www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında....

Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GENEL.::. > Genel Konular > Serbest Kürsü > aşk bir muz kabuguymuş!!!

Konu Başlıkları: aşk bir muz kabuguymuş!!! Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( oruç )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
05 Temmuz 2024 21:56
su damlası
Âşık, sevdiğinden sevgiyi talim eder.
‘Sonsuz sevgi’yi ve ‘Asla terk etmeyecek sevgili’yi öğrenir
25 Temmuz 2018 01:01
nurşen35 Aşk bir muz kabuğudur; dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar
12 Ağustos 2008 19:44
Huzurİslam
Cvp: aşk bir muz kabuguymuş!!!

Sağ elini uzat Hakkın bağına
Sineme düşen acım yapraksızlığın yaprağı
Dervişin ayak izlerine düşen gölge benim
Tesbih tanelerine kardeş adın var
::::::Ayın
:::::::::::::Şın
::::::::::::::::::::Kaf





K/af dağının ardında geçmişin sitemi
Niyaza açılan ellerime ses/sizlik şahid
Seccadene bıraktığım bir demet gül
Gök/ Yüzü(ne) haykırsın bendeki adını
==Ayın
=====Şın
=======Kaf





ع ٍ ش ِ ق ِ


Yokluğa açılan kapının ardında
Varlık fidanı duygu yaprağına hasret
Şavkın vuruyor her gece göz pınarıma
Sende kalan umudum
==Ayın
=====Şın
=======Kaf




ع ٍ ش ِ ق ِ

Be’nin anlamını güçlendiren nokta(yı)m
Şehadet parmağımla mühürledim bakisini
Oymalı sandığımda sevgi çeyizim
Hücrelerime kaydolan rengin kokusu
==Ayın
=====Şın
=======K/af


ع ٍ ش ِ ق ِ

Ten mumu erisin
Abı hayat varlığının resmi
Boz bulanık kekre suyu temizleyen
==Ayın
=====Şın
=======Kaf…


ع ٍ ش ِ ق ِ

ع ٍ ش ِ ق ِ
ع ٍ ش ِ ق ِ

A.Ş.K...

ع ٍ ش ِ ق ِ





eline sağlık kardeşim............
12 Ağustos 2008 13:36
iqra88
Cvp: aşk bir muz kabuguymuş!!!

beni benden alıp alıp götüren
saçını rüzgara katarsın sevda
şaşma ufuk gibi yandığıma sen
bende doğar bende batarsın sevda


âfet yakar diye duyulmuş gözün
bir çift namlu gibi oyulmuş gözün
beni çıldırtmaya koyulmuş gözün
mermini şurama atarsın sevda

ağlayışın yaman, gülüşün yaman
pençende yüreğim başımda duman
ciğer kebap olup, yandığım zaman
su değil, baldıran tutarsın sevda


ben gün doğusunda beklerken seni
neden hep lodosa açtın yelkeni
turnalar mı alıp gitti neşeni
şimdi hangi koyda yatarsın sevda


bırak sürükleme suyuna beni
hedef bendim, gerdin yayına beni
ne dehşet getirdin oyuna beni
betersin, betersin, betersin sevda(mustafa islamoğlu)
12 Ağustos 2008 12:27
medinelii
aşk bir muz kabuguymuş!!!

