran ve peygamber doğru tanımlanmadığı konusunda hem fikiriz.Evliya adı altında insanların kendilerini peygamberden daha üstün gördükleri ve bu fikirlerin büyük insan kitleleri tarafından benimsendiğidir bir gerçek. Bundan yüz yada yüzelli yıl sonra acaba o saydıklarınıza muhtaç olmayacağınızdan eminmisinizde günü birlik düşünüyorsunuz? alıntı Bu cümleyi bir kaç kezdir kullanıyorsunuz bunu bir türlü anlamıyorum,elbetteki zaruriyet dahilinde bana açıkca haram olan domuz eti bile helaldir.Yüz yüzelli sene sonra bu zaruret meydana geldiğinde bende bana tanılmış olan bu imtiyazı kullancağım.Bunun konumuz ile hiç bir bağlantısı yok. İnsan fıtratına ters olan ilişkiler ve helal haramlar Allah'ın rasülü tarafından bunlarda bu ayetin hükmüne girer demek kadar doğal bir şey olamaz.Şunu çok iyi biliyoruz Allah'ın rasülünün bazı içtihatları Allah tarafından derhal düzeltilmiş o içtahatların yerine yeni hükümler konulmuştur.Bunun anında düzeltilmesi peygamberin ismet sıfatının olduğuna delildir. Allah rasülü helal haram koyma konusunda ilah olmadığna göre o halde o ayetleri nasıl anlamalıyız mealen""peygamber size iyi şeyleri helal kötü şeyleri haram kılarlar""kilit nokta burası. Muhsin arkadaşımız bunu güzel açıklamış,ben bu ayetin başka bir boyutuna dikkat çekmek istiyorum.Şimdi diyelimki peygamber bir konu hakkında hüküm verdi bu bu konuyu Allah tekzip etmedi bu konu islamda helaldir anlamı çıkarmı? çıkmazı? Bunu cevpalayın devam edelim inşallah bende Allah ve rasülünün arasını ayıranlar ayetini bulmaya çalışayım. ALLAH'a emanet ol ve olnuz. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Haluk bey kamer ve mevlüt hocalarımız gibi düşünseniz sizi bi şekilde anlarım.onların görüşleri bana göre tutarlı,kabul edilebirliği mümkündür ve haklı delilleride mevcuttur kuranda.ama sizi anlamak için kendimi zorluyorum,hırpalıyorum...sizi haklı çıkaracak delil kırıntısı bulamıyorum. Bundan yüz yada yüzelli yıl sonra acaba o saydıklarınıza muhtaç olmayacağınızdan eminmisinizde günü birlik düşünüyorsunuz? demişsiniz.el insaf :) yani yüz elli yıl sonra fare böcek kurt çakal eti helal olabilir.insanın kimyasını bozuyorsunuz cidden . sizi anlamıyorum ve anlamak istesemde kabul edilecek tutarlı deliliniz yok. ben size 3 madeden oluşan soru yöneltmiştim.ilk ikisine gene yuvarlak cevap yetiştirmişsiniz ama içi boş anlamsız.çünkü beni tatmin edecek cevap değil. size yine soruyorum 3.madede geçen soruyu cevaplarmısınız ? fıkıh,kelam,islam hukuku,muamelat Allah Resulunun sünnetinin eseridir. sizin mantığınızla hepsi yersiz anlamsız işe yaramaz. Allahım böyle düşünmekten,inanmaktan sana sığınırım. İman ettiğim Kurana göre,Allah resulu yeni hüküm çıkaramaz,ama Muğlak olan ayetlerden hüküm çıkarır,çıkarmak zorunda ve çıkarmıştır.bunu ümmet-icma ile kabul eden alimlerin hepsi sorunlu ise,tek seçenek kalıyor,"yegane tartışılmaz Alim Haluk Gümüştabak." Ve bu Haluk güöüş tabak kuran ayetlerinde ben böyle anlarım diyor.ve anladıklarınıda yazıyor üşenmeden.ve bunu kendisine de layık görüyor,hiç bir sorun olmuyor.Ama kuran görevlisi, Allah peygamberi ; "ben bu ayetten cebrail kontrolunda şunu anladım,yanılırsam zaten beni uyarır.benim namaz kıldığım gibi kılın,oruç,hac,ahlak,helal ,haram bilimum tüm vahyi ilgilendiren yaşantım sizlere örnektir" derse yakıştırmıyorsun. haluk yaparsa isabet,Allah resulu yaparsa şirk. Allahım Sana sığınırım! :(( |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Andulmelik, keşke hitap şekliniz Kamer kardeşimiz gibi olsa ve kendinizden başka fikirleri alaysı anlatmaktan, davranmaktan vazgeçseniz ne güzel olacak. Bakın siz benim gibi düşünmediğiniz için, ben sizi alaya alıyor muyum? Hâlbuki siz bana böyle davranıyorsanız, benimde aynı şekilde size hitap etme hakkım doğmuş oluyor. Değerli Kamer kardeşim size cevap vermek isterim. Siz kilit noktası olarak şu ayeti göstermişsiniz. (peygamber size iyi şeyleri helal kötü şeyleri haram kılarlar…) Allah bu sözüyle, benim açıkça söylediklerimden başka şeyleri de sizlere söylediğinde alın diye anlamamız mı normal, yoksa onlarca ayetinde rabbin saydığı ve sizlere gönderdiğim, elçinin sizlere kur’anı tebliğ edecek onları anlatacak, benim söylediklerimden başka asla hiçbir şey ilave etmeyecek sözlerini bir kenara bırakıp tamı ayeti anlamaya çalışmalıyız? Burası çok önemli. Eğer onlarca ayeti gör ardı ederse anlamaya çalışırsak doğru yapmış olur muyuz? Şöyle düşünelim. Okullarda çocuklarımız okuyor. Herhangi bir dersi düşünün. Acaba öğretmenler, çocuklarımıza ellerindeki kitaplarının haricinde konuları da işleyebiliyorlar mı? Yoksa Milli Eğitimin önlerine sunduğu konularımı anlatıp öğretiyor? Hiç birimiz başka konuları da öğretiyor diyemiyoruz, çünkü onlara emir böyle verilmiş, uymak zorundalar. Milli Eğitim Bakanlığı biz velilere aynen şu sözü söylüyor. Sizler evlatlarınızı bizim öğretmenlerimize teslim ediniz. O öğretmenler evlatlarınıza en güzel bir şekilde eğitim verecek, gerekenleri öğretecektir diyor. Allah ta aynısını yapıyor, çünkü elçisine gereken tembihleri vermiş ve onun ona öğretilenden başka hiç bir şeyi öğretmeyeceğini rabbim biliyor. Bizlerde bu ayeti aynen böyle anlamalıyız. Eğer bizlerin anlamayacağı bir konu kur’an da muhkem ayetler içinde olsaydı, acaba Allah elçisi bizlere naklederken kur’an da açıkça yazmaz mıydı, bunu da düşünelim. Hatırlayalım eğer kur’an dışından hükümlerde olsaydı, Allah elçisi hadis yazımını neden yasaklasın? Bu yasak dört halife devrinde neden devam etsin? Önce izin verdiği ama gördüğü yanlışlıklardan, kendi sözlerinin nasıl değiştirilerek karşısına geldiğini fark eden peygamberimiz, daha o devirde kur’anın devre dışı kalacağının farkına varmasından dolayı yasak getirmiştir. Bu yasağı harfiyen dört halife devri titizlikle devam ettirmiştir. Bu konuda birçok hadisler vardır biliyorsunuz. Şunu da düşünün, aynı konuda mezheplerdeki peygamberimizin sözlerinin hangisinin gerçek, onun sözleri olduğunu bilecek var mı aramızda? Cevabınızın sonunda çok güzel bir soru sormuşsunuz ve şöyle yazmışsınız. (Şimdi diyelim ki peygamber bir konu hakkında hüküm verdi bu konuyu Allah tekzip etmedi bu konu İslam da helaldir anlamı çıkar mı? Çıkmaz mı?) Eğer peygamberimiz bir konuda hüküm veripte, rabbim herhangi bir ikazda bulunmamışsa, kesinlikle helaldir yani doğru bir karardır diye anlamalıyız, bunda hiçbir şüphe yok. İşte sorunda burada zaten. Acaba peygamberimiz böyle bir karar verdimi? Hangi konuda karar verdide o karar o hüküm kur’an da hiç bahsedilmemiştir? Bunun detayı, ya da kesin bilgisi, kur’an gibi emin olacağımız bir kitap var mı? Buna hangimiz, kesinlikle ben yüzde yüz eminim peygamberimiz bunu söylemiştir, böyle karar vermiştir diyebilir? Var mı bunu söyleyebilecek kişi? Gerçi bunu yazanlar, savunanlar sanırım kesin emin ki bunu söylüyor. Onlara sözüm olamaz. Ama ben böyle bir şey söyleyemem ve söylenenlere de inanmam. Çünkü Rabbim böyle bir yoldan gitmememiz için bizleri uyarıyor. Emin olmadığın bilginin ardına düşme diyor. Bu durumda kendimize hemen soralım. Rabbim emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin, sorumlu olursunuz diyorsa bizlere kur’an da olmayan bir hükümden de sorumlusunuz diyenlere karşı tavrımız ne olmalıdır? Madem peygamberimiz kur’an da hükmedilmemiş bir konuda hüküm veriyor, ya da daha birçok konularda hükümler veriyor, bu durumda Rabbimin onlarca ayetinde, sizler bu kitaptan sorumlusunuz, kur’anın ipine sarılın sizi doğru yola iletecek, bizim gönderdiklerimize elçimiz ilaveler yapsaydı onun canını alırdık, türünden ayetleri ne yapacağız? Bunların hiç mi bir hükmü ikazı, anlatmak istediği yok bizlere? Sizde inşallah Rabbim e emanet olunuz. Saygılarımla Halukgta |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Peygamber tanımları SAYIN MUHSİN ABİM VE SAYIN HALUK ABİM Sanırım biz yanlış bir noktada mülaza etmekteyiz Ben peygamberin tanımları ile ilgili üç görüşü aşağıya aldım,siz bu görüşlerinin hangisine sahip olduğunuzu belirtirseniz sanırım mülaza ettğimiz konu daha çok aydınlanmış olur,sizden ricam bu üç görüşün hangisini taşıpyosrunuz yada sizin peygamber tanımız nedir. Saygılarımla kamer34 Herhangi bir peygamberin insan olması bakımından itaat edilmesi ve örnek alınmasının şart olmadığı kesindir.Hz.Musa (a.s.) İmran oğlu Musa olması bakımınından itaat edilmiyor.Hz İsa (a.s) Meryem oğlu İsa olduğu için örnek alınması gerekmez.Aynı şekilde Hz.Muhammed (a.s.) Abdullah oğlu muhammed olarak itaat etmek şart değildir.Onlara itaat ediliyor onlaraın hayatı örnek alınıyorsa,bu onların Allah'ın peygamberleri olmalarından ileri geliyor.Allah'u teala onlara,alelade insanlara verilen bir ilim vermemiştir,sıradan insanlara bahş edilen hidayeti bahş etmemiştir; Aksine diğer insanların kendi akıl gücüyle veya peygamberleri yol göstermedikçe başaramyacakları seviyede yetenek bilgi ve güç vermiştir.Şimdi gelelim sorumuzun daha sonraki bölümüne; Bir peygambere hangi işlerde itaat etmek zorunlu,hangi işlerde zorunlu değildir.Yani peygamberlere itaatin sınırı nelerdir,varsa ne kadardır? 