Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Makale ve Köşe Yazıları (https://www.forum.medineweb.net/516-makale-ve-kose-yazilari)
-   -   Peygamber sevdalısı ''ebu talib'' hakikatleri (https://www.forum.medineweb.net/makale-ve-kose-yazilari/17912-peygamber-sevdalisi-ebu-talib-hakikatleri.html)

MERVE DEMİR 07 Eylül 2010 00:17

Peygamber sevdalısı ''ebu talib'' hakikatleri
 
Ebu Talip: (Arapça: أبوطالببنعبدالمطلب), İmam Ali'nin babası ve Allah Resulü Hz Muhammed'in amcasıdır. Küçüklüğünde Allah Resulü Hz Muhammed'in bakımını üstlenmiştir.619 yılında vefat etmiştir.(Hüzün Yılında)

İslam tarihi içerisinde Allah Resulü Muhammed (s.a.a) efendimize Hakk olan İslam dininin olgunlaşma süreci içerisinde en büyük desteği veren mümtaz bir şahsiyet hakkında yanlış anlayışlara tarafsız bir bakış açısı ile cevap niteliğinde bir araştırmadır.

Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar müşrikler için bağışlanma dilemek Peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.
(Tevbe-113)

Ebu Talib ömrünün son anlarını yaşarken Peygamber (s.a.a) yatağının kenarına geldi. Abdullah İbni-i Ebi Ümeyye ve Ebu Cehil’inde orada hazır bulunduğunu gördü, söyle buyurdu: “Ey amca! La ilahe illallah de ki Allah’ın huzurunda senin lehine kanıt getireyim” Ebu Cehil ve Abdullah İbni-i Ebi Ümeyye Ebu Talibe söyle dediler: “Acaba baban Abdulmuttalib’in dininden vazgeçmek istermisin? Peygamber (s.a.a) sözünü bir kaç kez tekrarladı.

Ebu Cehil ve İbni Ümeyye’de sözlerini tekrar ettiler Sonunda Ebu Talib: “Ben Abdulmuttalib’in dini üzereyim.” Dedi ve şahadet kelimesini söylemedi. Peygamber (s.a.a) buyurdu: “Bu isten nehy edilmiş olmasaydım, senin için Allah’tan mutlaka bağışlama dilerdim.” O anda Tevbe suresinin 113.ayeti nazil oldu:” peygamber (s.a.a)’e ve inananlara akrabaları dahi olsa müşrikler için Allah’tan bağışlanma taleb etmeleri yaraşmaz.” Allah’ın nehy etmesinden de anlaşıyor ki Ebu Talib iman getirmemiştir.

Bu şekil nakledilmiş olan bir rivayeti delil olarak sunmak temelsiz ve tutarsız bir çelişkidir.

Tevbe suresi Medine’de Peygamber (s.a.a)in ömrünün son yılında nazil olmuştur.
(Keşşaf Tefsiri Zemahşeri)

Çünkü Surenin 128 ve 129. ayetleri Mekke'de, diğerleri hicretin dokuzuncu yılında Medine'de, Hadid suresinden sonra inmiştir.
(Darimi, Fedailü'l-Kur'an)

Bu sure -son iki ayeti müstesna Medenidir Son iki ayet ise Mekki’dir. Ayet sayısı 129 olup, Maide suresinden sonra nazil olmuştur.
(Tefsir’u Mefatihul Gayb)

Mushaf’ımızdaki sıralamaya göre 9, nüzul sıralamasına göre 113, tıval kısmının ise 7. suresi olan Tevbe suresinin ayet sayısı 129 olup Medine’de nazil olmuştur.
(Besairul Kuran Tefsiri)

Medine'de İnmiştir. 129 ayettir.
(El-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an)

Kuran’daki Sırası 9 Nüzul Sırası 113 Ayet Sayısı 129 İndiği Dönem Medine
( Et-Tefsir'ul Hadis )

Enfal suresi, hicretten sonra nazil olan ilk surelerdendir. Tevbe suresi de Kuran’da nazil olan son suredir. Hicri dokuzuncu yılda ki Resullullah (s.a.a), yazın çok sıcak, meyvelerin olgunlaşıp güzelleştiği fakat Müslümanların darlık ve yokluktan kıvrandığı bir zamanda Rumlarla gazveye çıktı. Bu sure onun en son gazvesi olan bu yılda indi, müminlerin imanı için bir imtihan ve münafıkların nifaklarının ortaya çıkma sebebi oldu. İlk ayetleri Mekke'nin fethinden sonra indi. Resullullah (s.a.a) hac mevsiminde, onları, müşriklere okuması için, Hz. Ali'yi gönderdi.

