Tekil Mesaj gösterimi
Alt 17 Kasım 2013, 15:37   Mesaj No:46

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.107
Konular: 546
Beğenildi:1003
Beğendi:221
Takdirleri:9161
Takdir Et:
Standart Cevap: Tekfir fitnesini soran müslümana mektup

Üstad Mevdudi'ye şirk ile ilgili bir soru sorulmuş ve şöyle cevap vermiş. Burada paylaşayım ki belki faydalı olur.
Müşrik Kelimesinin Istılah Manâsıyla Kullanılması


Soru:



Çıkarmış olduğunuz "Tercüman’ul Kur'an" isimli dergi*nin Mart 1962 sayısındaki "Resâil ve Mesâil " köşesini ince*ledim. Makalenizin son satırlarına katılmadığımı burada bildirmek istiyorum. Bu yüzden ihtilafların kaldırılması ve hakkın ortaya konulması amacıyla aşağıdaki satırları kara*lıyorum.

Kitap ve Sünnet'in kesin açıklamalarından gayb ilmi ile "hâzır ve nazır" olmanın Allah Teâlâ'ya has bir sıfat olduğu ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı, bu mahsus sıfatların Hz. Muhammed Mustafa'da (s.a) veya başka bir peygamber ya da velîde var olduğunu kabul eden bir müslüman Kitap ve Sünnetin kesin kararı dolayısıyla şirke bulaşmış addedilir ve söz konusu kişi için "müşrik" kelimesinin kullanılmaması Kur'an ve Sünnet'e sırt çevirmekle eş anlamlı olur. Böyle bir inanca sahip kimsenin Peygamberimiz zamanındaki Arap müşriklerine benzetilmesi haksızlık ve aşırı gitme değil, adaletin ta kendisi ve gereğidir.

Bu mahsus sıfatların Allah'tan başkasına atfedilmesinin şirk olduğunu kabul ediyorsunuz, ama bu fiili işleyen müslümanlara "müşrik" lafzının kullanılmasını haksızlık olarak niteliyorsunuz. Neden bu gibi tenakuzlara düşüyorsunuz?

Siz, herhangi bir müslümanı müşrik olarak nitelememe*nize iki neden gösteriyorsunuz: Birinci olarak; onların tevil*de hata yaptıklarını öne sürüyorsunuz. İkinci olaraksa onla*rın bile bile şirke bulaşmadıklarını iddia ediyorsunuz. Ben sizin bu iki görüşünüzü de doğru bulmuyorum.



Cevap:



Kur'an-ı Kerimi okuyup araştırdığım kadarıyla bu konu*da şunu diyebilirim: Şirke bulaşan veya akide ve amelinde şirk izleri bulunan her kim olursa (müslünıanlardan) ona ne ıstılah manâsıyla "müşrik" diye hitab edilebilir ve ne de müş*riklere yapılan muamele ona da yapılabilir. Böyle bir hitap ve davranışa ancak tevhid inancını temel inanç olarak kabul etmeyen, vahiy, nübüvvet ve Allah'ın Kitabı'nı daha baştan dinin kaynağı olarak kabul etmeyen ve asıl dinleri şirke da*yalı kimseler müstehaktır.

Buna delil olarak şu ayetleri gösterebiliriz. Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ yahudi ve hristiyanların şirke düşüşleri*ni şöyle anlatıyor:

"Andolsun, "Allah, ancak Meryem oğlu Mesih'tir." diyen*ler elbette kâfir olmuşlardır.[87]

"Allah, üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kâfir olmuşlardır" [88]

Ancak, bütün bunlara rağmen yahudi ve hristiyanlar için Kur'an-ı Kerim'de müşrik lafzı kullanılmayıp başka bir ıstı*lah, "ehl-i kitap " ıstılahı kullanılmıştır. Dahası, onlarla müşrikler arasında sadece telaffuzdan doğan bir farkla yetinilmemiş, müslümanların onlarla olan ilişkileri, müşrikler*le olan ilişkilerinden ayrı ele alınmıştır. Eğer yahudi ve hris*tiyanlar gerçekten de müşrik olarak görülse idi:

