Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KUR'ÂN-I KERİM.::. > Kurân-ı Kerîm > Tefsir Çalışmaları > Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb

Konu Başlıkları: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
13 Temmuz 2018 10:47
Hâdimul İslam Çok güzel bir çalışmaymış elinize emeğinize sağlık @[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Devamı için hem bu kitabı okuyup hemde karlılaştırmalı tefsir okumamız şart...Deyimler, mecazlar her tefsir de farklı.

Allah razı olsun çok kıymetli bir çalışma. .
08 Kasım 2010 21:58
Yitiksevda Teferruata inilmesi gerekli bir husus ve tüm mealleri bir araya getirmek sabır ve emek istiyor ama İnşaallah devam edecem hepimize faydası olması dileği ile...
08 Kasım 2010 21:48
Vuslat Zamanı Allah razı olsunda devamı olacak mı heryerde bulunmaz bir tercüme
18 Ekim 2009 23:29
Yitiksevda
RE: KURAN'DAKİ DEYİMLER(EL KEŞŞAF TEFSİRİ)

ZEMAHŞERİNİN KURAN TEFSİRİNDEN BELAM KİMLERDİR AÇIKLAMASINA BİR BAKALIM:

Sahip bulunduğu ilim hazinelerine karşılık, “dünya” için “din”ini satan, âhiretini dünyaya değişen ve bu doğrultuda azgın yöneticiler ve tâğutlarla işbirliği yapan, onlara hizmet veren, dini ve bilimi âlet edip kullanarak insanları zâlimlerin buyruğuna ve boyunduruğuna sokan kimliği simgeleyen bir addır Bel’am.

Tâbiri câizse, Allah’ın peygamberine, Allah'ın dinine karşı, Allah adına mücâdele veren ve halk katındaki itibarını bahane ederek tevhid mücâdelesine karşı direnen bir azgın! Bir kısım müfessirler, bu âyetin, Ümeyye bin Ebi’s-Salt hakkında nâzil olduğunu beyan etmişlerdir. Bu kişinin de, Hz. Muhammed (s.a.s.)’e nübüvvet görevi verilmeden önce “hanif”lerden olduğu, Allah’ın kısa bir süre içerisinde peygamber göndereceğini söyleyip durduğu halde, gurura kapılıp ona iman etmediği bilinmektedir. Rivâyetlerdeki ortak yön, muayyen bir şahsı tariften çok, onun prototip karakterini ortaya koymasıdır. Nüzul sebebinin husûsî olması, hükmün umûmî olmasına engel değildir. Kıyâmete kadar Bel’am’ın vazifesini yapan “Bel’am” tipi, bu karakterin yapısı ortaya konulmaktadır. İnsanları “Allah adını kullanarak” aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için tevhid akidesini tahrip eden Bel’am’ın etkisi korkunçtur.

Bel’am; Firavun’un ilkelerini Allah’ın dini adına muhâfaza eden bir mel’undur. Her düzenin bir sâdık bekçisi vardır. Tâğûtî düzenin sâdık bekçisi ise hiç şüphesiz Bel’am’dır. Câhiliyye düzeninde Bel’am sadece bir kişi değil; bir çetedir. Evet, Bel’amlar çetesi tâğûtî düzen tarafından örgütlenmiş bulunan bir haydutlar çetesidir. Bel'amlar çetesi, tâğûtî düzen içerisindeki kiralık din bezirgânlarıdır. Tabii ki bunları kiralayan tâğûtî düzenin kendisidir. Bu Bel'amlar çetesinin kökü Firavun düzenine dayanır. Bel'amlar çetesinin ilk reisi Bel'am bin Baura'dır.

7/A'râf sûresindeki âyetleri dikkate alarak Bel'am'ın vasıflarını şöyle sıralamak mümkündür:

Bel'am, Allah'ın âyetlerini bilen bir âlimdir.

Bel'am, Bildiği Allah'ın âyetleriyle amel etmekten vazgeçip, bunların yerine şeytanın rehberliğine sığınan kimsedir.

