O Şeytan Hiç Bırakmaz Yakamızı
 

"Bugün namazlarımı tam vaktinde kılacağım" diye niyet edersin. Ezanı duyar duymaz lavaboya koşarsın. Tam abdestini alırken lavabonun kirli olduğu ilişir gözüne. Lavaboyu ovayım da hemen gidip namazımı kılayım dersin. Günlerdir içinden gelmeyen temizlik isteği bir anda coşuverir.
Orayıda, şurayıda derken bütün banyoyu temizlersin.

Öyle olur işte. Sen seccadenin başına gidene kadar şeytan 40 işi yaptırır sana. Bazen saatler geçer gider de o namazı kılamazsın... Tam Kur'an okuyacağın zaman arar uzun zamandır aramayan arkadaşın.
Derdi vardır, anlatır da anlatır. Kur'anı aldığın gibi yerine koyarsın.
Tam biraz zikir çekeyim der başlarsın biraz sonra bakarsın ki diline eskilerden bir şarkı dolanmış.

Tesettüre girmeye karar verirsin. Saçlarına bir canlılık gelir. "Bu saçlar kapatılır mı?" der fitler şeytan. "Dur bakalım daha erken" der. "Sen zaten namaz kılıyorsun bak şu kadına başını örtüyor ama her çirkinliği yapıyor. Sen iyisin" der vazgeçirir.

Hac için para ayırırsın. Kelepir bir ev denk gelir. "Bu fırsat kaçmaz der" arkadaşın. Çocuklarına yatırım yaparsın...

Ahh o şeytan hiç bırakmaz yakamızı.
Bizde iman kırıntısı gördüğü müddetçe musallat olur bize.
İşte son nefesimize kadar devam edecek bu mücadele.

Hepimizin İnternet imkanı var. İsteyene cennet bahçesi, isteyene gayya kuyusu. Kimin nasibine ne düşerse onu alır.
Dinleyip istifade edebileceğimiz yüzlerce kaliteli bereketli dersler var.
Öyle bir nimet ki bu: Mutfakta yemek yaparken bulaşık yıkarken hocayı ayağınıza getiriyor. Kıymetini bilmek lazım.
Sohbet dinlemek, nasihatlere kulak vermek ibadetlere olan şevkimizi artırır.
Bakın ömrümüz nasıl hızlı geçiyor. "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." buyuruyor Rabbimiz.

Bu kısa yolun sonunda Allah'ın rızası ve cennet varsa, daha önemli ne işimiz olabilir?
Sonsuz mutluluk için biraz daha gayret etmeye, emek vermeye değmez mi?


Alıntı...