![]() |
Cevap: Namaz Platformu..... NAMAZ; Davettir İcâbettir Şükürdür Kurtuluştr Berekettir Rahmettir Huzurdur Ferahlıktır Gıdadır Duâdır Aşktır Namaz;Farzdır FARZ ALINTI |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] KURAN’ı baştan sona okudum da, NAMAZ’sız CENNET’i bulamadım. Senai DEMIRCI |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Göz Nursuz Gönül Namazsız Olmaz.." |Hz.Osman |
Cevap: Namaz Platformu..... Mevlâna Hazretleri diyor ki: “İnsan namazda kıyâma durunca [ ﺍ ] “elif” olur. Rükûya eğilince [ ﺪ ] “dal” olur. Secdeye varınca [ ﻣ ] “mîm” olur. Bu şekilde namazı tamamlayınca “elif- dal ve mim” den oluşan âdem (ﺍﺪﻣ) olur |
Cevap: ___ HAYDİ, NAMAZ SEFERBERLİĞİNE ! ___ Alıntı:
|
Cevap: Namaz Platformu..... Kişi sadece yüreğindeki ALLAH nidasıyla, MUHAMMED sevgisiyle ve NAMAZ’ ı ile güzeldir. Kâhraman Araz |
Cevap: Namaz Platformu..... Namaz nurdur sahibini günahlardan korur ve doğru yola sevk eder. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Eğer anlasaydın ki ömrün azdır, hem faydasız gidiyor; elbette onun yirmi dörtten birisini, ebedi hayatının saadetine sebep olacak, güzel ve hoş bir hizmete, yani namaza sarf ederdin.” |
Namazı Sevebiliyor muyuz? Namazı Sevebiliyor muyuz? Kendi kendimize şöyle bir düşünüp soralım ve samimi olarak cevap verelim; Bir Müslüman olarak namazı sevebiliyor muyuz? Her zaman için namazı seven bir insan mıyız? " Namaz vakti gelse, ezan okunsa, namaz kılsam, canım namaz kılmak istiyor " diyor muyuz hiç? Midemizin açlık hissettiği ve bir şeyler yemek istediği gibi günün belirli vakitlerinde namazın açlığını hissedip namaz kılma arzusu geliyor mu içimizden? Karnımız iyice acıktığı zaman yanımızdakilerin konuştuklarını anlamaz duruma gelerek aklımızı yemeğe taktığımız gibi, namaza olan açlığımızdan dolayı da aynı durum meydana geliyor mu, kafamızı namaza taktığımız oluyor mu? Bazen canımız bir şey istediğinden dolayı belirli bir öğün olmadığı halde mutfağa girip bir şeyler atıştırdığımız gibi, farz olan vakitlerin dışında gönlümüz namaz kılmak istiyor mu, durup dururken iki rekât namaz kıldığımız oluyor mu? Sözü uzatmadan söyleyelim; Allah Teala ile beraber olmayı arzu ediyor muyuz? Ezan sesi bizde nasıl bir etki yapıyor, ezanı duyduğumuzda çok müthiş bir müjdeli haber almışçasına gözlerimizin ışığı parıldıyor mu ? Ezanın sözlerini tahlil ettiğimiz oluyor mu, tekbirler, tevhidler ve şehadetler kulağımıza ulaştığında ruhumuzun derinliklerine kadar ulaşıyor mu? "Biraz sonra Allah Teala ile beraber olacağım, rabbimin huzuruna varıp samimi bir şekilde kendimi O'na arz edeceğim. O'nun kelamını O'na okuyacağım ve O da beni dinleyecek. Her taraftan üzerime çullanan ve içerisinde boğulduğum atmosferden kurtulacağım, beni boğmaya çalışan şu karanlıktan sıyrılacağım, hepsini arkama atacağım, beni yaratanın huzuruna varacağım, O'nunla yüz yüze geliyor gibi olacağım, O'na halimi arz edeceğim. Şu anda ne kadar mutluyum, ne güzel" Evet, bu ve benzeri duygu ve düşünceler geçiyor mu içimizden? Samimi olarak cevap verelim. Sonra bu düşüncelerimiz bir bir gerçekleşiyor mu? Yani Allah Teala'nın huzuruna vardığımızda O'nunla gerçekten sağlıklı bir bağlantıkurabiliyor, beraber olabiliyor muyuz? Bunun en önemli belirtisi olarak da O'nunla olan bu beraberliğimizi uzatmak istiyor ve uzatıyor muyuz?Kıyamımızı, kıraatimizi, rükûmuzu, secdemizi ve son oturuşumuz, yani her bir rüknü kendi içersinde uzatıyor muyuz? Evet, sırf Allah Teala ile beraberliğimizden dolayı uzatabiliyor muyuz rükünlerimizi, yani namazımızı? Mehmed GÖKTAŞ Allah Resulü aleyhissalatu vesselam, ashabına: -Size en kötü hırsızın kim olduğunu söyleyeyim mi?Dedi. Onlar: - O kimdir, ya Resûlellah? dediler. Allah Resulü aleyhissalatu vesselam: - O, namazdan çalandır,dedi. Onlar: - Bu nasıl olur? dediler. Allah Resulü aleyhissalatu vesselam: - Namaz kılarken rükû ve secdesini tam yapmaz, dedi. Allah Resulü aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde kula en evvel sorulan amel namazdır. O namazı tam kılmışsa, Allah(c.c.), onun kalan hesabını kolaylaştırır.“ |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: ''Oğlum namaz hiç bu vakte bırakılır mı?'' Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmış, ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını kılardı. ... Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu. Ne oluyorsa, hep... namaz son dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı ezanının okunmasına on beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine geciktirdim namazı." dedi kendi kendine. Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendisini odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda etti. Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi. "Bu halimi görse, tatlı-sert kızardı yine bana." dedi. Çok seviyordu onu ...Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi. Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki... hicabından renkten renge girerdi. O gün akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde. Duasını yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. "Ne kadar da yorulmuşum." dedi. Daldı gitti öylece.... Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her yön insanlarla doluydu. Kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; Kimi sağa sola koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk soğuk terler döküyordu. Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama mahşer meydanında ki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti. Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle bir sağa, bir sola baktı. "Benim ismimi mi okudunuz?" dedi dudakları titreyerek..... Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde. İki kişi kollarına girdi. Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi. Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden...." Şükürler olsun " dedi, kendi kendine ve devam etti; " Gözlerimi dünyaya açtım,Hep hizmet eden insanları gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere koşuyor, malını islam yolunda harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise, hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah'ı anlattım. Namazımı kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim. Haramlardan kaçındım. "Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum." Diyordu. Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez." Diye düşünüyordu. Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü. Boncuk boncuk terliyordu. Sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonundahüküm verilecekti. Vazifeli melekler ellerinde bir kağıt, mahşer meydanında ki kalabalığa döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti. Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulakları yanlış mı duyuyordu? İsmi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten dona kalmıştı." Olamaaaazzzz " diye bağırdı. Sağa sola koşturdu. "Ben nasıl Cehennemlik olurum? Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum. Onlarla beraber koşturdum. Hep rabbimi anlattım." Diyordu. Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu. Vazifeli iki melek kollarından tuttu. Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet yok muydu? Bir yardım eden çıkmayacak mıydı? Dudaklarından kelimeler kırık dökük, yalvarmayla karışık döküldü.."Hizmetlerim... Oruçlarım.... Okuduğum Kur'anlar......Namazım....Hiçbiri beni kurtarmayacak mı?" diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu. Cehennem melekleri onu hiç sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı. Resülullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namazda insanı günahlardan öyle temizler." Buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?" diye düşünüyordu. " Namazlarım.....Namazlarım....Namazlarım." diye diye hıçkırdı. Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne eğdi. İki büklüm oldu. Kollarını sıkan parmaklar çözüldü. Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el kolundan tuttu. Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı. kendisini yukarıya çekti. Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz ?" dedi. İhtiyar gülümsedi: " Ben senin namazlarınım." "Neden bu kadar geç kaldınız ?Son anda yetiştiniz. Neredeyse düşüyordum."dedi.... İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; Başını salladı; " Sen beni hep son anda yetiştirirdin, ...hatırladın mı? Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı. Dışarıdan gelen sese kulak kabarttı. Yatsı ezanı okunuyordu. Bir ok gibi yerinden fırladı. Abdest almaya gidiyordu… alıntıdır |
Cevap: Namaz Platformu..... Kalıbını Secdeye Kalbini Kıbleye Bırak Kıpırtısız bir boşluğa koyarsın alnını günde beş vakit. Secdenin alnını nereye değdirdiğinden habersizsin. Gösterişsiz bir yöne dönersin yüzünü; ışıktan yolları yoktur şehrin kıblesinin. Kıblenin yüreğini nereye götürdüğünü bilmiyorsun. Suskun bir duvarın dibinde oturur gibisin her tahiyyatta... Selâmının kimleri neşelendirdiğini tahmin edemiyorsun aldığın selâmların sıcağını hissedemiyorsun. Adını bilmediğin bir deniz kıyısında yürür gibisin. Yüzünü görüyorsun sadece mavinin; derindeki incilerin pırıltısına dokunamıyorsun. Terazinin bu kefesindesin; varlığını inceltirken rükûlarda karşı kefede neyi biriktirdiğini bilmiyorsun. Şimdilik hece hece tutunduğun duanın gölgesinin haber verdiği ışıktan nasibin pek az. Dudaklarını ıslatan abdest suyunun her bir damlasının dudaklarını hangi billur pınarlara değdirdiğini fark etmiyorsun. Hüznünün kuytularından taşırdığın fısıltılarını dök seccadene… Aynalarda aradığın avuntuları sök bakışının perçemlerinden.. Bulduğunu yitir bir tekbirin yankısında… De ki “ben buraya razı değilim!” Yitiğini bul elini elin üzerine koymana fırsat veren vuslatın arefesinde.. De ki “ben sonsuzluğa adayım!” Varı yok et secdenin yüzünde; benliğini sıfırın altına çek varlığını sonsuzluğun başına taşı. Yoğu var et niyetin fısıltısında; ettiklerinin değil niye/t ettiklerinin seni kurtardığını anla.. Diriyi öldür rükûların darağacında; teninden geç bedenini yık dağ gibi.. Ölüyü dirilt dualarının burcunda; çağır günahın peltesinde dilsiz ettiğin ruhunu.. Umutlarını namazların ipeğine tane tane dizdiğini bil de sevin dostum. Namazın uçuruma atılmış en güzel gülündür senin. Namaz gülünün bin bahar olup içinde yankılandığını bil de sevin. Bir namazı kaçırmış olmanın o hüznü yok mu? Hiç olmazsa onu al yedeğine? Sana müşfik bir vaize olsun…Pişmanlık değil midir bizi en çok büyüten? Yüzü yerde pişmanlıklarının kalbine attığı sızıları kaybetme lütfen.. Bu bize lazım.. Hep lazım.. İncelmiş duygularımızın izinde yürüyelim hep... İçimizdeki hüzün yol göstersin bize. Kırık kalbimiz bükük boynumuz Rabbimizin rahmet dergâhına bitiştirsin secdemizi. Göz yaşlarımız rahmetin kucağına akıtsın yakarışlarımızı. “Din sadeliktir” der peygamberimiz [asm].. Bu zamanda beş vakit namazı bir kenara koyup aradaki vakitleri de namaz beklentisi içinde yaşaman yeter... Tesbihatını yapabildiğin kadar yap; “subhanallah”ı“elhamdulillah”ı “allahuekber”i dilinden kalbine indirmeye çalış. Sakın telaşlanıp kendini altından kalkılmaz dil kalabalıklarına binlerce binlerce ezbere mahkûm etme daha baştan… Önce durul namazın sükûnetini dinle... Çevreni temiz tut Çevreni temizle. Namaza kalktığın zaman yeryüzünün bütün gürültülerini sustur işleri durdur yollardan ayrılkenara çekil. Ruhunun yanına park et kalbinin ahengsiz çırpınışlarına mola ver. Kapat kapıları; başkalarını alma içeri; dudaklarını kapat yalana boş söze... Lüzumsuzlukları terk et silkele üzerindeki şehrin görünmez tozlarını cebinden boşalt sahte paraları elini göğsüne sokup alıp verdiğin nefesikâinatın o en eşsiz en görkemli ahengini farket. Yüzünü fenaya çevirmekten ümitsizliğin karanlıklarında tüketmekten gözlerini harama bakmanın kirindendilini yalanı/yanlışı dillendirmekten dudaklarını boş sözlerin tozundan yıka temizle. Ellerini şerre alet olmaktan yıka. Başını şu fani dünyada Rabbinin aziz bir misafiri olma şerefiyle meshet. Topuklarla birlikte ayaklarını da dünyadan yıka; seni yükselteceğini sandığın şeyleri ayaklarının altından çek. Namazın eşiğinde doğrul yeniden. Orada En Sevgili’nin en çok sevdiği halde olduğunu hatırla. Orada En Sevgili’nin en çok sevildiği hale büründüğünü bil. Kâinatın sahibinden kalbini kudret elinde evirip çeviren Rabbinin en sıcak en taze aferinini alıyorsun şimdi. Duyuyor musun? Bedenini pak eyle... Bedenini elbiseni namaza durduğun yeri temizle. Güzel bir kokuyu koklar gibi bedeninden sıyrıl teninden ruhuna taşın. Mevki ve makamını yansıtan her türlü elbiseyi çıkar üzerinden. Irkınla övünmeyi bırakkavminden ayrıl ülkeni terket varsa müdürlükten istifa et. Sadece seccadenin yöneldiği yere yönel; bulunduğun yerin ihtişamından sıyrıl. Sadece yüzünün döndüğü yerde ara itibarını kalbini Kâbe’nin eteğine bırak. Kıbleyi bulduğunda başka türlü endişelerden yüz çevir. Her yanını saran kaygıları korkuları hüzünleriabdest suyunun alıp götürmesine izin ver. Dağılan gönlünü geri topla uçurduğun huzuru geri çağır. Gamı sil göğsünden dünyalıkları yıka elinden benliğini düşür yakandan. Öylece temizlen.... Ayıplarını kapat.. Her mescide gelişinde “güzel elbiselerini giyerek gel” (el-A'râf 7/31) Ne kadar örtünürsen örtün kendini Rabbinden gizleyemezsin. O bilir içinin içindekini. O bilir niyetini. O bilir kendine sakladığını ve kendinden sakladığını. Başkalarına görünür olmak için kılma namazını. Başkalarının gözlerinden kaç. Başkalarının takdirinden uzaklaş. Niyetinin vadisine koy kalbini. Rabbe yöneldiğin köşe kendini başkalarından gizlediğin yerdir. Rabbine yüzünü çevirdiğin seccade kendi kendine kaldığın demdir. Nedir avret ne demek avret yerini örtmek? Göründüğün gibi olamadığın kadar ayıpların var göründüğünden geri kalan her oluş avret yerindir senin. Şimdi herkesin takdirinden uzak tüm vitrinlerin parıltısına küs her türlü gösterinin uzağında seccadenin kuytusunda iken kendi kendine sarılmışken elini elinin üstüne koyup kendini kuşatmışken yüzünü fanilerden dönüp sonsuza çevirmişken diz çöküp benliğini büyüklemekten vazgeçmişken eğilip doğru olmaya azmetmişken secdede varlığını sıfırlayıp kendini aşmışken avret yerlerini ört; yani kendine sakladığın kendinden sakladığın eksiklerini ayıplarını kusurlarını herkesten gizlediğin hallerini yok et ört. Herkesin huzurunda hesap verecek kimseden utanmayacak bir hâl elbisesine bürün.. İki yakanı bir