Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.KADIN AİLE ÇOCUK.::. > Kadın-Aile-Çocuk > Çocuk ve Aile Sağlığı

Konu Kimliği: Konu Sahibi suhtem,Açılış Tarihi:  05 Temmuz 2013 (11:25), Konuya Son Cevap : 05 Temmuz 2013 (11:32). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 05 Temmuz 2013, 11:25   Mesaj No:1
Medineweb Sadık Üyesi
suhtem - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:suhtem isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 17229
Üyelik T.: 10 Mart 2012
Arkadaşları:27
Cinsiyet:
Memleket:......
Yaş:38
Mesaj: 975
Konular: 69
Beğenildi:91
Beğendi:40
Takdirleri:628
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Bebektir anlamaz yanılgısını ortadan kaldırmak

Bebektir anlamaz yanılgısını ortadan kaldırmak

Uzman Psikolog Suzi Levi Mizrahi bebeklerle ilgili anne babaların bebekleriyle yapabilecekleri keyifli ve oyunlu aktivite önerilerinde bulundu.

Çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini desteklemek ile ilgili katıldığım uluslararası bir kongrede (ENSEC 2009) yer alan bir atölye çalışmasının konusu bebeklerin gelişiminin desteklenmesi ile ilgiliydi. Alanda İngiltere’de çalışmalarını yürütümüş olan Veronica Lawrance’in hazırladığı atölye çalışmasının özellikle yeni doğum yapmış aileler için oldukça yararlı olduğunu farkettim. Bu nedenle bu yazımı yeni bebekleri olan ailelere bir kılavuz niteliğinde hazırladım.

Ailede Yeni Bir Bebek- Yani Yeni Anne ve Baba Aileye yeni bir bebeğin katılması, tüm aile için oldukça sevindirici ve umut verici bir olaydır. Anne adayının hamile kalması ile beraber, evi tatlı bir telaş kaplar. Bu yolculukta yeni bir bebek dünyaya gelir ama aynı zamanda yeni bir anne ve babada oluşmaya başlar.

Ebeveynleri, bebeklerinin gelişimini her şeyden öne koyarlar ancak onları sevgi dışında bir his daha hiçbir zaman yalnız bırakmaz. O his; suçluluk hissidir. Çocuğun yaşamının ilk günlerinden itibaren her anne babanın sorduğu sorulardan bir tanesi “Acaba eksik bir şey yapıyor muyuz?” dur. Bu soruların her anne ve babanın kafasında dolanıyor olması kuşkusuz çok normal.

Erken dönemlerden itibaren bebeğin gelişimini anne ve baba ile olan ilişkiler, çevresel etkenler ve yaşam kalitesi etkilemektedir. Bugün hep beraber bebeğinizin gelişimini ilk doğduğu andan itibaren olumlu bir şekilde nasıl destekleyebileceğinizi keşfedeceğiz.


Bebektir Anlar!

Uzmanlar bebeklerin, dünyadaki en güçlü öğrenme makinaları olduğunu belirtmektedir (Gopnick, Meltzoff ve Kull, 2001). Yapılan araştirmalar, bebeklerin aldıkları ilgi, şefkat ve bakımın beyin gelişimlerini etkilediklerini göstermektedir. Çevrelerinde olan biten her durum onlar için yeni bir bilgi. Bilgileri aldıkça beyinlerindeki nöronlar arasındaki bağlantılar oluşmaktadır. Bu nedenle “o bebek, ne de olsa anlamaz” anlayışı aslında büyük bir yanılgıdır.

Bebekler bizlerin farkettiğinden daha çok anlıyorlar ve anlamlandırıyorlar. Bebeğinizi potansiyeline ulaştırmak sizin elinizde. Bu nedenle, onunla sağlam bağlar kurarken aynı zamanda öğrenme fırsatları yaratmanız da yine sizin elinizde.

Oyun, bebekler için en önemli öğrenme aracıdır. Bu nedenle de oyun endüstrisi gelişen endüstrilerden biridir ancak bebeğiniz için sadece pahalı oyuncaklardan oluşması gerekmemektedir. Oyuncakları ile oynarken sizin de katılmanız, ona model olmanız ve beraber keyifli zaman geçirmeniz oldukça önemlidir. Onun için hazırlayabileceğiniz, günlük hayattaki objelerden oluşacak farklı tür oyuncaklar ile onun gelişimine büyük katkılarda bulunablirsiniz.