Bel'am, Allah'ın rızâsı yerine, gazâbına müstahak olmuştur.

Bel'am, dünyevî menfaat için imanını ve ilmini satan bir din hâinidir.

Bel'am, Firavunî düzeni devirmeye çalışan muvahhidlere hırlayan bir köpektir.

Bel'am, Allah'a tâbi olmak yerine kendi hevâsına tâbi olmuştur.

Bel'am, Allah'ın yasalarını yalanlaması nedeniyle köpeğe benzetilmiştir.

Bel'am, sadece Firavun dönemine mahsus bir şahsiyet değildir. Aksine ümmet-i Muhammed içerisinde de ortaya çıkmış ve daha da çıkacak olan bir şahsiyettir.

Bel'am, ümmet-i Muhammed'e düşman, ümmet-i Muhammed de Bel'am'a düşmandır.

Bel'am, Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından kötülüğü beşeriyete bildirilen bir fitne ve fesad odağıdır.

Bu vasıflar kimde bulunursa o bir Bel'am'dır. Câhiliyye düzeninin kuşatması altındaki toplumlarda devlete bağlı bir din vardır. Bu devlete bağlı dinin mümessilleri Bel'amlardır. Bu Bel'amlar, her yerde ve her zaman dine bağlı devlet anlayışına karşı savaşırlar. Tâğûtî düzenin her türlü icraatını İslâm'ın mührüyle mühürlemeye çalışırlar. Tâğûtî düzenin kapılarında ev sahibinden kemik bekleyen köpekler gibi kuyruk sallarlar. Tâğûtî düzenin hatırı için İslâm dinine eklemede ve çıkarmada bulunurlar.

Bel'amlar çetesi, İslâm coğrafyasında küfrün iktidar olması ve iktidarının devam etmesinin en büyük destekçisidir. Bugün İslâm coğrafyasının siyasî iktidarı İslâm'ın elinde değildir. Devlete bağlı din serbest, dine bağlı devlet yasaktır. Dine bağlı devletin zarûretinden bahsedenler zindanlarda, devlete bağlı dini anlatanlar ise kürsülerdedir.

Kur'an, Bel'amları köpeğe benzetir. Köpek, ev sahibinin itikadî yapısına bakmadan sadece kendisine verilen kemikler karşılığında evi bekler ve eve girmek isteyen yabancılara/aileden sayılmayanlara karşı direnir.

Câhiliyye düzeni için Bel'amlar büyük bir silâhtır. Her ne zaman câhiliyye bir kanun uydurursa Bel'amlar bu kanunun İslâm dinine uygun olduğunu iddia ederek halkı itaate mecbur etmeye çalışırlar. Câhiliyye düzeninde tâğutlar kanun uydururlar; Bel'amlar ise bu uydurulan kanunları müslüman halka kabul ettirler. Tâğutlar emir verirler, Bel'amlar emre itaati sağlarlar. Câhiliyye düzeni için Bel'amlara duyulan ihtiyaç, düşman sahibi bir kişinin kapısını bekleyen bir yırtıcı köpeğe olan ihtiyaç gibidir. Yani, câhiliyye düzeninin ayakta kalması için, bu düzenlerde Bel'amların bulunması zarûridir.

İslâm coğrafyasında siyasî otoriteyi elinde bulunduran müşrik otoriteler, bu otoritelerini Bel'amlara borçludurlar. Bazen topun, tüfeğin yapamadığını Bel'amlar yapar. Çünkü Bel'am, Firavun'un siyasî ihtirasını ve Karun'un câhilî sermayesini; insanları Allah adına aldatarak koruyan mel'undur. Bel'am, bir anlamda bilimin mücessem put haline gelmesidir. Çünkü Bel'am, Hz. Mûsâ ile karşı karşıyadır. Allah'ın peygamberi ile, Allah adını kullanarak mücâdele etmekten çekinmemiştir.

