Konu Başlıkları: Veli –Velayet Nedir ?
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Şubat 2013, 18:35   Mesaj No:14

TELMİHA

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:TELMİHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 19586
Üyelik T.: 10 Temmuz 2012
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 24
Konular: 3
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: Veli –Velayet Nedir ?

Mehmet Ebu Suud efendi diğer adı-Hoca çelebi- XV. ve XVI. yüzyıla damgasını vurmuş büyük bir alimdir.Hem Kanuni Sultan Süleyman iktidarına hemde Kanunin Haseki Hürrem sultandan olan oğlu II.Selim veya (Sarı Selim) döneminde şeyhül İslam makamında bulunmuştur.

Ebu Suud efendi aynı zamanda kadılık görevinde de bulunmuştur.Kendisi müfesirdir.İlim yönünde oldukça derin bir alimdir.Bu özelliklere sahip olan bir alimin elbetteki fetvaları her ilim adamı için önem arz etmek durumundadır.

Ebu Suud efendi Anadolu'da Kızılbaş olarak nitelendirilen Türkmen Alevileri için verdiği fetvalarıyla bilinir. Verdiği fetvalar arasında Kızılbaşların canları, malları helaldir, onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir ve Kızılbaşların kestiği hayvanın eti murdardır, yenmez gibi, günümüzde de bilinen fetvaları yer alır.

Vahde Vucut görüşünün şirk olduğu Şii’liğin islam olmadığı gibi daha birçok fetvası bulunmaktadır.

Bizler İslam şeriati ile yönetilen bir devlet yapısı içerisinde olmadığımız bu tür fetvaları tabiki anlamakta güçlük çekiyoruz.Bakış açılarımız Tevhidi bir anlayışa sahip olmadığı için dolayısıyla bu gibi fetvalara cevap vermekte güçlük çekiyoruz.

Esadullah adlı üyenin yaptığı gibi.İslam dinini sırf soyyut bir düşünceden ibaret sanan bazı çevreler,bu devlet teşekkülü hakkında da malumat sahibi olmamaktalar.Hakkında malumat sahibi olmadığımız bir konuda cevap verebilme imkanıda haliyle mümkün olamamaktadır.

İslam şeriati ile idare edilen kara topraklarına darül-İslam denir.Bunun tam tersi Darül-harp olarak isimlendirilir.İslam şeriati üzere temel atmış devlet yapısında tüm mahkemeler Kuran ve sünnnet eksenli cereyan eder.

Örneğin:Sizin bir miras meseleniz vardır.Bu miras meselesini çözmek için mahkeme açarsınız mahkeme bu miras paylaşım talebini islam şeriatine göre karara bağlar.Yani kadı Allah’ın hükmü ile meseleye hüküm verir.Tüm sosyal meseleler böyle varlığını sürdürür.

Oysaki günümüzdeki mahkemeler temel aldıkları kanunlar batı kaynaklı beşeri kanunlardır.Hakimler bu kanunlarla hüküm verirler.Hüküm verirken de bu hükmün İslama uygun olup olmadığına bakmazlar.Çünkü mevcut beşeri kanunları referans alırlar.

İslam şeriati ile idare edilen devletlerde diğer bir meselede darul-islam hudutları içerisinde bulunan tüm insanların sınıflandırlmasıdır.Toplumu meydana getiren insanlar öncelikle dinlerine göre sınıflandırırlar.

Örneğin:Yahudiler,hıristiyanlar,müşrikler ve müslümanlar: Bu sınıflandırma yapılıp kayıt altına alındıktan sonra; müslümanlar,zekat kitap-ehli kafirler cizye (vergi) verirler.Devletin müslümanlara olan hukuku farklı olur, anlaşmalı kafirlere karşı hukuku farklı olur.Fakat bu durum bazı konularda tahakuk eder.

Bazı devlet kanunları tüm toplum için geçerli iken, bazı kanunlarda sadece müslümanlar için geçerlidir.Bir kaç örnek verecek olursak.Kafir olan biri öldüğünde müslümanların mezarlığını defin edilmez.Müşriklerin kestiği hayvanlar bu ülkede satılamaz ve yiyilmez.Kafirlerin kadınları açık saçık sokağa çıkamaz vs vs.

İslam devleti içerisinde çok önemli olan bir kaidede şudur.Hiçkimse aleni bir şekilde İslam dini adına bidat,hurafe,şirk,küfür işleyemez, bunların propagnadasını da yapamaz.Burayı biraz daha açacak olursak; mesela biri çıkıp aleni-bir şekilde, tasavvuf gibi aslı islam olmayan bir inancı yayamaz yaşayamaz tebliğ edemez bunun cezası idamdır.

Mesela biri çıkıp islam dini adına vahdeti-vucüt gibi herşey sadece “Bir” dir başka birşey yoktur diyemez.Bir tane daha örnek verelim biri çıkıp oniki imam görüşünü bir din haline getirip bunu yaşayamaz.İslamın aslını bozan hiçbir fırka varlığını devam edemez,bu anlayışı yayamaz.Peki yayarsa ne olur.

