Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forum.medineweb.net/658-serbest-kursu)
-   -   Sohbet bir aynadır. İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar. (https://www.forum.medineweb.net/serbest-kursu/30889-sohbet-bir-aynadir-insanin-icini-yansitir-cevherini-ortaya-koyar.html)

Allahın kulu_ 03 Ocak 2015 22:07

Sohbet bir aynadır. İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar.
 
SOHBET İNSANI OLGUNLAŞTIRIR
Kimlerle arkadaşlık yaparsanız, kimlerle oturup kalkarsanız, onların
ahlâkından size, sizin ahlâkınızdan onlara bir şeyler geçer.
İnsan, beraber bulunduğu kişilerden etkilenir.
İnsanoğlunun mayasında var olan bu özelliğe, en genel manada, sohbetdeniliyor.

Sohbet; bir arada bulunma, birbirinden etkilenmenin adı.
İnsanlara peygamber gönderilmesinin temelinde, yaratılıştaki bu etkilenmeözelliği yatıyor.
Sahabe nesli, en hayırlı nesil olma lütfuna Resul-i Ekrem s.a.v. Efendimizile beraber olmakla ulaşmıştı.
Öyle bir gönül beraberliği ki bu, adeta O’nun rengine boyanmışlardı.
Peki bizim gibi Saadet Asrı’ından nice asırlar sonra yaşayanlar, o nuryüzlüyü göremeyenler ne yapacak?
İnsan aynı insan, ihtiyaçları aynı.
İlâhi nuru bize de taşıyacak, bizim de
içimizi-dışımızı güzel kılacak beraberliğe, sohbete ihtiyacımız yok mu?
Evet; bir model insan ve onun etrafında bir ışık halesi gibi beraberlikler,yani sohbetler, her yerde, her zamanda en büyük ihtiyacımız.İnsan hayatı sohbet üzere kuruludur.
Sohbet, kendi cinsiyle bir olmak, ortak dille dertleşmek ve aynı hayatı paylaşmaktır.
İnsan, ünsiyete muhtaçtır.
Ünsiyet, birileri ile yalnızlığı gidermek, derdi dindirmek, sevgiyi paylaşmak ve muhabbet etmektir.

Tek başına olmak, Yüce Allah’a mahsus bir haldir.
Peygamberler bile hayatı
insanlarla paylaşmak zorundadır.
Tek başına din de yaşanmaz dünya da.
Onun
için ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem a.s. tek başına bırakılmamıştır.
Her şeyden önce hayatı paylaşacağı, muhabbet edeceği bir eş yaratılmış, Hz.Havva validemiz kendisine arkadaş yapılmıştır.
Böylece, insanlık hayatı iki
insanın muhabbet, sohbet ve beraberliği ile başlamıştır. Kıyamete kadargelecek bütün insanlar da bu usül üzere yaşayacaklardır.

İKİ SOHBET, İKİ SONUÇ
İki türlü sohbet vardır.
Birisi güzel, diğeri kötüdür. Güzel olan sohbetin
edebi ve hedefi güzeldir.
Sohbetin edebi helal ve harama dikkat etmektir.
Hedefi ise, Allah rızası ve cennettir.
Güzel sohbet, güzel arkadaş ve güzel
çevre demektir.
Güzel arkadaş, din ve dünya adına hiçbir zarar vermeyen,
sözü ve işi ile faydalı olan kimsedir.
Kötü sohbet, kötü arkadaş ve kötü çevre ile oluşur.
Hedefi dünya menfaati ve boş heveslerdir. Bu beraberliğin, hedefi gibi edebi de bozuktur. Kötü
sohbet, din ve dünyaya yaramayacak, boş ve nahoş konuşmalardan oluşur.
O,
helali bırakıp harama dalmaktır.
Yalan, iftira, gıybet, alay ve dedikodudan
zevk almaktır.
İnsanların şeref ve namusunu zedeleyecek, kötü işlere
özendirecek, güzel şeylerden nefret ettirecek bütün sözler kötü sohbettir.
Bunu yapanlar kötü arkadaştır. Böyle sohbetlerin yapıldığı yerler kötümeclistir.
Tevbe edilmezse böyle bir sohbet ve dostluğun sonu ahirette
birbirine düşman olmak ve ebediyyen ağlamaktır.
ARKADAŞINI SÖYLE, KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM
Sohbet bir aynadır.
İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar.
Meyil ve muhabbetini gösterir, fıtratını tanıtır. Yani, insan sevdiği ve hayatını
paylaştığı dostları ile ölçülür, arkadaşları ile tanınır.
Herkes sevdiği ile beraber olur. Bu beraberliğin aslı, sevenlerdeki ortak
özelliklerdir.
Aynı cinsler, benzer fıtratlar, ortak yaratılışta olanlar
birbirleri ile kolayca tanışır, sevişir ve kaynaşır.
Birbirlerine ayna
olurlar.
“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü bunun
için söylenmiştir.
Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor:
“Ruhlar, değişik sınıflara göre dizilmiş ordular gibidir. Ruhlar alemindebirbirleri ile tanışanlar (ortak özellikler taşıyanlar), dünyada kolaycatanışıp kaynaşırlar.
Orada birbirlerine yabancı olanlar, burada da zıtlaşıp
dururlar.
” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Hadis-i Şerif’te bildirildiği gibi insanların birbirleriyle tanışıpkaynaşmaları farklılık gösterir, ama insanların her zaman uyumluolabildikleri insanlarla birlikte yaşama imkanına sahip olduklarısöylenemez.
Bizimle aynı meşrep, aynı mizaçtan olmayan insanlarla da yaşamak zorunda kalabiliriz.
Her iki halde de, yani uyumlu ya da uyumsuz olduğumuz insanlarla birlikte yaşadığımız sürece, en temel insanî ilişkimiz sohbettir.
Burada önemli olan sohbetin Allah için olmasıdır.

