Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM GÜNCEL.::. > Üyelerimizin Tanışma Bölümü > Hafta'nın Konusu > Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Konu Başlıkları: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE Konu Cevaplama Paneli
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın
Aşağıdaki Kutuya Sorunun cevabını Yaz ( Bakara )
Başlık:
  
Mesajınız:
Trackback:
Kaynak olarak Ekle
Başlık Sembolleri
Konunun başında Sembol kullanmak için aşağıdaki Listeden bir Sembol seçiniz:

Diğer Seçenekler
Diğer Ayarlar
Değerlendirme
İsterseniz bu Konuyu buradan değerlendirebilirsiniz.

Konuya ait Cevaplar (Yeniler yukarda)
26 Mayıs 2021 00:45
Kara Kartal Yüce Allah (c.c.): ‘Hepiniz O’na yönelin ve O’ndan korkun, namazı dosdoğru kılın ve Allah'a ortak koşanlardan olmayın. (O Müşriklerden olmayın ki) Onlar, dinlerini parçaladılar ve bölük bölük oldular. Her grup kendilerinde olanla böbürlenmektedir.’ (21/31-32) buyurmakta.

Kur'an'ın bu uyarısına rağmen Şii olsun, Sunni olsun ya da ister Mürcie, ister Mütezili olsun kim ne olursa olsun Kur'an'a ve onun sahih yorumu ve pratiği olan sünnete rağmen bir görüş bir tavır benimsiyorsa o kimse ya da kimseler Allah ile aralarına mesafe koymuşlardır.

Belirli yaşa gelmiş ve üstelik belirli birikimi olan, aidiyetinin de İslam olduğunu söyleyen kimseler hangi mezhepten, hangi hizipten olurlarsa olsunlar onların ihtilafı ‘Tevhid’de Vahdet’ yerine "mezhep’te meşreb’te vahdet" ortak paydasında buluşmaları sadece küfrün odaklarına güç vermiyor. Müslümanları da zaafa uğratıyor.

Gençlik gittikçe deizme, orta kuşak ateizme, orta kuşak üstü olanlar da narsizme yöneliyorlar. Bunların tümünün vebali bizlerin omuzlarında.

Rahmet ihtilafta, ötekileştirmede değil, rahmet ‘Tevhidde Vahdet’tedir. Şiiler ve Sünniler hepsinin ortak ismi ‘Müslüman’ öyleyse her iki grupta ve diğerleri de dinin sabitelerine bağlı kalarak değişebilenler, içtihada açık olanlar üzerinde diledikleri gibi farklı görüşler ortaya koyabilirler. Keza bu tür yaklaşımları da bir zenginlik olarak değerlendirmeliyiz.

İmam Ebu Hanife'ye sorarlar: ‘Ey İmam! Bu görüşlerin mutlak doğru mu?’ O da: ‘Belki de mutlak yanlıştır. Zira benim söylediklerim doğrudur, yanlış olabilir. Başkalarının söyledikleri yanlıştır, doğru olabilir.’ der. (M. Ebu Zehra Ebu Hanife)
Alinti
15 Nisan 2009 23:24
S Eyyubi
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Elbette işaret edilen günahtan kurtulma, genel anlamdaki masumiyet değildir. Bu yüzden Allahu Teala'nın belli bir halde kullarına ihsan eylediği bu geçici günahtan korunma, sebebi olan takva var olduğu sürece varolur sebebi olan takva yok olursa o da yok olur. Bir kulun takvası olmazsa elbette Allahu Teala onu korumayacaktır.


"Andolsun ki kadın, ondan murad almayı iyice kurmuştu, eğer rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da onun hakkında niyetini bozardı, işte biz ondan çirkin ve kötü şeyleri böylece giderdik, çünkü şüphe yok ki o, gönlünü bize bağlamış kullarımızdandı"
15 Nisan 2009 23:10
NUR
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Eyyübi kardeşim münakaşaya girmek istemem ama, bu kopyala - yapıştır yazısı resmen ayetleri, hadisleri eğip bükerek anlaşılması garip te'villerle imamların masum olduğunu(!)kanıtlamış.

