www.medineweb.net, yükleniyor... 'den beri Kesintisiz Yayında....

Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İBADETLER.::. > İbadetler > Namaz-Abdest-Teyemmüm > Kaza namazı var mı ?

Konu Başlıkları: Kaza namazı var mı ? Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( oruç )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
14 Mayıs 2012 16:51
Medine-web
Cevap: Kaza namazı var mı ?

hocanın dediği doğrudur tabii ki..ibadetlerin içinde fetvası toleransı olmayan tek ibadet namazdır.orucun haccın vs ibadetlerin bi şekilde ertelenmesi,kazası mümkündür.ama namazın bu konuda toleransı yok.
buraya kadar sorun yok.
namazın iki farzı var;
1-vaktinde kılınması
2-namazın kendisi.

kaza yapılan vaktin kazası değildir namazın kendisidir.vaktin kazası olmaz.hoca böyle dese bi şekilde anlaşılır olurdu.mezheplerin fetvasıda vaktin değil namazın kazasıdır.kılmadığı namazlarını kaza edip,vakitler içinde tevbe etmesi olarak algılamışlardır.
dikkatleri üzerlerine çekmek için,bu tür sivri çıkış yapan bazı medyatik kişiler,asıl hadlerini aşan onlardır.
14 Mayıs 2012 09:13
nasıll
Cevap: Kaza namazı var mı ?

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
12 Mayıs 2012 14:54
Medine-web
Cevap: Kaza namazı var mı ?

İslam fakihlerinin büyük çoğunluğuna göre,
zamanında kılınamayan farz namazların kazası da farzdır.

namazlarınızın kazaya bırakılması suçtur,bu suç için öncellikle tevbe gerekir.sonra tevbe gereği mümkün mertebede kazaya kalan namazlarınızı acil ve seri kaza edilmesi gerekir.
12 Mayıs 2012 14:47
Sevay571
Kaza namazı var mı ?

S.a / A.s
birikmiş 2000 günlük kaza borcum bulunuyor. Namaza daha doğrusu başladıktan sonra kazaya namaz bırakmadım önceden kalan borçlar.
Bazı hocalar kaza namazı yok diyor, bazıları var ?
Gönlüm tatmin olamıyor. Kaza namazı var mı ? eğer varsa 2000 günün kazası biter mi ya :(
07 Ağustos 2011 14:25
muhsin iyi
Cevap: Kaza namazının önemini ve faziletini anlatabilir misiniz?

