Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Eylül 2010, 00:17   Mesaj No:1

MERVE DEMİR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:MERVE DEMİR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5587
Üyelik T.: 05 Aralık 2008
Arkadaşları:14
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 2.537
Konular: 2038
Beğenildi:114
Beğendi:0
Takdirleri:270
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Peygamber sevdalısı ''ebu talib'' hakikatleri

Peygamber sevdalısı ''ebu talib'' hakikatleri

Ebu Talip: (Arapça: أبوطالببنعبدالمطلب), İmam Ali'nin babası ve Allah Resulü Hz Muhammed'in amcasıdır. Küçüklüğünde Allah Resulü Hz Muhammed'in bakımını üstlenmiştir.619 yılında vefat etmiştir.(Hüzün Yılında)

İslam tarihi içerisinde Allah Resulü Muhammed (s.a.a) efendimize Hakk olan İslam dininin olgunlaşma süreci içerisinde en büyük desteği veren mümtaz bir şahsiyet hakkında yanlış anlayışlara tarafsız bir bakış açısı ile cevap niteliğinde bir araştırmadır.

Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar müşrikler için bağışlanma dilemek Peygambere ve iman edenlere yaraşmaz.
(Tevbe-113)

Ebu Talib ömrünün son anlarını yaşarken Peygamber (s.a.a) yatağının kenarına geldi. Abdullah İbni-i Ebi Ümeyye ve Ebu Cehil’inde orada hazır bulunduğunu gördü, söyle buyurdu: “Ey amca! La ilahe illallah de ki Allah’ın huzurunda senin lehine kanıt getireyim” Ebu Cehil ve Abdullah İbni-i Ebi Ümeyye Ebu Talibe söyle dediler: “Acaba baban Abdulmuttalib’in dininden vazgeçmek istermisin? Peygamber (s.a.a) sözünü bir kaç kez tekrarladı.

Ebu Cehil ve İbni Ümeyye’de sözlerini tekrar ettiler Sonunda Ebu Talib: “Ben Abdulmuttalib’in dini üzereyim.” Dedi ve şahadet kelimesini söylemedi. Peygamber (s.a.a) buyurdu: “Bu isten nehy edilmiş olmasaydım, senin için Allah’tan mutlaka bağışlama dilerdim.” O anda Tevbe suresinin 113.ayeti nazil oldu:” peygamber (s.a.a)’e ve inananlara akrabaları dahi olsa müşrikler için Allah’tan bağışlanma taleb etmeleri yaraşmaz.” Allah’ın nehy etmesinden de anlaşıyor ki Ebu Talib iman getirmemiştir.

Bu şekil nakledilmiş olan bir rivayeti delil olarak sunmak temelsiz ve tutarsız bir çelişkidir.

Tevbe suresi Medine’de Peygamber (s.a.a)in ömrünün son yılında nazil olmuştur.
(Keşşaf Tefsiri Zemahşeri)

Çünkü Surenin 128 ve 129. ayetleri Mekke'de, diğerleri hicretin dokuzuncu yılında Medine'de, Hadid suresinden sonra inmiştir.
(Darimi, Fedailü'l-Kur'an)

Bu sure -son iki ayeti müstesna Medenidir Son iki ayet ise Mekki’dir. Ayet sayısı 129 olup, Maide suresinden sonra nazil olmuştur.
(Tefsir’u Mefatihul Gayb)

Mushaf’ımızdaki sıralamaya göre 9, nüzul sıralamasına göre 113, tıval kısmının ise 7. suresi olan Tevbe suresinin ayet sayısı 129 olup Medine’de nazil olmuştur.
(Besairul Kuran Tefsiri)

Medine'de İnmiştir. 129 ayettir.
(El-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an)

Kuran’daki Sırası 9 Nüzul Sırası 113 Ayet Sayısı 129 İndiği Dönem Medine
( Et-Tefsir'ul Hadis )