Buhari, Bera b. Azib'den şu rivayeti yapar: En son nazil olan ayet: "Senden fetva isterler. De ki: "Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayanın mirası) hakkında..." (Nisa, 4/176) ayeti, en son nazil olan sure de "Tevbe" süresidir
(Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 5/310.)

Medine'de inmiştir. 129 ayettir
(Safvetü’t-Tefasir)

Bu sure-i celile Kur'an’ı Azimüşşan'ın 9. suresi olup 129 ayettir. Hicretin 9. yılı başında Medine'de nazil olmuştur. En son inen süredir
(Semerkandi)

Medine'de Nazil Olmuştur 129 ayettir
(Şifa Tefsiri)

Bu sure üç bölümden meydana gelir. (1-37. ayetler arasında yer alan) ilk bölümü, Hicret'in 9. senesinin Zilkade ayında veya o zamanlarda nazil olmuştur. Bu bölümde zikredilen konu Hacc esnasında ilan edilmeyi gerektirecek kadar önemli olduğundan dolayı Hz. Peygamber, Kâbe’ye doğru gitmekte olan hacıların başında başkan olarak bulunan ve Kâbe’ye doğru henüz yola çıkmış olan Hz. Ebu Bekir'e (r.a) yetişmek üzere İmam Ali'yi (a.s) gönderdi. Ve kendisine Arabistan'ın çeşitli kabilelerinin temsilcilerinden oluşan topluluğa, "müşriklere " karşı takip edilecek yeni politikayı haber vermek, surenin bu bölümünü onların önünde irad etmek üzere talimat verdi.

Surenin ikinci kısmı (38-72. ayetler), Hz. Peygamber'in (s.a.a) Tebük Seferi için hazırlıklara girişmiş olduğu Hicri 9. senenin Recep ayında veya bundan biraz önce nazil olmuştur. Bu bölümde, müminler aktif olarak cihada katılmakla teşvik edilmiş, geride bırakacakları mal-mülk kaygısı, nifak-iman zayıflığı ve ihmallerinden dolayı canlarını Allah yolunda feda etmekte tereddüt gösterdikleri için, işi ağırdan alıp savsaklayanlar şiddetli bir şeklide azarlanmıştır.

Surenin üçüncü bölümü (73. ve 129. ayetler arası) Hz. Peygamber'in (s.a) Tebük seferi dönüşünde nazil olmuştu. Bu bölümde, aynı dönem süresince, çeşitli münasebetlerle gönderilmiş bazı parçalar vardır ve daha sonra bunlar, Allah'tan gelen vahye uygun bir şekilde sure içindeki sıralarına göre, Hz. Peygamber (s.a) tarafından yerleştirilmişlerdir. Aynı konuyu ele almaları ve aynı hadiseler serisinin bir parçasını teşkil etmelerinden dolayı bu ayetler, surenin bütününde olan sürekliliği ve akıcılığı kesintiye uğratmazlar. Bu bölüm, kötü amellerinden dolayı münafıkları uyarır ve Tebük seferinden geriye kalan, katılmayan müminlere serzenişte bulunarak azarlar. Onları görev başına gelmeye teşvik ettikten sonra Allah, şu veya bu sebepten dolayı Allah yolundaki cihad’ta yer alamamaları hususunda, gerçek müminleri bağışlar, affeder.
(Tefhimu'l-Kur'an)

Bu hakikate rağmen O asrın Ergenekonu Muaviye döneminin gizli elleri bu tür rivayetleri sunmak için yalancılıklarıyla işbaşında idiler.

Tevbe Suresinin Hicretin 9 yılında nazil olduğu hususunda hemen-hemen tüm İslam alimleri görüş birliği içerisindedir. Ebu Talibin ölüm tarihine baktığımızda ise hicretten ya 3 ya da 4 yıl önce vefat etmiştir. Ebu Talib hakkında uydurulan rivayete göre Tevbe 113’cü ayeti onun hasta yatağında ömrünün son anlarında nazil olmuştur. Lakin tüm delilleri ile baktığımızda bu rivayetin Muaviye’nin çirkin emellerinin gerçekleşmesi adına satın almış olduğu kişilerce yazıldığı apaçık gün yüzüne çıkmaktadır.

Ayeti kerimede nehy (yasaklama) içerikli değil nefy (iptal etme) içeriklidir. Asıl vurgulanmak istenen Allah Resulünün bağışlanma dilediği kişilerin Müşrik olamayacağı çünkü o hususta yasaklama vardır O zaman bağışlanma dilediği kişinin müşrik olmaması gerektiğini çok iyi biliyordu.

