Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forum.medineweb.net/658-serbest-kursu)
-   -   İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ? (https://www.forum.medineweb.net/serbest-kursu/16845-insan-tamiri-icin-dukkan-acilabilir-mi.html)

Akyürek 27 Aralık 2009 21:15

İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ?
 
12 Eylül 2009 12:39
Mehmet Ali BULUT

Bulut'a göre, "Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir"
Bir dükkan açmak isterdim.


İnsan Tamir Dükkanı. Evet biliyorum, iddialı bir söz. Ve biliyorum ki, her insanın her arızası giderilemez. Çünkü insan zamanla arızalarını, eksikliklerini marifet zanneder. İstemez ki o dağişsin. Onu kimliğinin bir yanı zanneder…


Halbu ki insan, sökülüp yeniden takılabilen bir alet kadar konvansiyoneldir. Benim de bu başlıkla insanlara vermek istediğimiz gerçek şu: İnsan isterse ve çaresine başvurursa, düzeltilmeyeceği hiçbir arızası yoktur.


Allah, şu çatı altında bir dert yaratmamış ki, onun dermanını da yaratmış olmasın.


Peki, öyleyse neden milyonlarca insan, hatta denilebilir ki insanların büyüüük bir kısmı –kimisi maddi, kimisi manevi, kimisi somatik, kimisi psikosomatik- hastalıklara mağlup olarak gider?


Acaba insan, kendisinin de bir televizyon, bir bilgisayar, bir müzik kutusu gibi tamir edilebilir olduğunu, bozulan sağlığına kavuşmak için daima bir yol bulunduğunu bilip iman etseydi ne olurdu.


Yahut hiç hastalanmamak için bir yol bulunduğunu, bunun da haram ve helallere uymaktan geçtiğini bilseydi yine de onlara uymakta bu kadar nazlanır mıydı?


Ben sanmıyorum.


Biz dini, Allah ile kul arasında bir pazarlık meselesine indirgediğimiz için kul da dini emir ve yasakları, kabala alınmış bir ‘suhra’, bir dayatma sanıyor. Bilse ki, o emir ve yasaklar, tıpkı doktorun ağır bir hastalık döneminde koyduğu yasaklar gibi hayatidir, ona zevkle uyar.


Bu noktada din anlatıcılarına çok şey düşüyor. Ben bir din anlatıcısı değilim ama gördüm ki, şu emir ve yasaklar, sağlık ve hayat açısından su ve hava kadar hayatidir, kendi üzerimde denediklerimi sizinle de paylaşmak istedim.


İnsanlara anlatmak istiyorum ki hastalıklar sanıldığı gibi kader değil. İnsan zorla kendini hasta eder. Çünkü vücud, zorlanmadığı takdirde hasta olmamanın bütün imkanlarına sahiptir. Hasta olduğu takdirde de ondan kurtulmak için mutlaka bir yol vardır. Bunu göstermek gerekir.


Ben sağlıklı olmayı aynı zamanda dini bir vecibe gördüğüm için böyle anlatıyorum.

Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir. Bunun da ötesinde, insana musallat olmuş her hastalığın; inançsızlık, vehim, korku, özürlülük, delilik, asabilik, kalbi maraz, sapıklık (en zor olanı da bu son ikisidir) tamir edilebilir olduğunu bilmek, başlı başına bir umut, bir güçtür.


O hastalığı giderecek ya bir doktordur, ya bir sevgilidir, ya bir mürşit, ya bir terapisttir, ya bir dost ya bir tövbedir. Ama daima insanın kendi yardımı gerekir. İnsan kendisi inanmadıkça ve yardım görmeyi benimsemedikçe kimse ona bir şey yapamıyor. Önce kendisi hasta olduğuna inanmalı…

* * *

Evet ümmet hastadır; bedeni hastadır, kalbi hastadır, hayali, hatırası, zihni hastadır, fikri hastadır, zikri hastadır, ameli hastadır, tavrı hastadır, yargısı hastadır.


Çünkü görelerini, ölçülerini, sınırlarını, hadlerini, edeplerini, cesaretlerini, cömertliklerini kaybettiler.