Enfal suresi, hicretten sonra nazil olan ilk surelerdendir. Tevbe suresi de Kuran’da nazil olan son suredir. Hicri dokuzuncu yılda ki Resullullah (s.a.a), yazın çok sıcak, meyvelerin olgunlaşıp güzelleştiği fakat Müslümanların darlık ve yokluktan kıvrandığı bir zamanda Rumlarla gazveye çıktı. Bu sure onun en son gazvesi olan bu yılda indi, müminlerin imanı için bir imtihan ve münafıkların nifaklarının ortaya çıkma sebebi oldu. İlk ayetleri Mekke'nin fethinden sonra indi. Resullullah (s.a.a) hac mevsiminde, onları, müşriklere okuması için, Hz. Ali'yi gönderdi.

Buhari, Bera b. Azib'den şu rivayeti yapar: En son nazil olan ayet: "Senden fetva isterler. De ki: "Allah size kelâle (babası ve çocuğu olmayanın mirası) hakkında..." (Nisa, 4/176) ayeti, en son nazil olan sure de "Tevbe" süresidir
(Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 5/310.)

Medine'de inmiştir. 129 ayettir
(Safvetü’t-Tefasir)

Bu sure-i celile Kur'an’ı Azimüşşan'ın 9. suresi olup 129 ayettir. Hicretin 9. yılı başında Medine'de nazil olmuştur. En son inen süredir
(Semerkandi)

Medine'de Nazil Olmuştur 129 ayettir
(Şifa Tefsiri)

Bu sure üç bölümden meydana gelir. (1-37. ayetler arasında yer alan) ilk bölümü, Hicret'in 9. senesinin Zilkade ayında veya o zamanlarda nazil olmuştur. Bu bölümde zikredilen konu Hacc esnasında ilan edilmeyi gerektirecek kadar önemli olduğundan dolayı Hz. Peygamber, Kâbe’ye doğru gitmekte olan hacıların başında başkan olarak bulunan ve Kâbe’ye doğru henüz yola çıkmış olan Hz. Ebu Bekir'e (r.a) yetişmek üzere İmam Ali'yi (a.s) gönderdi. Ve kendisine Arabistan'ın çeşitli kabilelerinin temsilcilerinden oluşan topluluğa, "müşriklere " karşı takip edilecek yeni politikayı haber vermek, surenin bu bölümünü onların önünde irad etmek üzere talimat verdi.

Surenin ikinci kısmı (38-72. ayetler), Hz. Peygamber'in (s.a.a) Tebük Seferi için hazırlıklara girişmiş olduğu Hicri 9. senenin Recep ayında veya bundan biraz önce nazil olmuştur. Bu bölümde, müminler aktif olarak cihada katılmakla teşvik edilmiş, geride bırakacakları mal-mülk kaygısı, nifak-iman zayıflığı ve ihmallerinden dolayı canlarını Allah yolunda feda etmekte tereddüt gösterdikleri için, işi ağırdan alıp savsaklayanlar şiddetli bir şeklide azarlanmıştır.

Surenin üçüncü bölümü (73. ve 129. ayetler arası) Hz. Peygamber'in (s.a) Tebük seferi dönüşünde nazil olmuştu. Bu bölümde, aynı dönem süresince, çeşitli münasebetlerle gönderilmiş bazı parçalar vardır ve daha sonra bunlar, Allah'tan gelen vahye uygun bir şekilde sure içindeki sıralarına göre, Hz. Peygamber (s.a) tarafından yerleştirilmişlerdir. Aynı konuyu ele almaları ve aynı hadiseler serisinin bir parçasını teşkil etmelerinden dolayı bu ayetler, surenin bütününde olan sürekliliği ve akıcılığı kesintiye uğratmazlar. Bu bölüm, kötü amellerinden dolayı münafıkları uyarır ve Tebük seferinden geriye kalan, katılmayan müminlere serzenişte bulunarak azarlar. Onları görev başına gelmeye teşvik ettikten sonra Allah, şu veya bu sebepten dolayı Allah yolundaki cihad’ta yer alamamaları hususunda, gerçek müminleri bağışlar, affeder.
(Tefhimu'l-Kur'an)

Bu hakikate rağmen O asrın Ergenekonu Muaviye döneminin gizli elleri bu tür rivayetleri sunmak için yalancılıklarıyla işbaşında idiler.