Kaza Namazlarını Kimler Kılabilir?
Tabii ki herkes kılabilir. Kimse bu konuda kimseye engel olamaz. Ama kaza namazları bir nasip meselesidir.
Namaz, Allah’ın yüzden fazla ayeti kerime ile emrettiği bir farzdır. Dinin direğidir. Ama insanlar gafletle, günahların ağırlıkları ile namaz kılmayı terk edebilmektedir.
Allah, insana tövbe nimeti nasip ettiğinde eğer bu tövbe, tövbe-i nasuhsa insan geçmişte yaptığı hatalarını tamir etmeye başlar. Bunların içerisinde kaza namazları en başta gelir. Bir insan tövbe yoluna girip de böyle bir telafi ve borç içerisinde değilse, demek ki tövbesi tam değil, yani tövbesi nasuh tövbe ayarında değildir. Bu ortaya çıkar. Nasuh tövbenin en önemli özellikleri yapılan günahlara içten bir pişmanlık duyma, bir daha yapmama azmi ile birlikte geçmişte yapılan kusurları da tamir etme yoluna girmedir. Bu açıdan kaza namazları da bu tövbenin neticesidir. Yoksa insanların çoğu vakit namazlarını, hatta farz namazlarını kılmaktan acizdirler, bir de bunun üstüne kaza namazlarını kılmak gerçekten Allah’a samimi bir şekilde tövbe etmiş, ona yönelmiş ihlâslı kullara mahsustur. Bu ancak bu tür kullara kolay gelir. Onlar kaza namazlarını kılmaya içten gelen bir güç, enerji, heyecan ve şevkle katlanırlar. Yoksa böyle bir tövbe nasip olmazsa o kişi isterse namaza başlasın, yani vakit namazlarını çeşitli vesilelerle kılmaya başlasın, kolay kolay kaza namazlarını kılmaya yanaşmayacaktır, daha doğrusu hiçbir zaman kaza namazlarını kılamayacaktır, bu konuda Allah’ın affına ve merhametine güvenecektir ya da kaza namazları aleyhinde çeşitli bahanelere sığınacaktır. Bundan dolayı kaza namazı için öncelikle Allah bizlere tövbe-yi nasuh nasip eylesin. Amin.
İnsan nefsi öyle ahmak, öyle küstahtır ki, geçmişte kılamadığı namazların büyük bir günah olduğunu namaza başlamakla unutur. Kılamadığı namazlar sanki bir şey değilmiş gibi davranır. Güya tövbe edip namaza başlamakla geçmişteki namaz borçlarının üzerinden düştüğünü, kalktığını farz eder. Bu zannına da çeşitli dayanaklar aramaya başlar. Bulduğu dayanaklardan da aslında kendisi de şüphe duyar. Çünkü şüpheyle hareket ettiği gibi şüpheli düşüncelere dayanır, durur. Örneğin der ki, ‘Kuran’da kaza namazı diye bir şey yok, böyle bir şey olsaydı Allah bunu Kuran’da belirtirdi.’ Halbuki sünnette kaza namazı vardır. Yani peygamberimiz kaza namazını bizzat uygulamıştır. Bu konuda ashaptan intikal eden pek çok hadis-i şerif vardır. Peygamberimiz çeşitli nedenlerle kılamadığı namazları ya ashabıyla birlikte veya kendisi bizzat kaza yapmıştır. Kaldı ki fıkhın inceliklerini anlayacak kadar herkes derin bilgiye de sahip olamaz. Onun için mezhep imamları vardır. Mezhep imamları bu konuda fetvalar vermişlerdir. Hak mezheplerde, hususiyle Hanefi mezhebinde bu konu tartışmaya açılmayacak bir biçimde karara bağlanmış; insanın üzerindeki kaza namazlarını bir an önce ödemesi gerektiği belirtilmiştir. Şafi mezhebi bu yönde bir kolaylığa gitmiş, sünnet ve nafile namazları yerine öncelikle kaza namazlarının kılınmasını istemiştir. Hambeli ve Maliki mezhepleri de Şafii mezhebi gibi öncelikle sünnet ve nafile namazların yerine kaza namazlarının kılınması hususunda ısrar etmişlerdir. Kaza namazı kılma hususunda nefsin ve şeytanın sözlerini dinleyeceğimize mezhep imamlarının içtihatlarına değer verirsek kanaatimce daha doğru hareket etmiş oluruz. Tövbe-i nasuhun ruhuna daha çok yaklaşırız. Onun için yukarıda dedim ki, kaza namazını ancak tövbe-i nasuh etmiş kişiler kılabilir. Başkalarına kaza namazları ağır gelir. Onu kılmaya güç yetiremezler. Bundan dolayı insanların önce gerçek bir tövbe ile yani nasuh tövbesi ile Allah’a yönelmeleri, sonra da kaza namazlarını kılmaları gerekmektedir. Arsa olmayınca evi neyin üzerine kuracaksın? Yani bu benzetmede arsa tövbe-i nasuh, ev de kaza namazlarıdır. İş bununla da bitmiyor. Çünkü kaza namazları hiçbir zaman gerçek namazların yerine geçemez. Belki de Allah bunun için Kuran-ı Kerim’inde bunu hiç söz konusu etmemiştir. Aslında böyle düşünmek edepli kula daha çok yakışacaktır. Şu kesin ki, âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasulullah, Allah katında affedilme, merhamete ulaşma yolu olarak ümmetine örnek teşkil etmek için kaza namazlarını kılmıştır. Yani kaza namazlarını kılan