SAMİMİYET YOKSA SOHBET OLMAZAllah için sohbetin temelinde ilâhi sevgi yatar.
Bu sohbet, hakkı öğrenmek,
öğretmek ve yaşamak için yapılır.
Böylesine yapılan sohbet, Allah yolunda
dost olmanın ve bu dostlar ile güzel ahlâkı elde etmenin temelini oluşturur.
İşte bu, Allah yolunda cemaat olmaktır.
Bu cemaat, asıl vazifesinin iyiliği
öğretmek ve kötülükten sakındırmak olduğunun farkındadır.
Ki bu vazife
müslümanlara farzdır.
Her müminin bu farzı gücü nisbetinde yerine getirmesi
gerekir.
Bu farzı yerine getirmede birinci adım, kalben iyiliği sevip kötülükten
nefret etmektir.
İkincisi, iyilerle beraber olup, kötülerden kaçınmak;
üçüncüsü ise, insanları iyi işlere davet edip, kötü işlerden sakındırmaktır.
Dördüncü ve en önemli adım ise, güzel ahlâkı bizzat yaşamak ve buna ölene kadar devam etmektir.
Allah Rasulü s.a.v.: “Din nasihattan ibarettir.
” (Buharî, Müslim, Ebu Davud) buyurmuştur.
Nasihatin iki manası vardır. Biri samimiyet, diğeri hayra davettir.
Bu hadis-i şerif, Allah için sohbette nasihatın önemine dikkat çekmiştir.
Hadisin devamında bu samimiyetin, Allah’a, kitabına, Rasulü’ne,
müslümanların başındaki imama ve bütün müslümanlara karşı korunmasıgerektiği belirtilmiştir.
MÜMİNİN HER HALİ SOHBETTİRBir müslümanın en başta gelen işi, kendisini ve diğer insanları Allah’a,Kur’an’a, Sünnet’e, birliğe, cemaate ve müminleri sevmeye davet etmektir. Bu daveti, sözü ve yaşantısı ile yapmalıdır.
İşte buna gerçek sohbet denir.
Bu sohbeti yapan gerçek bir dosttur ve onunla beraber olmak herkese rahmettir.

Sohbetin zamanı olmaz, ama sohbetin faydalı olması için edep ve sevgi
şarttır.
Gönüllerin birbirine sevgi ile açılmaları ve samimi olmaları
gerekir.
Ayrıca iki taraf da Allah rızasını düşünmelidir.
Bu düşünce işin
başında olduğu gibi, sonunda da devam etmelidir.
Bu niyetle kurulan her ilim ve zikir meclisi birer sohbet çeşididir.

