Pragmatizm: Faydacılık
Felsefe üç bölümdür:
Pratik Ahlâk,
Diyalektik,
Hitabet.
Protagoras’ın bilgi teorisinde önemi bir husus da “Relativizm ve Solipsizm”dir. Şöyle ki: O’na göre, mutlak ve bizatihî bir hakîkat yoktur ve binâenaleyh, İnsan her şeyin ölçüsü, mîyarıdır. O, bunu şu şekilde aşırı bir noktaya kadar götürür: “İnsan bütün şeylerin, yani, bunlardan var-olanların var-oldukları için, var-olmayanların da var-olmadıkları için ölçüsüdür.” Bu husûsu, Hicks, “Protogoras’a izafe edilen en orijinal görüş” olarak nitelendirmekte ve şöyle demektedir: “(O’na göre
İnsan mevcudiyetin ve gayri mevcudiyetin ölçüsüdür.”
Mâdem İnsan herşeyin ölçüsüdür, o halde ferdden ferde değişen hakikat anlayışı olacaktır. Yâni, Hakîkat izafîdir. O’nun hatâsı, insan’ı fert olarak alışı, “tikel (cüz’î) insan”dan “tümel (küllî) insan”a geçemeyişidir. Protagoras, Mutlak Hakîkat’i şu sözlerle reddeder: “Her şey üzerinde birbirine zıt olan iki şey söylemek mümkündür.” Bu, kesin, belirli, tümel bir hakîkat ve bilginin reddidir.
EUTHYDEMOS
(Sonraki sofistlerden)
Bu filozofa göre, “herşey herkesindir, yanılma yoktur. Çünkü söylenen şey, düşünülen bir şey olduğundan var olan bir şeydir de.” Bu suretle Sofizm, hakikati arayan değil, rakibini alt etmeye yarayan bir fikir cambazlığı halini almıştır. Bunlar “Diyalektik”i de bir “ikna sanatı” olarak kullanmışlar ve bir “kavga tekniği” (Eristik) haline getirmişlerdir. Yani, bir sofist için önemli olan “mahz hakîkat”i elde etmek değil, girişilen söz düellosunu galip bitirmektir. Onların bu olumsuz tavrı, “sofizm” kelimesinin zamanla menfi bir anlam kazanmasına sebep olmuş; bu kelime, boş söz, lüzumsuz tartışma, mugalâta anlamlarına gelmeye başlamıştır.
Sofizm kelimesi Arapça’ya “Safsataiyye” olarak geçmiş ve oradan da Türkçe’ye, aynı menfi mânâyı taşıyarak intikal etmiştir.
Sofistler; Toplum, Kanun ve Devlet
Toplum ve Kanun:Sofistlere göre insan, thesei (insan eseri) kanun ve kaideler değil, physei (tabiî, fıtrî) kanun ve kaidelere uymalıdır.
Devlet
Sofistlerin Devlet görüşlerini şu şekilde özetleyebiliriz:
1: Devlet, bir sosyal mukaveledir. (Antiphon)
2: Devlet, bir hükmetme ve korunma vasıtasıdır.
2.a: Devlet, kuvvetlinin hükmetme aracıdır. (Thrasymakhos)
2.b: Devlet, zayıfların korunma aracıdır. (Kallikles)
Birincisine göre, Devlet, bir karşılıklı anlaşma kurumu iken, ikinci görüşe göre de, zora dayanarak kurulan bir hükmetme aracı olmaktadır.
1: Devlet, bir “Toplumsal Sözleşme”dir. Bu görüşü, bir sofist olan Antiphon savunmaktadır. Bu fikir, daha sonra İbn Haldûn felsefesinde ortaya çıkacak.
2: Devlet, bir hükmetme ve korunma vasıtasıdır. Bu görüş, Devlet’in “rızâ” değil de “zor” (kuvvet) esası üzerine kurulduğunu savunur ki ikiye ayrılabilir: Birincisine göre, Devlet, kuvvetlilerin zayıflara hükmetmek istemelerinin ve ikincisine göre de, tersine zayıfların kendilerini kuvvetlilere karşı korumak istemelerinin sonucunda ortaya çıkan bir kurum olmaktadır.
2.a: Devlet, kuvvetlinin hükmetme aracıdır
2.b: Devlet, zayıfların korunma aracıdır. Bu görüşü savunan da Gorgias’ın talebesi sofist Kallikles’tir. Zamanla, muhtelif şekillerde etkide bulunmuş olan bu görüşün, günümüz modern devlet anlayışında da önemli bir ölçüde tesiri olduğunu söyleyebiliriz
Din: Sofistlerde Din konusunda iki ayrı görüş bulunduğunu söyleyebiliriz: Metafizik Agnostisizm ve Septisizm, Ateizm.
1: Metafizik Agnostisizm ve Metafizik Septisizm: Bu fikir, bazan, metafizik bir dünyanın varlığının bilinememesi şeklinde ortaya çıkmaktadır ki, bu, Metafizik Agnostisizm’dir. Buna göre, gerek bir beşer-üstü ve fizik-ötesi âlem ve gerekse de İlâhî Varlık Alanı, ‘bilinemez’dir. Yani, böyle konu hakkında konuşmak, ‘bilinemezlik’ hassası hasebiyle, mümkün değildir. İkincisi de, böyle bir âlemin, böyle bir varlık alanının ‘şüphe’ (‘rayb’, veya ‘şek’) ile karşılanması durumudur ki, bu da Metafizik Agnostisizm veya Septisizm’dir.
2. Ateizm: Bu fikir, Din ve ilgili bütün kavramları radikal bir şekilde reddeder. Buna göre, Din ve Tanrılar uydurmadır; bütün bunlar halkın itaat altına alınması için uydurulmuştur. Ateizm’i savunan en önemli sofistler, Prodikos ve Kritias’tır. Prodikos, “tanrı” kavramının bir beşer uydurması olduğunu, aslında tanrıların var-olmadıklarını, onların, eskilerin, Güneş, Ay, nehirler gibi yararlı olan şeylere ulûhiyet izafe ettiklerini ileri sürmüştür