Siyah beyazın önemi: Bebekler ilk doğduklarında, renkleri ayıramazlar. Bu nedenle, özellikle ilk aylarda siyah ve beyazın yarattığı kontrastı kullanmak önemlidir. Siyah ve beyaz resimlerin ve kartların kullanımı sayesinde bebeğin etkin şekilde uyarabilirsiniz. Bu sayede, nöronlar arasındaki bağlantılar oluşur ve görsel gelişim desteklenmiş olur. Siyah ve beyaz resimleri internetten bulabilirsiniz ya da siyah ve beyaz kartonlar ile kendiniz de bebeğiniz için resimler hazırlayabilirsiniz.

Yansımanın yadsınamaz gücü: Yansımalar bebeklerin ilgisini çekerler. Bebekler kolaylıkla yansıtıcı nesnelere dikkatlerini verebilirler. Bu nedenle eski CDlerinizi tavana asıp bebeğinizin bakmasını sağlayabilirsiniz. Çelik kase gibi aynamsı yüzeyler de işinize yarayabilir. Bebeğiniz ile ayna karşısına geçip aynadan yansıyanları ve kendisini incelemesini (henüz kendisi olduğunu farketmese de) sağlayabilirsiniz. Ayna karşısında, bebeğinizin dikkatini çekmek için siz de farklı suratlar yapabilirsiniz.

Dokunmanın önemi: Bebeğin gelişimini olumlu yönden etkileyecek bir başka önemli duyu da dokunma duyusudur. Bebeğinizin farklı materyallere dokunmasını sağlayarak, farklı dokuları keşfetmesini sağlayabilirsiniz. Eski çoraplara ya da farklı dokudaki bezlerin içine sünger, mercimek, pirinç, zil gibi materyaller doldurabilirsiniz. Farklı materyalleri (kürklü kumaşlar, plastik matlar, kumaşlar, köpükler, yansıtıcı materyaller vb) bir araya getirerek kendi yer halınızı oluşturabilirsiniz. Bu halının üzerinde keşif yapmak çocuğunuzun keyifli vakit geçirmesini sağlayacaktır. Bu halının üzerinde siz de emekleyerek çocuğunuzun yaptığı keşiflere eşlik edebilirsiniz.

Sizin de bebeğinize dokunmanızın, onu öpüp ona sarılmanızın bebeğinizin gelişimi üzerinde göz ardı edilemeyecek bir önemi vardır. Bebek masajını kullanarak bebeğinizi sakinleştirmeniz hem zor zamanlarda onun yanında olduğunuzu gösterecek hem de aranızdaki bağın güçlenmesini sağlayacaktır. Kaslarının gelişimi için de bebek jimnastiğini kullanmanız oldukça önemlidir. Bu sayede küçük yaşlardan itibaren bebeğinizin motor gelişimini desteklemiş olursunuz.

Konuşmayı unutmayın: Araştırmalar bebeklerin daha anne karnında iken sesinizi öğrendiğini ortaya koymaktadır. Araştırmanın sonuçlarına göre, doğum sonrasında bebeklerin anne ve babasının sesini ayırt edebildiği bulunmuştur hatta anne ve babasının sesinin bebeği rahatlattığı da gözlemlenmiştir. Bebeğiniz ilk doğduğu andan itibaren onunla konuşmanız beyin gelişimi, dil, bilişsel ve sosyal duygusal gelişimi için bulunmaz bir fırsattır. Aranızdaki ilişkinin ve bağlanmanın sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için de bebeğinizle konuşmanız oldukça önemlidir. İlk zamanlardan itibaren onunla konuşmanız, onun da duygularını ifade edebilen bir birey olması için ilk adım olacaktır. Bebeğiniz siz konuşurken sözlü olarak cevap vermese de göz kontağı kurarak, gülümseyerek, ya da mimiklerini değiştirerek sizinle iletişim kurduğunun sinyallerini verecektir. Yüksek ama yumuşak bir tonda ‘bebek konuşmasını’ kulanmanız, nesneleri isimlendirmeniz, o sırada ne yaptığınızı anlatmanız bebeğinizle konuşmanız gerekenlere birkaç örnek olabilir. Unutmayın ki ağlamak da bebeğinizin sizinle iletişim kurabilmesi için kullandığı bir yöntemdir. İletişim becerileri arttıkça bebeğiniz ağlamak yerine farklı iletişim yöntemlerini kullanmaya başlayacaktır. Bebeğiniz ile göz kontağı kurmak, iletişim becerilerinin gelişmesi için oldukça önemlidir.