Ehl-i beyte hürmet, onları sevip saymak, örnek almak bir çok ayette ve hadiste belirtilmiştir, müminlere emredilmiştir.Amnenna...Ama ne bir ayette ne de bir hadiste masum kelimesi geçmiyor.Gelin onlara gereken saygıyı gösterelim ama onlarında hataya düşebileceklerini, hatadan müstağni olmadıklarını da kabul edelim.Tüm rivayetleri de okudum.Hepsinde kişisel yorumlar Kur'an emri gibi gibi gösterilmiş.
15 Nisan 2009 23:07
Emekdar Üye
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Peki Gaybı bilirler, helal ve haram koyarlar cümlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?Yada tasvip edici bir kaynak mevcut mudur_?
15 Nisan 2009 23:02
S Eyyubi
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Ecrin Kardeş siz sormuşsunuz ben cevapliyim dedim.



İSLAM'DA MASUMİYET İNANCI


Şia, Ehl-i Beyt İmamlar'ının (12 İmam'ın) da Peygamber gibi hayatları boyunca açık veya gizli bilerek veya bilmeyerek bütün günah ve pisliklerden ma'sum olduğuna inanmaktadır. Şia peygamberler ve imamlar'ın hata ve unutkanlıktan da ma'sum olduğuna inanmaktadır. Zira İmamlar, dinin koruyucu ve uygulayıcısıdırlar. Bu konuda durumları aynen peygamberler gibidir. Peygamberlerin ma'sum olduklarına inanmamızı gerektiren deliller, aynı şekilde İmamlar'm da ma'sum olduklarını gerektiriyor.(1)

Şia Ehl-i Beyt İmamlar'ının Allah'ın emriyle Peygamber'in 12 tane vasileri olduğuna ilimierinin kesbi (öğrenmekle) değil, vehbi olduğuna ve yeryüzünde Allah'm kullarının hüccet i olduğundan, her türlü günah ve hatadan ma'sum olması gerektiğine inanmaktadır. İşte Şia'nın masumiyet konusundaki inancı budur. Acaba bu inanç Kur'an ve Sünnete aykırı mıdır, yoksa aklen imkansızmıdır? Veya İslam dininin reddettiği bir şey midir? Yoksa bu inanç Peygamber veya İmam'ın değerini mi düşürüyor? Bu inancı Allah'ın Kitabı ve Sünnet-i Nebeviye te'yit etmektedir ve akl-ı selimle belirlenen ilkelere de ters düşmemektedir. Bu konudaki bahsimize Kur'an-ı Kerim'in ayet-i kerimelerini ele almakla başlayalım:

Allah-u Teala Ahzap suresinin 33. ayetinde şöylebuyuruyor.

"Gerçekten de Allah yalmzca siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidererek sizi tertemiz kılmak istiyor."

Bu ayet-i kerimede geçen "her türlü pisliği gidererek_" sözü, Ehl-i Beyt imamlar'ının her türlü günah ve bütün kötülüklerden tertemiz olduklarının yani masumiyetlerini ifade etmiyorsa, neyi ifade ediyor?

Allah-u Teala A'râf suresinin 201. ayetinde şöyle buyuruyor.

"Allah'tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese geldiği zaman, durup düşünürler ve derhal gerçeği görmeye başlarlar. "

Takva sahibi bir mü'mini dahi şeytan saptırmak istediğinde Allah-u Teala onu şeytanın hilelerinden korur, böylece o da Allah'ı hatırlar ve hakka uyar. Öylese Allah-u Teala'nın seçip her türlü pislikten tertemiz kıldığı kimselerin daha yüksek vasıflara sahip olmaları asla garip bir şey değildir.

Allah-u Teala Fatır suresinin 32 ayetinde şöyle buyuruyor.

"Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık"(1)

Allah'ın seçtiği kimseler, hiç süphesiz ki masumdurlar. Ehl-i Beyt imamlar'ından olan Hz. Imam Rıza, Abbasi halifelerinden olan Me'mun'un düzenlediği ilmi bir toplantıda alimlere cevap olarak bizzat bu ayeti delil göstermiş ve bu ayet-i kerime'den kendilerinin (yani Ehl-i Beyt imamlar'ının) kastedildiğini ve Allah-u Teala'nın kendilerini seçerek kitap ilminin varisi kıldığını isbatlamış onlar da bunu itiraf etmişlerdir.

Bu ayetler İmamlar'ın masum olduğunu belirten ayetlerden sadece bazı örneklerdi. Konuyu ispatlayan

"....Ve onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık." ayeti gibi diğer ayetlerde vardır, fakat amacımız ihtisar (özetlemek) olduğundan bu kadarıyla yetiniyoruz.

Şimdi de konuyla ilgili Sünnet-i Nebeviye'yi inceleyelim: Hz. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.


"Ey insanlar, ben sizin aranızzda öyle bir şey bırakıyorum ki, eğer ona sarılırsanız asla dalalete düşmezsiniz; Allah'm Kitab'ınıI ve benim neslimden olan Ehli Beyt'imi."(1)

Görüldüğü üzere bu hadis Ehli Beyt imamlannın masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Çünkü, evvela Ehl-i Beyt Allah'ın Kitab'ıyla aynı mertebede zikredilmiştir, Kur'an ise masumdur; ona ne önünden ve ne de arkasından batıl sızamaz; o Allah'ın kelamıdır ve kimin bunda şüphesi olursa kafir olur. Malumdur ki, Allah'ın kitabı gibi uyulmaya layık olanlar da onun gibi masum olmalıdırlar. İkinci olarak hadiste, onlara (Kitab'a ve Ehl-i Beyt'e) sarılanın dalalete (sapıklığa) düşmekten emin olacağı açıklanmıştır. O halde bu hadis, Kur'an ve Ehl-i Beyt'in hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira insan ancak masuma uyduğunda sapıklıktan uzak kalabilir.

Yine Resuluııah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

"Benim Ehli Beyt'im sizin aramzda aynen Nuh'un gemisine benzer; gemiye binen kurtulur ve ondan geri kalan ise boğulur."(2)

Görüldüğü üzere bu hadiste de Ehl-i Beyt İmamlar'ının hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Bunun için de onların gemisine binenler kurtulur ve ondan ayrı düşenler ise dalalette boğulup helak olur.

1 - Sahih-i Tirmizi. c5, s.328 - Müstedrek-i Hakim, c.3, s148 . Müsned-i Ahmed ibn-i Hanbel, c.5, s189.
2 - Müstedrek-i Hakim. c2, s.343 - Kenz'ul Ummal, c.5, s95 - Savaik'ul Muhrika

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.

"Her kim ki, benim gibi yaşamak benim gibi olmak ve Rabb'imin bana va'd ettiği Huld cennetine girmek isterse, Ali'nin ve ondan sonra da zürriyetinin velayetini kabul etsin. Çünkü onlarla hiç bir zaman hidayetten ayrılıp dalalete düşmezsiniz."(1)


Bu hadiste Ehli Beyt imamlarının, yani Ali ve zürriyetinin, hatadan masum olduklarını açıkça belirtmektedir. Zira bu hadiste, Ehl-i Beyt imamlarının kendilerine tabi olanları hiç bir sapıklığa götürmedikleri açıklanmıştır. Oysa hata etmesi mümkün olan bir kimsenin, halkı her türlü dalaletten uzak bir hidayete götürmesi mümkün değildir.