Bu işin mâhiyeti düşünülürse; hem Karun, hem Firavun, kitleler üzerindeki gücünü Bel'am'dan almıştır denebilir. Câhiliyye düzenine karşı savaşan muvahhidlerin önündeki en büyük engel, köpek sıfatlı Bel'amlardır. Bu gün tâğûtî düzeni devirmeye çalışan muvahhidlere "ehl-i fitne" sıfatını verenler Bel'amlardır. Halbuki tâğûtî düzenin kendisi bir fitnedir. Bu fitneyi muhâfaza etmeye çalışan Bel'am ise başlı başına bir pisliktir. Bu konuda bir tâğutun katili Muhammed bin Mesleme (r.a.) şöyle diyor: "Zâlim idarecilerin kapısındaki âlimlerden, pislik üzerindeki sinek daha güzeldir." (Zemahşeri, Keşşâf II/434) (4)

Alıntı:
29 Eylül 2009 23:17
Yitiksevda
re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb

KEHF:42
وَأُحِيطَ بِثَمَرِهِ

METİN VE YORUM.
‘’Uhite bihi’’onu helak etmek demektir.Aslı ‘’Ehate bihi’l aduvvu’’düşman onu çepeçevre kuşattı şeklindedir.Çünkü düşmanın onu kuşatmaşı;onu esir alması ve kontrolünü ele geçirmesi demektir.Daha sonraları ‘’Ehate bihi’’helak olmaya/mahfolmaya maruz kalan her şey için kullanılır olmuştur.(Yusuf 66 daki) ‘’İlla en yuhate bikum’’
‘’Eta aleyhi/onu helak ettti’’şeklindeki sözleri de aynı türdendir.’’Eta aleyhi’’sözü ‘’Eta aleyhimü’l aduvvu’’ düşman onlara galebe çaldı sözüne dayanır.
Keşşaf 2/676
Küfranı nimette bulunarak,Allah’ın uluhiyet hakkına layıkıyla riayet etmeyen insanların varlıklarının nasıl da yok edildiği ve bunca çabalarının boşa çıkarıldığı söz konusu edilmektedir.Şüphesiz insanın en çok acı duyacağı şeylerin önemlilerinden biride el emeğinin boşa çıkarılması heba edilmesidir.İnsan böyle bir durumla karşı karşıya kaldığında fazlasıyla üzüntü duyar ve yaptığı nankörlüklerden dolayı pişman olur.

İnsan emeğinin,boşa çıkarılmasını yok edilmesini veciz bir şekilde anlatan deyimler var:

‘’Emeği hebaya gitmek:Emeğin karşılığını almamak.’’
‘’Emeği sağdıç emeğine dönmek:Emeği boşa gitmek Emeğinin karşılığını almamak’’
‘’Emeği yele vermek:Boşa çalışmış,emek vermiş olmak’’
‘’Eli boş kalmak:Umduğunu ve beklediğini bulamamak’’

MEALLER:

Diyanet İşleri : Derken bütün serveti helak edildi
Abdulbaki Gölpınarlı : Derken serveti mahvoldu da
Adem Uğur : Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi
Ali Bulaç : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet o kafirin bütün serveti helak edildi.
Bekir Sadak : Nitekim, ürünleri yok edildi;
Celal Yıldırım : Beklenen oldu, meyvesini (felaket) her taraftan çevirdi.
Diyanet İşleri (eski) : Nitekim, ürünleri yok edildi;
Diyanet Vakfı : Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi.
Davud oğlu : Bütün serveti kuşatıldı (helak oldu)
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken bütün serveti istila ediliverdi
Akdemir : Bütün ürünleri yok oluvermişti.
Atay : Ürünleri yok edildi.
Fizilal-il Kuran : Derken bahçesinin tüm ürünü ansızın yok oluverdi
Gül tekin Onan : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi.
Hasan Basri Çantay : (Nihayet) onun bütün serveti istilaya uğratıldı.
İbni Kesir : Nitekim ürünleri yok edildi.
Muhammed Esed :Ve (gerçekten de böyle oldu, ürünlerle dolup taşan bahçeleri çepeçevre tarumar edildi;
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve meyvesini (servetini) helak kapladı
Şaban Piriş : Bir sabah kalktığında ürünleri yok edilmiş,.
Suat Yıldırım : Çok geçmeden , bütün serveti kül oldu..
Süleyman Ateş : Derken (o inkarcı kişinin) ürünü yok edildi
Tefhim-ul Kuran : (Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi.
Ümit Şimşek : Nitekim onun bütün ürünü bir gün felakete uğrayıverdi.
Yaşar Nuri Öztürk : Derken bütün ürününe el kondu.

