Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Serbest Kürsü (https://www.forum.medineweb.net/658-serbest-kursu)
-   -   Nasıl Bir İslam'a Çağıralım ? (https://www.forum.medineweb.net/serbest-kursu/7642-nasil-bir-islama-cagiralim.html)

MERVE DEMİR 20 Kasım 2008 22:05

Nasıl Bir İslam'a Çağıralım ?
 

İnsanlar, İslâm'ın çeşitli şekillerde ortaya çıkan herhangi beşeri sosyal bir ideoloji, herhangi siyasal bir düzen olmadığını, İslâm'ın sadece İslâm olduğunu kavrayıncaya kadar onları bırakmamalıyız. İslâm bağımsız kişilik, anlayış ve kurumları ile insanlık için bütün beşeri ideolojilerin rüyasını gördüğünden çok daha iyisini gerçekleştirecek olandır. İslâm yüce, pak, uygun ve güzel bir şekilde Yüce Mevla'dan doğrudan doğruya sadır olandır.

İslâm'ın hakikatini bu şekilde kavradığımızda; bu anlayış bize, doğası gereği İslâm'ı; insanlara sunarken kendimizin tabi olduğunun hak, başkalarınkinin batıl olduğunu yakinen bilmenin sağladığı bir güç ve güven verecektir. İnsanlığın içinde bulunduğu kötü durumu görerek, onları mutlu kılacak şeyin ne olduğunu bilmenin rahatlığıyla, insanların sapıklığını görüp, hidayetin nerede olduğunu bilmenin verdiği mutlulukla seslenmemizi sağlayacaktır.

Kesinlikle islâm'ı onlardan gizlemeyeceğiz, arzularını, sapık anlayışlarını okşamayacağız. Tamamen açık olacağız onlara karşı: Sizin içinde bulunduğunuz cahiliye, bir pisliktir ve Allah sizi temizlemek istemektedir. Yaşadığınız hayat, bayağı bir hayattır. Allah sizi yüceltmek istemektedir. İçinde bulunduğunuz bu durum kötülük, sıkıntı ve acıdan ibarettir. Allah sizi affetmek, merhamet etmek ve mutlu kılmak istiyor. İslâm sizin anlayışlarınızı, kurumlarınızı, değerlerinizi değiştirecek, kavuştuğunuzda şu andaki yaşadığınız hayatı inkar edeceğiniz başka bir hayata; onu elde edince yeryüzünün her köşesindeki kurumlarınızı, küçümsemenizi sağlayacak yeni kurumlara; bütün bir yeryüzünde egemen olan değerlerinizden sizi vazgeçirecek yeni değerlere sahip kılacaktır. Siz içinde bulunduğunuz kötü durumdan dolayı İslâmî hayatın gerçek yüzünü göremediniz. Çünkü; düşmanlarınız, yani bu dinin düşmanları, bu hayatın kurulmaması, bu düşüncenin bir vücud bulmaması için büyük bir gayret içindedirler. Elhamdülillah biz, Kuranımız, şeriatımız, tarihimiz ve geleceğine dair hiç bir şüphemiz bulunmayan düşüncemiz sayesinde bunun gönüllerimizde tezahür ettiğini görüyoruz.

İnsanlara İslâm'ı sunarken işte böyle davranmalıyız. Çünkü bu hakikatin kendisidir. Çünkü ister Arap yarımadasında, ister İran'da, ister Bizans'ta veya başka bir yerde olsun İslâm insanlara ilk kez bu şekilde hitap etmiştir.

Onları hasta olarak değerlendirdi. Çünkü gerçek buydu. Onlara sevgiyle, sempatiyle hitap etti. Çünkü bu yapısından ileri gelen bir özellikti. Şüphe ve tereddüte mahal bırakmayacak bir şekilde kendini ortaya koydu. Çünkü bu onun yöntemidir. Hiç bir zaman "Onlara hayatlarınıza, kurumlarınıza, anlayışlarınıza ve değerlerinize küçük düzeltmelerin dışında kesinlikle dokunmayacağını, ya da kendisinin onların kaynaştıkları düzen ve kurumlarına benzediğini söylememiştir.

Günümüzde kimileri, İslâm'ı sunarken bazen "İslâm demokrasisi" bazen "İslâm sosyalizmi" bazen de dünyada egemen olan ekonomik, siyasal ve hukukî düzenlerin sadece "bazı İslâmi düzenlemelere" ihtiyacı olduğunu söyleyerek İslâm'ın gerçek yüzünü gizlemektedirler.