araya getir; olduğun hali göründüğün hale yanaştır. Söküklerini dik sözlerinin dilini kalbine yanaştır; dilinle söylediğini kalbinle de söyle. Dikiş tutmuyorsa şayet söylenmeyi bırak sus kalbinden geçmeyeni diline değdirme... Kalbini kıbleye bırak... Kalbini çokluğun perçemlerinden kurtar... Seni dünyaya doğru çekiştiren cezbeleri düşür yakandan. Seni yokluğun kuyusuna çeken kaygılardan uzaklaş. Seni uzaklara savuran rüzgârları sustur. Ruhunu ayrılıkların uçurumuna sürükleyen hüzünleri sil. Dünün hüzünlerinden yüz çevir. Yarının korkularını unut. An’ın içinde var et kendini yeniden. Yüzünün her noktasına her an rahmetinin güneşini değdiren Yaradan kutlu nazarında ağırlıyor seni. Tebessümlerinin en güzel en tatlı hediye olduğunu söyleyen En Sevgili âşinası olduğun sıcağını özlediğin yüzlere çeviriyor yüzünü. Her şeyin alçaldığı her işin meyvesizleştiği her yüzün kirlendiği bu çağdakıble kalbinin adımlayacağı kırmızı halı gibi serildi önüne. Seni özel eyleyen seni biricik bilen Rabbinin rızasına yönel. Şehrin telaşlarını dünyanın çekip çekiştirmelerini günübirlik sevdalarını kıblenin kırmızı halısına adım atar atmaz uzaklara at. Kalıbını tuttuğun gibi kalbini de tut kıblede. Her secdede Kâbe’ye değdir alnını. Yöneldiğinde Kâbe’nin analık ettiği nurlu sütunun önünde ağırlanan aziz bir misafir bil kendini. Vakti kaçırma... Vakte dikkat et... Sabahın buğusunu değdir göğsüne yapraklarında taze şebnemler ağırlayan bir gül gibi aydınlığa uyan. Göz kapaklarını araladığında seni nice aldanışlara düşüren düşlerden uyandığın gibi gönlünü de aç ki kalbinin ufkuna nice muştu güneşleri doğsun. Ellerinde dualar kelebekler gibi uçuşsun. Kimliksizisimsiz önemsiz bir nutfenin ana rahmine tutunup insan olmaya yolculanması gibi sen de var-yok arası varlığını vefasız dudaklar arasında silinmeye ayarlı adını bir mezar taşının insafına kalacak hatırını Rabbinin rahmet kucağına bırak... Dünyanın güneş gibi başına dikilip sözüm ona sahiciliğini kalıcılığını sımsıcak kalbine düşürdüğü öğle vakitlerinde telaşlardan sıyrıl oyunlardan uzaklaş.. Ellerini kaldır tekbire O’nu büyüklerken başka her şeyi küçük bil. Önemini O’na yönelmekte bil. Şimdilik burada olduğunu ama ‘şimdilik’ olduğunu hatırla... Terkedeceğin gölgelerde seni terkedecek gölgelerde oyalanma.. Bir tekbir ile dünyayı arkana at. Elinin tersiyle geride bırak gündelik sevdaları... “Oynamıyorum!” de. Seni herkesle ve her şeyle buluşturacak Rabbinin sılasına yönel. Yol açık yola çık... Gölgen uzadığında yeryüzündeki varlığının da azaldığını hatırla. Ne çok hatıran varsa o kadar az ömrüm kalmış demektir... Gölge gibidir yaşanmışlıklar; onlar ardın sıra uzanıp çoğalırken ömürden nasibinin azaldığını haber verirler. Gölgelerin uzadığı ikindinin hüznüne ihtiyarlığın habercisi gibi bak.. Şakaklarına kar yağan adamların toprağa yönelen yüzlerini giyin... Bedenini taşıyamayan acuzelerin kalplerine devşirdiği tesellilerin ardına düş. Hüsrana uğrayanların en sonunda yaşayacağı pişmanlığı düşür göğsüne.. Akşam vakti erişince ufuklara kan ağlatan vedaları taşı yüreğine... varlık güneşin battığında seni sen eyleyecek yıldızlar besle namazın göğünde.. Sensiz batacak güneşleri düşün. Senin umarsızca batırdığın güneşlerin her biri bir gün sensiz ve umarsız batacak güneşi ateşliyor gizlice.. Bunu bil ve bil ki namazını son namazınmış gibi kıl.. Yatsı vakti suskunun üzerine çekilen yeni bir susku gibi geceyi kalbinin üstüne yayar. İçinin fısıltısına yanaştırır kulaklarını. Yüreğin boş sevdalardan boşanır. Göz kapağının tenine değdiği titrek çizgiye doğru çekilir varlığın. Sükûnetin nabzını doldurur gece. Varlığın kıpırtısı biter. Eşyanın kanı çekilir. Şehir yüzünü senden çevirir. Işığın seni uzaklara dürten cezbesi söner. Yatsı dudağını dudağına kilitler. İçinin kıpırtılarına dön yatsı vakti. Ölümün toprağı suskular çekmeden nefesine şimdi alıp verdiğin her nefeste Rabbinin hatırını saydığını bil öylece yönel O’na... Dünyaya veda vaktidir yatsı vakti. Gün gelecek yaşaman fazladan görülecek ölümüne hiç kimse şaşırmayacak. Senin için ömrün gecesi başlayacak. Zaman siyah bir tül gibi üzerine örtülecek... Varlığının kalp atımları zayıflayacak. Heveslerin dünyadan yüz çevirecek. Öyle bilerek var secdeye... Benliğini sıfırla... Kaygılarının kışını erit secdenin sıcağında.. Senai Demirci |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Namaz Platformu..... Sadece Kendini Kandırıyorsun! Namaz kılamıyorum. Ne oldu bana bilmiyorum. Çok istiyorum ama olmuyor. Bir şeyler bana engel oluyor. Bahane, bahane, bahane.!!! Sadece kendini kandırıyorsun.Hayatın sızlanmakla, ağlayıp dövünmekle geçiyor. Yarın başlarım, öbürgün, haftaya söz başlayacağım. Yarına garantin mi var? Bir saat içinde dengeler değişiyor, neler oluyor dünyada. Haftaya çıkacağına dair Allah’tan söz mü aldın? Yemek yerken hiç zorlanmıyorsun. Bir gün bile boşluk vermiyorsun. Çok sevdiğin limonlu dondurmayı alabilmek için kaç sokak öteye gidiyorsun. Canın mantı çekti diye nasılda çaba gösterirsin yapacağım diye. Hayalindeki araba için kredi çekip onca sıkıntıya katlandığını ne çabuk unuttun? Deniz mavisi eşarbına uygun ayakkabı ve çantayı bulabilmek için kaç mağaza dolaştığını düşün? Yatağın azıcık battı diye gidip en pahalısından ortopedik yatağı alan sen değil miydin? Peki ne için yaptın bunları? Tüm bunları senden isteyen kim? Doymak bilmeyen, verdikçe isteyen nefsin değil mi? “Gördün mü, o kimseyi ki; heva ve hevesini kendisine ilah edinmiş, bilgisi olduğu halde Allah onu şaşırtmış, kulağını, kalbini mühürlemiş ve gözüne perde koymuştur? Allah’tan sonra onu kim hidayete eriştirebilir? Hala düşünmeyecek misiniz? ”(Casiye:23) Yoksa sen nefsini ilah edinen, nefsini putlaştıranlardan mısın? İnsan kul olduğu değerler için yaşar. Sen neye veya kime kulsan ona göre hayatını şekillendirir, onun isteklerine göre hayatına yön verirsin. Şimdi dön ve sor kendine: “Ben kim için yaşıyorum? ” Benim ilahım kim?” diye. Sana hayatı veren kim? Gafilce soluduğun havayı sana bahşeden, her gün güneşi üzerine doğduran kim? Yediğin her lokmayı boğazına takılmadan midene indiren, yemek yerken dilini dişlerine çiğnetmeyen kim? Koskoca bedenini küçücük ayaklarına taşıtan kim? Senin her zerren Allah’a ait. Nasıl bu kadar cahil olabilirsin? Rabbinin sana bahşettiği nimeti bıkıp usanmadan tüketiyor, ama Allah’ı hayatına dahil etmek istemiyorsun. Allah seni kendisine kulluk edesin diye yarattı. Ağlayıp sızlanasın diye değil! Birde akıl verdi düşünesin diye. Boşuna değil! İmtihan olarak nefsini verdi. Mücadele et onunla diye. Kölesi olasın diye değil! Allah’ı dahil etmediğin bir hayat boş bir teneke kadar basit ve anlamsız. Değerli değil! Bırak artık boş lakırtıları! “Yapamıyorum”, “Olmuyor” ları bırak! Yığınla bahanelerini ancak etten kemikten insanlara yutturabilirsin. Münker Nekir bahane kabul etmez. Allah’ı bahanelerinle kandıramazsın. Allah uyumayandır! Allah Hay’dır! Her an diridir. Senin her halinden haberi olandır. Allah unutmaz! Sadece tehir eder. “Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.”