Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forum.medineweb.net/658-serbest-kursu)
-   -   “Okyanusta dalga: Bir an “var”, bir an “yok”” (https://www.forum.medineweb.net/serbest-kursu/16830-%93okyanusta-dalga-bir-%93var%94-bir-%93yok%94%94.html)

Akyürek 25 Aralık 2009 17:37

“Okyanusta dalga: Bir an “var”, bir an “yok””
 
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]


Otuz basamaklı “Nonilyon“dan itibaren her defasında bin misli azaltarak saymaya başlasak, büyükten küçüğe doğru sırasıyla “oktilyon”, “septilyon”, “seksilyon”, “kentilyon” derken “katrilyon”, “trilyon”, “milyar” ve “milyon” geliyor…

“Senseptenkatragintilyon”un bin misli olan “senoktokatragintilyon” ise okunabilen en büyük rakam olarak kayıtlara geçmiş… 450 basamaklı… Senseptenkatragintilyon’dan milyona inebilmek için ise sırasıyla sağındaki 443 sıfırın silinmesi gerekiyor… Yani bildiğimiz “milyon”, “senseptenkatragintilyon”un katrilyon kere x katrilyon kere x bilmem kaç kez katrilyonda biri; kaybolup gitmiş, var mı yok mu belli değil!

Bu kadarla bitmiyor elbette… Bunlar, şimdiye dek “okunabilmiş” en büyük sayılar…

Okyanusta bir damla mı?.. Daha da ötesi mi?.. Uzun hesap…

Sayılardan ve bir misalden yola çıkarak bazı gerçekleri farketmeye çalışalım bu kez…

Güney Asya’daki tsunami felaketinden sonra, sözkonusu dalgaların Arapça “Allah” lafzına benzediğini iddia eder bir uydu fotoğrafı dolaşmıştı uzun süre medyada ve internette…

Okyanustaki dalgalanmalar!.. Dalgalanmaların aldığı anlık şekiller!.. Dalgalanmaların büyüklükleri!.. Dalgalanmaların sayısı… Hiçbir aklın alabilmesi mümkün olmayan boyutlarda veriler. Bunlar yanısıra, bakan birçok insanın zihninde hâlâ duruyor o görüntü! “Evet”, “öyle olmuş”, “varmış” deniyor!

Oysa…

“Dalga” ne demek; bir düşünsek… Aslında neye işaret etmekteyiz “dalga” diye, bunu sorgulayarak başlasak!

Resimde değil, “okyanusta dalga”nın ne olduğunu anlayabilsek…

Okyanusun her noktasında aralıksız süregiden hareketlilikten neye “dalga” adını verdiğimizi, “dalga” dediğimiz şeyin gerçekte “ne” olduğunu anlamaya çalışsak…

Ne bir “yerde”, ne de bir “anda” durmayan, asla tutulamayan sonsuz “dalgalanmaları” düşünüp, “dalga” dediğimizin sadece bir “anlık” bir “geçiş” olduğunu farkedebilsek… Hatta aslında “dalgalar”ın sözkonusu olmadığını; “dalgalar”ın birbirlerinden kopuk olmadığını, birbirlerinden ayrılmalarının mümkün olmadığını, fakat bizim kesitsel “gözlemler” ya da “algılarımızın” dalga imajını yarattığını hissedebilsek… “Dalga” diye, anlık “görüntüleri” kabul ettiğimizi, dalganın bir “varsayım”, bir “tanımlama” olduğunu akledebilsek… Düşünsek ki, “dalga” diye andığımız şey, süregiden sonsuz canlılığın sadece bir “anlık” lokal görüntüsünden ibaret! Ortada ne bir karşılığı, ne de nesnel bir varlığı yok; ne durağan, ne de tutulabilen birşey değil! Sonsuz geçişin bizdeki bir anlık “izi”! Okyanustan gelip, yine okyanusa dönen!

Okyanus yüzeyinin ne kadarına, kentilyonda birine mi, oktilyonda birine mi, yoksa nonagintilyonda birine mi “dalga” demişiz, bilmiyoruz; fikrimiz yok! O estantane, suyun ne kadar sürelik bir geçişini yansıtıyor? Bir anlık diyoruz; ama bildiğimiz saniyenin kaçta biri kadar kısa bir anlık, bilmiyoruz! Onun gibi kaç süre var daha okyanus için; senseptentilyon mu, senoktokatragintilyon mu, bilmiyoruz! Her an kaç değişik görüntü oluşmakta okyanus yüzeyinde; unoktogintilyon mu, novemoktogintilyon mu, fikrimiz yok!