Hayır!.. Konu büsbütün farklıdır. Yeryüzüne yayılmış bulunan bu cahiliyeden, İslâm'a geçiş geniş ve uzun bir süreçtir. İslâmi yaşam biçimi, bugünün ve dünün cahiliye yaşam biçimlerinden büsbütün farklıdır. İnsanlığın karşı karşıya bulunduğu bu sıkıntılı durum; düzen ve kurumların bazı birimlerinde yapılacak eksik ve yüzeysel düzenlemelerle bir çözüme kavuşturulamaz. İnsanlığın kurtuluşu ancak bu geniş ve uzun süreçle, yaratıkların yöntemlerinden Yaratan'nın yöntemine, beşeri düzenlerden beşerin Rabbinin düzenine, kulların egemenliğinden kulların Rabbinin egemenliğine geçişin sağlandığı süreçle başarılabilinir.

Bu, bir gerçekliktir. Bunun gibi diğer bir gerçek de, bunu açıkça söylememiz, insanları şüphe ve tereddüt içinde bırakmamamızdır.

İlk başta insanlar bunu beğenmeyebilir, ürküp kaçabilirler. İslâm'a davetin başladığı ilk dönemde

de onu beğenmemişler, ürküp kaçmışlardı. Muhammed'in (s.a.v.) kendi düşüncelerini aşağılaması, tanrılarını ayıplaması, kurumlarını inkar etmesi, adet ve geleneklerinden uzaklaşıp kendi ve kendisiyle birlikte olan az sayıdaki müslümanla cahiliye düzeninden farklı kurum, değer ve gelenekler ortaya koyması onları korkutmuş, ürkütmüştü.

Sonra ne oldu? Sonra ilk başta beğenmedikleri;

"Arslandan ürkerek kaçan yabanî merkeplere benzerler"'(Müddesir, 50-51) diye âyette ifade edildiği gibi ürkenler, onunla savaşanlar; ellerindeki bütün güçle karşı koydukları; Mekke'de zayıf iken korkunç işkenceler yaptıkları, Medine'de güçlü iken savaştıkları, mü'minlerin Rabbine sığındılar.

Davet, ilk dönemde bugünkünden daha güçlü, daha iyi bir konumda değildi. Cahiliye tarafından görmemezlikten geliniyor, reddediliyordu. Makam ve mevki sahiplerinden uzak, Mekke vadisiyle sınırlıydı. O vakit bütün bir dünyaya yabancıydı. Bütün ilke ve amaçlarıyla kendisini reddeden güçlü büyük imparatorluklarla etrafı çevrilmişti. Bütün bunlara rağmen, bugün olduğu ve yarında olacağı gibi güçlüydü. Gerçek gücün unsurları bu akidenin yapısında gizlidir. Üzerine kurulduğu yalın ve açık gerçekte... Gücüne uzun müddet karşı koyma imkanı bulunmayan fıtratla olan uyumunda... İnsanlığın ekonomik, sosyal, bilimsel ve entellektüel alanlarda gelişme ve ilerlemesini sağlayacak güçte gizlidir.

Cahiliyenin bütün bir maddi gücüne karşı koyuşunda, bir tek ilkesinden bile ödün vermemesinde, cahili hevesleri okşamamasında, hiç bir şeyini gizlememesinde; İslâm'ın insanlar için bir hayır, rahmet ve bereket olduğunu açıklarken sergilediği açıklıkta gizlidir. Böylece en kötü, en zor şartlarda çalışma imkanını elinde bulundurmuştur.

İnsanları Yaratan; onların yapısını, kalplerine açılan kapıları, açık ve güçlü bir şekilde, eğip bükmeden Hakk haykırıldığında nasıl karşılık verileceğini bilir.

İnsan nefsinde, bir hayattan başka bir hayata geçiş özelliği, yeteneği vardır. Çoğu zaman bu ona cüzî bazı düzenlemelerden daha kolay gelir. Bir hayattan başka bir hayata tam bir geçiş ve dönüşüm diğerinden yani küçük düzenlemelerden daha üstün daha yetkin ve daha temizdir. Bu geçişi sağlayacak bazı gerekçeler vardır. İslâm düzeni yalnızca orada burada bazı yüzeysel değişiklikler yapacaksa, o zaman cahili düzenden İslâmî düzene geçişin gerekçeleri nedir? Yürürlükteki düzenin ayakta kalması, mantığa daha yakındır. Çünkü en azından varolan bir düzendir. Restorasyonu ve düzenlenmesi mümkündür. Bir çok özelliği ile ona benzediğine göre bunun yıkılmasına, yürürlükte olmayan ve uygulanmayan bir düzene geçilmesine gerek yoktur.