(Nisa suresi: 142) Sahte gözyaşlarını kendine sakla. Bırak artık nefsini yüceltmeyi. İsyanları oynuyorsun. Huzura varmak için nasılda isteksizsin. Alnını secdeyle buluşturmak bu kadar zor demek. Şeytan da secde etmemişti hatırlasana. Kibri buna mani olmuştu. Alnını secdeye ya(k)pıştıramayanlar, aslında birazda şeytanlaşmış insanlardır. Sen Allah’a olan kulluğun kadar değerlisin. Varlığını anlamlandıran, Allah’a olan yakınlığındır. Ve bilki namaz dindir! Namazsız din olamaz. Namazı ikame etmeden yaptığın her iyilik kuma yazılan bir yazı gibidir. İlk dalgayla yiter gider. Hayır işlerin, iyi niyetliliğin, yardımların, oruçların… Hakkıyla namaz kılmıyorsan bunların tümü anlamını yitiriyor. Sen içi pis bir evin dışını cilalayıp duruyorsun. Evin içi kokmuş, her yanı dökülüyor haberin yok! O ev ancak namazla, kullukla temizlenir. Bir başlayıp bir bırakıyorsun! Yamalı bohçaya dönderdin dinini. Hiç bir işin böyle yarım yamalak olmamıştı. Kanı beş para etmez nice insanların yap dediklerini eksiksiz yerine getirdin. Parandan, kişiliğinden, hayatından ödün verdin. Bir hiç uğruna saatlerini aylarını yıllarını harcadın da, Allah için günde bir saati fazla görüyorsun. Ölüp gideceksin bir gün! En çok sevdiklerin gömecek seni toprağa. Çabucak kurtulmak isteyecekler senden. Değersiz bir et parçası gibi gömüleceksin. Seni dünyada değerli kılan herşeyi bırakıp gideceksin. Diploman, kariyerin, güzelliğin, sana bakıp imrendikleri dünyalık maharetlerin… Önemsediğin hiç, ama hiç bir şeyi yanında götüremeyeceksin. Övündüğün güzelliğin, değer verdiğin bedenin çürüyüp gidecek. Kurtlar bedeninde bayram edecek. Okurken bile tiksiniyorsun değil mi? Sen bunları yaşayacaksın! Secdelerin, yürekten edilmiş duaların, Allah’a adanmış anların kalacak yalnız. Onlar ölmeyecek, yitip gitmeyecek… Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi,35) Ezanlar okunurken kayıtsız kalamazsın! Göz göre göre namazını kaçıramazsın! Yaradanına kafa tutamazsın! Çünkü sen müslümansın, sen İslamın hâdimisin. İslam’ı ayakta tuttuğun kadar, Allah’a kul olduğun kadar insansın. Allah’a kulluk edemiyorsan sen koskoca bir sıfırsın! CAHİDE SULTAN ALINTIDIR |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hep söylüyoruz; Namaz beş vakit, Ahlâk ise yirmi dört saat farzdır . . . | İbrahim Tenekeci | |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Türkan Hanım dindar bir ailede büyümüştü. Annesi her fırsatta ona ve kardeşlerine namaz kılmalarını söyler, hatta kızarak onları uyarırdı. Türkan Hanım namazın kılınması gerektiğine inanır, ama yine de kılmazdı, çünkü kılmak nefsine zor geliyordu. Bazen başlar, sonra terk ederdi. Evlendi ve çocukları oldu. Annesi her geldiğinde aynı şekilde namaz kılmaları için ikaz etmeyi sürdürüyor, o da ısrarla kılmamaya devam ediyordu. Çok istemesine rağmen bir türlü nefsine galip gelemiyordu. Bir gün arkadaşları ona oturmaya geldi. İçlerinden biri annesini de yanında getirmişti. Teyze çok mübarekti. Öyle tatlı konuşuyordu ki, onu dinleyen saatler geçse usanmazdı. Teyze bir ara namaz konusuna değindi. O anlatırken, Türkan Hanım annesini hatırlamış ve annesinin eski günlerdeki namaz ikazlarını düşünüyordu. Misafirler de teyzeyi zevkle dinliyordu. Türkan Hanımın küçük oğlu Zekeriya, dört yaşındaydı. Oynadığı oyunu bırakmış, teyzenin koltuğu dibinde iki elini yumruk yapıp yüzüne dayamış bir şekilde, kıpırdamadan dinliyordu. Annesi ikram için mutfakla salon arasında koşturup dururken mevzu değişmişti. O da onların yanına oturup sohbetin güzelliğine kapılarak çayını yudumlamaya başladı. Tam bu sırada mutfaktan bir gürültü geldi. Arkasından da oğlunun çığlığı duyuldu. Telâşla mutfağa koştu Türkan Hanım. Misafirler de korkuyla peşinden gittiler. Oğlu bir sandalye koyarak lavaboya çıkmıştı. Bir ayağı lavabonun içinde, diğeri ise dışarıdaydı. Sandalye devrilmiş yerde dururken, oğlu da lavabonun kenarında korkmuş bir şekilde asılı duruyordu. Koşup kucağına aldı. Su içeceğini zannederek: “İsteseydin ben verirdim yavrum, ya düşüp bir yerine zarar verseydin” diye çıkıştı. Türkan Hanım oğlunun verdiği cevabı, uzun yıllar geçmesine rağmen hâlâ unutamaz; çünkü şöyle demişti çocuğu: “Anne, ben abdest alacaktım. Teyze dedi ya, namaz kılmayanlara Allah ceza verecekmiş diye. Ben de, sen ceza almayasın diye senin yerine namaza başlayacaktım.” O an Türkan Hanım, tepeden tırnağa titrediğini hissetti. Allah, yıllarca namaz kılmayan Türkan Hanıma oğlunun davranışıyla müthiş bir ders vermişti. Yavrusuna sarılıp dakikalarca ağladı... alıntıdır |
Cevap: Namaz Platformu..... Sabah Namazi Vakit seher.. Ufukta günün kizil cicegi açmak üzere. Vaktin üzerine sabahin nutfesi düstü az önce. Gecenin topraginda sakli isiktan tohumlar baslarini uzatiyor. Simdi hatirla ki sen de bir zamanlar yoklugun karanliginda yitiktin. Unutulmusluk topragina gömülü bir tohumdun. Kimsenin adini bilmedigi hatirini saymadigi bir yetimdin. Hatirla ki unutulmusunun topraginda Rabbin seni unutmadi. Rabbin seni sahipsiz de brakmadi. Rabbin seni yokluk gecesinden varliginin ufkuna eristirdi. Taze bir bahar gibi gün yüzüne çikardi bedenini. Ete kemige bürüdü ruhunu. Gülden tebessümler giydirdi yüzüne. Simdi seher vakti. Göz kapaklarinin ardindan kaç. Gafletin gecesinden uyan. Aç gözlerini sehere. Aç kalbini Rabbine. Uyan. Uyan yan ve an seni hiç unutmayan Rabbini. Günes ufukta yükselmeden sen dualar ufkuna yüksel. Herkes unutsa bile seni unutmayan Rabbini herkesin O'nu unuttugu anda ananlardan ol. Haydi kalk! Kalk ve miracina eslik et En Sevgilinin[asm]. Simdi sabah! Simdi sabah namazi vakti... .................................................. ...... Ögle Namazi Vakit ögle. Gün ortasi. Dünya telasindasin. Isler yogun. Yarim kalmis nekadar is var! Sanki sensiz yürümüyor hiçbir sey. Sanki sen olmasan isler hep yarimm kalacak belki hiç baslamayacak. Ne kadar çok vazgeçilmezin var! Ne kadar vazgeçilmezsin! Oysa dünya seni pek umursamiyor. Sessizce akip gitmede sonsuz uzayda.. Telaslarina inat uzakta bir kelebek yavas yavas kozasindan çikmada. Ötelerde bir insan son nefesini vermekte sessizce.. Bir bebek ilk kez gülümsemekte annesine... Vakit ögle... O kadar gürültü var ki ortalikta.. Kalbinin sesini duyamiyorsun bile. Ruhunun sonsuza uzanan emellerine kör olmak üzeresin. Telaslarin arasindan siyrilruhuna yer ayir. Ebedî sükûnete hazirla kendini. Kalbini sonsuzluga bitistir. Alnini secdeye degdir. Simdi ögle namazi vakti .................................................. .. Ikindi Namazi Vakit ikindi. Gün ihtiyarladi. Günes solgun rengini birakiyor güller üstüne. Zaman irmagi ikindinin caglayanindan dökülüyor simdi. Ayriligi söylüyor hece hece. Hüzün renkli bulutlar sardii gögü. Günesin saltanati bitmek üzere. Zevale dogru akiyor isiklar. Hatirla ki sen de bir ömrün ikindisine yürüyorsun. Tenin soluyor. Gözlerinin feri çekiliyor. Yüzünü bu dünyadan çevirmeye hazirliyorsun. Öbür kiyisindasin artik hayat nehrinin. Bundan sonra vaadi yok sana zamanin. Yokus asagi akiyor kalbin. Vakit ikindi. Kalbini kanatiyor kuru gül yapraklai. Tutunacak dal ariyor gibisin zamana karsi. Zamanin hükmü agirlasiyor üzerinde. Gün daha kisa geliyor artik. "Yemin olsun ki ikindi vaktine. Hüsrandadir insan." Simdi anliyorsun. Çünkü yokus asagi akiyorsun. Dalindan kopuyorsun. Hoyrat bir rüzgâr artik zaman. Geriye kalan ancak iman. Simdi ikindi vakti. Secdeye koy alnini. Egil Zamanin