Tevbe Suresinin Hicretin 9 yılında nazil olduğu hususunda hemen-hemen tüm İslam alimleri görüş birliği içerisindedir. Ebu Talibin ölüm tarihine baktığımızda ise hicretten ya 3 ya da 4 yıl önce vefat etmiştir. Ebu Talib hakkında uydurulan rivayete göre Tevbe 113’cü ayeti onun hasta yatağında ömrünün son anlarında nazil olmuştur. Lakin tüm delilleri ile baktığımızda bu rivayetin Muaviye’nin çirkin emellerinin gerçekleşmesi adına satın almış olduğu kişilerce yazıldığı apaçık gün yüzüne çıkmaktadır.

Ayeti kerimede nehy (yasaklama) içerikli değil nefy (iptal etme) içeriklidir. Asıl vurgulanmak istenen Allah Resulünün bağışlanma dilediği kişilerin Müşrik olamayacağı çünkü o hususta yasaklama vardır O zaman bağışlanma dilediği kişinin müşrik olmaması gerektiğini çok iyi biliyordu.

Örneklemelerden yola çıkacak olursak. Ebu Talib hakkında delil olarak sunulan rivayeti doğru olarak kabul edelim ‘’Ben Abdulmuttalib’in Dini Üzereyim’’ demesi dahi onun imanına delalet eder. Çünkü Abdulmuttalib Hz İbrahim’in ‘’Hanif’’ dini üzereydi.

Allah'a ve Ahiret Günü'ne (gerçekten) inanan, ama (aynı zamanda) -babaları, oğulları, kardeşleri yahut (öteki) akrabaları bile olsa- Allah'a ve Elçisi'ne karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. (Gerçek müminlere gelince,) Allah'ın kalplerine imanı nakşettiği ve ilhamı ile güçlendirdiği kimseler onlardır ve (zamanı gelince) onları içlerinden ırmaklar akan bahçelerde barındıracaktır. Allah onlardan hoşnuttur ve onlar da Allah'tan. İşte onlar Allah'tan yana olanlardır. İşte onlar, Allah'tan yana olanlar, mutluluğa ulaşacaklardır!
(Mücadele-22)

Ayeti kerimede Allah’a ahiret gününe inanan hitabı ile birlikte Allah’a ve elçisine karşı çıkanları seven bir toplum göremezsin. Ebu Talib Allah’a ve Resulü Muhammed (s.a.a) karşı çıkanlara karşı her daim bir gözetleyici ve koruyucu görevi üstlenmişti. Yaşadığı süre zarfında Allah’ın ve Resulünün düşmanlarına karşı bir set olmuştur. Allah’a ve Resulüne karşı gelenlere karşı sevgi beslemediği, hatta birçok defa tehdit edildiği hakikati ayette verilmek istenen mesaj ile bire bir uyumlu bir yaşamı göstermektedir.

مُهْتَدُونَ هَدٰى فَهَدٰى يَهْدٖى

İrşad etmek hidayet vermek (Doğru yola iletmek) sevk etmek tarif etmek Gibi manalarda.

Bakara 143-213 En’am 90 A’raf 30 Nahl 36 Taha 79-122 Kasas 56 Şura 52


Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin; fakat Allah'tır, (yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten ve yine O'dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen.
(Kasas-56)

"Seninle aynı yolu izleyecek olursak kendi toprağımızdan koparıp atarlar bizi" diyorlar. Oysa, Katımızdan rızık olarak her türlü ürünün getirilip toplandığı, koruyucu örf altında güvenli bir yere yerleştirmedik mi onları? Ne var ki, çokları (bunun) farkında değil.
(Kasas-57)

