Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Muhtelif Konular (https://www.forum.medineweb.net/657-muhtelif-konular)
-   -   "Müslümanın Milliyeti Akidesidir" (https://www.forum.medineweb.net/muhtelif-konular/19489-vequotmuslumanin-milliyeti-akidesidirvequot.html)

kamer34 13Haziran 2011 13:54

"Müslümanın Milliyeti Akidesidir"
 
"Müslümanın Milliyeti Akidesidir"



"BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM"


İslam insanlığa ilişkiler, değerler, ölçüler ve bunların alındığı kaynağa dair yeni bir anlayış getirmiştir.

İslam insanı Rabbine döndürmek; varlığını, hayatını, ölçü ve değerlerini aldığı yeri en yüce otorite kılmak için gelmiştir. İlişki ve bağlantılarını ona göre ayarlar. Ondan gelmiş, yine ona dönecektir.

İnsanları Allah-u teala'ya bağlayan bir tek bağın olduğunu vurgulamak için gelmiştir. Bu olmazsa, ne bir saygı, ne de bir sevgi kalır:

"Babaları veya oğulları veya kardeşleri ya da akrabaları olsa bile, Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir milletin Allah'a ve peygamberine karşı gelenlere, sevgi beslediklerini göremezsin." (Mücadele, 22)

Allah-u teala'ya ait çok değil, bir tek hizb vardır. Diğer hizbler şeytana ve tağuta aittirler:

"İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kafirler ise tağut yolunda savaşırlar. Şeytanın dostlarıyla savaşın, gerçekte şeytanın hilesi zayıftır." (Nisa, 76)

Allah-u teala'ya ulaştıran tek bir yol vardır. Diğer yollar kesinlikle ona ulaştırmazlar:

"Bu dosdoğru olan yoluma uyun. Sizi Allah yolundan ayrı düşürecek yollara uymayın." (Enam, 168)

İslami olan tek bir düzen vardır. Onun dışındakilerin hepsi cahilidir.

"Cahiliye devri hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır.?" (Maide, 50)

Tek bir şeriat vardır. O da İslâm Şeriatıdır. Diğerleri heva ve hevese dayanan düzenlerdir:

"Sonra, seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy. Bilmeyenlerin heveslerine uyma!" (Casiye, 18)

Ve meydanda çok değil, yalnızca tek bir hakikat vardır. Diğerleri sapıklıktır:

"Hakikatin dışında sadece sapıklık vardır. Öyleyse nasıl olup da döndürülüyorsunuz?" (Yunus, 32)

Üzerinde İslam devletinin kurulu bulunduğu, Allah-u teala'nın şeriatının egemen olduğu, hadlerinin uygulandığı müslümanların birbirlerinin velileri olduğu tek bir dâr (ülke) vardır. O da dar-ül İslâm'dır. Onun dışındakiler dar-ül harp'tir. Müslümanın onunla ilişkisi ya savaştır, ya da ahd-i eman yapmaktır. O dar-ül İslâm değildir. Oranın halkıyla müslümanlar arasında bir velayet (dostluk) da yoktur:

"Doğrusu iman edip hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin velisi (dostu) dirler. İman edip, hicret etmeyenlerle, hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat din uğrunda yardım isterlerse, aranızda anlaşma olmayan topluluktan başkasına karşı onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür. İnkâr edenler, birbirlerinin velisi (dostu) dirler. Eğer siz birbirinizle dost olmazsanız yeryüzünde kargaşalık, fitne ve büyük bozgun çıkar. İman edip hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten mü'min olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır. Sonra iman edip hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir." (Enfâl, 72-75)

İslam böyle bir bütünlük ve kesinlikle insanı yükseltmek, onu toprak ve kan bağından kurtarmak için gelmiştir. Allah-u teala'nın şeriatının hakim olmadığı, onunla mensupları arasındaki ilişkilerin Allah esasına dayanmadığı yer müslümana vatan olamaz. Onu, İslam ümmetinin, İslam ülkesinin bir üyesi yapan akidesinin dışında bir milliyeti de yoktur. Müslümanın Allah-u teala'ya imandan kaynaklananın dışında bir yakınlık bağı da yoktur.

