Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Kasım 2013, 17:02   Mesaj No:8

Medine-web

Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 2.997
Konular: 339
Beğenildi:1194
Beğendi:350
Takdirleri:8173
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: ANKARA İLİTAM Din Bilimleri II. Özetleri

ÜNİTE 7: DİN VE KÜLTÜR

Din ile kültür arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Bir taraftan din, içinde doğduğu kültürün temel unsurlarından etkilenirken diğer taraftan da içinde doğduğu ve geliştiği kültürü, hem getirmiş olduğu inanç, ibadet ve ahlak esasları hem de bu esaslara bağlı olarak ortaya çıkan hayat tarzı ile zenginleştirir ve şekillendirir. Ancak din ile kültür ilişkisinin mahiyeti, dinlere ve din anlayışlarına göre farklılık gösterir. Bu farklılık, Tanrı, vahiy, iman ve kutsal kitap gibi kavramlara, dinlerin yükledikleri farklı anlamdan kaynaklanır. Bu ünitede kültür ve din kavramları analiz edilerek, vahiy kavramından hareketle din – kültür ilişkisinin mahiyetinin nasıl değiştiği açıklığa kavuşturulacaktır.

DİN VE KÜLTÜR
En geniş anlamı içinde kültür, insan tarafından kazanılan bilgi, değer, inanç, san’at, gelenek, alışkanlık gibi kapasiteleri içeren kompleks bütünün adıdır. Tabiattan getirilmeyip, toplum tarafından zaman içinde üretilen ve o toplumun temel özelliklerini yansıtan, başka toplumlarda bulunmayan maddi ve manevi değerler bütününe kültür adı verilir. İnsanın ürettiği her şey “kültür” terimi ile ifade edilir. Dolayısıyla kültürü,“insanın tabiat üzerine empoze ettiği ‘sun’î, talî bir çevre’ olarak tarif etmek” mümkün hale gelir. Bundan dolayı kültür; dili, âdetleri, fikirleri, inançları, görenekleri, sosyal kurumları, miras olarak devralınan sanat eserlerini, teknik süreçleri ve değerleri içine alan bir anlama sahip olur.
İnsan, içinde yaşadığı dünyaya kendi değerleri çerçevesinde şekil verir; insan, adeta kendi değerlerini ‘tabiat’ üzerine işler. Bundan dolayı ‘tabiî dünya’ ile üzerinde yaşayan ‘insanın değerleri’ arasında birebir bir ilişki bulunur. Tabiat ile kültür arasında var olan bu ilişkiden dolayı milletler için vatan toprağı, kültürel değerlerden bağımsız düşünülemeyeceği için, kutsallık taşır.
Tabiî dünya ile kültür arasındaki bu ilişkiye oranla, değerler dünyası ile kültür arasında daha sıkı bir ilişki vardır. Mesela adalet, hürriyet ve insan hakları gibi kültürler için değişmeyen müşterek değerler olmakla birlikte adaletin, hürriyetin ve insan haklarının anlaşılma biçimi kültüre göre değişiklik gösterir.

Kültür unsurları şunlardan oluşur:
1. Din, 2. Felsefe, 3. Bilim, 4. San’at, 5. Gelenekten gelen düzensiz bilgi, 6. Büyüsel zihniyetin ürünü olan okkült bilgi.Bu altı bilgi türünün oluşturduğu kültür, aidiyeti yönüyle, milli kültür (özgü kültür) ve üniversel kültür (ortak kültür) diye ayrılır.
Aidiyet bakımından kültürün bir kısmı bir millete özgüdür, o milletin damgasını taşır.Milletlerin ayırımı kültürün bu yanı iledir. Kültürün bir kısmı dabütün insanlığa hastır, herhangi bir milletin damgasını taşımaz, milletlerin ortak malı gibidir. Birincisi sosyo-subjektif, ikincisi objektiftir. Kültüre ait bu iki kavram, çok defa, milli kültür ve evrensel kültür diye adlandırılır.