Sözün kısası, resmi bir yana bırakıp “okyanusta dalga” dediğimizi aradığımızda görmekteyiz ki, ortada aslında öyle bir şey yok! “Dalga” denen, bir anlık bir gözlem, zihnimizdeki bir iz, bir imaj, bir isim sadece… Okyanus ise sonsuz dönüşüm içinde; ondan gelen yine ona dönmede… “Tek kare resim” olan “dalga” algısının bir imaj meydana getirdiğini, aslında öyle bir şeyin zihnimiz dışında “yok” olduğunu farkedemiyoruz!

Biraz daha ilerleyelim… Bunların da ötesinde, bir an “var” gibi görünmüş, bir sonraki anda hiç olmamış gibi kaybolmuş, bir “varsayım” sadece “dalga” denen şey!

O görüntü anı, ne bir önceki anda vardı, ne de bir sonraki anda var! Öyle bir dalga ki “resmi” var, kendi yok!

Her an sayısız hareket var olmakta ve yok olmakta; dev okyanusun yüzü her an yeni bir hal almakta! Bütün bu süregiden sonsuz hareket ve oluşlar yanında, bir resim karesine sığdırılmış, bir “an”da belirip ertesi anda kaybolmuş bir “görüntü”nün anlamı ne; nasıl bir ayrıcalığı olabilir okyanus için?

Ama siz istediğiniz anlamı yükleyebilirsiniz ona; bizim için mahsuru yok!..

Üstelik buraya kadar yaptığımız, düşey bir değerlendirmeydi. Bir de olayın yatay değerlendirmesi var elbette… Velev ki dalganın, okyanusun sonsuz büyüklüğünde ve üzerindeki sayısız oluşlar arasında bir anlık sabit bir “gerçeklik” olduğunu varsaysak… Kime göre o “görüntü” sözkonusu?.. Uydunun bulunduğu noktadan bakana göre!

Devamlı hareket halindeki su kütlesinin verdiği sayısız eğimlerin her bölgesi, her yöne farklı yansıtmaktadır ışığı elbette. Bir “noktaya” doğru sudan yansıyan ışığa göre “o görüntünün” ortaya çıkışı sözkonusu iken, farklı noktalardaki gözlemcilere göre o anda ne öyle bir yansıma var, ne de öyle bir dalga görüntüsü!

Gözlem noktası mutlak olsa, bu kez ışık kaynağının farklı bir noktada oluşuna göre de yine yok öyle bir yansıma ve görüntü… Ve ışık kaynağının sayısız noktalarda olabilmesi sözkonusu… Her bir bakış noktası için aynı anda farklı bir okyanus; “okyanus içre okyanuslar” gibi… Ama algılanabilecek tüm okyanuslar, aslında tek bir okyanus!

“Okyanus içre okyanuslar” diye kabul ettiğimizden, “tek kare resim” diye tanımladığımız “dalga”ya kadar tüm tespitler aslında tek bir varlığa işaret etmekte, ondan gelip ona dönmektedir.

Ötesi bir yana, şimdilik bunları hesaba katarak dahi o resim karesine baktığınızda orada varsaydığınız “dalga görüntüsü” ne ifade etmektedir; her an, her zerrede meydana gelen sayısız oluşlar yanında?

Öylesine “göresel” bir varsanış ki, o harekete göre, o alana göre, o bakış noktasına göre, ışık kaynağının o noktada oluşuna göre ve geçip gitmiş o “anlık” pozlamaya göre… Bunlar gibi daha nice sayısız değişken var ve bunlardan herhangi birinin, olmaması bir yana, sadece değişmesi bile, o dalganın ne görüntüsünden, ne varlığından hiç sözedilememesi demek…

Yukarıdan okyanusu siz gözlemliyor olsanız… Sürekli hareketli su yüzeyinin ışıkla oyunlarını ve gözünüze yansıyan parıltılarını seyretseniz… Süregiden seyrinizde ufkunuzu kaplayan o okyanusun bir kıyısındaki aralıksız dalgalanma içinde, öncesi ve sonrasından hiç ayrılmamış bir “an”lık “geçiş” size ne ifade edecekti? Resim karesindeki gibi bir “dalga”nın varlığından bahsedebilecek miydiniz?.. Asla!

“Tek kare resim”de yeralan, sanal bir hâl, anlık bir oluş, kayıp bir görüntü!