İlk aylardan itibaren bebekler yüzlere ve yüz hatlarına dikkat ederler. Bu nedenle bebeğinizle konuşurken, onu emzirirken göz kontağında bulunmanız faydalı olacaktır. Bunun yanında aile fotoğraflarını odasında bulundurmanız, bu resimlere beraber bakmanız ve ona resimleri anlatmanız da bebeğinizin gelişimini desteklemenizin bir başka yolu olacaktir.

Keşif zamanı: "Define Sepeti"Bu yazıdan da anlaşıldığı gibi aslında bebeklerin gelişimini desteklemek oldukça kolay ve keyifli. Bebeğinizin yeterince uyaran alıp potansiyeline ulaşmasını sağlamak sizin elinizde. Bu konu üzerinde biraz düşünüp biraz da yaratıcılığınızı ortaya koymanız yeterli olacaktır. Yazıya son vermeden önce evde hazırlayabilceğiniz kolay, eğitici ve keyifli bir oyunu da sizlerle paylaşmak istedim. Define sepeti oturabilen bebeklere yönelik bir oyun. Evde kullandığınız farklı şekil, doku, ve kokusu olan nesneleri (elbise fırçası, saç fırçası, sulu boya fırçası, sünger, anahtar, stres topu, çorap, cd, yün vb…) bir sepetin içine koyun (Nesnelerin çok ufak ve keskin parçalardan oluşmamasına dikkat etmeniz önemlidir).

Bebeğinizin sepetteki eşyaları nasıl keşfettiğini gözlemleyin. Daha çok hangi eşyaları seçtiğine dikkat edin. Sepeti keşfetmesi için ona biraz süre tanıyın, bu oyunda bebeğiniz sizi yönlendirsin ancak ona zarar geleceğini düşündüğünüz zaman müdahale edin. Bu oyun ile beraber; bebeğinizin ince motor becerilerini (parmaklarını, elini kullanması, nesneleri bir elden diğerine geçirmesi vb), dikkat becerilerini ve kaba motor becerilerini ( denge ve koordinasyon) desteklemiş olursunuz.

Bebeğinizle keyifli ve bol oyunlu günler dileğiyle…
__________________
"..insanın ruhunu yücelten bir acı,
ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..."
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi suhtem 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Onkolog Kanser Olursa Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp suhtem 0 1949 12 Eylül 2013 12:29
Ebeveynlerin okul konusunda dikkat etmesi... Çocuk ve Aile Sağlığı mehmet akif2 1 2009 12 Eylül 2013 12:23
Erzurum'da çay böyle istenir Resim/Karikatür Mihrinaz 2 1942 12 Temmuz 2013 11:29
Bebektir anlamaz yanılgısını ortadan kaldırmak Çocuk ve Aile Sağlığı EyMeN&TaLhA 1 1745 05 Temmuz 2013 11:25
Vekil Diyanet Personeline Kadro Din Görevlileri tevhid_ 2 2495 30Haziran 2013 09:05

Alt 05 Temmuz 2013, 11:32   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:EyMeN&TaLhA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 21422
Üyelik T.: 08 Kasım 2012
Arkadaşları:36
Cinsiyet:
Mesaj: 3.299
Konular: 784
Beğenildi:131
Beğendi:34
Takdirleri:141
Takdir Et:
Standart Cevap: Bebektir anlamaz yanılgısını ortadan kaldırmak