Din kavramı genel bir kavramdır. Bundan dolayı her din tanımı, belli bir noktaya kadar keyfilik taşır ve dinin ne olduğu meselesine, her dinin dindarını tatmin edecek şekilde bir din tarifi getirmek imkânsız denecek kadar zordur. Herkesi tatmin edecek türden bir din tanımı yapmanın zorluğundan (neredeyse imkânsızlığından) hareket eden düşünürler, dini tarif etme yerine onu karakterize eden temel özelliklerini belirleme yolunu tercih etmişlerdir. Kimileri dinin temel özelliği olarak Tanrıyı, kimileri vahyi, kimileri ahlaki ilkeleri, kimileri sosyal boyutu ön plana çıkarırken, Kierkegaard ve Whitehead gibi bazıları dinin “ferdî ve özel” karakterine dikkat çekmiştir. James Henry Leuba ise dinin belirleyici özelliğinin onun kurtuluş vaat etmesi olduğunu belirtmiştir. Nathan Söderblom ve Rudolf Otto’nun başını çektiği başka bir grup da kutsalı ön plana çıkarmıştır.

Bu düşünürlerin işaret ettikleri bu noktalara ilaveten Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâmiyet gibi vahiy merkezli dinlerde dikkat çekilmesi gereken bir başka özellik de, dinin, getirmiş olduğu değerlerle insanın ilişkiler ağını düzenleme iddiasında bulunmasıdır. Buna göre din, insanın sadece Tanrı’yla değil, kendi hemcinsleriyle, doğal ve manevi çevresiyle olan ilişkilerini de düzenler. Saydığımız bu özelliklerin hepsi kitaplı veya vahiy merkezli dinlerde bulunur. Ancak bir inanç esasının din sayılabilmesi için dile getirdiğimiz bu özelliklerden iki veya üçünü kendinde bulundurması yeterli olabilmektedir.

İslam bilginleri arasında dini, ‘akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle kendinde iyi olan işlere sevk eden ilahi bir olgu’ şeklinde tanımlamak yaygındır. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi teistik dinlerde inanç, ibadet ve ahlak olmak üzere birbirine bağlı üç yön bulunur. Sağlıklı bir tanımın dinin bu üç boyutuna hak ettiği önemi vermesi gerekir. Teistik dinler söz konusu olduğunda din, bireysel ve toplumsal yanı bulunan, fikir ve uygulama açısından sistemleşmiş olan, müminlerine bir yaşama tarzı sunan, onları belli bir dünya görüşü etrafında toplayan bir kurumdur. O, bir değer koyma, değer biçme ve yaşama tarzıdır.

İnsan yaşamının iki önemli kısmını oluşturması bakımından din ile kültür arasında birebir ilişki vardır. Din ve kültür ilişkisi, genellikle, aşağıdaki dört sorunun cevabı aranarak ele alınır. Bu sorular şunlardır:
1. Dinin kültürle nasıl bir ilişkisi vardır?
2. Kültür, dindarın dinini anlama tarzına nasıl tesir eder?
3. Din, kültür içinde kendisini nasıl ifade eder?
4. Dinî anlamada zaman içinde ortaya çıkan gelişmeler
arasında geçerli olanlar nasıl belirlenebilir?
Son üç sorunun cevabı, büyük ölçüde ilk soruya verilen cevaba bağlı olarak değişiklik gösterdiği için, burada bu sorulardan sadece birincisi üzerinde durulacaktır.
Din ile kültür arasında karşılıklı bir ilişki olduğu aşikârdır. Din, içinde doğduğu kültürün temel unsurlarından etkilenir. Mesela mabetlerin mimari yapısı, büyük çapta kültür tarafından şekillenir. Bu şekillendirmede söz konusu kültür ortamında hâkim olan bilgi birikiminin, iklim şartlarının, coğrafi yapının ve teknolojik imkânların etkisi büyüktür. İlk dönem İslam tarihindeki cami mimarisi ile günümüz cami mimarisi arasında farklılıklar olduğu gibi, Türk camii mimarisi ile herhangi bir Afrika ülkesindeki camii mimarisi arasında günümüzdeki farklılıklar da, kültürün din üzerindeki etkisini somut bir şekilde gösterir. Aynı durum, dinî giysilerdeki farklılık veya çeşitlilik açısından da geçerlidir.

