06 Temmuz 2014 22:51 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 Bir de nasıl gruba katılacam yönlendiren olursa sevinirim. ![]() |
06 Temmuz 2014 22:49 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 ![]() ![]() |
25Haziran 2014 11:57 | |
Medineweb | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 bargiran kardeşim meal grubumuz var sitede..sizide grupta görmeyi isterim [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] şu linki bi inceleyin inş. sizde katılırsınız ![]() |
25Haziran 2014 11:54 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 KUR'ANI TANIYALIM DERSLERİ-7 ARAF SURESİ: -Mushaf’taki sıralanışına göre 7, nüzûl sırasına göre 39. Suresi olan Â’râf sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. Âyetlerinin sayısı 206 dır. -Sure adını 46-47. ayetlerde geçen ''el-A'RAF''tan almaktadır. Bu âyetlerde A'râf'ta yani cennet ve cehennem ehli arasındaki yüksek bir yerde bulunan insanlardan söz edildiği için sûreye bu ad verilmiştir. -Surede anlatılan konular hakkında yapılacak dikkatli bir inceleme bu sure ile En'am suresinin hemen hemen aynı zamanda, yani Hz. Peygamber'in (s.a) Mekke'de geçen hayatının son yıllarında nazil olduklarını gösterir. Ancak hangisinin daha önce geldiği kesin olarak bilinmemekte. Her halukârda, En'am ve A'raf surelerinin ele aldıkları konular ve anlatım biçimleri arasındaki benzerlik, bu iki surenin de aynı döneme ait olduklarını açıkça ortaya koymaktadır. İkisi de aynı tarihsel arka-plana sahip olduklarından, okuyucu En'am suresinin giriş kısmını da göz önünde bulundurmalıdır. -Surenin ana konusu, dikkat çekici bir uslûpla, "Hz. Muhammed'e (s.a) gönderilen 'İlâhî Tebliğ'e çağrı'dır. Bu, Hz. Peygamber'in Mekkelilere yaptığı uzun süren nasihatleri neticesinde, onlar üzerinde bir tesir görülmemesi nedeniyledir. Hatta onlar, Peygamber'in (s.a) davetine karşı adeta sağır bir kulak kesilmişler ve o kadar inatçı, o kadar vurdumduymaz olmuşlardı ki, neticede Hz. Peygamber'e (s.a) , yalnızca Mekkelilerle uğraşmayı bırakıp başka insanlara da yönelmesi emrolunmuştu. Bundan dolayı Mekkelilere İlâhî Daveti kabul etmeleri için sürekli çağrıda bulunulmasının yanında, daha önceki kavimlerin, peygamberlerine karşı takındıkları yanlış tavırlarının sonuçları sert bir dille anlatılarak, bu hususa dikkatleri çekilmektedir. (O vakitte Hz. Peygamber (s.a) Mekke'den hicret etmek üzereydi.) Hitabın sonuç bölümü, Hz. Peygamber'in (s.a) ileride kendileriyle ilişkiler içinde olacağı Ehl-i Kitab'a yöneltilmektedir. Bu, hicret vaktinin artık yaklaşmakta olduğunun, "mesaj"ın öncekilerde olduğu gibi sadece kendi kavmine münhasır kalmayıp bütün insanlığa yayılacağının ifadesi idi. Yahudilere hitab edildiğinde, onların peygamberlik müessesesine karşı münafıkça tutumlarının sonuçlarına işaret edilmektedir. Çünkü onlar sözle Hz. Musa'ya inandıklarını söylüyorlar, yalandan ibadet ediyorlar, fakat gerçekte onun öğretisine karşı gelerek ve itaattan kaçındılar. Bütün bu tavırlarının neticesi olarak, alçaklık ve rezillikle suçlandılar. Surenin sonunda, Hz. Peygamber (s.a) ve ona uyanlara, İslam'ın tebliğ vazifesini hikmetlice yapabilmeleri için, bazı talimatlar verilmektedir. En önemlisi; muhaliflerin tahriklerine karşılık verme konusunda, kendilerini tutma ve sabretme hususuydu. Ayrıca, hislerin etkisiyle, hedeflerine zarar verecek herhangi bir yanlış adımın atılmaması tavsiye edilmektedir. -ÖZET Ana Fikir: İlâhî Çağrı'ya Davet. 1-10 Bu bölümde; bütün insanlar, Hz. Muhammed (s.a) vasıtasıyla, kendilerine gönderilmiş olan Mesaj'ı izlemeye davet edilmekte ve bunu reddedişin sonuçları hakkında da uyarılmaktalar. 11-25 Hz. Adem'in hikâyesi, onun zürriyetinin, şeytanın tuzaklarına karşı uyarılması gayesiyle nakledilmektedir. Çünkü Şeytan, (Hz. Adem ve Havva örneğinde de görüldüğü gibi) her an onları saptırmaya hazırdır. 26-53 Bu bölüm; bazı İlâhi talimatları ve bunların Şeytan'ın talimatları ile olan zıdlıklarını içermekte olup her ikisinin sonuçlarının ve meyvelerinin bir resmi çizilmektedir. 54-58 Yeri, göğü ve onlarda olan herşeyi yaratan Allah tarafından gönderildiği için bu mesaj'a uyulmalıdır; o mesaj ki; O'nun, kuru toprağı diriltmek için indirdiği yağmura benzer. 59-171 Bazı meşhur Peygamberlerin -Nuh, Hud, Salih, Lut, Şuayb, Musa- (Allah'ın selâmı üzerlerine olsun) hayatlarından olaylar, bu İlâhî Çağrıyı reddedişin kötü sonuçlarını gözler önüne sermek için verilmekte, ve yine bu maksatla, Hz. Muhammed'in (s.a) azabtan kurtulmaları için yaptığı, daveti kabullenme ve izlemeye- çağrı, hitap ve konuşmaları nakledilmektedir. 172-174 Bir önceki bölümün sonunda, İsrailoğulları ile yapılmış antlaşmadan bahsedilirken, tüm insanlığa daha en başta Adem'in Allah'ın halifesi olarak atandığı zaman yapılan sözleşmeye münasip bir şekilde telmihte bulunularak, onun zürriyetinden gelen bütün insanların verilen o ahdi hatırlaması ve Hz. Peygamber (s.a) tarafından kendilerine sunulan Mesaj'ı kabul edip izlemeleri gerçeğine dikkat çekilmektedir. 