Sahibinin önünde. O'na konus; DUAlarini fisilda. Sonsuzluga tutun hece hece. .................................................. ...... Aksam Namazi Vakit aksam. Gün ölmek üzere. Günes isiklarini topluyor esyanin üzerinden. Kizilca kiyameti kopuyor dünyanin. Kara kefenini giyiniyor gün. Gülün rengi soluyor esyanin cezbesi yitiveriyor. Hatirla ki senin de aksamin olacak bir gün. Ömrünün isiklari solacak. Hayatinin perdesi çekilecek. Senin de kiyametin kopacak. Simdi aksam. Ölmeden önce bil ölecegini ki yasatildigini farkedesin. Herkesin senden uzaklasacagi ölüm anini hatirla ki sen de simdi herkesten ve her seyden uzaklasip Rabbine yanasasin. Seni sen yokken de bilen Rabbin sen öldükten sonra da bilecek elbet.. Herkesin unuttugu yerde seni bir O hatirlayacak. Hatirini yalniz O bilecek. Sen de O'nu an simdi. Simdi aksam namazi vakti.. .................................................. Yatsi Namazi Vakit Yatsi. Gün çoktan öldü. Günes isiklarini topladi. Gece hükmediyor âleme. Günesin saltanati bitti. Isiklar tükendi ufuklarda. Renkler ellerini çekti esyadan. Gül soldu gün soldu. Göge yöneldi gözler. Hatirla ki Sen de unutusun kara gecesine yuvarlanacaksin. Bir adin kalacak geriye. Bir mezar tasin hatirlayacak belki Seni. Belki o da unutacak. Simdi gece.. Sabaha çok var. Isik uzaklarda. Yoklugun gecesinde adin bile unutulmusken kimden meded umarsin sor kendine? Kim Sana hayat vermisse kurumus kemikleri toplayip dirilten de O elbette. Söyle kendine. Söyle kendine ki çoklarinin Seni unuttugu bu gece Sen de herkesi unut O'nu hatirla. Söyle kendine ki coklarinin isiklara kanip sahte renklerin kuyularina daldigi bu gece Rabbini an Rabbine kan Rabbine uyan. Simdi yatsi zamani vakti. "Alıntı" |
Cevap: Namaz Platformu..... Rabbin lutfedip "günde 5 defa Secdede buluşalım" diyor ama sen gelmemekle "Ne sen nede davetin umrumda değil" diyorsun. Ve sen Müslümansın. (alıntıdır) ----------- Efendimiz (a.s.m.) namazda 103 sayfa okurdu... Peygamber Efendimizin (a.s.m.) namaz kılışı öylesine muhteşemdi ki, onu tasvir etmekten insanlar aciz kalırdı. Namaz vakti girince öyle bir hâle girerdi ki, Hz. Aişe (r.anha) Validemiz, şöyle demekten kendini alamamıştır: — Resulullah (a.s.m.) ile konuşurduk. O bize bir şeyler anlatır, biz de ona bir şeyler anlatırdık. Namaz vakti geldi mi, Allah’ın kudret ve azametiyle meşgul olmaktan, sanki o bizi tanımaz, biz de onu tanımazdık. İbadetimiz bizi kendi dünyamızdan alır götürür, uhrevî atmosfer içine girerdik. Bir sahabe de, Resulullah’ın namaz kılışını şöyle anlatır: – Hazret-i Peygamber namaza başladığı zaman, çevresinde bulunanlar onun göğsünden, kaynayan buhar kazanının fokurtularına benzeyen bir fokurtu işitirlerdi. O öyle bir namaz kılardı ki, görenler şaşırırdı. Namazda iken ayakta, rükûda ve secdede o kadar uzun dururdu ki, sanki vefat etti sanırlar, heyecanlanırlardı. Bazen ayakta iken Fatiha’dan sonra 47 sayfa olan Bakara Sûresi’ni okur, hatta peşinden Âl-i İmran ve Nisa sûrelerini de ekleyerek bunu 103 sayfaya çıkardığı olurdu. Rükû ve secdede uzun uzun dualar eder, her gece ayağı şişinceye kadar namaz kılardı. Çünkü, namaz kılmaktan başta ruhanî ve kalbî olmak üzere bütün duygularıyla zevk ve lezzet alır, büyük bir huzur duyardı. Namazda hissettiklerini ifade etmek için ashabına şöyle derdi: – Sizin yemek yemekten, su içmekten, muamele-i zev ci ye den aldığınız lezzeti, ben namazdan alırım. Namazı Yaşayanlar/Said Demirtaş/Nesil Yayınları |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Toprak boyunuzun ölçüsünü almadan siz seccadeye boyunuzun ölçüsünü verin. Senai DEMİRCİ |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hadis-i şerifte buyuruldu ki:"Bir mümin, abdest için yüzünü yıkayınca, gözü ile işlediği günahların hepsi su ile birlikte dökülür. Ellerini yıkayınca, elleriyle işlediği günahlar, suyun son damlası ile dökülür. Ayaklarını yıkayınca, ayakları ile işlediği günahlar, su ile dökülür. Böylece bütün [küçük] günahlardan temizlenmiş olur." (Müslim) |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu… - Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun. … … Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi: - Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ”yat” dese yatıyor, ‘kalk’ dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?’ Diğer asker cevap verdi: -’Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var’. Namaz kılan askerin cevabı müthişti: -Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim? Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim. |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Namaz kılamıyorum; ne yapmalıyım? “-Soru: Hocam, ben Rabbimi çok seviyorum. Kalbim Rabbim için atıyor, ama namazımı kılamıyorum ve bu yüzden de çok huzursuz oluyorum. Ne yapmalıyım? - Bu duruma üzülmeniz imanınıza işarettir; lakin birini gerçekten çok seven uğrunda nelere katlanmaz ki! Gerçekten sevdiğiniz kimse size ‘Benim için bir gün aç kal!’ dese, halsiz düşseniz bile yemeğe yaklaşamazsınız. İnsan âşık olunca canını bile vermeye hazır hissediyor. Rabbimizi sevdiğinize inanırım; ama gerçekten ‘çok sevdiğinizden’ emin misiniz? İnsan sevdiğine koşar, sevdiğiyle sürekli ilgili olmak, hep onun huzurunda bulunmak ister. Siz ise ‘namaz kılamıyorum’ diyorsunuz. Nedenini düşünüyorum: -Psikiyatrik bir rahatsızlığınız olabilir belki… Şuuraltına yerleşmiş ibadetten alıkoyan bir olumsuz düşünce programı saklıyor olabilirsiniz. -Belki de nefsinize dair bir sevgiyi Allah sevgisi sanıyor olabilirsiniz. Allah’ı gerçekten sevmenin göstergesi yarattığı şeylerdeki sanatını görmeyi arzulamaktır, üzerlerindeki ilahi nakışları tespihle, tekbirle, hayranlıkla izlemektir. Yüce Rabbe sık sık şükretmek, o muhabbeti yüreğinde sık sık patlayan titreşimler halinde algılamaktır ve onun emirlerine heyecanla koşmaktır. Sizlere önerilerim: -Yediğinize içtiğinize haram lokma karışmasın. Faizden, besmelesiz yemekten sakının. Evinizde veya çevrenizde şeytani titreşimler yayan müstehcen resim, heykel türünden herhangi bir nesne varsa kaldırın. -Dostluk kurduğunuz kimseler arasında Allah düşmanı veya ahlaksız birileri varsa uzaklaşın. -Yaptığınız işler arasında Allah’ın haram kıldığı bir şey var mı? İçki içmek, piyango oynamak, müstehcen giyinmek, gıybet, iftira varsa terk edin. -Dilinizi ve kalbinizi bolca tövbeyle, duayla, zikirle ve mümkünse Kâbe’den namaz görüntülerinin hayalleriyle meşgul edin. -Ölümü daha çok düşünün. Geleceğe dair her planınıza ölümün ışığından, kabrin penceresinden bakın. Yeryüzünde, yakında göçüp gidecek bir misafir gibi dolaşın. Ezanı duyunca kulak kesilin ve o güzel sesi kalbinizdeki en güzel çağrı olarak canlandırın. Bunları yaparsanız inşallah durum değişir. İlahi nur ve rahmet üzerinize yoğunlaşır ve varsa kalbinizdeki karanlıkları temizler. Siz de hızla aydınlanır ve ibadetin güzelliğini keşfedersiniz. Allah hepimize nasip eylesin.” Dr. Muhammed Bozdağ alıntıdır. |