Genel itibari ile yukardakiler deyim anlamını verecek nitelikte.Özellikle Çantay ve Elmalılı’nın tercümeleri ideal olanlardır.

Öztürk:..Bütün ürününe el kondu.

‘’El konmak’’deyiminin burası için iyi bir tercih olmadığını düşünüyoruz.’’El koymak (bir şeye)1:Hükümetin bir malı buyruğu altına alması 2:Bir yolsuzluğu ortaya çıkarma incelemesine girişmek’’ Burada fiili bir duruma müdahil olmak söz konusudur.Bu açıdan Allah’ın sözü edilen topluluğun isyankarlığına müdahale etmesi,olaya el koymak şeklinde anlaşılabilir belki ama ‘’Ürünlerini yok etmesi ‘’ ‘’El koymak’’ değil olayı neticelendirmektedir,sonuçtur.Bir olay ya da duruma ‘’El koymak’’ onu sonuçlandırmak değil,bilakis incelemeye başlamaktır.Sonuç’’El koyma’’ icraatından sonra gelir.

ÖNERİLER:
-Bütün serveti istilaya uğradı/uğratıldı/istila ediliverdi…(Çantay Elmalılı)
-Bütün serveti helak edilerek(emeği heba edildi)
-Bütün ürünü yok edilerek(Eli boş bırakıldı)….vb
20 Eylül 2009 23:52
Yitiksevda
re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb

HUCURAT:11
الاِسْمُ
METİN VE YORUM:
Burada(isim kelimesi)nam,vasıf gibi anlamlara gelir.Arapların şu sözlerinde olduğu gibi;O halk arasında cömertlikte yahut pintilikte nam(isim)salmıştır.Şu sözlerinde olduğu gibi,halk arasında övünç ve iyi nam salmıştır.Bu ifade gerçekte,insanlar arasında konum ve kişilik bakımından önde/yüksek olanlar için kullanılır.Şu sözlerine bakmaz mısın?Eşade bizikrihi:Nam ve şerefine tanıklık etti.Sanki ayette şöyle deniliyor:İşledikleri cürümlerden dolayı Müminlerin fasık olarak nitelendirilmeleri ne kadar kötü bir nam ve sıfattır.
KEŞŞAF4/.373-374
Bir kişinin belirleyici özelliği iman olduktan sonra ona başka lakaplar takmak,ona hoş olmayan sıfatlar yakıştırmak özelliklede Fasıklıkla ve Küfürle itham etmek,Allah’ın yasakladığı bir şeydir.Yukarıdaki ibarenin yer aldığı ayet,bu konu üzerinde durmakta ve müminleri uyarmaktadır.

MEALLER:

Diyanet İşleri : Namdır!
Abdulbaki Gölpınarlı : adlar.
Adem Uğur : İsimdir!
Ali Bulaç : İsimdir.
Ali Fikri Yavuz : İsimdir!
Bekir Sadak : addır..
Celal Yıldırım : isim.
Diyanet İşleri (eski) : addır.
Diyanet Vakfı : İsimdir!
Eryarsoy Ağır akça : İsmi.
Elmalılı Hamdi Yazır : İsimdir.
Akdemir : Nam
Atay : Nitelenme
Fizilal-il Kuran : addır.
Gül tekin Onan : İsimdir.
Hasan Basri Çantay : addır!
İbni Kesir : addır.
Muhammed Esed : Günah
Ömer Nasuhi Bilmen : addır
Şaban Piriş : adını
Suat Yıldırım : Adının.
Süleyman Ateş : Şeydir!
Tefhim-ul Kuran : İsimdir.
Ümit Şimşek : İsimdir!
Yaşar Nuri Öztürk : adlanmak
Davud oğlu : Ad…
Hayrat : İsmi(günahla anılmak).
Koçyiğit : İsim(ile çağrılmak).


