Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > .::MEDİNEWEB YAZARLAR ODASI.::. > Yazarlar > Muhsin Arslan > Siyasetin Kurnaz Kurtları

Konu Başlıkları: Siyasetin Kurnaz Kurtları Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
03Haziran 2025 18:46
Hâdimul İslam Bu ayan açık tespitler hiç mi şaşmaz acaba diye hafızama bir yoklama çektim. Tarih ve siyaset sizi haklı çıkarıyor. Hiç mi samimi olunmadi bütün bu meselerlerde diye zihnimi yordum. Yoranlarin yerli ve milli olmadığı, vatan hainligi ile damgalandıgını hatırladım. Yine haklısınız.


Eğer siyaseten değil, adalet temelli olsaydı şu tespitleriniz çözüme ulaşmış, her yönetimle birlikte, farklı zamanlarda sorun olarak ısıtılıp insanların önüne servis edilmezdi.

Şunu gördükki; siyasetçilerin bozuk sistemle, adaletsizlik, haksızlıklarla hiç bir sorunları yok. Onların tek derdi "teklik" makamını kendi zihniyetlerinin hakettiği. Sesini çıkaran da adaleten değil, aynı işleyişi kendisinin kontrol etmesi gerektiğine olan inancından çıkarıyor. Yani iktidar gücü kimin elindeyse aynı şekilde kutsansın, zulmetsin.

Bütün bu kurnazliklarla bu faniler nasıl başetsin, nasıl bir yol bulsun?

Hangi kurum, yapıya el uzatsak sapı elimizde kalıyor. Toplumun her yerinden çürümüşlük ve kokuşmuşluk akıyor. En temel haklar olan konuşmalarımızı, eylemlerimizi, sosylalliklerimizi, eleştirilerimizi, kendimizi ifadeyi, en çokta düşünme, kafa yorma, çözüm üretme alanlarımızı daralttıkça daralttık. Koyunluktan mı? Sen haklısın ama karnımızı da firavun doyuruyor onursuz ve ilkesizliği mi? En çok korkularımıza şirk kattığımızdan mı?(r-rahbe) Hangisi

Elbet onların içlerine Allah'tan daha çok sizin korkunuz sinmiş: bunun gerekçesi, onların sığ anlayışlı bir topluluk olmalarıdır. Haşr 13

Kur'an'ın "öğüt veren kitap" özelliğini bırakıp, kanunlar kitabı, tarih derlemesi, tıp rehberi, biyoloji ansiklopedisi vs gibi göstererek bugünün sorunlarına cevap arayanların siyaseti de kurnaz. Nasıl baş edilir bunca kurnazlikla?

Sığ, gerçeği anlamayan, kavrayamayan, kıt, anlayışsız bir toplum olmamızdan mı sebep?

Seydam kaleminize sağlık. "Siyasetin kutsal ne varsa istismar etmesi, helal-haram çizgisinin silinişi, güç ve iktidar uğruna yapılan siyasetin toplumun en dokunulmaz değerleri dahi araçsallaştırması" ile sadra yara bir yazı Şifası Allah'tan.
02Haziran 2025 13:39
Kara Kartal 👏👏👏👏👏👏👏
02Haziran 2025 01:06
Muhsin Arslan
Siyasetin Kurnaz Kurtları

Siyaset, hak ve adalet için değil; güç ve iktidar için yapılırsa, İslam siyasetin malzemesi haline gelir ve helal-haram çizgisi tamamen silinir. Yerini “Haram helal ver Allah’ım, asi kulun yer Allah’ım” anlayışı alır.

Günümüz siyasetinin amacı hak ve adalet değil, siyasi ve maddi güç elde etmektir. 5 yıl için seçilen bir milletvekilinin, 5 yıllık maaşını peşin peşin seçmene dağıtması ne anlama geliyor? Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez mantığı mı?

Bediüzzaman’ın ifadesiyle: “Euzü billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyaseti.” İşte tam da bu.

Oylar için, iş “koyun postu giymiş kurtlara” kalır. Gerçek niyetlerini gizleyip halkı kandırırlar.


“Koyun postu giymiş kurnaz kurtlar, uyanık koyunlara fark edilmemeye çalışır; ancak fark edilirlerse, uyanan koyunu saf dışı etmekten başka çareleri kalmaz.”

Bu infazların dindar halk nezdinde meşru görünmesi gerekir. İşte tam bu noktada Kurban Bayramı devreye girer: Kutsal gün, infazları “kurban” kılıfıyla gizlemek için fırsattır. Hem muhalif temizlenir, hem halk ikna edilir.

Müslüman oyları azaldı mı?

Türban kutsanır, dindar halk ile iç içe olan imamlar vaizler diyanet camiası sahneye çıkarılır, siyasiler konvoylarla cuma namazı coşkusu oluşturulur. “Maşallah”, “inşallah” kulaktan düşmez. Tesettür ve dini ritüeller öne çıkarılır; amaç nettir: halkın “Bu bizden” algısı yaratmak.

Batıcı, seküler kesim mi uzaklaştı?

Bu sefer içki,zina serbestliği, flört ve özgürlük güzellemeleri başlar. Dini hassasiyetlerin tam zıddı olan her davranış “bireysel tercih” diye meşrulaştırılır. Kurban kesimi “hayvan katliamı” ilan edilir, Ramazan’da ise Müslüman topluma saygısızlık olarak ulu orta yiyip içmek “hürriyet” sayılır.Amaç Bu kitleye şirinlik ve oylarını kapmak...


