İnsanlar kendi menfaatleri için dünya düzenlerini öne alıp,heva ve hevesleri için dinlerine ait emir ve yasakları terk ettikleri ve önemsemedikleri vakit,refah ve saadete kavuşamamaları kendi ektiklerinin sonucu olduğunu idrak edebilmelidirler.

İslam dininin Arap yarımadasındaki zuhuru ile,dine ilk destek verip omuzlayanlar Zenginler değil,bilakis Fakirler,mazlumlar,ezilenler olmuştur.İslam geniş bir çevreye yayılmadan önce Bu saymış olduğumuz kesimler,özgürlük sosyal adalet yönündeki isteklerinin vermiş olduğu güç sayesinde yani kendilerinin de istemekte oldukları adalet ve Hakk özlemlerine dayanarak dinin gelişmesi ve yayılmasında bu inanca dayanarak göstermiş oldukları direniş ve sebat ile dinin yayıldığını görüyoruz.Onların elde etmiş oldukları İman ve güç özgürlüğe kavuşmak adına atmış oldukları İnançtan kaynaklanmaktadır.

Örneğin:Hıristiyanların dünyaya yayılmasında ve özellikle Rum imparatorluğunu egemenliğine almasında,en büyük etken olan ezilmişlik,horlanmışlık,ikinci sınıf insan muamelelerinin vermiş olduğu,bezginliğin neticesinde,Özgür olmaktan yana aldıkları güç ve kuvvet ile,fedakar mahrum Fakirlerin,öncülük yaptığını tarih okuyan ve araştıranlar bilir.

İşte dinlerin zuhuru ile ilk destek verenler Mazlumlar,Fakirler,Sömürülenler,Köleler olmuştur, İslam dininin zuhurunda aynı özelliklere sahip bir taife görmekteyiz,bunların içinde az da olsa zengin sayılı kişileri görmek te mümkündür.Lakin dinin yayılış sürecinde savunulması ve bedel ödenmesi hususunda öncülük yapanlar yine bu taifedir.

Bilal’ı Habeşin ve diğer kölelerin,başkaldırısı altında yatan sebeplerin başında yine adalet Hakk ve özgürlük yatmaktadır Kölelerin Mazlumların Mustazafların,Ehad-Ehad haykırışı özgürlük istemeleri bu direnişin içinde onları ayakta tutan KALPLERİNDEKİ GÜVEN kendinden var olmamıştır.Bu kalplerdeki derin İMAN VE GÜVEN Dinin köleleri özgürlüğe çağıran ve bu tür zorba güçlerin hakimiyetini eşitlik adalet vs ile parçalamaya gelmiş olmasına,''FEKKU RAGABE'' çağrısına duyulan ihtiyaç ve çözüm yolu olmasına dayanmaktaydı..özgürlük tanıyan bir dine hasret bir toplumun kendilerinde bulmuş oldukları güven ve inanç bağlılığının vermiş olduğu kalbi desteğin ne denli büyük bir devrimin yapıldığının apaçık belirtisidir.

Materyalist fikir sahiplerine göre’’Din zenginlerin kendi çıkar ve menfaatlerini korumak adına, uydurdukları söylemlerdir.’’Fikri İslamın zuhuru ile ele aldığımızda tam tersi bir olgu karşımıza çıkmaktadır,İşte bu noktada materyalistlerin söylemlerinin tam aksi bir anlam ifade ettiği Hakikati gün yüzüne çıkmaktadır.

Materyalistlere göre,Burjuvazi zenginleri koruduğu iddia edilen İslam dinini ele alalım:

Öncelikle İslam dininde Faiz Mutlak haram sayılmıştır.İslamın zuhurundan evvel zenginlerin en önemli gelir kaynağı ve sömürü aracı Faiz idi,bu gelir kaynaklarını haram kılmak onların söylemiş olduğu Burjuvazi zenginleri korumak’mıdır?