Görelerini kaybettiler; neye göre nasıl davranacaklarını bilmiyorlar…


Ölçülerini kaybettiler, neyin hak neyin batıl olduğunu tartamıyorlar…


Sınırlarını kaybettiler, neyin helal neyin haram olduğunu, neden eşyada böyle haram ve helal ayrıştırmasının yapıldığını bilemiyorlar.


Hadlerini bilemedikleri için, hakka ve batıla karşı nasıl tavır takınacaklarını unuttular.


Edeplerini kaybettiler, hikmeti ve marifeti ıskaladılar… Marifet ve hikmetin ancak edebini bilende karar kılabileceğini unuttular.


Cesaretlerini kaybettiler ve köle oldular. Bugün bir buçuk milyara yakın bir nüfusun, lalettayin bir batılı devlet kadar bile yeryüzünde nüfuz sahibi olmamasına zemin hazırladılar. Çünkü küfre ve zulme karşı yüreğinde ‘gılze’ taşıması gerektiğini unuttu.


Cömertliklerini kaybettiler; kimse nerede, nasıl ve niçin fedakârlık yapması gerektiğini bilmiyor. Çoğu kere kendinden olan mümin kardeşine, sırf aynı kulübe mensup olmadığı için, bir zalime göstermesi gereken şiddeti gösterebiliyor. Onu yok sayabiliyor. ‘Parti’sinden olmayanı dininden de çıkartıyor…

İşte belki bu hastalıklara bir çare olur diye bir kitap yazıyorum. Henüz tamamlanmadı. Fakat böyle bir kitabı yazmaya koyulmadan önce zihnim o kadar soru yöneltti ki bana, onları kendi kendime çevaplayayım derken bir kitap daha ortaya çıktı. Adını Gizemli Sorular koydum.


Herkesin, kimseye sormak istemediği ama cevabını da bilmek istediği cinsten bir yığın soru…


Bütün o soruları, insanın tamirinin mümkün olup olmadığını anlamak için sordum.


Ve sonra anladım ki insan, hakikaten kendi zatında iyidir. Kötü insan yaratılmamıştır. Ama kötü olmaya yatkındır. Onun kötü olmasına neden olan halleri belirlediğimizde onun nasıl iyi olabileceğini de tespit etmiş oluruz.


Ben de kendimce bunu yaptım.

Sanırım herkes kendince bir şeyler bulacaktır. Kitabın adı Gizemli Sorular. Ardından da öbürü gelecek inşallah. Yani İnsan Tamir Dükkanı

kurtmehmet 27 Aralık 2009 21:44

RE: İNSAN TAMİRİ İÇİN DÜKKAN AÇILABİLİR Mİ ?
 
Bu dünya hayatı, aldatıcı ve kandırıcı bir seraptan ibarettir.
Buna kanmak ve aldanmak saadet alameti sayılır mı?…
Elbette sayılmaz…

Cenab-ı Hak, bizi ayıktırmak ve bu durumu anlatmak için şöyle buyurdu:

- “Siz ahiret hayatından geçip,dünya hayatına razı mı oldunuz?…”
(9/38)

Bu ilahî kelamın anlatmak istediği manayı anlamak için,
hiç kalb kulağını açmadın mı?… Neden açmazsın ki?…
Açmayı düşünmüyor musun?…

Sonra bu aleme dalıp giderken ve kalbine, Hak kelamına karşı perde gererken,
şu ilahî kelamın tehdidi seni hiç mi korkutmuyor?…
Dinle, ne buyruyor; anlamaya çalış:

- “Bu dünyada ama olan, ahirette dahi ama olur…”
(17/72)

Kalb gözünü aç… Hak Taala’nın bizi ayıktırmak için,
gönderdiği Ayet i Kerimelerin ışığı altında yolları bulmaya bak. .