175-179 Mesaj hakkında bilgisi olduğu halde buna aldırış etmeyen insanın örneği, bu çağrıyı bâtıl addedenlere bir ihtar olsun diye verilmektedir. Mesajı tanımak için bütün kapasitelerini kullanmaya teşvik edilmekteler. Aksi halde cehennem onların kalacağı yer olacaktır. 180-198 Surenin bu sonuç kısmında, Mesaj'ı anlamak için melekelerini doğru dürüst kullanamayanların bazı sapkınlıklarına değinilmekte, bu kimseler uyarılmakta ve Hz. Peygamber'in (s.a) çağrısına karşı gösterdikleri düşmanca tutumların ciddi sonuçları konusunda bunlara ikazda bulunulmaktadır. 199-206 Sonuçta, Hz. Peygamber'e ve O'na uyanlara, davete karşı gelen ve ondan yüz çevirenlere karşı takınmaları gereken tavırlar hususunda bazı talimatlar verilmektedir. |
25Haziran 2014 11:52 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 KUR’AN’I TANIYALIM DERSLERİ-6 ENAM SURESİ: -Resmi sıralamaya göre Kuran’ın 6. Suresi olan Enam suresi, MEKKE’de İnen 55. Suredir. (Şimdiye kadar gördüğümüz surelerden Fatiha dışında hepsi Medine de inmişti ) -En'âm sûresi, 165 âyettir. 91, 92, 93 ve 151, 152, 153. ayetler Medine'de, diğerleri Mekke'de inmiştir. -İbn Abbâs'tan gelen bir rivayete göre, Sure'nin tamamı bir defada Mekke'de vahyedilmiştir. Esma şöyle der: "Bu surenin indiği (vahyedildiği) sırada Hz. Peygamber (s.a.) dişi bir deve üzerinde bulunuyor ve ben de devenin yularını tutuyordum. Deve öylesine bir ağırlık hissetti ki, Peygamber'in (s.a.) altında sanki kemikleri kırılıyordu." Daha başka rivayetlerden, Hz. Peygamber'in (s.a.) surenin tamamını indiği gece yazdırdığını öğreniyoruz. -ENAM kelimesi koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini ifade eden bir kelimedir. Surenin bazı ayetlerinde Arapların, kurban edilen hayvanlarla ilgili birtakım gelenekleri kınandığı için sureye En'âm suresi denmiştir. Bu sureye "delil, kanıt suresi" anlamında "Suretü'l-Hucce" de denilir. -------Surenin konusu, onun Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'deki son yılında indiğini açıkça göstermektedir. Yezid'in kızı Esma'dan (s.a.) gelen rivayet de bunu doğrulamaktadır. Esma Ensar'dan olduğuna ve İslâm'ı Hz. Peygamber'in (s.a.) Medine'ye hicretinden sonra kabul ettiğine göre, onun Hz. Peygamber'i (s.a.) Mekke'de ziyareti Peygamber'in Mekke'deki hayatının son yılında olsa gerektir. Çünkü bundan önce Peygamber'in (s.a.) Ensar'la ilişkisi, Ensar'dan bir kadının kendisini Mekke'de ziyarete geleceği düzeyde içten değildi. -Nüzul Sebebi: İndiği dönemi tesbit ettikten sonra, Surenin gerisinde yatan gerçeği görmek kolaydır. Hz. Peygamber'in (s.a.) insanları İslâm'a çağırmaya başlamasının üstünden oniki yıl geçmişti. Kureyş'in düşmanlığı ve yaptığı işkenceler en çekilmez ve vahşi bir durum almış, bu yüzden müslümanların çoğunluğu yurtlarını bırakıp, Habeşistan'a hicret etmek zorunda kalmışlardı. Bütün bunların ötesinde, Hz. Peygamber'in (s.a) iki büyük destekcisi olan Ebu Talip ve Hz. Hatice artık ona yardım edecek değillerdi. Peygamber (s.a.) tüm dünyevi desteklerden yoksun kalmıştı. Fakat, buna rağmen İktidarın keskin dişleri arasında görevini sürdürüyordu. Sonuçta, bir yandan da bir bütün olarak Mekke toplumu inat ve inkârın içine girmiş bulunuyordu. İslâm'a karşı bir eğilim gösteren herkes alay, eğlence, kınama, işkence ve sosyal boykota maruz bırakılıyordu. - Bu kara günlerdeydi ki, Mekke'de İslâm'ı kabul eden Evs ve Hazrec'in bir takım etkili kişilerini çabalarıyla İslâm'ın serbestçe yayılmaya başladığı Yesrib'den bir ümit ışığı belirdi. İslâm'ın başarıya giden yolunda mütevazi bir başlangıçtı bu ve kimse bu başlangıcın gizlediği büyük potansiyeli kestirebiliyor değildir. Çünkü, sıradan bir gözlemciye göre bu zamanda henüz İslâm zayıf bir hareketti; yalnızca, Peygamber'in (s.a.) kendi ailesi ve hareket'in birkaç yoksul bağlısının zayıf desteği dışında hiçbir destek yoktu. Açıktır ki, yoksul müslümanların da, düşmanları haline gelen ve kendilerine işkence yapan kendi kavimlerince terkedildiklerinden, yapabilecekleri fazla bir yardım olamazdı. - Sure'de işlenen konular yedi başlık altında toplanabilir: 1.Şirk'i red ve tevhid akîdesine çağrı. 2-Ahiret'e imanın ilânı ve dünya hayatından sonra başka bir hayat olmadığının reddi. 3-O zaman geçerli olan bâtıl inançların reddi. 4-İslâm toplumunu kurmak için gerekli temel ahlâkî ilkelerin açıklanması. 5-Hz. Peygamber'in (s.a.) şahsına ve misyonuna yöneltilen itirazlara cevaplar. 6-O zaman görevin görünürde başarısız kalması nedeniyle endişe ve ümitsizliğe kapılan Hz. Peygamber'i (s.a.) ve izleyicilerini teselli ve teşvik. 