Örneklemelerden yola çıkacak olursak. Ebu Talib hakkında delil olarak sunulan rivayeti doğru olarak kabul edelim ‘’Ben Abdulmuttalib’in Dini Üzereyim’’ demesi dahi onun imanına delalet eder. Çünkü Abdulmuttalib Hz İbrahim’in ‘’Hanif’’ dini üzereydi.

Allah'a ve Ahiret Günü'ne (gerçekten) inanan, ama (aynı zamanda) -babaları, oğulları, kardeşleri yahut (öteki) akrabaları bile olsa- Allah'a ve Elçisi'ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. (Gerçek müminlere gelince,) Allah'ın kalplerine imanı nakşettiği ve ilhamı ile güçlendirdiği kimseler onlardır ve (zamanı gelince) onları içlerinden ırmaklar akan bahçelerde barındıracaktır. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah'tan. İşte onlar Allah'tan yana olanlardır. İşte onlar, Allah'tan yana olanlar, mutluluğa ulaşacaklardır!
(Mücadele-22)

Ayeti kerimede Allah’a ahiret gününe inanan hitabı ile birlikte Allah’a ve elçisine karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. Ebu Talib Allah’a ve Resulü Muhammed (s.a.a) karşı çıkanlara karşı her daim bir gözetleyici ve koruyucu görevi üstlenmişti. Yaşadığı süre zarfında Allah’ın ve Resulünün düşmanlarına karşı bir set olmuştur. Allah’a ve Resulüne karşı gelenlere karşı sevgi beslemediği, hatta birçok defa tehdit edildiği hakikati ayette verilmek istenen mesaj ile bire bir uyumlu bir yaşamı göstermektedir.

مُهْتَدُونَ هَدٰى فَهَدٰى يَهْدٖى

İrşad etmek hidayet vermek (Doğru yola iletmek) sevk etmek tarif etmek Gibi manalarda.

Bakara 143-213 En’am 90 A’raf 30 Nahl 36 Taha 79-122 Kasas 56 Şura 52


Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin; fakat Allah'tır, (yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten ve yine O'dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen.
(Kasas-56)

"Seninle aynı yolu izleyecek olursak kendi toprağımızdan koparıp atarlar bizi" diyorlar. Oysa, Katımızdan rızık olarak her türlü ürünün getirilip toplandığı, koruyucu örf altında güvenli bir yere yerleştirmedik mi onları? Ne var ki, çokları (bunun) farkında değil.
(Kasas-57)

İşte sana da (ey Muhammed,) kendi buyruğumuz altında hayat veren bir mesaj vahyettik. (Bu mesaj sana gelmeden önce,) sen vahiy nedir, iman (nedir) bilmezdin ama (şimdi) bu (mesajı) bir ışık yaptık ki onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola ulaştıralım; şüphesiz sen de (insanları onunla) doğru yola ulaştıracaksın.
(Şura-52)

Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin. Ayeti kerime’deki hidayetten kasıt söz ile iyiliğe değil, bizzat o yola eriştirmektir. Şura 52 ayete zıt olamaz. Çünkü ayetin siyak ve sibakına baktığımızda Resulullaha teselli vardır. Çünkü Allah resulünün tebliğ esasında öncelik aile içi (eşleri) akrabaları yakınlık duydukları merhamete daha layık gördüğü kişilerin yabancılardan önce ‘’İşittik ve İtaat ettik’’ demeleri gereken yerde onu yalnız bırakmaları üzüntüye sebep olmuş ve buna karşılık olarak Allah resulüne teselli için ayeti indirmiştir.

Kasas 56 ve Şura 42 ayette geçen ‘’Hidayet’’ Kavramı aynı anlamda olup bir birine zıt anlam ifade etmesi Kur’anın nazmına ters düşer. Bu ayeti ‘’Ebu Talib’’ hakkında olduğunu kabul etsek dahi! yine de İmanının olmadığı sonucu çıkmaz Çünkü ‘’ fakat Allah'tır, (yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten ve yine O'dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen’’ Bu ayet Gaybi Allah’ın ilmine kalmış bir mevzudur.

Şöylede düşünebiliriz: Allah resulünün Ebu Talib’e olan sevgisine karşılık ‘’Ey Muhammed’’ sen hidayet etmiyorsun Allah hidayet ediyor sonucuda çıkarılabilir.

Fahreddin Razi: Bu ayetin görünüşündeEbu Talib'in küfrüne bir delil olmadığını özellikle hatırlatmıştır.

Bununla birlikte ‘’Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin’’ ifadesi zamanla sınırlı olmayan bir özelliğe sahiptir. İnsanın en sevdiği birini kendi istek ve arzusu olmadan hatalı olan yoldan çevirmeye belli bir noktadan sonra yararsız olacağına da işaret etmektedir.