Yaratan'a iman edip, sonra akrabalık buna eklenmedikçe; müslümanın babasıyla, anasıyla, kardeşiyle, aşiretiyle yakınlığı gerçekleşmez:

"Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini var eden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren, Rabbinizden sakınıp korkun. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'ın ve akrabanın haklarına riayetsizlikten sakının." (Nisa, 1)

Bu, müslümanlara düşman olan cephede olmadıkları müddetçe; akide farkına rağmen ana-babayla güzel bir şekilde ilişki kurmaya engel değildir. Eğer düşmanlıkta bulunurlarsa ne bağ, ne de ilişki kalır.

Abdullah b. Abdullah b. Ubeyy bize muhteşem bir örnek vermektedir:
İbn-i Cerir'in İbn-i Ziyad'dan rivayetine göre şöyle dedi:

Allah Rasûlü Abdullan b. Abdullah b. Ubeyy'i çağırdı. "Babanın ne dediğini biliyor musun?" dedi. O da, anam babam sana feda olsun, ne diyor? dedi.
Allah Rasûlü buyurdu ki:
"baban, Medine'ye döndüğümüzde güçlü olan zayıf olanı çıkaracak, diyor"
Ey Allah'ın Rasûlü şüphesiz doğru söylemiş. Allah güçlü, o zayıftır. Sen Medine'ye geldiğinde Allah'a yemin olsun, herkesin de bildiği gibi babasına benden daha saygılı kimse yoktu.
Eğer Allah ve Rasûlü onun başını getirmemle razı olacaklarsa hemen getireyim.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem; "hayır", dedi.
Medine'ye geldiklerinde Abdullah, elinde kılıç kapıda babasının karşısına geçip:
"Medine'ye döndüğümüzde güçlü olan zayıf olanı çıkaracak diyen, sen misin"dedi.
"Allah'a yemin olsun gücün (izzetin), sana mı, yoksa Allah Rasûlü'ne mi ait olduğunu söyleyeceksin. Allah ve Rasûlü'nün izni olmadıkça ne buranın gölgesine, ne de içeriye girebilirsin" dedi.
"Ey Hazrec" dedi.
"İbn-i Ubeyy oğlum, beni evime girmekten alıkoyuyor".
Bazı insanlar geldiler, onunla konuştular.
"Allah ve Rasûlü'nün izni olmadıkça kesinlikle girmeyecek" dedi.
Peygambere gelip olan biteni haber verdiler.
"Ona gidin, bırakın evine girsin, deyin" buyurdu. Ona gelip peygamberin sözünü bildirdiklerinde,
"Onun emri geldiğine göre, artık girebilir", dedi.

Akide bağı yerleştiğinde, aralarında nesep ve akrabalık bağı olmasa bile, bütün mü'minler kardeştir:

"Doğrusu iman edip hicret edenler, Allah yolunda canlarıyla, mallarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte onlar birbirlerinin velisidirler."(Enfal, 72)

O, bir nesli aşıp sonraki nesillere ulaşan, bu ümmetin başını sonuna, sonunu da başına sevgi, saygı, dostluk bağıyla bağlayan bir velayettir:

"Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler, onlara verilenler karşısında bir çekememezlik hissetmezler. Kendileri zaruret içinde olsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar.

Nefsinin tamahkârlığından korunabilmiş kimseler, İşte onlar mutluluğa erenlerdir. Onlardan sonra gelenler, "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi bağışla, kalbimizde müminlere karşı kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz sen şefkatlisin, merhametlisin" derler." (Haşr, 9-10)

İslam budur işte.

İslam ne dil ile söylenen, ne de üzerinde İslami bir etiketin, bir ismin bulunduğu doğulan yer, ne de müslüman ana-babadan doğan birinin tevarüs ettiği şeydir.