İslam dininin son şekli ile zuhurundan evvel,Zenginler her ortam ve şartta büyük bir imtiyaz hakkına sahip idiler,Lakin İslamın zuhuru ile hiç bir kimsenin İmtiyaz sahibi olamayacağını, herkesin Allah katında eşit ve aynı haklara sahip olduğu hakikati,haykırılınca hatta daha da ötesi,böbürlenen ve servetleri ile öğünen zenginleri en kötü insanlar olarak ilan edişi ile Materyalist savunmuş oldukları fikre göre din zenginleri kollayan bir din idi o zaman neden bu din o zenginlerin çıkarlarını gözetmelerine ayrıcalık tanımamıştır?

Oysa İslam dininin Emirleri bunun tam aksinedir.işte bu hakikatler Materyalistlerin savunmuş oldukları Zengin burjuvazi kesimi öne çıkardığı söylemlerini açıkça boşa çıkarmaktadır.

İslam dini,Zenginlerin mallarından,Fakirlere verilmek üzere ayırdığı,ihtiyaç dışındaki malların harcanacağı yerlerin olduğunu, harcamayarak toplamalarını,veya gereksiz yere israf edilmesine yasaklayarak,bu tür davranışın Haram olduğu beyanıyla açıklamış ve bu emre binaen,uygulanmadığı takdirde kınayarak,dünya ve ahirette en büyük cezai müeyyidelerin uygulanacağını haber vermiştir.Şimdi materyalistlerin savunmuş oldukları fikirlerine göre bu tür hükümler hangi zenginin işine gelir?

İslam dini ‘’İyiliği emredip,kötülükten sakındırma’’ görevini zorunlu kılarak,insanları yaşamış oldukları çevrelerde sorumlu kılarak,her tür zorbalık ve zulme karşı birlik içinde mücadele etmeyi emretmiştir.

Nehc-ül Belağada Resulullah’ın Şöyle Buyurduğu Rivayet edilmektedir:

‘’Kendi içindeki zayıfların,fakirleri güç sahibi zorbalarda olan haklarını,hiç bir tereddüt göstermeden alamayan bir toplum refaha,saadete erişemez’’.

Sözleri ile İnsanları Sosyal Adaleti uygulamayı emretmektedir.Tekrar belirterek bu tür söylemler Materyalistlerin savunmuş olduğu sözlerinin hangisi ile uyuşmaktadır?

İmam Ali’nin Kendi halifeliği döneminde Mısıra vali olarak atadığı ‘’Malik bin Eşter-e yazmış olduğu emirnamesinde şunları buyurmuştur:

‘’Sana helal olmayan şeylerden nefsini koru,hükümdarlık döneminde kalbinin şiarı;merhamet etmek,insanları sevmek,onlara lütuf etmek olsun.Sakın onların sırtından geçinen zararlı bir kurt gibi olmayasın.Çünkü onlar iki sınıftır:Ya senin din kardeşindir,yada yaradılışta bir eşindir.Allah’a karşı insafını koru/onun emirlerine itaat et ve emirlerine karşı çıkma/ve asla ne sen halka zulmet,ne de yakın akraban veya dost ve arkadaşlarına izin ver.Öyle olma ki,bu gibi insanlar sana güvenerek zulüm yapmasınlar.

İman eden, doğruları yapan ve çokça Allah’a zikreden, zulme uğradıkları zaman kendilerini savunanlar hariç. Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında öğrenecekler!
(Şuara 227)

Şunu da bil ki,Allah’ın kullarına zulüm edenin düşmanı Allah’ın kendisidir.Allah teala nedensiz ve haksız yere düşman olmayacağına göre,Allah’ın düşmanı olduğu kişilerin özür ve delili de kabul edilmez.O kişi Tevbe edip mazlumların hakkını geri verene ve onların gönlünü alana kadar Allah’la savaş halindedir..
(Nehc-ül Belağa/53 Ahitname)*

İşte İmam Ali’nin yönetimi döneminde çözüm bekleyen onca sorun varken,o sorunların hiçbirisine,Sosyal adalet ,Fakir ve Mazlumların hakkının korunmasına verdiği değer kadar hiç bir konu üzerinde bu kadar durmamıştır ve Malik’e yazmış olduğu emirnamesinde Fakir ve Mazlumların hakkının korunması Sosyal adaletin sağlanmasını ısrarla beyan etmektedir.