1. Görüş Bu gruba göre,kitabı tebliğ ettikten sonra peygamberin peygamberlik hüvviyeti de sona ermiş olur.Kitabullah insanlara indikten sonra peygamber rast gele bir insana dönüşür.Bu görüşe göre,diğer bazı düşünceler şunlardır: Hükümdar hakim lider ve önderlere itaat yalnızca düzenin korunması ve otoritenin sağlanması için lazım olup,dini bir zorunluluk değildir.Alim düşünür ve hukukçulara kabiliyet ve bilgi dereclerine göre saygı gösterilmelidir. Bu itaat ve bağlılık da seçmeli olup bağlayıcı bir tarafı yoktur.Aynı durum Allah'ın peygamberi içinde geçerlidir.Allahın kitabını dünyaya insanlara getirdikten sonra peygamber peygamberlik niteliğini kaybedip sıradan herhangi bir insan haline dönüşür.Bir hakim ve hükümdara da bağlılık onun iktidar sahibi olmasından ileri gelir ve iktirdan düşer düşmez bu kimlğini yitirir.Bir şahsın hakim olarak etkinliği sadece karar alanının sınırları dahilindedir.Bir hakim karar ve yetki alanın dışında gerçek bir hakim değil,bir hukukçu olarak kabul edilecek ve verdiği karar ancak benzeri şartlarda örnek alarak kullanılabilecektir. Eğer biri mütefekkir veya filozof ise sözleri ve ve fiilleri kendi değerlerine göre gözönüne alınmalıdır.Aynı şekilde iyi ve dürüst bir insan ise onun söz ve davranışları ancak gönllü olarak örnek alınabilir.Bu görüşe göre peygamber sırasıyla bir hükümdar,hakim,mütefekkir ve iyi bir insan ise bu hüvviyetteki bütün söz ve hareketlerini benimsemek veya benimsememekte serbestiz. 2.Görüş Bu görüşe göre peygamberin görevi sadece Allah'ın kıtabını dünyaya getirmek değildir.O kitapta yer alan emir talimat ve kanunları şahsen uygulamak suretiyle ümmetine uymalıdır.Bu bakımdan peygamberin ibadet ve diğer dini vecibeler ile ilgili gösterdiği örneğe uymak aslında kitabullaha uymak demektir.Ve bu dini bir görevdir.Ancak peygamberin bir insan olarak işgal ettiği hükümdar hakim ve kadı gibi mevkiler ve taşıdığı ıslahatçı,düşünür vatandaş ve cemiyetin bir ferdi gibi sıfatlarla yaptığı işler ve söylediği sözlerin kalıcı ve evrensel bir nizamname teşkil etmediği dolayısıyla bunun dinen farz olmadığı kesindir. 3.Görüş Bu görüş peygamberin peygamberlik hüvviyetini hayatının büyük bir bölümünü kapsadığnı,ahlaki,toplumsal ilişkiler,resmi uygulama ve hukukta veya bazı diğer alanlarda onun söz ve ugulamalarına uymanın Allah'ın talimatına uymak olduğunu kabul eder.Fakat aynı zamanda peygamberin peygamberlik ve insanlık halleri arasında ayırım yapar bu görüşe göre,Hz. Peygamberin belli bazı söz ve fiillerinin örnek alınmaası gerekli değildir.Ama bu görüş,nebinin peygamberlik ile insanlık durumları arasında ayırım yapmakta hayli güçlük çekerler. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? hayri abi, birinci gurup olmaktan Allaha sığınırım.ikinci guruba kısmen,üçüncü guruba tamamen katılıyorum.ama üçüncü gurubun peygamberlik ile insan tarafını karıştırmam,burası nettir. haluk bey, alaya almak gibi bir derdim yok amacımda yok.eğer burada islami anlamda muzakere ediyorsak,delillinizi getirmek zorundasınız.sorduğum sorulara alakasız ayetlerle cevap verirseniz,size göre alaya alınmak ,bana göre müzakerenin bitişi demektir. biz burda futbol maçı yorumlarını yapmıyoruz.size açıkça soruyorum. siz ayetleri istediğiniz,kapasiteniz kadar,anlayışınız kadar açmakta ,yorumlamakta serbest davranıyor ve bunda haklı olduğunuzu,hakketiğinizi iddia ediyrosunuz,sorunda yapmıyorsunuz, DAAAAAAAAAAA bu dinin peygamberi,yorum yapsa,açıklasa hemen şirk diyorsunuz. Allah aşkına azcık feraset! sorularıma cevap vermek yerine ,olayı dramatikleştirip zeytinyağı hesabını kabul etmem. bana delil ile cevap verecekseniz buyurun,cevap yok geçiştirme varsa,bu muzakere ahlakına aykırı olur ve ben yokum. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Kamer kardeşim Allah elçisinin görev tanımını yapmıştır kur’an da. Bizler buna ne bir ilave edebiliriz nede eksiltebiliriz. Bu konuda bazı yazılarım vardır sitede. Düşüncelerimi çok daha detaylı burada anlattım. Benim delilim her zaman gibi kur’an dır, elbette peygamberimizin de tek delili zaten Kur’an değil miydi? [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Allah bir elçi görevlendiriyorsa, onun nasıl bir görev alacağını, yetki ve sorumluluklarını çok açık bizlere anlatmıştır. Benim bu konuda söyleyeceklerim bundan ibarettir. Saygılarımla, rabbim e emanet olunuz. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Eğer bizlerin anlamayacağı bir konu kur’an da muhkem ayetler içinde olsaydı, acaba Allah elçisi bizlere naklederken kur’an da açıkça yazmaz mıydı, bunu da düşünelim. Hatırlayalım eğer kur’an dışından hükümlerde olsaydı, Allah elçisi hadis yazımını neden yasaklasın? Bu yasak dört halife devrinde neden devam etsin? Önce izin verdiği ama gördüğü yanlışlıklardan, kendi sözlerinin nasıl değiştirilerek karşısına geldiğini fark eden peygamberimiz, daha o devirde kur’anın devre dışı kalacağının farkına varmasından dolayı yasak getirmiştir. Bu yasağı harfiyen dört halife devri titizlikle devam ettirmiştir. Bu konuda birçok hadisler vardır biliyorsunuz. Şunu da düşünün, aynı konuda mezheplerdeki peygamberimizin sözlerinin hangisinin gerçek, onun sözleri olduğunu bilecek var mı aramızda? HALUK GÜMÜŞTABAK ADLI ÜYEDEN ALINTI Bakın sayın HALUK arkadaşım dikkat ederseniz sizinle bu konuyu konuştuğumuz günden bu yana size herhangi bir hadis yazmadım.Yitik sevda arkadaşımız iyi niyetli olarak hadislerden delil getirmiş olabilir bunada saygı duyarım.Çünki hadisler hakkında ki fikrinizi bildiğim için bunu yapmadım. Şimdi size şunu söyleyeyim buharide ve müslimde tirmizide öyle şeyler vardırki bunlara inandığınız vakit kuranı inkar etmeniz gerekebilir.Kuranın mihenk taşı olduğunu ben her fırsatta ve günlük hayatımda dile getirmişimdir.Ben kuran ve sünnet ayırımında karşıyım aslında hatta bir yazımda şöyle demiştim kuran eşit sünnet sünnet eşittir kuran ben böyle bilirim çünki peygamberin kurana aykırı birşey demesi düşünülemez. Hadislerin dört halife zamanında yazılmadığı bir gerçek fakat şunu unutuyoruz.Dört halife döneminde peygamberin sünneti (uygulaması) ile ilgili o kadar rivayet vardırki buraya yazsam herhalde sığmaz.Biz öncelikle sünnet ve hadisleri karıştırmayalım.Peygamberin doğumundan vefatına kadar olan hayatı kayıt altındadır.Hatta peygamberden önceki hayatta kayıt altına alınmıştır. Ben asla şunu idda etmedim edene de karşı çıkarım buhari ve msülim yada diğer muhadislerin topladıkları deliller mutlak manada doğrudur demedim böyle bir cümlem yoktur.Ben peygamberin uygulaması ve bu uygulama esnasındaki söz ve fiillerinin kuran açık bir şekilde mutlak manada itaati gerektirir diyorum. Haluk abim günlerdir okuyoruz o linkleri lütfen sadde öz cümlerlerle ve ayetlerden anladığınız payegamber görüşünüzü sordum bu kadar basit.beni o linklerin içine koymayın lütfen boş zamanımda yine okurum. Ben yukrauya ne güzel yazdım şu şu görüşler var dedim siz bu görüşlerden birini taşımıyorsanız kendi görşünüzü açıklayın dedim bu kadar. Çünki insanların peygamber tanımı ortaya çıkmaz ise bu konu uzar gider. Bedii hamit arkadaşımızn bir sözü aklıma geldi şöyle Bakın ben hep ayet yazıyorum diyor bende diyorum ki Mesele sizin ne kadar ayet yazdığınız değil o ayetlerden ne anladığınızdır Bilmem yanlışmıyım Teşekkürler |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Doğrusu size aşağıdaki söz yeter. Şahsıma attığınız iftiraları Rabbim e havale ediyorum. NE KADAR BİLİRSEN BİL; SÖYLEDİKLERİN, KARŞINDAKİNİN ANLAYABİLDİĞİ KADARDIR. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
FERDİ ARKADŞIM BUNU YAPMAYA HAKKIN YOK LÜTFEN Allaha ve rasülüne bir hakaret olmadığı takdirde hiç kimseye böyle sözler seylme hakkımız olmaz onun kendi fikri şunu düşün her insanın kendi fikri vardır bunlara ortaya konmadığı müddetçe gerçeğe ulaşılmaz. lütfen |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Müslümanlardan abim Bakın hHluk arkadaşımız peygamberi inkar etmiyor önce konuyu iyi anlayalım burada sıkıntı peygamberin tanımlanmsı ile ilgilidir Diyorki ben bu sözlerin peygambere ait olduğuna inamıyorum eğer inansaydım tabiki kabul ederdim bende kendisnenden peygamber tanımı yapmaısını istedim şimdi cevabını bekliyorum Arkadşlarımızn ne dedğini önce bir anlayalım olurmu saygılar |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Değerli Kamer arkadaşım sizin verdiğiniz peygamberimizin yetki sorumlulukları bölümlerinde doğrusu düşüncelerimi tam karşılayacak bir bölüm bulamadığım için şudur diyemedim. Allah elçisinin konumu çok farklıdır. ne günümüz yaşamımızda ki yöneticilerle, nede hakim savcı hiç bir beşeri makamla karşılaştıramam. Çünkü beşeri makamları insanlar atamıştır. Peygamberimizi atayan görev veren rabbimizdir. Onun makamını anlatmak, ona sevgimizi izah etmek gerçekten çok zor. Onun görev ve sorumluluklarını çok kısa anlatmak gerçekten imkansız. Onun için yazdığım yazıların linkini verdim. Bence bu sorunuza cevabı ancak Allah verir, zaten kur'anda veriyor da. Bunda gayrı söylediklerimiz, nefsimizin kuruntularıdır okadar. Rabbim gönül gözümüzü cümlemizin açık kullarından eylesin, yoksa işimiz gerçekten okadar zor ki. Söyleyecek söz bulamıyorum. Saygılarımla Halukgta |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Haluk abim inan olmadı Her inasın kuran ve sünnetten çıkarmış olduğu yada kurandan çıkarmış olduğu bir görüşü vardır Bunu çok uzun anlaşılmaz cümlelerle tarif ettiğinizde ben anlamkta zorluk çekiyorum birazdan kendi görüşümü bakın nasıl açıklayacağım. Bu çokta zor olmasa gerek |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Doğrusu benim anlayamadığım peygamberimizin yetki ve sorumluluk adına tasavvurunu bizler nasıl kendi düşünce yapımızda şekillendirebiliriz, bunu hala anlayamıyorum. Ben diyorum ki Bunu bizler yönlendirip kendi kafamızdan tasavvur edemeyiz. Bu görevi veren Allah bu açıklamayı yapmıştır diyorum, ama hala bana kendi düşünce ve inançlarınızdaki tasavurdan bahsediyorsunuz. Bu konuda Allah açıklam yapmıştır çok detaylı. 