Anne ile bebek arasındaki gizemli bağ

Günümüzde birçok anneye çocuğu ile arasındaki güven bağını zedeleyen tavsiyelerde bulunulmaktadır. Bunların başında “çocuğu kendine alıştırma” gelmektedir ki böylesi bir tavsiye, bir anne ile yavrusu arasındaki ilişkiye vurulabilecek en büyük darbedir.
Psikolojinin çok akıl sır erdiremediği bir konudur anne ile yavrusu arasındaki bağ. Gözle görülmeyen, elle tutulamayan, fakat varlığı her anne ile yavru arasında hissedilen bu bağ, modern pedagojinin de araştırma konularından biridir. Sadece insanlarda değil, hayvanlarda da şaşırtıcı bulgular oluşturmaktadır anne-yavru ilişkisi. Mesela, bir anne tavşan, yavrusunu dünyaya getirmeden önce çok acı da çekse, ağzı ve ayak tırnakları ile kendi tüylerini yolup doğacak çocuğu için pamuktan bir yatak hazırlar. Yavrusu dünyaya geldikten sonra, onları soğuk ve rutubetten korumak için bu tüylerle sarıp sarmalar. Ne zaman ki yavruları tüylenmeye başlar, işte o zaman yavrularını sakladığı bu pamuk yataktan dışarı çıkartır ve hayata hazırlamaya çalışır.
Annelik duygusu sadece sevimli hayvanlarda değil, en vahşi olanlarında da kendisini en belirgin şekilde ortaya koyar. Avını avlarken en yırtıcı karakterini sergileyen bu hayvanlar, kendi yavrularına karşı ise gerçek kimliklerini inkâr edercesine büyük bir şefkat sergilerler.
İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda, anne ile yavrusu arasındaki bu büyülü bağ, aslında çocuğun karakterinin belirlenmesi açısından oldukça önem taşımakta. Hayvanlarda doğuştan itibaren annelik içgüdüsü olduğu halde, insanlarda bu duygu hamilelik döneminden itibaren şekilleniyor. Bir küçük dişi tavşan içgüdü olarak anneliğe hazır olduğu halde, bir genç kız anneliğin ne demek olduğunu anlayabilecek donanıma sahip değildir. Hatta evlilik aşaması da bir genç bayanın annelik duygusunun nasıl bir şey olduğunu anlamasına yetmez. Annelik duygusu, hamilelikle birlikte salgılanan birtakım hormonların tesiri ile adım adım kendini hissettirir.
Hamile bir kadının doğuma kadar devam edecek bütün evreleri, aslında annelik duygusunun oluşması için de birer araçtır. O nedenle bir kadının anneliğini doyasıya hissetmesi, onun hamilelik döneminin sağlıklı bir şekilde geçmiş olması ile yakından ilişkilidir.
Sadece hamilelik dönemi değil, doğum anı da annelik duygularının pekişmesi adına önemlidir. Aslında çocuğunu dünyaya getirmek adına annenin çektiği her acı, annelik duygusunu güçlendirir. Doğum anındaki sancılar ve acılar, anne adayı için bir travma anıdır ve bu travma anında annenin bedenine akan hormonlar anne ile çocuk arasındaki o gizemli bağın en güçlü halkasını oluşturmaktadır.
Annelik duygusunu pekiştiren bir diğer etken de annenin bebeği ile girdiği yorucu ve yıpratıcı bakıcılık sürecidir. Anne, dünyaya getirdiği bebeğinin gece ve gündüz devam eden bütün ihtiyaçlarını karşılamak için gösterdiği gayret ile, aslında bebeğiyle arasındaki o gizemli bağı farkına varmadan güçlendirmektedir. Gece uyanmaları, altını ıslatan çocuğun altını değiştirmeler, acıkma ağıtlarına karşılık annenin kendini bebeğine vermesi, annelik duygularının oluşmasında birer etkendir.
Bütün bunların yanı sıra anne ile bebeği arasında öylesi bir olay vardır ki annelik duygusunun son ve en parlak halkasını oluşturur. O da annenin bebeğini emzirmesi... Bir anne, bebeğini emzirirken, kendi bedeni ile bebeğinin bedenini birleştirirken büyük bir haz alır ve aldığı bu haz ile de bebeği ile arasında annelik bağını kurar. Günümüz annelerinin en temel problemi, bebekleri ile kendi arasındaki bu gizemli bağı kuramamış olması veya kırıklıklar içermesidir. Eğer bir anne bebeği ile arasındaki bu bağı yeterince kuramamışsa, çok rahatlıkla bebeğinin bütün yüklerini tebessüm ederek ve severek yüklenmesi gerekirken, bebeği kendisine sanki bir yük olarak görür. Yukarıda da izah edildiği gibi, belki bir yırtıcı hayvan dahi yavrusuna karşı en şefkatli hali ile yaklaşırken, eğer insan olan anne bebeği ile kendi arasında annelik bağını kuramamışsa, kendisi çok şefkat dolu olsa da bebeğine karşı çok şiddetli ve hayretler içinde kalıcı bir acımasızlıkla çocuğuna muamelede bulunabilir.