Din-kültür ilişkisinde vahyin büyük bir yeri vardır. Dinin en temel kavramlarından birisi olan vahiy; Tanrı, iman, kutsal kitap ve teoloji anlayışlarının şekillenmesinde rol oynayan anahtar bir kavramdır. Sahip olunan vahiy anlayışı, din anlayışını da şekillendirir. Bu sebeple nasıl bir vahiy anlayışına sahip olduğu bilinmeyen bir dinin, kültür ile olan ilişkisini sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek mümkün olmaz.
Dinler tarihçileri vahyin, en azından vahiy fikrinin, bütün kültürler ve bütün dinlerde mevcut olduğunda fikir birliği içindedirler. Vahyin öznesi ‘zât’ anlamıyla Tanrı’dır. Vahiy bir tecrübe türüdür. Vahiy tecrübesi, peygamberin kendi dışındaki bir Zât ile şuurlu ve bir dereceye kadar bilgi verici bir karşılaşmayı, yüz yüze gelmeyi gerektirir. Geleneksel anlayışa göre vahyin vasıtası, peygambere bildirilen sözler, teknik bir tabirle, önermelerdir. Batı’da Aydınlanma sonrası dönemde vahyin vasıtasının, söz, veya sözün ifade edildiği ‘önermeler’ değil de ‘olaylar’ olduğu kabul edilmiştir.
İlk dönem düşünürleri, Tanrı’nın bir dizi hakikat, önerme veya doktrin vahyettiğini savunurlarken, modern dönemin düşünürleri Tanrı’nın bizzat “kendisini” ifşa ederek vahyetmiş olduğunu savundular. Buna göre modern Batı düşüncesinde iki vahiy anlayışı ortaya çıkmış oldu. Bunların ilki, Tanrı’nın, belirli hakikatleri önerme formunda bildirmesi şeklinde anlaşılan ‘önerme merkezli model’dir. İkincisi de Tanrı’nın, Hz. İsa’ya hulûl ederek ‘kendisini’ ifşa etmesi şeklinde anlaşılan modeldir; buna, Tanrı bizzat kendi zâtını yani kişiliğini vahyettiği için, ‘kişi merkezli vahiy modeli’ denir.

Önerme merkezli vahiy, dinde müstakil bir bilgi kaynağıdır. Kişi merkezli vahiy anlayışının ise, müstakil bir bilgi kaynağı olma durumu yoktur. Sabit emir ve yasakları olan normatif karakterde bir dinin olabilmesi için, müstakil bir bilgi kaynağı olarak vahyin bulunması gerekir. Vahyin müstakil bir bilgi kaynağı kabul edilmediği yerde, değişmez kuralları olan normatif karakterli bir dinden bahsetmek mümkün olmaz. İslamiyet’in benimsemiş olduğu vahiy anlayışı “önerme merkezli” anlayıştır. Klasik vahiy anlayışında, önermeler vasıtasıyla önce “kitap” oluşur. Kitap sonradan kendisine inananlar vasıtasıyla bir toplum oluşturur. Yani vahiy, ‘kitap’ vasıtasıyla özel bir toplum oluşturur ve oluşturduğu toplumu şekillendirir. Bu durum, aynı zamanda, dinin vahiy ve kutsal kitap vasıtasıyla kültürü şekillendirdiği manasına da gelir. Hıristiyanlıkta olduğu gibi kişi merkezli vahiy anlayışında ise; önce hulûl olayı meydana gelir, sonra bazı insanlar bu olayı vahiy karakterli olarak anlayıp yorumlar, sonra da bu insanların oluşturduğu toplum, bu olaydan anladıklarını, yaşadıklarını yazarak kutsal kitabı oluşturur. Oluşan bu kitap özü itibariyle, vahiy karakterli olayların gerçekleştiğine dair tarihî birer vesika durumundadır. Dolayısıyla kitap merkezli olan din, kültür tarafından şekillendirilmiş olur.

