Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forum.medineweb.net/658-serbest-kursu)
-   -   Nuri Pakdil'den.... (https://www.forum.medineweb.net/serbest-kursu/16436-nuri-pakdilden.html)

belediemin 01 Ekim 2009 11:52

Nuri Pakdil'den....
 
İnsanlığın Kanı / Nuri Pakdil
Bizim bunalımımız biraz da Avrupa’nın, biraz da Ortadoğu’nun bunalımı olmuştur. Avrupa, bizi bunalıma ittikten sonra, kendisi de bunalmaya başlamış, bizim bunalımımızla Avrupa’nın bunalımı toplanarak Ortadoğu’nun üstüne yıkılmıştır.
Nasıl oldu bu? Hiçbir bağnazlığa kapılmadan, haktanırlıkla irdelemeliyiz tarihsel olguları, tarihsel devinimleri. Tarihsel olguların, çok derinlerde çalışan gizemli ‘güç’leri vardır, Osmanlı döneminden 1923 dönemine nasıl gelindiğini irdelemek zorundayız sürekli. Hiçbir köklü çözüme bizi götürmeyen, tersine, gözlerimizin ‘doğru’yu görmesine engel olan ‘kahramanlık imgeleri’ni bir yana kaldırmanın, gerçekleri konuşmanın, gerçekleri düşünmenin zamanı geldi. Avrupa, niçin yıktı Osmanlı Devletini? Osmanlı Devleti yıktırılınca Avrupa’da neler oldu? Ortadoğu’da neler oldu? Düşünüyor muyuz bunların üzerinde gereğince?
Tarihçi Toynbee, dünyanın denge ulusu olarak görür Osmanlı ulusunu. Osmanlı ulusunun tarihten atılmasıyla bir değişim başlamıştır yeryüzünde. Dünya, hızla, bir bunalıma sürüklenmiştir. Bizi bunaltan Avrupa, bunun ödülü olarak kendisi de başlamıştır bunalmaya.
‘Sinekler’ oyununda şöyle bir betimleme var:
‘Biraz iri et sinekleri bunlar. Keskin bir leş kokusu, onları şehre üşüştürdü. O zamandan beri büyüyüp duruyorlar. On beş yıl sonra boyları küçük kurbağalar kadar olacak’.
Sartre, bir başka şey için kullanıyor bu imgeyi. Ama, bunu, bir bakıma, Türkiye’ye uyarlayabiliriz de. Bu kurbağalar, ‘olumsuzluk’a doğru daha büyük değişime uğrayarak büyümüşler, çok irileşmişler, tanınmaz kılıklara bürünmüşler, ‘akılsızlığın simgesi’ olup çıkmışlardır.
Yurdumuz bu akılsızlığın öç alması dönemini yaşıyor. Bu akılsızlık dönemini, ancak usla geçerek ulaşabiliriz yeni bir tarihsel döneme. Alında sorun şu noktada düğümleniyor: insan’dan umudumuzu kesecek miyiz, kesmeyecek miyiz? Şöyle de koyabiliriz sorunu ortaya: yaşama hakkımız olacak mı, olmayacak mı? Olumsuz yanıtlayamıyoruz bunları. Olumsuz yanıtlarsak, hepimizin intiharı olur bu. Oysa yaşamak istiyoruz, varolmak istiyoruz. Çünkü yeryüzü için işlevimizin tam yitmediğine inanıyoruz. Hem bizi, hem başkalarını savunarak yeniden kavuşmalıyız insana; onun tüm değerlerini aydınlığa kavuşturmak için.
Yeryüzünde, insanın değerleri unutulduğu için herkes birbirlerini öldürmektedir. İnsanlık için hiçbir şey yapmadan başkasını öldürene, aslında kendi kendini öldürdüğünü anlatmalıyız. Ancak böyle geçilebilinir ölümlerin önüne. Akan, yalnızca insan kanı değil, insanlığın da kanıdır.
Andığım ‘sinekler’ oyununda, Orestes şunları söyler: ‘Ne isterlerse yapsınlar: özgürdür onlar ve insan hayatı umutsuzluğun öte kıyısında başlar’.
Kuşkusuz bir de “her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır ki, siz onu yakında bileceksiniz (Kutsal Kitap, VII, 6, 67)”.
Nasıl oluşur halkların ortak tarihi? Ortak inançla, ortak kültürle, ortak ülküyle, ortak anılarla değil mi? Ortak tarihin oluşmasına; kuşkusuz bu saydıklarıma benzer kimi öğeler eklenebilir daha, kimi öğelerin katkıları eklenebilir. Zaten, ortak tarih de, ortak uygarlık anlamına gelmiyor mu? Hatta, özetleyerek söyleyecek olsak, ortak bir ‘ülkü’ olmadan ortak bir tarih oluşabilir mi?

