Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Tasavvuf-Tarikat > Tasavvufun Aslı

Konu Başlıkları: Tasavvufun Aslı Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
06 Ağustos 2015 14:03
KardelenGül
Cevap: Tasavvufun Aslı

Alıntı:
musab27 Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Rabbim sizden razı olsun bu güzel konu için. Esad Hocamında ruhu şad olsun.
amin kardeşim amin Allah razı olsun bizleride o mübareklerin yolundan ayırmasın ilimlerinden sohbetlerinden istifade edip nasip alanlardan eylesin.amin.
06 Ağustos 2015 13:59
musab27
Cevap: Tasavvufun Aslı

Rabbim sizden de razı olsun bu güzel konu için. Esad Hocamında ruhu şad olsun.
06 Ağustos 2015 13:47
KardelenGül
Cevap: Tasavvufun Aslı

Allah razı olsun musab kardeşim konuya katkın için teşekkürler
06 Ağustos 2015 13:30
musab27
Cevap: Tasavvufun Aslı

Nefsini terbiye ile meşgul olmayan zahirde abid olsa ne fayda
Marifetullah kaygısı ile Aşık olmayan yedi cihanın ilmini okumuş Alim olsa ne fayda

Konuyu görünce her bir kıtası bir kitap değer ve hikmetindeki Eşrefoğlu Rumi nin şu şiir geldi aklıma:
oturup saatlerce her mısrası üzerine ağlamak gerek.

Ben dost hevâsına düştüm
Özge hevâ neme gerek
Başımda dost sevdası var
Dahi sevda neme gerek

Ey zâhid-i dünya-perest
Var zühdünü arzeyleme
Ben âşık-ı şûdîdeyem
Zerk u riyâ neme gerek

Ben dost yolunda nakdimi
Hep oynayup üttürmüşem
Çün gitti külli varlığım
Havf ü recâ neme gerek

Ben lâubâli giderem
İki cihanı n'iderim
Meylim yok sekiz uçmağa
Pes mâsivâ neme gerek

Ben uykumu fikr etmezem
Düş görüp ta'bir etmezem
Ben gelmezem ben gitmezem
Beka fenâ neme gerek

Ben mest-i ezel gelmişim
Ben tâ ebed mest giderim
Hiç ayılmaz esrüklüğüm
Zühd ü takvâ neme gerek

Ben dost ile peymânımı
Elest'ten ön berkitmişim
Ben dostu ıyan görmüşem
Hayal rüya neme gerek

Gerçi sûrette insanım
Ben sultan-ı ins ü canım
Ben fârig-ı dü cihanım
İşbu gavga neme gerek

Ben Eşrefoğlu Rumî'yem
Ben bâkiyem ben kadîmem
Ben ol mürg-i lâhûtiyem
Arz u sema neme gerek
06 Ağustos 2015 13:13
KardelenGül
Tasavvufun Aslı


Tasavvuf, ahlâk ilmidir; nefsi terbiye ilmidir; Allahu Teâlâ’yı dosdoğru bilip (ki buna mârifetullah denir), O’na rızasına uygun, hâlisâne kulluk etme ilmidir. Binâenaleyh ilimlerin en şereflisi ve İslâm’ın özü, hakikatidir. Zaten de bu sebepten sevilmiş, saygı görmüş, yayılmış ve günümüze kadar dipdiri gelmiştir.

Bugün içte ve dışta birçok tasavvuf muhibbi, derviş ve sufi görüyor, çeşit çeşit tarikat ve meşrepler tanıyoruz. Avrupa ve Amerika’da da tasavvufa karşı büyük ilgi duyuluyor. Müslüman olan bazı Garplıların, bir tarikate bağlanmayı da ihmal etmediğini, hatta ismine “Sûfî” lakabını eklediğini ve bununla iftihar eylediğini duyuyoruz.

Acaba bu kadar çeşidi görülen tasavvufun en doğrusu hangisidir; aslı, kökü, esası nedir?

Sık sık sorulan ve cidden merak edilen bu hususu açıklığa kavuşturmak için ana kaynağına başvurmalıyız. Doğru cevabı, İslâm’ın özünün unutulduğu, dinî ve mânevî konulardaki cehaletin yaygınlaştığı, istismarcı ve sahtekârların çoğaldığı, bilen bilmeyen herkesin ileri geri konuştuğu, buhranlarla dolu çağımızdan değil; İslâmî ilimlerin zirvede olduğu, “taklit”in değil, “tahkik”in hâkim bulunduğu, “batıl”ın sinip silindiği, “hakikat” güneşinin pırıl pırıl parladığı ilk devirlerden çıkarmaya çalışmalıyız. Bu konuda, gerçek mutasavvıfları, mânevî hayatın liderleri olan yüksek şahsiyetleri, evliyâullahı, büyük mürşidleri, herkesin saydığı, dinî ilimleri hakkıyla bilen ciddi alimleri delil getirmeliyiz.