GÜVENSİZ BAĞLANMA, KAYGILI BAĞLANMA
Bir bebeğin dünyaya gelmesi sırasında yaşanan bütün bu tabii süreç, sadece annelik içgüdüsünün ortaya çıkmasına değil, aynı zamanda çocuğun ruhunda santim santim “güven” duygusunu da oluşturmaktadır. Güven duygusu ise insan karakterinin oluşumundaki en temel duygudur. Eğer bir kişi, erken çocukluk döneminde (özellikle) annesiyle yukarıda bahsedilen doğal süreci yaşamamış ve güven duygusunu tam olarak alamamışsa, böylesi bir çocuğun ortaya koyacağı karakter ile annesinden doyasıya güven duygusunu tatmış olan çocuğun karakteri asla bir olmayacaktır.
Yeni doğan bir bebeğin en temel ihtiyacı, annesini yanında görmesi, annesinin varlığından cesaret alması ve hayata bu güçle adım atmasıdır. Eğer bir çocuk, özellikle ilk iki yaş döneminde, annesini yanında bulamamış ve temel ihtiyaçları depreştiği sırada anneyi ağıtları ile çağırdığında annesini karşısında bulamamış ise böylesi çocuklarda görülen pedagojik sorun, “güvensiz bağlanma” olarak adlandırılmaktadır. Bu da özellikle çalışan annelerin çocuklarında görülmektedir. “Güvensiz bağlanma” sorunu yaşayan çocukların agresif, hırçın, istekleri bitmeyen, devamlı anneyi yanında görmeyi arzulayan, sürekli hareketli ve kendisine verilen hiçbir şeyden tatmin olmayan bir halleri vardır. Bu durum bütün çocukluk yılları boyunca devam ettiği gibi, kişinin yetişkinlik döneminde de hiç eksilmeyen bir davranış bozukluğu olarak bir gölge gibi kendini hissettirir. Erken çocukluk döneminde annesi ile kendi arasında “güven” bağını kuramayan çocuklar, yaşamları boyunca kimseye güvenemezler. Böylesi kişiler, “babana bile güvenmeyeceksin” sözünü çok sık tekrar ederler.
Ekonomik zorluklar nedeni ile çalışan annelerin, bebeklerinden erken yaşta ayrılmaları zorunlu ise, yukarıda bahsedilen problemleri en az yaşamak için anne yerine geçecek ve çocukla bağ oluşturacak bir kişiyi çocuğun yanında devamlı bulundurmak gerekir. Erken çocukluk döneminde eğer çocuk birkaç kişi ile karşılaşıyor ve hangisine bağlanacağını kestiremiyorsa böylesi çocuklardaki davranış bozuklukları daha bir belirgin haldedir. Bu nedenle çalışan annelerin, çocuklarını emanet ettikleri bakıcıları mümkün olduğu kadar değiştirmemeleri gerekir. Çocuğun anne yerine bağlandığı kişiyi çocuktan ayırmak, anneyi çocuğundan ayırmak kadar risklidir.
Burada hemen küçük bir not daha düşmek gerekirse, çalışan anneler, çocuklarına yabancı bir bakıcı yerine öncelikle kendi annelerini tercih etmelidirler. Yabancı bir bakıcıya teslim edilen çocuklarda yoğun olarak rastlanan ve halk arasında “bakıcı kadın sendromu”, pedagojide ise “ilgisiz çocuk sendromu” diye bilinen bir sendromun oluşması muhtemeldir.
Bunun yanı sıra, annesi devamlı yanında bulunduğu halde annesinden yeteri kadar ilgi ve sevgi alamayan çocuklarda ise “kaygılı bağlanma” sendromu dediğimiz bir davranış bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Çocuğun yanında her ne kadar anne bulunsa da çocuk annesinden yeteri kadar “duygusal beslenme” gerçekleştiremiyorsa bu çocuklar içine kapanık, korkak ve çekingen olur, dikkat dağınıklığı yaşar, kimi zaman duygusal yoksunluktan hırçınlık gösterir. Mesela bir çocuk, sevgi için annesinin peşinde geziyor olsa ve anne de bir türlü televizyondan kopamıyor olsa böylesi bir atmosferi yaşayan çocuklar yaşama kaygılı başlar ve bu kendini yaşamın her anında hissettirir.