7-Düşmanlık ve kendini beğenmişliklerini bırakmaları için kâfirlere ve muhaliflere uyarı ve tehditler. -Sure Mekke döneminin sonlarında inmiştir. Onun için Mekke dönemini kısaca özetlersek dört kısma ayırırız: Hz. Peygamber'in (s.a.) Mekke'deki misyonunun tarihini dört döneme ayırabiliriz: Birinci Dönem: Onun risaletle görevlendirilmesiyle başlar ve üç yıl sonra peygamberliğini açıkça ilân etmesiyle sona erer. Bu dönemde, mesaj gizli gizli bazı seçkin kişilere götürülüyor ve genelde Mekke halkı bundan habersiz kalıyordu. İkinci Dönem: Peygamberliğinin ilanından sonra iki yıl sürer. Bireysel karşı çıkışlarla başlar ve yavaş yavaş düşmanlık, alay, eğlence, suçlama, kötü sözler söyleme ve sahte propaganda şeklini alır. Sonraları nisbeten yoksul, zayıf ve çaresiz müslümanlara işkence etmek üzere gruplar oluşturulmuştur. Üçüncü Dönem: İşkencelerin başlangıcından Peygamberliğin onuncu yılında Hz. Hatice veEbu Talib'in ölümüne kadar sürer. Bu dönem müslümanlara yapılan işkenceler öylesine vahşi ve zalimce bir durum almıştı ki, çokları Habeşistan'a hicret etmek zorunda kalmışlardı. Hz. Peygamber'e (s.a.) ve ailesi üyelerine karşı sosyal ve ekonomik boykot uygulanıyor ve Mekke'den ayrılmayan müslümanlar kuşatma altına alınan Şi'b-i Ebî Talib'e sığınmaya zorlanıyorlardı. Dördüncü Dönem: Peygamberliğin 10. yılından 13. yılına kadar üç yıl sürmüştür. Bu, Hz. Peygamber (s.a.) ve izleyicileri için zorlu sınavlar ve elem verici işkenceler dönemiydi. Mekke'de hayat çekilmez hale gelmişti. Mekke dışında bile sığınılacak bir yer görünmüyordu. O kadar ki, Hz. Peygamber (s.a.) Taif'e gittiğinde, kendisine ne sığınma hakkı ne de koruma sözü verilmişti. Bunun yanısıra, hacc nedeniyle İslâm çağrısını kabul etmeleri için her Arap kabilesine başvuruyor ve her cepheden açık redle karşılaşıyordu. Aynı zamanda Mekke halkı; ya öldürerek, ya tutuklayarak, ya da kentlerinden sürerek kendisinden kurtulmak için danışmalarda bulunuyorlardı. İşte bu en kritik zamanda Allah MEDİNE'de Ensar'ın kapılarını İslâm'a açtı ve Hz. Peygamber (s.a.) buraya hicret etti. ANA KONU: Bu sure, İslâm inancının tevhid, ahiret ve nübüvvet gibi belli başlı ilkelerini ve onların günlük hayata uygulanışlarını farklı yönlerden tartışır. Bunlarla birlikte muhaliflerin yanlış inançlarını reddeder, itirazlarına cevap verir, kendilerini uyarır ve o zaman çeşitli işkencelere uğrayan Hz. Peygamber'i, (s.a.) izleyicilerini teselli eder. Kuşkusuz bu temalar ayrı başlıklar halinde ele alınmakta, olağanüstü güzellikte birbirleriyle iç içe incelenmektedir. AYET AYET ÖZET 1-12: Bu ayetler giriş ve uyarma niteliğindedir. Kâfirler, İslâm inancını kabul etmezler ve Her Şeyi Bilen ve Her Şeye-Kadir'den gelen Vahy'in gösterdiği 'Işığı' izlemezlerse, kendilerinden önceki kâfirlerin uğradıkları aynı kötü sonuca uğrayacakları konusunda uyarılmaktadırlar. Peygamber'i (s.a.) ve ona indirilen Vahy'i reddetmek noktasındaki delilleri reddedilmekte ve kendilerine tanınan süreye aldanmamaları için ikaz olunmaktadırlar. 13-24: Bu ayetler tekrar tekrar tevhid'in üzerinde durmakta ve onun kabülü yolunda en büyük engel olan şirk'i reddetmektedir. 25-32: Bu ayetlerde, kâfirleri iman ilkeleri'ni reddetmelerinin doğuracağı sonuçlar karşısında uyarmak için ahiret hayatının tasviri bir manzarası sunulmaktadır. 33-73: Başlıca konu, Hz. Peygamber (s.a.) açısından tartışılan Nübüvvet (Peygamberlik) , onun misyonu, gücünün sınırları, izleyicilerine karşı tavrı ve bunların kâfirler açısından da ele alınışıdır. 74-90: Aynı konuya devamla, İbrahim Peygamber'in hikâyesine dönülmekte ve böylece putperest Araplara, karşı çıktıkları Peygamber Hz. Muhammed'in (s.a) misyonunun İbrahim Peygamber'inkiyle (a.s) aynı olduğu hatırlatılmaktadır. Araplar kendilerini İbrahim'in izleyicileri kabul ettiği, (özellikle Kureyş) onun soyundan olmakla övündüğü için böyle bir tartışma çizgisi benimsenmektedir. 91-108: Hz. Peygamber'in (s.a) Peygamberliğinin bir diğer delili kendisine Allah tarafından indirilen Kitap'tır. Çünkü bu kitabın öğretileri akide ve uygulama açısından doğru yönü göstermektedir. 109-154: Putperest Arapların bâtıl sınırlamalarına karşılık ilâhî sınırlamalar ortaya konulmakta ve böylece ikisi arasındaki çarpıcı farklılıklar gösterilerek Kur'an'ın vahyedilmiş Kitap olduğu ispatlanmaktadır. 160: Putperest Arapların yanısıra 144-147. ayetlerde eleştirilen Yahudiler Kur'an'ın öğretilerini Tevrat'inkilerle karşılaştırarak, aradaki benzerliği görmeye ve Kur'an karşısındaki geçersiz mazeretlerini bırakarak, kıyamet günü'nün azabından kurtulmak için onun hidayetini benimsemeye çağrılmaktadır. 165: Sure'nin sonucu buradadır: Güzel ve zorlayıcı bir biçimde Hz. Peygamber'e (s.a.) korkmadan İslâm inancının ilkelerini ve anlamlarıyla birlikte sonuçlarını ilân etmesi emredilmektedir. (TEFHİMUL KURAN’dan) |
23 Mayıs 2014 17:10 | |
GÖKCEN_AZRA | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 120 Sonuç: "Ey insanlık! Göklerin ve yerin mülkü, hâkimiyeti Allah'a aittir; o halde, O'nun gerçek kulları olmaya bakmalı veO'ndan korkmalısınız. Çünkü O her şeye kadirdir, gücü her şeye yetendir. Sadece tek bir ayet ama ne kadar da çok şeyden bahsediyor ALLAH a sadede kul olmak değil, GERÇEK KUL OLMAK... |
23 Mayıs 2014 17:04 | |
