Konu Başlıkları: BENZEMEZ KİMSE SANA..
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Mart 2010, 22:06   Mesaj No:1

NİLGÜN YAZAR

Medineweb Üyesi
NİLGÜN YAZAR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:NİLGÜN YAZAR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 8150
Üyelik T.: 14 Mayıs 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 120
Konular: 37
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart BENZEMEZ KİMSE SANA..

BENZEMEZ KİMSE SANA..

Akıl noktasında alınacak epeyce daha yolum olsa da, kendimi şanslı bulduğum zamanlar çoktur. Öyle bir yaşam koçuna sahibim ki, varlığını ne Aristo’ya ne de Sokrates’e değişebilirim. Eskilerin deyimiyle: “ Nev’i şahsına münhasır”.

Ne cana, ne canana benzer onun varlığı. Dosttan öte bir kelime varsa, manâsı ancak onun varlığı ile açıklanabilir.

Hayata karşı duruşumuzu bazen hikâyelendirmek gelir içimden:

Zamanın birinde, şehirde yaşayan bir sefil varmış. Bu zavallının zihni hep yorgun, bedeni hep telâşlıymış. Şehrin debdebesinden çoğu zaman bitap düşermiş.

Bir dağ başında yaşayan bir de bilge varmış. Bu bilgenin tek derdi, zerreden kürreye yaratılmış ne varsa okumakmış. Bu bilge insanların maddeyi putlaştırmalarına hayıflanır, küçük şeyleri dert etmelerini malayani bulurmuş..

Bizimkinin ne vakit ruhu daralsa, çölde göl bulmuş bir bedevi hevesiyle soluğu bilgesinin dizinin dibinde alırmış. Bu uğurda zamansız mekânları terk etmenin her türlü bedelini göze alır, geriye kalan ne varsa hepsini aşkına berdel edermiş.

Bilgesi, onun Simurg’uymuş. Yolculuğu aslında kendisineymiş de, bunu bir tek bizim bedbaht bilmezmiş.

Hikâyem böyle uzar gider vesselam. Gönülden gönüle, edepden ebede savrulur giderim bu yolda. Bu yolculuğun otuz kuşu bile kıskandıracak yanı ise, içimdeki biçare kervanın her gün doğumunda aynı yöne, aynı şevkle hicret etmesidir.

Masalsı bir gerçeğin, yaşanası bir ahengidir bu dans. Kendimi hayatın zorlukları karşısında ne zaman biraz yorgun, biraz şaşkın hissetsem düşerim yollara. Bilirim ki nefes alabileceğim en büyük dergâh onun kapısıdır. Her defasında bir an bile hesap etmeden çalarım kapısını. Bilirim ki ben ona gittiğimde önce o kapı ardına kadar açılacak, sonra da zaman ve mekân ceketini alıp usulca terk edecektir bizi.


Dermanım tükenene kadar anlattığım her şeyi sonuna kadar sabırla dinler. Söz sırası ondadır artık. Bir an bile sıkılmadan huşu ile dinlemeye koyulurum anlatacaklarını. O an nerede, ne yapıyor olduğum zihnimden uçar gider. Dalgın halimden eser kalmaz bir halde hedefine kilitlenmiş bir kartala dönüşür dikkatim.

Rikkatle kurar cümlelerini bana. İncinmemden korkar. Bilir yüreğimin nazenin halini çünkü. Kelimeleri inci inci dizilir, boynuma asılmış değerli bir gerdanlığa dönüşür.



Daha kapısından ayrılmadan feri gitmiş gözlerime can gelir. Dert ettiğim kimseleri, buğulanmış camların üzerine çizilmiş çöp adamlara çevirir bir anda. Elimin tersiyle silivermek kalır bana da.



Gönül bahçemin bahçıvanıdır O. Yüreğime dadanmış ne kadar ayrık otu varsa ellerine batan dikenlere aldırış etmeden ayıklar.



Pamuk şekerin, küçük bir kız çocuğunun damağında bıraktığı lezzete benzer muhabbeti. Önce umutlandırır, sonra mutlandırır.

Gün gelir çöpe düşmüş bir incinin inci/nmişliğine ses verir.

Gün gelir sevda türkülerime raks eder.

Gün gelir hayallerimin elinden tutar diyar diyar gezdirir.