- “İnsanların hesap verme zamanı yaklaştı; halbuki onlar gaflette…” (21/1)

Bu Ayet-i Kerimedeki son tehdit seni sarsmıyor mu?…
Neden anlattığı manayı anlamaya yanaşmaz oluyorsun…

Burası bir ekim yeridir Burada ekilen, orada; yani öbür alemde biçiflecek.
Dünyada olduğu gibi, önce ekim işi; biçilmesi sonraya…

Ahiret işilerinin bazından örnek al…

Allah saklasın; sonra öbür alemde herkes sevap devşilirken,
Sen eli boşlardan olursun…

Sanırım ki, şu Ayet-i Kerime sana bu mevzuda bireyler anlatmak için yeter:

- “Ahiret ekinini isteyenin işine bereket veririz…
Artını dünya ekinini isteyene de veririz; ama ahirette birşey beklemesin…
Orada artık nasibi yoktur…” (42/10)

Bu Ayet-i Kerimenin ihtarı sana birşcy hatırlatmıyor mu?…
Düşün ki, buradan öbür aleme göndereceğin bir iyilik için,
on kattairı yedi yüz kata kadar sevap al acarsın Düşün ve ayık…

îyi bilirsen, şu Ayet-i Kerime seni ayıktırmaya yeter…
Bak ne buyruluyor;

- “O ki azdı; dünya hayatını tercih etti…
Şüphesiz böylesinin yeri cehennem oldu…” (79/38)

Bu zümreden olmak ister misin?… Elbette:
- İstemem…
Diyeceksin… Bu deyişine karşılık sana:

- O halde ne bu gaflet?… Diye çıkışılacağından neden korkmuyorsun?…

Bu gaflet deryasında ne zamana kadar yüzeceksin?…

Ve şaşkın şaşkın kalacaksın…

Bu yüzücülük sana uğur getirmez… Hemen kendine gel ve :

- “Allah’a tevbe ediniz…” (24/31)

Emrinin mabedine çekil… Yaptıklarına nadim ol…
O makamda huzurunu bul; daha sonra da:

- “Rabbınıza ibadet ediniz…” (29/ 54)

Cümlesindeki derin mananın anlattığı cihete doğru yönel…
Bundan sonra da, doğruluk dilini kulîan ve şu duayı yap :

- Artık ben yüzümü, yerin ve semaların yaratıcısına çevirdim…
Müşriklerden değilim… Pak ve temiz olarak ona dönüyorum…” (6/79)

Belki bu sayede sana, bütün güzellikleri özünde toplayan sırlar aleminin
kapışı açılır… Oraya daldıktan sonra anlarsın ki o sırlar:

- “O öyle Allahtır ki, kullarından gelen tövbeyi kabul eyler…
Hatalardan geçer…” (42/25)

Mealine gelen Ayet-i Kerimede saklıdır…
Biraz daha ilerleyince merkeze varır ve :

- “Allah, Gafur ve Rahim…” 73/20

Cümle-i celilesiyle karşılaşırsın… Tevbe et… Hakka dön…
Sonra da duanı oku.

îşte o zaman sırlar kapışırım sana açıldığım görürsün…
Ve çeşitli müjdeler almaya başlarsın…

Bundan sonra yapacağın ibadetlerde yardım almaya başlarsın…
Ve onun sevgisine kavuşursun… Düşün ki o:

- “Allah, tevbe edenleri sever…
Pak ve temiz olanları dahi sever…” (2/222)

Buyurmuştur… Bu haline uygun müjdeyi aldıktan sonra:

- “Sen dilediğim aziz kılarsın…”(3/26)

Ayetindeki manayı anlar; ona her an biraz daha yaklaşınaya başlarsın…
Ve senin de, onun aziz kıldığı kimselerden biri olduğunu sezersin…
Hamd eder ve o halden ayırmaması için, ona yalvarırsın.

Korkma, yürü artık… istikbal sana açıktır…
Çünkü, sen o kimselerdensin ki. onlar:

- “Önce Rabbimiz Allah, dediler… Sonra istikamet sahibi oldular…
Artık onları ne korku vardır; ne de hüzün..” (41/30)

Mealini taşıyan Ayet-i Kerime ile anatılmıştır…

Artık sen de o yüce müjdeyi alan kullardan oldun…

Yani bir velî… Yani Allah’ın sevgili bir kulu…

Bulduğun bu halin kıymetini bil… Mübarek olsun ..

ABDULKADİR-İ GEYLANİ HZ. (KS) SOHBETLERİ 4
alıntı


SAAT: 20:51

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306