Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Muhtelif Konular (https://www.forum.medineweb.net/657-muhtelif-konular)
-   -   Israf (https://www.forum.medineweb.net/muhtelif-konular/19867-israf.html)

YASEMİN ATAMAN 03 Eylül 2011 15:20

Israf
 
İSRAF

a-İsrafın Anlam Sahası:
‘İsraf’ kavramı, ‘serefe’ kökünden türemiştir. Kelime anlamı; herhangi bir işte normal olan sınırı aşmak, aşırı olmak demektir.
Ayrıca, ihtiyaçtan fazla tüketmek, gereksiz yere harcama yapmak, savurganlık yapmak gibi anlamlara da gelir.
Her türlü haddi (sınırı) aşmanın insanın ve onun içinde yaşadığı toplumun dengesini bozar onları huzursuzluğa götürür. İster harcamlarda aşırılık olsun, isterse davranışlarda aşırılık olsun sonuç aynıdır.
Kur’an-ı Kerim, aşırıya kaçan, harcamalarında ve davranışlarında dengeyi kaçıran kimselerin yaptıklarını hoş görmemektedir. İsraf, sapmaların, bozulmaların, haksızlıkların, bozgunun kaynaklarından biri olarak gösterilmektedir.
İsraf yapanlara ‘müsrif’ denmektedir. (Bakınız: Müsrif)

b-Kur’an’da İsrafın Manaları:
Kur’an bu kavramı iki anlamda kullanmaktadır.
Birincisi; ‘haddi (sınırı) ve ölçüyü aşmak anlamındadır ki, bu aynı zamanda inkârcıların bir sıfatıdır. Çünkü onlar, Allah’tan gelen helâl ve haram ölçülerini tanımazlar. O ölçüleri işlerine geldiği gibi değiştirmeye kalkışırlar. Onlar, insan olarak kulluk yapmaları gerekirken Allah’ın ölçülerini çiğneyip geçerlar. İnsanla Rabb arasında olması gereken dengeyi korumazlar. Davranışlarında normal sınırı gözetmezler ve konulan ölçünün ötesine geçerlar, aşırıya giderlar.
“(Salih onlara dedi ki) Allah’tan korkun ve bana itaat edin. O müsriflerin (israf edenlerin) emrine uymayın. Onlar yeryüzünde bozgunculuk yaparlar ve ıslah etmezler (düzeltmezler).”