“Aşk, bir bankta yan yana oturmaktır”,
“Aşk, aynı gökyüzüne bakmaktır”,
“Aşk, baktığın yerde aynı şeyleri görmektir”
gibi basit tariflerdi bunlar. Kulağa hoş gelen, hele de çizilen minyon tiplemelerle iyice sevimlileşen şeylerdi.
Acaba şimdi bir tarif yapmak gerekse, neler söyleriz aşk hakkında?
Sokağa çıkıp, sadece gördüklerimizi not etsek…
Mesela İstanbul’un caddelerinde aşkı arasak…
Yok, yok, öyle İstiklâl’e filan çıkmasak, Bağdat Caddesi’ne uzanmasak, Fatih Fevzi Paşa Caddesi’ni şöyle bir yürüsek...
Üsküdar sahillerinde dolaşsak...
Muhafazakâr tabir olunan insanları dışarıdan izlesek...
(Herkesin mutlaka bir şeyleri muhafaza ettiğini düşünürsek,
muhafazakârlığı Fatih ve Üsküdar’a sıkıştırmak yanlış olacak belki ama,
biz yine de galat-ı meşhuru lisan-ı fasihten evlâ tutalım.)
Bütün bunlardan bir tarif, bu tariften de bir panorama çıkarsak...
Evet, ‘muhafazakâr çevre’lerde aşkın ne anlama geldiğini,
böyle sadece verilen görüntülerden anlamaya çalışsak...
Sonra da görülen şeyleri, yaşanan şeylerin üstüne eklesek...
Acaba hangi sonuca ulaşırdık?
İlk önce herhalde aşkı flörtle eşitleyen modern anlayış çıkardı karşımıza.
Dolayısıyla da, aşk deyince, el ele, kol kola gezen erkekler ve kızlar,
sınır tanımaz konuşmalar, ellerin önünde aşılan çizgiler akla gelirdi.
Ve bunların yaşandığı yerler, ‘şuurlu’, ‘duyarlı’ Müslümanların yaşadığı muhitlerse,
içine düşülen çelişkiler daha çok göze batardı. Evet, burada şuur da tırnak içinde, duyarlılık da. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi..
* * *
Dışarıdan bakalım dedim ya,
ben de kendimce bazı tarifler yaptım aşk için,
böyle ‘dışarıdan’ bakmaya çalışarak. Muhafazakâr insanların yoğun olarak yaşadığı muhitlerin sokaklarında nelerin görüldüğünü dışarıdan görmeye çalıştım.
Bakalım nasıl bulacaksınız tariflerimi:
“Aşk, saatlerce, nereye gittiğini bilmeden caddeleri arşınlamaktır”
“Aşk, gece-gündüz konuşmak, ama bir sonuca varmak istememektir”
“Aşk, anne-babanın endişelerini baskı zannetmektir”
“Aşk, zaman denilen en kıymetli hazineyi saçıp-savurmaktır”
“Aşk, temsil edilen değerlerden bîhaber olmaktır”
“Aşk, hakları sonuna kadar kullanmak, ama görevlerden hiç söz ettirmemektir”
“Aşk, sevilen uğruna, dillerin her türlü yalanı kıvrakça söylemeye alışmasıdır”
Dilerseniz, bu tarifleri çoğaltabilirsiniz.
Zaten, farklı durumlardan farklı tarifler illa ki çıkacaktır.
Dediğim gibi, bunlar sadece gözlemlerden ve tecrübelerden yola çıkılarak yapılmış tarifler.
Böyle ‘hayatının insanı’nı bulduğunu düşündüğü halde,
sonradan dünyası yıkılan, her şeyden geçen, alt-üst olan bir sürü insan tanıyorum ben.
‘Sevdiği uğruna’ okulları uzayan, derslerinden kalan,
Yaratıcısına karşı görevlerini ‘askıya alan’, kısa zaman içinde bütün ‘hassasiyet’lerini yitiren tanıdıklarım var.
Eskiden, belli kesimlerin problemiymiş bu.
İslam’ı yaşadınız mı, düşmezmişsiniz bu tuzaklara.
Öyle uzakmış ki böyle ‘tehlike’ler, bazı ortamlara girmezmişsiniz, olur bitermiş!
Hayat bu kadar pahalı değilmiş. Evlenmek daha kolaymış…
Ne bileyim, gençlerin aleyhine bu kadar çok şart birleşmiyormuş.
Şeytan aynı Şeytan’mış ama, bir maya varmış nefislerdeki arzuları dizginleyen..
Ama şimdi ne yazık ki, kavramların içini oyup tanımları değiştirerek işe başlayan bir virüs girmiş bünyeye…
* * *
Bazen eski sevda hikâyelerini düşünüyorum.
Ferhat ile Şirin’i mesela.
Leyla ile Mecnun’u.
Hüsrev ile Şirin’i.
Adam çıkmış, sevdiği uğruna dağları delmiş.
Darb-ı mesellere konu olmuş gösterdiği sabır.
‘Ferhat gibi’ denir olmuş.
Bazı hikâyeler acıklı bitmiş tabii. Kavuşamayan, verem olan,
aklını kaçıran biçare âşıklar da var.
Toplum hafızasının biriktirdiği, ürettiği hikâyeler bunlar…
Sonra, mecazî aşktır bunlar ve ilahî aşka geçitler vardır her birinden.
Âşık, sevdiğinden sevgiyi talim eder.
‘Sonsuz sevgi’yi ve ‘Asla terk etmeyecek sevgili’yi öğrenir bu aşklarla.
Bizim ‘eski’ hikâyelerimiz biraz da,
Leyla’dan Mevla’ya ‘terfi’ eden sevdalıların hikâyeleridir…
Bu her yerde bulunabilecek lafları şunun için ediyorum:
Bugün aşk denilince anlaşılan şeyle bunları karşılaştırınca derin bir esef kaplıyor insanın içini.
Harcanan zamanlar, tükenen ümitler, kaybolan gayeler, heba olan değerler…
Başta da söyledim ya, başka yerde olsa zaten tabii bulacağımız bazı aksaklıklar, adı ‘muhafazakâr’ olan insanlarda ortaya çıkınca, daha bir göze batıyor.
Yine “love is”li sakızlardan mülhem bir hoşlukla bitireyim:
“Aşk bir muz kabuğudur; dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar!”

cok sevdıgım yazar abim taha kılınç

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.