DEĞERLENDİRME:
Görüldüğü üzere mütercimlerin çok büyük bir kısmı ibareyi/isim ad şeklinde tercüme etmiştir.Oysa burada söz konusu olan;kötü bir şeyle nam salmak,vasıflanmaktır.İbareyi Zemahşerinin klasik Arap dil geleneklerine göre örneklerle zenginleştirdiği yorumuna göre tercüme etmek bizce daha doğrudur.Bu açıdan baktığımızda yukarıdaki tercümeler arasında sadece Akdemir’inkinin ve Diyanet işlerinin doğru olduğunu görürüz….. Nam…

ÖNERİLER:
Ne kadar da kötü bir (Nam)
Ne kadar da kötü bir vasıf ……vb
20 Eylül 2009 16:10
Yitiksevda
re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb

NAHL:112
فَأَذَاقَهَا اللّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ
Zemahşeri konuyu aşağıdaki şekilde açıklıyor:
‘’İzake/tattırma’’kelimesinin insanlara dokunan bela ve sıkıntılar için kullanımı fazlasıyla yaygınlaştığı için adeta hakiki(ağızla bir şeyin tadına bakma )anlamıyla kullanılır olmuştur.

Nitekim ‘’zake fülanun elbes’veddarre ‘’ falanca sıkıntı ve zarar tattı.’’Ezakehul azebe’’Azabı onlara tattırdı (şeklinde sözler söylüyorlardı.

Elem ve zarardan duyulan nahoş hisler,acı ve buruk tadlardan duyulan sıkıntıya benzetilmiştir.Burada libas kelimesinin kullanılmasının sebebi insanı her yönden etkileyen (korku ve açlık gibi) sıkıntıların insanın bedenini örten elbiseye benzemesidir.

‘’İzake/tattırma’’ kelimesinin korku ve açlık elbisesi için kullanımına gelince korku ve açlıktan insanları-elbise gibi-sarıp sarmalayan sıkıntılar peydah olduğu için Allah sıkıntı ve korkudan meydana gelenleri-her ne iseler-onlara tattırmıştır.
Keşşaf 2/.596-597
Sembolik ifadelerle dantela gibi örülmüş bir ibareyle karşı karşıyayız.Kendilerine bahşedilen nimetlere nankörlükle karşılık veren insanların,nasıl da korku ve açlık gibi canlıya hem biyolojik hem de psikolojik olarak yakıp yıkan iki tehlikeyle karşı karşıya bırakıldığı mecazi ifadelerle anlatılmaktadır.

Lafzen giysi/elbise (libas)insanı bir elbise gibi her yandan kuşatan felaketi anlatan için klasik arapça’da kullanılan deyimsel bir ifade (Tacul arus yukarıdaki ayete özel bir atıfta bulunarak)

Meallere baktığımızda,mütercimlerin kelimelerin gerçek anlamlarını tercih ederek;oldukça yoğun bir şekilde hissedildikleri halde mecazi anlamları yok saydıklarını görmekteyiz.