"Hayır, Rabbine yemin olsun ki, aralarında çekiştikleri şeyde seni hakem tayin edip, sonra senin verdiğin hükmü içlerinde bir sıkıntı duymadan tamamen kabul etmedikçe iman etmiş olmazlar." (Nisa, 65)

İslam sadece budur.

Toprak, ulus, neseb, akrabalık, kabile, aşiret değil, yalnızca odur; Dar-ül İslam.

İslâm, insanları göğe uzansınlar diye toprak bağlarından, yüceler yücesine yükselsinler diye de kan prangalarından kurtarmıştır.

Müslümanın özlemini çektiği, savunduğu vatan bir toprak parçası değildir. Müslümanın tanıdığı ulus, egemen ulus, değildir. Müslümanın aşireti sığındığı, savunduğu kan bağından ileri gelen aşiret değildir.

Müslümanın bayrağı, aziz bildiği, uğruna şehid olduğu bayrak, herhangi bir kavmin bayrağı değildir.

Müslümanın istediği elde ettiğinde bundan dolayı şükrettiği galibiyet herhangi bir ordunun zaferi değildir.

Allah şöyle buyuruyor:

"Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine akın akın girdiklerini görünce Rabbini hamdederek tesbih et. O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir." (Nasr, 1-3)

Zafer diğer bayrakların değil, akide bayrağının altındadır.
Cihad başka amaçlar için değil, yalnızca Allah-u teala'nın dini ve şeriatı galib gelsin diyedir.
Allah'a emanet olunuz

Medineweb 13Haziran 2011 14:13

Cevap: "Müslümanın Milliyeti Akidesidir"
 
alkış000alkış000ArO*

çok güzel yazmışsınız abi teşekkürler

YaŞuHa 13Haziran 2011 18:39

Cevap: "Müslümanın Milliyeti Akidesidir"
 
Allah razı olsun tam okunacak bir konu

kamer34 16Haziran 2011 23:49

Cevap: "Müslümanın Milliyeti Akidesidir"
 
Müslüman milliyetinin temelini akide bağı üzere bina eder. Bizm ne evlatlarımız ne mallarımız bne villalarımız nede durgunluğundan korktuğumuz ticaretimiz Allah’ın dininin önüne asla geçmemelidir.

“Müslüman bu dünyada yeri geldiğinde terk edemeyeceği hiçbir şeyi olmayandır”

TEVBE/24- De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resulünden ve O'nun yolunda cihd etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.

Günümüzde gerek akraba ilişkileri gerekse arkadaşlık ilişkileri olsun hep bir takım dünyevi menfaatler üzere kurulu olduklarına şahit olmaktayız. Özellikle kapitalizmin yeryüzüne hakim oluşuyla birlikte artık Allah için olan ilişkilerden söz edebilmek çok zor bir durum teşkil etmektedir.

Oysaki en yakınlarımız ister müslüman olsun ister gayri müslim ilişkilerimiz Allah’ın belirlediği sınırlar çerçevesinde olmak zorundadır. Çerçevesini cenabbi Allah’ın belirlemediği hiçbir ilişki asla Allah’ın razı olacağı bir ilişki olmaycağı kesindir.

Gerek kuranda gerekse sünnette müslümanların insanlarla kuracakları velayet bağının sınırları tayin edilmiştir.
Her müslümanın üzerine düşen kendi yakın veya uzak akraba yada akraba olmayan insanlarla ilgili bağ kuracağı zaman muhakkak kendisine tayin edilen bu sınırları araştırıp öğrenmeli ona göre hareket etmelidir.

Cahiliye adetlerinden olan o kadar şeylerin tortularını üzerimizde taşıyoruzki bunu ancak kuran ve sünneti okuyarak atabiliriz. Bizim bayrağımız bizim milletimiz bizim devletimiz bizim annemiz bizim babamız acaba bizim dediğimiz bu kendimize ait kabul ettiğimiz değerler ne kadar Allah’ın bize uygun gördüğü değerlerdir.

Yada bu değerlerin ne kadarı Allah’ın dinine uygun değerledir bunu muhakkak sorgulamamız gerekmektedir.
Allah’a emanet olunuz


SAAT: 22:32

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306