Konuyu din ve kültür ilişkisi açısından değerlendirmemiz halinde, ortaya şöyle bir sonuç çıkar: En azından modern dönemde, hulûl olayı üzerine temellendirilmiş vahiy anlayışına sahip olan Hıristiyanlıkta, dinî olan her şey bir yorum meselesi halini aldığından, teoloji insan merkezli olmaktadır. Böylece Hıristiyanlık söz konusu olduğunda din ve teoloji, kültür tarafından üretilmekte veya şekillendirilmektedir. Klasik önermesel vahiy anlayışına sahip olan İslamiyet’te ise, Tanrı merkezli bir teoloji söz konusudur; iman ilkeleri önermeler halinde Allah tarafından lafzen bildirilmiş ve insanlardan bunlara iman etmeleri talep edilmiştir. Bu anlamda İslamiyet’te kültürün bir teoloji üretmesi söz konusu değildir. Kültür, bu önermelerin anlaşılması aşamasında yeni açılımlar sağlayabilir, ama bu teoloji üretme anlamına gelmez. İslamiyet söz konusu olduğunda, esas itibariyle kültür üreten veya kültürü şekillendiren bir din ile karşı karşıya bulunuruz. Bu nedenle, din-kültür ilişkisinin Hıristiyanlıkta “kültür içinde üretilen din”, İslamiyette ise “kültürü şekillendiren din” şeklinde ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

S-1 Birbirinden farklı gerçekliklere delalet edebilen şemsiye olarak tanımlanan kavram nedir? C-1 Din

S-2Din anlayışlarının kurumlaşmasıyla dinde ne ortaya çıkar? Örnek veriniz?
C-2 Dinde mezhepleşme ortaya çıkar. ör İslam adında kurumlaşmış bir din vardır, diğer taraftan da İslam dinin anlaşılma biçimleri demek olan Mutezile, Eşariye, Maturidilik vb. gibi birbirinden farklı mezhepler vardır.

S-3 Dinler arasında mezhepler konusunda benzerlik var mı dır? Örnek veriniz?
C-3 Mezhepler konusunda farklılık vardır. Hıristiyanlıktaki mezheplerin dini statüsü ile İslamiyet’teki mezheplerin dini statüleri aynı değildir. Ortodoksluk Protestanlık Katolik mezhepleri Hıristiyanlığın içinden cıkmış olmalarına rağmen her biri bir din konumun dadır. Bunlara din statüsünde mezhepler denir.

S-4 Dinlerde müşterek var olan kavramlar nelerdir?
C-4 Tanrı, nübüvvet, iman, vahiy, mucize, kutsal kitap, mabet vb kavramlardır.
Dinler bu kavramlara yükledikleri anlamlara göre birbirinden ayrılırlar.

S-1 İnsan tarafında kazanılan bilgi değer inanç sanat gelenek alışkanlık gibi kapasiteleri içeren kompleks bütünün adı nedir? C-1Kültür

S-2Tabiattan getirilmeyip, toplum tarafından zaman içinde üretilen ve o toplumun temel özelliklerini yansıtan, başka toplumlarda bulunmayan maddi ve manevi değerler bütününe ne isim verilir? C-2 Kültür

S-4 İNSANIN ÜRETTİĞİ HERŞEY NE İLE İFADE EDİLİR? C-4Kültür

S-5 Yahya Kemal ‘ MİLLETİ TOPRAKTA GÖRMEK ‘ ifadesi ile neyi anlatır?
C-5 Kültür ve tabiat arasındaki yakın ilişkiyi anlatır.