Diyanet İşleri : açlık ve korku ızdırabını tattırdı.
Abdulbaki Gölpınarlı : açlık ve korku elbisesine bürür
Adem Uğur : açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.
Ali Bulaç : açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Ali Fikri Yavuz : açlık ve korku elbisesini taddırdı (açlık ve korkuyu hissettiler).
Bekir Sadak : aclık ve korku belasını taddırdı.
Celal Yıldırım : açlık ve korku elbisesini (giydirerek nankörlüğün acısını) tattırdı.
Diyanet İşleri (eski) : açlık ve korku belasını tattırdı.
Diyanet Vakfi : açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.
Edip Yüksel : açlık ve korku belasını tattırdı.
Elmalılı Hamdi Yazır : açlık ve korku libâsını tattırıverdi
Davuoğlu : açlık ve korku elbisesini tatdırdı.
Atay : Açlığa ve korkuya bürünmeyi tattırdığı
Fizilal-il Kuran : açlık ve korku elbisesi giydirdi.
Gültekin Onan : açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Hasan Basri Çantay : açlık ve korku libasını (giydirip bunların acılarını) tattırdı.
İbni Kesir : açlık ve korku belasını tattırdı.
Muhammed Esed : açlık ve korku felaketi tattırdı.
Ömer Nasuhi Bilmen : açlık ve korku libasını tattırdı.
Şaban Piriş : açlık ve korku giysisi giydirdi.
Suat Yıldırım : açlığı ve korkuyu tattırdı, (açlık ve korku elbise gibi kaplayıverdi bütün vücutlarını).
Süleyman Ateş : açlık ve korku elbisesi tattırdı.
Tefhim-ul Kuran : açlık ve korku elbisesini tattırdı.
Ümit Şimşek : açlık ve korkuyu tattırdı.
Yaşar Nuri Öztürk : açlık ve korku elbisesini/birlikteliğini/karmaşasını tattırdı.
Eryarsoy Ağır akça : açlık ve korku elbisesini (giydirdi,bunların acılarını)tattırdı.

Değerlendirme:
Mütercimler,çoğunlukla ‘’libas/elbise’’ kelimesinin literal anlamından vazgeçmeyerek bunu olduğu şekliyle tercüme etmişlerdir ki Zemahşeri ve Esed’den yaptığımız alıntılardan da anlaşılacağı üzere böyle bir tercihte bulunmak hatadır.Oysaki ‘’elbise’’yerine ‘’kuşatmak’’ kelimesi tercih edilseydi ortaya çıkan metin daha anlaşılır olurdu.’’Libası’’ elbise olarak tercüme etmenin doğal sonucudur ki ‘’Ezake/Tattırdı’’ kelimesinide ‘’giydirdi/giydirmiştir’’ şeklinde tercüme etmişler.Bu da hatalı bir tercümedir.Burada bir paradoks söz konusudur.Sembolik bir anlatımla tercüme edilmesi gereken ‘’Libas’’ kelimesi gerçek anlamıyla;tercüme edilmesi gereken’’Ezake’’ kelimesi sembolik anlamıyla tercüme edilmiştir.

Açlık ve korku elbisesine bürünmeyi tattırdı gibi tercümelerde hatalıdır.Elibise tadılmaz,açlık ve korkudan hasıl olan Sıkıntı/Zorluk tadılır.

D.İ.B ,Eryarsoy,T.D.V,Yavuz ve Yıldırım’ın tercümeleri diğerlerine oranla daha anlaşılır ve doğru kabul edilebilir.Ancak iyice düşünüldüğünde söz konusu tercümelerin de ideal tercümeler olmadığı anlaşılacaktır.Bizce lafızlara takılmayarak kelimelerin mecazi yönlerini ihmal etmeden yapılabilecek tercümeler daha doğru olacaktır.

Öneriler:
-Kuşatıcı bir açlık ve korku felaketi tattırdı….(Esed)
-Onları,açlık ve korku felaketiyle (çepeçevre)kuşattı…
18 Eylül 2009 22:20
namzet davadar
RE: KURAN'DAKİ DEYİMLER(EL KEŞŞAF TEFSİRİ)

El keşşaf tefsiri benim bildiğim Türkçeye çevrilmemiş çünkü Türkçe karşılığı olmayan bir ilmi Tefsir Allah razı olsun bu bilgi aktarımını bizimle paylaştığınız için Devamını bekleriz.
18 Eylül 2009 08:55
sevginin_bedeli
RE: KURAN'DAKİ DEYİMLER(EL KEŞŞAF TEFSİRİ)

aslında kurana merakı olan bütün arkadaşların bu konuyu takib etmeleri gerektiğine inanıyorum...
teşekkürler allah ecrini katkat arttırsın.
17 Eylül 2009 23:58
Yitiksevda
re: Kuran'daki deyimler(el keşşaf tefsiri)/medineweb

ARAF 176

أَخْلَدَ إِلَى الأَرْضِ

Metin ve Yorum

Dünyaya yöneldi ve ona rağbet etti.’’Sefalete yöneldi’’anlamına geldiği (de)söylenir.

