Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Ocak 2012, 06:25   Mesaj No:6

Muvahhid25

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Muvahhid25 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 15625
Üyelik T.: 05 Ocak 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 31
Konular: 3
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Kur'an'ı anlamak ve yaşamak zorundayız

Selamun Aleyküm ehi
Kelamların en güzeli bismillahirrahmanirrahim ile başlarım.
Öncelikle bu konunuza ve emeğinize teşekkürü bir borç bilirim kardeşim. Konunuzu okudum lakin makalenin girişinden sonuna kadar bir tutarsızlık ve konu farklılıklarının bir arada lanse edildiğini fark ettim. Bu sebeple kafama takılan bazı sorular oluştu. Sakın yanlış anlamayın amacımız sizi rencide etmek ve başka gayeler gütmek değil, bir kardeşin olarak ve yazdığın konuyu okuyucu olarak bende oluşan bazı noktaların izahını istemektir.

Demişsiniz ki

Günümüz İslam âlemi özellikle, zikir evratları, zikir meclisleri gibi yerinde oturup hareketsiz bireyler olma çağı değildir. Bu tür yaşamlar tembellik ürünleridirler. Hayat yaşam şartlarına göre bu tür şeyleri önemsiz kılmaktadır.

Diyerek içtihad ediyorsunuz hem de kuranın emirlerinin evrensel olduğu gerçekliliğini hiçe sayarak. Öyle ise beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin" (Bakara 152).

Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma. (Araf 205)

Gibi ilahi emirler geçmişin ürünüdür zamanın şartları buna müsait değildir hükmü kalkmıştır mı diyorsunuz? Aynı mantıkla o zaman birileri de dese zikrin en büyüğü olan namazda bu zamanın şartlarına uymuyor işlerin en yoğun olduğu saatlerde kaç defa işlerimizi terk etmek gerekiyor vs. kuranda namazın kullanılan diğer manalarından duayı tercih edelim sadece dua edelim yeter namaz gibi fazla zaman ayrılmamış olur işlerimiz fazla aksamaz derse ne diyeceksiniz?
Sakın Efendimiz (s.a.v) den asrı saadetten örneklendirme yapmayın çünkü o dönemde hem efendimiz (s.a.v) hem sahabe (Rıdvanullahi ecmain) bu emrin her şeklini yapardı. hem hareketsiz olma çağı değildir derken asrı saadeti de içine aldığı cümlenizden açıkça anlaşılıyor o yüzden o dönemin örneklendirilmesi cümlenize terstir. Hem Efendimizin (s.a.v) kuranın emrine uygun zikirle alakalı çok tavsiyesi vardır bunlar malumunuzdur. Deseniz ki namaz islamın temel prensiplerindendir kuranın açık emridir. O zaman o birileri sizinde konunun girişinde yazdığınız kuranda türevleriyle beraber 292 yerde geçen zikir kuranda 100 yerde geçen salat tan dahamı değersizdir ki siz kurmuş olduğunuz hatalı cümlelerle nassı hafife alıyorsunuz derse ne diyeceksiniz? Ben kaş yapalım derken göz çıkaran Müslümanlardan bir şey anlayamıyorum kuranda emredilmiş olmasına rağmen her iki ibadetten birini görmezden gelmek hafife almak ama bilerek ama hata en çağdışı addetmek ibadet kulluk ve muvahhidlik kavramlarıyla ne kadar bağdaşıyor derse ne diyeceksiniz? İşte ehli kitabında ilahi vahiyleri tahrif etmeleri kitaplarından hoşlarına gitmeyenleri tahrif ederek başladı emirlerin bazısını bazısına tercih etmelerinden kitaplar tahrif oldu sizde farkına varmadan ayrım yaparak buna kapı açıyorsunuz derse ne dersiniz?

Hem devamla yukarda belirttiğiniz aşağıda ki şu bölümler:


Alıntı
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum."
(Zümer 11)

Öncelikle ibadet kavramının ne olduğunu ele alalım:

İbadet kişilerin İnançları doğrultusunda, inandıkları değer yargıları uğrunda yaptıkları, İtaat ettikleri her şeyi kapsamaktadır. Lakin günümüzde özünde bütün bir hayatı kapsayan, İbadet kavramı daraltılmış ve sınırlandırılmış belli başlı şeyler için kullanılmaya başlanmıştır.