Yine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur.
"Ben sakındıran Ali ise hidayet edendir ve benden sonra ey Ali, hidayete erenler seninle hidayete ereceklerdir."
15 Nisan 2009 23:01
NUR
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Peygamberler dışında kimse masum değildir.Helal haram koyma yetkisi ise Allah u teala ve onun çizdiği daire içerisinde Hz peygambeRE AİTTİR..dolayısıyla yukarıdaki rivayet sahih değildir(ehl-i sünnet inancında olanlar için)
15 Nisan 2009 22:47
Emekdar Üye
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Şiiler der ki, “Şia imamları Gaybı bilirler, helal ve haram koyarlar, zira

onlar günahtan masumdurlar.”(Kaynak Bkz, Kafi sf, 57 baskı hicri 1278)


-----------------------

Kuranı kerimde gayb konusu geçerken peygamberlerinde Allahın izin verdiği ölçü ile sınırlandırlandığıldığı belirtilir.
Şimdi yukardaki kaynak ne kadar sahih bilmiyorum.Ama tezat bir durum oluşmuyor mu?Yani peygamberlerin sınırlı olan gaybı bilme meselesini şia imamlarının bilmesi gibi....
23 Mart 2009 16:03
NUR
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Alıntı:
Seleme Üyemizden Alıntı
İslam tarihinde ortaya çıkan 72 fırkadan bahsetmek mümkün Efendimiz bunlardan sadece biri Hak üzeredir dediği söylendiği gibi tam tersi olarak sadece bir fırka cehennemliktir diye buyurduğu söylenmiştir daha sonra bu hadise uydurma diyenlerde olmuştur.İslamda bu tarz farklılıklar olmuştur olmaya da devam edecektir.Avamca bir tabirle ; her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdırla her yoğurdun bir yiğit yiyişi vardır cümlesi aynı anlama gelmektedir.Yeter ki yiyilen şey yoğurt olsun.Yani amaç aynı doğrultuda gitmek olduktan sonra yolun uzunluğu sadece yolcuyu yorar.Mezhepler doğru yol üzerine inşa edildikten sonra strateji ve yöntem farklılığı kişinin uslubudur.Algının yorumlarına benzedi yaw
seleme bu hadis i şerif i esas alarak her mezhep kendinin kurtulaşa eren fırka olduğunu savunmuş, diğerlerine ağır ithamlarda bulunmuş, hicri ikinci y yıl bitmeden 72- 73 fırka tabloları hazırlanmış.daha sonra çıkan mezhepler hesaba bile katılmamış.mezhep olma seviyesine ulaşamayan görüşler bile burada mezhep diye yer almıştır. velhasıl mezheplerin çıkış noktalarından biri de bu hadis i ş eriftir.kimisi de bu hadisi şerifi uydurmadır deyip işin içinden çıkmak kolayına g eldiği için bunlarla hiç uğraşmamışlar.

ama bu hadise en mutedil bakış açısı bu sayının kesretten dolayı kullanılmasıdır.yani bir şeyin azlığını , çokluğunu bildirmek için 60 70 sayılarını kullanmamız gibi..

insanoğlu işte, birbirine düşmek için bahane arıyor adeta...mezhepler din seviyesinde algılanmasa sorun olmaz diye düşünüyorum.
23 Mart 2009 13:44
İmamHüseyin
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Şia, Allah'ın Kitabı'na ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünnetine uyarak şer'î hükümleri çıkarmak, ortaya koymak için aşağıdaki şu dört temel kaynaktan istifade etmektedir:

1-Allah'ınKitabı 2-Sünnet 3- İcma 4- Akıl

Bu adı geçen kaynaklar arasında Allah'ın Kitabı ve Peygamber'in sünneti, Şia fıkhının en temel kaynağı konumundadır.

Allah'ın Kitabı Kur'ân

Şia mektebinin takipçileri, Kur'ân'ı, fıkıhlarının en temel ve sağlam kaynağı ve ilâhî hükümleri tanıma ölçüsü olarak kabul etmektedirler. Zira Şia imamları, İslâm'ın semavî kitabı olan Kur'ân'ı, fıkhî hükümleri elde etmek için en yüce kaynak olarak tanıtmışlardır. Şöyle ki her görüş, Kur'ân'a göre değerlendirilmeli ve Kur'ân ile örtüştüğü ve uyuştuğu takdirde kabul edilmelidir. Aksi takdirde ondan yüz çevrilmelidir.
Şia'nın altıncı önderi İmam Cafer Sadık (a.s), bu ko-nuda şöyle buyurmuştur:

"Kur'ân ile uyumlu olmayan hersöz, temelsiz birsözdür."

Yine İmam Cafer Sadık (a.s), Hz. Peygamber'den şöyle nakletmektedir:

"Ey insanlar! Benden size gelen her söz, eğer Allah'ın Kitabı'yla uyum içindeyse, onu ben söylemişimdir; eğer onunla uyum içinde değilse, onu bensöylememişimdir."
Bu iki hadis, çok net bir şekilde Şia önderlerinin nezdinde şer'î hükümleri elde etmenin en sağlam kaynağının Müslümanların semavî kitabı olduğunu ortaya koymaktadır.

Sünnet
Allah Resulü'nün (s.a.a) sözleri, davranışları ve onay-ları anlamında sünnet, Şia fıkhının ikinci kaynağıdır ve Peygamber'in Ehlibeyti'nden olan imamlar, müstakil olarak Hz. Peygamber'in sünnetinin ve ilimlerinin aktarı-cıları olarak kabul edilirler. Elbette Hz. Peygamber'in sözleri, diğer sağlam yollardan elde edildiği takdirde de yine Şia tarafından kabul görmektedir.

Burada iki noktayı incelemek gerekir.
Hz. Peygamber'in (s.a.a) Sünnetine Sarılmanın Delilleri

Şia İmamları, takipçilerine Kur'ân'ı tavsiye etmenin yanı sıra, onlara Hz. Peygamber'in (s.a.a) sünnetini de tavsiye etmişlerdir. Kitap ve sünneti birlikte övmüşlerdir. Nitekim İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:

"Size bir söz ulaştığında, eğer Allah'ın Kitabı'nda veya Peygamber'in sözlerinde onun bir kanıtını bulursanız, kabul edin. Aksi takdirde o söz, onu getiren kimseye daha lâyıktır."

Keza İmam Muhammed Bâkır (a.s), Hz. Peygamber-'in sünnetine sarılmayı, tüm şartları haiz bir fakihin te-mel şartı saymış ve şöyle buyurmuştur:
"Gerçek fakih, dünyadan yüz çeviren, ahirete rağbet eden ve Peygamber'in (s.a.a) sünnetine sarılan kimsedir."

Şia'nın önderleri, Hz. Peygamber'in sünneti hakkında işi o dereceye vardırmışlardır ki, Allah'ın Kitabı ve Hz. Peygamber'in sünnetine muhalefeti, küfür sebebi olarak kabul etmişlerdir.

Böylece anlaşılıyor ki Şia, diğer İslâm fırkalarından daha çok Hz. Peygamber'in sünnetine değer vermekte ve Şia'yı, Hz. Peygamber'in sünnetine itina göstermemekle itham eden kimselerin sözleri temelsiz ve mesnetsizdir.
(Not: (a.s) kavramı alışılageldiğimiz toplumlarda genellikle peygamberlere kullanınlmaktadır o şahışlara o makamı atfetmeden kullanmanın sakıncası yoktur)
23 Mart 2009 12:29
Emekdar Üye
re: Haftanın Konusu LA SÜNNİYE, LA ŞİİYE VAHDE VAHDE İSLAMİYE

Alıntı:
Abdulbakii Üyemizden Alıntı
Eğri ok doğru yol almaz. (Hz. Ali)

benim için tüm konuyu özetleyen bir cevaptır

başka birşey yazmaya hacet duymuyorum...
Bu sözü neye binaen söyledin daha açık yazarsan...
Bu Konuda 10 fazla Cevap bulunuyor. Bütün Cevapları görmek için buraya tıklayın.

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Mesaj Yazma Yetkiniz Var
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.