www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında....

Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler > Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Konu Başlıkları: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( oruç )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
28 Eylül 2014 01:53
Beytül Ahzan
Cevap: Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Alıntı:
KayıpKentli Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Başlık çok etkileyiciydi kardeş..Dikkatimi çekti konuyu inceledim...Birden bir çalışmamın satırlarında buldum kendimi..Onu paylaşmak istyrm bu çalışmana yorum olarak..

RABBE SAYIKLAMALAR

1)
ah Rabbim!

Şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Olur...o da geçer!?
Acılar sürmezmiş; zaman en güzel çareymiş;unuturmuşum!?
Ya zamanın kapılarını hiç çalmadığı acılar...?

Zaman sadece alışmayı öğretiyor
Kim hatırladıklarını unutabilmiş ki?

Ah Mersin! Ah Mersin! Ah Mersin!
Denizlerine gözyaşı nehirlerimi bağladığımı biliyorsun değil mi?
Ah Mersin! Senin denizinde tuz..benim gözlerimde suskunluk...

-zaman! Nereye gidiyorsun böyle?
-!...

Ey Sübhân! Nerdeyim ben?Kim bunlar?
Kalbimi çevir Sübhân
Geceme ve gündüzüme hükmet, rüyalarıma sahip çık
Beni aklımla ve yüreğimle kuşat
Aklımla, bilgimle, hikmetimle, inancımla, sevgimle,cesaretimle ve
gayretimle
Bir şeyler yaptır bana...

Ey sübhan! Ben bildiklerimle amel edecek olursam
Sen bana bilmediklerimi öğretecekmişsin doğru mu?

Beni yeryüzünün varisi kılmak istiyormuşsun öyle mi?
Oysa bana “Hayr” gibi gelen şeyde “Şer”,”Şer gibi gelen şeyde de
“Hayr”var öyle mi?
Ben ne bilirim Rabbim? Ben bilmem sen bilirsin öyle mi?

Ah Rabbim! Yaralıyım ben
Ben den ne istiyorsun sen?Ne istiyorsun benden?
Benden ne istiyorsan, istediğin şey olabilmem için
....güç ver bana, yol ver, kudret ver,melhem ver bana
yalan ver, dolan ver, acı ver, ziyan ver
Ah Rabbim..Yaralıyım ben!!!





2)

Kitab’a sahip çıkarsam sen de bana sahip çıkar mısın?
Ne olursa olsun, imanımı korursam sonun da yine kazanan ben olur
muyum?

Çıkartır mısın yanaklarıma saplanan ve yüzyıllardır benimle ağlayan
Kerbelâ’yı

Ey Sübhân!
Ben ahirete/ din gününe ve gaybe iman ediyorum.
Ve ben biliyorum ki bu dünyada yalnız değilim
Melekler, cinler, şeytanlar ve onların askerleri ile dolu bir
dünyada yaşamaktayım

Ey Sübhân!
Seni sevdim...seni sevenleri sevdim..sevdiklerim seni sevenlerdi(!?)
Yaralıyım..seni sevenlerin terkettiğiyim(!)

Bana kalemle yazı yazmasını öğreten sen
Yazdıklarımı, geçmişimi silmesini neden öğretmedin?
Ah ben bilmem sen bilirsin...

Ah Rabbim! Ne yaptın sen bana?
Ne istedin benden?
Ah Rabbim! Ne yaptım ben sana? Ne istedim senden?
Öyle yorgunum ki...
Ah Rabbim
Söyle peygamberlerine gece yarıları baş ucumda ağlayıp saç diplerime
gözyaşı okyanusları bırak(ma)sınlar..kaldır(am)ıyorum saç
diplerimi...

Ah Rabbim..
Bana katır dışkısındaki arpa tanelerini yiyen ecdadımın yaşama
gücünden ver
Bahtım kapalı kaç yüzyıldır
Beni cennetinden kov
Ne olur?
Buna çok ihtiyacım var
Beni kuyulara at
Beni sat iki kuruşa
Söyle beni katletsinler Rabbim..

Ah Rabbim şükürler olsun ki
Verdiğin hiçbir yara iyileşmedi
Verdiğin hiçbir yarayı da kurutmadım!
Ahh Rabbim.. Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...
..
20 Ağustos 2013 18:48
Esma_Nur
Cevap: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Alıntı:
Aysima Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için HAMD edeceğimi biliyorum”

demişti bir arkadaşım.

Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu.

Zorlukların insana ne kadar büyük dersler vereceğini zamanı gelince anladık anlamalıydı herkes..