GÖKCEN_AZRA | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 [B]11-26. Müslümanlar kendilerinden önce gelenlerin yanılgıları karşısında uyarılmaktadır; Sırat-ı Müstakîm'i izlemeli ve ahidlerini bozarak bâtıl yollara sapan Yahudi ve Hıristiyanların ortaya koydukları kötü örnekten sakınmalıdırlar. Ayrıca, Yahudi ve Hıristiyanlarda tuttukları yanlış yol ve İslâm'ı kabul etme konusunda uyarılmaktadır. (SIRATIMUSTAKİM=DOSDOĞRUYOL) 2[/ B] Rabbim doğru yolda yurumeyi nasip etsin inşallah |
23 Mayıs 2014 16:50 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-1 KUR’AN’I TANIYALIM DERSLERİ-5 MAİDE SURESİ: -MAİDE kelimesi ‘’SOFRA’’ demektir. Hz. İsa’nın havarilerinin isteği üzerine ‘’GÖKTEN İNEN SOFRA’’dan bahsettiği için bu isimle isimlendirilmiştir. Ayrıntı için 112. Ayete bakınız. -Mushaf’taki sıralanışına göre 5, nüzûl sırasına göre 112. ,7 uzun sureden de 4. sûredir. -Âyet sayısı 120 olup MEDİNE’de FETİH suresinden sonra TEVBE suresinden önce nâzil olmuştur. -hudeybiye anlaşmasından sonra hicri 6-7. Yılda indirilmiştir. İçerik olarak hudeybiye anlaşmasının sonuçlarından bahsetmektedir. -incelemelrimizle şu kanıya vardık: bu sure diğerleri gibi zaman zaman parça parça inmiştir . fakat resulullahın ömrünün son dönemlerinde tek parça olarak tekrar inmiştir. -Hz. Peygamber H. 6. yılın Zilkade ayında Umre yapmak için 1400 müslümanla birlikte Mekke'ye gitti. Fakat, düşmanlığa bürünen Kureyş, Arabistan'ın tüm eski dinî geleneklerine aykırı olmasına rağmen Hz. Peygamber'in bu düşüncesine engel oldu. Sert ve kırıcı görüşmelerden sonra Hudeybiye'de bir anlaşmaya varıldı. Buna göre umre gelecek yıl yapılacaktır. Müslümanlara gerçek İslâmî vakarla Mekke'ye haccetmenin yolunu öğretmek ve kâfirlerin kötü davranışlarına bir misilleme olarak, onların Mekke'ye haccetmelerine engel olmamayı emretmek için mükemmel bir fırsat doğmuş bulunuyordu. Pek çok kâfir Mekke'ye giderken müslümanların toprağından geçmek zorunda kaldığı için bu zor da değildi. İşte bu nedenle, ilk ayetler Mekke'ye Hac'la ilgili konuları ele almakta, aynı şeyler 101-104. ayetlerde de vurgulanmaktadır. -Bundan önce bahsettiğimiz sureler Müminlerin zayıf olduğu, uhud gibi bazı savaşlarda sendelendiği bir dönemde indiği için ihtivası farklı müminlerde uyandırdığı etkiler farklıydı. Fakat bu sure daha farklıdır. Çünkü İslâm devleti (Müslümanlar) artık savunmasız bir güç olmaktan çıkmış ve İslâm Devleti'nin sınırları doğuda Necid'e, batıda Kızıl deniz'e, kuzeyde Suriye ve güneyde ise Mekke'ye uzanmış bulunuyordu. -Artık Yahudiler İslam devletine vergi ödemekte, Mekke müşriklerinin islamı yok etme ihtimali ‘’HENDEK’’savaşından sonra artık kalmamış vee artık Onları Resmen kabul etmiş onlarla antlaşma imzalamışlardı. Yani artık güçlü ve otorite idiler. YEPYENİ, GÜÇLÜ VE GENCECİK BİR SİSTEM, BİR KÜLTÜR ,BİR MEDENİYET VE BİR DEVLET VARDI ARTIK. BOYKOTA UĞRADIĞI İÇİN AÇ KALAN, HORLANAN ,GÜÇSÜZ BİR grup yoktu. -İslam artık sadece yapılan bazı ibadetler olmaktan çıkmış , dünya liderlerine mektuplar davetler gönderen, her yere valiler atayan, cezaları uygulayan bir medeni hukuk sistemi , bir devlet olmuştu. -Surenin vahyedildiği zaman durumlar aşağı yukarı böyleydi. Şimdi surenin muhtevasına bakabiliriz: Sureyi üç kısma ayırabiliriz: 1) Müslümanların dinî, kültürel ve siyasal hayatlarıyla ilgili hükümler, talimatlar: Bu bağlamda, Hac yolculuğuyla ilgili hükümler manzumesi ortaya konur; Allah'ın hükümlerine tam bir saygı emredilir ve Kâbe'ye gelen hacılara karşı girişilecek her türlü engelleme ve müdahale yasaklanır. Yiyecekler konusunda neyin helal, neyin haram olduğuyla ilgili kesin hükümler ve düzenlemeler getirilir ve İslâm öncesi çağın koyduğu saçma sınırlamalar kaldırılır. Kitap ehlinin yemeğini yeme ve kadınlarıyla evlenme izni verilir. Abdest, gusül ve teyemmümle ilgili hükümler ve düzenlemeler ortaya konur. İsyan, kamunun huzurunu bozma ve hırsızlıkla ilgili cezalar belirtilir. İçki, kumar mutlak anlamda yasaklanır. Yemin kefareti açıklanır ve şahitlik yasasına yeni ilâveler yapılır. 2) Müslümanlara uyarılar: Artık müslümanlar hâkim duruma geçtiklerine göre, iktidarın kendilerini bozması tehlikesi sözkonusudur. Bu nedenle Allah müslümanları, büyük imtihan döneminde, adalete bağlı kalmaları ve kendilerinden önce geçen kitap ehlinin hatalarına düşmemeleri konusunda tekrar tekrar uyarmaktadır. Kendilerine Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ahdine bağlı kalmaları; Allah ve Rasûlü'nün emir ve yasaklarını, onları yerine getirmeyen Yahudi ve Hıristiyanların karşılaştıkları kötü sonuçlardan korunmaları için, titizlikle gözetmeleri emredilmektedir. Yine, tüm işlerinde Kur'an-ı Kerim'in emir ve yasaklarına uymaları ifade olunmakta ve nifaka (münafıklığa) karşı uyarılmaktadırlar. 