Cilbab CİLBÂB Müslüman kadını baştan aşağı örten çarşaf, ferâce ve câr gibi dış kıyafet. Gerek Medine döneminde gerek daha sonra ki dönemlerde mümin kadınların evden dışarıya çıktıkları vakit üstlerine giydikleri bol ve geniş bir örtü olup, onları tanınmayacak şekilde örten bir nevi çarşaf demektir. Cilbab mümin kadınların Allah'ın tesettür emrine uymak için giydikleri dış örtünün Kur'an-ı Kerîm'deki adıdır. Cilbab, mümin hanımların alâmetidir. Bunu giyen bir hanımın tanınması ve hakkında su-i zanna düşülmesi mümkün değildir. Zira cilbablı hanımların böyle bol ve geniş bir örtüye bürünerek saygıyı gerektiren bir dış kıyafetle tam tesettürlü olarak vakarla dolaşmaları, sokaktaki kadınlara sataşmayı huy edinen cahillere çekinme hissi verir. Böyle bir İslâmî dış kıyafet bu gibi kimselerin yapacakları edepsizliğe engel olur. (Ayrıca bk. Tesettür). Cilbab tabiri Kur'an-ı Kerîm'in el-Ahzâb suresinde şöyle ifade buyrulur: "Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir. " (el-Ahzab, 33/59). Şâmil İA |
Cilbab İslâmiyet’ten önce Arap*larda örtünme adeti yoktu. Kadına saygı gösterilmez, kadınlar da er*keklerden sakınmazlardı. Evlilik dışı ilişkiler peşinde olan bir kısım ayak takımı, kadınların arkasına takılır, onları rahatsız eder ve suç*lama altında bırakırlardı. Müslümanlar henüz tuvaleti icat etmeden önce kadınlar ihtiyaçlarını gidermek için evlerin arkasındaki boş sa*haya doğru giderlerdi. Bunu gören kötü ahlaklı erkekler onları inci*tici davranışlara girerler. Kadınlar bağırınca geri çekilirlerdi. Durum Hz. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’e şikayet edilince Ahzab Suresinin 59. ayeti nazil oldu.[15] “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, cilbablarını üzerlerine sıkı örtsünler. Böylesi onların (iffetli olarak) tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha elverişlidir.” Cilbab başörtüsünden büyük ve rida’dan küçüktür. Kadın onu başına sarar ve kalan kısmını göğsü üzerine sarkıtır.[16] Günümüzde müslüman kadınlar iki türlü başörtüsü kullanmaktadırlar. Birisi saç*larını ve boyunlarını örtmek için kullandıkları küçük başörtüsü di*ğeri de namaz kılarken ve dışarı çıkarken kullandıkları büyük başör*tüsü. Buna göre başı örttükten sonra, kalan kısmı göğüs üzerine sar*kıtılan büyük başörtüsü yukarıda tanımı geçen cilbab olmaktadır. Cilbabın milhafe olduğu da söylenmiştir. [17] Milhafe, yorgan ve çarşaf gibi bürünecek şey ve üstlük elbise anlamına gelir.[18] Burada yorgan söz konusu olamayacağı için cilbab, mülâe demek olur.[19] Mü*lâe, kadınların büründükleri çâr’dır. Bir en yada iki en kumaştan ya*pılır. Bununla bütün vücutlarını bürüyüp örtünürler.[20] Cilbabın rida olduğu da ifade edilmiştir.[21] Rida başa ve belden yukarıya bürünecek çâr, şal ve kumaş gibi şeylerdir.[22] Cilbaba, kadını baştan aşağı örten çarşaf, ferace ve çâr gibi dış el*bise anlamı da verilmiştir.[23] Buna göre kadının yüzü ve ayakları dı*şında bütün vücudunu örten ve tek parça elbise olarak dikilmiş bu*lunan çarşaf bir cilbab olduğu gibi başörtüsü ile birlikte manto veya pardesü de cilbab sayılmaktadır. |
RE: Cilbab Cilbab tabiri Kur'an-ı Kerîm'in el-Ahzâb suresinde şöyle ifade buyrulur: "Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir. " (el-Ahzab, 33/59). |
SAAT: 04:40 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.