Hayata karşı öfkem ancak onun lafzıyla demlenir.

O, gönlümün gâh “biz”, gâh “giz” evidir.



Bazen ben bile tahammül edemezken kendime, ondaki bu sebat ve merhamet kimi zaman korkutur beni. Nasıl ulaşılır böyle bir erdeme diye sorduğumda: “İnsanı hırpalayan ne varsa hepsini demledim içimde” der. Ben de üstelemem O öyle deyince. Sözü sükûta bırakırım. Hayatın en çetin yollarından geçerek piştiğine vakti zamanında şahitlik etmemiş olsam, ondaki bu derinliğin anlamına ne yüklerdim bilemiyorum.



“Yaz evlat” der bana. “Yaz ki soluk alasın. Her bulduğun boş kâğıda yaz ama her bulduğun dolu kâğıdı da oku” der. Bu söz hayatımın işaret taşlarından biri olmuştur.



En çocuksu heyecanlarımda bile, kapılarını çalacak misafiri koşa koşa evdeki annesine muştulayan bir çocuk telâşıyla giderim yanına. Bu defa alır eline fırçasını: “Mutluluğun küçüğü büyüğü olmaz” der bir anda gökyüzünü rengarenk boyayıverir. İşte o an bütün cemreler teker teker düşüverir üstümüze.

Bir insan hem nasıl bu kadar büyük hem nasıl bu kadar çocuk olabilir diye düşünür, şaşkın bakar kalırım haline. Sonra da, hiç bir zıtlık bu kadar yakışmaz birbirine der, içimde uçuşan kelebekleri bırakıveririm çocuksu ellerine.

Yargılanmayacağımı bilmenin verdiği güvenle, nedamet çırpınışlarımdan söz ederim kimi zaman. “İnsan nakıs(noksan)tır oğul! Âdemoğlu elbette hata yapar, lâkin bu, onun doğrularını zayi etmez” der. Karda yolunu kaybeden, oduncu kulübesine sığınmış bir adama benzeyen halimi sessizliğimden anlar, Lokman Hekim olur, inci taneleri gibi sıralar öğütlerini. Ardından da elimden tutar, bahçesindeki kivi ağaçlarının huzurlu duldasına götürür, bildiği kıssalarla yüreğime su serpmeye çalışır.



O vakit zemzemle gusleder ruhum. Sonra anne kucağı kadar sıcak bir bakışla bakar bana.

Mıh gibi çakarım aklıma her bir öğüdünü. Bir müridin teslimiyetiyle dinlerim onu. Aynı şeyleri başka biri söyleyecek olsa, göğe çivi çakmaya çalışan bir ameleye benzeyecek hali oysa.

Şehir karmaşasından bulanmamıştır onun zihni. Zaten şehirde de yaşamaz. Dağların bağrını mesken tutan ahşap evi, sırça sarayı olur ikimizin.

Belki bu yüzdendir; tez parlayan, tez sönen, az dengesi sarsılmış, kendi içinde yitmiş şehir insanına benzemeyişi.

Mevlâna’nın Şems’ e olan aşkı gibidir velhasıl benimkisi. Yokluktan varlığa, zahmetten rahmete giden bir yolun arifidir O.

Şems Mevlâna’sını rüyasında görür önce. Çok yol gider ona ulaşmak için. Benim önüme ise küt diye çıkan bu can ve bu aşk şans değil de nedir şimdi?



Onu keşfetmek hayatın bana verdiği sayılı armağanlardan biridir. Bunun için Allah’a her gün sayısız şükürler ediyorum.

İyi ki varsın ustam!
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi NİLGÜN YAZAR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Baba(sız)lar günü Makale ve Köşe Yazıları NİLGÜN YAZAR 0 1724 25 Kasım 2011 20:06
Insan insanın zehrini alır Makale ve Köşe Yazıları NİLGÜN YAZAR 0 1657 25 Kasım 2011 20:04
Birinci kadının, ikinci kadına teşekkürü Makale ve Köşe Yazıları NİLGÜN YAZAR 0 1392 25 Kasım 2011 19:57
Yoruldum Makale ve Köşe Yazıları NİLGÜN YAZAR 0 1439 25 Kasım 2011 19:56
Eller ve izler Makale ve Köşe Yazıları su damlası 1 1688 25 Kasım 2011 19:52