Cevap: Namaz Platformu..... 1 Günlük Namazla Neler Kazanıyoruz? Namazın bütün ibâdetleri içine alan bir ibâdet olduğunu bilmem biliyor musunuz? Konuyla ilgili bâzı teknik rakamlar vermek istiyorum: Namaz kılan bir mü’min bir günlük namazında neyi ne kadar zikrediyor; hiç düşündünüz mü? Gelin ortalama bir rakam çıkaralım: Namaz kılan bir mü’min bir günde en az – 40 def’a Besmele çekiyor. – 40 def’a Fatiha sûresini okuyor. – 80 def’a Rabb’imizin er-Rahman ismini söylüyor. – 80 def’a er-Rahim ismini söylüyor. – 213 def’a Allah-u Ekber diyor. – 120 def’a Sübhane Rabb’iye’l-Azim, diyor. – 240 def’a Sübhane Rabbiye’l-Âlâ, diyor. – 15 def’a Sübhaneke duâsını okuyor. – 40 def’a Semi Allahu limen hamideh diyor. – 40 def’a Rabbena ve leke’l-hamd diyor. – 40 def’a Âmin (Ya Rabbî! Duâlarımı kabul buyur) diyor. – 33 def’a Zamm-ı Sûre okuyor. – 21 def’a Ettahiyyatü’yü okuyarak Peygamberimize selâm gönderiyor. – 21 def’a Kelime-i Şehadet’i söylüyor. – 26 def’a omuzundaki meleklere ve yanlarındaki Müslümanlara Selâm veriyor. – 13 def’a Allahümme ente’s-Selâmü ve Minke’s-Selâmu Tebârekte ya Zelcelâli ve’l-ikrâm, diyor. – 13 def’a Rabbenâ Âtina, duâsını okuyor. – 13 def’a Rabbenâğfirli, duâsını okuyor. – 15 def’a Allahümme Salli selâvatını okuyor. – 15 def’a Allahümme bârik selavatını okuyor. – 15 def’a Euzübillâhimineşşeytânirrâcîym diyerek şeytanın şerrinden Allah’a sığınıyor. Bu zikrettiklerimiz sâdece namazın içinde okunanlardır. Namazdan önce ve sonra okunanlar ve tesbihatlar bu rakamların dışındadır. 60 yıl yaşayıp da kulluğunun gereklerini yerine getiren bir mü’minin yaptıklarını ve söylediklerini bu kadar yıl hesabıyla hesaplayın bakalım, ne çıkacak karşınıza. Ya kulluk şuurundan uzak, ibâdetlerden mahrum ömrünü zilletle geçirmiş bedenini ibâdetsizlik illeti (hastalığı) istila etmiş olanlara ne diyeceksiniz. Gerçekten çok büyük kayıp içindeler değil mi? "Alıntı" |
Cevap: Namaz Platformu..... Sual: Namaz kılarken, zihni toparlayabilmek için, ne yapmak gerekir? CEVAP Mümin, Allahü teâlâdan korkar, Onun rahmetinden ümidini kesmez ve hatalarından dolayı utanır. Namazda bu hâlinden ayrılıyorsa, fikri dağınık ve vesvese mevcut demektir. Görmek, düşünmeye sebeptir. Bu bakımdan insanı meşgul edecek şeyleri, gözün gördüğü yerlerden kaldırmalı. Namazı mümkünse loş bir aydınlıkta kılmak iyi olur. Nakışlı seccade yerine, düz olanlar tercih edilmeli. Kıble duvarı sade olmalı, herhangi bir levha asılı olmamalı. Hep önüne bakmalı. Namaza başlarken Allah'ın huzuruna durduğunu, bu huzurda gafil olmanın tehlikesini düşünmeli ve kıyametin korkunç manzarasını hatırlamalı. Kalbi meşgul eden, dünyevî istek ve arzulardır. Nefse ceza verip bunlardan kurtarmak gerekir. Ebu Talha hazretleri, bahçede namaz kılarken bir kuş daldan dala konup namazını şaşırtınca, büyük bir bahçesini sadaka olarak verdi. Namazının noksanına kefaret olsun diye böyle yaptı. Nefsi çeşitli şekilde cezalandırarak kalbi toparlamaya çalışmalıdır. Tam huzura kavuşamıyorum diye mücadeleyi bırakmamalı. Bir bardak dolu zeytinyağına ne kadar su konursa, o kadar zeytinyağı dışarı dökülür, çünkü zeytinyağı suya göre hafif olduğu için suyun üstüne çıkar. İkisi birleşmez. Dünya sevgisiyle âhiretin kalbdeki durumu, zeytinyağı ile su gibidir. Bardak suyla dolu olunca, zeytinyağı orada bulunmaz. Dünya sevgisi kalbi kaplamışsa, vesveseden kurtulmak mümkün olmaz. Dünya sevgisi ne kadar azsa, kalb huzuru o kadar fazlalaşır. Demek ki, kalbi toparlayabilmek için, dünyanın faydasız şeyleri peşinden koşmamalı. İlim ve ihlâsla amel etmeye çalışmalı, göze çarpan ve kalbi meşgul eden şeyleri ortadan kaldırmalıdır. alıntıdır |
Cevap: Namaz Platformu..... Şeytanın insana attığı 3 düğüm ve Efendimiz’in kurtuluş tavsiyeleri SALİH YUSUFOĞLU Bakın Peygamber Efendimiz (sas), namaz tesbihatı konusunda bizleri nasıl uyarıyor: “Kim her namazın peşinden otuz üç defa Allah’ı tesbih eder (Subhanallah), otuz üç defa Allah’a hamd eder (Elhamdülillah) ve otuz üç defa da Allah’ı tekbir eder (Allahüekber), yüzü tamamlamak için de: “Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehülhamdu ve hüve ala külli şeyin kadîr” derse,hata ve günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile bağışlanır.” (Müslim) Sabah namazı en çok kaçırılan namazlardan biridir. İnsan uykusunun esiri olur, yataktan kalkamaz. Halbuki sabah namazının hazırlıkları ta akşamdan başlamalı, tedbirler yatmadan önce alınmalıdır. Belki de en çok kaçırılan namazdır sabah namazı. Bir türlü uyanamaz insan, sanki gözkapaklarının üzerinde tonlarca yük varmış gibi. “Biraz sonra uyanırım.” diyerek vakti geçer de namazın, şeytan yapışmıştır insanın ensesine, izin vermez bir türlü uyanmasına. Peygamber Efendimiz (sas), bu konudaki sıkıntısını görmüş olmalı ki bakın neler emrediyor biz ümmetine: “Biriniz uyuyunca şeytan ensesine üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düğüm attığı yere eliyle vurarak, ‘üzerine uzun bir gece olsun, yat’ dileğinde bulunur. İnsan uyanır ve Allah’ı zikrederse, bir düğüm çözülür, abdest alırsa ikinci düğüm çözülür ve bir de namaz kılarsa bütün düğümler çözülmüş olur. Böylece kul canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde böyle yapmazsa, habis ruhlu, içi kararmış ve uyuşuk bir halde sabaha erer.” (Buhari, Teheccüd, 12) Büyüklerimiz, şeytanın insana gafleti, necaseti ve tembelliği sevdirmek için elinden geleni yaptığını, buna karşılık Efendimiz’in (sas) de zikirle gafleti, abdestle necaseti ve namazla da tembellik düğümlerini çözebileceğini müjdelediğini belirtirler. Dikkat edilmesi gereken çok önemli üç husus var hadiste. Birincisi, şeytanın insana, (ister mecazi olarak kabul edin, ister gerçek) namaza kalkmaması için yatarken üç düğüm attığı. İkincisi, insan namaza kalkmak için gözünü açtığı ilk anda Allah’ı zikretmeyi unutmaması. Üçüncüsü ise insanın, canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha ermesinin hissedilmesi. Şeytan acizdir aslında; mertçe çıkmaz insanın karşısına, sinsi planlar kurar hep. Fakat bu planlara karşı inananların da ‘uyanık’ olması gerekir. Hadisin de emir buyurduğu gibi, sabah veya teheccüd vaktinde saatiniz çaldığı veya gözünüzü açtığınız ilk anda kalkın ve Kelime-i Tevhid okumayı zinhar unutmayın. Sonra hemen abdest alın ve huşu içinde namazınızı kılın. Böylece hem sabaha canlı ve hoş bir ruh haliyle ulaşın ve gününüz huzurlu geçsin hem Allah ve Rasulü’nü sevindirin hem de şeytanı da kahredin… Öyleyse var mısınız? Şeytanın üç düğümüne karşı bizler de ona üç düğüm atalım... Haydi öyleyse bugünden başlayın… |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Namaz Platformu..... Alıntı:
|
