![]() |
Ebedi Saadet İçin.... Biz Allah'ü Teala'nın varlığına birliğine, her şeyi yaratan olduğuna inandık ve teslim olduk... Allah'ü Teala alemin içinde olmadığı gibi alemin dışında da değildir. Alemden ayrı olmadığı gibi alem ile bitişikte değildir. Allah'ü Teala'nın varlığını böyle bilmeli ve böyle aramalıdır.. Kalbinde zerre kadar dünya sevgisi olan veya kalbinde dünya ile zerre kadar ilgisi bulunan veya kalbine zerre kadar dünya düşüncesi gelen kimseye Allah'ü Teala'yı tanımak nasip olmaz. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Kulun dileği ve isteği sadece sahibinin dileği olmalıdır. Başka hiç bir dileği bulunmamalıdır. Böyle olmazsa kulluk bağını koparmış , kölelikten kaçmış olur. Kendi isteklerinin arkasından giden bir kul kendi keyfine , arzusuna esir demektir. Bu zamanımız fırsat zamanıdır. Fırsatta büyük nimettir. Sıhhat ile üzüntüsüz geçen vakitleri bulmak ganimettir. Her saati Allah'ü Teala'ya zikr etmekle geçirmelidir. Resulullah (sav)'a uygun olan her iş , hatta alış-veriş bile zikr olur. O halde her hareketin , her duruşun Resulullaha (sav) uygun olmalıdır. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Kendi aklına güvenip anlamadığına inanmak çok yanlış ve haksızlıktır. Doğru olan çok şey vardır ki, akıl doğru düzgün olduğunu anlayamaz. Akıl her şeyi doğru olarak kavrayayabilseydi aklına güvenenler hiç yanılmazlardı.. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... İnsan yükselmek , büyük başarılara ulaşmak için azim ve imana sahip olmalı. Her yerde her zaman hak için mücadele etmeli, Haktan ötesini istememelidir. Layık olduğu hakka razı olmak , iyi yetişmiş , olgun ve erdemli insanların meziyetidir... |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Dünya hayatında insanlara boş vaadler veren şeytan o gün geldiğinde '' Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben Allah'dan da korkarım'' ( Enfal 48 ) diyerek aslında ne kadar büyük bir hata yaptıklarını hatırlatacaktır. İnsanları bu gafletten kurtaracak tek yol Allah'ı (cc) sıkça zikretmek ve Allah (cc) rızasını arayarak yaşamaktır. Namaz kılmak bu yolda yapılacak en önemli ibadetlerden biridir. Bu yüzden namazı huşu içinde kılmakta son derece önemlidir. Bu özel anlarda şeytanın fısıltılarına kulak vermek yerine tüm kalbimizle Allah'a yönelmek en güzel ve en doğru hareket olacaktır.. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Her varlık bir plan, program ve ölçü içinde yaratılmıştır. Alemde gelişi güzel hiç bir şey yoktur. Yeraltında ve yerüstünde insanın yararına sunulan her türlü yiyecek , içecek ve insana gerekli olan herşey , bir ölçü içinde belli bir büyüklük , ağırlık ve yoğunlukla yaratılmıştır. Her şeyi bir ölçüye göre yaratan Allah (cc) evrendeki her varlığa yapacağı işe uygun yapı, şekil , özellik ve yetenek de verilmiştir. Allah'ü Teala kulunun seçimine göre hayrı ve şerri yaratmaktadır. O , insanlara iyi ve kötünün ne olduğunu göstermekte, iyilik yapmamızı ve kötülükten sakınmamızı istemektedir. Ayrıca Allah (cc) iyilik yapanı ödüllendireceğini, kötülük yapanı da cezalandıracağını açıkça belirtmektedir. Burada kötü olan, Allah'ın şerri yaratması değil, her türlü uyarıya rağmen kulun kötülüğü seçmesi ve yapmak istemesidir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Kader , ileride yaratılacak şeyleri Allah'ü Teala'nın ezelde bilmesidir. Allah'ü Teala, herşeyi kudreti ve ilmi ile yaratıyor. İşte kader bu ilimdir. Kader hiç bir şey yaratılmadan önce Allah'ü Teala'nın ilim sıfatının