S-6 milletler için vatan toprağı kültürel değerlerden bağımsız düşünülemeyeceği için hangi özelliği taşır. C-6 KUTSALLIK ÖZELLİĞİNİ TAŞIR

S-7 İnsanın var olanlar hakkında hangi yolla olursa olsun edindiği bilgilere dayanılarak ortaya koyduğu eser ve davranışlar neyi oluşturur?c-7 KÜLTÜRÜ OLUŞTURUR.

S-8 Bilgi türleri başka ifadeyle kültür unsurları nelerdir?
C-8 din, felsefe, bilim, sanat, gelenekten gelen düzensiz bilgi, büyüsel zihniyetin ürünü olan OKKÜLT bilgi

S-9 Milli kültür ile evrensel kültür arasıdaki farklar nelerdir?
C-9 Milli kültür ( özgü kültür) sos yo sübjektiftir, evrensel kültür (ortak kültür) objektiftir.
Milli kültür milleti millet yapan bir toplumu kendisi yapan unsurdur.
Evrensel kültür insanlığın ortak kültürüdür.
*Milli kültür ile evrensel kültür arasında sürekli etkileşim vardır.*

S-10 Bilim ve teknoloji hangi kültür den dir? C-10 Ortak kültür

S-1 ANSELM ,HARSTSHORNE, TİLLİCH gibi düşünürlerin üzerinde durduğu din tanımı ve ortak kavramları nedir?
C-1Din varlık ve değerde nihai olan şey ile ilgilenmesiyle temayüz eder Bu düşünürlerin dinin tanımda ortak oldukları kavram TANRI fikridir.

S-2SCHLEİERMACHHER GÖRE DİN Tanrıya olan mutlak bağımlılık hissine duymak tan ibarettir tanımıyla kimleri eleştirir?
C-2 18 asrın sonun da dini mantıksız gören aydınlanmacıları tenkit etmek üzere bu tanımı yapar.

S-3 Dini hissediş meselesi olarak gören düşünür kimdir?
C-4 schleiermacher dir . insan nihai tatmini sadece tanrıda bulur.

S-5 John ellis ve Kral Barth bu ikisi için dinin en temel özelliği nedir?
C-5 Gerçek bilgiye sahip olacaksak bu ancak bize ilahi olan tarafından verilmelidir. Yani bu iki düşünür dinin en temel özelliği olarak VAHYİ görünür. Bunlara göre kendi hürriyeti içinde kendini anlaşılır kıldığı zaman, tanrı düşünülür ve bilinir.

S-6 KANT VE MATTHEW ARNOLD ‘E göre dinin en temel özelliği nedir?
C-6 Dini iman ve pratiğin ahlaki yönüne dikkat çekerler Dinin ahlaki bir mesele olarak anlaşılmasını dini en temel özelliği olarak görürler.

S-7 Dinin en temel özelliğini cemaat şuurunu devam ettirmek olarak görenler var mı dır?
c-7 vardır

S-8 KİERKEGAARD VE WHİTEHEAD dinin hangi özelliğine vurgu yapar?
C-8 DİNİN FERDİ VE ÖZEL karakterine dikkat çekerler.

S-9Din bireyin kendi başına yaptığı şeydir diyen düşünür kimdir? C-9 WHİTEHEAD dır

S-10 Dini kurtuluş yolu olarak gören kimdir? C-10 JAMES HENRY DİN kurtuluşa erdiren unsurdur.

S-11 Dinin bunlardan başka temel özellikleri nelerdir?
C-11 dinin kutsallık ifade etmesi ve değerlerimizi somutlaştırdığı şeklin de 2 özelliği de vardır. OTTU VE NATHAN SÖDERBLOM SAVUNUR

S-12 Dinin getirmiş olduğu değerlerle insani ilişkileri düzenleyen dinler hangileridir?
C-12 Vahiy merkezli dinlerdir

S-13 Din ne ilim ne sanattır fakat ilim ve sanatın hem başlangıcı hem de sonu olan fıtri bir prensiptir diyen düşünür kimdir? C-13 Hamdi yazır

S-14 Fıtri olmayan din nasıl bir din olur? C-14 Esik bir din olur.