Cevap: Namaz Platformu..... Özür Dileriz Delikanlı A.Cem Toprak Delikanlı özür dileriz, namaza başlarken sanki biz zamanında hiç zorlanmamışız gibi seni "full çekme"ye zorladık. Tuğlaları üst üste koymana izin verecek bir rahatlık sunmadık sana. Yakaladığın namazlara köreldik de, kaçırdıkları için yazıklar ettik. Namaza alışırken ayağının dolanabileceğini, yürürken düşebileceğini hesaba katmadık. İçindeki tereddütleri ciddiye almadık. Kendi kendine sorduğun sorulara "hiç yokmuş gibi" sağırlaştık. Elbette ki "lüzumsuz" gelecekti sana namaz en başında. Başımızı ellerimizin arasına alıp bir kaç dakika olsun düşünmedik: Öyle kolay değil ki arzulamak hiç alışık olmadığını? Öyle hemen oluvermez ki hiç tanımadığını yanına yoldaş eylemek? Kim susamadan su içer ki? Kim acıkmadığı yemeğe iştah duyar ki? Mecbur tuttuk seni... "Başka yolu yok!" dedik. Mecbur olmasına mecburdur namaz.. Yalan yok; farzdır. "Dinin direği." "Gözümüzün aydınlığı!" Teşekkürlerin en güzeli.. minnettarlığımızı ifade etmenin en şık, en zarif yoludur namaz! Kulluğumuzun en somut biçimi... Elle dokunulur, gözle görülür bir teşekkür zirvesidir.. Sormadık kendimize: Zorla mı teşekkür eder insan? Zorunluluk olarak takdim edilir mi hiç minnettarlık? Gösteremeyince sana Rabbimizin bizi ne kadar çok şeyle sevindirdiğini, içine zoraki minnettarlıklar atmaya kalktık. En başta biz hissedemeyince üzerimize hiç hesabsız, hiç sebepsiz, hiç karşılıksız indirilen o iyilikleri, sana da ancak "istesen de istemesen yapacaksın" diye farzları saydırdık, soğuk ve resmî zorunluluklar listesi içinde sürdük namazı önüne. Hiç görmedin ki yüzümüzde nimetlere boğulmanın o şımarıklık neşesini, hiç hissetmedin ki yüreğimizde her sabaha yeniden uyanma sevincini? Bizden sana huzur bulaşmadı ki... Bizden sana neşe taşmadı ki... Elbette ki sabırsızdır insan... Hele de gençler... Biz yaşımızı başımızı aldık, ırmağın öbür yakasına geçtik. Durulduk. Sakinleştik. Ama sen! Beri yakasındasın hayatın. Hırçın yanındasın şehrin. Kıpır kıpır tenin. Duygu kasırgalarında savruluyor saçların. Sana varlığın müziğini aktaramadık. Namazın yüzümüze tebessümler kattığına tanıklık edemedik. Kıldık namazları kılmasına, ama seccadeyi toplarken namazın gerçeğini de bir kenara dürdük. Namaz kıldıkça güzelleşseydik, neşelenseydik, incelseydik, sen de imrenirdin bize. Sanki bir büyü var burada diye, sen de sokulurdun yanımıza.. "Namaz dediğin sadece bir gün kılınır" demek isterdik sana... "O da bugündür." Bak, dün gitti; yarın da gelmedi. "Sen sadece bugün kıl, gerisine karışma!" diyecek kalenderliği gösteremedik sana... Bitmeyecek sandın namazı. Yarın, yarından sonra, yarından sonradan da sonra.... Derken yığıldı üzerine binlerce vakit, binlerce rekat... Ezildin kılacağın namazlar altında. Şimdiden üşümeye başladın soğukta alacağın abdestlerin suyunda... Kulağına fısıldayıverseydik ya Rabbimizin sözünü: "Ben senden yarının ibadetini istemiyorum ki..." Bugün kıl, yeter.. Hatta bu vaktin hakkını ver, yeter! Hem sonra, ne biliyorsun, o kadar uzun süre yaşayacağını.. Belki bitecek ömrün; namazların da bitecek... Sana bugün kıldığın namazın ışığı kalacak... Rabbin diyecek ki, "Madem ki bugün kıldın, yaşasaydın bir ömür boyu kılacaktın.." Bir güne verdiğin namaz rengi, bir ömrüne taşacak; bin ömürlük bir sonsuzluğa taşıyacak seni.. Sana Rabbini tanıtırken, kılı kırk yarar, ince eleyip sık dokur, mükemmeliyetçi bir imaj çizdik, seni vesveselere saldık, yorduk, kırdık, usandırdık. Rabbinin yaptıklarını beğenmeyeceğine inandırdık önce seni. Seni sevdiği, sana merhamet ettiği ap açık ortadayken, önce korkmanı istedik O'ndan... Oysa, insan sevmediğinden korkmaz ki, korkamaz ki... Allah'tan korkanlar O'nu hakkıyla sevenlerdir, O'nun kendilerini fazlasıyla sevdiğini bilenlerdir... Korkarlar; çünkü o sevgiyi kaybetmek üşütür insanı, o kadar sevilmişken yüz çevirmek acı verir insana... Kaybedeceği şeyi olanlar korkar! Şöyle diyebilmeliydik sana: "Namaz kılarken Rabbinin sana 'aferin!' dediği haldesin." Şöyle de diyebilmeliydik: "Namaz kılarken, Rabbinin en çok sevdiği En Sevgili'nin (asm) bulunduğu haldesin." Sevinmelisin. Sevildiğini bilmelisin. Sevildiğini bilip de öyle varmalısın secdelere. Bırakıp her şeyi namazın kucağında atabilmelisin hüzünlerini. Durdurup oyunları, başından atıp telaşları, en sahici olduğun yerde, en çok onaylandığın halde, namazda, neşelere boğulabilmeli, sevinçlere sarılabilmelisin. Özür dileriz delikanlı, Bağışla bizi genç hanım. Zafer Dergisi namazzamani.net'den alıntıdır. |
Cevap: Namaz Platformu..... Bir profesörün ilk namazı Amerika'nın muhtelif üniversitelerinde görev yapan matematik Prof. Jeffrey Lang İslam'a giriş hikâyesini yazmış olduğu 'Melekler soruncaya kadar' (Even Angels Ask: A Journey to Islam in America) isimli eserinde derin felsefi düşüncelerle,ruhani duygular arasında ilk namazını şöyle dile getiriyor: "Müslüman olduğum gün cami imamı, bana namazın kılınışını açıklayan bir kitap verdi. Ancak Müslüman talebelerin buna endişelerini gördüm, bana: "Acele etme, rahat ol, zamanla yavaş yavaş yaparsın" dediler. Ben de kendi kendime, namaz bu kadar zor mu? Dedim ve talebeleri duymazlıktan gelerek, hemen vaktinde beş vakit namaz kılmaya karar verdim. O gece, loş ve küçük odama çekilerek kitaptan abdest ve namaz hareketleri eksersizlerini yaptım, namazda okunacak bazı surelerin Arapça okunuşlarıyla İngilizce anlamlarını ezberlemeye çalıştım. Bu çalışmalar saatlerce devam etti. İlk namaz denemesi için kendime güven gelince yatsı namazını kılmaya karar verdim. Vakit gece yarısıydı, kitabı alıp banyoya girdim, kitabı açarak, mutfaktaki ilk yemek denemesi yapan aşçı gibi kitaptaki talimatları dikkat ve incelikle bir bir uyguladım. Abdest bitince odanın ortasında durup, kapı ve pencerelerin kilitli ve kapalı olmasından emin olduktan sonra kıble olarak bildiğim tarafa yöneldim, derin bir nefes aldım ve elimi kaldırarak alçak bir sesle Allahu Ekber dedim. Kimsenin beni işitmemesini ve görmemesini umuyordum, yavaş yavaş Fatiha suresi ile kısa bir sureyi Arapça olarak okudum. Öyle zan ediyorum ki herhangi bir Arap beni dinlemiş olsaydı benim okumamdan bir şey anlamayacaktı. İkinci bir tekbir alarak Rükua gittim, rükuda biraz tedirginlik hissettim, çünkü hayatımda hiç kimseye eğilmemiştim. Odada yalnız olduğumu hatırlayınca sevindim. Subhane Rabbiyel azim dediğimde kalbimin hızla çarptığını hissettim. Tekrar tekbir getirerek doğruldum ve artık secdeye varma zamanı gelmişti. Secdeye varmak üzere ellerimi ve dizlerimi yere koyunca dona kaldım, secdeye gidemiyordum, efendisinin önünde başını yere koyan köle gibi yüzümü, burnumu yere koyup kendimi zillet sandığım bir duruma düşüremiyordum, üstelik bacaklarım da katlanamıyordu, utandım gülünç duruma düştüm zannettim. Bu durumda beni gören, arkadaş ve tanıdıklarımın önünde acınacak ve alay edilecek halimi düşündüm, arkadaşlarımın kahkahalarını duyar gibi oluyordum. 'San Francisco'da Araplar çarptı bu hale düştü' gibi sözler sarf edeceklerini tahayyül ederek zavallı duruma düştüğümü hissettim. Bir müddet tereddüt ettikten sonra derin bir nefes aldım başımı seccadeye koydum, zihnimdeki bütün düşünceleri attım, dikkatimi dağıtacak düşüncelere yer vermeden ikinci secdeye de vardım. Bu esnada kendi kendime "Daha önümde üç tur daha var" diye düşündüm ve kararlıydım: Neye mal olursa olsun bu namazı tamamlayacağım. Kalan rekâtlarda işler gittikçe daha da kolaylaşıyordu. Son secdede tam bir sükûnet hissettim. Nihayet teşehhütten sonra selam verdim. Selamdan sonra bulunduğum yerde olduğum gibi kaldım, geriye dönüp nefsimle giriştiğim savaşı aklımdan geçirdim, bir savaştan çıktığımı hissettim sonra başımı önüme eğerek mahcup bir şekilde "Allah'ım geri zekâlılığımdan ve tekebbürümden dolayı beni bağışla, uzak bir yerden geldim ve daha önümde kat edilecek uzun bir yol var" diye dua ettim. Bu esnada daha önce hiç yaşamadığım bir şeyi hissettim. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değil. Vücudumu, kalbimin bir noktasından çıktığını hissettiğim ve anlatmaktan aciz kaldığım bir dalga kapladı, soğuk gibiydi, ilk etapta irkildim, vücuduma olan etkisinden ziyade garip bir şekilde duygularımı etkiledi ve görünür bir rahmetin varlığını hissettim. Bu rahmet sonra içime nüfuz ederek içimde kaynamaya başladı. Sonra sebebini bilmeden ağlamaya başladım, ağlamam artıp gözyaşlarım aktıkça, rahmet ve lütuftan harika bir gücün beni kucakladığını hissettim. Günahkâr olmama rağmen, günahlarımdan veya utanç ve sevinçten dolayı ağlamıyordum. Sanki büyük bir set açılmış ve içimdeki korku ve keder sel olup gidiyor. Bu satırları yazarken kendi kendime diyordum: "Allah'ın rahmet ve mağfireti, sadece günahları affetmiyor, o aynı zamanda bir şifa ve bir sekinedir". Uzun bir süre başım eğik bir şekilde öylece diz üstü kaldım. Ağlamam durunca, yaşadığım deneyin akıl ile izah etmenin mümkün olmadığını anladım, Bu esnada idrak ettiğim en önemli husus ise, benim Allah'a ve namaza şiddetle muhtaç olduğum gerçeği oldu. Yerimden kalkmadan önce de şu duayı yaptım: "Allah'ım bir daha küfre girmeye cüret edersem beni, o küfre girmeden önce öldür ve bu hayattan kurtar, hata ve eksiksiz yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, ancak şunu yakinen biliyorum ki, bir tek gün dahi olsa sensiz yaşamak senin varlığını inkar etmem mümkün değildir". namazzamani.net'den alıntıdır. |
Cevap: Namaz Platformu..... Namazı hakkıyla ifa edin.. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Senin Rabbin, gecenin bazan üçte ikisine yakın bir kısmını, bazan yarısını, bazan üçte birini ibadetle geçirdiğini, senin yanında yer alan müminlerden bir cemaatın da böyle yaptığını elbette biliyor. Gece ve gündüzü yaratıp sürelerini ölçen Allah’tır. O sizin bu gece ibadetini gözetemeyeceğinizi bildiği için, lütuf ve merhametiyle size yeniden bakıp muaf tuttu. Artık Kur’ân’dan kolayınıza gelen miktarı okuyun. Allah bilmektedir ki aranızda hastalananlar olacaktır. Kimileri Allah’ın lütfundan nasiplerini aramak için yol tepecek, dünyanın çeşitli yerlerinde dolaşacaklardır. Bazıları Allah yolunda muharebe için sefere çıkacaklardır. Haydi artık Kur’ân’dan, kolayınıza gelen miktarı okuyun. Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de Allah’a güzel ödünç takdim edin. Unutmayın ki kendi iyiliğiniz için âhirete hazırlık olarak her ne gönderirseniz mutlaka onu Allah’ın nezdinde bulursunuz. Hem daha üstün ve daha hayırlı, mükâfatı kat kat artmış olarak! Allah’tan mağfiret dileyin. Muhakkak ki Allah Gafurdur, Rahîmdir (affı, merhamet ve ihsanı boldur) ( Müzemmil Suresi- 20 ayeti kerime) |
Cevap: Namaz Platformu..... a. Secde anında, eski günahları hatırlayıp özür dilediğinde kabul edileceğine inanmak. b. Secde anında 1400 küsür öncesine giderek Peygamberin arkasında namaz kılıyormuş gibi hissederek. c. Secde anında, ALLAH’tan şöyle bir ses işiterek; ‘Nasıl namaz kıldığına bakıyorum!’ d. Secde eylemini namaz dışında da yaparak. şükür secdesi gibi. e. özellikle de gece kalkarak. f. Sahabelerin ve bir, iki nesil sonrakilerin secde anlayışlarını dikkate alarak. g. Secde anında ağlamaya çalışarak. h. Secde anında ölümü düşünmeye çalışarak. ı. Kafamızı kaldırdığımızda ölüm meleğiyle karşılaşacağımızı hissederek i. Yapılacak dua, bağışlanma ve isteklerin kabul edileceği tek şartın secde olduğuna şartlanarak j. Secdeyi uzattığımız oranda ALLAH’a yaklaştığımızı hissederek. k. Secdeyi en iyi şekilde değerlendirenin cennetteki en güzel köşke oturacağını hissederek. bunları düşünerek yaparsak huşu ile namaz kılmış oluruz buda namazda en cok istediğimizdir..İNŞAALLAH.. ALLAH cc . bizleri de secdelerini uzattıkça uzatanlardan , onun muhteşem hazzına varanlardan eylesin .. öyle ki Ashabın "Rasul (as) bazen o kadar secde de kalırlardı ki , hiç kalkmayacak sanırdık " .. diye tabir ettiği.. Secdenin mahiyetini kavrayanlardan eylesin .. (amin) |
Cevap: Namaz Platformu..... Namaza verdiğimiz önem, Allah'ın bize verdiği önemi gösteriyor. Nureddin YILDIZ |
Cevap: Namaz Platformu..... Namaz; bela, sıkıntı ve stresin bizi boğmaması için kaçıp sığınabileceğimiz en güvenli liman ve en sağlam sığınaktır. Nureddin Yıldız |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Tam tutunduk derken tükenen hayat, asıl hayat olamaz!.. Asıl kimsemiz O'dur ki, darlıkta & dirlikte, varlıkta & yoklukta bizimle olsun. ALLAH, içinde sevgisini taşıyan kalbi çöplükte çürütmez! |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Yalnız mısın, koy başını secdeye, Hiç olmadığın kadar yakınsın Sevgiliye.. -Şems-i Tebrizi |
Cevap: Namaz Platformu..... 153- Ey müminler, sabırla ve namazla Allah'tan yardım isteyin. Hiç şüphesiz Allah, sabredenler ile beraberdir. SABIR VE NAMAZ Ölümlü, zayıf ve gücü sınırlı olan insanın en büyük güç kaynağı ile, yani yüce Allah ile ilişki kurması, karşılaştığı zorluklar sınırlı gücünün kapasitesini aşınca O'ndan yardım istemesi mutlaka gereklidir. Ne zaman? Gizli açık bütün şer güçler ile karşı karşıya kalınca.. İçgüdü ve ihtirasların engellemesi ile arzuların kışkırtması arasında doğru yolda ilerlemenin üzerine bindirdiği sıkıntı ağır bir baskıya dönüşünce... Amansız azgınlıklara ve fesad girişimlerine karşı verdiği mücadelenin baskısı altında ezilmeye yüz tuttukça... Sınırlı ömrüne göre aşacağı yolun ve ulaşacağı hedefin uzakta olduğunu anladıktan sonra akşam vaktinin eşiğinde olmasına rağmen henüz hiçbir yere varamadığını, ömür güneşinin batmaya yüz tutmasına rağmen henüz beklediği şeylerden hiçbirini elde edemediğini tespit edince... Kötülüğün yayılıp güçlendiğini, buna karşılık iyiliğin gitgide zayıfladığını, ufukta hiçbir aydınlık kırıntısı ve yolda hiçbir işaret olmadığını görünce... İşte böylesine zor durumlarda namazın değeri ortaya çıkar. Namaz; ölümlü insan ile sürekli ve kalıcı güç olan yüce Allah arasındaki doğrudan ilişkidir... Namaz; tek başına kalmış, garip bir damlacığın hiç kurumayan gür bir su kaynağı ile belirlenmiş bir buluşma vaktidir... Namaz; küçük yeryüzü realitesinin sınırlarını aşarak büyük evrensel realitenin uçsuz-bucaksız alanına yükselmektir... Namaz; yakıcı çöl sıcağında serin bir meltem, bir ilkbahar yağmuru taneciği, bir ağaç gölgesidir... Namaz; yorgun ve kırık kalplere yönelik şefkatli bir el okşayışıdır... Böyle olduğu içindir ki, Peygamberimiz sıkıntılı anlarında müezzini Hz. Bilâl'e; "Ey Bilâl, bize onun (namaz) aracılığı ile nefes aldır." buyururdu. Nitekim Peygamberimiz zor bir işle karşılaşınca yüce Allah'la daha çok buluşabilmek için her zamankinden daha çok namaz kılardı. FİZİLALİL KURAN |
Cevap: Namaz Platformu..... ''Namaz tek başına kalmış garip bir damlacığın hiç kurumayan gür bir su kaynağı ile belirlenmiş buluşma vakti'' Çok güzel ve anlamı bir okadar güçlü bir cümleydi. Mihrinaz hocam Rabbim razı olsun. |
Cevap: Namaz Platformu..... Rabbimiz bize hergun bitmeyecek ebedi olan bize namazı bahşetti bizlere önem verdi ,,,bizleri günde 5kez kulum huzuruma gel dedi sıyrılıp dünyanın yalanından ,,,Rabbimize sonsuz şükürler olsun bizlere namazı farz kıldığı için,,,, |
Cevap: Namaz Platformu..... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Üç Kuruşluk Dünya İçin Gayret Üstüne Gayret Ebedi Hayat İçin Hiç Gayret Yok Hayret ! Necip Fazıl Kısakürek |
SAAT: 15:08 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.