kul o günahtan kurtulduğunu düşünmemeli, bunun her zaman ezikliğini yaşamalı, ama Allah’ın rahmetinden de ümidini kesmemelidir. Durum böyle iken bazı insanların namaza başlamakla Allah’ı minnet altında bırakırcasına ‘Ne yani bir de kaza namazlarını mı kılacağız, namaza başlamamız yetmiyor mu?’ demeleri veya böyle düşünmeleri en başta büyük bir edepsizliktir. Suçlu insan hatasını, bir de mezhebini unuttu mu cüretkâr ve ahmak olur. Ne dediğini, sözün nereye kadar vardığını bilmez. Ömrünü fıkıh ilmine adamış mezhep imamlarına laf atmaya başlar. Dinden mezhepten çıkar haberi olmaz. Kılmaya başladığı ruhtan yosun namazları ile -haşa- Allah’ı minnet altına sokmaya çalışır. Allah nefsin ve şeytanın elinde esir durumda olan bizleri bu tür isyanlardan muhafaza buyursun. Amin.
Sünnet Namazları Kaza Namazları Yerine Geçmez mi?
Sünnet namazları peygamberimizi taklitle kılınan namazlardır. İnşallah Allah ahrette o namazlarla hem farz namazlarımızdaki eksikleri tamamlayacak hem de bizleri peygamberimizin şefaatine mazhar kılacaktır. Buna işaret eden hadis-i şerifler var. Hatta hadis-i şerifler tüm nafile namazları da bu kapsam içerisine almaktadır. Ama bize düşen şey bu dünyada iken Allah’ın işine karışmamak, farz namazları zamanında kılmamanın günahını ruhunda duyarak affedilmek için kaza namazlarını kılmaya gayret etmektir. Çünkü peygamberimiz (s.a.s.) sünnet, nafile namazlar dışında kaza namazlarını da ayrı olarak kılmışlardır. Zaten mezhep imamları da bu yüzden kaza namazının varlığını kabul edip ayrı bir namaz türü olarak kılınması gerektiğine hükmetmişlerdir. Ayrıca Hanefi mezhebine göre farz ve sünnet namazı, kaza namazları yanında diğer nafile namazlara da ihtimam göstermek gerekir: Teheccüd, duha, evvabin gibi. Farz namazlar emrin neticesi olduğundan daha bir tatlıdır. İnsana ödevini yapmanın huzurunu verirler. Kaza namazları geçmişteki kusurdan ötürü kılındığından insandaki ucup, gurur, kibir gibi nefsin damarlarını kırar, kulluğundaki acziyeti hatırlatırlar. Allah’ın rahmetine ve mağfiretine sığındırırlar. Sünnet namazlar, Rasullullah’a tabi olmanın, onun şefaatiyle ümitlenmenin hazzıyla insanı mest ederler. Nafile namazlar ise Allah’a karşı bir sevdanın ve aşkın ifadesidirler. Ruh bu namazlarla adeta Allah’a doğru koşar. Allah’a yaklaşmanın yolu bu nafile ibadetlerden geçer. Bir hadisi şerifte de zaten bu durum belirtilmiştir. Çünkü bu namazlar bir emirle değil, kuldaki istekle doğmuşturlar. Yani insanın hür iradesiyle kıldığı namazlardır. İstese kılmayabilirdi. Onun için hem nefse hem de ruha çok tatlı görünürler. En çok zevk alınan namaz türüdürler. Bu namazlarda rüku ve secdeleri uzun tutmak bu zevkleri daha da artırır. Kısacası her namazın ruhu, tadı birbirinden farklıdır. Bu ibadetlere biraz devam ettiğimizde bu birbirinden farklı tatları almaya, birbirinde ayırmaya başlarız. İnsan nasıl bir yemek çeşidiyle yetinmiyorsa, her yemekte farklı bir tat alıyorsa, namaz türlerinde de durum böyledir. Birinin tadı diğerine benzemez. Hele bu çağda, yani ahir zamanda günah ve küfrün değişik türlerine bulaşmaktan kurtulamayan bizlerin kaza namazlarının iklimine ihtiyaçları ve bu namazların ardından dökülecek gözyaşlarına ihtiyaçları çoktur.
Kaza Namazları Nasıl Kılınır?
Kaza namazlarında sünnetler kılınmaz. Sadece farz ve vacip namazlar kaza edilir. Çünkü Allah bu namazları emretmiştir. Sünnet namazlar sevap ve peygamberin şefaatini kazanmak için kılınır. Kılınmadığı takdirde günah değildirler. Kişi sadece sünnetin sevabından ve faziletinden mahrum kalır. Bunlar da aslında büyük mahrumiyetlerdir. Biliyorsunuz gün içerisinde mutat olarak kılınan tek vacip namaz -tabii Hanefilere göre- yatsı namazından sonra kılınan üç rekâtlı vitir namazıdır. İşte kaza namazlarını kılacak kişi nasıl gün içerisinde vakit namazlarının farzlarını ve vacibini kılıyorsa yine aynı biçimde bir değişiklik yapmaksızın kaza namazlarını kılar. Yani kaza namazları ile farz ve vacip namazlar aynı şekilde kılınırlar. Aralarında hiçbir fark yoktur. Tek fark kaza namazı kılarken niyet almadadır. Zira kaza namazı kılarken iki değişik biçimden birisi ile niyet ederiz.
