insanlar uykudadırlar öldükleri zamn dirilirler Ne kadar doğru bir tespit.Gerçekten de uykudayız ve o çok güvendiğimiz aklımız bizi uykudan uyandırmaya yetmiyor.bir gün gözlerimizi açıyoruz dünyaya ve sanki hep buradaymışcasına sarılıyoruz dört elle.Nereden geldiğimizi neden geldiğimizi hiç sorgulamadan.Elde ettiğimiz bunca serveti bir mirasyedi gibi kullanıyoruz.Asıl sahibinin bir gün bize hesap soracağını düşünmeden.Yaptılarımızı hiçbir mantık ölçüsüyle açıklamak mümkün değil.Biliyoruzki bu hayat kısa,zaman su gibi akıp gidiyor.Buna rağmen :HİÇ ÖLMEYECEK GİBİ:sarılıyoruz hayata.Her aynaya bakışta gerçekle yüz yüze geliyor,yaşlandığımızı gördükce daha bir inatla sarılıyor insan dünyaya.Hayatın geçiçci olduğunu ve istesekte istemesekte :geldiğimiz gibi çırılçıplak:bırakıp gitmek zorunda olduğumuzu bile,bile bu hırs niye?Hergün biraz daha ölüme yaklaştığını bile,bile ölüme kayıtsız kalmak,Hiç birisini yanında götüremiyeceğini bildiği halde mal,mülk zevk lerin peşinde böylesine hırslı olmak hangi mantıkla açıklanabilir?DAHA KÖTÜSÜ HERKESİN GERÇEKLERİ BİLİP HİÇBİR ÖNLEM ALMAMASI.GÜNEŞİN SICAĞINA KARŞI KREM SÜRÜNÜYOR AMA CEHENNEM ATEŞİNE KARŞI HİÇBİR TEDBİR ALMIYOR.Biliyoruz ölüm var bu bir gerçek.Biliyoruz bir gün sıra bize gelecek.Biliyoruz birgün hayat elimizden kayıp gidecek,biliyoruz sorgu sorulacak,hesap verilecek ama şaşırtıcı bir mantıksızlıkla illüzyon devam ediyor ve Efendimiz (a.s)sözü kulaklarımızda yankılanıyor: İNSANLAR UYKUDADIRLAR,ÖLDÜKLERİ ZAMAN UYANIRLAR:(1) ALLAH(C.C)BİZLERİ ÖLMEDEN UYANAN KULLARINDAN NASİP ETSİN.(AMİN |
Cvp: insanlar uykudadırlar öldükleri zamn dirilirler Dünya işlerinizi yolunuza koyunuz. Ve yarın ölecekmiş gibi de ahiretinize çalışınız. (hadis) |
Cvp: insanlar uykudadırlar öldükleri zamn dirilirler insan öldüğü zaman, bildiği hakîkat ile karşılaşıyor yüzyüze geliyor ama artık amel zamanı geçip hesap zamânı başladığından pişmanlık faîde vermeyecektir. yaşadığı zaman içerisinde söylendiği üzere öleceğini biliyor daha doğrusu ölümün olduğunu biliyor ama kendisini buna bir türlü inandıramıyor. neden aklı, fikri, düşüncesi, kalbi velhâsılı bütün bedeni dünya telâşında. o durumda iken ölüm nasıl düşünülebilir. akıl nasıl ölümün idrâkinde olabilir. Hazret-i Âişe -radıyallâh-ü anhâ-'ya bir gün bir hanım gelip kalbinin katılaştığından ve ne yapması gerektiğini sorar. Hazret-i Âişe -radıyallâh-ü anhâ-'ya ölümü hatırlamasını tavsiye eder. Yine Peygamber Efendimiz -aleyhissalât-ü vesselâm- "ağzın tadını bozan ölümü çok hatırlayın." diye buyurmaktadır. Ölmeden evvel ölmek ve hesâna çekilmeden evvel kendimizi hesâba çekmemiz îcâb eder ama işte gelde bunu nefs-e anlat. bu durumda yapılması gereken nefisle konuşmak ve nefs-e tatlı gelen şeyleri terketmektir. bu durum neyden kaynaklanmaktadır:çok yemek, çok uyumak, çok gülmek, çok konuşmak, Âhiret Âlemini unutmak ve kötü arkadaşlardan. Büyüklerden bir Zât şöyle demiştir: "Rızkın en hayırlısı helâlinden kazanılan, arkadaşın en iyisi ise Allâh'ı hatırlatandır." Hazret-i Lokman oğluna verdiği öğütlerden birisi de şu idi: Oğlum iki şeyi unutma iki şeyi unut. Allâh'ı ve ölümü. Başkasına yaptığın iyiliği ve başkasını sana yaptığı kötülüğü. Biz Rabb'imizi unutmazsak, O'nun Kitâbına ve Rasûl'ünün Sünnet-i Seniyyesi'ne sarılırsak kurtuluşa ereriz. Rabb'im -celle celâluhû- Bizleri kurtuluşa eren kullar zümresine ilhâk eylesin. Âmîn. |
SAAT: 22:30 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.