Devlet yetkileleri tarafından bu zat yada bu cemaat öncüleri divan heyetine mahkeme edilmek üzere tefkif edlirler.Böyle meselelerde divanda devlet adına Şeyhül İslam da bulunmaktadır.Getirilen kişiden fikirleri kendi ağzından dinlenir Şeyhül islam bu düşünceyi delilleri ile çürütür ona göre divandan karar çıkar.

Eğer şeyhül islam bu düşünce içerisinde şirk, küfür unsuru taşıyan emareler bulursa bu kişiyi veya cemaati tevbe etmeye davet eder.Tevbe ederlerse ne ala etmezlerse bunların katlı helaldir fetvasını verilir bu kişiler hakkındaki divan kararıyla infaz edilir.

Vahdeti_vucut mimarı Hallacı Mansur bu şekilde idam edilmiştir.

Bu devlet yapısını ve İslam şeriatini bilmeyen bazı cahiller bu tür fetvaları fevri kararlar yönünde yorarlar.

Mehmet Ebu Suud efendi bunları çok iyi bildiği için bu fatvaları vermiştir.Bu fetvalar uygulanmıştır.Bu meseleyi güncelleyecek olursak.

Burada dikkatedilmesi gereken hususlardan bir tanesi şudur.Yahudi ve hıristiyanlar kafir oldukları halde neden yaşama hakkı,ticaret yapma hakkı,ikamet etme hakkı daha birçok hak tanılmışken,namaz kılan,oruç tutan,zekat veren biri, yani bir sofi hakkında neden katlı helaldir fetvası veriliyor.Bu haksızlık değilmi?

İşte bu söz tam olarak cahillerin sözüdür.Bizler Kuran’ın sadcce bir yüzünü gördüğümüz veya Kuran’ın sadece soyyut düşüncelerden (ibadetler ve inanç) ele aldığımız için tabiki bu fetva bize saçma gelmektedir.Çünkü bugün müslümanım diyen kesimler İslamın birçok şeyine saçma demektedirler.

İslam dini ferdi olarak bir yaşam şekli olmakla beraber bir devlet yapısınıda teşkil eder.Öyle müslümanım demekle kimse müslüman olmaz.İslam dini bir yaşam şekli olduğuna göre o halde budinin müslümanlar ile gayri müslümler arasında bir hukuku da olması kadar doğal birşey olmaz,zira gayri müslümler arasında bile hukuk farklıdır.

Örneğin: Kitap Ehli olan kafirlerle hiçbir semavi kitaba tabi olmayan kafirler arasında bile muamelat (hukuk) farklıdır.Şu ayet bakalım.

Maide/5 “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldır.Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.”
İslam devlet hukukun da bazı kanunlarda vardır ki tüm kafirleri kapsamaktadır.Hem kitap ehlini hemde kitap ehli olmayanları .Mesela kafirleri dost edinmeme,velayet vermeme gibi.Bu tür kanunlar devletler arası ilişkilerde geçerli olduğu gibi bireyler arasıda geçerlidir.

İşte bu yüzden müslüman kafir ayırımı yapmayan kişi bu dini yaşayamaz yada karışık yaşar.Birçok ayeti ihlal eder.İslam devletinde olsa boynu vurulur.
Günümüzde tüm kavramlar ortadan kaldırılmış manaları tahrif edilmiş kafir kim müslüman kim müşrik kim belli değil.Bunun her müslüman tarafından derhal belirlenmesi ona göre Kuran’ın hayata aktarılması lazım.

Sonuç olarak islam devletinde kendisini islama nisbet edip şirk küfür akidelere bulaşmış cemaatler tekkeler zaviyeler hayat hakkı bulamazlar.Çünkü bunlara islamın diğer bir hükmü uygulanmaktadır.Dinden çıkmış kişiler sattüsünde sınıflandırılmaktadırlar.Bu sınıf islam dinine göre “Mürted” kabul edilir.Mürted olanların islama göre hükmü idamdır.

İslam devletinde kaide bunlar.Peki o zaman osmanlı döneminde neden bazı bölgelerde devlet daireleri dışında bazı tarikatlar yaşama imkanı bulmuşlar.Bunun sebebi şudur bazı osmanlı padişahları bu kanunları gevşek bırakmışlar bazı osmanlaı padişahları bunların kellelerini almışlar.

Yani kanunları yürütme ile ilgili bir problemdir.Yoksa günümüz insanları gibi hem müslüman olduğunu söyleceyek hemde tağutları “Rab” edinecek.Hemde dergahlarda cemaatlerde bir yığın şirk küfür düşünceyi yaymaya çalışacak.Darul islamda buna asla müsade edilmez.

Selam ve dua ile
Alıntı ile Cevapla