‘Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalmış son sabah namazının farzını kılmaya…” veya ‘‘Niyet ettim Allah rızası için kazaya kalmış ilk sabah namazının farzını kılmaya…” Dikkat edersek kaza namazları ya sondan başa doğru ya da baştan sona doğru kaza edilmektedir. Bunlardan hangisi kişiye daha hoş geliyorsa onu seçer.
Kaza namazlarının her biri için ayrı ayrı kamet getirmenin daha makbul olacağı bazı âlimlerce belirtilmişse de bazı âlimlerce de bir kametle arka arkaya kaza namazı kılınacağı da ifade edilmiştir.
İnsanların çoğu, özellikle gençler, namazdan uzaktırlar. Pek çok insan namaz kılmamaktadır. Günah ve küfür bataklığında isteseler de bir türlü namaza başlayamamaktadırlar. Haftada bir kıldıkları cuma ve yılda iki kere kıldıkları Bayram namazları ile kendilerini teselli etmektedirler. İnsanlara tövbe yıllar sonra nasip olabilmektedir. Genellikle kırklı ellili yaşlarda insanlar tövbe edip hak yola giriyorlar ve namaza başlıyorlar. Bu durumda bir insanın üzerinde buluğ çağına girdiği yaştan sonra kılamadığı her namaz, kaza namazı olarak kılınmayı beklemektedir. Ülkemizde ortalama olarak erkekler on iki, on üç; kadınlar ise on, on bir yaşlarında buluğ çağına girmektedirler. Buna göre kırk yaşında olan bir erkek yeni namaza başlamışsa en az 28 yıllık bir kaza namazı borcu bulunmaktadır. Bu kadar büyük bir borç nasıl ödenir? Buna ömür yeter mi? İnşallah ödenir, buna da ömür yeter diyelim; ama ömür yetmezse de kişi inşallah güzel niyeti ile Allah katında güzel bir kabul görecektir. Önemli olan bu işe bir ucundan başlamaktır. Allah kalplerimize bakmakta ve bize ona göre değer vermektedir. Karıncaya sormuşlar, ‘Nereye gidiyorsun?’ diye. O da, ‘Hacca!’ diye yanıt vermiş. ‘Sen bu küçük cüssenle onca yolu bitiremezsin.’ demişler. Karınca da, ‘Olsun,’ demiş, ‘yolunda ölürüm!’ İnsan kaza namazları hususunda da böyle düşünmeli, bu namazın ancak gerçek bir tövbe ile Allah’a yönelmiş kullara mahsus olduğunu tefekkür ederek haline şükredip ölünceye, daha doğrusu borcu bitinceye kadar bu namazlara devam etmelidir. Kaza namazlarının tadını alan bir insan, borçlarını bitirdikten sonra da öyle kolay kolay onu bırakamaz. Belki eksiklerim olabilir, belki farzları hakkıyla kılamamışımdır, bahaneleriyle de kaza namazlarını sürdürür. İşte nefis böyledir. Olumlu da olumsuz da olsa bir şeye alıştı mı onu kolay kolay hayatından çıkaramaz. Mesele onu güzel şeylere alıştırmakta.
Kaza namazları için müstakil bir zaman dilimini ayırabiliriz. Örneğin sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı namazlarından sonra… Yani kaza namazları her vakit namazının arkasından kılınabileceği gibi herhangi bir vakit namazının arkasında sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı ve vitir kaza namazlarını da arka arkaya topluca kılabiliriz. Bunu biraz daha açalım. Örneğin sabah namazını kıldık. Bitirdik. Sonra kaza namazlarına başlar, sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı, vitir kaza namazlarımızı arka arkaya kılabiliriz. Bu bir yoldur. Başka bir yol da şöyledir: Örneğin o günün sabah namazını sünneti ile kıldık bitirdik. Sonra bunun üzerine sabah namazının kazası olmak üzere iki rekât daha kılarız. Öğle vaktinde de öğlenin kazası için böyle yaparız. İkindi ve diğer vakitlerde de benzer şekilde devam ederiz. Tabii bazen vaktimiz sıkışık olduğunda iki veya daha çok kaza namazını başka bir vakitte de toplayabiliriz. İşte bir insan bir günde bir günün veya yarım günün kazasını yapa yapa yavaş yavaş üzerindeki bu yükten ve sıkıntıdan kurtulabilir. Allah’ın rahmetine ve affına ulaşabilir.
Kaza namazı her zaman kılınabilir. Yalnız şu üç vakitte kılınmazlar. Sabah namazında güneş doğduktan kırk dakika içerisinde; öğle vaktinde öğle namazı vakti girmeden kırk dakika önce; bir de güneş batmaya yakın yani akşam namazından kırk dakika önce kılınmazlar. Bunlar kerahet vakitleridir.
Bir kişi sabah namazına uyku gibi bir nedenle kalkamayıp daha sonra uyanırsa kerahet vakti çıktıktan sonra sünneti ile birlikte farzı kaza yapar. Geçmiş sabah namazlarının kazası ise sadece farzları ile olur. Sünnetler kılınmazlar.
Allah üzerinde namaz borcu olan cümle ümmet-i Muhammed’e tövbe-i nasuh ile kaza namazlarına başlamayı nasip eylesin. Bizleri engin rahmetiyle bağışlasın. Amin. Selamun aleyküm.
10 Nisan 2009 09:40
Emekdar Üye
Kaza namazı hakkında sorulan sorular ve nasıl kılındığı hakkında bilgi