1. Çok açık allah elçisine kuranı tebliğ ederken uyulmasını ve o ne verdiyse onu almalarını emretmiştir. 2. Allah elçine direktiflerde bulunarak, sana indirdiğimi insanlara tebliğ et demiştir. 3. Allah bizlere hitabende sizlere tebliğ edilenlere uyun ona sarılın demiştir. 4. Allah elçisine sakın sana tebliğ ettiklerime hiç bir şey ekleme diye açık tembihte bulunmuştur. 5. Allah elçisinin kendi kontrolünde olduğunu bizlere anlatıp, onun verdiği her karara uyulmasını emretmiştir. 6. Allah elçisine hüküm vereceğin zaman sana indirdiğimle hüküm ver diyerek, bizlerin kur'an dışından hiç bir hükümden sorumlu olmadığımızı anlatmıştır. 7. Allah elçisini örnek gösterip o sizler için bir örnektir. Onun yaşamı kur'ana hayatına geçiriş şeklini örnek alın diyede ayetinde belirtmiştir. 8. Allah elçisi sizleri kur'an ile uyaracak ve kararlarını kur'andan alacaktır, onun için onun verdiği hükümlere itiraz etmeyiniz demiştir. ...... ...... Bakın bunlar böyle sayılır gider. Çünkü Allah elçisini anlatmak, onun örnekliğinden bahsedip, görev ve sorumluluğunu anlatmak öyle kolay değildir. Halbuki bu konularda ki yazılarım çok daha detaylı ve düşüncelerim çok daha açık yazıyor, ama neden tekrar ediyoruz tüm bunları anlayamadım. Sanırım beni peygamber düşmanı ilan ediyor bazı arkadaşlarım. Elbette bunu başarmaları mümkün değildir. Sözde isteyen istediğini söyleyebilir, ama ifiranın bir vebali vardır. Allah benim gönlümü ve düşüncelerimi çok iyi biliyor. yazdığım yazılarda orada apaçık duruyor. Allah şahittr ki ben onun şanlı elçisini saf dışı bırakırsam, rabbim e saygısızlık yapacağımı çok iyi biliyorum. Ama benim bildiğim birşey daha var. Eğer ben elçisine vermediği bir yetki ve sorumluluğu elçine isnat edersem bunun hesabınıda benden sorar Allah, bunuda biliyorum. Herşeyin doğrusunu hesabın görüleceği gün göreceğiz. O gün çok fazla uzak değil, belki bizim Dünya zamanımıza göre uzak gibi gelsede, emaneti teslim ettiğimiz andan itibaren çok yakındır. Rabbin huzurunda her şey önümüze dökülecek ozaman tüm gerçekleri göreceğiz. Onun için kimseye hiç bir söz söylemek gibi bir yetkimiz yok, hele hele saygısılık yapmak asla. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Bu konuda çok gerekmediğinde başka cevap yazmayacağımıda belirtmek isterim.SAYGILARIMLA Halukgta |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Haluk abim benim size bİr saygısızlığım oldumu bilemiyorum.Sizin fikirlerinizin sizi bağladığını fakat peygambere bir hakaret teşkil etmediğini bizzat söyledim. Benim anlamadığım konu şu ben size peygamberin görevlerini sayın demedim nasıl bir peygambere iman edilmesi gerektiğini sordum. Şimdi Allah zatını kurandan bize açıklamaktadır biz müslümanlar da Allahın kendisini tarif ettiği şekline iman ederiz meleklerede peygamberlerde bu durum böyledir.Şimdi bunun neresi yanlış. İslamda tebliğ metodunu anlatırken Allahın peygamberini nasıl yönlendirdiği ile ilgili verdiğim ayetlerin açıklamalarını siz başka bir konuyla bütünleştirerek vermişsiniz Neyse nasıl bir peygambere iman edlimesi gerektiğini kurandan anladğım şekliyle tarif edeyim siz ondan sonra sözlerinize devam edersiniz. Çünki peygambre Allahın istediği bir şekilde iman gerçeklşmediğinde ""lailaheillallah" tamamlanmış olmaz ben böyle düşünüyorum. Birazdan yazımı inşallah asacağım |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Eğer ben elçisine vermediği bir yetki ve sorumluluğu elçine isnat edersem bunun hesabınıda benden sorarhaluk gümüştabaktan alıntı. haluk arakadaş siz Allahresulunu kuranı anlamada nereye koyuyorsunuz onu verirmisiniz.. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Peygamberlik tanımı Nebinin kişisel ve peygamberlik durumları birbirlerinden farklı olmasına rağmen ikisede aynı kişide birleşiyor ve bunlar arasında fiilen ayrım yapmak imkansızdır. Peygamberlik öyle hepimizin bildiği sıradan makamlardan değildirki,onlar bu makamda bulundukları sürece peygamber,bundan iner inmezde normal bir lider olsunlar?Bilakis,bir peygamber göreve çağrıldığı andan ölümüne kadar sürekli görevde sayılır.Bir peyganber,temsilcisi olarak gönderildiği saltanatın ruh ve yapısına aykırı herhangi bir harkette bulunumaz. Ömründe yaptığı bütün işler,ister imam veya hükümdar olarak olsun,ister toplumun bir bireyi,bir koca,bir baba,bir kardeş,bir akraba veya bir dost olarak olsun,hepsi peygamberlik damgasını taşır. Her ne iş yaparsa yapsın, her neyle meşkul olursa olsun,heran her zaman bir peygamberdir ve örnek olması bakımından layıktır.Nitekim zevcesiyle birlikte yatakta olduğu sırada bile ,camide namaz kıldırdığı sırada olduğu Allahın rasulüdür.Hayatın çeşitli alanlarından yaptığı işleri Allah'ın hidayeti ile yapar.O heran sıkı bir şekilde Allah'ın koruması altındadır. Bu sebeple herhan Allah'ın çizdiği yol ve sınırlarını içinde harekete mecburdur.Kendi sözleri ile hareketleri ile ve hayati yaklaşımı ile adeta insanlığa bakın bireysel ve toplumsal düzeninizi bunların üzerinde kurulmalısız der. Peygamberin bir konuda en ufak bir hatası Allah'ın katında derhal müdehele edilip düzeltilir.Çünki onun küçük bir hatası ümmetinin büyük bir hatasına yol açabilir.Peygamber ancak masum ve hatasız olmak suretiyle müslümanların sosyal ekonomik siyasal ve kültürel alanlarda mükemmel sistem düzen kurmalarına yardımcı olabilecektir. Buraya kadar peygamberi tarif ettikten sonra şu hususu gözden kaçırmamak gerekir.Elbetteki peygamberin sözlerine ve fiillerine sadakat ve itaatin çeşitli dereceleri vardır.Bazıları farz ve vacip iken bazılarınada uymak için ağır şartlar getirilmemiştir Sonuç: Fakat umumi olarak peygamberin bütün hayatı ümmeti için bir model ve örnektir.En doğru ve emin yol bu modele uymaktaır gerçekten her kim bu modele en çok uymuş ve yakalaşmışsa o gerçekten mükemmel insan ve dindar bir müslümandır. Aynı şekilde bu modelden uzaklaşan kişi sapıklık ahlaksızlık ve dinsizlik çukuruna yuvarlanır.Ben hem kuranı kerimi hem de aklımın ışığı altında bu konuyu düşündükçe yukarda vermiş olduğum bu görüşün haklılığına inancım giderek güçleniyor. Peygamberin vefat etmiş olması onun hakkındaki bu görüşümü hiç bir şekilde etkilememiştir. Eğer biraz samimi olur bu konuya bakarsak bugün gerek kuran gerek hadisler gerek sünnet dediğimiz peygamberin hayatı hepsi tarih olarak günmüze gelmiştir.Biz bugun kalkmış üç bin yıl önceki tarih hakkında dahi sağlam bilgilere ulaşabilme imkanlarına sahibiz.O halde ben kimim ki peygamberin hayatını araştırmadan ona attıfta bulunulan sözleri filleri elimin tersi ile bir kenara atabileyim. Allah'ın rızasını kazanmaktaki en yüksek mertebe o değilmi.En yüksek ahlak mertebesi o değilmi.Kuranı okuyupta bu vasıflardaki bir peygamberi görmemek hakikaten hayret verici bir durumdur. Haluk arakaşım şimdi net durum ortaya çıkmıştır.Biz ya şunu diyeceğiz peygamber bize kitabullahı bıraktı gitti bizi ötesi bağlamaz tıbki birinci görüşteki gibi,yada peygamber bizi bağlar her yönüyle bağlar. Başka da çaremiz yok. Tekrar ediyorum hadislerin toplanma mantığına birşey diyemem fakat peygamberin hayatı yaptıkları ve yapmadıkları dört halife döneminde olabildiğince yaygın idi bunu kanıtlarım.İnsanın fıtratına aykırı olan şeylerin yasaklanması ve bunlara dair bir tekzibin yapılmamış olması onların helal olduğu yada haram olduğu anlamına gelir. Bu kurana aykırı bir görüş değildir.Ha şunuda belirteyim diyelimki bu haramlar arap kültüründe olsun yinede bu durum değişmez.Araplar fare sincap kedi köpek etleri yememiş olabilirler .Ki yediklerine dair bir bulgu da bilmiyorum.Eğer Allah bunu sakıncalı örmüş olsaydı bakın bize kurandan nasıl bildirecekti. “”..kendisne o ama geldi diye ne bilirsin? Belki o temizlenecekti””Abese/2-3 “”Hiç bir peygamberin yeryüzünde zafer kazanıncaya kadar esirler alması vaki olmamıştır””Enfal/67 “”Onlar için istiğfar etsende etmesende bir,eğer onlar lehinde yetmiş kere af dilesende Allah onları af etmez””Tevbe/80 “”Onlradan ölen bir kimse üzerine katiyyen namaz kılma””Tevbe/84 “”Ey peygamber zevcelerinin rızasını kazanmak için Allah'ın sana helal kıldığı şeyleri niçin kendine haram ediyorusun””Tahrim /1 Bu konu ilegili daha bir çok ayetler vardır. Son: Şimdi haluk abim sözlerini maalsef çok dolaştırıyorsun Halbuki islam net anlatılır.Sen peygamberi dışlamıyorum diyorsun fakat sözlerinden onu dışladığın anlaşılıyor.Peygamberin uygulamaları senin için zaman aşımına uğramış yalan dolan sözlerden ibarettir. E vallahi ben atatürk döneminde yaşamadım ama bugün atatürkün ayakkabı numarasını dahi biliyorum.Allah'ın rasulünün hayatı büyük kitleler tarafından kayıt altına alınmıştır, ha bu kayıt altına alınırken bir takım yalan yalnış şeylerde katılmıştır bu doğrudur. E onuda ayıklamak temizlmek biz müslümanaların işidir. Fakat hep şunun arkasına sığınmamak lazım bak dört halife döneminde peygamberin sözleri fiilleri toplatılmamıştır.Dört halife döneminde kuran da kitap haline getirilmemiştir.O halde kuranıdamı bir kenara atacağız,yada kurana haşa biri biz onu indirdik biz onu koruyacağız diye bir ayette sokmuş olabilir.Yine haşa Neyse yazım uzadıkça uzadı ben şimdilik bununla yetineyim sorumu tekrar ediyorum Biz nasıl bir peygambere iman etmeliyiz kurandaki tanım nedir. |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Kamer kardeşim sizin asla bana karşı bir saygısızlığınız olmadı. Allah sizden razı olsun. Verdiğiniz cevaplara gelince. Söylediğiniz gibi nebi ve peygamberlik makamı bir noktada birleşiyor. Allah bir elçi görevlendirmişse, bunun