(26 Şuara/149-151)
Görüldüğü gibi Kur’an, Salih peygamberi dinlemeyen ve inanmamaya devam eden inkârcılara müsrifler (israf edenler) demektedir. Kendilerini uyarmak üzere gelen bir şehir halkının tavrı da ibret verici bir ‘israf’ örneğidir. Allah’ın elçileri o şehir halkını doğru yola çağırdıkları zaman; onlar elçilerin davetine uyacakları yerde, onları uğursuzlukla suçladılar. Bunun üzerine elçiler şöyle dediler:
“...Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz müsrif (aşırı giden) bir kavimsiniz.” (36 Yâsin/19)
Günlük yaşayışında ellerindeki malı, serveti, imkanları veya parayı gereksiz yere harcayanlar da bir çeşit sınırı aşanlar, aşırı gidip dengeyi bozanlardır.
“Ey Âdemoğulları! Her mescide (gidişinizde) ziynetlerinizi alın (uygun elbise giyin). Yeyiniz içiniz fakat ‘israf’ etmeyiniz. Çünkü Allah müsrifleri (israf edenleri) sevmez.” (7 A’raf/31)
Buradaki ‘israf’ hem yiyecek ve eşya kullanımında aşırılık hem de Allah’ın koyduğu helâl ve haram ölçüsüne uymamak anlamındadır.
Cahiliyye arapları, ‘günah işlediğimiz elbiselerle Kabe’yi tavaf (ziyaret) edemeyiz’ diyerek Kabe’yi çıplak olarak ziyaret ederlerdi, kendi anlayışlarına göre ibadet ettiklerini sanarlardı. Bu âyet ile hem bu yanlış anlayış kaldırıldı hem de elbise, yeme-içme, eşya kullanma, Allah’ın hükümleri konularında bir ölçü ve denge getirildi.
Kendini açlığa ve çıplaklığa alıştırarak veya helâl olan şeyleri kendine haram kılarak Allah’ı memnun edeceğini sananlar önemli bir aldanış içindedirler. Allah, böyle haramı helâl, helâlı haram yapan müsrifleri (sınırı aşanları) sevmez. Öyleyse insanlar, Allah’ın nasip ettiği helâl yiyecekleri ve eşyaları kullanacaklar, güzel ve süslü elbiseler giyecekler; ama israf etmeyecekler, ölçüde ve eşya kullanımında aşırıya kaçmayacaklar.
Allah’ın ölçüsüne göre, süslü elbise giymek günah değil, bilakis helâlı haram, haramı helâl sayma günahtır.
İsrafın ikinci anlamı savurganlıktır.
Dünya ni’metlerini Allah insanlar ve canlılar için yaratmaktadır. Bu ni’metleri kullanma ve yeme arzusunu da insanın içerisine koyan yine Allah’tır. Bunları yemek, içmek veya kullanmak insanın hem hakkıdır, hem de şükrünün bir gereğidir. İnsan nimetleri yiyecek, ama nimeti vereni de bilecek.
Savurganlık anlamındaki ‘israf yasağı’ çok güzel bir ‘ekonomik denge’dir. İsraf, bu dengeyi bozar. Birisi çok harcarsa, diğerinin hakkına el atmış olur. Herkes gücüne, çalışmasına ve şartlarına göre ni’metlerden yararlanır. Ancak israf edenler bu ni’met dengesini bozarlar.
Kur’an, hem aşırı harcamayı hem aşırı kısmayı (cimriliği) hoş görmüyor. İkisi arasında orta bir tutum tavsiye ediyor.
“Elini bağlı olarak boynuna asma (cimri olma). Onu büsbütün de açıp savurma (israf etme). Sonra kınanmış bir halde oturup kalırsın.” (17 İsra/29)
Peygamberimiz de buyuruyor ki:

“Yeyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (cc) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” (Buharí, Libas/1, 7/182. İbni Mace, Libas/23, Hadis no: 3605, 2/1192. Nesâí, Zekât/66, nak. K. Sitte, 16/361.)
İnsana emanet olarak verilen malı saçıp-savurmak, gerekli yerlere harcamamak, insanlar arasındaki ekonomik dengeyi bozar, kişiler arasındaki kıskançlığı artırır. Cimrilik ise yardım düşüncesini öldürdüğü gibi, ihtiyaç sahiplerine ulaşmayı engeller. İnfak ve sadaka ahlâkını köreltir. Halbuki infak kurumu yakın akrabanın ihtiyaçlarını karşılamayı temin eder, sadaka kurumu ise insanlardan muhtaç olanları sıkıntıdan kurtarmayı sağlar.
Kur’an, israf kelimesinin yanında bir de ‘bezr’ kavramını kullanıyor. ‘Bezr’ de israf gibi malı saçıp-savurmaktır.
‘Bezr’ sözlükte tohum ekmek, ölçüsüz dağıtmak demektir. Buradan hareketle ‘tezbir’ masdarına; tohumu gereken yere atmamak, böylece onun kaybolmasına sebep olmak, karşılığında bir şey alamamak manası verilmiştir.
‘Bezr’, malı saçıp-savurmak, gerektiği yerlere sarfetmemek, yerli yerinde değil de yok olup gideceği yerlerde harcamak demektir ki, israfla yakın anlama gelmektedir.
Malı lüzumsuz yere, ihtiyaç olmayan yerlere harcamak, infak edilmesi gereken kimselere infak etmemek, malı hayır yollarında harcamamak eldeki serveti Allah isyan yollarında harcamak ‘bezr’dir.
İslâm insan hayatına her konuda bir denge getiriyor. İnançta, amellerde, ahlâkta, mal kazanma ve harcamada, duygularda, nefret ve sevmede hep orta yolu tavsiye ediyor. Ne aşırılık, ne de tembellik veya gevşeklik. Ne ifrat, ne de tefrit. İslâm ümmeti, ‘vasat bir ümmettir’. (2 Bekara/143) Yani orta yolu izleyen, dengeli ve hayr yolları üzerinde olan bir ümmettir. Bu ümmetin mal konusundaki tutumu da dengelidir, harcamaları da ölçülüdür.
Mülk aslında Allah’a aittir. İnsana emanet olarak geçici bir süre için verilir. Malı ve geçimlikleri helâl yoldan kazanıp helâl yola harcayanlar, Allah yolunda infak edip hak sahiplerinin haklarını verenler, ‘bezr’ etmeyenler mal konusundaki imtihanı kazanırlar.
Kur’an buyuruyor ki:

“Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. Bezr ederek saçıp-savurma. Çünkü bezr (israf) edenler şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı nankördür. (17 İsra/26-27)

Hüseyin Ece

MusabBinumeyr 05 Eylül 2011 20:58

Cevap: Israf
 
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerîm'in çeşitli yerlerinde bu hususa işaret etmiştir: "Elini bağlı olarak boynuna asma. Onu büsbütün de açıp saçma. Sonra kınanmış pişman bir halde oturup kalırsın" (el-İsra, 17/29). Burada "boynuna asma" tabirinden cimrilik etmenin kasdedildiği belirtilmektedir. "Açıp saçma" tabirinden ise, israf olduğu belirtilmektedir. Bu iki husus da birbirinin zıddı olan fakat tasvip edilmeyen alışkanlıklardır. İkisinde de hem kişiye hem de topluma sayısız zararlar bulunmaktadır.

Başka bir ayette Cenâb-ı Hak, "Ey Âdemoğulları, her mescide gidişinizde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez" (el-A'raf, 7/31). Cimrilik, meşru bir şeyden faydalanmaktan nefsi mahrum bırakmaktır. İslâm ise, meşru sınırlar içerisinde kişiyi faydalanmakla mükellef tutar, haram kılınmamış bir şeyi insanların haram olarak kabul etmelerinden hoşlanmaz. Çünkü hayatın güzelleştirilmesi, çirkinliğe ve israfa kaçmaksızın gerçekleştirilmelidir. İsraf hem fert ve hem de toplum için bir bozuluştur. Hepsi bu yolda verilse bile, Allah yolunda malı infâk etmek israf değildir.

Hz. Peygamber ve ashabının; "yüce Allah dağ gibi altın verse, bunu O'nun yolunda harcamayı temenni ettikleri" nakledilmektedir (bk. Buhârî, Fedâilü's-Sahâbe, 6, Temennî, 2, Zekât, 4, Müslim, Münâfîkîn, 52, Zekât, 31, Fedâilü's-Sahâbe, 221, 222; İbn Mâce, Mukaddime, 10, Zekât, 3).

Bu yönüyle israf, İslâm'ın ileri derecede hoş görmediği lüks hayattan kaynaklanmaktadır. Servetin büyüyüp lüks uğruna harcanması sonucuna gitmemesi için malın zenginler arasında dönüp dolaşan bir devlet olması İslâm tarafından reddedilmiştir (bk. el-Haşr, 59/7). Bu yüzden lüks, bir toplum için "şer" kabul edilmiştir. Lüksün hoş görülmediği ve haram kılındığı konusunda çeşitli nasslar bulunmaktadır. Ancak buradaki lüks'ü ileri teknoloji ürünü aletleri evimize sokma şeklinde anlamak yanlıştır. Burada lüksten içki, kumar, fuhuş, aşırı giyim, gücünun üzerinde gereksiz harcamalar, gurur-kibir, şan ve şöhret için ziyafet düzenlemeler gibi harcama ve yaşantılar kastedilir.

Kur'an-ı Kerîm bazen tarih boyunca lüks ve rahat bir hayat sürenlerden söz eder. Bu tür halklar kendilerini helâke sürükledikleri gibi onlara uyanları da aynı âkıbete götürmüşlerdir. Bir toplumda lüks içerisinde olanlar varsa, mutlaka orada zayıf durumda olan mağdur kesimler de bulunur. Refah ve lüks içerisinde olanlar hasta ve rahat hayatlarına tutkundurlar. Şehvet ve lezzetlerine bağlıdırlar. Kur'an-ı Kerîm bu tür sapmış ve haddi aşmış toplumların isyan içerisinde bulunduklarından söz etmektedir.