3) Yahudilere ve Hıristiyanlara uyarılar: Yahudilerin gücü tümüyle zayıflatılmış ve Kuzey Arabistan'daki hemen hemen tüm yerleşim bölgeleri müslümanların yönetimi altına girmiştir. Bu nedenle Yahudiler yanlış tavırlarına karşı yeniden uyarılmakta ve Doğru Yol'u izlemeye çağrılmaktadırlar. Aynı şekilde Hıristiyanlara da ayrıntılı bir davet yapılmaktadır. İnançlarındaki yanılgılar açıkça belirtilmekte ve kendilerine Hz. Peygamber'in (s.a) yol göstericiliğini kabul etmeleri konusunda uyarıda bulunulmaktadır. Burada hemen belirtelim ki, mecûsilere ve komşu ülkelerdeki putperestlere doğrudan bir çağrı yapılmamaktadır. Çünkü onların durumları müşrik Araplara yapılan seslenişlerle zaten ortaya konulmuş, kendilerine ayrıca seslenmeye gerek kalmamıştır. Surenin genel konusu: İslâm Toplumu'nun yerleşip-pekişmesi: İslâm Toplumu'nun yerleşmesi için Nisa Suresi'nde verilen talimatların devamında müslümanlar, tüm yükümlülüklerini gözetip yerine getirmeye yöneltilmekte, bu amaç doğrultusunda müslümanları eğitmek için yeni yeni düzenlemeler getirilmektedir. Ayrıca müslümanlar hâkim güç olarak iktidarda bulunmanın getirmesi muhtemel sapmalara karşı uyarılıp, Kur'an'ın Ahdi'ni gözetmeye yöneltilmektedirler. Yine, kendi adlarına, Doğru Yol karşısındaki yanlış tavırlarını bırakıp, Peygamber Hz. Muhamed'in (s.a) getirdiği hidayeti kabul etme konusunda uyarılan Yahudi ve Hıristiyanların başarısızlıklarından ders almaya çağrılmaktadırlar. Özetler: 1-10. Müminler, tüm yükümlülüklerini inceden inceye yerine getirmeye ve İlâhî Hukuk'un yiyecek, cinsiyet, namaz, adalet vb. hakkında öngördüğü düzenlemeye uymaya sevkedilmektedirler. 11-26. Müslümanlar kendilerinden önce gelenlerin yanılgıları karşısında uyarılmaktadır; Sırat-ı Müstakîm'i izlemeli ve ahidlerini bozarak bâtıl yollara sapan Yahudi ve Hıristiyanların ortaya koydukları kötü örnekten sakınmalıdırlar. Ayrıca, Yahudi ve Hıristiyanlar da tuttukları yanlış yol ve İslâm'ı kabul etme konusunda uyarılmaktadır. (SIRATI MUSTAKİM=DOSDOĞRU YOL) 27-32. Hz. Adem'in (a.s) iki oğlunun kıssasıyla Hz. Peygamber (s.a) ve ashabını öldürmek için kurdukları tuzak nedeniyle Yahudileri azarlama arasında bağlantı kurulmaktadır. (Ayet: 11, 30). Kıssa ayrıca insan hayatının kutsallığını vurgulamak için de kullanılmaktadır. 33-40. Bu amaçla, İslâm Devleti'nde kaos meydana getirenler için cezalar öngörülmüş ve müminler İslâm'ı yerleştirmek için ellerinden geleni yapmaya çağrılmışlardır; mülkiyetin kutsallığı da ayrıca vurgulanmaktadır. 41-50. Hz. Peygamber (a.s) ve O'nun aracılığıyla müslümanlar Yahudilerin düşmanlıklarına, şer planlarına ve tuzaklarına aldırmayıp, Kur'an'ın hidayetine uygun olarak Doğru Yol'u yerleştirmek için ellerinden geleni yapmayı sürdürmesi konusunda yeniden temin edilmektedir. Çünkü, kendi kitaplarına (Tevrat) sırt çevirenlerden daha iyi bir şey beklenemez. Peygamber, Hıristiyanlara da aynı şekilde davranmalıdır. Onlar da kendi İncillerini terketmişlerdir çünkü. 51-69. Müminler ahlâkî çöküntü içinde bulunan Yahudi ve Hıristiyanları dost ve sırdaş edinmemeleri için uyarılmaktadırlar. Müminler, münafıkların, kâfirlerin ve benzerlerinin desiseleri karşısında dikkatli ve korunmada olmalılar ve yalnızca gerçekten mümin olanlara güvenmelidirler. Sonra, kitap ehli de düşmanlıklarını bırakmaya, doğru tavır takınmaya çağrılmaktadır. Aksi takdirde kurtulmaları mümkün olmayacaktır. 70-86. Yahudi ve Hıristiyanların sapıklıkları konusu yeniden ele alınmakta, özellikle Hıristiyanlar Tevhîd akidesiyle ilgili hatalarından dolayı azarlanmaktadırlar. Bununla birlikte, içlerinde gerçeğe daha yakın kişiler bulunması nedeniyle, katı kalpli Yahudilere tercih edilmektedirler. 87-108. Surenin bu bölümünde, 1-10. ayetlerdekilere ek olarak, meşru ve gayri meşru olanla ilgili yeni düzenlemeler getirilmektedir. 109-119. Surenin sonunda, akidelerini düzeltmeleri için yanlış yoldaki insanların yargılanması için Hüküm Günü Allah'la Peygamberi arasında geçecek konuşma yer almaktadır. Özelde kendisine inandıklarını ikrar eden Hıristiyanları ve genelde peygamberleri vs. hakkında bâtıl ümitler besleyenleri uyarmak için İsa Peygamber'le (a.s) yapılacak konuşma bir örnek olarak verilmiştir. 120 Sonuç: "Ey insanlık! Göklerin ve yerin mülkü, hâkimiyeti Allah'a aittir; o halde, O'nun gerçek kulları olmaya bakmalı ve O'ndan korkmalısınız. Çünkü O her şeye kadirdir, gücü her şeye yetendir." [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] grubunda aynı dersler detaylıoca yayınlanmaktadır.... ***bargiran*** |