alt yapısı daha önceden hazırlanmış ve planlanmıştır bunda şüphe yok. Yine peygamberimizin her anının peygamberlik bilinciyle yaşadığını, söylediğiniz sözlerinize kesinlikle katılıyorum. Örnek vermek gerekirse, aile içinde Allahın haram demediği bir konuda haram demesi Rabbimin tarafından hemen ikaz edilmesi bu düşüncenin kanıtıdır. Ama dikkat edin peygamberimizi yaşarken yapılan hatalar düzeltiliyor, ya öldükten sonra onun adına söylenenler ne olacak dersiniz? Aslında şu cümleniz o kadar önemli ki, bunun bilincinde olan bir insan bu sözden çok şeyler çıkartır ve anlar. (saltanatın ruh ve yapısına aykırı herhangi bir harekette bulunamaz.) Rabbin gönderdiği hükümler yani kur’an, Allahın saltanatının, kanunlarıdır. Elçisinin buna ters bir şey yapması düşünülemez. Bu kanunları hayatına geçirip örnek bir insan olarak kendisini topluma sunar. Şimdi yazdığınız sözleri doğrusu anlayamadım, çünkü yukarıdaki yazdıklarımıza da uymuyor kanısındayım. Yoksa ben yanlış mı anladım. (Elbet teki peygamberin sözlerine ve fiillerine sadakat ve itaatin çeşitli dereceleri vardır. Bazıları farz ve vacip iken bazılarına da uymak için ağır şartlar getirilmemiştir.) Peygamberimizin sözlerine ve davranışlarına itaatin yani uymanın dereceleri kısmını anlayamadım. Çünkü bazıları farz bazıları vacip demişsiniz. Vacip in günümüzdeki anlamını önce yazalım. Vacip: Yapılması zanni delil ile sabit olan hükümlerdir. Farz kadar kesin olmamakla birlikte kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeydir Peki, zanni bilgi ne anlama geliyor; Sözlükte "sanma, sezme, şüphe ve kesin olmayan bilgi" anlamına gelen zan, kesin olmayan bilgiye denir. Şimdi düşünelim Rabbim bizi uyarmamış mıydı emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diye. Bu durumda nasıl olurda peygamberimiz zanna dayalı bir emir versin ve onu yaşasın. Peygamberimizi başta söylediğimiz gibi, Allahın saltanatının ruhuna aykırı hiç bir şey yapamaz demiştik. Farz ise zaten Rahmanın kesin emirleridir oda kur’an da apaçık yazar. Hatırlayalım Allah kur’an dahi muhkem ayetlerinden bahsederken, çok açık, anlaşılır ve her şeyden nice örnekler verdik ki anlayasınız der bizlere. Kuvvetli delil yalnız ve yalnız KUR’ANDIR. Allah ta elçisini kur’an ile uyar emri vermedi mi? Peygamberimizin örnekliği zaten kur’an da çok açık belirtilmiştir. Gelelim peygamberimizin ölümü ile örnekliği konusuna. Bunun sona erdiğini söylemek zaten aklın ürünü değildir. Hatırlayalım geçmişte onca saygın insandan günümüzde bahsedip, yaptıkları örnek davranışları anlatılıyorken, peygamberimizin ölümüyle her şey bitmiştir demek aptallık tan öte art niyettir. Hiçbir bilgi, örnek yaşam göz ardı edilemez. Bizler binlerce yıl öncesi tarihini araştırıyorsak, peygamberimizin tarihini daha büyük şevkle araştırmalıyız ve bu bilgilerden yararlanmalıyız. Bu sözlerimi birçok kez yazılarımda söyledim. Peki, bundan sonrasında nasıl davranmalıyız işte burası önemli. Allah ve elçisi bizleri uyarıyor ve ne diyordu? Emin olmadığınız bilginin ardı sıra gitmeyin. İşte önemle anlamaya çalışacağımız ayette bu. Araştırdığımız yüzlerce yıl önce tarihi belgelerden ya da kalıntılardan yola çıkarak, o devir hakkında bilgi sahibi oluruz. Onların yaşamları hakkında fikirler üretiriz. Fakat öyle kalıntılar buluruz ki zamanla, daha önceki bilgilerin doğru olmadığı çıkar ortaya, bizlerde bilgilerimizi hemen değiştiririz, yenileriz. Çok fazla geriye gitmeyelim. Osmanlı tarihi ve padişahları hakkında bu zamana kadar bizlere öğretilenlerin birçoğunun, doğru olmadığını görüyoruz yeni çıkan belge ve bilgiler ışığında. Hatta tarihi sonuçlar ve buna etkileri bildiğimiz bilgilerden çok farklı anlatılmaya başlandı. Bakın Zan ile yola çıkarsak emin olamayız. Belki de daha sonra bu bilgiler içinde bile yanlış olan çıkabilir, kimse emin olamaz. Hele bu bilgiler inancımızı yönlendirecekse işte Rahmanın ve elçisinin dikkatimizi çekmesi burada çok önem arz ediyor. Peki, bu durumda bu bilgiler ışığında ne yapmalıyız? Bunun da yolunu hem Allah, hem de elçisi gösteriyor. Sizlere benim sözüm diye ulaşan bilgileri KUR’AN SÜZGECİNDEN, ONAYINDAN GEÇİRİNİZ. Ne kadar güzel ve işimiz bir o kadar kolay. Ben yazımda peygamberimizin bir müddet sonra hadis yazımını yasakladığını söylediğimde, Allah razı olsun sizde onaylamıştınız. Hatta dört halife devrindeki bu yasaklanmasına ait hadisler çok da fazladır. Peki, neden yasaklamıştı hatırlayalım. Peygamberimizin söylediği bir söz verdiği bir örnek, kendisine öyle bir ulaşmış ki, bizlerin çocukken oynadığımız bir oyuna benziyor adeta. Kulaktan kulağa. Bu oyunda herkes bir cümleyi, yanındaki arkadaşına söyler sessizce kulağına ve en sondaki anladığını sesli söylerdi. İlk söyleyenin sözleriyle yakından uzaktan benzeşmediğini gördüğümüzde ise, hepimiz güler eğlenirdik. İşte peygamberimiz ne yazık ki sözlerinin birbirine aktarılma anında, nasıl değiştiğini görünce yasak koymuştur ve herkesi kur’an ayetlerini birbirine anlatmasını, nakletmesini emretmiştir. En son yazdığınız sonuca hüküm e gelince. Peygamber Allah elçisidir, kitabı tebliğ edip gitmemiştir. Onun hayatı ve yaşamı örnektir buda bizler ölünceye kadar devam eder. Peki, peygamberimizin hareketleri davranışlarının hangisinin doğru olduğunu nasıl anlayacağız? Bizlere ulaşan tüm bilgilerin doğru olduğunu mu kabul edeceğiz? Siz bazı ayet örnekleri vermişsiniz ve peygamberimiz yanlış yaptığında rabbimin ikaz örneklerini almış ve eğer bizlere ulaşan bu bilgilerde haram ve helallerde doğru olmasaydı, Allah aynı bu şekilde bizleri ikaz eder diyorsunuz. Değerli kardeşim unuttuğunuz bir şey var. Bizlere ulaşan tüm bilgiler hatta biliyorsunuz hadis yazımı, dinin mezheplere ayrılması ile yazılmaya başlandı, yani peygamberimizin ölümünden yüz küsur yıl sonra toplandı. Bu durumda peygamberimizin söylemediği bir söz haram yapmadığı bir konu hakkında nasıl Allah ayet göndersinde ikaz etsin? Kur’an da İsa kıssasını hatırlayın. Allah mahşer günü Hz. İsa ya şöyle soracağını söylüyor. Ey İsa sen mi söyledin Allahın oğlu olduğunu dediğinde Hz. İsa nın vereceği cevap önemlidir. Rabbim ben söylesem sen bunu bilirdin olacakmış. Bakın aynı cevabı bu konuda düşünelim. Bahsettiğimiz onca haramlar ve kur’an da olmayan hükümleri hesap günü peygamberimizin şahitliğinde Rabbin sorsa ve dese ki? Resulüm benim yapmadığım haramları, benim vermediğim hükümleri sen mi verdin dese, peygamberimiz acaba ne cevap verecektir? Bence aynı cevabı verecektir ve diyecektir ki: Ey Rabbim ben söylesem sen zaten bunu bilirdin. Sen bana, sana indirdiğimle onlara hükmet dedin. Sakın sana indirdiğime hiç bir şey ekleme diye ikaz ettin. Ben bu durumda bu sözleri söyler miydim demez mi? Bizler bugün kültürlerimizde geleneklerimizde yemediğimiz at, eşek ve saydığınız onca hayvanı yemiyoruz. Peki, yemediğimiz şeylere kendi nefsimizce hükümler vermek doğrumu? Örneğin deniz ürünlerinden Ahtapot, midye, karides, ıstakoz, yılan günümüzde bazı insanların hala peygamberimiz haram kılmıştır diye yemediklerini hatta tiksindiklerini biliyoruz. Ama yine aynı Müslüman toplumda, bunun çok kıymetli besin olduklarını ve Allahın haram kılmadığı için yendiğini de biliyoruz. Bakın aynı şeyler bir kısım Müslüman için tiksindirici ve iğrenç, ama bir kısım Müslüman için günümüzde vazgeçilmez besleyici bir gıda. Lütfen haram kelimesini kullanırken çok daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Küçük bir örnek vermek istiyorum. Bildiğimiz kirpi. Hiç birimiz yemeyi düşünmeyiz ama günümüzde kirpi etinin mayasıl ve daha başka bazı hastalıkla çok iyi geldiği anlaşılmış. Geçmiş yıllarda bir arkadaşımız, yana yakıla kirpi eti nasıl bulurum deyip duruyordu. Bazı şeyleri söylerken çok dikkatli olmalıyız, yoksa Allah ona bizleri muhtaç edebilir. Geleneklerimizi, alışkanlıklarımızı din ile bağdaştırıp onları kendi kalıplarımıza sokmak doğru olur mu, yorumunu size bırakıyorum. Sözlerimi çok dolaştırdığımı ve net söylemem gerektiğini söylemişsiniz. Aslında çok doğru. Fakat öyle inançlar geleneklerimizden dine girmiş ki, neredeyse Farzlaşmış. İşte tüm bunları kur’an ile anlatmak istediğimde hep peygamberimizi dışlamakla suçlanıyorum. Bende sözcüklerimi dikkatle seçmeye çalışıyorum ki, yanlış anlaşılmayayım. Benim sözlerimden peygamberimizi dışladığımın anlaşıldığını söylemişsiniz. Belki kendimi anlatmakta aciz olabilirim, ama benim kalbimi Yüce Rabbim biliyor. Atatürk örneğini vermişsiniz. Ben ayakkabı numarasını bilmiyorum ama zaten ayakkabısı müzede, bunu bilmekte zor değil zaten. Fakat Atatürk devrinden günümüze gelen onlarca bilginin bugün doğru olmadığını yeni belgelerle çok açık anlıyoruz. Aradan yüz yıl bile geçmediği halde, o devrin olayları, kişilerin olaylara sonucunda etkilerinin çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Birde yüzlerce yıl öncesindeki bilgilerdeki yanlış olma yüzdesini ben düşünemiyorum bile. Şöyle düşünelim. Peygamberimiz o günkü topluma kur’an ile hükmetme görevini aldığını açıkça kur’an da görüyoruz. Peki, bu durumda peygamberimizi kur’an dışına çıkmıştır ilaveler yapmıştır diye nasıl düşünüyoruz? Allah sizleri kur’an dan hesaba çekeceğim dedikten sonra, HAŞA bu fikrinden cayar mı? Hesabın görüleceği gün, kur’anın ortaya konacağı an, acaba Rabbim bizlere bir sürpriz yapıp, yalnız kur’an yoktu, bakın peygamberinizin birçok hükümleri de vardı diyerek, onlardan da hesap sorar mı? Bu sorunun karşısında herkes kendi cevabını vermeli ve inancını yönlendirmelidir. Allahın elçisine bir görev vermiş ve onun tanımını birçok ayetinde de yapmış kesinleştirmiştir. Bizlere düşen bunları anlamaya çalışmaktır. Yine bizler Allahın örnek elçisini çok daha iyi öğrenmek ve örnekliğinden yararlanmak için, araştırmalar çalışmalar yaparak bilgiler toplayarak, o bilgileri kur’an süzgecinden geçirip, yani MİHENK TAŞINA sürterek, doğru bilgileri almalı ve hayatımıza geçirmeliyiz. Değerli arkadaşım bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Her beşer elindeki rehbere ve Allahın verdiği aklı kullanarak doğruyu aramalıdır. Hepimiz bu dünyada imtihandayız. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. Peygamberimizi kimse devre dışı bırakamaz, buna kimsenin zaten gücüde yetmez. Yalnız şunu da unutmayalım, peygamberimiz söylemediği halde, bu hüküm peygamberimizin hükmüdür diyenler acaba hesap günü peygamberimizin şahitliğinde hali nasıl olur, onu da iyi hesap etmelidir diye düşünüyorum. Onun duasını almak isteyen onun söylemediği bir sözü kabul etmez. Bizler İslam ı yaşarken sanıya, rivayetlere dayandırırsak inancımızı, yanlış yapma oranımız çok yüksek olacaktır. Peygamberimizin ölümünden sonra toplanan hadis sayısının beş yüz kadar olduğu söylenir. Peki ya günümüzde yaklaşık Üç beş milyon hadisin olması bizleri hiç korkutmuyor mu? Bu durumda eğer hassas davranmayıp, kur’an süzgecinden geçirmezsek, hata yapma oranımız sizce yüzde kaç olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Doğruyu, yalnız doğruyu Rabbim bilir. Gerçekleri hepimiz huzurda göreceğiz, onun için birbirimizi kırmanın bir yararını görmüyorum. Onun içindir ki bana söylenen onca söz, sataşma ve imaya da cevap vermiyorum. Verdiğimde kalpler kırılacak da ondan. Bu Dünyaya kalp kırmaya değil, kalp kazanmaya, onarmaya geldik. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Selam: Haluk arkadaşım Türkçe arapçaya göre çok kısır bir dildir.Önceki yazılarıma dikkat edecek olursanız bazı sözcükleri kullanırken bu sözcüğü şu manada kullaınıyorum diye not düşerdim,fakat bunu insan bazen gözden kaçırabiliyor.Örneğin şans kelimesi. Şans nedir?Haşa Allah adaletsizmi ki beni şanslı,sizi ya da başkası şansız yaratmış olsun yada bana doğuştan bir takım töleranslar tanımış olsun değil mi?Ama bazen bu tarz sözcükleri kullanma ihtiyacı duyuyoruz."Keşke" kelimesi de sıkıntılı bir kelimedir. Şimdi şunu yapabiliyor muyuz?Önyargılarımızdan kurtulup gerçekten haktan gelen doğrulara işittik iman ettik diye biliyor muyuz?Bu çok önemli.Ben şahsen bu önyargılarımdan kurtulduğuma inanıyorum.Ben bir terimi kullanırken şunu iyi bilmeniz gerekir ki ben bu terimleri klasik islam anyalışları anlamında kullanmıyorum bu hususu açıkladıktan sonra gelgelelim zanni bilgi karşılığı olan "Vacip" kelimesine. Şimdi şuna itirazınız olacak mı bakalım! İslamda çok evlilik var mı?Var fakat Allah'ın tavsiye ettiği tek eşlilik mi?Evet,peki islamda yolculuk esnasında kişinin orucunu şartlar gereği orucunu bozabilme imtiyazı var mı? Var fakat kişi isterse orucunu bozmaz.Bunların Kuran'da var olduğunu sizde çok iyi biliyorsunuz.Peygamberin hayatında ki uygulamalarında bu tarz olduğunu vurgulamak için o terimi kullandım. Benim ana fikirlerim doğrultusunda bakabilseydiniz bu anlamı çok kolay bir şekilde görürdünüz.Ben sonuç olarak peygamber tanımını yaparken şunu anlatmaya çalıştım.Burası çok önemli.Eğer ben onun döneminde yaşasaydım Nebiye sorardım.Ya Nebi sizin bu söyledikleriniz şahsi fikriniz mi yoksa Allah'tan mı derdim.Tıpkı sahabi gibi.Ben diyorumki ben onun zamanında yaşamıyorum benim soracağım tüm soruları onunla birlikte yaşayan müminler bu soruların hepsini sormuşlardır. Allah nebinin bazı söz ve fillerini düzeltmiş,bazılarında müdahele etmemiştir.Sanırım yukarıda bunu çok güzel bir şekilde ayetler ışığında dile getirmişimdir.işte bu sebeple benim ona soru sorma ihtimalim ortadan kalkmıştır.Onun için şu yorumu yaptım.Dedim ki: "ister bir eş,ister bir baba" diye cümleye başladım bu görüş inan Kurani bir görüştür.Neden biliyor musun? Din tamamlanmış ve Allah mutlak manada razı olduğu insan karakterini peygamber olarak tarif etmiştir.Şimdi benim onu kaale almama gibi bir şansım var mı? Mademki amacımız Allah'ın rızası kazanmaktır,o halde Allah benim razı olduğum ahlak sahibi insan orda, ortada,ona uyan bana uymuş,ona asi olan bana asi olmuş,o sizin herhangi birinizin babasının oğlu değil onu rast gele çağıramazsınız.Yani birbirinizi çağırdığınız gibi çağaramazsınız,onun yanında Ses tonunuzu yükseltemezsiniz, haddinizi bilin diyor. Haluk bey siz kuran okuyan birisiniz bu söylediklerim kurani bilgilerdir.Biz nisa/60 ayetteki sizlerden olan emir sahiplerine itati bu şekilde mi yapacağız tabiki hayır. Ben cumhuru reisin huzurunda bağırdığım zaman benim imanım tehlikeye girmez ama nebinin huzurunda bağırdığım zaman imanım tehlikeye girer.Nebinin nübüvet aldığı ilk andan itibaren taki vefat ettiği ana kadar söyledikleri yaşadıkları hayatının her alanıyla benim için numunedir.Bu görüş kuranın müminlere verdiği ruhun ta kendisidir. Haşa islam gibi ulvi bir din zanni yada sanni bilgiler üzerine kurulurmu bu dehşet birşeydir.Bugüne kadar olan yazılarımdan bu fikri çıkarmış olmanız hakikaten üzücü bir durumdur.Birde üzüldüğüm bir durumda peygamber tanımınızı dürüst yapmadığınız kanısına varıyorum.Siz net fikrinizi ortaya koymuş olsaydiniz emin olun sizinle belki daha çok ortak yanlarımız olurdu.Birde şu husus çok önemli bana diyorsunuz ki kuranın bir ayeti üzerine yorum yaparak kuranın tamamını gözardı edemeyiz bu cümleyi hep ben kullandım. Fakat şunuda söyledim kurandan değil bir ayeti bir ayetin bir tek cümlesine dahi çıkarmış olduğunuz yorum kuarnın tamamına aykırı düşmemesi lazımdır bende bunu söylüyorum.Yani kurandan bir yorum çıkarırken o yormumuza ters gibi gözüken ayeti açıklayabilmemiz gerekmezmi. Araştırdığımız yüzlerce yıl önce tarihi belgelerden ya da kalıntılardan yola çıkarak, o devir hakkında bilgi sahibi oluruz. Onların yaşamları hakkında fikirler üretiriz. Fakat öyle kalıntılar buluruz ki zamanla, daha önceki bilgilerin doğru olmadığı çıkar ortaya, bizlerde bilgilerimizi hemen değiştiririz, yenileriz. Çok fazla geriye gitmeyelim. Osmanlı tarihi ve padişahları hakkında bu zamana kadar bizlere öğretilenlerin birçoğunun, doğru olmadığını görüyoruz yeni çıkan belge ve bilgiler ışığında Bakın haluk arkadaşım işte sorun burdaki olaya bakış açınızda tamda bunu söylüyrum. Siz peygamberi hep osmanlı tarihi yada sıradan liderler gibi değerlendiriyorsunuz.Halbuki nebi Sezar Çörçil yada Mısır'ın her hangi bir kralı değildir.Burada facia bir yanılgıya düşüyorsunuz.O dünya tarihine yön vermiş ve kıyamete kadar baki kalacak bir görevle gelmiştir.Onun söyledikleri ve yaşantısı hususunda hakikaten sağlam bilgi sahibi olduğunuzdan şüphe etmeye başladım. Bakın sayın abim onun hakkında yazılmış olan olan eserler ve ondan sonraki dört halife döneminin kayıtları hiçte itaatterakicilerin bize empoze ettiği uyduruk tarih gibi değildir.O nebide atatürk değildir.Önce bu hususu belirtelim.Bir önceki yazımda dedimki biz müminlere düşen Allah'ın peygamberinin yaşantısını kuranın kıstasından geçirerek bunu ortaya çıkarmak müminlerin işidir.Bunu birileri düzgün şekilde yapmamış ise biz yapalım. Fakat bu tarz cümlelerinize her baktığımda arkadaşlarım aklıma gelir. Onlar açıkca şunu söylerlerdi,nebi o zaman gereği mutlak manada itaat edilmesi gerekliydi,fakat derler ve şu örneği getirirlerdi,şimdi kalkıp biz şuanki başbakınımıza itaatisizlik yaparsak ne olur sosyal kaos meydana gelir,Allah bunu bildiği için o peygambere mutlak manada itaat gerekliydi derdi.Yani ha Hz. Muhammed (sav) olmuş ha o anki lider olsun farketmez,ben şahsen bu görüş sahiplerini müslüman olarak görmem,istedikleri kadar kuran okumuş olsunlar.Önemli olan çok kuran okuyup çok ayet bilmek değil önemli olan doğru şekilde anlayıp iman etmekdir. Ben yazımda peygamberimizin bir müddet sonra hadis yazımını yasakladığını söylediğimde, Allah razı olsun sizde onaylamıştınız. Hatta dört halife devrindeki bu yasaklanmasına ait hadisler çok da fazladır. Peki, neden yasaklamıştı hatırlayalım. Peygamberimizin söylediği bir söz verdiği bir örnek, kendisine öyle bir ulaşmış ki, bizlerin çocukken oynadığımız bir oyuna benziyor adeta. Kulaktan kulağa. Bu oyunda herkes bir cümleyi, yanındaki arkadaşına söyler sessizce kulağına ve en sondaki anladığını sesli söylerdi. İlk söyleyenin sözleriyle yakından uzaktan benzeşmediğini gördüğümüzde ise, hepimiz güler eğlenirdik. İşte peygamberimiz ne yazık ki sözlerinin birbirine aktarılma anında, nasıl değiştiğini görünce yasak koymuştur ve herkesi kur’an ayetlerini birbirine anlatmasını, nakletmesini emretmiştir. alıntı Sayın abim defalarca size sordum hadis ve sünnet arasındaki görüşünüz nedir bununda cevabını maalesef alamdım.Ben sanki burda hadis müdafasına girmişim gibi bir ithamınız varr.