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşlere, besili atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı duyuları aşırı istek, insanlara süslü gösterildi. Oysa bunlar, sadece dünya hayatının geçici malıdır. Varılacak güzel yer ise Allah'ın katındadır" (Âlu İmrân, 3/14). "Biz herhangi bir ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, oranın zengin ve şımarık ileri gelenleri, mutlaka; "Biz, sizin getirdiklerinizi inkâr ediyoruz" demişlerdir" (Sebe', 34/34)

İsraf, ferdin olduğu kadar İslâm toplumuna yön verecek otoritelerin de dikkat etmesi gereken bir husustur. Tüketici, gerekli ihtiyaç maddelerinden kabul edilen malları harcarken de, gereğinden fazla harcamamaya dikkat etmek durumundadır. Kişinin iyi bir hayat sürmesi için yapacağı harcamalara hiçbir şekilde sınırlama getirilemez. Elverir ki, bu harcamalar etkinliğin artmasına ve İslâm'ın gerçek bir müslümandan toplum içinde beklediği hizmetlerin yerine getirilmesine yarasın.

Öte yandan "kıt kaynaklar" iddiasına rağmen sınırsız ihtiyaçlara göre üreten Batı iktisat sistemi tabii kaynakları alabildiğine israf eder. Oysa israf fikrinin olmadığı bir İslâm toplumu kaynakları verimli olarak kullanır. Yine İslâm toplumunda ihtiyaçları öncelikle zaruretler tayin eder. İslâm, kaynaklarla ihtiyaçlar arasındaki ilişkileri esasta israfın bertaraf edilmesi gereği açısından düzenler. İsraf yasağı temeli üzerinde oluşan İslâmî üretim tarzı, İslâm devletine tabi olanların beslenme, barınma, giyinme, ulaşım ihtiyaçlarını yeterli olarak karşılamak hedefine yöneliktir. Bu üretim tarzında ihtiyaç dolayısıyle tüketim ilk sevkedici güçtür. Çağdaş kapitalist sistemde ise tüketimin sevkedicisi üretimdir. Üretim yapıldığı için insanlar tüketmek durumundadırlar. Tüketim sınırsız arzular oldukça cazip pazarlama ve reklâm faaliyetleriyle sürekli olarak kamçılanır. Böylece ihtiyaçlar üretimin peşinde koşar.

Kapitalizmin tüketim hırsı sınırsız bir insan tipi meydana getirmiştir. İslâm'da gerçekleştirilen üretimin hedefi insandaki maddi tatmini manevî sahaya aktarmakla bu ihtiyacı giderir. Bir müslümanın tüketim sahasında göz önünde tutacağı başlıca esaslar, haramdan kaçınma, helâlinden tüketme, temizlik, aşırılıklardan kaçınma, sağlığını tehlikeye düşürmeme ve çevredekileri de hesaba katma şeklinde ortaya çıkar.

İslâm, israf yasağı ile özel mülkiyet hakkına bir sınır getirmiş ve servet kimin olursa olsun, onda toplumun hakkı bulunduğu ilkesini benimseyerek, israfla bu hakkın yok edilmesine engel olmak istemiştir.

İslâm'ın yasak ettiği her türlü harcama, -içki, kumar, uyuşturucu maddeler gibi- kişiye ve topluma hiçbir yararı olmayan ve insanı başkalarına muhtaç hale getirecek kadar ölçüsüz yapılan bağış ve harcamalar israf sayılmıştır. Yalnız israf kavramını daha geniş tutmak ve maddî-manevî her türlü servet ve imkânın boşu boşuna harcanmasını israf olarak değerlendirmek mümkündür.

Sağlık, Allah'ın bize bir lütfu, bir nimetidir. Zaman yine bir nimettir. Sağlığımıza dikkat etmemek, zamanımızı boşa harcamak israftır ve bunun hesabı bizden sorulacaktır. Gereksiz olarak musluktan akıtılan su, yakılan elektrik israftır. Bütün ümmete ait olan nimetlerin boşa harcanmasıdır..


SAAT: 23:14

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306