"Allah'a ortak koşan kadınlarla, onlar inanıncaya kadar evlenmeyin.”[89] ayetine göre onların kadınlarıy*la evlenmek kendiliğinden haram olurdu. Ancak, Allah Teâlâ Kitap Ehlinin kadınlarıyla evlenme hükmünü müşrik kadınlardan tamamen ayrı tutmuş ve müslümanların onlar*la evlenmesine cevaz vermiştir. Aynı şekilde ehl-i kitabın kestiklerinin hükmü de müşriklerinkinden tamamen farklı*dır. Böyle bir ayrılığın sebebi şundan başka ne olabilir ki: Onlar şirke bulaşmalarına rağmen tevhidi asıl din olarak görmekte, Nübüvvet'i ve Kitabı dinin kaynağı olarak kabul etmektedirler. Bundan dolayı onlara şöyle bir çağrıda bulu*nulmuştur:

"Yahudiler! "Uzeyr Allah'ın oğludur" dediler, Hristiyan-lar da: "Mesih Allah'ın oğludur " dediler.[90]

"De ki, "Ey Kitap Ehli, aramızda ortaklaşa (ölçü ve adil dengeyi sağlayacak) bir kelimeye gelin: (O da): “Allah'tan başkasına kulluk etmememiz, hiç bir şeyi O'na ortak koşma*mamız ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız bir kısmımızı rab edinmememizdir.”[91]

"Deyin ki, "Bize indirilene de size indirilene de inandık. Bizim tanrımız da sizin tanrınız da birdir.”[92]

Bunun aksine Allah Teâlâ "müşrik" ıstılahını şirki asıl din olarak benimsemiş kimseler için kullanmıştır. Onlar Peygamber Efendimize (s.a) şöyle itiraz ediyorlardı:

"Tanrıları tek bir tanrı mı yapıyor? Doğrusu bu şaşıla*cak bir şeydir dediler". [93]

Onlar dinin akide ve amellerinin de vahiy ve risaletten alınması gerektiğini kabul etmiyorlardı:

"Onlara "Allah'ın indirdiğine uyun" denilince "hayır biz baba ve dedelerimizin üzerinde bulundukları şeye uyarız" derler.[94]

Allah Teâlâ bu gibi kimseler için "müşrik" kelimesini kul*lanmakla iktifa etmemiş, iman ehlinin onlarla olan ilişkile*rini ehl-i kitap'tan farklı tutmuştur.

Bu gerçekler gözümün önünde olduğu için, kelime-i tevhid'e inanan kimselere "müşrik" denilmesini ve müşriklere yaraşır cinsten muameleye tabi tutulmasını katiyetle caiz görmüyorum. Kitabullah'ı delil ve hüccet olarak kabul eden, dinin gereklerini inkar etmeyen, şirki asıl din olarak benim*semek surda dursun, kendisine şirk nisbet edilmesini en kö*tü küfür olarak gören, ancak, tevil ve yorumlama hatası do*layısıyla herhangi bir müşrikçe inanç ve davranış içerisine düşen kimselere "müşrik" denilmesini ve müşriklere yaraşır bir cinsten muameleye tabi tutulmasını katiyetle caiz gör*müyorum. Söz konusu kimseler, şirki şirk bilerek böyle bir duruma düşmekten öte, bu inanç ve davranışlarının tevhid inancı ile bir çatışma içerisinde bulunmadığı yanılgısı içeri*sine düşmüşlerdir. Bu yüzden bizim, bu gibi kimselere kötü lakaplar takacak yerde; hikmet, güzel öğüt ve delillerle onla*rın bu yanılgısını izale etme yolunda çaba sarfetmemiz la*zımdır.

Şimdi siz kendiniz düşünün: Bu gibi kimselerle münaka*şa ederken, onların inanç ya da davranışlarının tevhid inan*cının hilafına olduğunu ispatlamak için Kur'an ve Hadis'ten deliller getirirken onların Kur'an ve Hadis'i delil ve hüccet olarak kabul ettiklerinden hareket etmiyor musunuz? Acaba siz bu delilleri herhangi bir hindu, sih ya da hristiyana karşı da kullanıyor musunuz? Yine siz söz konusu kimselere; "ba*kınız, şöyle bir inanç taşımak şirktir, bundan kaçınmak la*zımdır" derken, onların şirki büyük günah olarak gördükleri düşüncesini taşımıyor musunuz? Eğer böyle bir şey söz ko*nusu olmasaydı sizin onları şirkten sakındırma kaygusuna düşmenize ne gerek vardı ki?[95]

KAYNAK: FETVALAR-Mevdudi
__________________
Selam Hidayete Tabi Olanlara
Kur'an Senin Lehinde ve Aleyhinde Hüccettir
(Müslim)
Alıntı ile Cevapla