18 Ekim 2024 13:36 | ||
Vasat | Alıntı:
Bu arada geçmişte haram, şirk, küfür gibi istekleri oldu ve tartışma çıksa da reddettik hep. Nitekim Allah'ın emrinin çiğnendiği yerde hiçbir kula itaat yoktur. Bunun dışında istediği şeylerden de gücümüz neye yetiyorsa yaptık, yeter ki hoşnut olsun diye. Gücümüz yetmiyorsa zaten bu zulme girer, ki bu durumda da bunu güzelce izah ettiğimizde kendisi oflayıp puflasa da bir süre sonra boyun eymek zorunda kalıyor. En nihayetinde aklım erdi ereli babama karşı ben de abimlerden gördüğüm şekilde davranıyorum (dinen bilgilendikten sonrasında daha etkili şekilde tabi) ve evet, hiçbirimiz onu sevmiyoruz ama hala görüşüyoruz ve bu arada en sevimlileri ben olduğum için de en az desteği benden gördüğü halde en çok beni seviyor : ) "Bekâr değilim baba, damat elindeyim; bana kalsa istediğini yapardım ama biliyorsun eşe itaat farz" diyerekten ailemizi zora sokan konularda hep kolaylıkla sıyrıldım. Bu arada eşimin bu konularda bilinçli olması, "sıkıştığın yerde beni devreye sok" demesi ve kendisinin de babama karşı hep mesafeli oluşu tüm işleri çok kolay kılıyor. Bu açıdan kadın olmanın ve eş desteği almanın lüksü de bende mevcut, ancak her halükârda Fussilet 34 ve 35. ayetler gereği, kötülük yapan bir insana sabırla daimi iyilik yapmanın getirisi olan dostluğu kazanmak "muhatap olunanlardan birazcık aklı olan herkese karşı" kaçınılmaz son : ) Ancak derseniz ki zerre aklı yok/tam bir kaçık veya tam bir azılı kâfir; bu durumda mesafeden başka kimsenin imkânı zaten yoktur; gücümüzü aşan hiçbir şeyden Allah bizi sorumlu tutmuyor. Bu ister anne-baba olsun, ister kardeş, ister eş, ister kim veya ne olursa olsun: kişi, kendi gücünün yettiğinden sorumludur. Bununla birlikte, doğru davranmayı bilen kişilerin karşısına açılan kapılar, güçlükleri kolay kılan bir şey. Bu yüzden ne yapın edin, iletişim/psikoloji konularında kendinizi geliştirin derim herkeslere : ) | |
18 Ekim 2024 02:04 | ||
Medine-web |
Fikir ve düşüncelerinize teşekkürler. vasat hocanın yaklaşımı psikolog cihetinden iknaya çözüme çabalaması laz hocanın ise sosyolog.) tabi ki ayetlerle sabit olan bir emrin hiç bir şekilde gevşetilmesi iman edenlerin işi değildir.vasat hocanın itaat,laz hocanın ihsan doğrultusunda açılım yapması konuya meraklı olan kitleler için ufuk açıcı.ancak vasat hocanın itaat kısmı ayetlere işkence çektirmek gibi geldi bana... Her iki hocamızın açılımı kayda değer.Allah razı olsun. Konuyu iyilik başlıklı konuya doğru ilerliyoruz laz hocam.) o konuda iyilik yapmıyalım demediğim gibi burda da ihsan etmeyelim demiyorum.muhatabın ne olursa olsun iyilik ihsan yapılmalı mı hakkedeni mi yapılmalı idi.burda da cennet kapısı olan hz yakup hz meryem ana babalardan bahsetmiyorum.hz ibrahimin babasından hz nuhun oğlundan hz lutun karısından hz resulullahın amcasından bahsediyorum. bir örnekle meramımı açayım ; mesleğim gereği toplumun tüm sorunları ile bire bir ilgilenmek zorunda kalmışımdır.ideolojilerin bir hakimi savcısı kanunu olarak değil şeri yani islam hukuku açısından insanlara çözüm üretmek gerekir.öyle bir çözüm üreteceksiniz ki vicdanen mutmain olarak hem siz hem muhataplarınız hemde vahyin engin şefkatinden insanları faydalandırmak ısındırmak başka arayışlara meylettirmemek.