Şunu neden anlamakta güçlük çekiyoruz bende bunu anlamıyorum.Diyorumki hadis ve sünnet diye bir ayırım olmaz.Nebinin hayatı lider,komutan,baba,amca,imam diye de ayrılamaz,bu sözlerim neden anlaşılamıyor,onun hayatı onun söyledikleri söylemedikleri,yaptıkları ve yapmadıkları müslümanları mutlak manada bağlayıcıdır diyorum. Siz halen bana hadislerin nasıl aktarıldığını anlatmaya çalışıyorsunuz,aynı dilden konuşamıyoruz,yada sizden kendi görüşleriniz hususunda bilgi eksiliğini his ediyorum.Bakın biz günlük hayatımızda bazı sohbetlere katılmışızdır sanırım,orada vaiz bir iki saat konuşma yapar vaizi dinleyenler ancak kendi zekaları doğrultusunda o vaizi anlar ancak o kadar yorum yapabilirler. Kimisi çok zekidir o vaizin bütün söylediklerinden bir ana fikir çıkarır kimide vaizin üç beş kelimesini alır onuda yanlış aktaırır.bunmu demek istiyorsunuz. Bunlar üzerinede din olmaz diyorsunuz,ben bundan farklı birşeymi söylüyorum konuyu neden buralara çekiyorsunuz.Size söyledim kulaktan dolma bilgiler ancak batıl bir din ortaya çıkarır ben şahsen böyle inanana böyle yapan bir insan değilim. Ben kurandaki peygamberden söz ediyorum Allah'ın üzerine toz kondurmadığı peygamber.Siz tamam faydalanması gerektiği lazım olan sözlerini fiillerini değerlendirlemsi gereklidir diyorsunuz,bende buna itiraz ediyorum,hayır diyorum müslüman olmak buna iman etmeyi gerektirir aramızdaki fark bu,bu yüzden peygamber tanımınızı tam olarak yapabilseydiniz biz bu deyları hiç kunaşmazdık. Çok detaylara girmeden nasıl bir peygambere iman etmemiz gerektiğini soruyorum.Yukaride nasıl bir peygambere iman edilmesi gerektiğini islamdan anladığım kadarıyla özetledim sizin bu doğrultuda farklı bir peygamber tanımız var ise onu alalım. Kur’an da İsa kıssasını hatırlayın. Allah mahşer günü Hz. İsa ya şöyle soracağını söylüyor. Ey İsa sen mi söyledin Allahın oğlu olduğunu dediğinde Hz. İsa nın vereceği cevap önemlidir. Rabbim ben söylesem sen bunu bilirdin olacakmış. Bakın aynı cevabı bu konuda düşünelim. Bahsettiğimiz onca haramlar ve kur’an da olmayan hükümleri hesap günü peygamberimizin şahitliğinde Rabbin sorsa ve dese ki? Resulüm benim yapmadığım haramları, benim vermediğim hükümleri sen mi verdin dese, peygamberimiz acaba ne cevap verecektir? Bence aynı cevabı verecektir ve diyecektir ki: Ey Rabbim ben söylesem sen zaten bunu bilirdin. Sen bana, sana indirdiğimle onlara hükmet dedin. Sakın sana indirdiğime hiç bir şey ekleme diye ikaz ettin. Ben bu durumda bu sözleri söyler miydim demez mi? Haluk bey ben bu siteye ilk girdiğim zaman peygamberin helal haram yetkisi varmı,yorumları üzerine girmiş ve reddiye yamzıştım bu sebeple bu cümlenizi yazılmamış kabul ediyorum.Hem konumuz bu değil peygameri tanımlama üzerinden gidelim onun hayatı bizler için ne ifade ediyor bunu izah edelim,onun vefat etmiş olması bu yükümlülükleri bizden kaldırıyormu kaldırmıyormu.Bu konuda yoğunlaşalım devamı var |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Kamer Bey bu konuda düşüncelerimi söylediğime inanıyorum. Aşağıdaki sizin sözünüzü hatırlatmak isterim. (önemli olan çok kuran okuyup çok ayet bilmek değil önemli olan doğru şekilde anlayıp iman etmekdir.) Bu sözünüze katılıyorum ve diyorum ki, kimin çok okuyup doğru anladığını, Rabbin huzurunda göreceğiz. Yine aşağıdaki söz sizin sözünüz. (size söyledim kulaktan dolma bilgiler ancak batıl bir din ortaya çıkarır ben şaksen böyle inan böyle yapan bir insan değilim.) Bende aynı şeyleri söylüyorum, ama yöntemlerimizin ve anladıklarımızın bir kısmı demek ki farklı ki, bazı konularda ayrılıyoruz. Bu konuda size hiçbir ithamda bulunmadım, bulunmakta kimsenin haddine düşmez zaten. Ben inandıklarımı yazdım, sanırım sizde inandıklarınızı yazdınız. Sizin söylediğiniz gibi kur’anı çok okumak değil, doğru anlamak önemlidir fikrinden yola çıkarak, söylediklerimizin hangilerinin doğru olup olmadığını huzura varınca göreceğiz. Ne ben sizin gibi düşünmek zorundayım, nede siz benim gibi düşünmek zorundasınız. İmtihanımızın notlarını çalışmalarımızın, inançlarımızın nispetinde bir gün göreceğiz. Saygılarımla Haluk Gümüştabak |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Değerli arkadaşım bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır yalnız beni bağlar. Her beşer elindeki rehbere ve Allahın verdiği aklı kullanarak doğruyu aramalıdır. Hepimiz bu dünyada imtihandayız. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. Peygamberimizi kimse devre dışı bırakamaz, buna kimsenin zaten gücüde yetmez. Yalnız şunu da unutmayalım, peygamberimiz söylemediği halde, bu hüküm peygamberimizin hükmüdür diyenler acaba hesap günü peygamberimizin şahitliğinde hali nasıl olur, onu da iyi hesap etmelidir diye düşünüyorum. Onun duasını almak isteyen onun söylemediği bir sözü kabul etmez. Bizler İslam ı yaşarken sanıya, rivayetlere dayandırırsak inancımızı, yanlış yapma oranımız çok yüksek olacaktır. Peygamberimizin ölümünden sonra toplanan hadis sayısının beş yüz kadar olduğu söylenir. Peki ya günümüzde yaklaşık Üç beş milyon hadisin olması bizleri hiç korkutmuyor mu? Bu durumda eğer hassas davranmayıp, kur’an süzgecinden geçirmezsek, hata yapma oranımız sizce yüzde kaç olur? Bunu düşünmek bile istemiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Doğruyu, yalnız doğruyu Rabbim bilir. Gerçekleri hepimiz huzurda göreceğiz, onun için birbirimizi kırmanın bir yararını görmüyorum. Onun içindir ki bana söylenen onca söz, sataşma ve imaya da cevap vermiyorum. Verdiğimde kalpler kırılacak da ondan. Bu Dünyaya kalp kırmaya değil, kalp kazanmaya, onarmaya geldik. HALUK GÜMÜŞTABAK ADLI ÜYEDEN ALINTI Haluk arkadaşım siz neden ısrarla hadisler üzerinde duruyorsunuz anlamıyorum.Bunu hadis müdafası yapan insanlarla mülaza ettiğiniz zaman bu cünleleri kullanınız.Ben çok farklı birşey söylüyorum.Üç hadis yada beşyüs hadis meselesi bizim konumuz olamaz,biz çok daha önemli bir meseleyi mülaza ediyoruz.Ben peygamberi nübüvetten sonraki bütün hayatından söz ediyorum. Ne yazık ki imtihana kur’an dan çalışmak yerine, işin kolayını buluyor be yakınımızdaki insandan kopya çekmeye çalışıyoruz. Ya kopya çektiğimiz kişi imtihan sorusunun cevabını yanlış yazmışsa, hesabın görüleceği gün halimiz ne olur? İşte bu sorunun cevabını da kendimize soralım. Tarafsız, kur’an ışığında düşündüğümüzde doğruyu mutlaka bulacağımızı rabbim müjdeliyor. alıntı Yanındaki hangi insanlardan kopya çekmiş bu zat lütfen söylermsiniz.Bunu söylerken toplumdaki yalnış inancımı kast mı ediyorsunuz bunu bilemiyorum,bildiğim birşey var,Allah'ın kitabının içerisinde Muhammeden rasulülullah vardır. Onun hayatı farklı birşey söylediği söylenen sözler ayrı birşeydir bu net. Kanımca siz onun sünnet dediğmiz hayatı a dan z ye ile ilgili müslümanları ne kadar bağlayıcı olduğu husundaki fikirlerinizi net açıklar iseniz konu sonuçalnmış olur. Siz biryandan onu devre dışı bırakmak kimsenin haddine değil diyorsunuz bir yandan fakat kelimesini kullanarak konumuzla ilgisi olmayan hadislerden söz ediyorsunuz. biz burada muhadisleri yada hadisleri tartışmıyoruz. Şimdi diyelimki bir insan Allah'a inamıyorsa ona kalkıp Allah'ın kitabında delil getirmeye çalışmamız ne kadar doğru olduğu manidardır.Çünki adam kitabın sahibini kabul etmiyor kitabı nasıl kabul etsin. Biz burda hadisleri değil bu hadislerin isnad edildiği hadislerin sahibi husunda hemfikir olamıyoruz.Bu hadislerin sahibi husunda hemfikir olmazsak onun sözlerini fiillerini konuşmamız anlamsız olur. Biz onu görmedik onun kuranı anlayış ve yaşayış biçimi bizi bağlarmı bağlamazmı önemli olan bu. Bağlamaz diyorsak bu bizi bağlar ve iman tazelemek gerekir Bağlar diyorsak o halde zaten hemfikiriz bize gelen sözleri fiilleri dosdoğru terazinin adaletinden geçirerek önce iman edip sonra haytımıza aktaracağız inşallah. Arkadaşlar Allah için söyleyin sözlerim net değilmi. SAYGILARIMLA KAMER34 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Cevaplar daha da ilginçleşiyor vede birazda sertleşiyor gibi gelmeye başaldı bana, yanılıyorda olabilirim. Ben düşündüklerimi açıkca söylediğim halde, hala siz sözlerinizden birşey anlaşılmıyor demeye devam ediyorsunuz. Bu sizin sorununuz birşey söyleyemem. Bu durumda iki şık var. Ya ben gerçekten beceriksiz biriyim anlatamıyorum yada siz anlayamıyorsunuz. Hangimiz de sorun olduğunun benim için pek önemi yok. İşin daha da ilginci cevabınızın sonunda başkalarından onay alma gereği ni hissetmeniz. Doğrusu burası düşündürücü. Burada maç yapmıyoruz ki hakem arayalım. İman, birilerinin onayı ile değil Rabbin onayıyla geçerli olur. Benim başka söyleyecek sözüm yok arkadaşım, ben söyleyeceklerimi söyledim. Ama niçin benim inancıma karşı hala hiddetleniyorsunuz onu anlayamadım. Yanılıyorsam sizmi sorumlusunuz benden? Siz benim gibi düşünmediğiniz için size aynı soruları sorup, siz anlatamıyorsunuz açıkça konuşmuyorsunuz diyormuyum? Selametle |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Haluk bey hakikaten olayları çok dramatikleştiriyorsunuz. Ben size nerden hidetlenmişim konuyu başka tarafa çekmiyelim diye birazcık serzenişte bulundum,bu kadarda hakkımız olsun yani. Siz istiyorsunuz ben bazı helal haramların isimlerini söyleyeyim sizde bu helal haramların kurandan olmadığını ispat atmaya çalışacaksınız. Haluk arkadaşım kusura bakmayın bu tarz tartışmak bana ters.Diyelimki Allah'ın sıfatları hakkında ihtilafımız var ise Allah'ın kitabının hükümlerini tartışmamız bana doğru gelmez. İşin daha da ilginci cevabınızın sonunda başkalarından onay alma gereği ni hissetmeniz. Doğrusu burası düşündürücü alıntı Haluk arkadaşım bu cümleniz hakikaten hiç hoş değil,düşüncelerin doğruluğu yada yanlışlığı Allah'ın kitabının onayına sunulur,insanların görşüne değil.Orada dikkat ederseniz benim peygamberin tanımı hakkındaki görüşümün doğruluğu yanlışlığı değil açık seçik olup olmadığıyla ilgilidir. Sizin yazılarınızda ben sizin ana fikirlerinizi tabiki anlayabiliyorum,bazı cümlelerimi kullanırken belki dikkat etmişsiniz bu ana fikrinize yönelik kullanıyorum.Benim gayem şuydu peygamberi tanıma ile iligili ana fikrinizi daha net açık seçik ortaya koymanızdı. İslam muğlak tanımlar,kınayanın kınamasından korkan bir anlıyış kabul etmez.