İslâm adına konuşurken, onu insanlara sunarken sanki o itham altındaymış da bu ithamı bertaraf etmek için gayret eden bazı insanlar da görüyoruz. Bu tür gayretlerden biri şudur:

Çağdaş düzenlerin yaptıkları bazı şeyleri İslâm'ın yapmadığı, bu durumun İslâm için bir eksiklik, bir ayıp olduğu şeklindeki değerlendirmelere karşı İslâm'ın bu konularda, yaptıkları çağdaş uygarlığın bindörtyüz yıl sonra yaptığından başka bir şey değildir. Ne bayağı, ne kötü bir savunmadır bu !

İslâm, cahili düzenlerden ve onlardan kaynaklanan yanlış uygulamalardan gerekçe almaz. Bir çok kimseyi hayrete düşüren, ruhlarını hezimete uğratan bu uygarlıklar, aslında cahili düzenlerden başka bir şey değildir. İslâm'la karşılaştırıldığında onlar eksik, düşük ve bayağı kalırlar. Orada yaşayan halkın durumunun "İslâm ülkesi" ya da "İslâm dünyası" adı verilen yerlerde yaşayanlardan daha iyi olmasının hiç bir önem ve değeri yoktur. Çünkü onların, yani müslümanların bu kötü duruma düşmelerinin nedeni müslüman olmalarından değil, İslâm'ı terkettiklerinden dolayıdır. İslâm kendini insanlara sunarken şu delile dayanır;

O, karşılaştırılamayacak bir şekilde onlardan daha iyidir. O düzenleri yerleştirmek için değil, değiştirmek; uygarlık kisvesine bürünen bu çamur deryasında çırpmanı kutlamak için değil, bu durumdan onu kurtarmak için gelmiştir.

Yürürlükte olan bazı düzen, ideoloji ve fikirlerdeki İslâm'a olan benzerlikler bizi bozguna sürüklemesin. Doğudaki ve Batıdaki bu düzenleri reddediyoruz biz. Onların hepsini reddediyoruz. Çünkü İslâm insanlığın ulaşmasını istediği düzenle karşılaştırılınca onlar geri kalmış düzenlerdir.

İnsanlara bu gerçekle seslenirken, fıtratlarının derinliklerinde bir düşünceden başka bir düşünceye, bir durumdan başka bir duruma geçişi sağlayacak genel İslâm düşüncesinin akidevî bir temelini sunuyoruz onlara. Onlara şöyle seslenirsek ikna edici bir delil getirmeyiz.

Fiilen var olan bir düzenden; uygulanmayan fakat, yürürlükteki sisteminizi az bir değişikliğe uğratacak başka bir düzene gelin. Bunun kanıtı da şudur. Siz şu konuda Onun yaptığı gibi yapıyorsunuz. O sizden adetlerinizin, uygulamalarınızın bir kısmında değişiklik yapmanızı istiyor. Bu konularda sizce çok değerli olanlar olduğu gibi kalacak, onlara azıcık bile dokunulmayacaktır.

Görünüşte kolay görünen budur. Oysa işin aslı öyle değildir. Çünkü gerçek bundan farklıdır. Gerçek, İslâm'ın düşünceleri, duyguları, düzen ve kurumlan, yasaları, kanunları, insanlığın yaşadığı cahiliye hayatını, cahiliye ile hiçbir bağı kalmayacak bir şekilde kökten değiştireceğidir.

Yeterli olan, onları kula kulluktan yalnızca Allah'a kulluğa; hem genel, hem de özel olarak geçişi sağlamasıdır.

"Dileyen iman etsin, dileyen de inkâr etsin." (Kehf, 29)

"Kim inkâr ederse, Allah alemlerden müstağnidir." (Al-İmrân, 97)


Seyyid Kutup

İslaminesil 24 Nisan 2014 21:01

Cevap: Nasıl Bir İslam'a Çağıralım ?
 
Güncelleme

İslaminesil 24 Nisan 2014 22:07

Cevap: Nasıl Bir İslam'a Çağıralım ?
 
Peygamberimiz yetmişten ziyade Ebu Cehil’e İslam dinini tebliğ etmiştir.Her seferinde ebu cehil efendimize hakaret etdiği ahlde yinede kapısına gidiyor Neden....


Sübhanallah bizler peki acaba kac kişiye davet götürüyoz onuda bırakalım,Baska bir dine mensup,baska bir fikre mensup birini bile kaldıramıyoz..Allah c.c. efendimize hitaben buyuruyor ki;sen kırıcı sert olsaydın yanında kimseyi bulamazdın...

Bizler Taviz vermemek adına güya insanları davet edeceğimize islamla tanıştırmamız gerekirken yerine islamdan uzaklaştırmuyormuyuz...

Bizler davetçi isek davetçi olarak bize düşen tebliği yapmaktır,davete icabet bizim elimizde değil Rabbimizin emrindedir.


SAAT: 18:19

vBulletin® Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306