Üniversiteli Müslüman Gençsen, Bu 7 Konuya Dikkat!
 

Üniversiteli Müslüman Gençsen, Bu 7 Konuya Dikkat!
1. Namaz Vakitleri Kaçmasın!
Kardeşim, genciz, üniversiteliyiz. Ancak bu süreçte en büyük imtihanlar bizimdir. Allah en güzel çağımızda en büyük imtihanlarıyla sınar bizi. Çünkü hataya en kolay düşebilecek çağdır bu çağ ama bir o kadarda dik durursa tuttuğunu koparır bu gençler. O halde pisliğin yağmur gibi yağdığı şu zamanda en büyük kalemiz olan NAMAZA daha çok önem verelim. O kaleyi kimseye ve hiçbir şeye kaptırmayalım. Belki pek çok şeyden taviz verebiliyoruz ama NAMAZ taviz vermediğimiz, ihtimalini bile düşünmediğimiz tek çizgimiz olsun. Zaten bunu oturtursak daha fazla güzellikler ve iyi alışkanlıklar peşi sıra gelecektir.


2. Dersler ve Hocalar Bekler!
Kardeşim, bazen öyle bir zaman olur ki namazı kılsan derse geç kalırsın, derse gitsen namaz geçer veya kerahate düşer. Aklın karışır, şeytan açık kapıyı yakalar ve en güçlü silahını, vesveseyi kullanır. “Derse geç kalırsan hoca almaz ama Allah affeder. Sen hep kılıyorsun zaten, şuan zor durumdasın. Kerahate kalsın ne olacak, zaten kılmış olmuyor musun?…” Gencin eli de, dili de, yüreği de, imanı da güçlü olacak, olmalı! O halde, şeytana pas vermeden o namazı kılmalısın. Ardından derse geçersin, hocan kızabilir, rezil edebilir seni sınıfa, hatta derse bile almayabilir. Bunlar sana dokunabilir ama bu nefistendir. Bırak o gurura doymaz nefsin biraz incinsin, kırılsın, törpülensin. O dersin kapısından dönerken, Rabbinin kapısından girmenin huzuru ile yürürsün. Ama dersten bırakır, bıraksın kardeşim. Toplarsın. Toplayamazsan da, canın sağ olsun. Nihayetinde sen dünyalığı Rabbine tercih etmedin. Sen Rabbine teslim ol, gerisini düşünme. Yaşayan bilir, en olmaz dediğin durumda bile Rabbine sığınmayı bilirsen, Allah yarı yolda koymaz, yolu açan da O’dur, kapatan da, bilesin!


3. Başını Önce Eğmek Zor Değil!
Belki en zorlandığımız konu budur, bu olacaktır. Zamanın fitnesi gizli değil artık, ulu orta, apaçık. Her yer vıcık vıcık insan kaynıyor tabiri caizse ve edepsiz insan sürüleri dolanıyor, en çok da üniversitede. Haya mumla aranır olmuşken, eğer sen Müslüman Genç unvanına talipsen, hayayı aratmayacak ya da kendinde bulduracak kadar edepli olacaksın. Gözlerini yere eğmek bu kadar zor değil. Bu seni ezik, havasız, sıradan yapmaz. Bu seni arşa yükseltir. Gencin en büyük imtihanlarındandır bu. O gözler bile bile mahreme ilişmezse, Rabbi kıyamaz cehennem ateşinde yakmaya onları. O gözler ki, en kötü yerde korunmak için çaba gösterirse, Rabbi yalnız bırakmaz sahibini. Her şeyi mükemmel yapamayız ama çalışmalıyız. O halde kardeşim, kantinde, derste, yolda, kampüste… Mümkün mertebe gözlerimizi yere sabitleyeceğiz. Sağa sola fıldır fıldır döndürmeyeceğiz. Size bir fitnenin yaklaştığını hissetseniz hemen Rabbinize sığınmalısınız. Ben yaşadım ve deneyimledim. Ne yaptıysam bu fitne başımdan gitmiyordu. En bedbah halini alınca beynimde “Estağfirullah” sesleri yankılandı. Nasıl aklıma gelmez deyip, bu zikre sığındım. Aylarca kurtulamadığım bu fitne her aklıma geldiğinde inanarak Estağfirullah çekiyordum. Rabbime hamd-ü senalar olsun.