Kuşkusuz Allah, (doğru yoldan sapmak) isteyenin sapmasına izin verir, (aydınlığa ulaşmak) isteyeni de aydınlığa ulaştırır.
(Fatır-8)

İnsana verilen serbest seçme özgürlüğü insanın hidayete ya da sapkınlığa ulaşması hususunda kendi isteklerinin neticesinde oluşur.

De ki: "Ey mutlak egemenlik sahibi Allahım! Sen egemenliği dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın; dilediğini yüceltirsin, dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir. Doğrusu, Sen istediğini yapmaya kadirsin".
(A’li İmran-26)

Medine-web 07 Eylül 2010 19:17

kaynaklar çelişkilide olsa ,vermiş olduğun kaynaklar mutmain ediyor.
ebu talibin müslüman olması bize bir şey kazandırmaz,küfürde gitmesi üzer elbette.gönlümüz bu fedakar insanın rahmetlik olmasını arzular.Kolsuz kanatsız savunmasız kalan Resulullahı koruyan kollayan bu muhterem insan saygıdeğerdir.Resulullah sav :"anamdan sonra anamdır" dediği bu zatın muhterem eşidir.
"ben ilmin şehriyim ali kapısıdır " buyurduğu muhteremin babasıdır.
amca bir elimde güneşi verseler diğerine ayı verseler davamdan vazgeçmem diyen resulullaha:"oğlum seni koruyacağım sonuna kadar,işine bak arkandayım "diyen bu muhterem zattır.
onun vefatıyla huzun yılı ilan edilmiştir.bu yılda resulullahın iki kanadı kırılmıştır:"hz hatice,ebutalib"...
İnşaallah ebu talib iman üzere gitmiştir demekten başka elimizden bi şey gelmiyor.
çalışman için teşekkür ederiz..

Emekdar Üye 08 Eylül 2010 03:09

Sünni kaynaklarda geçen dehdah hadisi
 
SÜNNİ KAYNAKLARDA GEÇEN DEHDAH HADİSİ

Peygamber (s.a.a)’in amcası Abbas o hazrete sordu: “Acaba Ebu Talib’in sana olan dostluğunun, ona bir faydası varmıdır” Peygamber (s.a.a) buyurdu: “Evet onu şiddetli bir azap halinde buldum, oradan cehennemin üst tabakasına yakın bir yere (ki azabı daha hafiftir) çıkardım. Eğer ben olmasaydım o cehennemin en alt derecesinde yer alacaktı.”

Ebu Said Hudri der ki: Peygamber (s.a.a)’in yanında söz Ebu Talib’den açıldı. O hazret buyurdu: “Sanki benim şefaatim onda faydalı gibidir. O kaynar sudadır ki ateş ayağının altını kavurarak yukarı doğru şiddetlenir ve beyni kaynamaya başlar.”
(Müslim c.1 Babı Şefaat’un Nebi Ebi Talib Buhari c.2 Babı Gusseti Ebu Talib)


Konunun başlangıcında belirtmiş olduğumuz gibi Sadece Sünni kaynaklarda geçen rivayetler ile ‘’Ebu Talib’’ hakkında fikir beyan edilmiştir. Bu vermiş olduğum rivayet Sünni Kaynaklı olup bunu nakleden ravilerin güvenilmez ve itibar edilmez şahıslar olarak kaydedilmişlerdir.


Seyyid Fehhar İbn’i Mu’ed ‘’El Hücceti Ala’z Zaheb’’ kitabında bu rivayet ile alakalı araştırmasında sened açısından Muğiret İbni Şube Buğz ve düşmanlığıyla meşhurdur ve onun zina hadisesi bilinmektedir diye nakletmekte. İslam âlimlerinden İbni Ebil Hadid, Ebu Ferec Isfahani, Taberi ve İmamı Azam Ebu Hanife Deynuri gibi büyük âlimler onun fasık oluşunda tereddüt etmemişlerdir.


İftira ve yalan uydurma hususunda sınır tanımayan Muaviye ve satın almış olduğu kişiler İbni Abbas ve Ebu Said Hudri gibi iki büyük sahabenin ismini kullanmaktan çekinmemişlerdir. İbni Abbas’a dayandırılarak nakledilen bir rivayet bu tutarsız ve çelişkili olduğunu ispatlamaktadır.