Malik Bin Eşter’e göndermiş olduğu Emirnamesinin bir başka bölümünde şöyle buyurmaktadır:

‘’Allah için Allah için O ezilen alt tabaka var ya işte onların hakkı en çok onların hakkında Allah’tan kork/Onlar ki,ne bir sığınacak yerleri var,ne de başka bir şeyleri,Yokluktan çeşitli eziyet ve zorluklar içinde kıvranıyorlar.Onların içerisinde ihtiyaçlarını gizlemeyen olduğu gibi,onuruna yediremeyip,sırını kimseye açmayanlarda vardır.Bu sözü Ayeti kerime ile karşılaştıralım..

(Ve) Allah yoluna kendilerini tamamen adamış oldukları için yeryüzünde (rızık aramak niyetiyle) gezip dolaşamayan muhtaçlar(a yardım edin). (Onların durumunun) farkında olmayan, onları zengin zanneder, çünkü (istemekten) çekinirler; (ancak) sen onları (bazı) özelliklerinden tanıyabilirsin: insanlardan arsız bir şekilde istemekten kaçınırlar. Ve onlara ne iyilik yaparsanız, doğrusu Allah hepsini bilir.
(Bakara 273)

Ey Malik! Allah’ın sana teslim ettiği hakkı,(onların hakkını koru).Beyt’ül maldan ve İslam ordularının toplamış olduğu tarım ürünlerinin bir kısmını da,onları refaha kavuşturmak için ayır.Onların kendileri,herhangi bir nedenden dolayı gelip haklarını almaya güçleri yetmez ise, sen bunu onların kapısına götür.Çünkü onların uzakta olanı/iktidarı olmayanı/aynen yakında olanın sahip olduğu hakka sahiptir.’’
(Nehc-ül Belağa Ahitname)*

İşte bu ve benzeri daha bir çok sözler,İslam dininin hakikatini özünü ve İnsanlığa vermiş olduğu değeri Yetimi,yoksulu,mazlumu,vs desteklemeyi emretmektedir.Bugün birileri halen din üzerinden insanları sömürmeye devam edebilmekte ve buna karşı,Sömürülen toplum sessizliğe bürünmeyi tercih ediyorsa !.İslam dininin esaslarını kavrayamamış bir Ümmet,dinin özünde kimden yana olduğunu ve neyi korumak istediğini,halen anlamak istemiyor ve yerinde rahat durabiliyorsa,körelmiş vicdanlara son hatırlatmayı,yine İmam Ali’nin söylemiş olduğu şu söz ile noktalayalım:

‘’Her zaman Fakirden yana ol;çünkü Allah’da onlardan yanadır.Asla sömürücü zenginin tarafına geçme,Çünkü şeytan bu sömürücülerin tarafındadır’’
(Nehc-ül Belağa Ahitname)*


*Dipnot:Ahitname Nedir?
(Bir yere hükmetmek üzere tayin edilen kişiye o yerin Tarihi,Coğrafi,İktisadi durumunu iyice bilmesi,anlaması,tarihten ibret alması,halkı din kardeşi ve yaradılışta eş ve kardeş iki sınıf olarak görmesi,herkese adaletle ,merhametle muamele etmesi,kimsenin malına canına göz dikmemesi,halktan gizlenmemesi,kendini onlardan ayrı ve üstün görmemesi yaşayışta geçimde onlardan ayrılmaması,ceza vermede adalet ile beraber merhamete riayet etmesi savaşa kesin olarak lüzum görülmedikçe başvurmaması, kan dökmekten çekinmesi ve her hususta halka örnek olması gerektiğini bildiren İmam Alinin valilerine açıkça tebliğidir.)

MEVLÜT HÖNÜL
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
20/12/2009