Keşşaf 2/167

Bu ibare dünyaya yönelmeyi,dünyayı ahirete tercih etmeyi,başka bir deyişle alçak olanı yüce olana değersizi kıymetli olana yeğ tutmayı veciz bir şekilde ifade etmektir.

Tükçede kullanılan aşağıdaki deyimler de insanoğlunda var olan bu zaafı anlatır.
‘’Dünyaya tapmak:Dünya hayatına çok düşkün olmak’’
‘’Dünyaya kazık çakmak:Çok uzun yaşamak,ölmeyecek gibi davranmak’’

Mealler

Diyanet İşleri : dünyaya saplanıp.
Abdulbaki Gölpınarlı : yeryüzüne sarıldı
Adem Uğur : dünyaya saplandı
Ali Bulaç : yere meyletti (veya yere saplandı).
Ali Fikri Yavuz : aşağılığa saplandı
Bekir Sadak : dünyaya meyletti
Celal Yıldırım : maddeye yönelip
Diyanet İşleri (eski) : dünyaya meyletti
Diyanet Vakfi : dünyaya saplandı.
Koçyiğit : Dünyaya meyletti
Elmalılı Hamdi Yazır : yere (alçaklığa) saplandı
Akdemir : Kendini dünyaya adamıştı
Atay : Yere doğru eğildi
Fizilal-il Kuran : yere saplandı kaldı.
Gültekin Onan : yere meyletti (veya yere saplandı)
Hasan Basri Çantay : yere saplandı
İbni Kesir : yere saplandı
Muhammed Esed : hep dünyaya sarıldı
Ömer Nasuhi Bilmen : dünyaya meyletti
Şaban Piriş : yeryüzünü ebedi zannetti
Suat Yıldırım : dünyaya saplandı
Süleyman Ateş : yere saplandı
Tefhim-ul Kuran : yere meyletti (veya yere saplandı)
Ümit Şimşek : yere saplandı
Davudoğlu : Yere saplandı
Eryarsoy Ağırakça : yere mıhlandı
Hayrat : Dünyaya meyletti
Yaşar Nuri Öztürk : yere saplandı.
Değerlendirme:

Akdemir,bilmen,Çantay,D.i.b,Hayrat ve Koçyiğitin tercümeleri kanaatimizce son derece isabetli,okuyucu için açıklayıcı ve ibaredeki deyimsel temayı yansıtıcı bir özellikte.Ancak diğer tercümeler için aynı şeyi söylemek mümkün değil.Örneğin Atay’ın ‘’Yere doğru eğildi’’ Ateş’in ‘’Yere saplandı’’ Bulaç’ın ‘’Yere Meyletti’’ Ersoy Ağırakçanın ‘’Yere Mıhlandı’’ şeklindeki tercümleri ve diğerleri ayetin anlamını yansıtmaktan uzak ifadelerdir.Bu tercümelerden yola çıkarak doğru anlama ulaşmak ancak çeşitli Batıni yorumlardan sonra mümkün olabilir ki bu,tercüme olgusunun taşıdığı espiriye aykırıdır.

Sık sık belirttiğimiz ve yeri geldikçe belirtmekten geri durmayacağımız bir şey var;Mütercim Kuran’ı kendisi için tercüme etmez..Onun böyle bir ihtiyacı yok.Dolayısıyla tercüme temekte olduğu bir ayet veya terkib onun zihnindeki berraklığı ve netliği okuyucusunada aynı şekilde yansıtabilmesidir.Aksi takdirde yapılan işin harcanan mesainin katlanılan zorlukların karşılıksız kalacağı muhakkaktır.

Öneriler:

Kendini dünyaya adadı/adamıştı…(Akdemir)
Dünyaya meyletti….(Bilmen D.İ.B Koçyiğit)
Dünyaya kazık çakacakmış gibi yaşadı…
Dünyayı Ahirete Yeğledi…..
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.