(muelleful kulub). baba düşünün oğlum veya kızım şikayetçi.bakmıyor saymıyor itibarsızlaştırıyor rencide ediyor aç bırakıyor üşütüyor tedavi ettirmiyor vs vs bir anne düşünün oğlum veya kızım eşine itaat eder beni yok sayar. bir evlat düşünün babam babalığı saygıyı ihsanı hakketmiyor vs... her ikinizin dini sosyolojik psikolojik gelenek görenek nasihatler reçetesi teredütsüz uygulanır ki başka yolu yoktur. ancak; baba gerçekten zalim ana gerçekten psikopat hak hukuk ve sorumluluk bilmez diktatörce istediği şekilde öff bile deme ayetini silah kullanarak bizlere dayatıyor.ben ne yapsam ki ayeti de gücendirmeyeyım ebeveynimi de? hakkımı da hukukumuda eşimi de çocuklarımı da onları da koruyayım sıratı mustakimde? vahyden bağımsız düşündüğünde çocuk haklı. vahy çerçevesinde düşündüğünde vereceğin karar kesinlikle birilerine adaletsizlik yapmış olursunuz. aslında çözüm tek kelimede saklı. haddini bilmek.herkes haddini bilse sorun kalmaz.haddi aştığınızda bu herkes için geçerli.çıkmaz sokak.hadler aşıldığında tazir yetkiniz olmadığından kendinizi kapısı olmayan labirentte bulursunuz.vicdanınızı ikna edemiyorsanız muhatabınızı ikna olmayan vicdanınızı mı uygulayacaksınız? demek istediğim aslında laz hocanın yazdığı son parargrafta itiraf etmiştir.) | |
18 Ekim 2024 00:28 | ||
Mihrinaz | Alıntı:
2-haksızda olsa haklıdır 3- bir ve ikinci madde tartışılamaz Hocam büyüyene, kendi ailesinin sorumluluğunu alana kadar kesinlikle bu kurallara bağlı kalınmalı böyle de bilinmeli. Toplumsal ve sosyal kıyametin temelinde çöken aile bağlarımız yatıyor. Anne- baba-evlat rollerinin birbirine karıştığı günümüzde Kur'an'ın gör dediği yer çok önem arz ediyor. Ana baba hakkı dediğimiz yer bizim hakkaniyet çerçevesinde baktığımız alandan çıktı. İlkokul bebesi ebeveynine "sen haksizsin, bana haksızlık yaptın" diyerek sadece hakkını savunduğu, her ihtiyacını gidermesi gereken bir cüzdan, bankamatik, hizmet edilme gözüyle bakan efendi pozisyonuna geçen bir zamanda anne babaya iyilik mıh gibi çakılmalı hafizalarina. Şöyle ifde edeyim; Kur'an'ın her ayetinde olduğu gibi anne babaya ihsan konusu da donuk ve yüzü iradesiz bir itaate dönük değil. Rabbimiz ne murat etti acaba diye düşündüğümde; Allah ayetlerinde anne babaya "itaat" vurgusu yapmıyor. "İhsan" iyilik, merhamet, hizmet, hayırda bulunmayı emrediyor. Yeterki evlat olarak taşıdığınız niyet hayır ve iyi olsun. Böylesi bir durumda onların alınma, gücenme, kırılmalarından da bizi sorumlu tutmuyor. İsra 25 Aslında hepimizin bedenen olgunlaşma, aklen ve fikren olgunlaşma birde kalben olgunlaşma yaşımız var. Erken yaşlarda iken, vereceğim cevapla ebeveyn olduğumda verdiğim mana, yaş kemale döndüğünde ki anlamı değişiyor. Farklilaşmıyor gelişiyor ve dönüşüiyor. Yaşadığımız olumsuzluklardan yola çıktığımızda başka bir manaya, toplumdaki infiallerden yola çıkarak baktığımızda "ihsan ile" yola devam edebilmenin imkansız göründüğü bir tikanikla bambaşka manalara bürünüyor. Kur'an ayetlerinin mucizevi ve insana bakan yönünün de tam burası olduğunu düşünüyorum. "Tıkanma! Önünü aç, bakış açısını değiştir, ama tıkanma, tıkanıklığa da müsade etme" Analiktan nasip almamış, çocuğuna daha baba şevkati göstermemiş biyolojik katkıdan başka bir işe yaramamış, sadece üreyen sadece karnında taşıyan; asla ürememesi gereken kişilerin bedbaht hayatlarında çocuğun karşısına geçip "ana baba hakkı" deme hakları yok. Öyle bir haktan bahsetmiyor Rabbimiz. Varsa düzeltin hocam. Allah itaat yerine ihsanı tavsiye etmişse bambaşka bir anlamı var demektir. Bir evladın elini kolunu bağlayan, iradesini sıfırlayan ve yok sayan bir: "ne söylerlerse sus, itaat et" değil. Rabbimizin kulundan istediği her davranışın içinde sorumluluk var. Yani anne babada sorumlu davranacak evlatta. Davranmayan kendi leyhine/aleyhine sorumluluğunu almış demektir. Herkes ne yüklendiğine baksın. Ayrıca bizden istenen ihsan onların "tartışmasız haklı olmaları" sebebiyle değil. Haksızlık yaptıkları yerleri dile getirmede, doğruları söylemede, ahlâkî davranmak ve denge izlemek. Bizden istenen bu. Kabullenmesi zor olsa da; geceni gündüzüne katıp yetiştirdiğin, gözünün içine baktığın, birini iki etmediğin evladının; senin ana babana ihsaninin kıyısından geçmediğini görmek yıkıcıdır. Burda da bu ayetlerin rehberliği var. Anne baba olarak sonsuz bir itaat beklemek, sütü helal etmiyorum demek yerine, anne baba olarak izzet ve itibarını yere düşürmesine izin vermemek, hatta kendi sorumluluğuyla başbaşa bırakmak gerek. Anne babasından vefasızlık gören içinde, nankör evladından hayırsızlık gören içinde böyle...Herkes sorumluluğunu almış, iradesini göstermiş demektir. formül belli: Anne baba için Allah ve Resulünün hukukunu çiğneme konusunda (şirk , isyan) "itaat etme!" ; bunun dışındaki tüm sorunlar için "ahlaki ve dengeli" davran. Yoksa öde öde bitmiyor hocam.)Ana baba hakkı boynuna yapışan biz, evladının hakkı boynunda, kocasının-karisinin hakkı boynunda, cemaatinin hakkı boynunda, kardeş akrabanın hakkına itaat derken kendi hakkımıza gire gire gitmek en büyük haksızlık | |
17 Ekim 2024 01:55 | ||
Vasat | Alıntı:
Yani anne-baba olarak yüksek emekler sebebiyle kutsal bir pozisyonda olmak ayrı, kalben çok hassas durumlar içerisinde oluyor ebeveynler. Bu hassaslık durumunda, anne-babaya kolaylık olsun diye, bir miktar yük de çocukların omuzuna "onlara öf bile deme" şeklinde yıkılmış gibi bence : ) Bu arada, durum bu şekilde ebeveynlerin lehine görünse bile, haksızlık/zulüm karşısında zulmeden kimse muhakkak vebali vardır. Yani kötü anne-babalar bu konuda Allah'a hesap verecekler. Bu durumda onlara öf bile demememiz gerektiği ise, dünyadaki olumsuz durumları idare etme adına, alttan alma görevinin bize yıkılmış olmasından ibaret. Kısaca: Yukarıda dediğim gibi, ebeveynler kırılmaya da, öfkelenmeye de daha çok meyilli; bu açıdan Allah idare etme görevini evlatlara vermiş olmalı. Çünkü onlar ebeveynlerle yaşanan olaylara karşı daha az duygusal yaklaşma lüksüne sahipler. Ve: Aklıma yöneticilere itaat konusu geldi şu anda. O konuda da, hoşumuza gitmese de (tabi ki caiz olduğu sürece) emre itaat farz kılınmış; bu toplumsal bütünlüğü koruyan önemli bir emir. Ebeveynlerin de toplumun çekirdeği olan ailelerin emirleri olduğunu düşünürsek, caiz olduğu sürece emre itaat anlaşılır. Ve haksız olduklarında dahi güzellikle mücadele etmek... Nitekim, onların elinde dünkü bebektik ve bir gün büyüyüp karşılarında onlara akıl verici pozisyonda olmak onlar için çok tuhaf bir duygu : ) Nerden biliyorum? Dediğim gibi: en başta kendimden : ) Not: Bugün 70 yaşındaki babamla, dedemin vefatı sebebiyle 2 saati aşkın görüşme yaptık, onun için manen çok yorucu bir gün olmuş. Benim çocukluğumdan bahsettik, ve bana nasıl davrandığı, neden öyle davrandığı vs... Geçmişte yaptığı ve o günlerde kızdığım birçok olayı "bir de onun kalbindeki niyetle" birlikte öğrendiğimde çok şaşırdım. Yani küçüktüm, detayların çoğunu bilmiyordum bile. Ancak bugün baktığımda, babam kendi açısından net haklıymış. Tek sorunu: öfke sorunu. Ancak "bizim zamanımızda böyle eğitildik, başka türlüsünü bilmiyorduk" şeklinde bir izahı vardı ki... Bunun üstüne hiçbir şey diyemiyorum : ) İnsan ne görürse, onu yaşar ve yaşatır. Büyüklerimiz... Ne gördüler ki ne yaşatsalar? Dini imanı, psikolojiyi, çocuk gelişimini vs kim nerde ne kalitede öğretiyordu ki? Kendime bakıyorum, eski yıllarda eskilerin şartında yaşasam: ben de birçok konuda takılı kalırdım, bundan net eminim. Dolayısı ile eski insanlar başta olmak üzere, bugün genç bile olsalar bazı gerekli konuları henüz öğrenme fırsatı olmamış herkesin hatalarını olağan görüyorum. Davranış psikolojisi konuları hiç kolay değil, insan bilse bile uygulamakta zorlanıyor, kaldı ki hiç bilmeyenlerin hali... Allah kolaylık versin dilerim herkese : ) | |
16 Ekim 2024 20:04 | ||
Medine-web |
inadı küfür kısmına girenlere hitaptır o ayet.(ebu cehil firavun nemrut misali) Allah şahittir ki ben bir ateistim diyen gerizekalı ateistlerden umut var tebliğe devam yani.) soru; ana baba rizası,onlara eziyet etme,sahip çık,off bile deme...çeşitli ayetlerde ana babaya iyilik şefkat merhamet emirleri mevcuttur. soru ise şu; kutsal olan anne babaların hepsi mi yana analar babalar dokunulmaz mı? liselerde derslere girerken bu ayetlerin ışığında şu anayasanın 3 maddesini sık sık gündeme getirirdim. 1-ana baba daima haklıdır 2-haksızda olsa haklıdır 3- bir ve ikinci madde tartışılamaz . güncel durumumdaki fikrim pek emin değil kafası karışık. karşında birden çok tartışılamaz ayet varken. ana baba mı kutsal annelik babalık mı? özellikle irfan vasat ve laz hocaların fikrini merak ediyorum.) | |
14 Ekim 2024 18:27 | ||
Mihrinaz | Alıntı:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; Elçi'ye ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin! Bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete inanıyorsanız onu Allah'a ve Elçi'ye götürün! Bu (tutum) hem hayırlı olandır hem de sonuç itibarıyla daha güzeldir. Nisa 59 | |
13 Ekim 2024 11:17 | ||
FECR | Kur'an; insanların ihtilaf ettiği konularında çözüm yolu olarak neyi gösteriyor? hangi ayette? | |
12 Ekim 2024 11:58 | ||
Esma_Nur |
[QUOTE=Mihrinaz;446551]Hız yapmanın yasak olmadığı yol; hatta teşvik edildiği tek yol hangisidir? Varış çizgisi neresidir?[/QUOTE Fefirru İlallah” (Allah'a koşun!), Zariat Suresi, 50. | |
12 Ekim 2024 11:57 | ||
Mihrinaz | Allah razı olsun hocam. Sonu cennete çıkan yolda ağırdan almak olmaz. Sizden soru rica edelim | |
12 Ekim 2024 10:13 | ||
FECR | Alıntı:
Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.(Ali İmran-133) | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
Yetkileriniz |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|