4. İnancına Laf Ettirme, Hoca Seni Bırakamaz!
Üniversitede en çok yaşanan olaylardır bunlar. Hele başörtü serbestliğinden sonra olay laf çarpıtma olaylarına döndü. İşi olmayan adamların bile derdi din olmuş, ahkam kesiyorlar. Bu durumda deli-kanlı genç duramıyor tabii. Durmasın da zaten. Ama bir ölçüsü var bunun. İlk olarak Müslümanlığınla örnek teşkil etmen lazım. Sokak ağzıyla, sokak kavgasına dönüştüremezsin bu meseleyi. Mesele sadece senin meselen değil ki, İslam’ın meselesi, senin yüzünden laf gelmemesi lazım. Senin yüzünden insanlar yanlış düşünmemeli! İkinci olarak, önce sınıf ortamında erkeklerin ses çıkarması gerekir. Hanım kardeşler bakar ki, dinini savunacak bir adam yok ortalıkta, meydanı boş bırakmaz ve edebince gereken cevabı verir. Ama yine üslubunu ve Müslüman Hanım profilini çizemez. Korkmayın, hocalar isim alır, not düşürür, belki bırakır da. Ama hiçbiri ahirette Allah’ın ” Benim dinime, Bana, Peygamberine (s.a.v.) dil uzatılırken SEN NEREDEYDİN?” sorusu kadar can yakmaz, bu soru kadar ağır bedel ödetmez. Unutmayın, eğer Allah’ın varlığına iman ediyor ve teslim oluyorsanız, elbet yardımcınız olarak O size yeter!


5. Boş Vaktin Yok Mu Gerçekten?
Biz planlama yaparken, okulda geçen zamanı topyekün siler atarız. Sanki her an, her saniye bir işimiz varmış gibi… Halbuki küçük zamanları kullanmak daha etkili ve kolaydır. Mesela dersliğe geldiniz ve hocanın gelmesine 10 dk var. Okuma yapabilirsiniz, kitap, siyer, meal vs. neyse artık. Bunun için 10 dk mühim bir zamandır. Yine namaz kıldınız ve derse 15 dk var. Oturup Kuran okuyabilirsiniz. Yolda giderken zikirlerinizi yapabilirsiniz. Ezber yapmak istediklerinizi veya sureleri dinleyebilirsiniz. Otobüste veya öğle arasında çay içerken telefondan pek çok uygulamaya yolu veya internet ile o günkü videonuzu izleyebilir, okumalarınızı yapabilirsiniz. Hepsi sabaha veya akşama kalırsa, bu düzen oturmaz ve çok zorlanırsınız. Çünkü üstüne yorgunluk düşen akşam, bunların hepsini size sunmayabilir. Büyük İslam önderlerinin hep bu tavsiyesi göz çarpar. Küçük zamanlarınızı bile boş geçirmeyin. Onları dahi değerlendirir. Rabbim o küçük zamanlara öyle büyük bir bereket veriyor ki, akşam yapsanız bu kadar olmaz. Hem bu küçük çalışmalar sizi boş şeylerle meşgul olmaktan kurtarır, hem de küçük birikimler size büyük hazineler sunar.

6. Mahremine Dikkat Et!
Bu sefer konu gözler değil kardeşim. Bu sefer mesele ortam. Kantinde, sınıfta karşı cins ile iletişim durumu. Maalesef buralar çok rahat yerler. O nedenle de kendimizi daha çok sakınmamız gerekiyor. Normal bir kantin sırası, bazen fitnenin en büyük yeri olabiliyor. Yine sınıfta boş kalan yanını dolduracak bir karşı cins imtihanın oluyor. Sınav esnasında hoca yanına birini oturtuveriyor. İşte o zaman mümkünse durumu değiştirmelisin. Yok değilse eğer, olabildiğince diğer köşeye gitmelisin, bakmamalı, yanaşmamalı, herhangi haddi aşacak bir iletişime meyil vermemelisin. Zira taviz tavizi doğurur. Asıl imtihanı, asıl dersi yanındaki bilecek ve ona göre davranacaksın.

7. Rengini Belli Et, Yoksa Boyanırsın!
“Allah’ın boyasına bak. Allah’tan daha güzel kim boya vurabilir?” [Bakara 2, 138]

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, yok kardeşim. Bu iş dava işi. Rengini, tarafını apaçık belli edeceksin. Bu renk için her türlü bedeli de göze alacaksın. Allah’ın boyası ucuz olmaz. Başörtülü kardeşim, bir şekilde kendi yönünü belli ediyor ama tesettür ölçüleri bu konuda önemli husustur. Henüz ona nail olamayan kardeşim, sende hal ve hareketlerinle yönünü belli etmelisin. Hele erkek kardeşler, siz bu işin düğümü gibisiniz. Artık herkes sakallı. Mesele sakal değil, sınıfta ve okulda işi hanım kardeşlere yüklemeyin. Artık yiğitliğinizi meydana bir dökün. Neyden korkuyor delikanlı imanınız? Bir daha bu imkan, bu çağ ve kendini Allaha kanıtlama fırsatları gelmeyebilir. Erkek kardeşlerim kendini gözleriyle belli edecek, görmeyecek kardeşim o gözler mahremleri. Erkek kardeşler de tesettürüne dikkat edecek. Diğerlerinden seçilemeyen erkek Müslüman mı olur? Peki hiç sordunuz mu, nedir benim tesettürüm diye? O halde kardeşlerim her şeyin evveli bilmeye, öğrenmeye, okumaya ve araştırmaya dayanıyor. Bir daha bu gözler, bu heyecan, bu istek, bu fırsatlar önümüze serilmeyecek. Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım.

suffagah.com