Okuyalım ve acıların sonucunu görelim..

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi.


Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.



Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;


“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.


Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!


Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:


“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:


“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:


“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum.

Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”


Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”


“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.


“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı.


Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum.


Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.


“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”


“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.


Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı.


“Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu.


Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı.

Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum.


Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”


“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.


Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.


Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.


Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.


Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”



Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.


Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür EderiM




Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…



İster ağlat ister güldür
İster yaşat ister öldür
Aşık paşa sana kuldur
Kahrında hoş lütfunda hoş

Cana cefa kıl ya vefa
Kahrında hoş lütfunda hoş
Ya dert gönder yada deva
Kahrında hoş lütfunda hoş

Hoştur bana senden gelen
Ya hilat-u yahut kefen
Ya taze gül yahut diken
Kahrında hoş lütfunda hoş

Ey padişah hulem yezel
Zatı evvel hayyı ezel
Ey lütfu bol kahrı güzel
Kahrında hoş lütfunda hoş


Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)


Eğer Allah'tan bir şey isterseniz ve O size başka bir şey verirse O'na güvenin.



Allah dileklerinizi her zaman yerine getirir, o yüzden kuşkulanmadan veya şikayet etmeden O'na inanmaya devam edin. Allah seçimi O'na bırakanlara en iyisini verir
Müslümannın çektiği her acıda bir hikmet saklıdır...Bu güzel paylaşım için emektarımıza diyoruz...
27 Kasım 2008 04:27
KayıpKentli
Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Başlık çok etkileyiciydi kardeş..Dikkatimi çekti konuyu inceledim...Birden bir çalışmamın satırlarında buldum kendimi..Onu paylaşmak istyrm bu çalışmana yorum olarak..

RABBE SAYIKLAMALAR

1)
ah Rabbim!

Şöyle olacakmış, böyle olacakmış...
Olur...o da geçer!?
Acılar sürmezmiş; zaman en güzel çareymiş;unuturmuşum!?
Ya zamanın kapılarını hiç çalmadığı acılar...?

Zaman sadece alışmayı öğretiyor
Kim hatırladıklarını unutabilmiş ki?

Ah Mersin! Ah Mersin! Ah Mersin!
Denizlerine gözyaşı nehirlerimi bağladığımı biliyorsun değil mi?
Ah Mersin! Senin denizinde tuz..benim gözlerimde suskunluk...

-zaman! Nereye gidiyorsun böyle?
-!...

Ey Sübhân! Nerdeyim ben?Kim bunlar?
Kalbimi çevir Sübhân
Geceme ve gündüzüme hükmet, rüyalarıma sahip çık
Beni aklımla ve yüreğimle kuşat
Aklımla, bilgimle, hikmetimle, inancımla, sevgimle,cesaretimle ve
gayretimle
Bir şeyler yaptır bana...

Ey sübhan! Ben bildiklerimle amel edecek olursam
Sen bana bilmediklerimi öğretecekmişsin doğru mu?

Beni yeryüzünün varisi kılmak istiyormuşsun öyle mi?
Oysa bana “Hayr” gibi gelen şeyde “Şer”,”Şer gibi gelen şeyde de
“Hayr”var öyle mi?
Ben ne bilirim Rabbim? Ben bilmem sen bilirsin öyle mi?

Ah Rabbim! Yaralıyım ben
Ben den ne istiyorsun sen?Ne istiyorsun benden?
Benden ne istiyorsan, istediğin şey olabilmem için
....güç ver bana, yol ver, kudret ver,melhem ver bana
yalan ver, dolan ver, acı ver, ziyan ver
Ah Rabbim..Yaralıyım ben!!!





2)

Kitab’a sahip çıkarsam sen de bana sahip çıkar mısın?
Ne olursa olsun, imanımı korursam sonun da yine kazanan ben olur
muyum?

Çıkartır mısın yanaklarıma saplanan ve yüzyıllardır benimle ağlayan
Kerbelâ’yı

Ey Sübhân!
Ben ahirete/ din gününe ve gaybe iman ediyorum.
Ve ben biliyorum ki bu dünyada yalnız değilim
Melekler, cinler, şeytanlar ve onların askerleri ile dolu bir
dünyada yaşamaktayım

Ey Sübhân!
Seni sevdim...seni sevenleri sevdim..sevdiklerim seni sevenlerdi(!?)
Yaralıyım..seni sevenlerin terkettiğiyim(!)

Bana kalemle yazı yazmasını öğreten sen
Yazdıklarımı, geçmişimi silmesini neden öğretmedin?
Ah ben bilmem sen bilirsin...