Tüm Ortadoğu halklarıyla, Filipinler’e değin uzanan Güney Asya halklarıyla, genelde Orta Asya halklarıyla, Kuzey Afrika halklarıyla, hatta yoğunluğu az da olsa kimi Balkan halklarıyla, ‘ortak tarihi’ olmamış mıdır halkımızın? Yadsınamayacak denli açık bir gerçek değil midir bu?

Peki, hangi kaynaktan kökenleniyordu bu ‘ortak tarih’? Salt, dinden, müslümanlıktan kökenlenmiyor muydu bu ‘ortak tarih’? Burda, ‘ortak tarihi’ kökenlemesi yönünden; insana kendi kendini çok geniş düzlemlerde algılama yetisi kazandırması, insana ulusallığın dar kapılarını kırarak evrensele açılma gücü vermesi, en azından insanı buna özendirici nitelikleri yönünden; dinin, müslümanlığın evrensel yanı çalışmıyor muydu?

Oysa, ulusumuzun evrensel hiçbir işlevi yok şimdi. Evrensel işlevi kalmamış bir ulusun yeryüzünde büyük bir anlamı da olabilir mi? Yalnızca, bir anlamı bile, olabilir mi? Çünkü, Batıcılıkla, ülkemizde gerici bir yönetsel sürece girildiğinden, bu ‘ortak tarih’ aşınmaya, tüm örgensel bağlar çürümeye, yok olmaya başlamıştır. Yaslandığımız, kökenlendiğimiz tarihsel temelden kesin biçimde uzaklaştırılmadık mı Batıcılıkla?

Sorun, bir uygarlık sorunu, bir varoluş sorunu olarak duruyor ortada. Ben daha ileri gidip şunları da söyleyeceğim: salt bu andığım halklarla değil, tüm dünya halklarıyla kişilikli, onurlu, insancıl, barışçıl ilişkiler kurmak istiyorsak, yeniden kazanmaya, elde etmeye çalışmalıyız tarihimizden kökenlenen evrensel kişiliğimizi; daha doğrusu, evrensel kimliğimizi.

Köken, Nuri Pakdil, Biat III, Sayfa: 19, Edebiyat Dergisi Yayınları, Nisan 1981

belediemin 01 Ekim 2009 11:52

RE: Nuri Pakdil'den....
 
Birden, on milyon kilometrekarelik o Büyük Devletimizi düşündüm. Yapıyı, dimdik ayakta tutan ‘ortadirek’ neydi? ‘Din’ bağlamından başka bir şey miydi bu ortadirek? Bu bağlamın sarsıntı geçirmeye başlatıldığı dönemlerden itibaren oluşmadı mı ‘parçalanma’, ‘çatışma’, ‘bölünme’, ‘kimliksizleşme’, ‘yabancılaşma’, ‘dar kalıplar içinde tutuklanma’, ‘sonuç olarak evrensel konumumuzu yitirme’? Türkiye genelinde, bu bağlamın yeniden, dinç bir bilinçle evrensel yöneliş gerekliliği olarak serinkanlılıkla irdelenmesi, usavurulması mantıksal olamaz mı? Hatta, bugün, Türkiye sorunsalının temelinde, -çok ciddi bir düzlemde bakıldığında- bu bağlamdan koparılışın sonuçları yok mudur? Batılılaşma, dışladığı bu bağlamın yerine, bir bağlam koyabilmiş midir? Evrensel bir bağlam getiremeyen, ulusuyla kesinlikle bütünleşememiş; tersine ulusunun tarihsel birikimiyle çelişen bir yönelişin; evrensel oluşumlara hızla kayılan yeryüzü genelinde, kendi kendini çok ciddi bir özeleştiriden geçirmesi, kendi konumunu irdelemesi zorunlu değil midir?

Ortadirek, Nuri Pakdil, Biat III, Sayfa: 17, Edebiyat Dergisi Yayınları, Nisan 1981


SAAT: 08:52

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320