Biz bu yazımızda, işte böyle yüksek şahsiyetlerden biri olan Ebû’l-Kâsım İbrahim en-Nasrâbâdî’nin, bu mevzu üzerindeki görüşlerini okuyucularımıza arz etmek istiyoruz.

Mezkûr Ebû’l-Kâsım İbrahim en-Nasrâbâdî tasavvuf sahasının meşhur ve mâruf simalarından biri olup, 367 (977-978) senesinde Mekke-i Mükerreme’de mücavir iken vefat eylemişti. Aslında Horasan’ın Nîşâbur şehrinde doğmuş ve yetişmişti ki bu şehir çok önemli bir dinî kültür merkeziydi, birçok büyük mutasavvıf oradan neşet etmiştir: Tabakâtü’s-sûfiyye yazarı Ebû Abdurrahmân es-Sülemî, Tezkiretü’l-evliyâ müellifi Ferîdüddîn el-Attâr ve daha nice değerli zât... Bizim Hacı Bektâş-ı Velî’miz de orada doğup sonra Anadolu’ya gelmiştir.

Nasrâbâdî, zamanın -ilim ve hal yönünden- en gözde meşâyihindendi; çeşitli dinî ilimlerde engin bilgisiyle temayüz etmişti. Siyer, tarih ve tasavvuf ilimlerine vâkıf idi; ayrıca çok hadîs-i şerîf yazmış ve rivayet etmiş sika (güvenilir) bir hadis alimi olarak tanınmıştı.

Tasavvufun aslı, esasları hakkındaki sözlerini sunuyoruz:1

1. Tasavvufun aslı, Kur’ân-ı Kerîm’e ve Resûlullah’ın (sas.) sünnetine sımsıkı sarılmaktır.

2. Nefsanî arzuları ve bidatleri terk etmek...

3. Mürşid ve mürebbi olan şeyhlere hürmet ve itina etmek... (Bu sevgi ve saygının mânevî ilerlemede taşıdığı ehemmiyeti kavramak; edepsizliğe düşüp feyiz ve terakkîden mahrum kalmamaya büyük önem vermek).

4. Halkın cahilliğini, mazur olduğunu görüp kusurlarına bakmamak... (Hatalarını bağışlamak, onlara acıyıp şefkatli davranmak).

5. Dostlar ve ihvan ile hoşça geçinmek... (Usulünce, edep dairesinde, fedakârlıkla, sabırla dostluk ve muaşeret eylemek).

6. O dostların hizmetini görmek... (Onlara her hususta, malca, bedence yardımda gayretli olmak).

7. Güzel huylulukla, iyi ahlâk ile amil olmaya çalışmak... (Huylarını düzeltmek, kötüleri bırakmak, iyileri tatbik etmek).

8. Tarikatinin günlük evradına müdavim olmak... (Virdlerini, zikir ve tesbihlerini çekmeye devam etmek, ihmal ve tembellik yapmamak).

9. Ruhsatlarla amel etmeyi, dinî ahkâmı tevillerle çığırından çıkarmayı bırakmaktır. Çünkü dindeki ruhsatlar zayıf müslümanlara gösterilen kolaylık ve hafifletmelerdir; yüksek himmetli olması şart koşulan dervişlere o gibi kolaylıklara temayül yakışmaz, dinin ahkâmını sabır ve tahammülle yerine getirmek, himmetli ve gayretli kimselerin şiarı olmak gerekir.

Yüce Rabbimiz bizleri de sayılan bu güzel hasletlere sahip, özü sözüne uygun, himmetli, gayretli, şuurlu, sevimli, samimi, sabırlı, vefalı müslümanlardan eylesin. Âmîn, bi-hürmeti seyyidi’l-mürselîn ve âlihî ve sahbihî ve men tebi’ahû bi-ihsânin ecma’în.


Prof. Dr. M. Esad COŞAN (Rh.A)



Dipnotlar
1. Ebû Abdirrahmân es-Sülemî, Tabakâtü’s-sûfiyye, s. 388

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.