GÜVENLİ BAĞLANMA
Bir bebek henüz anne karnında bulunduğu andan itibaren annesi ile kendi arasında bir duygusal köprü kurabilmiş ve anne ile kendi arasında güven duygusu oluşabilmiş ise böylesi çocuklarda karakter eğitimi oldukça kolay ve sağlıklı gerçekleşmektedir.
Eğer bir anne, çocuğunun her ağlamasını “bir ihtiyaç” belirtisi olarak görmüş ve çocuğunun her ağlayışına karşılık vermişse ve hatta çocuğunun her bir mızırdanmasını sanki çözülmesi gereken bir bulmaca gibi görmüş ve çocuğunun her bir mızırdanmasını dahi annelik yeteneğini kullanarak çözmüşse böylesi çocuklar hayata güven duygusu ile adım atarlar.
Konunun başında da izah edilmeye çalışıldığı gibi, insandaki annelik duygusu ancak hamilelik dönemi ile kendini gösterir, doğum ve sonrasında ise annenin bebeğine kendisini doyasıya verebildiği kadar da annelik yeteneği gelişir. Bir annenin annelik yeteneğinin gelişmesi demek, o annenin bebeğini hissedebilmesi demektir. Eğer bir bebek, annesi tarafından yeterince hissediliyor ve bütün ihtiyaçları annesi tarafından eksiksiz yerine getirilebiliyorsa, böylesi bir çocuk, ruhunun temel dinamiklerinden en önemlisi olan “güven” duygusunu tesis ediyor demektir.

ANNELERE MİNİK BİR TAVSİYE
Maalesef, günümüzde birçok anneye, kulaktan dolma bilgilerle, çocuğu ile arasındaki güven bağını zedeleyen tavsiyelerde bulunulmaktadır. Bunların başında “çocuğu kendine alıştırma” tavsiyesi gelmektedir ki böylesi bir tavsiye, bir anne ile yavrusu arasındaki ilişkiye vurulabilecek en büyük darbedir.
Bu tavsiyelere şunları da ekleyebiliriz: Bebeği kucağına alma, sana alışır, bırakmaz… Bebeğinle aynı yatakta yatma, kokuna alışır, senden kopamaz… Her ağlamasına karşılık verme, sonra iyi niyetini suiistimal eder…
Bunlar, anneye ihanet dolu tavsiyelerdir. Halbuki bir bebek, daha yeni geldiği bu karmakarışık dünyada, annesini yanında hissetmesi ile, annesinin kokusunu duyması ile hayata hazırlanır. Bir çocuk anne sevgisine doyamaz ise anneden kopamaz… Eğer anne sevgisine doymuşsa, bir süre sonra anneden kopacak ve hayata güven içinde adım atacaktır.

alıntıdır
Uzman Pedagog, Fatih Üni. Öğretim Görevlisi
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Konuyu değerlendir
Konuyu değerlendir:

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
İlim Elde Etme İmkanının Warlığı Cehalet Özrünü Bütünüyle Ortadan Kaldırır ..! bilinmez Muhtelif Konular 10 27 Temmuz 2011 12:22
Avam Anlamaz,Alimler Okusun mekkelim Alimler(Rh) 1 05 Kasım 2010 22:22

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.