S-15Akıl sahiplerini kendi hür iradeleriyle kendinde iyi olan işlere sevk eden Allahın koyduğu dine ne ad verilir? C -15 HAK DİN DENİR.

S-16Hak dini batıl dinden ayıran kaç özellik vardır?
C-16 2 özellik vardır.1 akıl sahibi insanı kendinde iyi eylemlere sevk etmesi,2)bizzat Allah tarafından konulmuş olması( vazı ilahi ) olması

S-17 Teistik dinlerde birbirine bağlı 3 yön nedir? C-17 İnaç ibadet ve ahlaktır.

DİN – KÜLTÜR İLİŞKİSİ
S-1Din, içinde doğduğu kültürün temel unsurlarından etkilenir mi?örnek veriniz?
C-1 evet etkilenir. örnek mabetlerin mimari yapısı büyük çapta kültür tarafından şekillenir. İklim şartları, coğrafi yapı, teknolojik imkânların etkisi büyüktür. Aynı durum giyisilerdede farklılık ve çeşitlilik gösterir.
S-2 Kültür dini etkiler mi? C-2 Din kültürü etkilediği gibi kültürde dini etkiler

DİN –KÜLTÜR İLİŞKİSİNDE VAHİYİN YERİ
S-1 İnsanların kendi yetileriyle keşfetme imkanları olmayan konularda tanrının bildirmiş olduğu önermelerin bütününe ne isim verilir? C-1 VAHİY DENİR.
S-2Vahiysiz din varmıdır?
C-2 din tarihçilerine göre vahiy fikri bütün kültür ve bütün dinlerde vardır. yoktur.
S-3 Vahyin öznesi kimdir? C-3 Zat anlamın da TANRIDIR
S-4 Vahiy hangi anlayışların şekillenmesin de rol oynayan anahtar bir kavramdır?
C-4 Vahiy: tanrı, iman , kutsal kitap,ve teoloji anlayışlarının şekillenmesin de rol oynayan anahtar bir kavramdır.
S-5 Vahyin vasıtası nedir?
C-5 Önermelerdir, YANİ SÖZLERDİR.
S-6 Kaç türlü vahiy anlayışı vardır?
C-6 İki türlü vahiy anlayışı vardır 1) Önerme merkezli vahiy anlayışı 2) Kişi merkezli vahiy anlayışı
S-7 Tanrının hz isaya hulul ederek kendisini ifşa etmesi hangi vahiy anlayışı ile ilgilidir?
C-7 Kişi merkezli vahiy anlayışı ile ilgilidir.
S-8 İslamiyet’in vahiy anlayışı nedir?
C-8 Önerme merkezli vahiy anlayışı ile ilgilidir.
S-9 Dinin müstakil bir bilgi kaynağı olması hangi vahiy için geçerlidir?
C-9 Önerme merkezli vahiy anlayışı için geçerlidir.
S-10 kutsal kitaptaki metinlerin tanrı kelamı olmasının en önemli özelliği nedir?
C-10 Kitaptaki önermelerin muhatabı olan insanların konuştuğu dil olmasıdır.
S-11 Hıristiyanlıkta Hz İsanın kendisi ne olarak kabul edilir?
C-11 BİZZAT VAHİY OLARAK KABUL EDİLİR.
S-12 Kişi merkezli vahiy anlayışı nasıl gerçekleşir? Kutsal kitaplarının özelliği nedir?
C-12 HULUL+ TOPLUM +KUTSAL KİTAP bu kitap özü itibariyle vahiy karakterli olayların gerçekleştiğine dair BİRER TARİHİ VESİKADIR.
S-13Hiristiyanlar yeni bir vahiy anlayışına niçin ihtiyaç duyar?
C-13 İnciller yunanca yazılmışlardır, oysa İsa ve en eski Hıristiyan toplum ARAMİCE konuşuyorlardı.Vahiy anlayışı ile ona tekabül eden kutsal kitap anlayışı arasında doldurulamayan bu boşluk sebebiyle yeni bir vahiy anlayışına ihtiyaç duyulur.
S-14 Hıristiyanlarda kilise nasıl bir otoritedir?
C-14 Dini bir otoritedir.
S-16 Önerme merkezli vahiy anlayışın da ve kişi merkezli vahiy anlayışında teolojinin merkezi nedir?
C-16 Önermede TANRI kişi merkezli de İNSAN bulunur.
S-17 Hıristiyanlık ta dini şekillendiren nedir?
C-17 KÜLTÜR DÜR
S-18 İslamda kültürü şekillendiren nedir?
C-18 Dindir.
S-19 Klasik vahiy nasıl oluşur?
C-19 VAHİY +KİTAP +TOPLUM
S-20 Hıristiyanlar isanın kitap getirdiğini savunurlarımı? İnciller Hz İsanın hangi özelliğine vurgu yaparlar?
C-20 Hz isa kitap getirmemiştir, İncillerin her biri İSAYA KİŞİSEL BİR TANIKLIK BELGESİDİR