Konunun başka yönleri de var tâbi… Örneğin, acaba bu enstantanenin dışında, kaçırdığımız ve varlığından hiç haberdar olmadığımız, varolabileceğini hiç aklımıza bile getirmediğimiz, bir tek o anda kaç senseptenkatragintilyon başka “görüntü” sözkonusu her yanda? O anın dışında daha kaç senseptenkatragintilyon an ve o anlardaki oluşlar sözkonusu?.. Rakamlar bu oluşları ifade etmeye hiç yeter mi?.. Onun gibi misli oluşları veya makro ya da mikro oluşları hangi sayılarla ifade edebiliriz? Milyar mı, oktilyon mu, senoktokatragintilyon mu? Yoksa sayıların kifayet etmeyişiyle mi?

Bütün âlem, her “şey” böyle işte… Var dediğimiz her şey bir an var, bir sonraki an kayıp, yok!

Muhyiddin Arabî hazretleri, “Kâinat her an yok olup bir sonraki anda yeniden var olmaktadır” diyor, bugünün teorik fiziğinde “her an yeni bir hal alan string boyutunun süregiden sonsuz dönüşümüne” işaretle âdeta…

Bilmem, “her an yeni bir şanda” oluşun boyutlarını fark ettirebiliyor mu bize biraz bu akıl almaz rakamlar! “Var” kabul ettiklerimizin, sınırsızlıkta “hiç”ten fazla ne olabileceğini hissettirebiliyor mu bu veriler!..

İşte bu kadar değişkene göre varlığı hiç sözkonusu olmayan, fakat bizim “bakışımıza” göre “bir anda” ortaya çıkıp bir sonraki anda kaybolan o oluşların algıladığımız kesitini çeşitli varlıklar, yani “dalgalar” diye anmakta, ne var ki hemen sonrasında okyanusu da dalgalardan ibaret zannetmekteyiz…

Düşünün, aslolan hakikat yanısıra “var” dediğimiz neyin “varlığı” aynen böyle değil?..

“Yedi deniz mürekkep olsa, bir o kadarı daha” misaliyle nasıl bir anlayışa yönlendirilmekteyiz?

“Her an alınan yeni bir şan”ın, tek kare resme yansıyan sanal varlığı… Vehim nurundan her an “var” olup, hemen sonrasında “yok” olarak sürekli yeniden yaratılan “kareler”!

Okyanustan meydana gelen ve okyanusa dönen dalgalar! Seyreden indinde her “an” gerçekleşen bir olay! Ki bu da bir bakıştır yalnızca! “Vücut verir “su”, canlılığıyla; “kare” içindeki her bir dalga sûretine böylece…

“İnna lillah ve inna ileyhi râciun.” (Allah’tanız –Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz.)

“İlim konusunda Rasûlullah (aleyhisselâm)’dan başkasına özenmedim; bilgilerimin hepsi hatadan korunmuştur, nakle ve rivayete dayanmaz” diyerek şükrünü ifade eden Muhyiddinî Arabî hazretleri, “Âlemde tek bir varlık vardır, O da vücud-u mutlak olan Allah’ın varlığıdır. Diğer varlıklar bu varlığın çeşitli zuhurları ve değişik tecellileridir. Var zannedilen şeyler aslında vehim ve hayalden ibarettir” diye çağdaş bilimin keşiflerine yüzyıllar öncesinden işaret etmişti!

Malûm resme gelince… “Tsunami felaketindeki dalgalarda kutsal mesajların yazılı olduğuna” inanılmasının veya bunlara “çocukça inanışlar” olarak bakılmasının bizim için bir mahsuru “var” mı? “Yok”!.. Bu arada, okyanusu dalgalardan ibaret zannedenler, dalga olmayınca okyanus da yok oldu sanır! Oysa sakın karıştırılmaya! Okyanus yok, okyanusun canlılığı yok, okyanusun dev dalgalanmaları yok demiyoruz! Kahhar bir Sistem var ve aralıksız işliyor! Suyun kudretini, dalgalanmasının sonuçlarını yaşayan bilir ancak! Bizim konumuz sadece “dalga görüntüleri”!

Siz, önünüze konulanları öyle kabul ederek de kullanabilirsiniz yaşam tercihinizi, baktığınız şeyin aslını ve ötesini düşünerek de… Fakat bir gerçeği itiraf edelim ki, tanrının grafiti becerisini görmek hâlâ sevinç kıpırtıları yaratmaya yetebiliyor çağımızın dindar aydınlarında(!) dahi. Oysa, sapa, çöpe, suya değil, isterse “tanrının” adını dağa, taşa yazdığı iddia edilsin, böyle şeyler, üzerine “din” kıyafeti giydirilmeye çalışılan “taraftarlık” oyunları ve eğlenceleridir! Rasûlullah (aleyhisselâm)’ın bildirdiği orijin İslâm, böylesi anlayışlardan münezzehtir!


SAAT: 12:55

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320