mahluklara olan bağlılığıdır. Kaderin iyisi, kötüsü , tatlısı, acısı hep Allah'ü Teala'dandır. Çünkü , kader bildiği şeyleri yaratmak demektir. Kaza , kader bilgisi Allah'ü Teala'nın kullarından sakladığı sırlardan biridir. Bu bilgiyi en yakın meleklere ve din sahibi olan Peygamberlerine ( aleyhimüsselam) bile açmamıştır. Bu bilgi büyük bir deryadır. Kimsenin bu denize dalması, kaderden konuşması caiz değildir. Şu kadar bilelim ki Allah'ü Teala insanları yaratıyor. Bir kısmı şakidir, Cehennemde kalacaktır. Bir kısmı da saiddir, Cennete girecektir. Hz. Ali'ye (ra) kaderi sorduklarında '' Karanlık bir yoldur, bu yolda yürüme'' diye buyurmuşlardır. Tekrar sorduklarında '' Derin bir denizdir'' buyurmuşlardır. Yine tekrar sorduklarında '' Kader Allah'ü Teala'nın sırrıdır. Bu bilgiyi senden sakladı'' buyurdular. Alemlerin yaradanı yarattığı ve yaratacağı şeylerin hepsini ezelden ebede, zerreden Arşa kadar hepsini maddeleri , manaları, bir anda ve bir arada bilir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Düşün; kabir ve ahiret suallerine ne cevap hazırladın ? Allah'ü Teala'nın takdirine ne bahane bulacaksın. Kendine acı , suale çekileceksin. Oysa ki; verecek cevabın yok. Cehenneme girersen, ateşine dayanamazsın. Kendine ve herkese öyle iyilik et ki, başkası iyilik yapınca , sen yaptın sansınlar. Kendine ve kimseye kötülük etme ki, başkası bir fenalık yapınca, sen yaptın sanmasınlar.. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Allah'ü Teala , yapılan amellerde , ibadetlerde kullarının kalblerindeki ihlasa bakar. Allah rızası için yapılmayan hayrat, hasenat ve ibadetler kabul edilmez. Amellerin, ibadetlerin kabul olması yani sevap verilmesi için, hem şartlarına uygun olması, hem ihlas ile niyet edilmesi ve hem de devamlı olması lazımdır. Peygamber Efendimize (sav) '' Hangi amelin daha kıymetli olduğu '' sorulunca cevaben '' Devamlı olan ameldir'' buyurmuşlardır. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Bir kimse , terk edilmiş , unutulmuş bir sünneti meydana çıkarırsa yüz şehit sevabı kazanır. Ya bir farzı veya vacibi meydana çıkarmanın sevabı ne kadar çok olur ! O halde namazda tadil-i erkana dikkat edilmelidir. yani rükuda, secdelerde ve kavmede her aza hareketsiz olduktan sonra biraz durulmalıdır ki, Hanefi alimlerinin çoğu vacip demiştir. İmam-ı Yusuf ve İmam-ı Şafi ise farz demiştir. Bu bir ameli meydana çıkarana Allah yolunda harp edip , canını veren yüz şehit sevabından çok sevap verilir. Yani helal, haram, mekruh, farz, vacip ve sünnetlerden birini öğretip, gereğini yaptıran böyle sevap kazanır. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Bir kimseden sebebsiz zorla ve haksız olarak alınan kuruşu sahibine geri vermek, yüzlerce lira sadaka vermekden kat kat daha sevaptır. Bir kimse Peygamber Efendimiz (sav) yaptığı ibadetleri yapsa ve üzerinde başkasının bir kuruş hakkı bulunsa , bu bir kuruşu ödemedikçe Cennete giremiyeceği bildirilmiştir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Ey mesud ve bahtiyar kardeşim ! Amel ve ibadet niyetile dürüst olur. Kafirlere karşı muharabeye giderken önce niyeti düzeltmelidir. Ancak bundan sonra sevap kazanılır. Muharabeye gitmekden maksat, Allah'ü Teala'nın ismini , dinini yaymak ve yükseltmek , din düşmanlarını zayıflatmak ve bozguna uğratmak olmalıdır. Allah'ü Teala'nın dinini kullarına ulaştırmak , insanları küfrden, cehaletten kurtarıp imana , ebedi saadete kavuşturmak olmalıdır. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Adem aleyhisselamdan bugüne kadar , her zaman her yerde kötü insanlar iyilere saldırmışlardır. Allah'ü Teala her şeyi sebeple yaratmaktadır. Kötülerin cezasını da kötü insanlar vasıtası ile vermektedir. İşkence edenlere dünyada da cezalarını vermektedir. Kötülerin yanı sıra iyilerde azap görmektedir. Bunların ve harbde ölenlerin ve kazada ölenlerin hepsi şehiddir. Dünyada azap çeken iyi ve suçsuz müslümanlara ahirette bol nimetler verilecektir. Ahirette nimete kavuşmak için , iman sahibi olmak gerekir. Bir çok yerde kafirler ve zalimler suçsuz müslümanları , kadınları ve çocukları öldürmüşlerdir. Öldürülen müslümanlar şehid olur. Öldürülürken yapılan işkencelerin acısını duymazlar. Ölürken kabirde verilecek olan Cennet nimetlerini görerek çok sevinirler. Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır; '' Müslümanların kabri Cennet bahçelerindendir'' |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Bir müslümanın , her yerde bulduğu herşeyi yemesi doğru değildir. Lokmaların helalden mi, haramdan mı, geldiğini düşünmesi gerekir. İnsan başlı başına değildir ki, her bildiğini her aklına geleni yapsın. Rabbimizin emir ve yasaklarını, beğenip beğenmediği şeyleri Alemlere rahmet olan Peygamber Efendimiz (sav) bizlere bildirmiştir. Bir kimse bile bile günah işler ve herkese bildirir, bu durumundan da hiç sıkılmazsa münafık olur. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Allah'ü Teala birlik ve beraberlikten hiçbirimizi ayırmasın. Birlikte rahmet, ayrılıkta azab-ı ilahi vardır. Muhakkak ki insanların birbirini tanıması şart değildir, kalben beraber olmak kafidir. İnsanların birbirlerini düşünmesi, birbirine dua etmesi, bir sıkıntı olduğu zaman yardıma koşması şarttır. Birlik olmanın çok faydaları vardır. İnsanın başı sıkıştığı zaman yardım isteyeceği, soru soracağı, dertleşeceği, istifade edeceği arkadaşının , dostunun olması çok büyük bir nimettir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyerek yiyenler böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrum kalacaklardır. Kardeşin kardeşten kaçacağı, ananın evladını tanımayacağı o gün için hazırlanmazlar. Aklı başında olan, bu dünyayı bir fırsat bilir. Allah'ü Teala'nın rızasını kazanabilmek için çalışılmalıdır... |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Alıntı:
|
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Allah'ü Teala , her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şey istenince onun sebebini gönderir. İnsan bu sebebi kullanıp dileğine kavuşur. Siz adem diyarından bu varlık alemine , kendiliğinizden gelmediğiniz gibi oraya kendiniz de gidemezsiniz. Gördüğümüz gözlerimiz , işittiğimiz kulaklarımız , duygu edindiğimiz organlar, düşündüğümüz zekalar, kullandığımız eller ve ayaklar, geçeceğimiz bütün yollar hepsi ve hepsi Allah'ü Teala'nın mülk ve mahlukudur. O Hayy ve Kayyum'dur. Yani görür, bilir , işitir ve her an varlıkta durdurmaktadır. Mülkünü kimseye çaldırmaz. Emirlerine uymayanların cezasını vermekten de aciz kalmaz. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Dünyaya milyarlarca insan gelmiş, bir müddet yaşamışlar sonra ölüp gitmişler. Bunların bazıları zengin, bazıları fakir. Kimileri zalim, kimileri mazlum. Hepside geçmiş ve unutulmuş. Onların bir kısmı inanan müslüman, bir kısmı da inanmamış kafirler. İnanmış olarak ölmüş olanlar şimdi tam rahat ve huzur içindeler. İmansız olanlar ise sonsuz olarak ateşte yanma korkusu içinde. Ey İnsan !... İyi Düşün ... Bir kaç sene sonra da sende bunlardan biri olacaksın. Şimdi bütün geçmiş senelerin, hayatın , çalışmaların, didinmelerin hep hayal ve rüya olacak. O zaman sen o iki kısımdan hangisinde olmak istersin? Hiç birinden olmak istemem diyemezsin. Buna imkan yok!... Çaresiz onların arasına gireceksin. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Hüzn ü keder def ola, Dilden hicap ref ola, Cümle günah affola, Bayram o bayram ola ... (Alvarlı Efe Hazretleri) |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Muhakkak bilmeliyiz ki ! kendi varlığımız , mallarımız, servetimiz, eşlerimiz, çocuklarımız Allah'ü Teala'nın sayısız nimetlerinden, tatlı ve faydalı ihsanlarındandır. Bu nimetleri bizde sonsuz kalmak için değil, emanet olarak kullanmak sonra geri almak için vermiştir. Bunlardan belli zaman için faydalanırız, vakti gelince hepsini geri alacaktır. Allah'ü Teala , nimetlerini bize vererek sevindirdiği zaman şükretmemizi, vakti gelip geri alarak üzüldüğümüz zaman da sabretmemizi emretmiştir. Allah'ü Teala bu üzüntü karşılığında çok sevap ve iyilik verecek, doğru yolda ilerlemeyi , yükselmeyi ihsan edecektir. Bu merhamete kavuşabilmek için sabretmeli, O'nun yaptığını hoş görmelidir. Kızar, bağırır, çağırırsan sevaba ve merhamete kavuşamazsın ve sonunda pişman olursun. İyi bil ki !... ağlamak, sızlamak, derdi belayı geri çevirmez. Üzüntüyü asla dağıtmaz !... Kaderde olanlar başa gelecektir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Kul için sahibinin işinden razı olmaktan başka çare yoktur. İnsan bu dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak , çalışmak için yaratıldık. Çalışmalıyız, çalışıpta kazanan kimse için korkacak bir şey yoktur. Hatta böyle ölmek bir devlet ele geçirmektir. Ölüm bir köprü gibidir. Sevgiliyi Sevgiliye kavuşturur, ölmek felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felakettir. Ölülere dua ile istiğfar etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdadına yetişmek gerekir. |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Bir kimse bir bi'dat meydana çıkarsa veya bir bi'dat işlese , Allahü Teala'nın ve meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Onun ne farzları, ne de nafile ibadetleri kabul olmaz...[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] |
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... ArO*ArO*c* Alıntı:
|
Cevap: Ebedi Saadet İçin.... İnsanlar öfkelendiğinde yanındaki insana neden bağırırlar... Çünkü; iki insan birbirine öfkelendiği zaman kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirse, mesafeyi kapatmak için o kadar bağırmaları gerekir. Peki iki insan birbirini sevdiğinde ne olur... Birbirine bağırmak yerine sakince konuşurlar. Çünkü; kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe yoktur ya da çok azdır. Bu iki kişi birbirini daha fazla severse artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar. Çünkü; kalpleri daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.. İşte bu sebeple tartışıldığı zaman kalpler arasına mesafe girmesine izin verilmemeli, araya mesafe koyacak sözlerden uzak durmalı, aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirine yakınlaşacak yolu bulamayabilirler.... |
Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı Sual: Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapmalı? CEVAP Sıkıntıdan kurtulmak için sebeplere yapışmak gerekir. (Çalışmadan dua eden, silahsız savaşa giden gibidir) hadis-i şerifi de sebeplere yapışmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen, (Her zorluğun bir kolaylığı vardır) buyuruluyor. Sıkıntıdan kurtulmanın da çaresi vardır. Hiç boş vakit geçirmemeli, kendine faydalı bir meşgale bulmalıdır. (Sabır kurtuluşun anahtarıdır) sözüne uymalı, çalışıp sabrederek bir çıkış yolu aramalıdır. Psikolog doktorlar, sıkıntının başlıca çaresinin meşgale olduğunu söylüyorlar. Kendinize severek yapacağınız işler bulursanız, rahatlarsınız. Ayrıca manevi yönden, bazı dualar okumanız da faydalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Her gün sabah akşam yedi kere, "[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" okuyan, dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulur.) [İbni Sünni] (La havle ve la kuvvete illa billah okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdır.) [Hakim] (Bir sıkıntıya düşünce, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] diyeni Allahü teâlâ, sıkıntı ve belalardan muhafaza eder.) [Deylemi, İbni Sünni] (Rızka kavuşan çok Elhamdülillah desin. Rızkı azalan çok istigfar etsin. Üzülüp sıkılan, la havle vela kuvvete illa billah desin.) [Beyheki, Hatib] (Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a] (Sıkıntılı iken “Hasbünallah ve ni’mel-vekil” deyiniz!) [İ. Merdeveyhi] (Yasin okuyanın sıkıntısı gider.) [Deylemi] (La ilahe illallah kable külli şey’in, La ilahe illallah ba’de külli şey’in, La ilahe illallah yebka Rabbünâ ve yefni küllü şey’in diyen sıkıntıdan kurtulur.) [Taberani] (Cuma namazından sonra, İhlâs, Felak ve Nas’ı yedişer defa okuyan, bir hafta, kaza, bela ve sıkıntılardan kurtulur.) [İ.Sünni] ("[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]" diyen, uğradığı beladan kurtulur.) [İ. Sünni] (Sıkıntı için şu duayı okuyun: [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...][Müslim] (Sıkıntıya düşen 7 defa Allah, Allahü Rabbi, lâ üşrikü bihi şey’a desin!) [Nesai] (Sıkıntı için, “Allah, Allah Rabbünâ lâ şerikeleh” deyin!) [Beyheki] Sıkıntıdan kurtulmak için, Allahü teâlâya kalbinden yalvararak, 14 secde âyetini [ezberden, ayakta] okuyup, her birinden sonra, hemen secde etmelidir. (Nur-ül-izah) (Bismillâhirrahmânirrahim ve[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]okumak, sinir hastalığına ve bütün sıkıntılara iyi gelir. İmam-ı Cafer hazretlerinin sıkıntıya düşünce, okuyup, sıkıntıdan kurtulduğu dua şöyledir: (Yâ uddeti ınde şiddeti, ve yâ gavsi ınde kürbeti! Ührüsni bi-aynikelleti lâ tenâmü vekfini birüknike ellezi lâ yürâmü) Anlamı şöyledir: Güçlükte desteğim, sıkıntıda imdâdıma yetişen, her an görüp gözeten Rabbim, beni muhafaza et, sonsuz kudretinle, bana yardım eyle! Hasan-ı Basri hazretlerine, kıtlıktan, fakirlikten, çocuğunun olmadığından şikayette bulunuldu. Hepsine de istigfar etmesini söyledi. Sebebi sorulunca, şu mealdeki âyet-i kerimeleri okudu: (Çok affedici olan Rabbinize istigfar edin ki, gökten bol yağmur indirsin; size, mal ve oğullar ile yardım etsin, sizin için bahçeler, ırmaklar versin.) [Nuh 10-12] Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (İstigfara devam edeni, Allahü teâlâ, her sıkıntıdan, üzüntüden, dertten, geçim darlığından kurtarır, ferahlığa çıkarır ve ummadığı yerden rızıklandırır.) [Nesai, Ebu Davud, İbni Mace] Cepte altın taşımak da sıkıntı için faydalıdır. Sadaka vermek ve 70 kere (Estagfirullah min külli mâ kerihallah) demek, sıkıntıları giderir. Bu istigfarın anlamı, “Ya Rabbi, razı olmadığın şeylerden ne yapmışsam hepsini affet, yapmadıklarımı da yapmaktan koru” demektir. Sıkıntı için şunlara da riayet