KÜLTÜR İÇİNDE ÜRETİLEN DİN VE KÜLTÜRÜ ŞEKİLLENDİREN DİN
S-1 Hz İsa hakkında derli toplu bilgi hangi incilde bulunur?
C-1 MARKOS İNCİLİ
S-2 Hıristiyanlıkta hulul inancı nasıl gerçekleşti?
C-2 Tedrici ve karmaşık bir süreç içinde gerçekleşti bu inanç kültür ile ve kültürün ön kabulleri ile gerçekleşir.
S-3 İsa gurur tanımayan tanrı ve evrenin efendisidir, İsa insan suretine girmiş tanrısal logostur diyen İskenderiyeli düşünür kimdir?
C-3 Clemens dir.
S-4 İsanın baba ile aynı öz ve yapıdan olduğunu söyleyen düşünürler kimledir?
C-4 ALEKSANDROS VE ATHANAİSUS
S-5 20 NİSAN 325 TE İznik te toplanan konsülde alınan karar nedir?
C-5 Yoktan yaratılış ilk kez resmi Hıristiyanlık akidesi haline geldi. Bu akidede İsa ile ilgili olarak babanın özünden olan, tanrıdan çıkan tanrı, ışıktan çıkan ışık, baba ile aynı özden görüşü benimsendi.
S-6 Hıristiyanlık neden üzerinde ittifak edilebilir bir dini akideye sahip değildir?
C-6 VAHİY VE KUTSAL KİTAP ANLAYIŞIDAN DOLAYI
S-7 Bakire mey remin tanrının annesi olduğu mesihin gerçek bir tanrı ve iki tabiata sahip oldugu kararına varılan konsül hangisidir? kaç yılında olmuştur?
C-7 431 EFES KONSÜLÜ
S-8 Hıristiyanlıkta kesin bölünme ne zaman ve hangi tarihte cıktı?
C-8 1054 ROMA papası nın İstanbul patriğini aforoz etmesiyle kesin bölünme ortaya cıktı. Dogu kilisesi ORTADOKS batı kilisesi KATOLİK ismini aldı.
S-9 Hıristiyan dini metinlerinin eleştirilmesi için geliştirilen yöntem hangisidir?
C-9 HERMENUTİK tir bu dini metinlerin kültürel ön kabullerden arındırılması gerektiğini ileri sürülür.
S-10 İslam da ilk büyük ihtilaf hangi meselede çıkar?İslam da tartışmalar teorik midir siyasimidir?
C-10 İMAMET konusun da çıkar, siyasidir.
S-11 İsanın bir şahısta ayrı iki tabiatı bulunduğu bakire mey remin babası tarafından ilahi anası tarafından beşeri olduğu kararı hangi konsülde alınır?
C-11 KADIKÖY KONSÜLÜ 451
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla