23 Şubat 2022 14:08 | ||
Kara Kartal |
Hakim hırsiza sorar: -Neden hırsızlık yaptın? - Avukat olmadan konuşmam. - Yumurtalar cebinde... Kümesin içinde yakalanmışsın... Tavuk pisliği her tarafına bulaşmış... Hırsızlık yaptığını gören çok... Avukat gelip ne diyecek? - Vallahi ben de onu merak ediyorum hâkim bey?.. Acaba avukat ne diyecek? ![]() | |
29 Aralık 2021 13:07 | ||
Kara Kartal |
İki emekli, güvercinlere yem atarken biri 'Şunlara ne zaman yem versem siyasetçileri hatırlıyorum..' demiş.. Diğeri sormuş. -Neden?.. 'Yerde dolaşırken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza ediyorlar..!' | |
16 Mayıs 2021 19:17 | ||
Kara Kartal |
Samimi iki arkadaş İnşaat Mühendisliği Fakültesinden mezun olurlar. Biri çalışmak için yurtdışına gider, diğeri Devlet Memuru olur. BİR YIL SONRA yurtdışındaki arkadaş diğerini çağırır ve son derece lüks, havuzlu bir malikanede ağırlar. Memur olan arkadaş sorar; -Sen ne kadar ücret alıyorsun? - 8000 dolar. - İyi de bu malikane ne kadar? - 1,5 milyon dolar. - Nasıl oluyor bu iş? - Şu karşıdaki köprüyü görüyor musun? - Evet! - Köprünün korkulukları 3 cm kalınlığında olacaktı. - Eeee? - 2 cm olmasına göz yumdum, böylece bu malikaneyi aldım. BİR YIL SONRA, memur olan diğerini çağırır. Boğazda bir yalıda ağırlar. Yurtdışında çalışan arkadaş şaşırır sorar; - Sen ne kadar ücret alıyorsun? - 5000 Türk Lirası. - Bu yalı ne kadar? - 60 milyon TL. - Nasıl oluyor? - Şu karşıdaki köprüyü görüyor musun? - Hayır!!!!???? 😕😉😯☺😊 | |
03 Mayıs 2020 05:02 | ||
nurşen35 |
Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı.. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız imparatoru görünce ona şöyle dedi; "Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.." İmparator dudak büker; "Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?" Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve; "Bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.." İmparator kahkaha atarak; "Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi. Yoksul adam; "Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü ben bir hırsızım.. Bu tohumu ancak, ömründe hiç çalmamış, başkalarına hiç haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler, tarif edilemez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebilirsiniz.." İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle; "Ben imparator'um bahçıvan değil, o tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim." dedi.. Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telaşe içerisinde imparatora dönüp itiraz etti. "Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinedar başı eksin.." Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti. Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar.. Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve; "Hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." dedi. Cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı. Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi.. Sonra da gülerek; "Bas git buradan be adam, bugünlük bu ders hepimize yeter.." dedi. Ortalığın toz duman olduğu şu günlerde tohumu ekecek temiz kimse var mı dersiniz? Ayşe Güldeste | |
30 Eylül 2019 12:56 | ||
Hâdimul İslam | Alıntı:
![]() ![]() | |
30 Eylül 2019 08:06 | ||
Esma_Nur |
İnsanın yerini bir şey tutmuyor ![]() ![]() | |
29 Eylül 2019 14:08 | ||
Hâdimul İslam | ![]() ![]() SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi | |
20 Aralık 2017 21:09 | ||
Hâdimul İslam |
Bir makine mühendisi, bir elektrik mühendisi ve bir de bilgisayar mühendisi binmişler bir arabaya gidiyolar. Yolun yarısına geldiklerinde araba bozuluyor ve makine mühendisi 'ben hallederim' deyip yatıyor arabanın altına, bi kaç yere çekiç vuruyor, vida sıkıyor falan, biniyorlar arabaya, hala bozuk.* Bu sefer elektrik mühendisi hemen atlıyor, 'bana bırakın' diye. Kabloları kontrol ediyor, elektrik aksamına bakıyor, biniyolar arabaya ama tık yok gene.* Makina ve elektrik mühendisi bilgisayar mühendisine dönüyorlar. sıranın kendisine geldiğini anlayan bilgisayar mühendisi: -eee..şey...arabadan çıkıp bi daha girsek? Bu sırada elemanlarla ilgili gözlemlerini sürdüren endüstri mühendisi, etüd çalışmaları sonucunda her üç elemanın da verimsiz çalıştığına kanaat getirerek üçünü de arabadan indirir ve direksiyona geçerek diğerlerine arabayı ittirir. ![]() İnsan malzeme ve makine sistemlerini en verimli şekliyle kullanmış ![]() | |
23 Eylül 2007 01:15 | ||
serpil | Cvp: Düşündüren fıkralar... çok güzeller..kendi adıma çok şey öğrendim..mizah ama düşündürücü gerçekten..sağol abla. bende ekliyeyim bi iki tane; Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı; Çimleri biçtiğim için 5 dolar Odamı temizlediğim için 1 dolar Alışverişe gittiğim için 50 sent Küçük kardeşime baktığım için 25 sent Çöpü attığım için 1 dolar İyi bir karne getirdiğim için 5 dolar Bahçeyi temizlediğim için 2 dolar --------------------------- Toplam borç 14 dolar, 75 sent Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı ve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı; Seni 9 ay karnımda taşıdım BEDAVA Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim BEDAVA Yıllarca değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm BEDAVA Senin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım BEDAVA Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım, ütüledim BEDAVA YAVRUM Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün, bedavadır çünkü... Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı, "Anneciğim seni seviyorum" dedi ve kalemi alarak bu kağıda "HEPSİ ÖDENMİŞTİR" yazdı. xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxx Bir gün abid bir genç ile Basra çarşılarında beraber gezerken aniden bir tabibe rastladık,bir kürsüye oturmuştu.Yanında erkek,kadın,çocuk,birçok kişi vardı.Her biri elinde su dolu bir kab tutuyor,hastalığına deva olacak bir ilaç soruyordu: Yanımdaki genç ileri geçerek: -"Ey tabib!" dedi."Yanınızda günahları yıkayıcı,kalp hastalıklarına şifa verici bir ilaç bulunur mu? Tabib"evet!"deyince,genç: -"Getir görelim!"dedi. Tabib: -"Benden on şey al;Fakirlik ağacının köklerini,tevazu ağacının kökleriyle birlikte al,içine tevbe eriği kat.Rıza havanına koy,kanaat tokmağı ile döv.Takva tenceresine koy.Üzerine haya suyunu dök.Muhabbet ateşi ile kaynat,şükür kadehine dök.Reca yelpazesi ile soğut ve hamd kaşığı ile iç... Söylediklerimi yaparsan,dünya ve ahiretin musibet ve hastalıklarına karşı korunursun." HASAN BASRİ(r.a) xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa: Buraların yabancısıyım, demiş. Parkın hemen yanıbaşındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler. Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra: Ben de buraya ilk defa geliyorum, demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde. Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk: Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten. İyi ama, demiş adam. Bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne malûm? Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolya lar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız. Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür ederken farketmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini farkettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken: Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş. Görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi? Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken: Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, benden iyi gördüğündür... xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx xxxxxxxxxxxxxx BİR GENCİN TÖVBESİ<!--colorc--><!--/colorc--> <!--coloro:green--><!--/coloro-->Allahü teâlâ, peygamberi Musa aleyhisselâma hitap edip " (Ey Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür) buyurdu. Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti. Oradakilere: -Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca: -Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler. Musa aleyhisselâm: -Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü.Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı.Hazret-i Musa, yalvararak münacaat etti: -Ey Rabbim! sen buyurdun ki, o''Benim dostumdur.'' İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir? Allahü teâlâ: (Ey Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bizim huzurumuza sığındı. Ben ki, Allah'ım! Onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!) buyurdu.<!--colorc--><!--/colorc--> ----------------------------------------xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx----------------------------- ODUNCU VE ŞEYTAN Odunculukla hayatını kazanan bir zat vardı. Allah’a karşı kulluk vazifesini yapar, kimsenin ekşisine tatlısına karışmazdı. Bu zahit kişinin bulunduğu köyün yakınında bir köy daha vardı. Onlar orada dağda kutsal diye kabul ettikleri bir ağaca taparlar, ondan medet umuyorlardı. Oduncu bir gün, “ Şunların taptıkları ağacı kesip, odun edeyim, pazarda satar ekmek parası kazanırım; hem de bir kavmi Allah’a isyandan kurtarmış olurum.” Diye düşünerek Allah rızası için ağacı kesmeye karar verir. Dağa doğru giderken karşısına acayip suratlı pis bir adam çıkarak nereye gittiğini sordu. Oduncu; v Halkın taptığı ve Allah’a isyan ettikleri ağacı kesmeye gidiyorum, dedi. Adam , oduncuya; v Ben Şeytan’ım... O ağacı kesmene müsaade etmiyorum, deyince! Oduncu öldürmek için hücum ederek Şeytan’ı yere yatırdı ve üzerine oturup, hançeri boğazına dayadı. Şeytan zahide; v Ey zahid, sen beni öldüremezsin. Allah bana kıyamete kadar müsaade etmiştir. Fakat gel o ağacı kesme, seninle anlaşalım. Ben sana her gün bir altın vereyim. Sen de ağacı kesmekten vazgeç. Hem el ağaca tapıyormuş, sana ne! Sen altınını al bak keyfine! Dedi. Adam Şeytan’ı bırakmıştı. Şeytan adama, akşam yatıp sabahleyin yastığının altına bakmasını söyledi ve anlaşarak ayrıldılar. Adam ağacı kesmekten vazgeçip, evine dönmüştü. Akşam yatıp, sabahleyin yastığının altına baktığında altını gördü. Memnun olmuştu. İkinci gün oldu. Fakat bu sefer Şeytan altını koymamıştı. Adam kızıp baltasını aldığı gibi dağa ağacı kesmeye gitti. Fakat yolda yine Şeytan’la karşılaştı. Adam Şeytan’a kızmıştı, görünce; v Seni sahtekar seni! Kandırdın değil mi beni? Diyerek üzerine hücum etti. Fakat ilkinin aksine, bu sefer Şeytan adamı tuttuğu gibi altına alıverdi. Adam şaşırmıştı. Bu nasıl hâl der gibi Şeytan’ın yüzüne bakıyordu. Şeytan; v Hayret ettin değil mi? Niçin bana yenildiğinin sebebini söyleyeyim! Dün sen Allah rızası için ağacı kesmeye gidiyordun. Seni değil ben, dünyada ki bütün şeytanlar bir araya gelsek, yine yenemezdik.. . Lakin şimdi, Allah rızası için değil de, sana altını vermediğim için kızdığından gidiyorsun. İşte o yüzden bana mağlup oldun ve senin ağacı kesmene müsaade etmeyeceğim.. | |
28 Temmuz 2007 15:46 | ||
Medine-web | re: Düşündüren fıkralar/medineweb üçüncü fıkraya Necip fazıldan cevap: "...acırım tükrüğe billah,tükürsem yüzüne.." saygılar.. | |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|