”Kardeşim Ebu Talib ‘in ölüm anında Allah’ın birliğine ve Peygamber (s.a.a)’in risaletine şahadet ettiğini işittim.”
(Ebu Talib-Abdullah Huneyzi s.380)

Kıyamet senaryolarını hazırlamaktan çekinmeyen gizli ve kirli eller. Allah’ın hesap mizan gününü beklemeden sorgu ve suale tabi tutarak. Allah adına sorgulama yapmışçasına hemen cehenneme göndermekte ve halini bilebilmekteler!


Şefaat hususu Yalnız ve Yalnız Allah’ın indinde iken Allah adına şefaat dağıtmayı ilke edinmiş anlayışlar, kimine yetmiş bin kimine daha farklı rakamlar üzerinde şefaat yetkisi vererek sözde şefaat edilecek kişilerin sorgu ve suale tabi olmadan cennete girecekleri garantisini vermektedirler. Şefaat Allah’ın indindedir Allah ister ise istediğine vereceğini beyan ediyor iken onun adına birilerine vermek gaybı taşlamak, Allah’ın ilmindeki hususa müdahale etmektir.

Şunu da belirtmek gerekir ki Allah’ın izin vermesi ile alakalı olan ‘’Şefaat’’ Müminler için geçerli olacağı düşünülmelidir. (Allah’u A’lem)

Onların bu cezaları süreklidir. Ne azapları hafifletilir ve ne de yüzlerine bakılır.
(A’li İmran-88)
Bu ayeti kerime sözümüzü doğrulamaktadır.

Zor ve Zerre köle olan satılmış din simsarları yalan ve uydurmalarından ibaret olan birçok rivayet İslam tarihi içerisinde tefsir kaynaklarından tutunda hadis kaynaklarına kadar sahih olarak yerleştirilmiş ve kendi istemiş oldukları din anlayışının oluşmasında etkili olmuştur.

Emevi hizbinin, yapmış olduğu ihanetler saymak ile bitmez. İmam Ali’ye, seksen yıl boyunca, hutbelerde lanet ettiren bir anlayıştan, babası Ebu Talib hakkında adalet beklemek Adalete hakaret olur.
Kur’ani kerimde Kişinin kurtuluşa ermesi için iki önemli ölçü belirtilmiştir. İman-Salih Amel Ebu talibin Salih amel hususunda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekildeki yaşamı bunun ispatıdır.

Ebu Talib'in Şiirleri:
Ebu Talib'in imanını gösteren şiirleri oldukça fazladır.
Varsın bilsin ki En iyi insan Muhammed'dir.
Musa ve Meryem oğlu İsa için halef, Muhammed'dir.
Yemin olsun ki Muhammed 'in dini!
Din cihetinden en iyi dinlerdendir.
Nebidir ki, rabbinden vahiy ile donanmış,
Aksini iddia eden kör pişmanlığına kapılmış.
Bilmez misin bulmuşum ben o Resulü Muhammed'i.
Ki, her kitabın hattı evvelidir, tıpkı Musa gibi…


Allah resulünü ve pak dini yalanlayan bir kişiliğin bu şiiri yazması kendisi ile çelişme demektir. Yine başka bir olayda İmam Ali ve Allah resulünün namaz kıldığını görmesi ve oğlu Caferi onlara katılması için yanlarına göndermesi. Peygambere karşı duyduğu aşırı sevgi ve koruma içgüdüsü Ebu talibin iman ettiğine delildir.

Sünni kaynaklarda Rivayete dayalı olarak Yine Ebu Talib Hakkında inen ayetleri siyak ve sibakına göre ele alalım:

Onlar arasında öyleleri var ki (ey Peygamber) seni dinler (görünür)ler: Ama kalplerinin üstüne, onları hakikati kavramaktan alıkoyan perdeler yerleştirdik, kulaklarına da sağırlık. Ve (hakikatin) bütün işaretleri(ni) görselerdi yine de ona inanmazlardı; o kadar ki, onlar tartışmak için sana geldiklerinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Bu, eski zamanların masallarından başka bir şey değil!" derler
(En’am-25)

Diğerlerini ondan alıkoyar ve kendileri de ondan uzaklaşırlar: Ama (bu şekilde) yalnız kendilerini mahvederler ve (üstelik) bunu da idrak etmezler.
(En’am-26)

Ayeti kerimeler umuma seslenen tüm müşrikleri kapsamaktadır. İnatlarında ayak direyen ve ‘’Onlar’’ zamiri birden fazla olan gruba işarettir Tekil olarak Ebu talibe işaret etmesi Kur’an hitabına aykırıdır. Özellikle bu ayetin ebu talib’e işaret ettiğini iddia edenler yine kendi düzmcelerini Mümtaz sahabe İbni Abbas’a dayandırmaları kendi uydurmalarını onaylatmak sahih olduğu görüşünü ispat etmek adınadır. Kendi kirli emellerine hiç kimseyi alet etmekten çekinmeyenlerin uydurmasıdır.

