www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında....

Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Serbest Kürsü > Gölge et, ama ne olur gölge olma!...

Konu Başlıkları: Gölge et, ama ne olur gölge olma!... Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( oruç )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
18 Mart 2014 17:07
YaŞuHa
Cevap: Gölge et, ama ne olur gölge olma!...

eline saglık güsel insan
08 Şubat 2014 13:12
Esma_Nur
Gölge et, ama ne olur gölge olma!...

Sinoplu Diyojen yanlış söylemiş. "Gölge etme" diyeceğine, keşke "gölge olma başka ihsan istemem" deseydi hatırını soran Makedonyalı İskender'e. Siz, hesap yaparken, bir şeyin gölgesini hesaba katar mısınız? Ben katmam. Çünkü gölgeler solda sıfır gibidirler; bin tane gölge bir 'şahsiyet' etmez, tıpkı soldaki bin tane sıfırın toplam değerinin yine sıfır olduğu gibi.

İnsanlar ya gölgedirler, ya da şahsiyet. Gölge iseler, gölgesi oldukları biri vardır; yani kölesi oldukları biri. O birine, siz 'gölgeci' de diyebilirsiniz. Gölgeci, insanları kendisinin gölgesi olarak görmekten zevk duyar. Ve hiçbir gölge iradeli hareket edemez.

Gölgelerin ne sevgileri gerçek sevgidir, ne de nefretleri sahici nefret. Onlar, kendisinin patlıcanın değil padişahın dalkavuğu olduğunu söyleyen muzip gibidirler; sevgi ve nefretleri gölgecininkine ayarlıdır. Emirle severler, emirle nefret ederler.

Oysaki şahsiyetler, kendilerine ait bir kafa ve kendilerine ait bir yürek taşıdığının bilincinde olan insanlardır. O kafayı düşünmek, analiz yapmak, yerinde onaylamak ve yerinde reddetmek için; o yüreği de duymak, sevgiye değer olanı sevmek, inanmaya değer olana inanmak, nefreti ve inkarı gerekli olandan da nefret etmek ve reddetmek için kullanırlar.

Gölgenin "ben idraki" olmaz; dolayısıyla "omurgası" da olmaz. Bu nedenle, hiç bir gölge hiç bir zaman "bir başkası olmaktan” kurtulup "kendisi" olamayacaktır. Ve omurgası olmayan hiç bir gölge, hiç bir zaman dik duramayacaktır.

Gölgelerle yapılan siyasetin içerisinde "şahsiyeti" aramak da beyhude bir uğraştır elbet. Gölgelerin yaptığı siyasetin omurgalı olmasını beklemek abesle iştigaldir. Dik durulması gereken yerde, dik durmasını bekledikleriniz yerlerde sürünüyorlarsa, gerçek nedeni işte budur.

Tarihi bir tecrübedir: Kadrolar şuurlandırılır, kitleler şartlandırılır.
Peki bizde nasıl yürür bu işler: Kadrolar şartlandırılır, kitleler
şuurlandırılmaya çalışılır. Bu ikincisi olmayacak iş.

Gelelim kadrolara…
Evet, kadrolar şartlandırılır, çünkü şuurlandırılırsa, başlarında buldukları demirbaşların konumunu sorgulamaya, onların oraya
hangi çaba, liyakat ve vasıfla çıktıklarının hesabını istemeye başlarlar.

Onun için de, gölgeci liderler şu ezeli taktiği uygularlar: Dama çık,
merdiveni çek. Merdiveni çek ki, senden sonra kimse senin çıktığın yere çıkamasın. Ondan sonrası kolay: Bir yandan "Hadi aslanlarım, koşun, geride kalanı elerim!" salvoları, bir yandan da "O kadar da değil, beni geçeni vururum!" tehditleri.

Tüm sorunumuz, insan kumaşının kalitesinde düğümleniyor. Kumaşı kaliteli insanları siyasete taşırsanız, kaliteli siyaset üretirler; ticarete taşırsanız, kaliteli ticaret. Tersi de geçerli. O halde, en akıllıca yatırım, siyasetten de, ticaretten de önce, insan unsuruna olan yatırım.

Tabi ki, hayatın alanları, birbiriyle bıçak sırtı gibi ayrılan şeyler
değildir. Ne ki, "Ne yapmalı?" sorusunun doğru cevabı da "Nereden
başlamalı?" sorusundan bağımsız bulunamaz. Geleceğin inşası için harekete geçen bir kitlenin, politikaya yatırımının insan unsuruna olan yatırımına oranı, bir buz dağının su üstündeki kısmının su altındaki kısmına oranı kadar olmalıdır. Yalnızca böyle yapan bir hareket, toplumsal dönüşümün lokomotifi olmayı hak eder ve yaşadığı zamanın aktif öznesi olur. Değilse, kendisine umut bağlayan kitlelerin umutlarını yad ve yabancı lokomotiflerin
hoyrat emellerine peşkeş çeken birer vagon olurlar ki, bu tam da yaşadığı zamanın "pasif nesnesi" olmaya tekabül eder.

Bütün bunları bana hatırlatan, Rasulullah'ın Buhari tarafından aktarılan bir hadisi oldu. Burada aktarayım, bakalım size neler hatırlatacak: "İnsanlar da develer gibidir: Bazen yüz tanesi bir arada bulunur da, içlerinden, binmek için bir tane bile bulamayabilirsin."

[Mustafa İSLAMOĞLU]

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.