Namaz, Oruç, Hac, Zekat vs kavramlar etrafında şekillendirilmeye başlanmıştır. Bu anlayış ile İbadet kavramı belli kesimlerin inancı haline dönüştürülmüştür, Bizler Mümin’ler olarak İbadet kavramının gerçek değerini anlamadıkça, İslam’ın bir bütün olarak yaşanmasını beklememiz hayalden ibaret olur. İbadet’i Allah’ın kulları olarak her şeyimizi borçlu olduğumuz Allah’a has kılmadıkça ve gerçek manada yönelmedikçe yanlış yoldayız demektir.



Bu yönelişimizde yaşamımıza ait ne varsa, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyi ilke edindiğimiz vakit, Müslüman’lar olarak yaptığımız her şey İbadet kavramı içine girer. Bu temel ilkeler doğrultusunda Allah’ın razı olacağı her şey ibadet’tir. İslami emir ve yasakları hayat biçimine dönüştürmeyen, İslam’ın yeryüzüne hakimiyeti doğrultusunda hareket etmeyen, yaşam tarzını gelenekler atalar vs inancı üzere inşa edenlerin İbadet’lerinin hiçbir değeri olamaz.


ilk alıntı yaptığım cümlenizle ters düşmüyor mu? Siz Kuranın bine yakın emrinin daraltıldığını söylerken ibadetin tam bir bütünlük içinde olduğuna vurgu yaparken ve geniş yelpazede zikir gibi emirlerde varken biraz aşağıda siz ifadelerinize zikir bu çağa uygun değildir derken ataların daralttığını iddia ettiğiniz emirleri daraltmayı sizde yapmış olmuyor musunuz dese ne derdiniz? Hem verdiğiniz ayetin hakikatinde nefsi bütün kötü hasletlerinden arındırıp bütün emirlere uyacak hale sokup heva hevesinden uzak tutarak bütün emirlerini kuranın yapmaya teşvik ve has kılmanın muhlis olmanın şartında, nefsin şeytanın kurana aykırı bütün emirlerden uzak durup kuranın tavsiye ettiklerini yapmakla başarılacağına, siz kuranın emirleri arasında daraltma yaparak nasıl ulaşacaksınız ve sergilediğiniz üslup bir birine ters değilmidir derse ne diyeceksiniz?

Alıntı
Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyi ilke edindiğimiz vakit, Müslüman’lar olarak yaptığımız her şey İbadet kavramı içine girer. Bu temel ilkeler doğrultusunda Allah’ın razı olacağı her şey ibadet’tir.

Derken zikirde bu ibadetlerden biri değil midir derse ne diyeceksiniz?



Alıntı
Tevhidi bir inancı özümsemiş olan Müminlerin inançlarında Hüküm ve İtaatin Yalnızca Allah’a yapılması gerektiği hususunda yapılması gerekenleri kur’anın bak dediği yerden bakarak öğrenmek zorundadırlar,


Derken kuranın türevleriyle beraber 292 yerde geçen zikir gibi bir ibadeti yok saymak hafife almak kuranın penceresinden bakmak mıdır derse ve tavsiye etmenize rağmen siz bakmıyorsunuz yaşamadığınız halde tavsiye ediyorsunuz önce yaşayın sonra tavsiye edin. Tebliğ metoduna tevhidin özümsenmesine nefis de yaşayarak başlanır kişi dini muhlis olarak riya, öfke, gazap, şehvet, dedikodu, kin, haset, şirk, küfür, ucub, kibir, bildiğine amel etmemek, faiz, kul hakkı, gasp, su-i zan vs. yüzlerce emirden bazılarını yapıp bazılarını yapmıyorsa gerçek bir muvahhid olamaz bu kurana muhlisliğe ters değil midir. Bunları yapmayanların olgun mümin olmadığı kuran penceresinden bakıldığında muhakkaktır. Karşısındaki kişiler gibi kendide kusurlu olanın edep gereği kardeşlerim önce nefsime sonra sizlere de tavsiyem şudur diyerek ve Müslümanların bu günkü sıkıntılarını çözümleme yaparken islamın bazı emirlerini alıp bazılarını reddetmeden Müslümanların bazılarını överken bazılarını reddetmeden ve ithamlarda bulunmadan, hepimizin kullukta eksiklikleri var kardeşlik hukukundan dolayı ben yaşadıklarımı size, yaşamadıklarımı nefsimle beraber yine sizlere tavsiye ederim şeklinde bir üslup daha kuran ahlakına uygun düşmez mi derse ne diyeceksiniz?