Farz bir namazı vaktinde kılmaya eda, vakti geçtikten sonra kılmaya kaza, bozulan bir namazı tekrar kılmaya da iade denir



Bir namaz ya bile bile kasden kılınmayıp kazaya bırakılır veya bir özürden dolayı kazaya kalır Bir vakit namazı kasdî olarak kılmayıp kazaya bırakmak büyük bir günahtır Böyle bir hareketten uzak durmalıdır Bu çeşit bir hatanın işlenmesi durumunda bir an önce kaza edilmeli, borçtan kurtulmalıdır Çünkü ölümün ne zaman gelip çatacağı belli olmaz Ölüm gelip de hazırlıksız yakalarsa âhirete borçlu olarak gidilmiş olur


Bu şekilde kılınmayan bir namaz her ne kadar kaza edilmekle borçtan kurtulunmuş olunsa da, işlenen günah için ayrıca tevbe istiğfar edip, Allah'tan af dikmek lâzımdır Bunun için hem kaza, hem de tevbe edilmelidir

Unutmak, uyku veya meşru bir mazeretten dolayı vaktinde kılınamayan namazlar da hatırlandığı veya meşru özür geçtikten sonra fazla vakit geçirmeden kaza edilmelidir

Bazı özürler vardır ki, bu hallerde kılınmayan namazlar daha sonra kaza edilmezler Kadınların âdet ve lohusalık hali, beş vakit devam eden sar'a veya cinnet hali bu çeşit özürlerdendir Zaten âdet gören ve lohusa olan kadının namaz kılması caiz olmayıp haramdır

Vakti içinde kılınmayan beş vakit namazın kazası farz, vitir namazının kazası vacip, sünnetin kazası da sünnettir Kazası sünnet olan, yalnız sabah namazının sünnetidir Günün sabah namazı kazaya kalmış ise öğleye kadar kılınınca farzıyla birlikte sünneti de kaza edilir Öğleden sonraya kalınca sünnet kılınmaz, sadece farz kaza edilir

Zamanında kılınamayan bazı vakit sünnetleri de daha sonra kılınarak kaza edilir Meselâ, cemaate yetişmek için öğle namazının ilk sünneti kılınamadığı takdirde, farzı kılıp iki rekât sünnetten sonra ayrıca kılınır Cuma namazının ilk sünneti hutbeden önce kılınamadığı zaman, yine Cumanın iki rekât farzından sonra kaza edilerek kılınır, îki rekât kılınarak yarıda bırakılan öğlenin ve cumanın ilk sünnetleri aynen bu şekilde dört rekât olarak kaza edilir

Bu sünnetlerin dışındaki diğer vakit namazlarının sünnetleri kılınmadıkları zamanlar kaza edilmezler Meselâ ikindi ve yatsı namazının sünnetleri farzdan önce kılınmadıkları zaman daha sonra kılınmazlar

Kaza namazları, ne şekilde kazaya kalmış ise aynı şekilde kılınacaktır
Sabah 2, öğle 4, ikindi 4, akşam 3, yatsı 4 ve vitir 3 rekat olarak kaza edilir