Siyasetçiler Nereye gidilirse oranın rüzgârına göre post değiştirilir. Binali Yıldırım’ın İzmir’de “Artık bu manzarada içkinizi yudumlayabilirsiniz” sözü unutulur; başka şehirlerde tam tersi savunulur. Bu siyasetten öte bir sahne performansıdır.

Aileler mesafe mi koydu?

Aynı oyunu ailede de sahnelediler. Kadına “özgürlük” dediler, erkeğe “zalim” dediler.

Kadını güçlendirmek bahanesiyle aileyi çökerttiler.

Süt parası, doğum yardımı, dul maaşı, nafaka güvencesi, işe girişte öncelik...
Amaç, kadını yüceltmek değil; erkeği devreden çıkarmak.

Peki kadına bu kadar destek vermeleri Allah rızası için mi?
Hayır, oy için! Kadını nüfusun yarısını oluşturan bu dev kitleyi oy deposuna çevirmekti asıl dertleri.

Ama siyasetin kurnaz kurtları bunu da gördü.
Kadının iradesi, kocanın gölgesinde yeşeriyorsa; önce o gölgeyi yok etmeliydiler!


Hedef basitti: Oy almak. Gerisi teferruat.


Kürt Seçmen Mesafe Koyduysa

Kürdün oyu için her şirinlik yapılır; dindarlık, kardeşlik ve barış söylemleri sahneye konur, bölgeye özel sıcak mesajlar verilir. Amaç sadece oy almaktır, asıl niyet asla fark edilmemelidir.

Kürt her şey olabilir; milletvekili, bakan, hatta cumhurbaşkanı bile olabilir. Ama bir tek şey olamaz: "Kürt olmak".

Rakip ortaya çıkarsa, o rakibi devre dışı bırakmak için her yol, her manipülasyon, her film ve fırıldak çevrilir. “PKK’lı” yaftası yapıştırılır, Silivri yolu gösterilir; diplomalar iptal edilir, itibar geri alınır, medya manşetleriyle “terör bağlantısı” iması yayılır. Delil aranmadan algı gerçeğin yerini alır.

Ceza alsa da almasalar da sonuç aynıdır: Yatmak zorundadırlar. Bu yatış ise sadece zaman kazandırır ki;seçime rakipsiz girmek.



Rakip Mi Var? Bitirin!

Rakibi sandıkta yenemezseniz, seçimi iptal edip tekrar edin.

Olmazsa!

kayyum devreye girer.

Olmazsa!

Sonra Yargı devreye girer.

Bu da olmazsa şantaj, tehdit, fişleme devreye konur.

Son durak: medya linci ve siyasi afaroz.Demokrasi seçim oylar halkın iradesine saygı bir süreliğine askıda kalır...

Dün “ak” dediğinizi bugün “kara” demeniz gerekse sorun değil.

“Dün dündür, bugün bugündür” denir.

Dün “hocaefendi” dediğiniz kişi bugün terörist; dün “terörist” dediğiniz biri yarın “Önder,barış elçisi” olabilir. Önemli olan iktidarın ellerde kalmasıdır.

Din alanında adımlar yavaş atılır. Önce “fıkıh güncellenmeli” denir. Tepki azsa, yeni mealler, yorumlar, dini değerlerin yeniden tanımlanması gelir. Amaç yanlışları düzeltmek değil, tek tipçiliği dayatmaktır.

Muhalif ilahiyatçılar tek tek devre dışı bırakılır. En güvenilir kurum Diyanet, halkın inancıyla iktidarın çıkarları arasındaki “noter” olur. Böylece iktidar istediği fetvayı alır, halk “dini meşruiyet” algısıyla ikna edilir.

İtiraz eden sesler kolayca “imhaya” gönderilir. Hedef: sorgulayan, farklı düşünen herkes susturulsun.


Selahattin Demirtaş, güçlü rakipse,halkın gözünde barış ve kardeşlik sembolüyse hemen “terörist” ilan edilir. Ne dediği değil, sizin hakkında ne dediğiniz önemlidir. Silivri’de uzun mola garantidir. Bu da sizin koltuğunuzun sarsılmasını bir süre erteler.

Ekrem İmamoğlu güçlü rakip tehdit oluşturursa, “bu bizden değil” diyerek dışlanır. Soyadı hedef alınır, ailesi itibarsızlaştırılır. Camiye gitmediği, dini duyarlılığı olmadığı ima edilir. Bir siyasetçinin “Ey İmamoğlu, camilerde çekilmiş bir fotoğrafın var mı?” sözü propaganda malzemesine dönüşür. Diploması, geçmişi didiklenir iptal edilir ki bu kestirme olarak cumhurbaşkanı adayı olmayı engellesin. Amaç sadece zayıflatmak değil, rakibini bütünüyle sindirmektir.

Son perdeye gelindiğinde sahnede kalan tek adamdır.

“Tek bayrak, tek vatan, tek millet, tek dil” ile halk uyutulur. Asıl hedef:

Tek adam
Tek parti
Tek hukuk
Tek mezhep
Tek meal
Tek fıkıh
Tek görüş
Tek ırk
Sıfır yada işlevsiz zayıf muhalefet...

“Tek mikrofon konuşur, diğerleri susar. Susmayanlar önce mezbahaya gönderilir; ardından telef edilir. Ama dikkat! Bu ‘tekçilik’ fark edilirse, geriye yalnızlık kalır.”

Sonuç

Teşhis olmadan tedavi olmaz, uyanış olmadan direniş olmaz, iç muhasebe olmadan gerçek adalet mümkün değildir.

Zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır. Peki, zulmü süsleyip meşrulaştıran, dinle cilalayan nedir? Bunu artık siz düşünün.



Muhsin Arslan
02.06.2025
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.