edilmelidir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Sıkıntıları sadaka ile önleyin.) [Deylemi] (Tarak kullanmak, sıkıntıyı giderir.) [Deylemi] (Güzel koku ve temiz elbise sıkıntıyı azaltır.) [Bostan] (Abdestten artan suyu içmek sıkıntıyı giderir.) [Deylemi] (Akik yüzük sıkıntıyı giderir.) [Ukayli] (Başkasının sıkıntısını giderenin sıkıntısı gider.) [İ. Ahmed] (Sıkıntıda duam kabul olsun diyen, genişlikte çok dua etsin.) [Tirmizi] (En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.) [Tirmizi] Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki: (Sabır ve namazla Allah’a sığınıp yardım isteyin.) [Bekara 45] (Ey iman edenler, sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah elbette sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153] ([Doğru kılınan] Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan, esrar, içki, zina, livata gibi her türlü kötülükten, günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45] Her sıkıntının ilacı beş vakit namazı doğru kılmaktır. Namaz doğru kılınırsa bütün sıkıntıları yok eder. Sıkıntı için Sual: Dört bin kere Allah ism-i şerifini söyleyip, kendi üstüne üfleyenin, sıkıntısından kurtulacağı doğru mudur? CEVAP Evet. Sual: Canım sıkılıyor demek caiz midir? CEVAP Caizdir. Canı sıkılanın kelime-i temcid söylemesi iyi olur. Bir hadis-i şerif meali: (“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Ebu Nuaym] Sual: (Sıkıntılardan kurtulmayı istemek, ölümü istemek anlamına geldiği için uygun olmaz, çünkü Müslüman sıkıntılarından, ancak ölünce kurtulur) sözü yanlış değil mi? CEVAP Evet, yanlıştır. Allahü teâlâdan her zaman sıhhat ve afiyet istemeli ve bütün sıkıntılarımızdan kurtulmak için dua etmeli, buna rağmen sıkıntı gelirse de sabretmeli ve kurtulmak için de yine dua edip sebeplerine yapışmalı. Yukarıdaki hadis-i şeriflerde de görüldüğü gibi, sıkıntıdan kurtulmayı istemek dinimizin emridir. |
Dünyadaki bütün insânlar mes'ûd olmak ister. Fakat, mes'ûd olan, pek azdır. Çünkü, saâdetin neden ibâret olduğu bilinmiyor. Saadet, yalnız dünya saadetinden ibâret değildir. Aksine, asıl saadet âhıret saadetini elde etmektir. Âhiret saadeti için Allahü teâlânın kanûnlarına ve emirlerine yani Kur'ân-ı kerîme ve Peygamber efendimizin sözlerine itâat etmek lâzımdır. Allahü teâlânın emirleri arasında: Öldükten sonra tekrar dirilmek, yani âhırete inanmak da vardır. Cenâb-ı Hak âhıretin nihâyetsiz olduğunu, ebedî olduğunu bize bildiriyor. Dünya hayâtı ise, sayılı günlerden ibârettir. O hâlde, saadet iki başlı demektir: 1-Ahıret saadeti. 2-Dünya saadeti. Bu iki saadetten hangisi önemlidir? Bunu akıl ve iz'ân sâhibi insanlar kolaylıkla anlıyabilir. Aklımız ve iz'ânımız âhıret hayâtının, dünyâ hayâtı ile mukâyese edilemiyecek kadar önemli olduğunu bize gösterir. Âhıret saadetine dâir Hakkın kitâbı, Kur'ân-ı kerîm ve Peygamber efendimizin sözleri ve din âlimlerinin binlerce kitabı vardır. Fakat, bugün artık bunları okuyan, bunları söyleyen, söyleyenleri ve yazanları dinleyen az insan kalmıştır. Çok ehemmiyetli olan âhıret saadeti âdetâ unutulmuş, sanki böyle birşey yokmuş gibi bir gaflet içinde bulunmaktayız. Bu ise, felâketin en tehlikelisi ve âkıbetlerin en korkuncudur. Peygamber efendimiz: (Mes'ûd o kimsedir ki, dünya onu terk etmezden önce, o dünyayı terk etmiştir) buyurmaktadır. Mutsuz tüccar... Vaktiyle bir türlü mes'ud olamayan tüccarın biri, mutlu olmanın sırrını öğrenmesi için, oğlunu, insanların en bilgili olan birinin yanına göndermiş. Delikanlı günlerce yol yürüdükten