İşte sana da (ey Muhammed,) kendi buyruğumuz altında hayat veren bir mesaj vahyettik. (Bu mesaj sana gelmeden önce,) sen vahiy nedir, iman (nedir) bilmezdin ama (şimdi) bu (mesajı) bir ışık yaptık ki onunla kullarımızdan dilediğimizi doğru yola ulaştıralım; şüphesiz sen de (insanları onunla) doğru yola ulaştıracaksın.
(Şura-52)

Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin. Ayeti kerime’deki hidayetten kasıt söz ile iyiliğe değil, bizzat o yola eriştirmektir. Şura 52 ayete zıt olamaz. Çünkü ayetin siyak ve sibakına baktığımızda Resulullaha teselli vardır. Çünkü Allah resulünün tebliğ esasında öncelik aile içi (eşleri) akrabaları yakınlık duydukları merhamete daha layık gördüğü kişilerin yabancılardan önce ‘’İşittik ve İtaat ettik’’ demeleri gereken yerde onu yalnız bırakmaları üzüntüye sebep olmuş ve buna karşılık olarak Allah resulüne teselli için ayeti indirmiştir.

Kasas 56 ve Şura 42 ayette geçen ‘’Hidayet’’ Kavramı aynı anlamda olup bir birine zıt anlam ifade etmesi Kur’anın nazmına ters düşer. Bu ayeti ‘’Ebu Talib’’ hakkında olduğunu kabul etsek dahi! yine de İmanının olmadığı sonucu çıkmaz Çünkü ‘’ fakat Allah'tır, (yönelmek) isteyeni doğru yola yönelten ve yine O'dur, doğru yola girecek olanları en iyi bilen’’ Bu ayet Gaybi Allah’ın ilmine kalmış bir mevzudur.

Şöylede düşünebiliriz: Allah resulünün Ebu Talib’e olan sevgisine karşılık ‘’Ey Muhammed’’ sen hidayet etmiyorsun Allah hidayet ediyor sonucuda çıkarılabilir.

Fahreddin Razi: Bu ayetin görünüşündeEbu Talib'in küfrüne bir delil olmadığını özellikle hatırlatmıştır.

Bununla birlikte ‘’Gerçek şu ki, sen her sevdiğini doğru yola yöneltemezsin’’ ifadesi zamanla sınırlı olmayan bir özelliğe sahiptir. İnsanın en sevdiği birini kendi istek ve arzusu olmadan hatalı olan yoldan çevirmeye belli bir noktadan sonra yararsız olacağına da işaret etmektedir.

Kuşkusuz Allah, (doğru yoldan sapmak) isteyenin sapmasına izin verir, (aydınlığa ulaşmak) isteyeni de aydınlığa ulaştırır.
(Fatır-8)

İnsana verilen serbest seçme özgürlüğü insanın hidayete ya da sapkınlığa ulaşması hususunda kendi isteklerinin neticesinde oluşur.

De ki: "Ey mutlak egemenlik sahibi Allahım! Sen egemenliği dilediğine verirsin, dilediğinden alırsın; dilediğini yüceltirsin, dilediğini alçaltırsın. Bütün iyilikler Senin elindedir. Doğrusu, Sen istediğini yapmaya kadirsin".
(A’li İmran-26)
__________________
İmanı olanın, imkanı tükenmez.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi MERVE DEMİR 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ülke tv Canlı... Videolar/Slaytlar Medine-web 1 2760 22 Ağustos 2013 23:41
İran Emperyalizmi Makale ve Köşe Yazıları Medine-web 6 3368 26 Ocak 2013 21:53
gerekli gereksiz bir şiir.. Makale ve Köşe Yazıları MERVE DEMİR 0 3102 06 Aralık 2012 09:48
olmamış kayınbiradere mektup :) Komik Paylaşımlar Allahın kulu_ 10 7004 03 Kasım 2012 22:19
İslamın kurtuluşu bilinçlenme ile mümkündür Makale ve Köşe Yazıları Esadullah 11 6449 02 Ekim 2012 20:16