22 Mayıs 2014 15:15 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-4 KURANI TANIYALIM DERSLERİ-4 NİSA SURESİ: -Mushaftaki sıralamada 4. iniş sırasına göre 92. suredir. 176 ayettir. -Mümtehine sûresinden sonra Zilzâl'den önce inmiştir. -Bakara, Enfâl, ÂI-i İmrân, Ahzâb ve Mümtehine sûreleri Medine'de Nisa'dan önce nazil olmuştur. Uzun bir sûre olduğu için çeşitli sebeplerle veya Allah Teâlâ bazı hükümleri açıklamak istediğinde doğrudan ve farklı zamanlarda gelmiştir. -"Nisâ" ‘’kadınlar’’ demektir. Bu sûrede daha çok kadından, cemiyet içinde kadınların hukukî ve içtimaî yer ve değerlerinden bahsedildiği için adına "Nisâ" denmiştir. -hicri 3-5 yılları arasında parça parça inmiştir. (Ek bilgi için yoruma bakın.) -Bu sûrede değişik birçok bölüm mevcuttur. Sûre, yetimler ve hakları, yetimlerin nikah-lanması, helal olan kadınlarla haram olan kadınlar, miras, evlilik münasebetleri, eşlerin birbirleri üzerindeki hakları, kadının şahsiyeti, korunması ve kadın haklarının tesbiti konusunda birtakım hükümleri, hukuki kuralları, emir ve tavsiyeleri içermektedir. -Ayrıca bu sure, başkalarının hukukuna saygı göstermeye ilişkin sorumlulukları, güçsüz insanların haklarını gözetip onlara yardım etmeyi, teyemmüm, cünüplük ve sekaret (sarhoşluk) ile ilgili hususları, İslami devlet başkanının otoritesinin sınırlarını, Kur'an ve sünnet hükümlerinin çeşitli meselelerde temel kaynak olarak alınıp merci kabul edilmesi gibi konularda hükümleri, kuralları, emir ve tavsiyeleri ihtiva eder. -Bu suredeki bütün bölümler, Hz. Peygamber'in (s.a) o dönemde karşılaştığı üç temel meseleyle ilgilidir. 1. İlk olarak, Hz. Peygamber (s.a), Medine'ye hicret ettikten sonra oluşan İslâm topluluğunun düzenlenmesi ve gelişmesi ile uğraşıyordu. Bu amaçla, İslâm-öncesi dönemdeki değerlerin yerine ahlakî, kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yeni değerler ortaya koyuyordu. 2.O'nun dikkat ve çabasını yönelttiği bir diğer sorun da kendi davetini reddeden müşrik Araplar, Yahudi kabileleri ve münafıklarla, müslüman topluluk arasındaki savaştı. 3. Üçüncüsü, her şeyin ötesinde, O, kötü güçlerin tüm karşı çıkışlarına rağmen İslâm'ı yaymak ve gün geçtikçe daha çok kişiyi İslâm'a kavuşturmak zorundaydı. Bu nedenle, bu surede Bakara suresinde verilenlerin devamı niteliğinde, İslâm toplumunu güçlendiren ve birbirine bağlama işlevini gören, ayrıntılı emir ve tavsiyeler yer alır. -Aile kurumunun iyi işlemesi ve aile kavgalarını çözümlenmesini sağlayan prensipler öğretilir. Evlilik kuralları, karı ve kocanın karşılıklı hakları belirlenir. Kadının toplumdaki statüsü ortaya konur ve yetimlerin haklarının ne olması gerektiği bildirilir; mirasın paylaştırılması için gerekli olan kanun ve düzenlemeler ortaya konur ve ekonomik faaliyetleri yeniden düzenleyen emirler verilir. Ceza hukukunun temelleri kurulur; içki içmek yasaklanır, temizlik ve paklıkla ilgili emirler verilir. -Müslümanlara, salih bir insanın Allah'la ve diğer insanlarla nasıl bir ilişki içinde olması gerektiği öğretilir. İslâm toplumunda disiplinin sağlanması ve devam ettirilmesi için gerekli olan emirler verilir. -Müslümanlara ders vermek ve onların Ehli Kitabı takip etmemeleri konusunda uyarmak için, Ehli Kitabın ahlâkî ve dinî durumu tekrarlanır. Münafıkların durumu eleştirilir ve müslümanların onları gerçek müslümanlardan ayırdedebilmesini sağlamak için münafıklık ile gerçek imanın belirgin özellikleri anlatılır. -Uhud savaşı sonrasında ortaya çıkan durumu düzeltmek için, müslümanları düşmanlara karşı cesurca savaşmaya teşvik eden bölümler indirilmiştir. Çünkü savaştaki yenilgi, müşrik Arap kabilelerini, komşu Yahudi kabilelerini ve münafıkları çok cesaretlendirmişti ve bu düşman kabileler, müslümanları her taraftan tehdit ediyorlardı. Bu kritik durumda Allah müslümanlara cesaret verdi ve onlara bu tip savaş rüzgarları eserken gerekli olan emir ve tavsiyelerde bulundu. -Münafıklar ve imanı zayıf olan müslümanlar tarafından yayılan söylentilerin etkisini hafifletmek için, müminlere bu söylentilerin kaynağını iyice araştırmaları ve bunları sorumlu ve yetkili kişilere haber vermeleri tavsiye edilmektedir. -Bunun yanısıra müminler, bazı seferler sırasında abdest almak vs. için gereken suyu bulamadıklarından dolayı namazlarını eda etmekte güçlük çekiyorlardı. Burada, bu gibi durumlarda temiz toprakla abdest almalarına (teyemmüm) ve namazı kısaltmalarına veya herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kaldıklarında "korku namazı" kılmalarına izin verilmektedir. -Ayrıca surede kâfir ve çoğunlukla da düşman Arap kabileleri arasında yaşayan müminlerin problemleriyle ilgili çözümler ve emirler de getirilmektedir. Onlara, İslâm yurdu olan Medine'ye hicret etmeleri tavsiye edilmektedir. -Bu sure aynı zamanda, müslümanlarla yaptıkları barış anlaşmalarına rağmen, düşmanca ve haince davranışlarda bulunan Beni Nadir kabilesinin durumunu da ele alır. Bu Yahudi kabilesi açıkça İslâm düşmanlarının safında yer alıyor ve hatta Medine'de bile Hz. Peygamber'e (s.a) ve İslâm toplumuna karşı tuzaklar kuruyordu. Adı geçen kabile halkı bu tür haince davranışlarından dolayı sorguya çekilmiş ve tutumlarını değiştirmeleri için kendilerine son bir uyarı yapılmıştır. En sonunda da anlayışsızlık ve itaatsizlikleri nedeniyle Medine'den sürülmüşlerdir. -Bu surede ahlâki ve sosyal düzenlemeler ele alınmış olmasına rağmen, İslâm'ın tebliğ edilmesine de gereken önem verilmiştir. Bir taraftan İslâm ahlâk ve kültürünün, Yahudi, Hıristiyan ve müşriklerin ahlâk ve kültüründen daha yüce olduğu ortaya konulurken, diğer taraftan da onları doğru yola davet ortamını hazırlamak için, yanlış dinî düşünceleri, hatalı ahlâk anlayışları ve kötü davranışları anlatılmaktadır. İçerikten bazı bölümler: -Sure erkek ve kadının yaratılışından bahsediyor ve hemen sonrasında Akrabalık bağlarını hatırlarak girişte bulunuyor. 