Ayrıca maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek niyetiyle bir mümin kardeşinin
hal ve hatırını sormak, selamlaşmak, ondan dua istemek, ona hayır dua etmek,görünen bir kusurunu düzeltmek, kendisine güzel tavsiyelerde bulunmak dasohbettir.
Bütün bunlar her müminin yapması gereken sohbet ve dostluk türleridir.
Buna,
hayırda yardımlaşma, birbirine hakkı öğretme ve sabrı tavsiye etme denir.

İYİLERLE BİRLİKTE İYİYE ULAŞMAKSohbetin en kıymetlisi, salih insanlarla olanıdır.
Bu sohbet, Allah dostları
ile beraber olmak ve onların nazarı altına girmektir.
Buna manevi terbiye
denir. Böyle bir sohbet ve beraberlik bütün hayırların anahtarıdır.
Çünkü bu
sohbetle gönülden gönüle ilâhi sevgi akar, ruhlar feyzlenir.
Allah dostlarının sözünden çok hali insanı etkiler.
Onları görenler Allah’ı
hatırlar, güzel ahlâka yönelir.
Sahabenin Allah Rasülü s.a.v ile yaptığı
sohbet böyleydi.
Efendimiz s.a.v.’in saadetli kalbinden aldıkları nur ve
sevgi ile Yüce Allah’ı tanıdılar, sevdiler. Hallerini ıslah edipgüzelleştiler ve ebedi saadete erdiler.
Sahabe-i Kiram hep bu sohbet ile ayakta duruyordu.
Efendimiz s.a.v.’den ayrı
kaldıklarında, bunu kendi aralarında yapmaya çalışıyorlardı.
Abdullah b.
Revaha r.a. bazen arkadaşlarına:
“Gelin, Allah için oturup meclis kuralım,
bir saat imanımıza iman katalım.” derdi. Bunun ne demek olduğunu anlamayanbir sahabi, gidip durumu Hz. Peygamber’e anlattı.
Efendimiz s.a.v: “Allah
İbnu Revaha’ya rahmet etsin.
O, meleklerin katıldığı ve övündüğü zikir
meclislerini seviyor.
Sizi ona davet ediyor.” (Ahmed) buyurdu.

Saadet asrından sonra böyle bir sohbet, ancak Hz. Peygamber s.a.v.’in ahlâkı
ile ahlâklanmış Allah dostları ile yapılabilir.
Her insan böyle bir sohbete
muhtaçtır.
Çünkü kalplerin ilacı ondadır. Bir edep ehlini görmeyen edebi
öğrenemez.

MANEVİ TERBİYE YOLU SOHBETBütün Allah dostları, kâmil insanlarla sohbet etmek üzerinde durmuşlar ve bugönül beraberliğinin manevi terbiye için şart olduğunu belirtmişlerdir.
Büyük veli Şah-ı Nakşibend k.s. diyor ki: “Bizim terbiye yolumuz sohbetüzere kuruludur. Hayırlar, Allah için salih insanlarla beraber olmadadır.
Onlarla sohbete devam ede ede hakiki imana kavuşmak nasip olur.
Ömer b. Abdulaziz rh.a. ise: “Medinei’nin fakihlerinden Ubeydullah b.Abdullah ile bir mecliste bulunmak, benim için bütün dünyadan daha sevimlive daha hayırlıdır.
Onun gibilerle oturup kalkmakla akıl nurlanır, kalp
huzura erer, edep elde edilir.” diyor.
Alimlerden Cafer b. Süleyman rh.a., salih insanlarla beraberliğin kendisine
ne kazandırdığını şöyle anlatır:“Kalbimde bir katılık hissettiğim zaman, kalkar hemen Muhammed b Vasi’inyanına gider, meclisine katılır, yüzüne bakardım.
Böylece kalbimdeki katılık
gider, içime ibadet neşesi gelir, tembellik üzerimden kalkar ve bu neşe ilebir hafta ibadet ederdim.
” (Zehebî, Tarihu’l-İslam; Gazalî, İhya,)
MUHABBETTE SADAKAT ARANIRAllah dostları ile yapılan sohbet ve beraberlik ölene kadar devam etmelidir.
Çünkü insan, manevi desteğe ve salih insanlar ile Allah yolunda beraber
olmaya devamlı muhtaçtır.
Bu dostluk ve beraberlik özellikle ölüm anında
gereklidir.
Benim artık sohbete ve desteğe ihtiyacım yok, ben bana yeterim
demek son derece yanlış ve tehlikelidir.Büyük veli Ebu’l-Hasan Şazelî k.s.’nin talebelerinden birisi bir müddetsohbet ve zikir meclisinde bulunmuştu.
Sonra sohbetleri terketti. Bir gün
Hazret bu talebe ile karşılaştı.
Ona: “Niçin bizden ayrıldın, sohbetlerimizi
terk ettin?” diye sordu.
Talebesi: “Bu zamana kadar sizden aldıklarım ve
öğrendiklerim bana yeter, artık size ihtiyacım kalmadı” cevabını verdi.
Büyük arif bundan rahatsız oldu ve onu şöyle uyardı:
“Eğer bir kimse, birisinden aldığı feyz ile yetinseydi, Hz. Ebu Bekir Sıddıkr.a.’ın, Hz. Peygamber s.a.v.’den aldığı feyz ile yetinmesi gerekirdi.
Halbuki o, Allah Rasülü’nden vefat edene kadar ayrılmadı.
Sen nasıl
ayrılıyorsun?” (İbnu Acibe, el-Fütuhatü’l-İlâhiyye)Allah dostlarını bulduktan sonra onların sohbetinden ayrılan kimse, sudançıkmış balığa benzer.
Kısa zamanda gücü biter, nefesi tükenir, karada ölür
gider.
Allah dostları ile yapılan sohbet kalbin hayatıdır. Din, böyle bir sohbetin
feyzi ile güzel yaşanır. Kalp bu sohbetle uyanır.
Gönül bu sohbetle huzura
ulaşır.
İnsan bu sohbetle halini değiştirir, ahlâkını güzelleştirir.
Sohbet,
mümin için günlük bir gıdadır. Onu devamlı almalıdır.
Her gün olmazsa hiç
değilse haftada veya ayda bir sohbete katılmalıdır.
Bu da olmazsa, rehber
insanların eserlerini okumalı, örnek hallerinden ibret almalıdır. Muhammed Emin GÜL SEMERKAND DERGİSİ ŞUBAT-2002