sonra, sonunda bir tepenin üzerinde bulunan aradığı kimsenin evine varmış. Delikanlı, girdiği evde, hummalı bir manzara ile karşılaşmış. Tüccarların biri girip, diğeri çıkıyormuş. Evin sahibi sırayla içerideki insanlarla konuşuyormuş. Delikanlı, sıranın kendisine gelmesini beklemiş ve huzura alınınca, babasının arzusunu anlatmış. Hikmet ehli zat: -Mutluluğun sırrını açıklayacak zamanım yok demiş delikanlıya. Sonra da demiş ki: -Git, çevreyi dolaş! İki saat sonra da benim yanıma gel! Hemen arkasından ilâve etmiş: -Ama, senden bir ricada bulunacağım! diyerek delikanlının eline bir kaşık vermiş, içine de iki damla yağ koydurmuş. Arkasından tenbih etmiş: -Etrafı dolaşırken bu kaşığı elinde tutacak ve yağı dökmeyeceksin! Delikanlı dışarı çıkıp etrafı dolaşmaya, verilen süreyi doldurmaya başlamış. Fakat gözü hep kaşıktaymış. İki saat dolar dolmaz, hemen çıkmış o kimsenin huzuruna. Hikmet ehli kimse, -Güzel, demiş. Sonra gence sormuş: -Bahçıvanbaşının, on yıllık bir çalışma sonunda meydana getirdiği eşsiz güzellikteki bahçeyi, çiçekleri, emsâlsiz lezzetteki meyveleri gördün mü? Utanan delikanlı hiçbirşey göremediğini îtiraf etmek zorunda kalmış. Çünkü kendisine verilen iki damla yağı dökmemek için hiçbir tarafa bakamamış. Ev sahibi demiş ki: -Öyleyse git, etraftaki güzelliklere bakarak, bahçeyi tekrar dolaş! Delikanlı kaşığı alıp, tekrar dışarı çıkarak gezmeye başlamış. Bu sefer bahçeleri, çevredeki dağları, çiçeklerin güzelliğini, bulundukları yerlere yakışan sanat eserlerinin zarâfetini görmüş. Hikmet ehli zatın yanına dönünce, gördüklerini bütün ayrıntılarıyla anlatmış. Ev sahibi sormuş: -Peki sana emânet ettiğim iki damla yağ nerede? Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın dökülmüş olduğunu görmüş. Bunun üzerine, ev sahibi, demiş ki: -Sana verebileceğim tek bir nasîhat var: Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün hârikalarını görerek, Allahü teâlânın büyüklüğünü idrak etmektir; ama kaşıktaki iki damla yağı da unutmadan. Sonra iki damla yağı yorumlamış: -Bu iki damla yağdan, birinci damla, sağlığımız. Eğer kendimize bakmazsak, sağlığımız yerinde olmazsa, başka şeyleri görmemiz zaten mümkün değildir. Acılar içinde kıvranan kimse, dünyanın en güzel manzaralı yerinde olsa bile gözü bir şey görmez. Kuş tüyünden yatakta yatsa, bu yatak iğneli yatak gibi gelir ona. İkinci damla da dostluklar, yâni bizi ayakta tutan varlığımızın, var olmamızın hikmetini hatırlatan hakîkî dostlar. Dostları olmayan kimse için dünyanın zindandan farkı yoktur. Sevmek, sevilmek ve acımak... Sevmek ve sevilmek, insanı hayata bağlayan, bütün sıkıntıları unutturan en güzel ilâçtır. Sevmekten sonra da acımak gelir. Seven ve acıyan, herkese, her şeye iyilikle bakar. Kötülük düşünmez. İyileri iyi oldukları için sever. Kötülere ise kötü oldukları için acır. Onların da iyi olmaları, hidâyete kavuşmaları için çırpınır. Bu iki şeyin hakîkatına varan, gerçek mutluluğa kavuşur. Bunun için, artık hiçbir sıkıntı, dert olmaz. Bu mutluluğun verdiği haz, bütün sıkıntıları örter. Peygamber efendimiz de, İslamiyetin hülasası ve saadetin sırrını: (Allahü teâlâyı, emirlerini büyük bilmek, bunlara saygılı olmak ve yarattıklarına acımak, merhamet etmek) olarak buyurmuşlardır. Hikmet ehli de diyor ki: Yüzüğünde ne yazılıydı, bilsen Süleymân'ın: Sakın aldanma, yoktur vefâsı dünyânın! Mes'ûd, o kimsedir ki, bütün kazandığını, Yiye!.. Bırakıp, sevindirmeye düşmânın. Osman Ünlü... |
SAAT: 09:36 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.