Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Muhtelif Konular (https://www.forum.medineweb.net/657-muhtelif-konular)
-   -   Zülkarneyn (https://www.forum.medineweb.net/muhtelif-konular/20804-zulkarneyn.html)

MusabBinumeyr 24 Ocak 2012 20:42

Zülkarneyn
 
Zülkarneyn hâdisesine gelince, bu isim Kur'ân'da bizzat zikredilir. 'Sana Zülkarneyn'i sorarlar' (Kehf, 18/83) âyeti bunu ifade etmektedir.

Ancak isim zikredilmekle birlikte, Zülkarneyn'in kimliği yine kapalı kalmaktadır ki, bu vak'ada da diğer hâdiselerdeki gibi meçhuliyet devam etmektedir. Ona Topal Filip'in (Philippos) oğlu Büyük İskender diyenler vardır. Halbuki Zülkarneyn, Hz. İbrahim devrinde yaşamıştır. Hatta bazı rivayetler, Hz. İbrahim ile Zülkarneyn'in görüşmelerinden bahsetmektedir. (İbn Kesir, el-Bidâye, 2/95-98) Bu itibarla Milat'tan 300 sene kadar önce yaşamış olan Büyük İskender asla Zülkarneyn olamaz. Zülkarneyn'in Himyer'den olması ihtimal dâhilindedir. Çünkü Yemen lisanında isimlerin başına 'Zülmenar', 'Zülyesar' vs. gibi 'zü' getirilmesi âdeti vardır. Durum böyle olunca şark ve garptan maksat, baştan sona Afrika olabilir. Zülkarneyn'in oradan Çin'e uzanmış olması da mümkündür. Yukarıda söylediğimiz gibi yine ışıklar bulanık ve yine teşhis tam değildir. Acaba bu Zülkarneyn kimdir?

Hz. Ali'den gelen bir rivayette, Zülkarneyn'in salih bir insan olduğu söylenmektedir. Peygamberliği ise şüphelidir. Durum böyle olunca da, böyle biri, katiyen gittiği yere sefahat götüren sarhoş ve ayyaş İskender olamaz. Hem Hz. İbrahim gibi ulülazm bir peygamber, İskender gibi birine sarılıp onu bağrına basmaz.

Bir kere daha tekrar edelim; Zülkarneyn'in kim olduğunu bilmiyoruz. Bildiğimiz bir husus varsa, o da onun, bir hakikatin temsilcisi olduğudur. Zaten bizim için mühim olan da böyle bir hakikatin keşfidir. Zülkarneyn, sebeplerle çepeçevre kuşatılmış ve kendisine Cenâb-ı Hak tarafından 'müknet-geniş imkanlar' verilmiş bir insandır. Onu, hiçbir hâdise sarsamaz. O, hayatın bütün ünitelerinde tam bir salahiyet sahibidir. İçtimaî hayatı bütün teferruatıyla bilir. Onun iktisadî hayatı ve askerî hayatı da en az bunlar kadar ileridir. Ve o aynı zamanda bir ibadet insanıdır. Bu yönüyle de tam bir zâhiddir. Bütün sebepler seferber edilmiş ve onun emrine verilmiştir. Binaenaleyh yerinde irşad ekipleri çıkarır, onları yürütür, yerinde de cihanı fethetmek için hem şarka hem garba seferler tertip eder.

Evvela batıya gider, güneşin battığı yere ulaşır. Burası öyle bir yerdir ki, onun, artık bir adım daha atması mümkün değildir. Çünkü bir ihtimal o Atlas Okyanusu'na ulaşmıştır. Burada Zülkarneyn, güneşin bulanık bir balçık içinde battığını görür. Belki de bu görüntü, denizin buharlaşmasından meydana gelen bir görüntüdür veya bu tasvirin hakikati tamamen Kur'ân'ın bakış ve değerlendiriş ufkuna aittir.. evet semalar ötesinden vahiy yoluyla gelen Kur'ân, o âlemden görünen manzarasıyla böyle bir tablo tasvir etmektedir. Semanın yüzünde küçük bir göz gibi duran güneş, yeryüzünün gözü durumunda olan okyanusa batarken gök ehli tarafından, Kur'ân'ın tasvir ettiği şekilde görünür. Onun içindir ki, Kur'ân bu tabloyu anlatırken 'fi aynin hamietin' demiştir.

Daha sonra o, şarka azm-i râh eder. Dünyanın şarkını da fethetme niyetindedir. Fakat bütün seferlerinde sebeplere riayet ederek hareket eder. Burada bir topluluk görür ki, bunlar adeta uryandırlar. Bu üslup, ya bulundukları yerin çoraklığını ya da üzerlerine elbise dahi giymeyen kavmin bedeviyetini işaretlemektedir.

Derken Zülkarneyn'in yolculuğu, bir seddin bulunduğu yere kadar devam eder. Orada bir kavim görür ki, bunlar ya ibtidaî bir dille konuşuyorlardır veya dilleri ibtidaî değil de fakat Zülkarneyn bu dili tam bilmemektedir. Onlar, Zülkarneyn'e müracaat ederek Ye'cüc ve Me'cüc istilasına karşı kendilerini korumasını ve bunun için de ona haraç vermeye hazır olduklarını arz ederler. Zülkarneyn, haracı kabul etmez. Ama seddi kendi imkânlarıyla yapacağı sözünü verir onlara.