Allahın kulu_ 03 Ocak 2015 22:18

Cevap: Sohbet bir aynadır. İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar.
 
YOLUMUZ SOHBET YOLUDUR…

Cenab-ı Mevlâ, insanoğlunu bütün mahlukatın içinde en mükemmel, mümtaz vemükerrem olarak yaratmıştır.
İnsan bu mükemmeliyet ve mükerremiyetini idrak edip, Allah’ın Kelâmı’na veFahr-i Alem s.a.v.’in beyanlarına kulak verir ve bunları halisane yaşamayagayret gösterirse, işte o zaman felaha erenlerden olacak.
Cenab-ı Zül
Celâl’in, meleklerine karşı iftihar ettiği övülmüş insanlar zümresinegirecek.Habib-i Kibriya s.a.v. Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini, sohbetle insanları yetiştirerekbaşlatmıştı.

O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfuna
eren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası“sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır.

Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki,insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram,bütün imkansızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş,insanlığın kurtuluş modeli olmuştu.

Tarihin hiçbir devresinde bu şekilde
cennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektirde...

Rabbül
Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır. İslâm ahlâkını öğrenmek,birbirleriyle kardeşlik kurmak, ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için biraraya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler.


Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur,
yüksek derecelere kanat açarlar.
Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir”
buyurmuşlardır. Dolayısıyla, sohbeti terkeden, büyüklerin tarif ettiği yoluterk etmiş olur.
Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemiz
gerekir.
Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı özellikler taşır.



Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir.
Sohbetten gaye,Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil, kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek, terakki etmektir.

Diğer bir fark, sohbetin konularında kendini gösterir.
Sohbette dünya
konuşulmaz, konuşulmamalıdır.
Hatta ukbadan da bahsedilmez, siyaset, hayat
pahalılığı gibi lüzumsuz işlerden bahsedilmez. Dedikodu, gıybet, malâyanilik gibi gayri meşru davranışlara asla yer verilmez, fırsat tanınmaz.
İnsanın manen terakkisine vesile olan sohbetin diğer önemli bir vasfı da,
kiminle sohbet yapılacağı hususudur.