En’am suresini nüzul olarak incelediğimizde Ebu Talibin vefatından çok sonraları indiği bu görüşün asılsız ve yanlış olduğunu ispatlar.

Ebu Hureyre'den nakledilen rivayetlere gelince, Ebu Hureyre'nin hicretin yedinci yılında İman ettiği açık iken hadisin ondan nakledildiğini düşünmek bile mürsel olduğunun delilidir. İbni Abbas’a dayandırılan rivayetlere gelince Ebu Talib vefat ettiğinde o mümtaz şahsiyet daha çocuk yaşlarında olması o söylenen şeyleri anlaması ve aktarması bir çocuğun yapabileceği iş değildir.

Sonuç olarak: Ebu Talib Allah resulüne karşı olan sevgi ve himayesi müşriklere karşı her daim koruması, Biricik oğulları İmam Ali ve Caferi ona emanet eden, Allah resulünün onun vefat ettiği yıla ‘’Hüzün Yılı’’ demesi onun iman ettiğine delildir.

Emevi hizbinin Ehli Beyte olan düşmanlığının eseri olan rivayetlerin çelişki ve tutarsızlığı, ne tür kirli oyunların oynandığına delildir. Muaviyenin para karşılığı satın almış olduğu hadis uydurma uzmanlarından semure bin cündub gibiler her daim hakkı batıl ile örtmeye çalışmışlardır.

Semure bin cündubun para karşılığı nüzul sebebini tahrif etmeye çalıştığı Bakara 204-205 ayeti kerimelerinin İmam Ali hakkında indiğini iddia edebilecek kadar aşağılaşması ve devamında Bakara-207 ayetin İbni Mülcem hakkında nazil olduğunu ve İmam Ali’yi şehid eden bir karaktersizi övmekten çekinmemiştir.
(İbn Ebil Halid Şerhu Nehcül Belağa)

Semurenin valilikten azledilmesi ve neticesinde söylediği sözler:

‘’Allah Muaviye’ye lanet etsin! Eğer ben, Muaviye’ye itaat ettiğim kadar Allah’a itaat etseydim bana ebediyyen azab etmezdi’’
(Taberi tarih 53. yıl olayları İbnul Esir el kâmil 3/195 Askeri Aişe 1/376)

Allah resulünün semure ve bazıları hakkındaki rivayeti:
‘’Bunların en son öleni Cehenneme gidecektir’’ Sözü tarihçilerin kaydı ile en son ölenin semure olduğu kaynaklarca bildirilmektedir.
(Belazuri Ensabul Eşraf 13/185)

Bu tür ahlaksız dünya malına tapan şahsiyet(siz)’lerden adalet, doğruluk beklenemez?
Abdulmuttalib’i dahi insafsızca Müşrik ilan eden anlayışların utanması için Ebrehe ordusunun Kâbe’yi yıkma hadisesi tek başına Mümin ve Hanif dini üzere olduğunun ispatıdır.

Zemzem kuyusunu kazma hadisesi ve Sam’ın yakıcı topraklarında devesinin ayağının altından su kaynaması da onun yüce makamını açıkça ortaya koyuyor.

Bir gün Peygamber namaz kılmak için Kâbe’nin yanına gitti. Namaz kılmaya başladığında Ebu Cehil orada hazır bulunan müşriklere söyle seslendi:” Kim gidip su adamın namazını bozabilir?” Müşriklerden Abdullah İbni Zeb’eri adli birisi bu is için hazır olduğunu ilan etti, aynı anda yerinden kalkıp bir miktar kan ve işkembe parçasını eline alarak Peygamber’in yanına geldi ve elindekileri Peygamber’in yüzüne sürdü.

Peygamber namaz kılmayı bıraktı, o vaziyette Ebu Talibin yanına giderek söyle buyurdu:
“Ey amca! Acaba görmüyor musun? Bana neler yaptılar?”
Ebu Talib söyle sordu:”Bu işi kim yaptı?”
Peygamber buyurdu:
”Abdullah İbni Zeb’eri böyle yaptı.” Ebu Talib ayağa kalktı ve kılıcını aldı. Hz. Peygamber ile birlikte Müşriklere doğru hareket etti. Müşriklerin gözleri Ebu Talibi görünce kasmak istediler fakat Ebu Talib feryat etti: Allah’a yemin ederim! Eğer içinizden bir kişi ayağa kalkarsa onu kılıcımla vururum!”