Her namaz için belirli bir zaman veya mekan tayin edilmez Yani ikindi namazının kazası ikindi vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur İstediğiniz zamanda kılınabilir Kaza namazını kılarken ikindi namazının yatsıdan önce veya öğlenin sabahtan sonra kılınması gerekir gibi bir şartta yoktur

Fakat kerahet dediğimiz zamanlarda kılınmamasına dikkat edilir Bu vakitler de güneş doğduktan 45 dk sonraya, Güneş batmadan 45 dk Önceye kadar ve Güneş tam tepede olduğu zaman (öğleye 30 dk Kala) namaz kılınması hoş görülmemiştir Bunların dışındaki bütün zamanlarda kaza namazı kılnabilir


Kaza namazları nasıl kılınır?

Vaktinde kılamayıp kazaya kalan namazları altı vakti bulan veya daha çok olan bir kimse kaza namazları arasında bir sıra gözetmediği gibi, kaza namazları ile vakit namazları arasında da bir sıra takibi yapmaz





Namaz kılmanın mekruh olduğu üç kerahet vaktinin dışında istediği ve müsait olduğu her zaman kılabilir Çünkü kaza namazları için belli bir vakit yoktur Meselâ, vaktinde kılınamamış olan bir ikindi namazı yatsıdan sonra, bir yatsı namazı da öğleden sonra kılınabilir

Kaza namazlarını kılarken vakti belirlemeye gerek yoktur Bu çok zor olacağından kolay olanı yapmak daha uygundur


Bir kaza namazı şöyle niyet edilerek kılınır:

Meselâ: "Vaktine yetişip de kılamadığım ilk öğle namazını" yahut "son öğle namazım Allah rızası için kılmaya niyet ettim" Böylece kazaya kalmış olan namazlar, ya ilk kazaya kalmış olanından başlanmış olur veya en son kazaya kalmış olanından başlanmış olur ki, her iki halde de belli bir düzene göre geçmiş namazlar kılınarak azalmış olur

Daha kolay olması bakımından "Üzerimde olan bir öğle veya ikindi namazını kaza ediyorum" şeklinde niyet etmek de yeterlidir
Bir vaktin namazı kaza edileceği zaman önce bir ezan okunur, sonra ikamet getirilerek kılınır Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman da hepsi için bir ezan kâfi gelirken, her farz namazı için ayrı ayrı ikamet getirmek sünnettir

Kazaya kalmış olan namazların kaç vakit olduğunu kesin olarak bilemeyen kimse, galip tahminine göre hareket eder Sayı bakımından tam bir tahmin yapamıyorsa, üzerinde kaza namazı kalmadığı kanaatine varıncaya kadar kılar

Aynı namazları kazaya kalmış olanlar bu namazı cemaatle kılabilirler Fakat farklı farklı namazları kılmaya kalkanlar tek bir cemaat olamazlar; ayrı ayrı kılmaları gerekir

Kaza namazlarını, mümkünse evde kılmayı tercih etmelidir Şayet bu namazlar mazeretsiz olarak kazaya bırakılmışsa bir günah sayılacağından bunu teşhir etmek uygun olmaz

Ahmed Şahin
10 Nisan 2009 09:13
Emekdar Üye
Kaza namazı borcu olan nafile kılabilir mi?

Kazaya kalmış namazların kazası ile meşgul olmak, nafile namaz kılmaktan önemli ve önceliklidir Ancak vakit namazları ile birlikte kılınan düzenli nafileler (revatip sünnetler) ve teravih namazı imkânlar ölçüsünde kılınmalıdır Hz Peygamber bir hadislerinde, "Kulun kıyamet günü ilk hesaba çekileceği konu, farz namazlardır Eğer bu tamamsa işi kolaylaşmıştır Aksi halde, "bakın bakalım, nafileden, bir şeyi var mı?" denir Nafile ile farz eksikleri tamamlanır" buyurmuştur (Tirmzî, “Salât”,188; İbn Mâce, “İkame”, 202)
09 Nisan 2009 22:55
KuM TaNeSi
Kaza namazı yerine nafile namaz kılınabilir mi?

Sual: Bir kimse kaza namazı kılmayıp ömür boyu teheccüd, kuşluk ve evvabin gibi sünnet olan nafile namazlar kılsa, kaza namazı borcundan kurtulmuş olur mu?