Ah Rabbim! Ne yaptın sen bana?
Ne istedin benden?
Ah Rabbim! Ne yaptım ben sana? Ne istedim senden?
Öyle yorgunum ki...
Ah Rabbim
Söyle peygamberlerine gece yarıları baş ucumda ağlayıp saç diplerime
gözyaşı okyanusları bırak(ma)sınlar..kaldır(am)ıyorum saç
diplerimi...

Ah Rabbim..
Bana katır dışkısındaki arpa tanelerini yiyen ecdadımın yaşama
gücünden ver
Bahtım kapalı kaç yüzyıldır
Beni cennetinden kov
Ne olur?
Buna çok ihtiyacım var
Beni kuyulara at
Beni sat iki kuruşa
Söyle beni katletsinler Rabbim..

Ah Rabbim şükürler olsun ki
Verdiğin hiçbir yara iyileşmedi
Verdiğin hiçbir yarayı da kurutmadım!
Ahh Rabbim.. Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...Ahh Rabbim..Ahh Rabbim...
26 Kasım 2008 23:55
AşıkıZehra
Cvp: Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Allah razı olsun, gerçekten çok önemli bir konu..Rabbim belanın en büyüğünü en çok sevdiklerine vermiştir.

Tarihe bir baktığımızda hemen hemen tüm peygamberler büyük acılar çekmişler, işkence görmüşler, şehit olmuşlardır.

Keza Peygamberimiz,Ehlibeyti ve ashabı da çeşit çeşit işkence ve sıkıntılar içinde yaşamışlardır.


"İnnallahe meassabiriyn"
26 Kasım 2008 16:25
Aysima
Verdiğin -acı-Lar için Sana HAMD oLsun Allah ' ım

Gün gelecek Allah’a bana yaşattığı bu sıkıntılar için HAMD edeceğimi biliyorum”

demişti bir arkadaşım.

Belki de hayatının en zor günlerini yaşıyordu.

Zorlukların insana ne kadar büyük dersler vereceğini zamanı gelince anladık anlamalıydı herkes..

Okuyalım ve acıların sonucunu görelim..

Yaşlı kadın, bir antika dükkanından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi.


Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.



Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına şöyle dedi;


“Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi.


Kadın şimdi hayret içindeydi. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu!


Kekeleyerek: “Nasıl? Anlayamadım?” diyebildi yaşlı kadın.

“Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp:


“Yeter! Lütfen dur artık!” diye bağırmak zorunda kaldım.

Ama usta sadece gülümsedi ve; “Daha değil!” diye cevapladı beni.

“Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım:


“Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!”

Ama usta bana bakıp gülümsüyordu:


“Henüz değil!”

“Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum.

Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek”


Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum:

“Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!”


“Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve “Daha değil!” diyordu.


“Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı.


Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum.


Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi.


“Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.

“Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!” dedim. Onun cevabı ise aynıydı: “Henüz değil!”


“Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. “Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!” diye bağırdım.


Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı.


“Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!” diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine “Daha değil!” diyordu.


Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.

“Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı.

Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi:

“Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?”

Ona “Evet” dedim.

Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum.


Aynaya tekrar tekrar baktım ve “Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım.”


“Evet bu sensin!” dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin.


Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin.

Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın.

Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın.


Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktı.


Ama sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu.


Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde.”



Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:

“Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet!

Bana zarar vereceğini düşündüm.


Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim.

Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum.

Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim…

Teşekkür EderiM




Usta fincanı, yaratıcı insanı şekillendirir. Yeter ki acı da ki hikmeti görelim.

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş demesini bir öğrenebilsek…



İster ağlat ister güldür
İster yaşat ister öldür
Aşık paşa sana kuldur
Kahrında hoş lütfunda hoş

Cana cefa kıl ya vefa
Kahrında hoş lütfunda hoş
Ya dert gönder yada deva
Kahrında hoş lütfunda hoş

Hoştur bana senden gelen
Ya hilat-u yahut kefen
Ya taze gül yahut diken
Kahrında hoş lütfunda hoş

Ey padişah hulem yezel
Zatı evvel hayyı ezel
Ey lütfu bol kahrı güzel
Kahrında hoş lütfunda hoş


Altın, ateş ile; iyi kul da belâ ve musibet ile tecrübe edilir. (Hz. Ali r.a.)


Eğer Allah'tan bir şey isterseniz ve O size başka bir şey verirse O'na güvenin.



Allah dileklerinizi her zaman yerine getirir, o yüzden kuşkulanmadan veya şikayet etmeden O'na inanmaya devam edin. Allah seçimi O'na bırakanlara en iyisini verir

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.