Cvp: Tevekkülü Nasıl Anlamalıyız ve Tevekkül Nasıl Olmalıdır? İslâm âleminin bu gün içinde bulunduğu bu sefâletin, bu geri kalmışlığın ve bu üçüncü dünyâ ülkesi görüntüsünün sebebi, farkında olunarak veya olunmayarak gönüllere çöreklenen bu tefvîzden, bu yanlış tevekkül anlayışından başka bir şey değildir. Müslümanların daha başlangıçta işi Allah’a bırakmaları ve kendileri ilerleme ve ileri devletleri geçme adına tek bir irâde bile göstermemeleri üzerine “medeniyette geri kalma” tokadı yemeyi hak ettikleri söylenemez mi? Müslüman olmayan muhtelif toplumlarınsa işi sağlam tutarak, işe gerekli önemi vermeleri ve büyük bir özveri ile işe sarılmaları, ilerleyişlerinin arka plânında yatan yaklaşım olarak teslim edilemez mi? Çünkü Allah’ın açık beyânı ve taahhüdü vardır. Bu konuda kişinin veya toplumların Müslüman olması veya olmaması meseleyi değiştirmez; bu konuda herkesin çalışması önemlidir. Herkes çalıştığı kadar muvaffak olacaktır. Bu, dünya için de böyle, âhiret için de böyledir. Plân ve icraatta elinden gelen özen ve özveri gösterildikten sonra, bu çalışma üzerine alınan neticeyi Allah’tan bilmek ve sonucu Allah’a bırakmak, çalışmasının sonucuna ve kısmetine razı olmak ise tevekkülün ve kanaatin ta kendisidir. Bu noktada tevekkül ve kanaat çalışma şevkini ve meylini artırır. Çünkü verenin Allah olduğu, çalışması gerekenin de “biz” olduğumuz gerçeğini iyi kavrarsak, işi bir ibadet titizliği içinde yaparız. Ve Allah’ın izniyle başarılı oluruz. Çünkü böylece işe bir “salih amel” hüviyeti kazandırmış oluruz. Cenâb-ı Hakk’ın salih amellerde en az “bire on” vaadi bulunduğunu unutmaz ve ibadetlerde olduğu gibi, iş hayatında da bunu arkamıza alabilirsek, Müslüman olarak yerküreden uzayın derinliklerine kadar büyük bir keşif, kerâmet ve ilerleme sahası önümüze açılmaz mı? Böylece tevekkül ve kanaati doğru anlamanın ne denli büyük bir hazine olduğunu, bizzat görerek ve yaşayarak teslim etme imkânına da kavuşmuş oluruz.
__________________
Dünyayı Güzellik Kurtaracak.
Bir İnsanı sevmekle başlayacak herşey...
|