Asla kurtulmuş olmaz İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzların yanında nafilenin hiç kıymeti yoktur Deniz yanında damla bile değildir (1/260)

Ömür boyu kıldığı bütün nafileler, bir farz namazın sevabına kavuşamaz İslam âlimleri, (Farz kazası olanın nafilelerle meşgul olması ahmaklıktır) buyuruyor Bir farzı vaktinde yapmakla, kazasını ödemek bile aynı değildir Mesela bir kimse, Ramazan ayında farz bir orucu tutmayıp sonra kaza etse, hatta ömür boyu nafile oruç tutsa, o bir günün sevabına kavuşamaz Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) [Tirmizi]

Bu hadis-i şerif, farzları vaktinde eda etmenin önemini açıkça gösteriyor Kaza etmekle bile bu sevaba kavuşulamayacağı bildiriliyor Hele kaza etmeyip de nafilelerle meşgul olmayı, İslam âlimleri ahmaklık olarak nitelendiriyor Sünnetlerin de nâfile hükmüne dâhil olduğu, bütün fıkıh kitaplarında açıkça yazıyor

Mehmet Ali Demirbaş
09 Nisan 2009 21:49
Emekdar Üye
Vakit Namazından Önce Kaza Namazı Kılınır Mı?

Kaza namazlarını mümkün mertebe geciktirmemek, her ne sûretle ve sebeple olursa olsun, vaktinde kılınmayan bir namazı ilk fırsatta kaza etmek farzdır Kaza namazı borcunun çok olması, yeni kazaları da meçhulde bırakmayı gerektirmez

Kaza namazı kılmanın hiçbir şekilde belirli bir vakti, saati ve şekli yoktur Üç kerahet vaktinin dışında her vakitte, her şartta, her durumda, her vaktin kaza namazı kılınabilir Hatta Şafiîlere göre kerahet vakitlerinde de kaza namazı kılınabilir Yani kişi müsait olunca her vakit, her türlü kaza namazı kılmak için en eşref ve en mümtaz vakittir Vakit namazından önce dilediği vaktin kazası kılınabileceği gibi; vakit namazı kılındıktan sonra da dilediği vaktin kazası kılınabilir Bir defada bir günlük veya birkaç günlük namazın kazası da kılınabilir
alıntı
09 Nisan 2009 21:31
Emekdar Üye
Kaza namazının önemini ve faziletini anlatabilir misiniz?

“1-Kaza namazının önemini ve faziletini anlatabilir misiniz?
2-Vitirden sonra kaza namazı kılınabilir mi ve kaza namazı ne zaman kılınamaz?”



Amellerimizi farz, vâcip, sünnet, müstehap, mubah gibi mes’ûliyet ve fazîlet derecelerine ayıran dînimizin, en çok feyiz ve fazîleti “farz” ibâdetlere verdiğini biliyoruz Farzları net olarak elimizde tutarsak, geriye kalanlar hakkında tercihimizi kullanabilme imkânımız olur Farzları, hiçbir şeye fedâ etmeyiz Başka bir ifâdeyle, farzlar hakkında irâdemizin tercih yapma hakkı ve yetkisi yoktur; farzlar zorunlu olarak yapmakla yükümlü olduğumuz feyiz kaynaklarımızdır Diğerleri ise, tercihimize bağlı olarak yapabildiğimiz; yaptığımız takdirde sevap kazandığımız, yapamadığımız takdirde ise günahkâr olmadığımız amellerdir

Hayatımızda “farzlar” oldukça azdır Farzların az oluşu, bizim için Cenab-ı Allah’ın şefkat ve merhametinden başka bir şey değildir! Oldukça az olan farzları ise, “Allah’ın üzerimizdeki zimmeti” olarak algılamalı ve muhakkak eda etmeliyiz Eğer tercih kullanacak isek, farz olmayan amellerde tercih kullanmamızın hiçbir sakıncası yoktur Ama farzları asla tercih konusu yapmamalı; farzları yerine getirmeliyiz

Çünkü farzlar bir yönüyle zorunlu; diğer yönüyle bizi Allah’a yaklaştırmakta, feyizde ve sevapta eşi ve benzeri olmayan ibadet biçimleridir Nitekim Cenab-ı Hak, “Kulum kendisine farz kıldıklarımdan bana göre daha sevimli hiçbir şeyle Zatıma yaklaşmamıştır” buyuruyor1