Yukarıdaki hâdisede, Hz. Musa ile Hızır'ın buluştukları denizin neresi olduğunu bilmediğimiz gibi bu seddin de nerede olduğunu bilmemekteyiz. Meçhuliyet burada da devam etmektedir. Zira bu hâdiseler, sadece bir devreye ve bir mahalle mahsus hâdiseler değildir. Her devirde ve her yerde olması mümkün hâdiselerdir ve kahramanları da belli şahıslara münhasır olmamalıdır. Belki bu kahramanlar, dünyanın değişik yerlerine serpiştirilmiştir. Hz. Adem'den beri devam eden ve kıyamete kadar da devam edecek olan her türlü şuurlu cemaatleşme bu hakikatin bir parçasıdır ve Cenâb-ı Hak, bu hususu bir sır olarak sürdürmektedir.

Bu set hakkında da çeşitli rivayetler var; bazıları bu seddin, meşhur Çin Seddi olduğunu söyler. Onlara göre bu set, Çinlileri Türklerden korumak için yapılmıştır. Bazılarına göre ise Azerbaycan-Ermenistan arasında Dağistan'daki Demirkapı seddidir. Belki de bu set, Ural dağlarındaki settir veya hiçbiri değildir de Bering Boğazı'ndaki geçit noktasıdır. Bütün bunlar bizim bilgimiz dışındadır. Bunların ne olup-olmadığını bilmediğimiz gibi, bu seddin keyfiyetini de kesin olarak bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey varsa o da şudur: Zülkarneyn, şarktan garba gün be gün bir hakimiyet tesis etmiş ve öyle bir set yapmıştır ki, bu seddin tuğlaları demirden, sıvası da bakırdandır. Bu inşa, bugünün teknik ve sanayiinden çok daha ileri bir teknikle yapılmış olmalıdır. Günümüzde yapılan bazı araştırmaların neticesi bizlere bu mevzuda bir fikir verebilir. Kendisine her türlü 'müknet' verildiğine göre tekniğin bu kadar zirvede oluşunu istiğrab etmemek (garipsememek) gerektir.

Zülkarneyn, diğer taraftan zâhir ve bâtın ilimlerinin hepsini kendinde toplamış zü'l-cenâheyn bir zattır. Aslında bu temsil keyfiyetine ulaşmadan cihan çapında böyle bir manevraya kalkışmak da doğru değildir. Doğru olmayan bir başka husus da bu merhaleye durup dururken gelineceğini zannedip pasif beklemektir.

Fütüvvet ruhu, bir güç ve kuvvet kazanıp her şey yapabilecek seviyeye gelince gerektiği şekilde disipline edilememişse, güce dayanma gibi bir hevese dahi düşebilir. İşte o zaman karşısına Hz. Musa ile fetâsı Yuşa b. Nun çıkar ve nazarlar daha ziyade ledünne çevrilir. Maddî planda yapılan ve olan işleri kendilerine isnad edip duran insanlar, ilm-i ledün sayesinde işin hakikatini anlar ve hayra ait bütün fiillerin hakiki sahibi olan Cenâb-ı Hakk'a verirler. Demek ki, ister fert ister cemiyet, maddeten kuvvet kazandıkları ölçüde manevî beslenme olmazsa dünyevîlik kaçınılmaz olur. Bu cümleden olarak bir hareketin temsilcileri maddî güç arttıkça gecelerini ihya ederek atmosferlerini aydınlatmıyor ve gündüzlerinde de evrad ü ezkarla ruhanîleşme peşinde değillerse, onlar bir mânâda düşüşe geçmiş ve kaybetmeye başlamışlar demektir. Bu bir iç kokuşma ve bir çöküştür.

Bunların dışında Kehf sûresinde anlatılan bir hâdise de, bağ ve bahçe sahibi iki kişinin durumudur. (Bkz: Kehf, 18/32-34) Mağara devrinden sonra böyle bir imtihan devresine işaret gibi görünen bu hâdise de çok mühimdir. Servet sahibi olmak, bağ ve bahçe edinmek, elbette bir suç ve günah değildir. Ancak bunlar, insanın gönlünü çeliyor ve yapılması gereken insanlık adına büyük ve mühim işlerin ihmal edilmesine sebebiyet veriyorsa o zaman mahzurludur. Bu kıssada iki arkadaştan biri bu imtihanı vermiş diğeri ise kaybetmiştir. Demek oluyor ki, elenmeler her devrede devam etmektedir. Kimisi işin başında kaybederken, kimisi de işin ortasında veya sonunda kaybetmektedir. Buradan, ipi göğüsleyinceye kadar (yani ruh bedenden ayrılıncaya kadar) insanın kazanmak veya kaybetmekle yüz yüze bulunduğunu çıkarabiliriz.

Alemşümul hakimiyet devresi ise Zülkarneyn'le anlatılmış olmaktadır. O devre, dünya muvazenesinde bir yer almak, mutlak mânâda söz sahibi olmak ve daima haksızlığın önünde bir set gibi durmak zamanıdır. Yol, usulünce takip edilirse, Cenâb-ı Hakk'ın tevfik ve yardımıyla o hedefe de varılabilir.

Zülkarneyn olma, evvela mağarada Ashab-ı Kehf olmaktan başlar. Bu arada saffetini koruyanlar, ledünniyata sımsıkı bağlı olanlar ve işin başındaki hasbîliklerini sonuna kadar götürenler, bence işte fütüvvet cemaati onlardır ve insanlığın makus talihini de onlar değiştirecektir. Bağa, bahçeye, mal ve servete takılıp kalanlar, yazlığına kışlık ve kışlığına yazlık eklemeye çalışanlar ve en kıymetli sermayeleri olan ömürlerini böyle lüzumsuz arzu ve isteklerin arkasında koşarak tüketenlerin ise Zülkarneyn olmaya hakları ve liyakatleri yoktur.



Fethullah Gülen

su damlası 25 Ocak 2012 12:39

Cevap: Zülkarneyn
 
ArO*Yine güzel bir konu evet000 emeğinize sağlık...


SAAT: 09:58

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320