Büyükler bunu şu veciz sözle
açıklamışlardır:“Ya senin kendisinde yok olacağın, ya da onun sende yok olacağı biri ilesohbet et.
Ya da hem senin, hem de onun Allah’da yok olacağınız biri ile
sohbet et; ne sen kalasın, ne de o...
İşte böyle bir sohbet meclisinde, anlatılanlara iyice kulak verilmeli, kalbi uyandırıcı sözlere dikkat edilmelidir.
Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz’in huzurlarına giren kimse, birçok faydalıbilgilerle donanmanın yanı sıra, güzel bir ahlâka bürünerek ayrılırdı.
Bizler de sohbetin yukarıda bazılarını zikrettiğimiz edeblerine riayetettiğimiz takdirde arzu edilen kazancı elde etmiş oluruz.
İnsanoğlunun kalbinde üç türlü sevgi yer alır.
Dünya sevgisi, ukba sevgisi,
Mevlâ sevgisi.
Bir kimse maneviyat yolunda evrad gibi üzerine düşen
vazifelerini yapmak kaydıyla tam bir ihlâs üzere manevi sohbetlere devamettiğinde, kalbinde dünya ve hatta ukba sevgisi kalmaz, sadece ve sadeceYüce Mevlâ’nın has sevgisi yer alır ki, işte önemli olan budur; gaye budur.
Rabbü’l
Alemin’i seven, dürüst ve istikamet ehli olur.

Şuurla bilerek ve
şevk duyarak kulluk vecibelerini yerine getirir.
Böylece mert bir insan,
dürüst bir esnaf, kadirşinas bir ilim adamı, insaflı bir doktor veyamühendis, adalet ve merhamet sahibi bir mülkî amir olur.
Asla soyguncu bir
tüccar, vurguncu bir sanayici olmaz.
Helalinden kazanmaya gayret eden,
dikkatli ve hürmete layık biri olur.
Sohbetlerin en önemli hususiyetlerinden biri de, insanın kalbinde muhabbeti, muhabbet-i ilâhiyi ve ondan hasıl olacak bütün mahlukata muhabbeti meydana getirmesidir.

Bu muhabbet tarif edilmez, edilemez.
Sadece yaşanır ve yaşanarak bilinir.
Gözyaşları ise muhabbetin bariz ifadelerinden sayılır.Kainat hep muhabbetin eseridir.

Bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak “Eğer sen
olmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım” buyuruyor.
Cenab-ı Rabbül
Alemin’in habibi Hz. Muhammed s.a.v. Efendimiz, bütün mevcudatın yaradılışsebebi oluyor.
Demek ki kainatın yaratılışında aşk var, muhabbet var, sevgi
var.
Muhabbetten maksat, Muhabbetullah, Muhabbet-i Rasulullah, Muhabbet-i
Evliyaullah’dır.
Bu muhabbet lafla olmaz; fedakârlık, sabır, mutabaat ve
rabt-ı kalb ister.
Bu aşk, tabiri caizse bir arslan ile cenkleşmek gibidir;
sanıldığı kadar kolay değildir.
Muhabbete talip olan kimse, çok çeşitli belalarla imtihan edilir.
Kişi,
malıyla, evladıyla, nefsiyle kısaca sahip olduğu her şeyiyle denenir,imtihan edilir. Tahammülü, gücü, sabrı, rızası ölçülür.
Bütün bunların
sonucunda başarılı olursa, muhabbet tacı giydirilir.
İnsanın gönlünde, Allah’ın ve O’nun Habibi s.a.v.’in muhabbetini evliyaullah tutuşturur.
Onlar, Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmış ve murad-ı ilâhide fena bulmuş zatlardır.

Kişi onları görünce Cenab-ı Mevlâ’yı hatırlar.
Kendisini, dünyalık kaygı, gam ve kederlerden kurtulmuş olarak, ulvi bir alemde hissetmeye başlar.
Hatta öyle bir hal almaya başlar ki, “keşke zaman dursa da, bu yüce huzurdan, manevi iklimden hiç ayrılmasam” diye dua etmeye başlar.
Bu manevi huzurdan ayrılık zamanı gelince yürekler hasretle yanar,büyük bir hasretle vuslat beklenmeye başlanır.

Şu unutulmamalıdır ki; evliyaullahın muhabbeti, insanı muhabbet-i Habib-i
Kibriya’ya; Habib-i Kibriya’nın muhabbeti de Muhabbetullah’a, yani Allah’avuslata götürür.
Bu yolun temeli ise, kişinin zahirde ve batında sohbet
üzere bulunmasıdır.

Yüce Rabbimiz bizlere bu hadsiz muhabbeti nasip eylesin.


M.Saki
EROL
SEMERKAND DERGİSİ


SAAT: 21:48

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306