Farzların hem zorunlu oluşu, hem de sevap ve feyiz açısından eşsiz oluşu; bütün dikkatimizi üzerinde yoğunlaştırmamız ve âdeta farzları edâ etmeyi hayatımızın biricik gayesi kılmamız için yeterli sebeptir Tabir yerindeyse, farzları eda etmek için yaşadığımızı düşünmeliyiz

Kaza borçlarımız, günlük farzlarımızla “aynı ölçüde” eşsiz ve benzersiz sevap ve feyiz kaynaklarımızdır Günlük farzlarımızla birlikte, bizim için “yine farz ölçüsünde” feyiz ve sevap kazandırmaya kabiliyeti ve istidadı bulunan bu ibadetleri de, “uygulayabileceğimiz bir plânlama” ile yerine getirmeye bir an önce başlamalıyız

Hemen belirtelim: Kaza namazı kılamayacağımız hiçbir zaman dilimi yoktur Vitirden önce de, sonra da kaza namazı kılınır Önce, Bismillah diyelim ve her gün sâdık kalabileceğimiz, uygulanır bir program yapalım Sonra da, bu programı günlük uygulamaya başlayalım Bir süre sonra kendimizin, “günlük farz” ve “kazâ farz” olmak üzere “top yekun farzlarımızı” yerine getirmeye–inşaAllah—uyum sağlamış olduğumuzu göreceğiz

Geçirdiğimiz bir namazın yalnız farzının ve vâcibinin kazâsı kılınır Bunlar, sabah namazında iki rek’at farz, öğle namazında dört rek’at farz, ikindi namazında dört rek’at farz, akşam namazında üç rek’at farz, yatsı namazında dört rek’at farz ve üç rek’at vitir vâcip olmak üzere her gün için toplam 20 rek’at namazdan ibârettir Hepsini her gün bir arada kıldığımızda bile günlük sadece 20 dakikamızı alır Düşünelim bir kere: Her gün yirmi dakika nerelere vermiyoruz ki?

Yapacağımız tek şey; farz için kamet etmek, “Niyet ettim Allah rızâsı için vaktinde kılamadığım en son (meselâ) sabah namazının farzını kazâ etmeye” diye niyet etmek ve sabah namazının farzını nasıl kılıyorsak kazayı da aynı şekilde kılmaktır

Bu şekilde günlük beş vakit namazın kazasını; ya her vaktin arkasından birer vakit de kaza kılmak sûretiyle; ya da—buna vaktimiz müsait olmadığında—yatsı namazının ardından bir günlük de kaza namazı kılmak sûretiyle yapmaya niyet ettiğimizi düşünelim (Şartlarımıza uygun başka çözümler bulmak da mümkün) Bu niyetimize sadık kalarak ibadetlerimize başladığımızda, belli bir süre sonra, kaza borçlarımızı–inşaAllah—kolayca ödemiş oluruz Oruç borçlarımızdan da aynı yol ile kurtulmamız mümkün

Cenab-ı Hak, “Kulum beni nasıl tanırsa, onunla öyle muamele ederim”2 buyuruyor Allah Resûlü (asm) ise bir hadislerinde, “Ameller ancak niyetlere göredir”3; bir diğer hadislerinde de Cenab-ı Hakk’ın meleklerine “Kulum bir iyilik yapmaya niyet eder, fakat yapmaya muktedir olamaz ise, ona bu güzel niyetine mükâfat olarak, tam bir iyilik yapmışçasına sevap yazın”4 diye emrettiğini beyan buyurmaktadır

Binaenaleyh, böyle ciddi bir planlamayla başladığımız kaza namazlarımızı tamamen kılmaya,—ölüm gibi zorunlu bir sebeple—muktedir olamadığımızda, Cenab-ı Hakk’ın, bunu yapmış gibi kabul buyurması, merhametinin ve mağfiretinin şe’nidir Cenab-ı Hakk’ı böyle bir merhametle bilmek de, bizim kulluğumuzun şe’nidir Ancak bizim niyetimizde sadakatimiz ve kararlılığımız, Allah’ın merhametine ve mağfiretine mazhar olmamız için önemli bir faktördür

Biz başlayalım İnşaAllah Cenâb-ı Hak bize imkân lütfeder


Haşiye:
1- R Sâlihîn, 95
2- Buhârî, Tevhid, 15 (Bedîüzzaman’ın tercümesiyle-Sözler, s 39)
3- Buhârî, 1/1
4- Buhârî, 12/2184
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.