Alıntı

Ortaçağda Üst tabaka olmadığı halde nüfuz ve güç sahibi olan kesim Ruhban din sınıfı Keşiş, Papaz ve diğer isimler idi. Günümüz İslam dünyasında aynı nüfuz ve güce sahip olan kesim yine Ruhban din sınıfı oluşumunu sağlayan Şeyhler, Dervişler, Hoca Efendiler, Vekillerdir.
kuran penceresinden bakan birinin şeyh, derviş, hoca vs. diye adlandırılan ama Müslüman oldukları bilinen kişileri, Müslüman olmayanlarla keşiş papaz vs. bir tuttuğunuzun ve şuan bırakın dünyayı sadece bu ülkede bu vasfa haiz binlerce müslümana hakaret ettiğinizin cümlenizin onları da kapsadığının farkın damısınız? Kuran penceresi müslümanım diyenlerin kalplerini açıp bakmadığın imani derecelerinin hakkın katında ki derecelerinin ne olduğunu bilmediğin insanlara bu ithamları yapmağımı emrediyor derse ne dersiniz?


Alıntı
İşte çarpık mantık anlayışı olan günümüz Müçtehitleri! Hiçbir bedel ödemeden rahat yaşamlarının vermiş olduğu rehavetten sıkılmışçasına İslam’ın değerlerini bir kelime ile yok sayabilmektedirler. Bu güne kadar bedelini canları ile ödemiş olan ‘’Âlimler Şehidler ve Sadıklar’’ darağaçlarında sallandırılır iken (hâşâ) geri zekâlı idi de sizmi akıllısınız?

Derken daha sonra bu övdüğünüz insanları rahipler keşişlerle bir tutarak kendi benliğinizde ki çelişkiyi okuyucuya sunduğunuzun farkın damısınız derse, ve alimler şehitlerin içerisine itham ettiğiniz şeyhler hocalar dervişler hiç mi yoktur tarih bunun örnekleriyle doludur derse ne diyeceksiniz? Ve burada övüp sonra itham ettiğiniz o şeyhler, dervişler daha açık şekilde soracak olursak Abdulkadir geylani, Mevlana Halidi bağdadi, İmamı Gazali, Caferi sadık (r.a.) Cüneydi bağdadi vs. daha çok sayabiliriz, bunlar o ithama dahil midirler, veya övdüğünüz guruba dahil midirler?
Son olarak sizin Müslümanların bu günkü aymazlıkları günahkar birer kul olmaları, hakka gerçek anlamda muvahhid kul olabilmeleri için, Şeyhler, Alimler, hocalar vs. den uzak mı durmaları gerekiyor bunların dizinin dibinde İslam ilimlerini öğrenmemelerimi gerekiyor ki buna ilahiyat hocaları da dahil. O zaman bütün problemler bitecek mi? Hem siz bu bilgiye sadece kendiliğinizden mi geldiniz hiç mi bir hocanın dizinin dibine oturmadınız bu ifadeleri kullanırken eğer varsa sizin hocalarınızın da bu cümlelere dahil olduğunu mu vurguladınız. Soruları çoğaltmak mümkün.Evet, sorduklarımın ve aşağıdaki ayetlerde ifade edilen nefsini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez ayetinden ve sizden olan ulul emr den ne anladığınızı ve tam olarak tevbe 31 ayetinden de ne anladığınızı izah ederseniz sevinmiş olur ve faydalanmış oluruz. Eğer sizi incitecek cümleler varsa yazdıklarımda şimdiden hakkını helal et hocam bizim aciz ve cahilliğimize ver derdimiz doğruyu öğrenmektir.Vesselam

Şüphesiz ki, bir kavim nefsini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. (Rad 11)

Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulu’l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. (Nisa 59)

(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır. (Tevbe 31)
Alıntı ile Cevapla