Onlar korkudan oturdukları yerden kalkmadılar. Ebu Talib Peygamber’e dönerek “Ey oğul sana bunlardan hangisi böyle yaptı?”
Peygamber İbni Zeb’eri’yi işaret ederek buyurdu: “Bu yaptı” Ebu Talib bir miktar kan ve işkembe parçasını eline alarak İbni Zeb’eri’nin ve diğer müşriklerin yüzüne, sakalına, elbiselerine sürdü ve onlara şiddetle sitem etti.
(Kurtubi Tefsiri ve ayni ibare El Gadir c.7, s.359 da.)

Müşrikler Hz. Muhammed’in yoluna devam ettiğini ve günden güne ilerleme kaydettiğini gördüler. Bir gün onların önde gelenleri Ebu Talibin yanına geldiler ve söyle dediler: “Sen aramızda yaşlı ve şerefli bir şahsiyetsin. Biz senden yeğenine engel olmanı istedik. Fakat sen ona engel olmadın. Artik sabrımız taştı. Muhammed’in atalarımızın dinini hatalı bulmasına, bizlere akılsız ve cahil demesine, ilahlarımıza kötü söz söylemesine artık tahammül edemeyiz; Onu bize bırak aksi takdirde seninle ve onunla iki gruptan biri helak oluncaya dek savaşacağız.” Daha sonra müşrikler evlerine döndüler.

Ebu Talib için kavminden ayrı olmak, onlara düşman olmak ağır ve zor bir durumdu. Öte yandan Muhammed (s.a.a)’i de yalnız bırakamazdı. Peygamber (s.a.a)’i çağırdı ve ona durumu arz etti:

“Kavminin önde gelenleri yanıma geldiler ve böyle dediler. Kendi canını ve benim canımı koru. Ve beni kudretim olmayan bir şeyin arasına atma.”

Peygamber (s.a.a) Ebu Talibin yeni bir tercih aşamasında olduğunu ve kendisini himaye etmekten vazgeçmek istediğini gözlerinin önüne getirdi. Ebu Talib’e dönerek söyle buyurdu:

“Ey amca! Eğer müşrikler güneşi sağ elime ve ayı’da sol elime verseler, İslam zafere ulaşıncaya dek ya da bu yolda öldürülünceye kadar, İslam’ın tebliğinden asla el çekmeyeceğim.”

O anda Peygamber gözyaşlarını tutamadı, ağladı. Sonra yerinden kalktı ve hareket etti. Henüz Ebu Talib’den bir kaç adım uzaklaşmamıştıki Ebu Talib seslendi: “Ey yeğenim! Geri dön.”

Peygamber amcasının yanına geri döndü, Ebu Talib o anda Peygamber’e şöyle dedi:
“Ey yeğenim! Git söylemek istediklerini söyle (islamı tebliğ et) seni hiç bir şeye asla teslim etmem ve ortada bırakmam.”
(Siyeri İbni Hişam c.1, s.284-285)

Ardından müşriklere hitaben söyle dedi:

“Allah’a yemin ederim! O asla yalan söylememiştir. Bundan dolayı teslim olmayacaktır. Gidin ve İslam’la hidayet olmuş bir halde geri dönün.”
(Dikkat ediniz) bu cümle baştanbaşa Ebu Talibin imanının açıklayıcısıdır.

İbnul Esir Cami ul Usul adli kitabında konu hakkında söyle der:

”Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyt’inin görüsüne göre; Peygamber’in amcaları arasında Hamza, Ebu Talib ve Abbas dışında hiç biri Müslüman olmadı.”

MEVLÜT HÖNÜL
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
MALAZGİRT
08.09.2010

Emekdar Üye 08 Eylül 2010 03:26

Muhsin abim kaynaklarda çelişki yoktur bunu belirteyim. Asıl çelişki sünni kaynaklara emevi hizbi tarafından sokulmuş olan uydurma rivayetlerdedir. Ebu Talibin imanlı olması veya olmaması bana bir şey kazandırmaz herkes hesabını Allah'a verecektir. Yalnız bilinçli olarak İslam tarihini gölgelemeye ve Ehli Beyte karşı düşmanlık sergileyen emevinin kirli söylemleri üzerinde durup düşünmek ve hakikati vermek gerekli idi bu çalışmam sadece bu amaç güdülerek yapılmıştır.

Emevi hususunda eğer ister isem bütün mikropluklarını en sağlam deliller ile verebilirim lakin tarihte yaşanmış ve bitmiş olaylar üzerinde durmak fazla fayda vermiyor.Ama eğer bu delillere rağmen halen birileri Ebu Talib'e haşa müşrik diyorsa onlarıda Allah'a Hakk ve Batılın ayrıştığı güne havale ediyorum...