1-35 ayetler: Karı ve koca için, aile hayatının düzenli ve güzel bir şekilde devam etmesini sağlayan dengeli, adil ve eşitlikçi kanun ve düzenlemeler ortaya konuyor. Mirasın paylaştırılmasıyla ilgili ayrıntılı belirlemeler yapılıyor ve yetimlerin hakkının korunmasına özel bir önem veriliyor. 36-42 ayetler ; Bu kanun ve düzenlemelere kolaylıkla uymayı sağlayacak olan ruhsal yapıyı oluşturmak için müslümanlara etraflarındaki herkese cömertlik göstermeleri ve bencillik, cimrilik ve hasislikten sakınmaları emrediliyor. Çünkü toplumun birbirine sımsıkı bağlanmasını ancak bu sağlayabilir ve aynı zamanda İslâm'ın tebliğini de kolaylaştırır. 43. ayet: Namazı eda etmeden önce yapılması gereken ruh ve beden temizliğinin yolları öğretiliyor. Çünkü namaz, ahlâkî ve sosyal düzenlemelerde en önemli rolü oynayan bir ibadettir. 44-57. ayetler; Ahlâkî yönden hazırlandıktan sonra müslümanlara savunma ile ilgili emirler veriliyor. Öncelikle müslümanlar, bu yeni harekete karşı olan komşu Yahudi kabilelerinin düşmanca faaliyetleri ve gizli tuzaklarına karşı hazırlıklı olmaları bakımından uyarılıyorlar. İslâm'dan önce Medine halkı ile Yahudiler arasında varolan anlaşmanın ortaya çıkarabileceği bazı yanlış anlamalara meydan vermemek için böyle bir uyarı ve dikkat çekmek çok gerekliydi. 58-72 ayetler; Daha sonra güven ve emanetlerini şerefli ve ehil kişilere vermeleri, doğru ve adil olanı işlemeleri, Allah'a, Rasûlü'ne (s.a) ve kendi içlerinden işlerini yapmak üzere seçtikleri kişilere itaat etmeleri ve anlaşmazlıklarının çözümü için Allah ve Rasûlü'ne (s.a) başvurmaları emrediliyor. Çünkü sadece bu tür bir davranış toplumun birlik ve bütünlüğünü sağlayabilir. Müminler bu yoldan saparlarsa ayrılık ve çözülme ile karşılaşacakları konusunda da uyarılmaktadırlar. 73-100 ayetler; Bu ön hazırlığın sağlanmasından sonra, müminler yurtlarını savunmaya ve hiçbir korku ve zayıflık göstermeksizin Allah yolunda cesurca savaşmaya teşvik ediliyorlar. Aynı zamanda münafıklara karşı temkinli olmaları konusunda da uyarılıyorlar. Ard niyetli hilekârlarla çaresiz ve samimi müminleri ayıran kesin bir sınır çizgisi çekiliyor. 101-103 ayetler; Burada tekrar, askeri seferler ve savaş sırasında namazın nasıl eda edileceği konusunda direktifler veriliyor, tehlike ve korku anında bile namazın önemini vurgulanıyor. 104. ayet; Diğer konuya geçmeden önce müslümanlar, savaşta hiçbir zayıflık göstermeksizin sebat etmeye teşvik ediliyorlar. 105-135 ayetler; İslâm toplumunu güven içinde güçlü ve emin kılmak için müslümanlara adaleti çok iyi korumaları emrediliyor. Müslümanların, savaş halinde oldukları düşmanlar söz konusu olduğunda bile kesinlikle adil olmaları gerekmektedir. Karı ile koca arasındaki anlaşmazlıklar da adilce çözümlenmeli. Bunu becerebilmek için müminler inanç ve amellerini her türlü pisliklerden temizlemeli ve adaletin gerçek koruyucuları olmalıdırlar. 136-175 ayetler; Savunma konusu tekrar ele alınarak, müslümanlar düşmanlarına karşı temkinli olmaları konusunda uyarılıyor. Onlara münafıkların, kâfirlerin ve Ehli Kitabın tuzaklarına karşı gerekli önlemleri almaları tavsiye ediliyor. Allah'a, vahye ve ölümden sonra dirilişe inanmak, her tür düşmana karşı kişiyi koruyacak tek silah olduğu için, müminler Allah'ın Rasûlü Hz. Muhammed'e (s.a) samimiyetle inanmalı ve O'na uymalıdırlar. 176 Bu ayette de 1-35. ayetlerde ele alınan aile hukukuna değinilse de, surenin sonuna sadece ilâve olarak eklenmiştir. Çünkü bu ayet, Nisa Suresi tam bir sure olarak vahyolunmadan çok önce nazil olmuştur. (imam mevdudi) |
22 Mayıs 2014 15:12 | |
bargiran | Cevap: Kuranı tanıyalım dersleri-3 KUR'ANI TANIYALIM DERSLERİ -3 KURANI TANIYALIM DERSLERİ-5 AL-İ İMRAN (İMRAN AİLESİ) Suresi: -Kuranın 3. Suresidir. 200 ayettir. -Medine'de, Hendek savaşından önceki bir tarihte ve Enfâl suresinden sonra ,Ahzab suresinden önce nazil olmuştur. Mushaftaki resmi sırası itibarıyla 3., iniş tarihine göre ise 94. suredir. -Kuranın SEB’UT-TİVAL (7 uzun sure) surelerinden ikincisidir (7 uzun sure: bakara, ali İmran, nisa, maide, nahl ,enam,enfal-tevbe) -sure ismini 33. Ayetteki ‘’imran Ailesi’’nden alır. İmran hz. Meryem’in babasıdır. -Bu sureye "Eman" (güven), "Kenz" (hazine), "Ma'niyye" (faydalı), "Mücadele", "İstiğfar" ve "Tayyibe" (temiz, iyi, güzel) suresi de denilir. -Bakara suresi ile beraber ikisine Peygamberimiz tarafından "Zehraveyn" (iki gül;iki çiçek) adı da verilmiştir. (muslim,musafirun bölümü) -Resulullaha Necran hristiyanlarından bir ekip geliyor ve onlarla Bir münakaşa-tartışma oluyor. Sure bunun üzerine iniyor. Sure genel olarak şunlardan bahseder: -Allah'ın sıfatları, Kur'an'ın