www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında.... |
19 Nisan 2019 14:18 | ||
Hâdimul İslam | Ey insanlar! Allahın vaadi haktır. Dünya hayatı aldatıcıdır. Aldatıcılar Allah’ın adını kullanarak sizi aldatmasın. (Fatır Suresi 5. Ayet) | |
07 Mart 2012 19:04 | ||
kamer34 | Cevap: Kur'an ile aldatmak Bu ülkede yıllardır bir kesim, bir kesimin halkı İslâm adına sömürdüğünü, aldattığını söyler durur. Hatta o kesim, bütün varlık sebebini bu söylem üzerine bina etmiş durumdadır. Bütün kariyerini, şöhretini, “servetini” bu söyleme borçludur. Vakıa bu ülkede halkı “Allah” diyerek, “Din” diyerek aldatan, sömüren, yüce değerleri menfaat aracı olarak istismar eden bir kesim mevcuttur ve bu kesim de aynı şekilde servetini bu söyleme borçludur. Ancak bu arıza, asla bir başka arızanın “meşruiyet” sebebi olamaz. Halkı “Allah” diyerek”, “Din” diyerek aldatanlar bulunduğunu söyleyenler, bu yanlışlığın “Kur’an’dan uzaklaşma”nın sonucu olduğu tesbitinde birleşirler. Onlara göre halk Kur’an’la amel etse, bu arızaların hiç birisi vücut bulamayacaktır. alıntı BAKARA 44. (Ey bilginler!) Sizler Kitab’ı (Tevrat’ı) okuduğunuz (gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? | |
07 Mart 2012 16:28 | ||
Esadullah | Cevap: Kur'an ile aldatmak Alıntı:
![]() | |
07 Mart 2012 15:52 | ||
bilinmez | Cevap: Kur'an ile aldatmak ebubekir sifil böylle bi açıklama yaparak bi ihtilafı çözüm derken başka bi ihtilafa mahal vermiş olmaz mı,acaba ve ihtilaflarda böyle çıkmamışmı,sahabeyi örnek verirken sanki sahabenin arasında ihtilaf olmamış mı ve hatta peygamber hayattayken,hanımı aişe annemize atılan iftirada,VAHİY İNMEDİĞİ İÇİN PEYGAMBER DAHİL HER KES HZ AİŞE ANNEMİZE TAVIR KOYMADILAR MI,Peki bu ihtilafı bu iftirayı KURAN ÇÖZMEDİMİ, Günümüz müslümanlıkta idda edenlerde ihtilaflarını kurana arz edip cevaplarınıda kurandan bulduklarıyla yetinseler,bakara 67 deki gibi İNEK KESİN DENİLİNCE,HER HANGİ Bİ İNEĞİ KESER,Yok soru sorup,detayına kaçınca bu ineği kesmeyecek bi duruma düşmezlermi... ebubekir sifilin ve bu çizgide yazanlar kuranı muallakta bıraktılar,kendi düşünceleri fikirleri,ve islamı birtek bu abiler anlamış bunların ki doğruymuş gibi yansıtmak kendini mutlak doğru görmek hemde rivayetlerle bunu savunmak sakat bi anlayıştır. insanlara,doğru bi din,doğru bi Allah,doğru bi peygamber bilgisini verecek yegane kaynak kurandır,bunun dışında ravisi ne kadar çok olursa olsun peygambere nispet edilen her söz kuran ile ancak anlaşılır,KURANI İLK SIRAYA ALMAYIP ,kuranı anlamadan ne dini,ne Allahı,ne peygamberi nede ,ashabı anlar kişi,... Çünkü kuran insanlar arasındaki ihtilafı çözmek için gönderilmiş Allahın evrensel bi mesajıdır,peygamberlerin pıratiği ve en büyük şerefide vahiy dir,vahiy yoludur... | |
06 Mart 2012 19:16 | ||
muallime | Cevap: Kur'an ile aldatmak evet ona ait,ama şahsa hakaret edilmesinden çekindiğim için,alntıladığım kişiyi yazmayı doğru bulmuyorum. | |
06 Mart 2012 18:59 | ||
FECR | Cevap: Kur'an ile aldatmak Yazı sanırım Ebu Bekir Sifil'e ait | |
06 Mart 2012 18:51 | ||
muallime | Kur'an ile aldatmak Bu ülkede yıllardır bir kesim, bir kesimin halkı İslâm adına sömürdüğünü, aldattığını söyler durur. Hatta o kesim, bütün varlık sebebini bu söylem üzerine bina etmiş durumdadır. Bütün kariyerini, şöhretini, “servetini” bu söyleme borçludur. Vakıa bu ülkede halkı “Allah” diyerek, “Din” diyerek aldatan, sömüren, yüce değerleri menfaat aracı olarak istismar eden bir kesim mevcuttur ve bu kesim de aynı şekilde servetini bu söyleme borçludur. Ancak bu arıza, asla bir başka arızanın “meşruiyet” sebebi olamaz. Halkı “Allah” diyerek”, “Din” diyerek aldatanlar bulunduğunu söyleyenler, bu yanlışlığın “Kur’an’dan uzaklaşma”nın sonucu olduğu tesbitinde birleşirler. Onlara göre halk Kur’an’la amel etse, bu arızaların hiç birisi vücut bulamayacaktır. Meselenin can alıcı noktası işte bu tesbitte yer alıyor. Halkı Kur’an’a çağıranlar bunu, “Kur’an’ın korunmuşluğu”na dayandırarak yapıyor: Başta Sünnet olmak üzere diğer delillerin böyle bir koruma altına alınmamış olması (!) onlara göre yalnızca Kur’an ile yetinme tavrının en temel gerekçesidir. Madem ki İslâm’ın bu tek ve ana kaynağı her türlü tahriften masundur; o halde problemlerimizi sadece ona götürerek çözmekten daha makul ve gerekli bir şey yoktur. Mantık bu! Burada Sünnet’in, Sahabe’nin, Fıkh’ın ve fukahanın niçin devre dışı bırakıldığı sorusunun cevabı elbette önemlidir. Fakat bunlardan daha öncelikli bir mesele var ki, ona dikkat etmediğimiz zaman eninde sonunda varacağımız nokta, halkı Kur’an ile aldatanların bulunduğu nokta olacaktır. Kasdettiğim mesele şudur: Kur’an’ın korunmuş olmasının, onların Kur’an’dan çıkardığı hükümlerin doğru olup olmamasıyla en küçük bir ilgisi yoktur. Bir başka şekilde söylersek, Kur’an ayetlerinin sübutunun kat’î olması, onların Kur’an ayetlerine yüklediği anlamın da kat’î olmasını gerektirmez. Bu ikisi birbirinden tamamen farklı şeylerdir. Halkı Kur’an’a çağıranlar, aslında Kur’an’dan kendi anladıkları şeye, Kur’an ayetlerine kendilerinin yüklediği anlamı kabule davet ediyor. Bir yanlışlığa parmak basarken, onun çaresinin kendi Kur’an tasavvurlarında, Din anlayışlarında olduğunu söylüyorlar. Oysa söz konusu yanlışlığın “yanlışlık” olduğunu söylemek için farklı bir Din tasavvuru inşa etme gayretkeşliğine soyunmanın gereği de yok meşruiyeti de… Tarih içinde, uygulamada zaman zaman aksaklıklar olsa da, en azından kitabî olarak mevcudiyetini sürdürmüş ve günümüze kadar öylece gelmiş olan sahih çizgi, hakkı hak, batılı batıl olarak görmüş, doğruya doğru, eğriye eğri olarak hak ettiği hükmü vermiştir. Hal böyleyken yeni bir Din tasavvuru inşasına soyunmak, yeni bir bid’at mezhep inşa etmektir. Bu bid’at oluşumun Kur’an anlayışında Sünnet –ismen mevcut olsa da cismen ve fiilen– yok. Onların Kur’an anlayışında külfet yok, “imtihan” yok, ahiretin dünyaya öncelenmesi yok… Hele Ümmet’in tarih içinde ortaya koyduğu müktesebatın esamesi bile okunmaz. Oysa neyi kaybettiğinin farkında olmayan, neyi arayabilir?! Bu noktada kendilerine karşı herhangi bir itiraz vuku bulduğunda, durumu “Kur’an’a itiraz ediliyormuş” gibi takdim ediyorlar büyük bir el çabukluğuyla. Oysa aynı Kur’an’dan hareketle tarih içinde ortaya konan müktesebat ile bunların davet ettiği şey arasında uçurumlar mevcut. Bütün mesele, Sünnet’e söyletemediklerini Kur’an’a söyletme arayışıdır aslında. Biliyorlar ki Sünnet olmadan Kur’an, adeta boşlukta duran bir metindir; bizi muradullaha yönlendirme konusunda önümüze net, kesin ve keskin hatlarla belirlenmiş bir yol haritası çizmez. Bu sebeple tarih boyunca ortaya çıkmış olan bid’at fırkaları, davalarını Kur’an ayetleriyle destekleyebilmişlerdir. Yine bu sebeple Efendimiz, Ümmet’in 70 küsur fırkaya ayrılacağını bildirdiği hadiste “kurtuluşa eren fırka”nın özelliğini, kendisinin ve ashabının üzerinde bulunduğu yolda yürümek” olarak tayin ve tarif buyurmuştur. Bunun anlamı, Kur’an’ın, muradullaha uygun biçimde ancak ve ancak Sünnet’in ve Sahabe’nin rehberliğinde anlaşılabileceğidir. Kur’an ile aldatanlar bunun farkında olduğu için Sünnet’le ve Sahabeyle başları pek hoş değildir… Ebu Bekir Sifil |
![]() |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|