Abdulhamit 1 08 Eylül 2010 18:00

Alıntı:

emevi hususunda eğer ister isem bütün mikropluklarını en sağlam deliller ile verebilirim lakin tarihte yaşanmış ve bitmiş olaylar üzerinde durmak fazla fayda vermiyor.ama eğer bu delillere rağmen halen birileri ebu talib'e haşa müşrik diyorsa onlarıda allah'a hakk ve batılın ayrıştığı güne havale ediyorum...
Bende sizinle aynı fikirdeyim.

Yapmış olduğunuz bu çalışmalarınız için teşekkür eder, Allah razı olsun.

Yitiksevda 09 Eylül 2010 11:21

Kuşkusuz, (bu ilahi kelama) iman edenler ile Yahudi inancının takipçilerinden, Hıristiyanlardan ve Sabiilerden Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanmış, doğru ve yararlı işler yapmış olanların tümü Rablerinden hak ettikleri mükafatları alacaklardır; ve onlar ne korkacak, ne de üzüleceklerdir.
(Bakara-62)

Ayeti kerimede özellikle Allah'a ve Ahirete iman esası ve Salih ameli gözardı etmeden Allah'ın isimlerinin tecelli hakkı Allah'a aittir Adil olan Allah en güzel şekilde hükmü verecek olandır .Allah sizdende razı olsun İnşaallah faydalı olabilmişimdir..

Emekdar Üye 10 Eylül 2010 14:32

pişşttt...
HAZRETİ EBU SUFYAN RADIYALLAHU ANH.
HAZRETİ HİNT RADIYALLAHU ANH.
HAZRETİ MUAVİYE RADIYAHULLAH ANH 'A LAF ETMEYİN ...


ONLAR SAHABEDİR ONLAR CENNETLİKTİR.
BOŞVERİN EBU TALİPİ BOŞVERİN HZ.ALİYİ BOŞVERİN HZ.HASANI, HÜSEYİNİ

ONLARI ŞİA UÇURUYOR
BİZ UÇURMAYIZ... BİZİMKİSİ SAHABE SAYGISI...

AMR BİN AS ODA SAHABEYDİ ONADA LAF ETMEYİN TEKFİR EDERİZ SİZİ...

DEMEZLER Mİ SİZE SA'LEBEDE SAHABEYDİ EFENDİMİZ ONA NİYE YAZIK OLDU SALEBEYE DEDİ.
MADEM HEPSİ GÜNAHSIZLAR..(TORPİLLİLER TÖVBE TÖVBE)

GELELİM EBU TALİP MESELESİNE:

İSLAM TARİHİNDE UHUD SAVAŞINDA ŞEHİTLERİN ARASINDA BİRİ VARDIR İSMİ MUHAYRIK.
ONUNDA MÜSLÜMAN OLUP OLMADIĞI MUALLAKTADIR.

O DÖNEMDEKİ ALİMLERDE BU KONUDA DEĞİŞİK GÖRÜŞLER SUNMUŞTUR AMA
ALLAHIN HÜKMÜ TEKTİR KİME NE YAPACAĞINI EN İYİ BİLEN O'DUR.

ONUN ADALETİNE GÜVENELİM GERİSİNİ BOŞVERELİM.



not:büyük harf olayını sonradan farkettim ama artık çok geçti.. üşendim düzeltmeye.

gereğinin yapılmasını arz ederim. (banlamayın yani)

Araz 12 Eylül 2010 19:56

Onlar arasında öyleleri var ki (ey Peygamber) seni dinler (görünür)ler: Ama kalplerinin üstüne, onları hakikati kavramaktan alıkoyan perdeler yerleştirdik, kulaklarına da sağırlık. Ve (hakikatin) bütün işaretleri(ni) görselerdi yine de ona inanmazlardı; o kadar ki, onlar tartışmak için sana geldiklerinde, hakikati inkara şartlanmış olanlar, "Bu, eski zamanların masallarından başka bir şey değil!" derler
(En’am-25)


Diğerlerini ondan alıkoyar ve kendileri de ondan uzaklaşırlar: Ama (bu şekilde) yalnız kendilerini mahvederler ve (üstelik) bunu da idrak etmezler.

(En’am-26)
evet000

serpil 12 Eylül 2010 21:45

Alıntı:

Zeynebİslamoğlu Üyemizden Alıntı (Mesaj 96900)
hz alinin babasını kafir olarak kaynaklara geçirtmiştir.onun babası muttaki bir müslüman nasılsa!.

alemsin bacım alkış000alkış000alkış000alkış000

islamoğlu 08 Ocak 2011 15:44

Bu araştırma hakikatleri çok güzel yansıtmakta... Teşekkürler.


SAAT: 08:46

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306