özellikleri, Hz. Meryem, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa ve Hz. İbrahim'in kıssalarından kesitler, -Ehl-i kitabın durumu; kendi kitaplarına, Peygamberimize ve Müslümanlara karşı olan olumsuz tutumları, -Müslümanların, münafıkların ve müşriklerin Uhud Savaşı'ndaki tutum ve davranışları, -Müslümanların Ehl-i kitaba karşı tutumları(dost olmak, ilişki kurmak), -Peygamberlik; Allah'ın bütün elçilerinin hak olduğu ve bunlara imanın gerekliliği, - Allah rızası için her türlü sıkıntıya katlanmanın gereği ve önemi; sabretmenin Müslümanlara kazandıracağı hususlar. Konular ve birbirleriyle bağlantısı: 1-32 ayetler arası: Bu ilk ayetlerde, surede tartışılan ana konulara uygun önsözler olarak, vahiy ve ölümden sonra dirilmenin hak olduğu konuları tekrarlanıyor. Hristiyanların Necran heyeti hakkında nazil olmuştur. Bu he¬yet, altmış süvari idi. Başlarında emirleri, vezirleri ve bilginleri vardı. Peygamber (s.a.v.)'e geldiklerinde, önlerinde bilginleri vardı. İçlerinden üç tanesi o'nunla konuştu. Bir defasında Meryem oğlu İsa-nın tanrı olduğunu, çünkü onun ölüleri dirilttiğini söylediler. Bir defasında onun Allah'ın oğlu olduğunu, çünkü babasız olduğunu söylediler. Bir defa¬sında da O'nun.üçün üçüncüsü olduğunu, zira Allah'ın "Dedik, yaptık." gi¬bi ifadeler kullandığını, şayet bir olsaydı "Dedim ve yaptım." gibi ifadeler kullanırdı, dediler. Resulullah (s.a.v.) delillerini boşa çıkaracak ve şüphelerini giderecek şe¬kilde onlarla tartıştı. Ama onlar inad ettiler. Nihayet Peygamber (s.a.v.), yanlış yolda olanlara lanet okumaları için kendilerine öneride bulundu. Fakat on¬lar buna yanaşmadılar. Bunun üzerine Cenab-ı Allah bu surenin başından, seksen küsur ayeti İnzal buyurdu. Bu ayetler, Peygamber (s.a.v.) in delilleri¬ni kuvvetlendiriyor, onların da inat ve inkârlarını açıklıyordu. 33-65 ayetler: Bu bölüm özellikle "Hıristiyanlar'a hitap ediyor ve onları İslâm'ı kabul etmeye davet ediyor. Hz. İsa (a.s.) ve annesini, Yahudilerin attığı iftiralardan temize çıkarmasının yanısıra, doğumundaki mucize nedeniyle Hıristiyanlar tarafından formüle edilen Hz. İsa'nın (a.s.) ilâhlığı inancını da reddediyor. Bu nedenle Hz. Yahya'nın (a.s.) kısır bir kadın ile çok yaşlı bir adamdan dünyaya gelmesi ve Hz. Adem'in (a.s.) annesiz ve babasız yaratılışı olaylarına değiniliyor, Hz. İsa'nın (a.s.) babasız doğuşunun, O'na ilâhlık atfetme nedeni olamayacağı vurgulanmak isteniyor. 66-101 arası ayetler: Bu ayetlerde Ehl-i kitap, yani Yahudiler, kötü alışkanlıklarını bırakıp Allah'ın hidayetini kabul etmeye çağrılıyorlar. Aynı zamanda müslümanlara da Yahudilerin kötü niyetleri, sapık alışkanlıkları ve saçma itirazlarına karşı uyanık olmaları tavsiye ediliyor. Çünkü Müslümanlar medineye yeni gelmişler ve Yahudileri yeterince tanımamaktalar. Allah ise onların hain, melun,üçkağıtçı, sözünde durmayan insanlar olduğunu çok iyi biliyor ve Müslümanları onlara karşı uyarıyor. Zaten çok geçmeden Hendek savaşında Yahudiler Müslümanlarla anlaşmalı olduğu halde onlara ihanet ediyor. Ve Müslümanlar savaşta iken medineye kadın ve çocuklara saldırma kararı alıyorlar. Ve SAFİYE BİNTİ ABDULMUTTALİP isimli Kadın sayesinde bu oyun bozuluyor. (yoruma bakın). 102-120 ayetler arası: Müslümanlara, Ehl-i kitab'ın tarihte yaptıklarından ders almaları, kendilerini onların düzenlerine karşı korumaları ve kendilerini Hakk'ı yayıp, Bâtıl'ı yok etmek için eğitip hazırlamaları konusunda öğütler veriliyor. 121-175 ayetler arası: Bu bölümde, müslümanları eğer sabreder, emirlere uyar ve Allah'tan korkarlarsa, düşmanlarının onlara hiçbir kötülük yapamayacakları konusunda temin etmek (güven vermek) için Uhud savaşından bahsediliyor. Yaşadıkları yenilginin bazı manevî niteliklerin eksikliği ve kötü duyguların varlığı nedeniyle başlarına geldiğine işaret ediliyor. Yenilginin asıl sebebi, geçidi koruyan okçuların zaafları olduğu için, insanların mala karşı olan zaaflarını ortadan kaldırmak üzere FAİZ YASAKLANMIŞTIR. 176-189 ayetlerde ele alınan konu, müslümanları düşmanlarının tehlikeli oyunlarına karşı cesaretlendirmek ve temin etmek bakımından burada tekrar özetlenmektedir. 190-195 ayetleri arası: Allah müminlere dualar öğretmekte ve yukarıdaki konuları çok iyi kapsayan onlarla bağlantılı ve gerçekten çok etkileyici dualar veriyor rabbimiz… 195-200 ayetleri son ayetler olup müminleri morallendirmektedir ki ayetler şöyle: 196. İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! 197. Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir! 198. Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram olarak, altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır. İyi kişiler için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır. 199. Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır. 200. Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat göster. ![]() |
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın. |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|