Çok tebki alacağımı bildiğim halde bazı konular hakkında ki fikirlerimi medineweb forumda yayınladım,eğer bunu yapmamış olsaydın hem fikirlerime olan saygımı yitirmiş olur,hemde münafıklık yapmış olmazmıydım. Biz dinimizi ortaya koyarız kınayan kınasın,önemli olan Allah kınamsın. Bakın haluk bey inanın bunu içimden gelen bütün samimiyetimle söylüyorum,sizin taşımız olduğunuz o görüşün tutarlı hiç bir tarafı yoktur.Belirli bir noktadan sonra insan tıkanıp kalıyor,cevap veremeyecek duruma geliyor.Düşüne biliyormusunuz kuran hitabının neredyese tamamı o şahsiyete hitaben söze başlıyor.En doğru görüş şu olmalıdır,evet peygamber adına yalan yanlış sözler filler isnad edilmiş gelin biz bunları ayıklayalım kendimize kriter olarak da kuranı ışık tutalım. saygılarımla kamer34 |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Müslümanlardan sayın abim sizin bu sorunuza cevap verebilmek için kurandaki peygamberi es geçmemekle olur ancak. Az önceki yazımdada yazdım insan bu görüşüe sahip olduğu zaman bir noktada tıkanıp kalmaktadır.Kan ve ölü eti kuranda tabiki haramdır,balık türü ürünlerde normal kesim yapılamdığında hem ölü hükmünde hemde içerisinde kan kalmaktadır. Halbuki biz müslümanlara hayvanın helal olabilmesi için kanın akıtılması lazım ayetler ap açık.Ha şunu asla söylemem peygamberde şefaat yetkisine sahiptir,peygamberde helal haram koyma yetkisine sahiptir dememek lazım.Helal haram yetkisi sadece Allah'a aittir. Allah'ın rasülü döneminde nebinin yaptığı yada yapmadığı söylediği yada söylemediği her ne varsa kuran tarafından tekzip edilmediği müdetce müslümanlar için bağlayıcıdır.Örneğin keler eti Nebinin sorasına gelir fakat nebi onu yemez sahabi ey allahın rasülü keler eti harammı ki siz yemeyorsunuz diye sorarlar nebi hayır,ben sadece onu yemiyorum o kadar. Bu rivayetten anlaşıldığı üzere eğer allah nebinin yapmış olduğu fiilere ve sözlere tekzip getirmemişse olay bitmiştir müslüman için.Çünki numune nebi.Kim onu numune kabul etmez ise imanı boş sayılır kuran ayetleri açık. . |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Sayın Müslümanlardan bana sadece bi zavallı durumundasınız demiş. Sizin karşınızda zavallı olmaya razıyım. Yeter ki rabbimin huzurunda zavallı olmaya yayım. Allah bir sorun olduğunda onu Allah ve resulüne götürün dediği ayeti, eğer kendi nefsimizce anlarsak, önümüze konan onca hurafenin peygamberimizin sözü olduğunu kabul etmemiz gerekir ki, bunu yapmak isteyen elbette yapabilir. Ama ben bunu çok dikkatle yapmak istediğimi söylüyorum. Bugün milyonlarca hadis önümüzde seçim sizin, sonucunu hesap günü göreceğiz. Hepimiz imtihandayız. Sayın Kamer o kadar çok şeyler söylüyorsunuz, fakat en sonunda söyledikleriniz, önce söylediklerinizi değil benim sözlerimi onaylıyor, ama bunun farkında bile değilsiniz. Bakın ne yazmışsınız. (En doğru görüş şu olmalıdır, evet peygamber adına yalan yanlış sözler filler isnad edilmiş gelin biz bunları ayıklayalım kendimize kriter olarak da kuranı ışık tutalım.) Bunu söyleyen benim ama söylediklerimi de uygulayan benim. Çünkü ben peygamberimizin sözleridir dedikleri tüm bilgileri kur’an ile karşılaştıralım, onay alıyorsa öyle alalım uygulayalım diyen ve peygamberimiz den bu yolla istifade edelim fikrini savunuyorum. Ama siz tüm bu kadar açık ve basit sözlerimi, açık bulmayıp net konuşmuyorsunuz diyorsunuz. Bundan daha açık ne olabilir? Peki, hangi bilgileri alacağız? İşte burada söylediğiniz gibi Rabbimin hüküm vermediği konularda vardır dersek, işte söylediğimiz ile inandığımız tutmuyor demektir. Siz bunu söylemiyorsunuz ama konuşmalarınızdan bu çıkıyor. Bunları söylediğimde, yana yakıla bana ben böylemi söyledim diye kızıyorsunuz. Allah elçisine çok açık bir yetki vermiştir. Bizler bu yetkiye ilaveler yaparak kendi nefsimizi kandırırsak, inanın Yahudi fitnelerinin çoğunu devam ettirmiş oluruz, bunu da unutmayalım. Yine bir arkadaşımız kur’an da eksik ararcasına balıketinin durumunun kur’an da açıklanmadığını söylüyor. İşte yaptığımız yanlışlar. Bizler açıklananlara uymak yerine, açıklanmayanların peşine düşüyoruz, adeta bak işte bu yok kur’an da dercesine. Böyle yapanlara kur’an da çok dikkat çekici ayetler vardır hatırlayınız lütfen. Bu soruyu peygamberimiz devrinde ki insanlar bizzat Allah elçisine sormuş olabilir, ama onlar bugünün ilmine sahip değillerdi, onun için sormaları da çok normaldir. Peygamberimiz de Rabbimin verdiği hikmet yani ilimle bu ve benzeri sorulara elbette cevaplar vermiştir. Ayetlere baktığımızda haram olarak zikredilenlerin hepsi bizlerin teneffüs ettiği ortamda yaşayan, ****bolizmaları farklı olsa da, hepsinin ortak alanı vücutlarındaki kan akışıdır. Allah bu canlı gurupları içinde açıkça uyarısını yapmıştır haramlarını belirtmiştir. Deniz ürünlerine baktığınızda karada yaşayanlar gibi kanları akışkan değildir. Dikkat ederseniz Allah deniz canlıları ile kara canlılarını farklı zikredip bakın ne söylemiş. Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun. Ayete bakın Rabbim iki avı ayırıyor ve birbirinden farklı oluşunu nasıl anlatıyor bizlere. Deniz avının helal olduğunu söylüyor fakat içinden ayrım yapmıyor. İhramlı iken kara avının yasak olduğunu söylüyor. Demek ki ikisi çok farklı hayvanlar. Yine Nahl suresi 14. ayette bakın deniz ürünlerini nasıl yememiz gerektiğini söylüyor Allah. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Demek ki deniz ürünleri taze yenmelidir diyor Rabbim. Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor. Deniz ürünlerinin hepsinin ****bolizmaları karada yaşayan hayvanlara göre çok farklıdır ve daha önce söylediğim gibi, kanları akışkan değildir. Bu durumda onları kesmek ile kesmemek arasında fark yoktur, onun için Rabbimde bu hayvanlar için kesilme, kan akıtma şartını getirmemiştir. Getirmediyse bunun altında başka şeyler aramak, bakın açıklama yok demek, çok büyük yanlışlara götürür bizleri. Ama bizler kur’an da eksik ararcasına hangi soruları soruyor ve gündeme getiriyoruz. Lütfen şu soruyu soralım kendimize. Allah deniz ürünlerinin de kanının akıtılması gerekseydi, bizlere söylemez miydi? İşte bu gerçeği kabul etmediğimiz sürece asla rabbin doğru yolunu bulamayız. Deniz ürünü ile kara ürünü arasındaki farkı da anlamamız için Allah avlanma yasağı koyduğun da yalnız kara hayvanları diye de açıklama yapıyor hatırlayınız. O gün aynı soruyu peygamberimize elbette sormuşlardır, peygamberimiz Rabbin ilmiyle gereken açıklamayı yapmıştır. Ama ne yazık ki bugün inandığımız haramlar listesi kur’an da yok, peki nerede var? Günümüz Tevrat ın da var. Arzu eden inanır, kimsede soru soramaz hesabını kendisi verecek. Ama inanmayanlara da neden inanmıyorsun denemez, çünkü Rabbim hesabını soracağı rehberde, böyle bir açıklama yapmamıştır. Ben bazı arkadaşlarım gibi düşünmediğim ve inanmadığım için ZAVALLISIN SEN ithamıyla karşılaşıyorum, tabi bunun hükmünü Rabbim e bırakıyorum ve cevap vermiyorum. Serendip arkadaşımıza da kısaca cevap vermek isterim. Aslında yazdığım tüm yazılarda cevabı var. Bizler okuma alışkanlığımızdan olsa gerek kısa cevapların peşinde koşuyoruz. Kısa cevaplarda konuyu tam anlatamıyor ne yazık ki. Siz İslam fıkhının temeli sünnettir demişsiniz. Bunu size kim öğretti? İslam ın temeli kur’an dır. Onun ayetlerine ters düşen hiçbir bilgide peygamberimizin sözü değildir. Çünkü bu yolu ve yöntemi önerende Allah ve peygamberimizdir. Kur’an da İslam hukukunun her şeyi vardır. Allah nasıl evleneceğimizi, mirasımızı nasıl dağıtacağımızı, nasıl yönetici seçeceğimizi, söylüyorsa bizlerin uymasını istediği her konuda detay vermiştir. Bahsetmedikleri bizlerin serbest alanlarımızdır. Bunu söyleyen ben değilim Rabbim ve yine Allah resulünün hadisleridir. Ne diyordu birçok ayetinde. Sizlere her konudan değişik örnekler verdik ki anlayasınız. Bu ve buna benzer onlarca ayeti bir kenara koyup, kur’an da eksik aramak doğrumudur? Doğru diyorsanız da size saygı duyarım, ama benim düşünceme de lütfen saygı duyunuz. Yine şu cümle sizin. Kuranın çok ayetleri beyana yani açıklanmaya muhtaçtır. Kur’anın muhkem ayetleri. Bakın muhkem diyorum çünkü bizleri ilgilendiren, dinin anası olan ayetlerin hepsinin açık ve anlaşılır olduğunu yine ben söylemiyorum, Rabbim söylüyor. Her konuda açıkça anlattık demek size yetmiyor mu? Hem de birçok kez yemin ederek bu kitabın kolaylaştırıldığını, rabbim in söylemesini nereye koyuyorsunuz? Bakın Rahmanın sözlerine uymak yerine beşerin öğretisine uyuyorsunuz. Allah o aya ulaşan oruçlu geçirsin diyecek ama açıklama yapmayacak öylemi? Lütfen birazda ha araştırınız. Kur’an dan eksik aramak yerine Rabbin ne söylediğini anlamaya çalışınız. Allah gönderdiği kitabı, açıkça göndermeyip daha sonrada hesabını sormaz, isterseniz birde bu mantıkla ayetleri anlamaya çalışınız. Sünnet kur’anı beyan eder sözü eğer yanlış yönlere çekilmezse elbette doğrudur. Sünnet peygamberimizin yaptıkları ve söyledikleridir. Nasıl olurda kur’anın onay vermediği bir şeyi yapar diyebiliriz? Dikkatli olmamız gereken, söylenenlerin peygamberimizin sözü olup olmadığını kur’an ile karşılaştırmamızdır. Hatırlayınız bugün dört mezhep var. Bir konuyu ele aldığınızda hepsinde çok farklı olduğunu görürüz. Bu durumda düşünebilir miyiz, peygamberimiz aynı konuda farklı fikirler söylemiş ve yapmıştır diye. İşte doğrusunu kur’an da bulacağız düşünerek aklımızı kullanarak. Hani imtihandayız diyoruz ya, imtihanda aklımızı kullanmayıp başkasının aklını kullanırda yanlış yaparsak doğru not alır mıyız? Allah hüküm yalnız benimdir diyorsa ve elçisinin bu konuda hükmümü bekle diye de ikaz ediyorsa, din ve iman adına hükümleri veren yalnız Rabbim dir, onları tebliğ etmekte elçisinin görevidir. Bu yetki ve sorumluluğu veren ve bu şekilde açıklayan Allah tır. Bunu söyledikten sonra bizler; ne yani peygamberimiz postacımıydı deme hakkını nereden buluyoruz? Bunu söyleyenlere de şöyle demek gerekmez mi? Peygamberimiz Rabbin vermediği hükümlerin tamamlayıcısı mıdır demezler mi? Allah yetkisini kimseyle paylaşmayacağını çok açık söylüyor kardeşim, lütfen kur’anı bir bütün olarak tarafsız okuyup, yine bir bütün olarak anlamaya çalışınız. Bu yazdıklarım benim kur’an dan anladıklarımdır, onun için sizde lütfen tarafsız bir şekilde, Rabbin rehberini anlamaya çalışınız. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? SELAM Haluk bey durmadan kızdığımı dile getiriyorsunuz,ben neden kızayım görüşünüzün kaale alınacak bir yanı yokki kızayım.Size Allah ve rasulünün arasını ayıranlar başlıklı bir reddiye yazdım eğer itirazınız varsa o yazıya yapabilirsiniz.. Her nedense gitgide basit cevaplar vermeye başladınız.Ve halen peygamber tanımınızı yapamadınız. Ben size herhangi bir hadisten deilil vermediğim halde siz yine konuyu getirip hadislere dayandırıp,hadislerin arkasına sığınıyorsunuz.Bugün yayınladığım yazıyı okuyun sünnet anlayışımı belki biraz tasuvur edersiniz.Şimdi sizin fikirlerinizi bilmeyen insanlar birşey söylediğinizi zanedecek şu görüşünüze delil getirdiğiniz ayetlere bir bakalım Ayetlere baktığımızda haram olarak zikredilenlerin hepsi bizlerin teneffüs ettiği ortamda yaşayan, ****bolizmaları farklı olsa da, hepsinin ortak alanı vücutlarındaki kan akışıdır. Allah bu canlı gurupları içinde açıkça uyarısını yapmıştır haramlarını belirtmiştir. Deniz ürünlerine baktığınızda karada yaşayanlar gibi kanları akışkan değildir. Dikkat ederseniz Allah deniz canlıları ile kara canlılarını farklı zikredip bakın ne söylemiş. Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun. Ayete bakın Rabbim iki avı ayırıyor ve birbirinden farklı oluşunu nasıl anlatıyor bizlere. Deniz avının helal olduğunu söylüyor fakat içinden ayrım yapmıyor. İhramlı iken kara avının yasak olduğunu söylüyor. Demek ki ikisi çok farklı hayvanlar. Yine Nahl suresi 14. ayette bakın deniz ürünlerini nasıl yememiz gerektiğini söylüyor Allah. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Demek ki deniz ürünleri taze yenmelidir diyor Rabbim. Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor. Deniz ürünlerinin hepsinin ****bolizmaları karada yaşayan hayvanlara göre çok farklıdır ve daha önce söylediğim gibi, kanları akışkan değildir. Bu durumda onları kesmek ile kesmemek arasında fark yoktur, onun için Rabbimde bu hayvanlar için kesilme, kan akıtma şartını getirmemiştir. alıntı Allah aşkına bu nasıl bir yorum böyle hiçmi kuran okumuyorsunuz.NAHL/14 te deniz ürünlerini taze yiyin kara hayvanlarının etlerini bayat mı yiyin diyor.Çok komik bir yorum.Bugün soğutucu sistemleri dolayısıyla deniz ürünleri bilmem kaç yıl sonra dahi yiyilebilir,şimdi bu eskimiş deniz ürünlerinin etleri harammı oldu,böyle yorum olurmu.Hani sizin görüşünüz evrensel idi yüz elli yıl sonrasını düşünüyordunuz.Hele şu cümleniz bu dahada komik. ( Kanlarının akıtılmasından bahsetmiyor.) alıntı Siz buna kuranın bütünlüğünde niye bakmıyorsunuz,bana hep neden kuranın bütünlüğünde bakmıyorsunuz maide/3- Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş,(10) vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,-diyordunuz. Haluk bey bu ayet ne diyor ölü eti kan ikside haram demiyormu,yoksa benmi yanlış okuyorum,şimdizi delil olarak verdiğiniz iki ayete baklım. (Ve O'dur ki, içinden taze bir et yemeniz ve kuşanacağınız bir süs çıkarmanız için denizi emrinize vermiştir. Gemileri onda yara yara gider görürsün. Böyle yapmıştır ki, O'nun kereminden nasip arayasınız ve şükredebilesiniz.) Maide 96: Hem size hem de yolculara bir geçimlik olarak deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı. Fakat ihramlı olduğunuz sürece karada avlanmak size haram edilmiştir. Huzurunuzda haşredileceğiniz Allah'tan korkun Şimdi bu iki ayetin hangisinde ölü eti ve kan helaldir diyor.Siz kalkmış diyorsunuzki eğer ölü etin içerisindeki kan haram olsaydı bunu ayette açıkca yazardı.Bende diyorumki başınızı bir kaldırın bir üstindeki ayete bakın ölü eti ve kanın haram olduğunu Allah nasıl net bir şekilde açıklamış bir görüverin,tabi görebilirsek. Karadaki hayvanların yapıları ve denizdeki hayavnalrın yapılarının farklı olduğunu bir kaç sayfa geriye gidin benim size söylediğimi göreceksiniz.Bu ölü eti ve kan mevzusunu peygambere müracat etmeden mümkün değil açıklaymazsınız.ben aslında detaylara girmeyecektim fakat baktımki öyle ciddi bir şekilde bunu savunuyorsunizki,buna girme zorunluluğu hissettim ve delil olarak verdiğiniz ayetlerin yorumunuda,sizi komik duruma düşürmşütür. Şunu biliyormusunuz bilemiyorum hayvanlarda asl olan kanın akıtılmasıdır. Maide 96.ayeti yorumlarken Allahın deniz av'ı ile kara hayvanlarının av'ının arasını ayırdığını söylüyorsunuz,peki bu ayırım neye delildir maide suresinin 3. ayetinin hükmünümü kaldırıyor kan ve ölü etinin helal olduğunamı delildir,ne anlatmaya çalıştığnızı anlayabilmiş değilim. Maide 96. ayette denizde avlanmanın helal olduğunu söylüyor,karada avlanmak nasıl helal ise denizdede avlanmak helaldir diyor o kadar. Şimdi karada avlanmak helal bu kesin,peki karada avlanmak helaldir diye,her türlü avlanmak helaldir diye her türlü avlanma helaldir anlamınamı geliyor.bu mantık çercevisinde baktığımızda (ki sizin normalde böyle bakmanız lazım) denizde avlanmak helal bu kesin,fakat denizde her türlü avlanmak helaldir demek saçmasapan bir görüşütür.Diyeceksiniz ki peki siz neden bu kan ve ölü eti yiyrosunuz,cevabım şu Bugünlerde tv lerdde bir reklam var denizde babamda çıksa yerim diyor,ve denizde adamın babası çıkyor:) İşte ben allahın rasülünün snnetine uyuyor,Allah ile peygamberi arasını açmıyorum. ""Denizin suyu temiz,ölüsü helaldir"" işittim iman ettim yar rasulullah. Hani biz peygamberimizin sözlerine kuran ışığı altında değerlendirip kurana uyanları alacaktık.Demekki bizim sözümüz ve özümüz bir değilmiş.hani Allah rasluünü es geçmek kimsenin haddine değildi,demekki bizim sözümüz ve özümüz aynı değilmiş. Şimdi bu hadisin kurana,insan fıtratına,insan sağlığına aykırı bir tarafı varmı,kuran okuyan biri bunun ne kadar kuran ruhuna uyumlu bir ahenk içerisinde olduğunu görür,işte sünnetin sözlü ifadesi bu. Ama bunu görmek için feraset gereklidir. Ferdi arkadaşım lütfen sizden istirham ediyorum,Medineweb forum'a yakışmayan sözler kullanmayın bırakın cevaplarını verdikçe ne kadar basit fikirler oduğunu delillerle çürütütelim Çünki Medineweb forum ortalama günlük yediyüz ila sekizyüz arasında insan hergün ziyaret etmektedir onlara karşı en azından bu sosyal faliyetli sitenin seviyesi düşmesin lütfen. Hiç kimse hiç kimseyi sevmek zorunda değildir. kamer34 medineweb editörü teşekkürler saygılarımla |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Siteye her uğradığımda Haluk Gümüştabak beyin Peygamber efendimizin konumu ve onun sünnetine karşı malum tutumunu içeren yazılarına kısa da olsa hep bişeyler yazma gereği hissediyordum kendimde...Açıkçası o yazılar karşısında dayanamıyorum, üzülüyorum , kahroluyorum.Ama bu yazıya bakınca çabamın gereksiz olduğu kanısına vardım.Çünkü ne kadar soru sorulursa sorulsun, delil sunulursa sunulsun Haluk bey klişeleşmiş cümlelerini sıralıyor hatta sorulara açıkça cevap vermiyor bile.uzgn |
Cevap: Kur'an dışından HÜKÜMLER ARAMAK doğrumudur? Alıntı:
Ferdi arkadaşım Bu Haluk beyin fikrine göre namaz nedir biliyormiyosun, ben abime bir kaç cümleyle anlatayım,böylece bacımızın sormuş olduğu soruayada cevap olmuş olsun. Namaz kuranda "salat" kelimesi ile geçer "salat" kelimeside arapçada dua anlamındadır bu kısmen doğru. İşte bu görüşe göre bizim hergün beş vakit kıldığımız namaz yani secde ruku kıyam şekilnedki ibadet bidattır,kuranda böyle birşey yoktur.Eğerki Allah ile pygamberin arasını ayırırsanız bu görüş doğrudur. Bu namaz hususunda bile dürüstlük yoktur,neden diyeceksiniz,çünki o görüşe göre peygamber kuranda lafız olarak geçen fakat manası tam olarak açık olmayan ayetleri anlatmak için gelmiştir.Bende tamam diyorum salat kelimesi kuranda varmı var o zaman bir kere dürüst olun yaw bunun hükmünü peygamberden uygulamasına bakın ama bakmazlar. Çünki onların peygamber tanımı,hani şıklar vermiştim ya işte birinci şıktır,bunu yazılarında açıkca dile getirmezler.Hatta 1. şıkkın üstüne şunuda koyabiliriz. Peygamber o toplumda yaşayan dürüst insanlarda biriydi,peygamberliği o hak ediyordu Allahta ona verdi,bu kadar basit diyorlar .Peki ona itaati nasıl açıklıyorsunuz bu kadar ayet var kuranda ,onada şöyle cevap verirler. Allah yeni oluşacak bir devletin temelini atarken bir lidere ihtiyaç vardı,bu lider o gün hz.Muhammed idi,eğer başka bir toplumda bu devlet inşa edilmeye başlansaydı başka biri peygamber olacaktı.Bu sebeple kurulacak olan devlet liderine itaat kadar normal bir şey olamaz idda bu. Haluk bey ister kabul etsin ister kabul etmesin bu görüşün ana fikri bu.Bu görüşün kuran ile uzaktan yakında alakası yoktur. Ferdi arkadaşım bugün yayınladığım "Allah ve rasülnünün arasını ayıranlar"" başlıklı yazımı oku orda nisa 151. ayetin bu görüşe ne isim verdiğini görürsün. hakaret yok tamam abim Allaha emanet ol ve olun |
SAAT: 12:15 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.